• Sonuç bulunamadı

79

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

ASİYE HATUN’NUN RÜYA MEKTUPLARI

80

Uziçe‟deki Ģeyhi Muslihüddin Efendi‟ye rüyalarını mektupla bildirmiĢtir. Bahsi geçen Ģeyh Uziçeli ġeyh Muslihüddin Efendi adı tezkire kitaplarına geçmiĢ önemli bir mutasavvıftır.

Topkapı Sarayı‟nın arĢivinde bulunan ve bir bölümünde Silahdar Mustafa PaĢa‟nın gündelik masraflarını veren bir defterde Uziçe ġeyhine 12 bin akçe ihsan olunduğu

kaydedilmiĢtir. ġeyhin “1052 hududuna doğru” yani Miladi 1648 yılının baĢlarında öldüğü belirtilmiĢtir. Asiye Hatun‟un yazıĢmaları baĢladıktan bir süre sonra da Ģeyhinin öldüğü haberi kendisine ulaĢmıĢ olduğuna göre mektuplar tahmini olarak 1051 ya da 1052 yılında (1641-42 dolaylarında) yazılmıĢtır. Toplamda beĢ gönderimden oluĢan rüya mektuplarının gönderiminin daha geniĢ bir zaman dilimini kapsaması da muhtemeldir. Günümüzde Makedonya‟nın baĢkenti olan Üsküp, dönemin önemli kültür merkezlerindendir. 17.

Yüzyıldaki nüfusu 50 – 60 bin civarında tahmin edilen Üsküp nüfusunun büyük çoğunluğu Müslümandır. Bir ticaret merkezi olmasının yanı sıra idari ve ilmi anlamda da oldukça ileri bir Ģehirdir. Mektupların yazılıĢ tarihinden yaklaĢık olarak yirmi yıl sonra Üsküp‟te

bulunan Evliya Çelebi‟de Üsküp‟ü hem maddi hem de manevi anlamda oldukça mamur bir Ģehir olarak tasvir etmiĢtir. Evliya Çelebi‟nin kaydettiğine göre Üsküp‟te kırk beĢinde Cuma kılınan yüz yirmi cami ve mescit, on medrese, yetmiĢ mektep, dokuz daru‟l-kurra ve yirmi tekke, halkın manevi ve kültürel hayatına katkıda bulunmaktadır. Böyle bir çevrede bulunan Asiye Hatun‟un babası metinde belirtildiğine göre Kadri Efendi isminde bir zattır.

“Efendi” unvanının o dönemlerde ilmiye sınıfına mensup kiĢiler tarafından kullanıldığı göz önünde bulundurulursa Kadri Efendi‟nin de ilmiye sınıfına mensup olduğu düĢünülebilir.

Bununla beraber Asiye Hatun‟un tasavvufi tecrübelerinden bihaber olmayıĢı ve bu süreçte kızına destek oluĢu da bu olasılığı destekler niteliktedir. Mektuplardan anlaĢıldığına göre

81

Asiye Hatun da ilgi alanları etrafında okumalar yapan, Kuran-ı Kerimle düĢünsel anlamda iliĢki kuran bir kadındır. Asiye Hatun Uziçeli Ģeyh ile olan münasebeti baĢlamadan önce Üsküp‟te Veli dede adlı bir Ģeyhe bağlanmıĢ ve iki seneden kısa bir sürede esma-yı seb‟ayı (Allah‟ın yedi ismini ) zikretmeye icazet alacak kadar mesafe katetmiĢken, Ģeyhine olan muhabbeti azalır. Bununla beraber ruhi geliĢmesi de sekteye uğrar. Bu durumdan mustarip olan Asiye Hatun yeni bir arayıĢ içine girer. Bu sıralarda Üsküp‟te Ģanı duyulmuĢ olan Uziçeli ġeyh Muslihüddin Efendi‟nin ünü ya da kerametleri Asiye Hatun‟un da kulağına gelir. ġeyhe intisab etmek isteyen Asiye Hatun konuyu babasıyla paylaĢır ve aĢinalık kesbetmek için Muslihüddin Efendi‟ye bazı bahane ile adam gönderir. AĢinalık oluĢtuktan sonra Hatun‟un Ģeyhe olan muhabbeti artar ve ruhi geliĢme çizgisine yeniden kavuĢur.

Bununla beraber Hatun kılavuzsuz olarak Ģeyh değiĢtirmiĢ olduğu için yaptığı iĢin doğru olup olmaması konusunda endiĢelidir. Bu davranıĢına meĢruiyet kazandırmak için Uziçeli Ģeyhin Üsküp‟teki halifesi olan Mehmed Dede adlı ilmine güvendiği bir zata mektup yoluyla bu çeliĢkili durumunu bildirir ve akıl danıĢır. ĠĢte Asiye Hatun‟un günümüze ulaĢan mektupları bu noktada baĢlamıĢtır. Mehmed Dede‟den gelen cevapta Muslihüddin

Efendi‟nin hatunun eski Ģeyhinden üstün olduğu belirtilir; eski Ģeyhin irĢadı da bir iĢe yaramıĢtır ama bundan ilerisi Uziçeli Ģeyhten gelecektir. Hatunun ruhi geliĢim ve değiĢiminin izlenilip yönlendirilmesi için de hatunun rüyalarını yazıp göndermesi gerekmiĢtir. Gizli tutulması gereken bu yazıĢmaların getirilip götürülmesinde Asiye Hatun‟un sırdaĢı konumunda olan bir hâce kadın aracılık yapmıĢtır.

Mehmed Dede ile olan mektup dıĢında rüya mektupları beĢ gönderimden oluĢan toplamda kırk dört mektuptur. Mektupların büyük bir çoğunluğu zikir süreci, zikir konusu

82

ve Allah isimlerinin belirlenmesiyle ilgilidir. Yalnızca ilk mektuplarda nikâh motifi sıklıkla görülür. Asiye Hatun‟un ilk rüyası Uziçe‟ye giderek Ģeyhiyle nikâhlanması gerektiğini bildiren bir rüyadır. Rüyasında bunu kabul eden Hatun ikinci rüyasında kendisini Ģeyhinin huzurunda bulur. Bu nikâh motifi birkaç kez daha rüyalarda kendini gösterir. Sonraki rüyalar tarikata girme, biat ve derslerinin verilmesi ile ilgilidir. Asiye Hatun‟un rüyaları yalnızca Ģeyhiyle ilgili değildir. Birkaç rüyada da Hazreti Peygamber‟le nikâhlandığını görmüĢtür. Bazı rüyaların da ise tanınmayan kadın ve erkekler yer almıĢtır. Asiye Hatun‟un rüyalarının büyük bir kısmı açık rüyalar olsa da bir kısmı da yorumlanmayı gerektiren simgesel rüyalardır. Rüyaların kaleme alınıĢ biçimi ise mistik deneyimlerin genellikle yazıya aktarılıĢ biçimine uygun olacak Ģekildedir. Kısa cümlelerin metne hâkim olması yanında süssüz ve oldukça etkileyici bir anlatım biçimi benimsenmiĢtir. Asiye Hatun‟un Arapça ve Farsça terimlere hâkim olup bunları mektuplarında usulünce kullanmıĢ olması da mektupların dikkate değer özelliklerinden biridir. Mektuplarda Ģiir parçalarına rastlanması, tarîkatnâmelerden ve Ebussuûd Tefsiri‟nin Ģeyhe hediye ediliĢinden bahsedilmiĢ olması da göz önünde bulundurularak Asiye Hatun‟un sadece okuryazar olmayıp iyi bir öğrenim görmüĢ olduğu da ifade edilebilir. Mektupların biçim, içerik ve üslup özellikleri birlikte düĢünüldüğünde ise hem Asiye Hatun‟un kiĢiliğine dair hem de yetiĢmiĢ olduğu kültürel ortama dair birçok farklı Ģekilde bilgi elde edilebilir. Yazılı edebiyat geleneği göz önünde bulundurulduğunda yazılı eserlerin daimi suretle tarihin ve kültürün taĢıyıcısı olma iĢlevlerini sürdürdükleri görülür. Mektup türü de bir edebi tür olarak bu özellikleri içinde barındırmaktadır. Mektubun türüne ve yazılıĢ maksadına göre üslubu ve kültüre yahut tarihe dair içinde barındırdığı malzemenin yapısı da değiĢir. Resmi evrak niteliği taĢıyan bir

83

mektup ile Ģahsi meselelerden bahs eden bir mektubun hem dil malzemesi hem de üslup özellikleri birbirinden farklı olacaktır. Dolayısıyla gelecek nesillere yazı aracılığıyla aktarılan bilginin çeĢitliliği de bu farklılıklar nispetince olacaktır. Asiye Hatun‟un rüya mektupları bu minvalde oldukça özgünlük arz etmektedirler. Nitekim bu rüya mektupları 17. Yüzyıl Osmanlısında yaĢayan bir Hatunun seyr-i sülûktaki rüyalarını bugüne taĢımakla beraber hatunun hayatına yön veren bir takım yaĢamsal fonksiyonları, hayal dünyasına dair bir takım ipuçlarını da içinde barındırmaktadır. Ayrıca bu iki etmenin, uykuda yahut yakaza halinde görülen bütüncül bir rüyanın nasıl temel birer parçası haline geldiğini de en açık bir biçimde gösterir. Freud‟un psikanalitik bakıĢ açısı ile birlikte rüyalar daha çok bireyin bilinçaltını yansıtan, sübjektif alanlar olarak kabul edilmiĢ olsa da anlam derinliği olduğuna inanılan klasik rüya anlayıĢı rüyaların tabirine önem atfetmiĢ ve rüyanın uyarıcı ve haber verici olma özelliğini önemsenmiĢtir. Zira metafizik inanıĢları Batı-tipi modernizmden farklı olan kültürlerde rüya, vahiy ve keĢif kadar önemli olmasa bile, onlarla benzer Ģekilde görünürün ötesindeki objektif gerçekliğe ulaĢmanın yollarından biridir. Bir hadis-i Ģerifte de belirtildiği üzere Ġslami gelenek açısından “rüya nübüvvetin kırk altıda biridir”. Ġslam geleneği rüyaları kaynakları bakımından üçe ayırır: Rahmani rüyalar, nefsani rüyalar ve Ģeytani rüyalar. Rahmani rüyalar sadık, salih ve mübeĢĢirat olarak adlandırılır. Bu tür rüyalar doğru rüyalar olarak kabul edilir. Ġçeriği bakımından muĢtulayıcı, yol gösterici ve uyarıcı niteliktedir. Hazreti Peygamber‟e ilk vahiyler sadık rüyalar biçiminde geldiği için sadık rüyalar onun ümmetine bıraktığı mirastır ve bu vahiy biçimi altı aylık bir süreyi kapsadığı için de peygamberliğin kırk altıda biri olarak değerlendirilir. Nefsani rüyalar ise adgas ve ahlam olarak adlandırılır. Ġnsanın hayal ve kuruntularından, günlük uğraĢlarından,

84

yoğun zihni çabalarından ve dıĢ etkenlerden kaynaklanır. Bunlar genellikle karıĢık ve anlamsız rüyalardır. Bu nedenle üzerinde durulmaz, yorumlamaya değer görülmez. ġeytani rüyalar da kazip ve hulm olarak adlandırılır. Gerçek dıĢı, yalancı ve karıĢık rüyalardır.

ġeytanın aldatmacasından, korkutmalarından, vesveselerinden oluĢur. Bu tür rüyaların dikkate alınması ve yorumlanması da doğru değildir. Tasavvuf geleneği ise sadık rüyaları nefsi arındırma sürecine giren kiĢinin içinde bulunduğu aĢamayla iliĢkilendirir. Asiye Hatun‟un rüyaları da bu anlamda yol gösterici olmaları ümit edilerek mektup haline getirilmiĢtir. ġahsi oldukları için de gizli tutulmuĢlardır. Muhtemeldir ki Asiye Hatun‟da mektup alıcıları ve ulaklar da bu rüya mektuplarının kiĢinin Ģahsına dair önemli bilgiler içerdiğinin farkındadırlar. Yazının bizzat kendisi geleceğe bırakılan önemli bir mektup olduğu gibi yazıldığı zaman ve mekân içinde de anlamlı ve önemlidir. Bu suretle kiĢiyi yazmaya iten sebepler kadar yazının kendi doğası gereği üstlenmiĢ oldukları da önemlidir.

Zira bu taĢıyıcılık görevi maksadınca kiĢinin özel yaĢantısına ya da yaĢadığı topluma ve daha birçok farklı Ģeye dair neleri kapsadığı söz konusu yazının doğru değerlendirilmesi açısından oldukça önemlidir. Rüya mektuplarının hem yazılıĢ amacı hem de içeriği göz önünde bulundurulduğunda mektupların temel bir takım iliĢki ağlarını oldukça tutarlı bir biçimde içinde barındırdığı görülür.

Rüya mektuplarının belirli baĢlı bir takım özellikleri vardır. Mektupların içerikleri Asiye Hatun‟un tasavvufi irĢad yolunda tecrübe ettiği rüyalardan oluĢsa da rüya

mektuplarının yazılmasındaki tek sebep Asiye Hatun‟un bunu yapmak arzusunda olması ve rüyalarını paylaĢmak istemesinden ötürü değildir. Rüya mektuplarının yazılıĢ maksadının anlaĢılması mektuplardaki rüya - yazı iliĢkisine dair önemli ipuçları sunacaktır. Bununla

85

beraber mektuplarda açığa çıkan bu iliĢkiyi daha doğru anlamak adına mektupların diğer bir takım özelliklerini de genel hatlarıyla tanımak gerekir.

1.1. Rüya Mektuplarının Yazılış Maksadı

Kaleme alınan ilk mektubun içeriği ve yazılıĢ maksadı bu rüya mektuplarının yazılıĢı hakkında gerekli bilgiyi vermektedir. Üsküp‟teki Veli Dede adında bir Ģeyhe intisap etmiĢ olan Asiye Hatun bu rüya mektuplarını kaleme alıp Uziçeli Halveti ġeyhi Muslihüddin Efendi‟ye göndermeden önce de tasavvuf ehli bir hatundur. Asiye Hatun‟un bilinen ilk mektubu hatunun yaĢadığı Ģehirde yani Üsküp‟te ġeyh Muslihüddin Efendi‟nin halifesi olarak bulunan Mehmed Dede adında bir zata hitaben yazılmıĢtır. Asiye Hatun bu mektupta kendi Ģeyhi olan Veli Dede‟den bir süredir muhabbetinin kesildiği ve ruhi geliĢmesinin sekteye uğradığını arz etmiĢtir. Bir süredir varlığından haberdar olduğu Uziçeli Ģeyhin muhabbeti gönlünde yer etmiĢtir ve bu noktada ne yapması gerektiği hakkında ilmine güvendiği Mehmed Dede‟den yardım istemektedir. Gelen cevap mektubunda ġeyh

Muslihüddin Efendi‟nin Asiye Hatun‟un kendi Ģeyhinden derece bakımından üstün olduğu Asiye Hatun‟un bir yere kadar gelmiĢ olan manevi yolculuğunun bundan böyle ġeyh Muslihiddin Efendi‟nin irĢadıyla devam edeceği bildirilmiĢtir. Bu nedenden ötürü Asiye Hatun‟un kalp âlemindeki değiĢikliklerin iyi izlenmesi için Asiye Hatun‟un gördüğü

rüyaları gizli bir yolla Ģeyhe iletmesi münasip görülmüĢtür. Ġlk baĢta Asiye Hatun rüyalarını yazıp göndermemiĢ ya da bunun için talepkâr olmamıĢtır. Hatunun dini geliĢim yönündeki endiĢeleri ve muhabbeti hatuna kılavuzluk etmiĢ ve mektup yazarak halini arz etmesine sebep olmuĢtur. Mehmed Dede‟nin rüyaların yazılıp gönderilmesi ile ilgili kesin talimatı da

86

Halvetiliğin manevi yolculukta bulunan müridlerin rüyalarına ve yorumlarına önem veriyor olmasından ileri gelmektedir. Mektupların baĢlangıcına ikinci en önemli sebep ise Ģüphesiz Ģeyhin ve müridin iki ayrı Ģehirde bulunması ve görüĢme imkânlarının olmayıĢıdır. Nitekim Asiye Hatun bu mektuplaĢma sürecinden önce de tasavvuf ehli bir kiĢi olup ve hatta iki seneden kısa bir sürede esma-yı seb‟ayı (Allah‟ın yedi ismini ) zikretmeye icazet alacak kadar mesafe kat etmiĢtir. Asiye Hatun‟un Mehmed Dede‟ye yazmıĢ olduğu ilk mektuptan daha öncede bir iletiĢimleri olduğu anlaĢılmaktadır. Belli ki Asiye Hatun Mehmed

Dede‟nin bilgisine ve rehberliğine güvenmektedir. Nitekim Mehmed Dede‟nin cevap mektubunda Asiye Hatun‟un bir rüyasından bahsedilmiĢtir. Bununla beraber Asiye Hatun ilk Ģeyhi olan Veli Dede ile aynı Ģehirde bulunmaktadır. Sohbetinde bulunma imkânı olup olmadığı bilinmemekle birlikte Ģeyhle nasıl iletiĢim kurduğuna dair de bir bilgi yoktur fakat Mehmed Dede‟yle süregelen bir mektuplaĢma faaliyetinin varlığından söz edilebilir. Asiye Hatun rüyalarını daha önce de yazmayı tecrübe etmiĢ olsa da ilk defa yazıyor olsa da yazdığı bu rüyaları bir talimat üzere yazmıĢ olduğu bilinen bir gerçektir. Bu nedenle denilebilir ki mektupların yazılıĢ maksadı tarikat yolundaki adaba uygun davranmak ve gösterilen yola riayet etmek ayrıca hatunun içinde bulunduğu hali ciddiye almıĢ olmasından ileri gelmektedir. Asiye Hatun‟un mektuplarda kullandığı mütevazı üslup da hatunun heva ve hevesinin peĢine düĢerek değil de yolun gerektirdiği gibi hareket etmek maksadıyla rüyalarını yazmıĢ olduğunu gösterir. Nitekim hatun, kendisinden bahsettiği yerlerde birinci tekil Ģahıs yerine tasavvuf geleneğinde yaygın olduğu üzere fakîre kelimesini kullanmıĢ tevazuunu muhafaza etmeye gayret göstermiĢtir. Ayrıca rüya mektuplarının genelinde görülen mütereddit tavır Asiye Hatun‟un gördüğü rüyalardan emin olmaması ya da rüyayı

87

yazarken farklı bir kurgu içine sokarak anlatması demek değildir. Bu tereddütlü ve çekimser tavır da hem mütevazılığın ve haddi aĢma korkusunun verdiği bir çekimserlik hem de tasavvuf yolunda ilerleyenlerde tezahür eden gittikçe artan edep, hayâ ve nefsini hor görme faziletlerinden kaynaklanan bir halin sonucu olarak ortaya çıkmıĢtır. Muhabbet bahsinin rüya mektuplarının baĢlangıcına vesile olması ise yine tarikat ehlinin aĢina olduğu bir durumdur ve yadırganacak bir durum değildir. Nitekim Asiye Hatun‟a ulaĢan cevap mektuplarından birinde tarikattaki en önemli vasıfların muhabbet ve inanç olduğu vurgulanmıĢtır. Tabiri caizse aynı yolun yolcularının paylaĢtığı benzer duygu durumları neticesinde ortaya çıkan anlayıĢ, seziĢ ve kiĢilerin birbirlerinin hallerine ortak olması hali muhabbet bağını oluĢturmaktadır. Cevap mektuplarına ve Asiye Hatun‟un ifadelerine bakılacak olursa muhabbet hali hatunda kendiliğinden, doğal bir yolla meydana gelmiĢtir.

Yine cevap mektuplarının birinde “Önce biz sana muhabbet eyledik, Veli Dede‟nin elinden seni biz aldık. Ġraden elinde değil muhabbet bizden çıkıp sana naklolundu.”62 Ġbaresi geçmekte ve hatunda tarikata giriĢinin kendiliğinden geliĢen bir durum olduğunu itiraf etmektedir. Muhabbet bahsiyle ilgili bir diğer ilginç vaka ise hatunun muhabbet duyduğunu ifade ettiği Ģeyhini gerçek hayatta görmemiĢ olmasına rağmen rüyalarında onu görmeye baĢlaması ve irtibat kurmasıdır. Bu demektir ki muhabbet bağı tasavvuf yolunda göz ardı edilemeyecek bir bağ ve önemli baĢlangıçlara sebebiyet veren bir faktördür. Dolayısıyla mektupların baĢlangıcında belirgin iki sebep vardır. Birincisi Asiye Hatun‟un ruhsal

geliĢimini yakından takip ederek nefsiyle giriĢtiği mücadelede geri adım attığını fark etmesi ve kendisine yol gösterecek yeni bir Ģeyhe muhabbet duyması. Ġkinci olarak da bu dürtüyle

62 Asiye Hatun, Rüya Mektupları, çeviren ve sadeleĢtiren: Cemal Kafadar, ( Ġstanbul: Oğlak Yayıncılık, 1994) s. 63

88

harekete geçerek Mehmed Dede‟yle iletiĢim kurması ve rüyalarının yazılması için talimat almasıdır. Bu durum Asiye Hatun‟un inançları yönünde ilgili, düĢünen ve karar veren, irade sahibi bir kadın olması konusunda bilgi verse de rüya- yazı iliĢkisi bağlamında çıkarım yapmak için yeterli ve gerekli bilgiyi sağlamaz. Bu nedenle hatunun rüyalarına ve bu rüyaları yazma olgusuna yaklaĢımını daha iyi anlamak gerekir. Asiye Hatun‟un hayatına dair bilinen tek kaynak rüya mektuplarıdır. Dolayısıyla rüyalarına ve rüyalarını yazma olgusuna yaklaĢımını anlamak için kiĢisel bazı özelliklerini de irdelemek gerekmektedir.

1.2. Asiye Hatun’un Kişiliğine Dair

Mektuplarda Asiye Hatun‟un kiĢisel durumuna iliĢkin çok fazla bilgi bulunmamaktadır.

Yalnızca bazı ifadelerden, bahsi geçen birkaç isimden ve rüyalarda görülen bazı

motiflerden bir takım çıkarımlar yapılabilmektedir. Bununla birlikte mektup içeriklerinden hatunun ruhî geliĢimi daha iyi gözlemlenebilmektedir. Asiye Hatun‟un yaĢı ya da hayatını kimlerle paylaĢtığı, nasıl bir sosyal çevre içinde bulunduğu mektuplardan tam olarak anlaĢılmaz. Evlilik motifinin sık sık geçmesi ve hatunun bu rüyasında gördüğü bu

evlilikleri ruhsal bir birleĢme olarak değerlendirmesi hatunun evli olmadığını ve dünyevi anlamdaki evlilik fikrini de pek benimsemediği anlaĢılmaktadır. Nitekim özellikle bir rüya mektubunda evlilikle ilgili görüĢünü açıkça belirtmiĢtir. Bu rüyasında kör ve çirkin bir yaĢlı kadın olarak beliren, “veliler aldayıcı, sükker gösterip zehir içirici”63 dünyaya kardeĢlerinin nikâh (daha doğrusu kâbin) kıyıp sonra talak verdiklerinden ama kendisinin hiç

kıymadığından söz eder. Burada nikâh kelimesiyle kastettiği Ģey dünyaya meylinin

63 Asiye Hatun, Rüya Mektupları, s. 75

89

olmayıĢı ile ilgilidir ya da gerçek anlamda evlenmeye niyetinin olmadığını belirten bir ifade olma ihtimali de vardır. Zira sık sık kendisini Ģeyhiyle nikâhlı ya da bir baĢkasıyla

evlenmek üzereyken görmesi hatunun evli olmadığını ve hayatında evlilik fikrinin bir Ģekilde yer etmiĢ olduğu anlaĢılabilir. Kesin olarak bilinen diğer bir Ģey de yazıĢmaların baĢlamasından bir süre sonra Ģeyhin vefat ettiği haberinin gelmesidir. ġeyhin vefat tarihi bilindiği için de mektupların tahmini olarak hangi yıllar arasında yazılmıĢ oldukları bilgisi elde edilebilmektedir. Bunun yanı sıra mektuplara Ģeyhin öte âlemden Asiye Hatun‟u irĢad etmeye devam etme konusu eklenmiĢ olur. Ġki Ģehir arasında sürüp giden irĢad faaliyeti böylelikle iki âlem arasında sürmeye baĢlar. Mektuplar bu kez merhum Ģeyhin yerine geçen oğlu Hasan Efendiye gönderilmektedir. Asiye Hatun merhum Ģeyh Muslihüddin Efendinin verdiği talimatları mektuplarda belirtir ve mahdum ġeyh Hasan Efendi‟nin cevabına göre manevi yolculuğuna devam eder. Asiye hatun Muslihüddin Efendi‟nin ölümü sırasında ikinci isim olan “Allah”a gelmiĢtir. ġeyhinin talimatlarını Hasan Efendi‟ye bildirmesi ile birlikte bir sonraki isim için icazet verilir. Bu Ģekilde önce üçüncü isim olan “Hû” ya sonra da “Hakk” ismine yükselir. Bir sonraki aĢama da ise “Kayyûm” ismini sürmeye icazet alır ve bir süre sonra Allah‟ın cemalini göreceğini düĢündüğü bir ayna verilir eline ve uyanır.

Bu motif ile son bulan rüya mektuplarından kesin olarak anlaĢılabilen ilk mevzu Asiye Hatun‟un düzenli olarak ilerleyen manevi bir yolculuğunun olduğudur. Asiye Hatun‟un tespih ettiği isim değiĢtikçe rüyalarında da bir takım değiĢimler meydana gelmektedir.

Bunun tam aksine değiĢim önce rüya âleminde baĢlayıp daha sonra tespih edilen isimin değiĢmesiyle sonuçlanıyor da olabilir. AnlaĢılan o ki tespih edilen isimler ve görülen rüyalar birbiri ile bağlantılı olarak ilerlemektedir. Nitekim rüyaların aktarılıĢ sırası ve

90

içerikleri birlikte değerlendirildiğinde rüya içeriklerinin gittikçe daha ciddileĢtiği ve önem derecesinin arttığı görülür. Asiye Hatun‟un tespih ettiği isimlerin ve dolayısıyla rüyalarının günlük hayatında ve kiĢiliğinde meydana getirdiği değiĢim hakkında oldukça az bir bilgiye sahip olabiliriz. Manevi yolculuğundaki ilerleme ve mektuplardaki içerik ve üslup göz önünde bulundurularak Asiye Hatun‟un ibadetlerini artırmıĢ olduğu yönünde ve dünya sevgisini kalbinden atmıĢ olduğu yönünde tahminlerde bulunulabilir. Ayrıca hatunun tereddütlü tavrı da üstün bir tevazu kazanmıĢ olduğuna bir iĢarettir. Mektuplarda belirgin olarak geçen birkaç isim ise yine bu irĢad faaliyeti ile ilgili olarak geçen isimlerdir. Daha ziyade ġeyh Muslihüddin Efendi ve Hz. Muhammed‟in görüldüğü rüyalara kimi zaman tanıdık olmayan bazı çehreler de karıĢmaktadır. Evlilik motifi geçen bir rüyada Veysi Efendi adında bir kiĢinin ismi zikredilmiĢtir. Bu rüyada merhum Veysi Efendi Asiye Hatun‟u baĢka bir adamla evlendirilmekten kurtarıp ġeyhi Muslihüddin Efendiye nikâhlar.

Ġsmi geçen Veysi Efendi adındaki kiĢinin Hâbnâme yazarı olduğu yönünde tahminler vardır ama kesin bir Ģey söylenemez. Yine bir yerde Muslihüddin Efendi‟nin oğlu Hasan

Çelebi‟nin adı geçer ve ġeyh Asiye Hatun‟a oğluna biat etmesini ve güvenmesini nasihat eder. Asiye Hatun Ģeyhinin vefatı üzerine üzüntü içerisine girmiĢ ve ümitsizliğe kapılmıĢtır.

ġeyhin bu nasihati teselli cümleleri de içermektedir. Bir cevap mektubun da ise Asiye Hatun rüyalarını artık Üsküp‟te halife olarak bulunan Mehmed Dede‟ye bildirmemesi yönünde ikaz edilir. Bu ikaz ise akla Asiye Hatun‟un mektupları dolayısıyla çevresiyle kuruduğu iliĢkiler ağına dair merak uyandırmaktadır. Nitekim sırdaĢı olan ve mektupları getirip götüren “hoca kadın” kimdir ve Asiye Hatun‟la nasıl bir iliĢkileri vardır? Asiye Hatun tarikat ehli içinde bir kadın olarak nasıl bir konumda bulunmaktadır? Hayatının

91

sonuna kadar rüyaları manevi yolculuğuna ya da hayatına rehberlik etmiĢ midir ya da bu rüyaların yazımına devam edilmiĢ midir? Manevi yolculuğu tamamlandıktan sonra rüyaların önemi azalmıĢ mıdır? Mektuplardaki rüya – yazı iliĢkisini ele alırken kiĢinin tutumunu göz önünde bulundurarak daha gerçekçi tespitler yapmak için bu detayları bilmek önemlidir. Mektuplardan açıkça elde edilemeyen bu noktaları yine rüyaların içeriklerinden anlamak gerekmektedir.

1.3. Asiye Hatun’un Zihin Dünyası

Asiye Hatun‟un toplumsal yapı içerisindeki yerini tespit etmek ve entelektüel geliĢimini (zihinsel geliĢimini) dolayısıyla rüya mektuplarına yaklaĢımını anlamak için öncelikle kesin bilgiler ıĢığında hareket etmek gerekmektedir. Mektupların kayıtlı bulunduğu mecmuanın baĢındaki kısa giriĢ yazısı bu noktada önemlidir.

Hâze risale Üskübî merhûm Kadrî Efendi kerîmesi Asiye Hâtûn tarîk-i hakka sülûk itdükte „azîzleri âhar diyârda olmagla rû‟yâlarını tezkire ile i‟lâm itmek iktizası hasebiyle tezkirelerinün müsveddelerini

pîĢtahtalarında hıfz idüp dârü‟l bekâya irtihâl itdüklerinde pîĢtahtalarında bulunan gendü hattları ile olan nüshalardan tahrîr olındı. Sahha.64

Bu risale, Üsküp‟lü merhum Kadri Efendi‟nin kızı Asiye Hatun hak yola girdiğinde, Ģeyhleri baĢka diyarda olduğu için rüyalarını mektupla iletmesi gerektiğinden, müsveddelerini yazı tahtasında saklayıp,

öldüğünde yazı tahtasında kendi el yazısı ile bulunan sayfalardan kopya edildi.

64 Asiye Hatun, Rüya Mektupları, s. 50

92

Asiye Hatun, Kadri Efendi adında bir zatın kızıdır. Efendi unvanının ilmiye sınıfından kimselere verildiği düĢünülürse Kadri Efendi‟nin okuryazar bir kimse olduğu yönünde görüĢ belirtilebilir. Ġlk mektubunda kısaca babasından da bahseden Asiye Hatun‟un manevi yolculuğundan babasının da haberdar olduğu anlaĢılmaktadır. Nitekim Asiye Hatun önceki Ģeyhinden kopup ġeyh Muslihüddin Efendi‟ye bağlandığı sırada bu durumu babasıyla paylaĢmıĢtır ve Muslihüddin Efendi‟ye bir adam göndermiĢleridir.

“…Uziçe‟de ġeyh Muslihüddin Efendi Hazretleri‟nin sevgisi kalbime düĢtü ve günden güne artmaya baĢladı. Geçenlerde meseleyi babama açtım ve bir bahane ile adam gönderdik. AĢinalık olması için.”

Baba kız arasındaki bu iletiĢim fikir alıĢveriĢinin yapılabildiği, düĢünme ortamı sağlayan bir aile ortamının varlığına iĢaret etmektedir. Bununla beraber genel olarak

mektuplardaki hitaplar, kelimelerin yerli yerinde kullanımı, tarikat adabına uygun konuĢma biçimi ve zaman zaman kullanılan Arapça- Farsça tamlamalar Asiye Hatun‟un genel bilgi birikimi yönünde bilgi sağlamaktadır. Mektupların gelenek ve kurallara bağlı oluĢmuĢ ortak üslup özellikleri65 çerçevesinde yazılmıĢ olması ve birkaç mektupta geçen bazı ifadeler ise

65 Kefeli, Mektup, s. 21 (Mektuplar, hele de tanınmıĢ bir kiĢiden yine tanınmıĢ bir baĢka kiĢiye gönderiliyorsa belli bir kalıba uydurularak yazılır. Önce kâğıdın baĢ-orta yerine “Hû” yazılır, buna “Beduh” denir. “Hû” ism-i âzam yanism-i Allah‟ın en büyük adıdır. “O” zamism-irism-i Allah‟ın dism-iğer bütün adlarını kapsar. “Elkap” denism-ilen kısımda gönderilen kiĢinin sosyal statüsüne göre bir takım sıfatlara yer verilir. “Elkap” bir gelenek olduğu kadar her iĢin bir düzene bağlı olduğu oturmuĢ toplumlarda herkesin yerini, toplumdaki durumunu belirtmeye yarayan bir yöntemdir. Dibace bölümünde ise asıl konuya girilmeden önce mektubun gönderildiği kiĢiye dualar edilip hâl hatır sorulur. Bundan sonra asıl konuya gelinir. Nihayet mektup kalıplaĢmıĢ dualar ve saygı bildiren ifadeler ile son bulur.)