• Sonuç bulunamadı

Mekanın Kaynağı Olarak Beden Algısı

2. MİMARİ MEKANIN ANLAMLANDIRILMASI

2.2. Mekanı Anlamlandıran İlintiler

2.2.1. Bedenin Köprüsü Olarak Mekan

2.2.1.1. Mekanın Kaynağı Olarak Beden Algısı

“Mekan, beden için rahimdir.” Merleau-Ponty

Algılar aracılığı ile gündelik yaşam dünyaları herhangi bir araca ihtiyaç duyulmadan kavranmaktadır. Bu tür algı ifadesi kullanıma yönelik olan deneyimden soyutlanmış basit bir indirgemeyi kapsamaktadır. Bilimsel bilgi içerisinde görme merkezli olarak dile getirilen algı ile nesnelerin belirli büyüklük ve biçimleri tariflenebilmektedir. Ancak algılanan şeyin özü zihinsel kavrayış olarak düşünülmektedir.

Algı; zihin ve düşlemenin birbirinden ayırıldığı ya da birbirinin yerine koyulduğu bir tutumdan ziyade bütüncül kavrayışa yönelen birlikteliği çağırmaktadır. Merleau- Ponty bu durumla ilgili şöyle bir çıkarım yapmaktadır: Fiziksel olanın yalnızca algısı yaklaşık bir dışavurumdur. Fiziksel olanın bulanık yanını ortadan kaldıramamaktadır (Merleau-Ponty, 2010). Algılayan gözün gizemi, yalnızca görmekle kalmayıp kendisini görürken görebilmesinde yatmaktadır. “Bu bedenin biliş organları

arasında öne çıkmasını sağlamaktadır” (Pallasmaa, 2011, s. 20). Diğer yandan

içinde bulunduğumuz dünya; sadece fiziksel somutluklar alemi olarak değil; soyut, düşlenen, hayal edilen, kavranan, deneyimlenen ve sürekli oluşum içinde algılanmaktadır (Aksoy, 1977).

Algılama şeklimiz, değişen dünya içinde sürekli devinmektedir. Hiçbir zaman başkasının bakış açısına sahip olmayan insan algısının değişti sınırlar içinde, dünya kavranmaktadır. Bu nedenle de nesneye ait her bilginin kaynağı algılayan beden

2 Aktaran Pallasmaa, Juhani. Tenin Gözleri. Çev. Aziz Ufuk Kılıç. İstanbul: Yem Yayınları, 2011. s.

22

olmaktadır (Merleau-Ponty, 2012; Merleau-Ponty, 2010). “Algı, bedenin dünyayla

kurduğu bir salınım ilişkisidir. Beden, önce bir durumun içinde oluşuyla dünyayı algılar, sonra dünyanın algısı bedene eklemlenir; bu ilişki dünyayı ve bedeni aynı anda var eder” (Zengin, 2003, s. 139).

Algı yoluyla, birbiri içine geçmiş öznel ve nesnel değerler aracılığı ile elde edilen bilgiler birbirini doğrulamakta; sonuçta anlam ortaya çıkmaktadır. Diğer bir deyişle, algı hem nesne hem de özne olan bendir. Yani algılayanda olup bitmektedir. Dolaysız günlük deneyimde bu iki tutum birbirini doğrulamaktadır. Algının bilgiye dönüşümü; bu nesne-özne ilişkisi ve her algı atkının birbiriyle olan birlikteliği sonucu gerçekleşmektedir (Zengin, 2003 ve Direk, 2003).

Bir nesnenin görme, koku, dokunma gibi farklı niteliklerini ayrı ayrı veriler gibi algılayıp yorumladığımızda; birliği, gizemini korumakta ve özü kavranamamaktadır (Merleau-Ponty, 2010 ve Rasmussen, 2013). Oysaki algılanan her nitelik öbür duyulara kapı açmaktadır. Balın ağızda bıraktığı şekerli tat, aynı balın yapışkan varoluşu ve yoğun kıvamının, dokunmada bıraktığı his gibi olmaktadır (Merleau- Ponty, 2010). Bu durum algıyı oluşturan bedenin hem gören hem görünen olma, hem dokunan hem dokunulan olma; aynı zamanda kendini gören ve dokunan olmasında yatmaktadır (Perri, 2013). Bu nedenle algımız tüm eşzamanlığı ile bedenin bütünsel kavrayış ile açıklanmaktadır. Zengin’in de belirtiiği gibi “bedenli oluşumuz dünyada

olmamızın imkanıdır. Dahası, dünyanın bizde oluşu da beden üzerinden mümkün olur. Bu oluş, kah büzüşüp dünyayı içeriye alarak kah açılıp dünya içine çıkararak gerçekleşir” (Zengin, 2003, s.142).

“Ben benim bedeniyim (I am my body)” diyen Merleau-Ponty, bedene salt bir

bilincin yansıması şeklinde bakmayarak, onu yaşayan, nefes alan deneyimleyen olarak varoluşunu ifade etmektedir (Merleau-Ponty, 2005). Satre ise bedeni hem “kendi-için-varlık”, hem de “başkaları için varlık” şeklinde ele almaktadır (Sartre, 2003). Kendi için varlık yani özne olan beden, diğerleri için nesne olmaktadır. Diğer bir deyişle algılayan beden, diğer bedenler için algılanan nesneyi ifade etmektedir (Sartre, 2003; Perri, 2013).

23

“İnsan bir vücut ve bir ruh değil, bir vücut ile bir ruhtur” (Merleau-Ponty, 2010,

s.26). Beden, her varlığa eriştiği ölçüde ona insani özellikler sağlayarak ruh ve vücut haline getirmektedir. Şeylerin algısına ancak vücut ve ruhun bütünü olan bedenimiz üzerinden erişilmektedir. Böylelikle beden, her varlığa eriştiği ölçüde ona insani özellikler katarak “bir vücut ve ruh karışımı” haline getirmektedir. Mekansa, homojen bir üç boyutluluk yerine; bedenimizin özellikleri ve dünyaya fırlatılmış varlıklar olarak bizim durumumuz ile ilişki kuran, heterojen bir yayılım olmaktadır (Merleau-Ponty, 2010, p. 26).

Algıladığı şeyde var olma biçimini bulgulayan insanın, barındığı mekana ait algısı da bedensel ilişkisi ile kavranabilmektedir (Merleau-Ponty, 2010 ve Merleau-Ponty, 2012). Mekandan söz etmek için önce bedensel algının var olması gerekmektedir. Ancak bedenin varlığı da mekanla mümkün olmaktadır. Mekan algısının özü, salt yüzeysel imgeler değil; bütün duyuların eşzamanlılığı ile beden üzerine temellenmektedir.

Tanyeli’de mekan ile algılayan beden ilişkisini şu şekilde ifade etmektedir.

“...mekan, mimarlıkta ürünün vazgeçilmez özünü oluşturur. ... mimarlık yapıtının algılanmasında algılayıcısının devinimi olanaklı ve hatta gereklidir. Dolayısıyla algılayıcının sürekli değişen konumuna bağlı olarak sayısız mekan yaşantıları elde edilebilir. ... Mimarlık yapıtında algılanan yalnızca üç boyutlu değildir; buna algılayıcının zaman içindeki devinimden kaynaklanan bir de “zaman-mekan boyutu”nun eklenmesi gerekmektedir. Yapıtın üç boyutu doğal olarak değişmez. Ama yapıtın bu üç boyutlu gerçekliği, algılayıcının devinimi nedeniyle değişen her konumda farklı ve sonsuz sayıda mekan yaşantısının oluşmasına yol açar” (Tanyeli, 2008, s.1019-1020).

Beden, okuyup anlamlandırılması gereken bir kitap gibidir ve başkası, başka bir bedene sahip olan bir bendir (Merleau-Ponty, 2005). Beden algısının bu ikili ilişkisinde, insanın kendine teması içinde bulunduğu mekan üzerinden ilerlemektedir (Merleau-Ponty, 2010 ve Merleau-Ponty, 2005). Bu bağlamda özne ile nesne

24

arasındaki ayrım ortadan kalkmakta; insan bulunduğu mekanın içindeyken, mekanda insanın içinde var olmaktadır.