• Sonuç bulunamadı

Şiirsel İmgelem Olarak Mekan

2. MİMARİ MEKANIN ANLAMLANDIRILMASI

2.2. Mekanı Anlamlandıran İlintiler

2.2.2. Şiirsel Düşünme Olarak Mekan

2.2.2.2. Şiirsel İmgelem Olarak Mekan

İmge, ortada bir uyaran olmasa dahi duyusal, algısal ve zihinsel olarak yaşantının yeniden bilinçte canlanma halini anlatmaktadır. Diğer bir tanımı da “zihinde

tasarlanan ve gerçekleşmesi özlenen şey, hayal, hülya” (Türk Dil Kurumu, 2014)

şeklindedir. İmge anlatı olarak okunabilmekte ve farklı anlam katmanlarının ilişkilerinin ortaya koyabilmektedir.

Yönelmiş bilinç tarafından nesnenin deneyimlenmesi sonucu oluşan imge, bilinçte kurucu öğe yani “a priori” olarak bulunmaktadır. Nesnenin göstergesi, görünenin dışında bir sembol olarak farklı simgesellikler taşıyabilmektedir. Fakat imge oluşumu, yönelmiş bilincin nesnenin içindekini kavramasıyla oluşmaktadır (Husserl, 2005). İmge; deneyime dayanan daha öznel bir düşlemeyi ifade etmektedir. Bilicin; imge ve nesneye ayrı yönelmişlikleri, imge ve nesnenin anlamı arasında yakınlık oluşturmaktadır. Bu bağlamda imge; algı ile birlikte duyumsal olarak kurulmaktadır (Sartre, 2006). Birey gündelik yaşam içinde biriktirdiği imgeler aracılığıyla içinde bulunduğu mekanı anlamaya ve kendine göre düzenlemeye çalışmaktadır.

Bachelard’da imgeyi görsel etkisiyle değil “yankılanma” ile incelemektedir. Yankılanma kavramı özne ile nesne arasındaki harekete işaret etmekte ve ikisi arasındaki keskin ayrım yerine birleştirmeyi ve bütünleştirmeyi çağırmaktadır. Yankılanma süreci; şiirsel imgeleme karşılık gelmekte; mekanı anlamlandıran araçlardan bir olmaktadır (Bachelard, 2013). Mekanın, beden ve hafıza ile kurduğu ilişkileri psikanalitik ve semantik yönleriyle şiirsel biçimde ele alınmakta ve şiirsel imgelem ile açıklanmaktadır. Böylelikle soyut ve somut ayrımlarını ortadan kaldıran şiirsel imge ile mekan tanımlanmaktadır (Lin, Chang, & Liang, 2011).

Mimarlığın var oluş nedeni olan mekan; kelimelerle ifade edilebilecek bir deneyimden ziyade şiirsel bir ifade şeklidir. Şiirsellik kendisinde, anlamları meydana getiren, deneyimle açıklanan ve sonu olan varlığının bütününü taşımaktadır (Holl, Pallasmaa, & Alberto, 1994). Şiir, mekansal olarak gelip içimize kök salarken, mekanda doğrudan doğruya şiirsel imgenin alanı olmaktadır. İnsanlar mekanları şekillendirmekte ve yine aynı mekanlar insanların hatıralarını, duygularını ve düşüncelerini biçimlendirerek şiirsel biçimde barındırmaktadır (Bachelard, 2013).

32

Mekan severlik olarak çalışmasını ifade eden Bachelard, mutluluk mekanlarını, şiir üretim nedeni olarak görmektedir. Şair; mutluluk mekanlarına karşılık gelen şiirsel mekanı keşfetmekte ve eşsiz yaratım özgünlüğüyle ifade etmektedir. Şiir bu yönüyle insanın barınmasına yardım ederken, mekanlar da bilen, hafızalarına kaydeden ve yaşayan uzamlar olarak varlık bulmaktadır. Sevilen, övülen, nefret edilen mekanlar; tüm birleşenleri ile şiirsel imgede yankılanmaktadır. Şiirsel imgelem diğer bir deyişle düşünme, mekanı anlamlandırmamızı ve anlamamızı sağlamaktadır (Bachelard, 2013).

Şiirsel düşlemenin kaynağı olan mutluluk ve korkuların mekanları; ev mekanı üzerinden açıklanabilmektedir. Ev; insanın ilk evreni olarak, insanın düşüncelerini ve duygularını birleştirmektedir. Ev mekanı, mahzen ve tavan arasına uzanan dikeyliği doğrultusunda insan ruhunu çözümleme aracı olarak ele alınabilir. Mahzen ve tavan arası evin mekanları olduğu kadar insan imgelerinin de mekanı olmaktadır. Mahzen, insanın korkularını; tavan arası, unutulmuş nesneler ile geçmiş imgelerini barındırmaktadır. Diğer bir deyişle, insan belleği korkuların mekanıdır. Korkuların kaynağıysa evin bir parçası olan mahzen mekanıdır (Bachelard, 2013).

Yalnız anılarımız değil, unuttuklarımız da mekansallaşmıştır; bilinçdışımız mekansaldır. Ruhumuz bir konuttur. Evleri, odaları hatırlayarak kendi içimizde konaklamayı öğreniriz. Bu bağlamda evin diğer bir imgesiyse, ikamet edilen her mekanın özünde ev kavramı barındırmasıdır. İçimizde yaşayan ev fikri, şiirde gün yüzüne çıkmaktadır. Evin poetik temeline anılardan çok şiir ile dokunulabilir (Bachelard, 2013).

Köşeye çekilen ruhta, sığınma imgesi yankılanmakta ve insanın köşesine çekilmesi; hayali, düşü, düşünceyi çağırmaktadır. Köşeler insanın içine sıkışıp büzüşmek istediği yalnızlık mekanı olarak değerlendirilmektedir. “… Bir evdeki her köşe, bir

odadaki her duvar köşesi, insanın dertop olmaktan, kendi üstüne kapanmaktan hoşlandığı her kuytu, hayal gücü için bir yalnızlıktır, yani bir odanın tohumu, bir evin tohumudur” (Bachelard, 2013 s.171).

Şiirsel düşünme şekline önceden belirlenmiş kalıplarla yön vermek nasıl anlam değerini yitirmesine neden oluyorsa, aynı şekilde mimari mekanı da donuk şekilde

33

incelemek, kalıplara indirgemek; insan-mekan ilişkisinin açığa çıkmasını engellemektedir (Bachelard, 2013). Şiir; düş kurmayı, hayal gücünü, bilinci ve bilinçdışını; okundukça, yazıldıkça yeniden yaşatmaktadır. İnsanın yaşadığı, yalnız kaldığı, korktuğu, sevdiği, nefret ettiği; ev, oda, tavan arası, bazense bir köşe, çekmece gibi mekanlar ona sonsuz düş kurma evreni sağlamaktadır. Şiir ve mekan, bu karşılıklı ilişki ile birbirini var etmekte ve anlamlandırmaktadır.

Şiir, duygusal eğilimlerin özgürlük bulduğu farkına varılmayan ancak hissedilen durumları gün yüzüne çıkararak şekillendirmektedir. Hissedilen mekanlarda insanların duygu ve ruh aleminin gün yüzündeki biçimsel barınakları olmaktadır (Bachelard, 2013). İnsan yaşadığı mekanları; tatlar, kokular, sesler, anılar ile hissetmesi ve düşlemesi şiirle varlık kazanmaktadır (Lin, Chang, & Liang, 2011). Şiirsel imgelem aynı zamanda şiirsel düşünme//düşünebilme şeklidir. Yalnızca şiirin kendisini değil; şiirsel bilgiyi ve bu bilgiye erişimi de kapsamaktadır. Bu kapsamıyla, şiirsel bilgi yani düşünme mimari mekanı tüm birleşenleri ile anlamayı ve anlatmayı olanaklı kılar. Böylelikle şiirsel bilgi; mimari mekanın üretilme araçlarını ve süreçlerini de içermekte ve sorgulatmaktadır. Berlemont ve diğ. (2014) mimari yapı üretim şekillerinin şiirsel bilgiye dayandığını ifade etmektedir. Heterojen bir alan olan malzeme ve yapı sisteminin anlaşılabilir ve hissedilebilir olması arasındaki birliği şiirsel bilgi ile açıklamaktadır. Yapı ve insan ilişkisi, bir karşılaşma sürecinde gerçekleşmektedir. Deneyim başlangıcı olarak karşılaşma; şiirin bize söylediği ritim, duyumsallık ve ses desenidir. Yapım sistemi, bu şiirsel bilgi üretimine izin veren karşılaşmaları içerek şekilde kurgulandığında mimari yapı ve yapım sistemleri ortaya konabilmektedir (Berlemont, Goossens, & Hendrickx, 2014). Sonuçta; daha çok biten ve yaşanan mimari ürünleri tanımlamanın aracı olan şiirsel bilgi üretim süreçlerine genişletilmektedir. Mimari mekanın hissedilen özellikleri yapım aşamasında ön görülmeye çalışılmaktadır.

Van Schaik’e göre de mimari mekanın şiirselliği; mimarlığın formel ve enformel bilgilerin zıtlığından doğmaktadır. Gelenek ve sistemlere dayalı bilgi ile bireyin hafızasında sakladığı deneyim bilgisinin geriliminden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle mimari mekan, düşlenen hatta düşlerin kendisi olan şiirsel bilgiye

34

erişmelidir. Şiirsel bilgiden beslenen mimari mekanın tasarım yolları aranmalıdır (Van Schaik, 2002).

Mekan; yerleşmenin biçimsel karşılığı, yaşanmış uzamlar olarak şiirle ve şiirsel bilgi ile açıklanabilmektedir. Böylelikle yerleşmenin biçimsel ifadesi olan mekanın, varoluşsal anlamına yaklaşılmaktadır. Şiir bilgisi//şiirsel bilgi, mekan ile kullanıcı arasındaki yaşam üzerine kurulan hissedilen durumları ortaya koymaktadır. Yaşanan mekanların her bir noktası farklı şiirsel imge veya bilgi yaratma gücüne sahiptir. Mekanın hissedilen yanını oluşturan katmanlı bütünlüğü; sonsuz bir hayal gücünün ürünü olan şiirsel imge ve şiirsel bilgi ile kavranabilmektedir. Van Schaik’in (2002) de belirttiği gibi mimarlık, şiirsel mekana yaklaştığı ölçüde varlığını referans noktası olan insana yaklaştırabilecektir.