• Sonuç bulunamadı

Mekanı Tamamlayan Olarak Beden Hareketi

2. MİMARİ MEKANIN ANLAMLANDIRILMASI

2.2. Mekanı Anlamlandıran İlintiler

2.2.1. Bedenin Köprüsü Olarak Mekan

2.2.1.2. Mekanı Tamamlayan Olarak Beden Hareketi

Mekan algımız tüm duyuların eş zamanlılığıyla bedenimiz üzerinden şekillenmekte ve anlaşılmaktadır. Beden; mekanda yalnızca algılayan ve algılanan değil; aynı zamanda hareket eden olarak mekanı anlamamıza imkan vermektedir. Merleau- Ponty’inde belirttiği gibi mekanın biçimi, ışığı ve rengi bedenimizde bir yankı uyandırmaktadır (Merleau-Ponty, 2012). Bu yankı hem beden algısında hem de bedenin hareketinde karşılığını bulmaktadır. Mekan sınırları, insan bakışının hareketi ile algısal olarak kavranabilmektedir. Bedenin algı ve hareketi, mekanın potansiyelini anlamamızı sağlamaktadır.

Beden hem özne hem de nesnedir. “Başkası”nın bedeni, benim için herhangi bir nesne değil, bir kültür nesnesi olmaktadır (Merleau-Ponty, 2005). Başkalarıyla her şeyden önce bu anlamda bir beden olarak karşılaşılmaktadır. Bu anlamda beden, okuyup anlamlandırılması gereken bir kitap gibidir. Bedenin hem nesne hem özne olması mekanla ilişki kuran araç olabilmesine imkan vermektedir. Diğer bir deyişle

“bedenim olmasaydı, benim için mekan da olmazdı” (Merleau-Ponty, 2005).

Mekanlar dünyayı algılayan ve hareket eden bedenler sayesinde yaşanabilmektedir. Nesneler dünyasında beden hem fiziksel hem de yaşayan olarak ele alınmaktadır. Yaşayan beden, deneyimleyen olarak hareketle ilişkilendirilmektedir. Mekanın homojenliği hareket eden beden tarafından kırılmaktadır. Beden; mekan ve mekansal ilişki içinde bağlantı noktasını temsil etmektedir. Bu nokta koordinat sisteminde sıfır noktasına karşılık gelerek mekanı düzenlemektedir (Dodd, 2004; Casey, 1997). Bilinçse, beden sayesinde nesneye yönelebilmektedir. Bedenin hareket etmesi, onun üzerinden nesnelere ulaşması ya da bir başka deyişle, nesnelerin çağrısına cevap verebilmesidir yani kısacası deneyimlemesini sağlamaktadır (Dodd, 2004; Casey, 1997; Perri, 2013). Böylelikle bedenin her hareketi ile mekan devinim içinde varlığını sürdürmektedir. Bu bağlamda geometrik mekana ya da matematiksel zamana rastlanmamaktadır.

25

Beden; mekanın uzantısı, pusulası, kaynağı olmaktadır. Bedenin mutlak varlığı ve hareketi; mekanı orada-burada, yakın-uzak, yukarı-aşağı, üst-alt, sağ-sol gibi ölçeklerle düzenlemektedir (Casey, 1997). Dünyayı kendi bedenlerimiz aracılığıyla ölçer ve düzenleriz: dünya önümüzde açığa çıkmakta ve arkamızda kapanmaktadır. Bu nedenle “ön”, “arka”dan farklıdır, “ön”de dünyayla yüzleşildiği için daha çok önem verilmekte ve bu önem “arka”ya ve ardımızda bıraktıklarımıza kıyasla daha fazla olmaktadır (Bloomer ve Moore, 1977).

Bollnow’un matematiksel mekanın karşısına koyduğu yaşayan mekan; hareket eden bedenle tanımlanmaktadır. Algılayan ve hareket eden beden, yaşanan mekanın sıfır noktası olmakta; bu nedenle koordinat sistemi bedenden geçmektedir. Beden hareket ettikçe koordinat sistemi de hareket etmekte ve mekan yenide düzenlenmektedir. Mekanın üç boyutluluğu; bedenin hareketi ile kök salmakta ve böylelikle mekanı kavrayışımız için bir zemin oluşturmaktadır. Bedenlerimiz ile barındığımız mekanlar karşılıklı etkileşim ile kavranmaktadır. Bu etkileşimde deneyimlerimiz aracılığıyla yaşam mekanlarımız tanımlanmaktadır. Yaşayan, hareket eden bedenlerimiz farkında olalım ya da olmayalım sürekli mekan ile diyaloga girerek mekanları yeniden üretmektedir (Bollnow, 1961).

Tuan bedenin; yönün, konumun ve uzaklığın ölçüsü olduğunu dile getirmektedir. Mekan bedenin dikey-yatay, yukarı-aşağı, ön-arka ve sağ-sol alanları ile hesaplanabilmektedir. Bedensel koordinatlar ile de tanımlanmaktadır (Şekil 2.2). Tuan’ın mekanın, beden hareketi ile anlam kazandıkça yere dönüştüğünü vurgulamaktadır. Mekanın anlam merkezi hareket ile inşa edilen yer olmaktadır (Tuan, 2001). Bu çalışma kapsamındaysa mekanı anlamamızı imkan veren tüm birleşenlerin asıl mimari mekanın özü olduğu savunulmaktadır. Bu nedenle Tuan, bedenin dikeylik-yataylık konumu üzerinden aktardığı; mekan ve yer dönüşümü, mimari mekanı anlamada önemli görülmektedir.

26

Şekil 2.2: Mekanın Beden Hareketi ile Tanımlanması (Tuan, 2001)

Tuan ile benzer bir yaklaşım sergileyen Tekeli (2009) bedenin mekandaki konumu, yer ve çevre ile ilişkilendirerek şöyle açıklamaktadır:

“İnsanlar canlı olduklarından bir bedenleri vardır. Bedense coğrafik mekanda bir yer kaplayandır. Biz yaşamımızı coğrafik mekanlarda ya da yerlerde bedenlerimiz aracılığıyla yaşarız. Beden bir yer içinde var olur. Yaşamımızı bedenimizle yerler içinde sürdürürüz. Ama insanın yaşadığı çevreyle, yerle ilişkisi diğer canlılardan farklıdır. Diğer canlılar yaşadığı yere uyum yapar, uyum yapamıyorsa en çok yapabileceği şey yer değiştirmek, uyum yapabileceği yeni bir çevre bulmaya çalışmaktır. Oysa insan yalnız yaşadığı çevreye uyum yapmaz, onu kendi yaşamına uygun hale getirecek biçimde değiştirir. Böyle olunca da beden ve içinde yaşadığı çevre ve yerin karşılıklı etkileşimle birbirini sürekli olarak dönüştürdüğü söylenebilir” (Tekeli, 2009).

İnsanın çevreyle olan ilişkisinde onu dönüştürme ve kendine uygun hale getirme sürecinde, tasarlanan ya da üretilen mimari mekan tamamlanmaktadır. Mimari mekan beden hareketi ile deneyimlenmekte ve yaşanmaktadır.

27

Mekan; bedensel varlığımızla görülmekte, dokunulmakta, dinlenmekte, ölçülmekte, organize edilmekte ve betimlenmektedir. İnsan sadece mekanın içinde barınırken değil, mekan üretiminde de kendi bedenini kullanarak ölçü ve oran almaktadır. Geleneksel toplumlarda yapıcılar; mekanları, kuşların vücutları ile yuvalarını yapmaları gibi bedenlerine bakarak yapmaktadır. Mekan; bedene dayanılarak tartışılmakta, yaklaşılmakta ve yüzleşilmektedir (Holl, Pallasmaa, & Alberto, 1994). Mimari mekan, yalnızca içinde hareket eden bedenlerle değil; daha önce yaşayan bedenin izlerini de barındırmaktadır. Boşaltılmış köyler, savaşta bombanmış kentler, atıl durumdaki sanayi yapıları, terk edilmiş metruk evler hepsi içinde yaşayan beden olmasa da, yaşanmışlıkları ile mekansallıklarını sürdürmektedir. Tüm yaşanmışlığı ile bedenin izleri bu mekanlara sinmektedir. Bugün orayla karşılaşanlar, sadece kendi bedenleri ile değil, yaşanmışlıklar üzerinden de orayı yaşamakta ve hissetmektedir. Mimari mekan; beden hareketinin ve algılarının, devamlı ve yeniden gerçekleşmesi ile yaşanmaktadır. Anlamlandırıldığı üzere mimari mekanlar, sadece ölçülen bir uzam değil; bedenden izler taşıyan, bedenle yaşanan ve bedenin yaşanmışlık izlerini barındırandır.