• Sonuç bulunamadı

Mekanı Şiirsel Olarak Ölçme

2. MİMARİ MEKANIN ANLAMLANDIRILMASI

2.2. Mekanı Anlamlandıran İlintiler

2.2.2. Şiirsel Düşünme Olarak Mekan

2.2.2.1. Mekanı Şiirsel Olarak Ölçme

Ölçme, iki dizi veya olgu arasında karşılaştırma yapma düşüncesi ve sayma fikrinden kaynaklanmaktadır. Birincisi benzer nitelikli nesnelerin birlikteliğini ifade etmektedir. İkincisi algıda başlayan zihinde tamamlanan sayılar dizisine dayanmaktadır. Ölçme bu şekli ile matematikçiler ve fizikçiler tarafından kullanılmaktadır. Psikoloji alanındaysa; ölçümsel düşünce gelişiminin temel öğeleri çözümlenmektedir. Ölçme ile ortak görgül bir ölçekte, dış dünyaya ait şeyler kıyaslanmaktadır. Böyle bir ölçmede, evrensellik kaygısı ile metrik sistemi ifade eden bir standartlaşma doğmaktadır. Bu sistem; kesin, mutlak, gerçek bilgi arayışı ve sonucunu ortaya koyma çabası içermektedir (Moles, 2012).

Nicelik ve sayılar ölçme araçlarından yalnızca biri olmaktadır. Ölçmenin doğasını ve özünü ifade etmekte yetersiz kalmaktadır (Moles, 2012). Diğer yandan, bir nesnenin farklı ölçeklerde çizilmiş benzer iki anlatımı aynı şeyi ifade etmek için kullanılabilir. Ancak bu aynı ifade; ölçekler arasındaki farkın insanın imgelem dünyasındaki etkisini içerememektedir (Bachelard, 2013).

Heidegger; ölçmenin insan deneyimlerini kavrayarak varoluş koşullarını anlamaya imkan veren bir faaliyet olması gerektiğini belirtmektedir. Nesneleri incelemek amacıyla ayrıştıran bilime karşı; insanları şeyler ve dünya ile bağlarının yapıcı bir birlikteliği ile meydana gelen ölçmeyi savunmaktadır (Heidegger, 1971). Soyut fikirlerin ideal ölçütler şeklinde dayatılması yerine; şeyler ve deneyimlerin, başka şey ve deneyimler bağlamında açıklanabilmesi gerekmektedir. Bu ölçme dinlemeyi, bir şeyi başka bir şeye göre değerlendirmeyi sağlamaktadır. Beden ve duyular aracılığıyla da yapılabilen ölçme, kişinin yargı yetisi, hayalleri, düşünceleri ve yaratma gücü ile gerçekleşebilmektedir. Böyle bir ölçme ancak özel bir dil türü olan şiirle mümkün olmakta ve şiirle ölçülmektedir (Lazarin, 2008; Sharr, 2010).

29

İnsan dilin biçimlendiricisiymiş gibi davranmaktadır. Ancak, dil etkisiz bir araç değildir. Dil günlük yaşam katmanlarındaki anlamı ortaya çıkarmaktadır (Heidegger, 1971). Dil; insanın düşünce ve hayallerini şekillendirmektedir. Dil içinde sözcükler, biçim ve anlam içinde kendilerine özgü bir yaşam sürmektedirler (Tamba-Mecz, 1998). Geniş anlamlar saklayan şiir dili de dünyayla derin bağ kurmamızı sağlamaktadır (Heidegger, 1971). Şiirsel bilgi de dünyadaki bedensel deneyimlerimiz sonucu elde edilmektedir (Berlemont, Goossens, & Hendrickx, 2014).

Şiir/şiirsel (poetic) kelimesinin etimolojik köklerine baktığımızda Grekçe “poesis” kelimesinden gelmekte ve yapma, varlık kazandırma yanında; oluşturma, zihinde oluşum gibi anlamları da içermektedir (Berlemont, Goossens, & Hendrickx, 2014). Aristoteles'in “nous poetikos” yani aktif akla referans vermektedir (Berlemont, Goossens, & Hendrickx, 2014). Yan anlamı yapmak olan şiir; salt bir ifade şekli değil, dil ve yerleşim deneyimlerini anlamlandırmanın özgün biçimi olmaktadır. Heidegger, bu temelde şiiri iskan etmek diğer bir deyişle yerleşme ile ilişkilendirmektedir. Şiirse inşa ve iskan etmenin diyalektiğini anlamamızı sağlayan şeydir (Lazarin, 2008). Bu durumu Sharr şöyle açıklamaktadır:

“Şiir insanı bir kez yeryüzüne getirerek onu oraya ait kılan ve dolayısıyla onun iskan etmesini sağlayan [şey]”dir. … şiirsel “yapma”, insanın günlük yaşamdaki varoluşu için vazgeçilmez kabul ettiği inşa ve iskanın çekirdeğindeki hareket ettirici güçtür. … insanın “yapma”sındaki kökleri sayesinde böylesi bir şiirin, her insanın kendi inşa ve iskan uğraşına içkin olduğu yapmayı tarih boyunca başka yapma edimleriyle ilişkilendirir…” (Sharr, 2010, s. 79-80).

Bu sebeple, her inşa içinde bir nebze şiir barındırmaktadır. İnsan varoluşunu konumlandıran yapılar insanların ihtiyacına göre inşa edilmekte, sonrasında iskan edilerek yaşanmaktadır. İnşa ve iskan etme birbirinin devamı değil, tamamlayıcısı olarak iç içe geçmektedir. Heidegger, inşanın insanların dünyanın içinde var olma çabasının sonucu olduğunu dile getirmektedir (Heidegger, 1971 ve Heidegger, 1996). İnşa etme; iskan etme için sadece araç veya yol değildir. İnşa etme zaten başlı başına iskan etmektir. İskan etmeye, inşa etme vasıtasıyla ulaşılmaktadır (Heidegger, 1971). Heidegger inşa ve iskan etmenin varoluşu anlamlandırma çabalarına içkin olduğunu

30

bu nedenle de şiirsel olduğunu ifade etmektedir. Şiir de bir “ölçüt alma” şekli olarak insanların mesken tutmalarını, yani iskan etmelerini anlamlandırmaktadır.

Heidegger şiirsel ölçüt almanın, yerleşmeyi anlamamızı sağladığını dile getirmektedir. Bu yaklaşımda mekan ve yer ayrımına yapılan vurgu öne çıkmaktadır. İnşa etme mekana iskan etme ise yere karşılık gelmektedir. Her inşa etmek aslında iskan etmekse, mekan da yer olabilmektedir. İnşa ve iskan etmenin birbirine geçmesi ile mekan ve yer birbirini var ederek mimari mekanda orijinini bulmaktadır. Şiirsel ölçüt alma da bu süreçteki bağları çözmekte ve anlaşılır kılmaktadır. Böylelikle mekan ve yer birlikteliği, mimari mekanı ifade etmekte; şiirsel ölçme de mimari mekanı anlamamıza ve anlamlandırmamıza imkan vermektedir.

Şiirsel ölçme aynı zamanda mekanın kültürel kodlarını açığa çıkarabilmektedir. Bolak Hisarlıgil ve Uluoğlu (2008), türküleri şiirsel düşünme biçimi yani “ölçüt

alma” yöntemi olarak mekan-zaman bütünlüğünü kavramada kullanmaktadır.

Anadolu’da gündelik yaşamın uzantısı olan türküleri; mekan ve zaman sürekliliğinde, renk, söz, iz ve seslerin katlanarak oluşturduğu şiirsel düşünme şekli olarak ele almaktadırlar. “Anadolu’da yaşayanların yaktıkları ve bir şiirsel düşünme

biçimi olarak kabul edilebilecek türkülerdeki yerleşmeye ilişkin anlatıların izini sürerek, mekan-zamansal eylemliliklerin araştırılması önerilmektedir” Mekan-

zamansallığın fenomenolojisi, çoğu Anadolu türküsünde geçen “evlerinin önü” motifi üzerinden kavramsallaştırılmaktadır. “Evlerinin önü” motifindeki mekansal ve zamansal konumlanmaları açığa çıkaran ve çok yönlülük anlatan “önündelik”, gündelik yaşamdaki karşılaşmalar ile “evde-olma” duygusunu vermektedir (Bolak Hisarlıgil & Uluoğlu, 2008, s. 66).

Ölçme niyetiyle ayrıştırmak yerine, dünya ile ilişkilendirerek bütünsel şekilde ölçmek anlamı sağlayacaktır. Ayrıca metrik sisteme ve standartlara indirgenmiş ölçme ve ölçek yöntemleri insanın çevresini anlamlandırmasını açıklayamamaktadır. İnsanın mekanda hissettikleri veya mekanın hissettirdikleri ancak şiirsel ölçme ile anlaşılabilmektedir.

31