• Sonuç bulunamadı

Bu araştırmalar sırasında, Türkiye’de mekân bilişi ile ilgili oldukça az çalışma olduğu, ancak dünyada bu konunun bir çalışma alanı olarak kabul edildiği görülmüştür. Mekân bilişi ile ilgili çalışmalar, yaklaşık olarak son 40 yıldır insanlar, hayvanlar ve teknik sistemlerle (bilgisayar ve robotlar) alakalı olarak gelişmiştir. Kavram birçok bilim dalında yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu kavramın anlaşılmasında psikoloji, nörobilim, felsefe, dilbilim, coğrafya, antropoloji, mimari ve bilgisayar gibi disiplinlerin ve yapay zekâ gibi çeşitli çalışma alanlarının büyük katkıları olmuştur.

Mekânsal bilişle ilgili olarak gerçekleştirilen, yer ve yön bulma, yön öğrenme, bilinen ve bilinmeyen çevrelerde mekânsal bilgi kazanımı, kaybolma durumlarında

çevreye uyum sağlama stratejileri, mekânsal bilişte cinsiyete dayalı farklılıklar, mekânsal yeterliliklerde bireysel farklılıklar, yaşam boyunca mekânsal bilginin gelişimi ve robotlarda yapay zekânın oluşturulması konularında hızla gelişen bir literatür oluşmuştur. Bu konuda çalışan farklı bilim dallarının ortak amacı, insan ve hayvanların tecrübe veya tasavvurları ile oluşturdukları içsel mekân bilişlerini tespit etmektir (Golledge, 2004:444).

Mekân bilişi ile ilgili araştırmalar 20. yy.’ın ilk yıllarında başlamış olmasına rağmen, 1960’ların sonu 1970’lerin başına kadar düzenli bir ilerleme göstermemiştir. Thrownbridge (1913), mekân bilişi alanında yapılan ilk çalışmalardan birisi olan makalesinde, büyük ölçekli çevrelerin ilkel kültürlerdeki tasviri konusunu ele almıştır. Bu çalışmada, ilkel kültürlerde yaşayan yetişkinler ile çocuklar arasında mekânsal stratejiler konusunda önemli benzerlikler olduğunu öne sürer. 1940 – 1960’li yıllarda, Piaget’nin zekânın kökeni ve çocukta mekân bilişinin gelişimi konusunda gerçekleştirdiği çalışmalar bu konu alanının gelişmesinde belirleyici olmuştur (Piaget ve Inhelder, 1956). Piaget, Inhelder ve Szeminska (1960:3-26), topografik tasvirlerin yaşam boyu geçirdiği evrelerin bir açıklamasını yapmış, çocukların mekânsal tasvirlerinde gelişimsel bir ilerlemenin olduğunu öne sürmüşlerdir.

1960 – 1980’li yıllar davranış coğrafyası çalışmalarının ivme kazandığı yıllardır. Bu dönemde bilişsel haritalama, çevresel algı ve mekân bilişi alanında gerçekleştirilen yayınların sayısında tam bir patlama olmuştur (Uttal ve Tan, 2000:149). Özellikle coğrafyacıların ve psikologların birlikte çalışma düşünceleri, bu disiplinlerce çocuklarda ve yetişkinlerde bilişsel haritalama ile çevresel öğrenme konularında gittikçe artan bir ilgiye sebep olmuştur (Downs ve Stea, 1973; Moore ve Golledge, 1976; Hart, 1979; Tuan, 1977). Yine bu dönemde, Rus psikolog Shemyakin (1962), mekânsal uyum ve mekânsal tasvir ile ilgili Rusya’da yapılan araştırmaları gözden geçirmiş, bu çalışmaların sonuçlarını özetleyen kısa ve öz bir değerlendirme raporu yayınlamıştır. Lynch (1960) ve Appleyard (1969) şehirlerdeki insanların çevreye yönelik algıları ve mekânsal unsurları bilişsel olarak organize etme şekilleri üzerinde çalışmışlardır.

Downs ve Stea (1977) ve Kosslyn ve başk. (1974), büyük ölçekli çevrelerin tasviri ile ilgili yayınlar yapmışlardır. Bu dönemde, Siegel ve White (1975) ortaya koyduğu makrojenesis teorisi, çevrenin kavranmasında ve gösteriminde bir devrim

niteliği taşır. Bu eserde, yazarlar mekânsal bilişe gelişimci bir perspektiften bakmışlar ve bu çalışma alanının gelişimsel temelleri olduğunu ortaya koyan bulgular sunmuşlardır. Bu teori daha sonra ortaya çıkacak olan mekânsal biliş konusundaki diğer birçok çalışmayı etkilemiştir.

Davranış coğrafyası alanında ortaya çıkan bu bilgi birikimi, 1980’lerden itibaren bu bilim dalı içerisinde bilimsel olarak bazı uzmanlık alanlarının ortaya çıkmasına yol açmıştır. 1990’lardan sonra ise bu ayırım daha da belirginleşmiş, mekân bilişi ile ilgili daha spesifik çalışmalar ortaya çıkmıştır. Bilişsel haritalar (Kitchen, 1994), yer temelli çalışmalar (Matthews, 1992), çevresel algı, göç ve hareketlilik bu çalışma alanlarından bazılarıdır (Golledge, 2001). Günümüzde mekân bilişi bir uzmanlık alanı olarak gelişmekte, davranış coğrafyası ve gelişim psikolojisi çalışmalarına paralel olarak ilerleme göstermektedir.

Mekân bilişi, ülkemizde pek yaygın olmamasına karşın, dünya çapında oldukça geniş yer bulmuş bir çalışma alanıdır. Bu alanla ile ilgili hazırlanmış birçok kitap, tez ve makale bulmak mümkündür. Bu çalışmanın kavramsal çerçeve kısmında ilgili kaynaklardan olabildiğince bahsedildiği için, ilgili çalışmalar kısmında, mekânsal biliş konusunda hazırlanmış tezler hakkında bilgi verilmiştir:

Smith (1999), “Yetişkinlerin Mekânsal Becerileri Üzerinde Coğrafi Ortam, Coğrafi Çevre, Mekânsal Aktivite ve Cinsiyetin Etkisi” adlı doktora tezinde, mekânsal becerileri incelemiştir. Bu araştırma çerçevesinde iki değişken denenmiştir:

1. Harita becerileri ile bilişsel haritalama becerisi arasındaki ilişki,

2. Mekânsal beceriler üzerinde coğrafi görünüm, coğrafi çevre, mekânsal aktivite ve cinsiyetin etkisi.

Çalışma 91 yetişkin üzerinde gerçekleştirilmiştir. Katılımcıların harita okuma becerileri ile bilişsel haritalama becerilerini tespit etmek için, yazar tarafından geliştirilen interaktif bilgisayar oyunu kullanılmıştır. Çalışmadan elde edilen bulgular, kartografik harita becerisi ile bilişsel harita becerileri arasında olumlu yönde ilişki bulunduğunu ortaya koymuştur. Cinsiyet, mekânsal aktivite düzeyi, coğrafi çevre ve

coğrafi ortam değişkenlerinin, istatistikî olarak mekânsal beceriler üzerinde etkili olmadığı görülmüştür. Harita okuma becerileri ve bilişsel haritalama becerisi üzerinde, zekâ ile bilgisayar oyunlarını oynama ve kartografik haritaları kullanma sıklığının olumlu etki bıraktığı belirlenmiştir.

Darken (1996), “Büyük Ölçekli Sanal Ortamlarda Yol Bulma” adlı tez çalışmasında, farklı çevresel işaretleri temsil eden sanal ortamlarda katılımcıların performanslarına bakmıştır. Bu çalışmadaki sanal çevreler oldukça geniş olup, açık deniz ve kara parçaları gibi büyük alanları temsil ediyordu. Her bir çalışma sonrasında katılımcıların çevreye ilişkin mekân bilgilerini tespit edebilmek için çizimler yaptırılmıştır.

Bulgular göstermiştir ki, sanal ortamlarda koordinat çizgilerinin kullanılması, daha doğru yön bilgilerini elde etmede faydalı olmakta, ancak yer perspektifli ayrıntılı bilgiler elde edebilmek için haritalara ihtiyaç duyulmaktadır. Bu çalışma sonunda, büyük ölçekli sanal ortamlardan yeterince faydalanabilmek için, yön okları, haritalar ve yol sınırlayıcıları gibi sanal ortamın yapısı ile ilgili unsurları bilmenin performansı arttıracağı vurgulanmıştır.

Quintero (1996), “Çocuklardaki Coğrafi Mekân Kavramlarını Anlama” adlı çalışmasını, ilköğretim 3. sınıfında okuyan 6 kişi ile gerçekleştirmiştir. Bu çalışmada, çocukların kendi çevrelerini anlamaları araştırılmıştır. Bu amaçla genişletilmiş klinik görüşme metodu kullanılmıştır. Bu çalışma sonucunda, öğretmenler, yakın çevreleri ile ilgili faaliyetlerde öğrencilerini inceleme ve keşfetme yönünde teşvik etmelerinin ve diyaloglarını geliştirmelerinin faydalı olacağı ileri sürülmüştür.

Quintero, bu çalışmasında ayrıca, öğrencilerin “ada”, “deniz”, “kıta”, “okyanus” gibi fiziki coğrafya kavramları hakkındaki düşüncelerini de araştırmıştır.

Dong (2005), “Değişken Mekânsal Çevrelerin Anlaşılması - Bilişsel Prizma Teorisi” ile ilgili tezinde, insanların mekânla ilgili nesneleri kendi algılarına göre sınıflandırdıkları üzerinde durmuştur. Nesneler arasındaki mesafe ve uyum ilişkilerini incelemiş, insan beyninin mekândaki nesneleri tıpkı bir prizma gibi farklı ürünlere dönüştürdüğü sonucuna varmıştır.

Bu çalışmalardan başka, Türkiye’de de mekânsal bilişle ilgili olarak hazırlanmış az sayıdaki tez çalışmalarına göz atmak faydalı olacaktır. Bu çalışmalar özellikle mimarlık ve çevre planlaması bilim dalında yürütülmüştür. Evyapan (1997), “Görme Olmaksızın Mekânın Keşfedilmesi” adlı yüksek lisans tezinde, görme duyusu olmayan insanların bedenini çevreleyen mekânla olan ilişkisi incelenmiştir. Bu çalışma kapsamında, kör ve görme engelli kişilerin çevrelerini anlamalarına yardımcı olan faktörler, mimari mekânlara ilişkin bilgi edinme metotları ve kullanılan kişisel araçlar ele alınmıştır. Çalışma sonucunda, görmeyen bir kişiye mekân ve beden bilincini verebilmede bedeni uyaracak doğrultuda bir eğitim vermenin önemi vurgulanmıştır.

Kutlu (2005), “Sanal Çevrelerde Yön Düşüncesi” adlı yüksek lisans tezinde, sanal ortamlarda oluşturulan çevrelerde gerçekleştirilen yön bulma faaliyetlerinde, öğrenme yöntemi kadar bireysel farklılıkların da etkili olduğunu bulmuştur. Bu çalışma göstermiştir ki, sanal ortamlarda yön bulmada cinsiyet ile katılımcıların performansları arasında önemli bir faklılık bulunmamaktadır.

BÖLÜM IV

YÖNTEM

4.1. Araştırmanın Yöntemi

Bu araştırmada, çalışma grubundaki öğrencilerin yaşadıkları coğrafi mekâna dair neler bildikleri ve bu bilgileri gösterme şekilleri incelenmiştir. Araştırma temel araştırma modellerinden betimsel tarzda gerçekleştirilmiştir (Kaptan, 1995:55). Betimsel çalışmayı Arseven (2001:104) şu şekilde tanımlar:

“Betimsel araştırmalar, (bunlara bazı hallerde survey araştırması da denir) olayların, varlıkların ve insan gruplarının bazı özelliklerinin, tek tek “NE” olduğunu veya iki ve daha çok özelliğin ilişkisel düzeyde “NASIL” olduğunu açıklamaya çalışır. (Arseven, 2001:104)

Çalışma boyunca Piaget tarafından ortaya atılan ve Quintero (1996)’nun mekân bilişi ile ilgili benzer bir çalışmasında kullandığı “Genişletilmiş Klinik Yöntem” kullanılmıştır. Bu yöntemde, gerçekleştirilen etkinlikler esnasında, çalışmanın seyrine uygun olarak, öğrencilerin yaptıkları faaliyetleri açıklayıcı ve tamamlayıcı çeşitli sorular yöneltilmektedir. Dolayısıyla bu tür çalışmalarda görüşme metodu, araştırmadaki diğer faaliyetleri tamamlayıcı ve açıklayıcı olarak öğrencilerin kendilerini daha rahat ifade etmelerine yardımcı olmaktadır.

Bu çalışma bir nitel araştırma olarak desenlenmiştir. Nitel araştırmayı Yıldırım ve Şimşek (2005: 39) şöyle tanımlar:

“Nitel araştırma, gözlem, görüşme ve doküman analizi gibi nitel veri toplam yöntemlerinin kullanıldığı, algıların ve olayların doğal ortamda gerçekçi ve bütüncül bir biçimde ortaya konmasına yönelik nitel bir sürecin izlendiği araştırma.”

Araştırmanın odağını, veri toplama ve analiz yaklaşımlarını belirlemede araştırmacıya yön göstermekle birlikte bu yönlendirme nicel araştırmadaki gibi sınırları keskin çizgilerle belirlenmiş bir yönlendirme değildir. Nitel araştırma desenleri araştırmacıya genel bir yaklaşım sağlar ve araştırmanın, belirli bir odak çerçevesinde, çeşitli aşamalarının birbiriyle tutarlı olmasına katkıda bulunur. Bu desenler, araştırmalarda farklı boyutlarıyla ve birbirleriyle karşılaştırmalı olarak kullanabilmektedir (Yıldırım ve Şimşek, 2005). Nitel araştırmaların evrene genellenme gibi bir zorunluluğu yoktur. Bu tür çalışmalar, araştırılan konu hakkında derinlemesine bilgi edinmeye yarar.

Bu araştırma bir durum (örnek olay) çalışmasıdır. Bu nedenle araştırma da nitel veri analizleri yoğun olarak kullanılmıştır. Verilerin analizinde yoğun olarak nitel-içerik çözümlemesi kullanılmıştır. Durum çalışması şu amaçlarla yapılabilir:

(1) Güncel bir olguyu kendi gerçek yaşam çerçevesi (içeriği) içinde çalışan,

(2) Olgu ve içinde bulunduğu içerik arasındaki sınırların keskin hatlarıyla belirgin olmadığı,

(3) Birden fazla kanıt veya veri kaynağının mevcut olduğu durumlarda (Yıldırım ve Şimşek, 2004).

Bu çalışma, nitel araştırma yöntemlerinden “Bütüncül Çoklu Durum Çalışması” olarak desenlenmiştir. Bütüncül Çoklu Durum Deseni’nde birden fazla kendi başına bütüncül olarak algılanabilecek durum söz konusudur. Her bir durum kendi içinde bütüncül olarak ele alınır ve daha sonra birbirleri ile karşılaştırılır (Yıldırım ve Şimşek,

2005:291). Araştırmada öğrencilerin mekân bilişleri bağlamında; rota bilgisi, konum bilgisi ve mekân organizasyonları bilgisi incelenmiştir.

4.2. Evren ve örneklem

Bu araştırma ilköğretim 6. sınıf öğrencilerinden seçilen 10 kişilik bir çalışma grubu ile gerçekleştirilmiştir. Çalışma grubunu tespit etmek için random örneklem ile seçilen bir ilköğretim okulundaki (Akşemsettin İlköğretim Okulu), bütün 6. sınıf öğrencileri (88 kişi) ile bir ön çalışma gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmada okuldan şehir içindeki bir noktaya nasıl gidilebileceğine ilişkin yol tarifi sorulmuştur.

Uygulama esnasında öğrencilerin rahat olması ve kendilerini serbest ifade edebilmeleri için, tarif etme yöntemlerine herhangi bir sınırlama getirilmemiştir. Çocuklara, kendi isteklerine göre yazılı olarak, resimle veya her iki şekilde yol tarifi yapabilecekleri anlatılmıştır. Uygulama ders saati içinde ve kendi sınıflarında gerçekleştirilmiştir.

Bu çalışmadaki etkinlikler öğrencilere önceleri oldukça ilginç gelmiştir. İstenilen rotayı çizimle gösterirken oldukça zorlanmışlardır. Çizimler sırasında öğrencilerin karşılaştıkları en büyük zorluk, çizecekleri mekânda “bulundukları yeri konumlandırmak” ve “mekânı kâğıt üzerine aktarmada ölçek ayarlamasını doğru yapmak” olmuştur. Öğrencilerden alınan çizimler ve yazılı ifadeler doğrultusunda çalışma grubu seçilmiştir. Bu seçim yapılırken şu hususlara dikkat edilmiştir;

a. Öğrencilerin çizimleri ile şehir planı arasındaki uyum olup olmadığına,

b. Tarifin doğru olup olmamasına,

c. Öğrencinin yol tarifinde kullandığı referans sistemine,

Değerlendirme sonucunda, aldıkları puanlara göre öğrenciler “başarılı”, “orta” ve “başarısız” olmak üzere üç gruba ayrılmıştır. Çalışma grubu ön uygulaması ve rehber öğretmen görüşü çerçevesinde, başarılı, orta ve başarısız gruptaki öğrencilerden toplam 11 kişi (6 erkek 5 kız) seçilmiştir. Ancak bir öğrenci uygulamalar devam ederken başka bir okula geçiş yaptığı için, çalışma grubundaki erkek/kız oranı 6/4 olarak şekillenmiştir. Gruptan ayrılan öğrencinin verileri çalışmaya dâhil edilmemiştir.

Örneklem seçiminde, amaçlı örneklem yöntemlerinden “maksimum çeşitlilik örneklemesi” kullanılmıştır. Bu tür örneklem seçiminde amaç, göreli olarak küçük bir örneklem oluşturmak ve bu örneklemde çalışılan probleme konu olabilecek bireylerin çeşitliliğini azami derecede yansıtmaktır (Yıldırım ve Şimşek, 2005:108).

Çalışma grubunun belirlenmesinde, ilgili literatür ve uzman görüşleri belirleyici olmuştur.

4.3. Öğrencilerin Özellikleri

İlköğretim 6. sınıf öğrencilerinin mekânsal biliş becerilerini incelemek amacıyla gerçekleştirilen bu çalışma için 10 öğrenci belirlenmiştir. Çalışma grubundaki öğrencilerin hepsi aynı yaşta bulunmaktadır (12 yaş). Ancak çalışmanın sonlarına doğru bazı öğrenciler 13 yaşına girmişlerdir. Çalışma boyunca öğrencilerin gerçek isimleri yerine, rumuz isimler kullanılmıştır. Öğrencilerden Hale hariç, diğerleri Kırıkkale’de doğmuş olup, yetişme çevreleri de şehir merkezidir.

Öğrencilerin okul çevresindeki farklı yerlerden olmalarına dikkat edilmiştir. Çalışma grubundaki öğrencileri daha yakından tanımak için öğrencilerle ilgili kısa notlar tutulmuştur.

Mehmet

Grupta akademik başarı düzeyi en yüksek öğrencilerden birisidir. 5 kardeşli bir ailenin çocuğu, babasının düzenli bir işi yok. Okula yürüyerek geliyor. Hafta sonları arkadaşlarıyla dolaşmayı, internete gitmeyi, dershanelerin sınavlarına girmeyi seviyor. Boş vakitlerini, müzik dinleyerek, kolye yaparak, yüzerek, kitap okuyarak ve tv seyrederek değerlendiriyor.

Hale

Babası polis memuru, annesi ev hanımı olup, 2 kardeşli bir ailenin çocuğudur. Ailenin otomobili vardır. Hale okula yürüyerek gelmektedir. Hafta sonlarını müzik dinleyerek ve televizyon seyrederek geçiriyor. Yaz tatilinde memleketi olan Sivas’a gider. Bisiklete binmeyi çok seviyor.

Ogün

Babası galerici, annesi ev hanımı olan Ogün, 3 kardeşli bir ailenin çocuğudur. Ailenin otomobili vardır, ancak okula yürüyerek gelmektedir. Ogün hafta sonları ve yaz tatillerinde babasına ve amcasına işlerinde yardım ediyor. Boş vakitlerinde arkadaşlarıyla gezmekten hoşlanıyor.

Ercan

Babası işçi, annesi ev hanımı olan Ercan’ın 4 kardeşi vardır. Okula yürüyerek geliyor, otomobilleri yok. Ercan çok yönlü bir çocuk olup, boş vakitlerinde, satranç oynamayı, gezmeyi, futbol oynamayı ve bisiklete binmeyi çok seviyor.

Şule

Baba memur anne ev hanımı, 4 kardeşli bir ailenin çocuğu olan Şule’nin ailesi ekonomik olarak orta düzeydedir. Ailenin otomobili vardır. Şule okula yürüyerek gelip gitmektedir. Hafta sonlarında pikniğe gider, bilgisayar kullanır ve takı yapar. Boş vakitlerinde müzik dinlemeyi sever. En iyi arkadaşı Canan’dır.

Nida

Nida’nın annesi ev hanımı, babası minübüs şoförüdür. 3 kardeşli bir ailenin çocuğudur. Ailenin otomobili vardır, Nida okula yürüyerek gelmektedir. Hafta sonları bazen Kırıkkale’deki köyüne gitmekte, boş vakitlerinde kitap okur, müzik dinler, sınavlara hazırlanır. Yaz tatilinde köyündeki işlerde ailesine yardım eder. Macera türündeki kitapları ve müzik dinlemeyi sever.

Canan

Canan’ın babası Ankara’da memur olarak çalışıyor, annesi ise ev hanımı. 4 çocuklu bir ailenin ikinci çocuğu olan Canan okula yürüyerek gelmektedir. Akademik başarısı çok iyi olmayan Canan, boş vakitlerinde resim yapmayı, müzik dinlemeyi ve kitap okumayı tercih ediyor. Hafta sonları arkadaşları ile çarşıya gitmekten ve gezmekten hoşlanır. Canan’ın en iyi arkadaşı Şule’dir.

Halim

Çalışma grubundaki en başarılı öğrenci olan Halim’in babası vefat etmiş, annesi ev hanımıdır. Aile geçimini emekli maaşı ile temin etmektedir. 2 kardeşi daha olan Halim, okula yürüyerek gelmektedir. Kendisine bir çalışma planı yapmış olan Halim,

hafta sonları sabahları ders çalışmakta, akşamüzeri dışarıya çıkarak arkadaşları ile oyun oynamaktadır. Boş vakitlerinde bisiklete binmekten çok hoşlanmaktadır.

Fikret

Akademik başarı düzeyi yüksek olan öğrencilerden olan Fikret’in babası düşük bir maaş karşılığı bir restorantta çalışırken, annesi ev hanımıdır. 3 çocuklu bir ailenin üyesi olan Fikret okula yürüyerek gelmektedir. Boş vakitlerinde kitap okumakta ve sınavlara hazırlanmaktadır.

Kemal

Kemal de akademik başarısı yüksek olan öğrencilerdendir. Ailesinin ekonomik durumu oldukça iyi olup, 2 kardeşi daha vardır. Babası işçi, annesi ev hanımıdır. Boş vakitlerinde ders çalışmayı, müzik dinlemeyi, futbol oynamayı çok sever. Yaz tatillerinde yeni yerler görmekten büyük zevk duyar.

4.4. Çalışma Alanı

Öğrencilerinin mekânsal biliş becerilerini incelemeye yönelik bu çalışma, Kırıkkale ili merkez ilçesinde bulunan Akşemsettin İlköğretim Okulu’na devam eden 6. sınıf öğrencilerinden 10 kişi ile gerçekleştirilmiştir. Çalışmada esas alınan coğrafi mekânın alanı yaklaşık olarak 5000 dekardır (Harita 1).

Çalışma alanı olarak bu bölgenin ve Akşemsettin İlköğretim Okulu’nun seçilmesinde bazı faktörler etkili olmuştur. Bunlar;

• Bu okul ve çevresi coğrafi konum itibariyle Kırıkkale ilinin merkezinde sayılabilecek bir konumda bulunmaktadır.

• Çalışma için seçilen okul, etrafındaki dört mahalleden (Kurtuluş mah., Gürler mah., Etiler mah. ve Sanayi mah.) öğrenci almaktadır. Bu durum çalışmada daha homojen bir öğrenci grubunun oluşturulması için bir avantaj olarak görülmüştür (Harita 2).

• Çalışma için seçilen okul, sosyo-ekonomik olarak orta ve az gelirli ailelerin yer aldığı bir çevrede bulunmaktadır. Okul idarecileri, rehber öğretmen ve öğrenciler ile yapılan görüşmeler bu kanıyı doğrulamaktadır.

• Çalışmanın gerçekleştirildiği mekân araştırmacı tarafından çok uzun zamandır tanınmakta ve ayrıntılı olarak bilinmektedir. Bu durum öğrenciler ile birebir yürütülen böyle bir çalışmada verilerin güvenirliği açısından önemli görülmüştür.

• Çalışma için seçilen okul öğrencileri okula geliş-gidişlerini çoğunlukla yürüyerek gerçekleştirmektedir. Bu durum mekânsal bilişte ulaşım araçlarının etkisini büyük oranda ortadan kaldırmaktadır. Çünkü daha önce de belirtildiği gibi, mekânda yürüyerek hareket edenler, çeşitli vasıtalarla hareket edenlerden daha gelişmiş bir mekân bilişine sahip olmaktadırlar (Lee, 1973).

• Çalışma alanı ve çevresi tamamıyla bir şehir merkezinde yer almaktadır. Bu durum öğrencilerin günlük hayatta karşılaştıkları coğrafi unsurların çeşitliliği açısından benzerlik sağlamaktadır. Bilindiği gibi farklı coğrafi unsurlar ile olan etkileşimde bulunmak, bireyin kazandığı mekânsal bilgi türünü etkileyen önemli bir faktördür (Cin,1999).

Harita 1:

Kırıkkale ili genel şehir planı

Harita 2: