• Sonuç bulunamadı

Mekân bilişi üzerinde etkili olan birçok faktör vardır. Bu faktörler, bireyin beyin yapısı ile ilgili olabildiği gibi, yaş ve cinsiyet gibi değişkenlere bağlı olarak da farklılaşabilmektedir. Piaget’in gelişim teorisi yaş ile ilgilidir. Cinsiyet ile mekânsal biliş arasındaki araştırmalarda, genellikle erkeklerin kızlara göre daha yüksek performans gösterdikleri belirlenmiştir (Golledge, 2004:449). Ayrıca, eğitim, sosyo- ekonomik düzey ve bireyin mekânla etkileşim durumu gibi faktörler de mekân bilişini doğrudan veya dolaylı olarak etkileyebilmektedir.

Bizzat coğrafi çevre bireyin mekân bilişi üzerinde etkili olmaktadır. Yapılan araştırmalara göre, bireyin yaşadığı çevredeki coğrafi elemanlar hakkında daha fazla bilgiye sahip olduğu görülmüştür. Ancak, yakın çevreden edinilen coğrafi bilgiler her zaman doğru olmamakta, bu bilgi toplulukları ile birlikte birtakım yanılgıları da birey kazanabilmektedir (Cin ve Yazıcı, 2002:5). Bundan dolayı, bireylerin yaşadığı çevreden edindiği coğrafi bilgi, okullarda dikkatle ele alınmalı ve okullarda verilecek coğrafya eğitimi önceki bilgilerin üzerine yapılandırılmalıdır. Unutulmamalıdır ki, zihin haritaları sonradan edinilen bilgilerle olumlu yönde değişebilmektedir.

Mekân bilişini etkilemesi bakımından, bireyin mekânla daha aktif etkileşimde bulunduğu gezi türleriyle, daha pasif pozisyonda kaldığı gezi türlerinin aynı derecede etkili olmadığını söylemek mümkündür. Bu bağlamda mekânsal biliş açısından, yürüme ve bisiklete binme, otomobille veya uçakla seyahat etmekten daha etkili olmaktadır. Hatta çevre ile etkileşimini daha çok yürüyerek gerçekleştiren insanlarda topografik şemanın daha düzenli bir şekilde oluşacağı araştırmacılar tarafından öne sürülmüştür (Lee, 1973:102). Coğrafi uyum sağlamada hareketin önemine dair yapılan araştırma sonuçları bu hipotezi desteklemektedir (Howard ve Templeton, 1966).

3.5.1. Mekânsal Bilişte Yaşla İlişkili Farklılıklar

Mekan bilişinin bireysel gelişim dönemleri boyunca değişiklik gösterdiği, daha önceki bölümlerde ifade edilmiştir. Yaşa bağlı mekansal biliş, doğumdan yetişkinliğe doğru bir ilerleme ve gelişme şeklinde iken, yaşlılıkla birlikte zihinsel becerilerdeki olumsuzluklara bağlı olarak ileri ket vurma veya gerileme şeklinde olabilmektedir.

Çocuklarda mekânsal bilgi yapısının gelişimi ile ilgili çalışmalar, Piaget’nin “gelişimsel teori” olarak bilinen araştırma geleneğin bir devamı niteliğindedir. Bu alandaki araştırmalar, farklı yaşlardaki insanların mekânsal biliş yeteneklerinin incelenmesini konu almıştır. Matthews (1984:89), ilköğretim öğrencileri üzerinde yapmış olduğu çalışmada, mekânla ilgili bilgi edinme ve bu bilgiyi gösterme şekilleri üzerinde çalışmıştır. Araştırmasının sonucunda yaş ile birlikte mekânsal bilgi kazanımının arttığını, ancak mekânla ilgili öğrenme süreçlerinin düzenli bir sıra izlemediği sonucuna varmıştır. Matthews, bu araştırmasında ayrıca, küçük çocukların bile evlerinden daha uzak yerlere ait birtakım coğrafi bilgiye sahip olduklarını bulmuştur.

Ancak yaşı ilerlemiş insanlarda, zihinsel faaliyetlerde birtakım kusurlar görülmekte, bu da mekânsal biliş becerilerinde birtakım gerileme ve eksiklikleri beraberinde getirmektedir. Kirasic (2000: 124), genç yetişkinler (ortalama yaş: 20.6) ve yaşlı yetişkinler (ortalama yaş: 69.2) örnekleminde gerçekleştirdiği çalışmasında, yaş ile mekân becerisi, çevreyi öğrenme ve yol-bulma davranışı arasındaki ilişkiye bakmıştır. Elde edilen bulgulara göre yaşın ilerlemesine bağlı olarak mekânsal becerilerde bazı gerilemeler olduğu görülmüştür. Yaşlı nüfusun önemli bir kısmında sağlık problemlerinden kaynaklanan birtakım rahatsızlıklar görülmektedir; örneğin ileri yaşlarda şiddetli görme sorunları meydana gelmektedir. Bu durum, yaşlı insanların yaşadığı mekânda güvenli ve kontrollü bir hayat sürebilmesi için gerekli olan, yaşa dayalı mekânsal becerilerin bilinmesi ihtiyacını doğurmuştur.

Yaşlılarda mekânsal bilişle ilgili çalışmaların çoğu, bilgiyi işleme yetenekleri, yaşlıların fiziksel yeterlilikleri ve nörolojik durumları, hafıza kaybı, mekânsal bilgiyi kavrama ve görevleri yerine getirme zamanları hakkında gerçekleştirilmiştir. Bu

çalışmalarda önemli bazı sonuçlar elde edilmiştir: yer öğrenmede yaşlılar genç yetişkinlerden daha az nirengi noktası hatırlamaya meyillidirler ve çoğu yollara dair hafızaları, iz sürme ve rota çizme yetenekleri bakımından, genç nüfustan daha zayıftır (Kirasic, 2000). Yaşlılar arasında nirengi noktalarının yön bulma ve mekânsal bilişte artan bir önemi vardır. Yaşlı insanlar keşfedilecek alan hakkında önceden bir bilgiye sahip olduklarında, yol bulma görevlerini daha etkili bir şekilde yerine getirebilmektedirler (Ör, bir seyahat planı geliştirme).

Ancak, genel olarak, araştırmalar göstermiştir ki, rota öğrenme yeteneği orta yaşla birlikte bozulmaktadır. Bu durum, rota izleme, nirengi noktalarını kavrama ve nirengi noktalarının sıralanışını gösterme faaliyetlerinde, yaşlı insanların gençlere göre daha zayıf oldukları anlamına gelmektedir. Yaşlı ve genç insanlar arasındaki farklılıklar, bilinmeyen çevreler söz konusu olduğunda daha belirgindir. Bilinen çevrelerdeki birçok mekânsal bilgi-işleme çalışmaları, yaşlılar tarafından çok iyi bir şekilde yerine getirilebildiği için, yaşlılar ile gençler arasındaki fark yok denecek kadar azalabilmektedir (Golledge, 2004:449).

3.5.2. Mekânsal Bilişte Cinsiyete Dayalı Farklılıklar

Erkek ile kadın arasındaki biyolojik ve sosyolojik farklılıklar eskiden beri tartışılan bir çalışma konusu olagelmiştir. Her ne kadar kadın ile erkeğin “eşit” olduğu iddia adilse de, mekân bilişi anlamında bu geçerli değildir. Mekânsal yeteneklerdeki cinsiyete dayalı farklılıklar, iş yaşamının tarihsel taksiminin bir fonksiyonu olarak zaman içinde gelişmiştir. “avlanma”ya karşı “yiyecek toplama ve eve bakma” olarak ortaya çıkan bu işbölümünde, erkek ve kadınların vücut yapılarındaki farklılıklar da etkili olmuştur (Silverman ve Eals, 1992:545).

Erkekler, avcı olarak birçok tehlikeli duruma girdiklerinden dolayı, yeni mekânsal bilgi girdisini çabuk bütünleştirme yeteneği geliştirmişler ve görsel alanın ötesinde yeni referans noktaları oluşturmaya yatkın hale gelmişlerdir. Kadınların ise,

yiyecek aramayla ilgili olarak, daha lokal mekânsal beceriler geliştirdikleri varsayılır. Bu beceriler, nirengi noktalarının algılanması ve hatırlanması, yerel çevresel ortalardaki detaylara dikkat etme ve depolama, yerel çevresel özellikler arasındaki şekilsel ilişkileri anlama ve nesnelerin hafızadaki gelişimini içerir. Kadınlar bir çevredeki ortamın detaylarına erkeklerden daha fazla dikkat ederler (Moore, 1979). Ancak erkekler genel coğrafi bilgi testlerinde kadınlardan daha üstün performans sergileme eğilimindedirler. Bir noktanın nirengi noktasına mesafesi, ziyaretçilerin bir ofiste yön bulması ve görme özürlülerin yön bulması gibi konularda, cinsiyetler arasında önemli bir farklılık bulunmamaktadır (Golledge, 2004:450).

Geleneksel olarak, mekânsal yeteneklerin erkeklerde kadınlardan yüksek olduğuna inanılır (Kitchin, 1996:285). Toplumlar ve kültürler geliştikçe, sosyal, ekonomik ve eğlence hayatının bütün sahalarındaki fırsat eşitliği norm haline dönüştükçe, mekânla ilgili faaliyetlere (ör, spor) her iki cinsiyetin de katılımı sağlandıkça erkek ve kadın arasındaki farklılıkların daha da azalacağı açıktır.

Yapılan araştırmalara göre erkekler, bir haritadaki nesnenin geometrik (koordinat sistemi) yerini, çevresel bir sahada nirengi noktalarını, diğer nesnelerin doğrultusunun tanımlanmasını, seyahat uzunluğunu tahmin etmeyi ve yön tarif ederken ana referans noktalarını kullanmayı daha doğru yapmışlardır. Araştırmacılar, aynı zamanda, erkeklerin yeni bir güzergâh öğrenmede daha az hata yapıp, daha az deneme yaşadıklarını ortaya koymuşlardır. Diğer yandan, kadınlar yön tarif ederken, nirengi noktalarına değinmeye daha meyilli oldukları, belirli nirengi noktalarını hatırlamada ve bu yerlerle ilişkili nesneleri hatırlamada daha az hata yaptıkları ortaya çıkmıştır (Montello ve başk, 1999: 529).

Erkekler yeni bir konumu uzaktaki referans noktaları ile daha kolay tespit edebilirken, kadınlar nirengi noktalarına dayalı, adım adım talimatları takip etmeyi tercih ederler (Matthews, 1986; Dabbs ve başk, 1998). Yön bulma teknolojilerinin kullanımında da erkek üstünlüğü ağır basmaktadır. Bilgisayar simülasyonlu yol bulmada ve labirente dayalı bilgisayar oyunlarında, erkekler kadınlardan daha çabuk labirent problemlerini çözmektedirler (Moffat, Hampson ve Hatzipantelis, 1998: 79). Mekânla ilgili üç boyutlu sanal ortamlarla gerçekleştirilen deneylerde ve video oyunları ile ilişkili çalışmalarda da erkeklerin daha başarılı olduğu görülmektedir. Bu sonuçların

ortaya çıkmasında, erkeklerin bilgisayar oyunları ile daha fazla vakit geçirmelerinin ve bu tür oyunların kadınlar arasında daha az kabul görmesinin de etkisi vardır (Coluccia ve Louse, 2004:330).

3.5.3. Görme Olmaksızın Mekânsal Biliş

Görme, büyük bir mekânın eş zamanlı algılanmasını sağlar. Herhangi bir nesnenin konumu ve mekânsal ilişkileri birkaç bakışla özümsenebilir. Dikkat edilmeden gerçekleşen bir seyahatte bile, görme fonksiyonu işlemeye devam eder; çevredeki bilgilere rasgele göz yolu ile dikkat edilir ve zihin tarafından kodlanır. Boyut, şekil, renk veya özel fonksiyon gibi önemli ipuçlarının görme ile fark edilmesi kolay iken, görme olmadan oldukça zordur. Görme mekânsal ilişkileri tanımlamada kesin geometrik bilgiler edinmeye izin verir.

Görme olmaksızın, bir kimse bir yerle ilgili hiçbir görsel hatıraya sahip olamaz ve çevre hakkında bilgi edinirken, doğrudan görsel girdiler yerine diğer duyu organlarını kullanmak zorunda kalır. Günlük yaşamda görme engelli insanlar, zorunlu olarak, görme ile sağlanan mesafe, yön, uyum sağlama ve referans noktası bilgisinin yok olduğu gerçeği ile başa çıkmak zorunda kalırlar. Bu eksikliği kapatmak için, mekânla ilgili bilgiler, bazen işitmeyle, bazen ise dokunma ve hareketle kazanılır (Golledge, 1993: 68). Büyük ölçekli çevrelerin öğrenilmesinde dokunma duyusuna hitap eden materyaller, görme engelli insanlar için oldukça faydalı olmaktadır (Jacopsen, 1992: 80).

Küçük bir mekânda el ve kollar ile dokunarak yapılan keşif, bir nesnenin konumunu belirlemeye yarar. El ve kolların bağlı bulunduğu vücut, sabit bir egosentrik referans vazifesi görür. Görme yeteneklerini sonradan kaybedenler ve farklı düzeyde görme yeteneğine sahip olanlar, mekânla ilgili kavramları doğuştan görmeyenlere göre daha kolay kavramaktadırlar. Bu kişilerin mekânsal çalışmalardaki performansları, sağlıklı gören insanlara çok benzemektedir (Kitchin, Blades ve Golledge, 1997)

Bir kimsede mekânsal yön bilgisinin belirtisi, genellikle işaret etmedir. İşaret etme, bir asa, bir parmak ve kol ile veya bazen vücudun yönelmesi ile bir nesnenin yönünü göstermektir. Bu yöntem görmeyi gerektirmez ve sık sık mekânsal güncellemede kullanılır (Golledge, 2004:451). Görme olmaksızın mekân bilişinin kazanılmasında da, hiçbir engeli olmayan insanlarda görüldüğü gibi, öncelikle rota bilgisinin öğrenilmesi daha sonra kazanılacak olan alan bilgisi için temel oluşturmaktadır (Klatzky ve başk., 1990). Ancak görme engelli kişilerin, özellikle büyük ölçekli çevrelerle ilgili sahip oldukları alan haritaları hiçbir zaman engelsiz bireyler kadar olamamaktadır.