• Sonuç bulunamadı

Mehmet Güleryüz (1938 )

4. ÇAĞDAġ TÜRK RESĠM SANATINDA FĠGÜRATĠF SOYUTLAMA

4.10. Mehmet Güleryüz (1938 )

EleĢtirel tarzlı üslubu ve dıĢavurumcu yaklaĢımıyla Türkiye‟de sanatın geliĢmesinde önemli katkıları bulunan Mehmet Güleryüz‟ün sanatının merkezini insan ve onu çevreleyen sosyo-politik koĢullar oluĢturuyor. 1938 yılında doğan sanatçı, figürlü yaklaĢım tarzıyla Türkiye‟deki sosyo-kültürel ve politik olay ve iĢleyiĢlerin insanlar üzerinde yarattığı etkileri eleĢtirel ve ironik bir dille yansıtmaktadır. Aile sevgisi, kadın-erkek iliĢkileri a ve canlılar, görsel ve sözel kültürü etkileyen tüm süreçler resimlerinde birer insanlık gerçeği olarak tanımlanıyor. Sanatçı izleyicisini tıpkı kendisi gibi tavır almaya ve yaĢanan süreçlerle yüzleĢmeye davet eden bir anlayıĢla sanat üretiyor. 1960 yılında Devlet Güzel Sanatlar Akademisinde eğitime baĢlamıĢ, 1970‟li yıllarda Paris‟e giderek sanatsal faaliyetlerde bulunmuĢ, 1980‟li yıllarda Türkiye‟ye dönerek Türk sanatında önemli bir rol oynamıĢtır. Aktif bir tiyatro oyuncusu olarak sahneye çıkan sanatçının tiyatro ile görsel sanatlar arasında kurduğu iliĢki, disiplinler arası yaklaĢımın en ilginç örneklerinden birini oluĢturuyor. Toplumsal bir sürece ait olan Mehmet Güleryüz‟ün

sanatı, gündelik algılardan, bilinen ve yerleĢik duygulardan hareket ediyor; bu nedenle her çalıĢma kendi zamanının güncel tarihine referans veriyor. Güleryüz‟ün sanatı neredeyse 60 yıldır kendi çizdiği yoldan ilerliyor, zenginleĢiyor ve geliĢiyor. Çizgi ve desen konusunda kendine has bir üslubu bulunmaktadır. Sanatçıya göre desen resmin anlatım dilini oluĢturan en önemli faktördür. Desen ve resimlerinin üç boyutlu, fiziki dünyadaki yansımaları konusunda da sayısız çalıĢma tiren Mehmet Güleryüz, 1970‟li yıllarda heykel sanatı hakkında araĢtırma yapmaya baĢlamıĢ, bu alanda önemli örnekler vermiĢtir. Ġnsan ve heykel arasındaki iliĢkiyi merkez alarak figürlerinin üç boyutlu dünyadaki izini sürdü.33

Mehmet Güleryüz‟ün resimlerini, hem imgesel hem de görsel biçimdeki yaratıcılıkla tanımlayabiliriz. Plastik özen göstererek, karmaĢık bir düĢünce çizgisini izler ve resimleriyle düĢünce yoğunluğunu aktarır. ÇalıĢmaları; karmaĢıklığı ve gücü, inceliği ve kaçınılmazlığı, ani tepkiyi ve bunun gibi düĢünceleri birleĢtiren ürünler olması bakımından da önemlidir.

Figürasyonun çizgilerinde bir alay bulunmamaktadır fakat Resimlerinde traji-komik bir duyarlılık görebilirsiniz. Eserlerinde odak noktası olarak insanları ve insanın “öteki hallerini” görebilirsiniz çünkü resimlerinde çizdiği insanlar, hayvanlar hatta figürsüz resimler dahi, sanatçının karakteristik özelliğine ve düĢüncesine göre Ģekillenir. Mehmet Güleryüz‟ün resimleri gözü dinlendirmeyen, yoğun ve avutma çabası taĢımayan bir göze sahiptir.

1980‟lerden sonra modalaĢan yeni-fov ya da yeni-ekspresyonizm denen akıma katılan iĢler yapan sanatçı çalıĢmalarında deseni çok belirgin olarak kullanır ancak deseni desen olarak kaldığı haliyle, ifadeci, boya ataklarıyla zedelenip zarara uğratarak farklılaĢtırır ve yeni bir anlatım tarzı yakalar.

1990‟lı yıllarda Güleryüz‟ün resminde renk, yerini yeniden figüre ve desene bırakmıĢtır. Günlük yaĢantıdaki sıradan olayları ironik bir üslupla ve deformasyonla ele alarak Ģekillendirir.

33

DıĢavurumculuk ile Gerçeküstücülük arasında değiĢen bir çizgide resimler yapan sanatçı, izleyenleri de bir sorgulama sürecine sokarak eleĢtirel bir bakıĢ açısıyla yaklaĢtırır. Serbest bir gözlem ile oluĢturduğu resimlerinde merkezi bir düzen yapısıyla gündelik gerçeklerden konulara seçerek, mitleri ve bilinçaltı düĢlerini anlatır ve bu sayede büyülü bir ortam yaratır.

Resim 63: Mehmet Güleryüz, “October/New York”,161x98 cm, Tuval Üzerine Yağlıboya

Resim 64: Mehmet Güleryüz, “Uçur Beni”, 200x180cm, Tuval Üzerine Yağlıboya, 2009

4.11. Burhan Uygur (1940-1992)

1940 yılında Tirebolu‟da doğan Burhan Uygur 1960 yılında Güzel Sanatlar Akademisine baĢlamıĢtır. Öğrencilik yıllarından baĢlayarak sürekli sergiler açarak sanat yaĢamında aktif bir rol üstleniyor. 1980‟lerde galerilerdeki sanat ortamı canlanması ile Burhan Uygur Ankara ve Ġstanbul‟daki galerilerin en çok aradıkları isimler arasında yer alır. Bu rağbetin sebeplerinden biri de 1978 yılında aldığı Sedat Simavi Vakfı ödülüdür. Bu dönemde sanatçı hakkında birçok eleĢtiride bulunulmuĢtur. Bu yazıların hepsinde onun sanatının gün geçtikçe geliĢtiği ve sanatsal duyarlılığını hep koruduğu belirtilmekteydi.

Burhan Uygur 20. yüzyılın ikinci yarısında sanatsal geliĢimini sürdürmüĢ bir ressam olarak konu seçiminde serbest olmuĢtur. Ġç dünyasına giren, onu etkileyen her Ģey resmine girer: “Hiç ayrım yapmam. Bir masanın üzerinde bir bardak,

yanında bir çiçek bile içinde insan figürü olan bir resim kadar beni cezbeder, alıp baĢka taraflara uçurur. Hepsinde aynı tatlı Günlük yaĢamdaki her Ģeyi resimlerime konu olarak alırım.”der. Roman, öykü, Ģiir, müzik, film, gazetede okuduğu bir haber,

çevresindeki insanlar, insan iliĢkileri, sevdiği ve etkilendiği bütün nesneler, anılar ve yaĢamdan sahneler resimleri için esin kaynağı olur. Ġçinde yaĢadığı dünyanın insanları yanı sıra balıkçı, berber, çalgıcı, tamirci, dilenci, çöp toplayan çocuk gibi her an karĢısına çıkabilecek kiĢilere de resimlerinde yer verir. Genellikle ezik, kıyıda köĢede kalmıĢ, kaybetmiĢ, kendi talihsiz yaĢamları içine bırakılmıĢ insanların acıları, hüzünleri, yalnızlık, terk edilmiĢlik duyguları ama yaĢam koĢulları içinde ümitlerini yitirmeden ilerlemeleri bu duyarlı kent gezginini etkilemiĢtir. Tüm bunları imgeleminde yeniden canlandırarak resimlerine aktarır. Kendi hayallerinde yaĢattıklarının ve özlemlerinin yanı sıra çevresinde gördükleri de imgelem yoluyla aktarır.34

Burhan Uygur, kendi kuĢağı içinde baĢarılı çalıĢmalarla ön plana çıkmıĢtır. fantastik gerçekçi tarzda resimler yapan bir ressamdır. Nostaljik yaklaĢımlarla yaratıcı duyarlılığı içinde barındırarak etkili bir anlatım tarzı yakalar. Gerçek dünya ile düĢ dünyasını birleĢtirerek çocuksu bir üslupla resimlerine neĢe ve hareketlilik katar. Ġnsanı kendi hayal dünyasına sürükleyerek, onun düĢ gücünü yansıtan yapıtlar üretir. Yine de resimlerine bakıldığında, simlerinde gerçekdıĢı ve yaĢamla bağlantısı olmayan hiçbir öğe yoktur, tüm öğeler gerçekteki varlıkların düĢgücüyle harmanlanmıĢ halidir. Resimlerinde zıt kavramları kullanarak anlatımını daha da güçlendirmiĢtir. ÇarpıtılmıĢ figürler, rengi kullanımındaki ustalığı, kendine özgü çarpıcı yaklaĢımı ile kendini baĢarılı bir Ģekilde ifade edebilen nadir sanatçılarımızdandır.

34

Resim 66: Burhan Uygur, “Çiçekçi Kadın ve Kedisi”, 70x70cm, Tuval Üzerine Yağlıboya, 1986

4.12. Utku Varlık (1942-)

1942 yılında Bolu‟da dünyaya gelen Utku Varlık, 1961 - 1966 yılları arasında Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümünde Bedri Rahmi Eyüboğlu ve Sabri Berkel atölyelerinde eğitim almıĢ, sonrasında oyma baskı (gravür) ve taĢ baskı (litografi) alanında eğitimini geliĢtirmiĢtir. 1970 yılında Paris´e giderek, önce Güzel Sanatlar Ulusal Yüksekokulu´nda George Dayez‟dan, sonra da Cachan Atölyesi´nden eğitim alarak, taĢbaskı alanında örnekler vermiĢtir. Sanat alanındaki baĢarılı çalıĢmalarını halen Paris‟te sürdürmektedir.

Ġlk önceleri dıĢavurumcu anlatımla figürlerini biçimlendiren Utku Varlık, 1960 ve 1970‟lerde dönemin politik yaĢamından etkilenerek yaptığı resimlerinde de bu anlatım biçimini kullanmıĢtır. Sanatçı özellikle 1975‟ten sonra dıĢavurumcu

anlatımdan uzaklaĢmıĢ ve düĢsel bir anlatım biçimine yönelmiĢtir. Sanatçı için figür, sürekli ve asal olan doğanın yaĢayan öğelerinden biridir ve yansımasını doğada bulur.35

Resim 67: Utku Varlık, “Fragmanlar”, 32-24x18 cm, Tuval Üzerine KarıĢık Teknik

35

Resim 68: Utku Varlık, “Soyut Kompozisyon”, 70x70 cm, Tuval Üzerine Yağlıboya

4.13. Mustafa Ata (1945 -)

1945 yılında doğan sanatçı 1965-1971 yılları arasında Ġstanbul güzel sanatlar akademisinde sanat eğitimine baĢlayarak, Adnan Çoker atölyesinden ders aldı. 1971yılından sonra yurtiçinde ve yurtdıĢındaki sergilere katılmaya baĢladı. Resimlerinde yüzeyselleĢtirilmiĢ bir espasta siluet olarak ele aldığı kiĢilikleri belirsiz figürler çizer.

Mustafa Ata Türk resminde figür yorumunu iĢleyerek, güçlendirmiĢ, yalın kararlı ve berrak anlatımıyla figüratif Türk resminin çağdaĢlaĢmasında önemli katkılar sağlamıĢtır.

Mustafa Ata‟nın özellikle 1977 sonrası resimlerinde zamanı vurgulayan olgu, mekânın biçim kabul etmeyen homojenliği ve sonsuzluk duygusudur. Resim mekânını bölen tek bir yatay çizgi halinde ufuk, derinlemesine bir hareket alanının, maddi bir devinimin anlatısı olarak değil, tersine, biçimsiz, belirsiz ve ölçülemeyen bir zaman hızının simgesi gibi iĢlev görür. Bu tek yatay çizgi, tüm var olan her Ģey için ölümün, yaĢamın, iradenin, yenilginin, hareketin ve durgunluğun simgesidir. Ufuk çizgisi bu anlamları her zaman taĢımaz mı zaten? Ancak Mustafa Ata‟nın son resimlerinde vurgu bu çizgide toplanmıĢ, resmin mekânsal ve biçimsel iĢleyiĢi bu çizgiyle koĢullandırılmıĢtır. Gerçekte de olduğu gibi, insanın dünyada var oluĢunun göstergesi olan bu çizgiyi kavramak olanaksızdır. Bu her zaman ulaĢılamayan bir yerde vardır. Ata‟nın resimlerinde bu çizginin yeri alçalıp yükseldikçe, mekânın ve zamanın boyutu da değiĢiyor; ya resim bizi uzak ve tepeden bir gözlemci yapıyor bu mitolojik olguya ufuk uzaklaĢtıkça figürler alan içinde heykelleĢiyorlar; ya da ufuk alçaldıkça figür o denli yükseliyor anıtlaĢıyor. Kimi kez bu çizgiyi yitiriyor biçimsiz bir karanlığa gömülüyor figürler. YaĢamını çevreleyen sonsuz çölün belirsizliğin gücüne karĢı varlığın biçimini en kesin hatlarıyla egemen kılmaya çalıĢan Mısır‟lı mimar ve heykel ustası gibi Mustafa Ata‟da resminin mekânına sızan bu sonsuzluk hissine karĢı figürlerini olabildiğine anıtsal ve egemen olmaya çaba gösteriyor.36

1980‟lerin baĢında renk biçime egemen olmaya baĢlar. Figürlerin mekânla zıtlığını BelirginleĢtirerek Koyu yeĢillerin, koyu mavilerin, morların, parlak ama koyu sarıların, Grilerin belirginliğini arttırarak çarpıcı ifadeler sunar çünkü karĢıtlıklar arasında dengeyi kurabilen ender sanatçılardan biridir.

36

Resim 69: Mustafa Ata, “Ġsimsiz”, 97x130cm, Tuval Üzerine Yağlıboya, 2008

Resim 70: Mustafa Ata, “Vlam”,130x197cm, Tuval Üzerine Yağlıboya, 2002

4.14. Onay AkbaĢ (1964-)

Paris‟teki stüdyosunda, ressam Onay AkbaĢ, canlı hayal gücüyle yarattığı tuhaf, renkli ve geometrik karakterler ortasında kendi hükümdarlığını sürdürmektedir. AkbaĢgiller olarak adlandırılan bu karakterler, her zaman ironik bir dokunuĢ, fazlasıyla mizah ve sağlıklı dozda bir netlikle, ona gücün sahnelerini canlandırır, mitleri ve tiyatro oyunlarını yeniden yorumlar ve dünyanın farklı olgularını somutlaĢtırır. Onay AkbaĢ kendini “ sanat tarihinin Ģımarık çocuğu” olarak tanımlar. Hatta üniversitede bir süre için sanat tarihi dersleri vermiĢtir. Onun etkileri oldukça fazla ve çeĢitlidir; Gauguin‟den Munch‟a, Goya‟dan Meksika özgürlük sanatçılarına, Diego Rivera‟ya ve Van Gogh‟dan Türk ressamlar Matrakçı Nasuh ve Siyah Kalem‟e kadar uzanır. Özgün tarzını ispatlamadan önce, bir dönem boyunca Barok, daha sonra empresyonist (izlenimci) aĢamalardan geçmiĢtir. Onun dengeli kompozisyonları klasik dursa da; ancak göze ilk çarpan lekeleri ve renkleri kullanmadaki ekspresyonist (dıĢavurumcu) etkidir. « Ben onlarda, kendimi ifade edecek tam özgürlüğü buluyorum » Ģeklinde açıklamaktadır. Onun devingen ve değiĢken tuvalleri seyredeni hayali ve mecazi bir evrene taĢır. Mekânın temsili, biçimlerin akılcı kombinasyonu ve renkler izleyenin resmin tasavvurunu daha iyi hissetmeye ve içinde kaybolmaya davet edildiği çalıĢmaya derinlik katar. Ressamın sanatsal tutumunda onu yönlendiren Ģey, öncelikle felsefi süreçtir. « Resim yapmak için bir nedene ihtiyacım var » Ģeklinde belirtmektedir Onay AkbaĢ.4-5 yıllık dönemler boyunca, AkbaĢ yapıtlarını meydana getirmeden ve yüzlerce yapıtının karakterlerini anlamlandırmadan önce bir tema üzerine odaklanır ve etraflıca bir felsefi ve entellektüel araĢtırmaya koyulur. Sonrasında tuvalde tekrardan üreteceği bir taslak oluĢturur. Bir kez taslağın anahatları çizildiğinde, bu kez fırçasıyla renklerin konuĢmasını sağlar. Onun düĢünce ve bilinç içeren resim sanatı, gerçekten diğer bir yönden de sezgisel kalır. Konu, tuvalden tuvale ressamın gözleri önünde serilir. Ġlham yolunda seyahat ettikten sonra, ressam görsel söylemin giderek Ģekillendiğini görür. Yapıt ve sanatçı iletiĢim kurar, karĢılıklı etkileĢim içine girer ve sonunda birbirlerini etkiler.37

37

Resim 71: Onay AkbaĢ, “1. La Bagare”, 128x96 cm, Tuval Üzerine Yağlıboya,2001

Resim 72: Onay AkbaĢ,“Pourvuqu ile Tombent”, 150x150 cm, Tuval Üzerine Yağlıboya

4.15. Mustafa Horosan (1965 -)

1965‟de Aydın‟da doğan sanatçı, 1986‟da Marmara Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Grafik Ana Sanat dalı, Özgün Baskı resim Bölümü‟nü bitirdikten sonra Almanya, Fransa, Hollanda, Ġspanya, Amerika ve Ġtalya‟da sanatsal çalıĢmalar yaptı. Sanatçı halen Ġstanbul‟da kendi atölyesinde çalıĢmalarını sürdürmektedir. Bunun dıĢında Yeditepe Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi‟nde öğretim görevlisi olarak çalıĢan sanatçının, yurtiçi ve yurtdıĢı özel koleksiyon ve müzelerde eserleri bulunmaktadır. ÇalıĢmalarında figürü büyük bir ustalıkla soyutlayarak, 3boyutlu tarzıyla, izleyenlere çarpıcı bir ifade sunar.

ÇalıĢmalarında bazen hayvansı nitelikler ilave ederek yarı insan, yarı hayvan özellikli varlıklar yaparak kendi tekniğini büyük bir ustalıkla kullanır. Figürlerde kullandığı renkler ve doku etkisi resmin içeriğini daha da güçlendirmektedir. Mustafa Horasan‟ın çalıĢmalarında farklı teknikleri bir arada görmek mümkündür çünkü grafik ve özgün baskı eğitiminden gelen çeĢitli teknikleri büyük bir ustalıkla iĢler. Sanatçının resimleri duyarlı bir yüreğin sancılarını taĢıdığını kanıtlar niteliktedir.

Horasan‟ın figürlerini her biri yarım gövdeli eksik kol veya bacaklı, çeĢitli kusurları bulunan cüceler olarak tanımlamak mümkündür. Resimleri incelediğinizde figürlerdeki fiziki görüntüler sürekli bir hareket halinde ve yaĢamsal bir etkinlik içinde olarak algılanabilir. Fakat modeller bu durumdan hiç de rahatsız görünmemektedirler Aksine kendileri gibi garip mahlûklarla utanmadan teknelere biniyorlar, gezintiye çıkıyorlar hatta hiçbir Ģey olmamıĢ gibi izleyicilerine dil çıkartıyorlar.38

Resim 73: Mustafa Horasan, “Ġsimsiz”, 100x120cm, Tuval/Akrilik+KarıĢık Teknik

Resim 74: Mustafa Horasan,“Ġsimsiz”, 30x30 cm, Tuval Üzerine Yağlıboya

SONUÇ

1950 sonrası Türk resim sanatında figüratif soyutlamanın araĢtırıldığı bu çalıĢmada öncelikle Türk resim sanatının tarihini ve geliĢim süreçlerini araĢtırmanın önemli olacağı görüĢündeyim.

Osmanlı Devleti Batı‟nın aksine dini inanıĢları gereği figür resminden uzak durmuĢtur. Bunun yerine süsleme ve hat sanatında gözlenen ilerlemeler, bu alanlarda baĢarılı çalıĢmalar çıkmasını sağlamıĢtır. Bunun dıĢında, Osmanlı devletinde yaĢanan olayların anlatımını canlandırmak için minyatür sanatından yararlanıldığı bilinmektedir. Minyatür sanatçılarını figürü kullanan ilk sanatçılar olarak değerlendirmek yanlıĢ olmaz. Avrupa‟dan Osmanlı devletine ziyarete gelen pek çok sanatçının figürlü çalıĢmalar yapması yerli sanatçıları, saray çevresini ve padiĢahları da etkilemeye baĢlamıĢtır. Resimlerdeki figür anlayıĢı yavaĢça belleklere girerken yaĢanan geliĢmeler figür resminin hayatımıza girmesini hızlandırmıĢtır çünkü geliĢen ve değiĢen dünyanın ihtiyaçlarına ayak uyduramayan Osmanlı Devleti Batı‟yı örnek alarak düzenlemelerde bulunmuĢ, bunun sonucu olarak devlet içerisindeki pek çok kurum, okul ve idare vb. alanlarda yenilikler yapılmıĢtır. Ayrıca askeri düzenlemelere gidilmiĢ, batının sanat anlayıĢını anlayabilmek adına yurtdıĢına birçok öğrenci gönderilmiĢ, yurt genelindeki askeri okulların ders programlarına resim dersleri eklenmiĢ, sanat okulları ve üniversiteler kurularak yapılan yeniliklerin kalıcılığı sağlanmıĢtır. YurtdıĢından dönen öğrenciler farklı teknik, düĢünce ve akımlarla denemelerde bulunarak geliĢen dünyaya ayak uydurmaya çalıĢılmıĢtır. Sanatçıların figür resmini kullanma becerileri, düĢünce tarzları, resim teknikleri ve ilgi alanlarına göre Ģekillenerek yeni grupların oluĢmasını sağlamıĢtır. Müstakil ressamlar ve heykeltıraĢlar birliği, d grubu, yeniler grubu ve onlar grubu batıyı anlama çabasıyla ortaya çıkmıĢtır. Artık resimlerde farklı teknik, düĢünce uygulanırken anlatılmak istenen konular da toplumsallaĢmaya baĢlamıĢtır.

Osmanlı Devleti‟nin yenilgisi sonrası kurulan genç Türkiye toplumsal alanda pek çok düzenleme yaparak halk düzenini, fikrini ve anlayıĢını değiĢtirmeye yönelik pek çok önemli atılımda bulunmuĢtur. Sanata ve sanatsal ilerlemeye son

derece katkı sağlanılan bir döneme girilmiĢ, pek çok sanatçı bu dönemde kimliğini kazanmıĢtır. Resim tarzlarının gerekliliğine göre bulundukları grup hangisi olursa olsun figürü kullanma eğilimi hiçbir zaman tam anlamıyla ortadan kalkmamıĢtır. Böylece figürün soyutlama alanı geliĢerek farklı bir anlatım Ģeklini doğurmuĢtur. Figür resmini, yaĢana tüm geliĢmeler ıĢığında ele almak en güzeli olur çünkü sanat toplumdan, bireylerden ve kendinden etkilendiği zaman gerçek sanat niteliği taĢımaktadır. YaĢanan geliĢmeleri süreçleriyle birlikte anlamak figüratif soyutlamanın tarihini gözler önüne sereceğinden son derece önemlidir. Ülkemizdeki pek çok sanatçı figürle olan aĢkından vazgeçememiĢ, figür soyutlamasına yönelik pek çok baĢarılı resme imza atmıĢlardır. Türk sanatçılarının, içselleĢtirdikleri konuları bireysel üsluplarıyla ifade ederken, biçimlerde anlamın vurgusunu güçlendiren deformasyonlara yani figüratif soyutlamaya gittikleri sonucuna varılmıĢtır. Sanatçılar, Türk Resim Sanatı çerçevesi içinde figürü soyutlama eğilimini baĢarıyla devam ettirmiĢ ve kendi ifade tarzlarıyla güçlü anlatımlar oluĢturmuĢlardır.

KAYNAKÇA

A.ġ. Ġstanbul.

AFġAR, Timuçin, (1998), Estetik, Ġnsancıl Yayınları, Ġstanbul.

AKDAĞLI Serpil “1950 Sonrası Türk Resminde Soyut Eğilimler” Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Resim Anasanat dalı BasılmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Erzurum, 2007

AKDENĠZ. YaĢar. (1998). Abidin DĠNO. YayınlanmamıĢ Lisans Tezi. Isparta: SDÜ. ARSLAN. Unsal. (1998). Cumhuriyet Dönemi Türk Resminde Naif Sanatçılar.

YayınlanmamıĢ lisans Tezi. Isparta: SDÜ.

ARTE LEONARDO, (1999), Picasso Sanata Adanan Bir YaĢam (3000) Çev: Cemal Kaan EMEK, Ankara, Dost Yayınevi, a.g.e.

ASLANAPA, Oktay. (1984). Türk Sanatı. Ġstanbul: Remzi Kitabevi Yayınları. ATAGÖK Tamur, “BeĢ Özel Koleksiyon ile 1950-1970 Dönemi Türk Resmine

BakıĢ”, Artist Dergisi, Temmuz-Ağustos, 2007, S.7ATĠK Hatice, “Türk Resminde Plastik Bir Dil Olarak Soyutlama”,

ATAN AHMET, Sanatta özgürlük ve özgünlük, Türkiye‟de Sanat, 2000\02, 43(Mart\Nisan, 2000)

ATAN, Ahmet, (2006), Resim Sözlüğü, Asil Yayın Dağıtım, Ġstanbul.

ATIL, Esin, (1999), Levni ve Surname, Koçbank Kültür Yayını, Mepa San. ve Tic.

Bankası Kültür Yayınları, Ankara.

BAġKAN, Seyfi. (1997). Tanzimat‟tan Cumhuriyet‟e Türkiye‟de Resim. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.

BAġKAN. Seyfi (1991). Ondokuzuncu Yüzyıldan Günümüze Türk Ressamları. Ankara: Kültür Bakanlığı.

BATUR, Enis, (1992), “Mehmet Güleryüz”, Sanat Dünyamız, Ġstanbul.

BAYRAK Tekin, “ÇağdaĢ Türk Resminde Kübist Eğilimler”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Resim Anasanat Dalı BasılmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, Erzurum, 2006

BERK Nurullah “50. Yılda Resim Sanatımız ve GeliĢmeleri” , Kültür ve Sanat Dergisi, Ġstanbul 1973

BERK Nurullah, “Türkiye’de Resim”, Ġstanbul, 1943,

BERK, Nurullah ve Adnan TURANĠ, (1981), BaĢlangıcından Bugüne ÇağdaĢ Türk BERK, Nurullah ve Adnan, TURANĠ, (1981), BaĢlangıcından Bugüne ÇağdaĢ Türk BERK, Nurullah ve Hüseyin, GEZER, (1973), 50 Yılın Türk Resim ve Heykeli, BERK, Nurullah ve Kaya ÖZSEZGĠN, (1983), Cumhuriyet Dönemi Türk Resmi, ĠĢ BERK, Nurullah, (1959), Soyut Sanat Üzerine, Varlık Yayınları, Aralık, Ġstanbul.

BERK, Nurullah, (1989), ÇağdaĢ Türk Resim Sanatı, Tiglat Yayınevi, Ġstanbul.

BERK, Nurullah, (1989), Türk Resim Sanatı, Tiglat Yayınevi, 2. Cilt, Ġstanbul.

BERK. Nurullah & ÖZSEZGĠN, Kaya. (1983). Cumhuriyet Dönemi. Türk Resmi. Ankara: Türkiye ĠĢ Bankası Kültür Yayınları.

Cumhuriyet Dönemi Türkiye Anksik.; Ġstanbul 1983, Cilt 6 ÇağdaĢ Türk Resim Sanatı Tarihi Cilt 2

DAL, E. Yarar, (1983), “D Grubu ve Türk Resmindeki Yeri”, Yeni Boyut, 15, Eylül, Dalı, Selçuk Üniversitesi, Konya.

Devlet Güzel Sanatlar Akademisi, Ġstanbul.

DUBEN, Ġpek, (2007), Türk Resmi ve EleĢtiri, Ġstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, EczacıbaĢı Sanat Ansiklopedisi, 1993

EczacıbaĢı Sanat Ansiklopedisi. (1997). Ġstanbul: Yapı-Endüstri Merkezi Yayınları. Efe Korkut Kurt, ÇağdaĢ Türk sanatında Soyut Resim, Ġstanbul Teknik Üniversitesi

Basılmamıġ Yüksek Lisans Tezi Ġstanbul, 2008,)

ELĠBAL, Gültekin, Atatürk ve Heykel, ĠĢ Bankası Kültür Yayınları, Sayı 121 ELMAS Hüseyin, “ÇağdaĢ Türk Resminde Minyatür Etkiler”, Konya, 2000,

ELMAS, Hüseyin. (2000). ÇağdaĢ Türk Resminde Minyatür Etkileri. Konya: Ġl Kültür Müdürlüğü. Arı Ofset Matbaacılık.

ERDOK, NeĢe, (1977), Figüratif Resimde BakıĢ Diyalektiği ve BakıĢ-Espas ĠliĢkisi,

Benzer Belgeler