• Sonuç bulunamadı

Bağırıyordum. Bağırıyorduk. Islandım. Şaşıramadan.

Canım Yandı. Sol elimde mor damarlar belirginleşmiş, bileğimde iğnenin bıraktığı nokta görünüyor, avlu sakin, hava sıcak, insanları tanımıyorum, koşuşuyorlar durmadan. Yorgunum, başım ağır. Bura-ya ne zaman geldim, zihnimde buna dair bir görüntü yokluyorum, bulamıyorum. Sakalı uzamışlar, seruma bağlanmışlar, sedyeye uzan-mışlar, kırmızı sargılılar, beyaz önlüklüler, güneşe yüzünü dönmüş dinlenenler. Sesler, sesler, cüzdanım pantolon cebimde, anahtarım elimde, gözlüğüm gözümde. Hava sıcak, terden boncuklar birikiyor alnıma, şakaklarımdan süzülüyor bazısı. Bana ne yaptılar, ben kime ne yaptım? Konuşmak istiyorum, konuşmaya çekiniyorum, üşeniyo-rum da. Sesimin ağzımdan nasıl çıkacağını kestiremiyoüşeniyo-rum. İnsanla-ra yanaşmak bezdirici, yaİnsanla-rarsız; biİnsanla-raz böyle kalmalı, dinlenmeliyim.

Beni buraya kim getirdi? Sesler, sesler vardı. Görüntü yoktu, sesler vardı. Kafamı kaldıramıyordum, sanırım çabalamıştım bunun için.

Gücüm yoktu, denedim, olmadı. Gözlerim kapanmış olmalı, başım-daki ağırlığın rengi vardı sadece, karaydı. Avludan çıkınca nereye gideceğim? Evime yürüyerek gitmek tüm takatimi tüketir. Kalmalı-yım burada, acele etmeden. Düşünmeliyim, karar vermeliyim. Neyi düşünmeliyim, hangi sırayla, kim karar vermeli, konuşan kim? Belki biraz yürümek iyi gelirdi, tortu hâlindeki sesleri ve görüntülerden kalanları düzenlememe yardımcı olurdu. Bağırdım, avazım çıktığı kadar, başkaları da bağırıyordu, genzim yanıyordu. Islandık. Islaklık yaktı. Önceleri canım yanmadı. Sonra epey canım yandı, yanmış olmalı, daha da bağırdım o zaman. Yanağım ıslak asfalttaydı. Kolla-rım sarkıyor muydu beni taşırlarken, öyle ya beni taşımış olmalılar, gözlüğüm gözümde, camları sağlam, kafam ağır, gözlük gözümde şimdi, alnımı siliyorum elimle, elime ter bulaşıyor, alnım, alnıma

“Nereye giderdim, gidebilseydim eğer, kim olurdum, var olabilseydim eğer, ne derdim, bir sesim olsaydı eğer, kim konuşuyor böyle,

ben olduğumu söyleyerek.”

Hiç İçin Metinler - IV, Samuel Beckett

dokunan yumuşak bir eldi. Kadın eli ya da erkek, yumuşak. Artık bağır-mıyordum, bağırabağır-mıyordum, yüzler yoktu, karanlıktı. Avluda güneş yakıcı, gözlerim ağrıyor, sonra da kafamın arkası zonkluyor. Şaşırmadım. Kimse şaşırmadı sanırım. Şaşırmadığıma da şaşırmadım. Bağırıyorduk ve bekli-yorduk. Düşenler oldu, zikzak çizen-ler, düşmemek için koşanlar, akıntıya karşı kürek çekenler, yüklenenler.

Islandım, ürpermedim, hava sıcaktı.

Ama yüzler yoktu. Yüzler çoktu, tanı-yamadım, biz vardık, onlar vardı. Biz onlar değildik, onlara göre biz on-lardan değildik, biz başkasıydık. Biz bizdik, kimimiz yerdeydik, ayakta ka-lanlar oldu. Kalabilenler. Ayakta kalıp dayak yiyenler, sürüklenenler daha sonra. Yüzler yoktu, yüzleri kapalıydı, korumalıydı, gözleri vardı, insan gibi bakmayan gözler. Islandım, canım yandı. Artık pek yanmıyor sanki ama zonkluyor. Kafatasım önce büyümüş, içi su dolmuş, cangıl cangıl, şimdi de küçülmeye çalışıyor, sular dalgalanı-yor kafamda, sonra her yerde. Ha-tırlıyorum. Hatırlayamıyorum. Hatır-layan ben, kime ne yaptım? Beni kim hatırlıyor, beni buraya getirenler mi?

Suçum bağırmam mıydı, bağırırken ne söylüyordum, kime bağırıyordum?

Yanımdakilerle aynı şeyi mi bağırı-yordum, aynı kişiye mi? Ensemin kö-künden başlayan sargıyı ve bandajın gerdiği derimi hissediyorum, havasız-lıktan ve sıcaktan daha da terleyecek şimdi. Alnım, alnıma dokunuyordu yumuşak bir el, adımı sordu, söyle-mek istedim, biliyordum, biliyorum,

ama neden söyleyemedim? Demek ki bağırınca adımı unuturcasına, di-lim tutulurcasına ıslanmıştım, canım yanmıştı. Beni buraya getirenler beni tanıyorlar mıydı? Canım yanmadan, kafamı yere vurmadan önce beni tanıyanlar mı getirdi beni buraya?

Onların da canı yanmış mıydı? Ağ-zımın içi yapış yapış. Konuşmadığım için, artık ağzımı açmak istemediğim için, bağırınca başım ağrıdığı için. Su içmek istiyorum. Buradan çıkmak is-tiyorum, ama kalabalığı istemiyorum.

İnsanlar ne zamandır bana düşman, bağışlanmayacak ne yaptım? Kusur-luydum demek ki, canım yanmalıydı, uslanmalıydım. Uslan, us, uslu, ıslan, ıslak, ıslandık. Beni bağışlamadılar, biz bağışlanmayacaklar mıydık? Ben bağışlamalı, unutmalı mıyım beni ıslatanları, canımı yakanları, kusu-rumu bilmeden? Bağışlamalı mıyım, bağışlayamam, bağışlamam için hatırlamam gerekir, görmem gerekir beni aşağılayan gözleri, gözlerin içi-ni, gözlerin ardındakini. Oysa onlar yoktular, bildiğimiz insan gözleri ol-mayan gözler, o gözlerin merhameti yoktu. Bağışlamak, bende olanı ona, onlara vermek. Onlar yoktu ki, yüz-leri yoktu, bendekini almak isteyen bakışları yoktu. Neyi verecektim on-lara hem, yerdeyken, canı yanan bir insanın acıma bekleyen bakışını mı, bağışlanmaya inanmayanlara, öfke dolu bir öç bakışını mı? Kim bu başım zonklarken içimde avaz avaz bağıran geveze, içimde konuşunca beni sus-turup, dilsiz kılan? Susunca bana beni unutturan, konuşunca beni benden

uzaklaştıran? Yürümek iyi gelecek, yürüyünce soluklanır, yerleşir, çökelir düşünceler, sesler. Hava sıcak, kalkıp yürüyorum avluda, çıkışa doğru, kızgın sarı ışığın altında. Yapraklar sararmış esinti yok. Beni bekleyen yok, anlatacağım kimse yok, içimdeki sesleri benden alacak kimse yok. Bu beni hüzünlendiriyor biraz. Zonklama devam ediyor, azalıyor da. Sesler şid-detlenince, o da artıyor. Hatırlamaya çalışmak azdırıyor zonklamayı, vaz-geçmekse içimi acıtıyor. Çabalamayı bırakmalı mıyım, sesler biraz kesilsin diye? Kendime bir açıklama borçlu değil miyim, hatırladıkça kendimi haklı görmek, varsa kusurumu bil-mek, yoksa cezasını çektiğim şeyden utanmamak, yeniden yapmak için. En büyük borcum kendime değil mi?

Şu içimdeki gevezeye aynı zamanda, ağzımdan konuşan. Çabalamayı bıra-kamam. İnsan bir şeyi hatırladığında, aslında kendidir hatırladığı. Kendimi ıslak asfaltta bıraktım. Bu konuşan sesler sonradan musallat oldu ka-famdaki su bidonuna. Susadım. Hava sıcak. Avlunun çıkışındayım. Buradan nereye, buradan nereye yol var, bu-rası, buradan uzaklaşmalıyım. Güne-şin altında, avlunun çıkışında. Burada duruyorum. Evin yolu, buradan eve giden yol, terliyorum, dönüp bakan-lar oluyor, baksınbakan-lar, baktıbakan-lar, ıslattıbakan-lar, bağırdım, bağırdık. Bağışlamalı mı-yım, bağışlayamam, onları, kendimi, kendime borcum var.

altDeneme

Psikanaliz ve edebiyat arasında sıkı bir ilişki vardır. Bu birliktelik; mitik anlatıların psikolojik çağrışımlarından, Freud’un edebiyatın içinden çekip çıkardığı kavramsal dizgelere kadar bir-çok şeyde gözlenebilir.