• Sonuç bulunamadı

1.5. Medya, Siyaset ve Siyasal İktidar

1.5.2. Medya ve Siyasal Partiler İlişkisi

Medyanın siyaset ve siyasal iktidar ile olan ilişkisine değinildikten sonra ele alınması gereken diğer bir ilişki ve etkileşim türü de medya ile siyasi partiler arasında olan ilişkidir. Medyanın gerek yönlendirici, gerek kamuoyu ve rıza oluşturma ve gerekse de denetim mekanizması olması üzerinde durulmuştur. Bu başlık altında ise siyaset aktörlerinden olan siyasi partilerin medya ile nasıl bir ilişki içerisinde oldukları ifade edilmektedir.

Medyanın siyasi partilerle olan münasebetine bakıldığında gözlemlenen ilk durum, siyasi partilerin programlarının, hedeflerinin ve siyasi parti kadrolarının etkili tanıtımlarının medya aracılığı ile yapılması durumudur. Nitekim Tocqueville’nin, siyasi parti liderlerinin medya aracılığı ile toplumun önünde yargılandığı düşüncesi bu durumu destekler niteliktedir ( Tocqueville, 1962: 83). Siyasi parti liderlerinin medya aracılığı ile toplum önünde yargılanması düşüncesinden anlaşılması gereken ise yargılama dokunulmazlığı bulunan mahkemelerin yaptığının aksine, siyasi parti liderlerinin olumlu ve olumsuz yönlerinin tartışılmasıdır. Bunun yanında yine medya ile siyasi parti ilişkisi ile siyasi partilerin üyelerinin, hedeflerinin ve temel politikalarının tanıtılması yoluyla hem toplumla siyasi partiler arasında ilişkisi kurulmakta hem de siyasi partilerin diğer siyasi partilerle etkileşim içerisinde olması sağlanmaktadır (Tocqueville, 1962: 83).

Bahsedilen bilgiler ışığında önceki konu başlıklarına göre daha pembe ve olumlu bir tablo çizilebilen medya ile siyaset sahnesi arasındaki bu tarz ilişkide değinilebilinecek diğer bir husus da kamuoyu ve rızanın oluşumunda siyasi partilerce medyanın kullanılmasıdır. Yandaş ve muhalif olarak nitelendirilebilecek medya organları aracılığı ile siyasi partiler gerek seçim sürecinde, gerekse de seçim sonrası faaliyetlerinde kamuoyu oluşturarak rıza ve meşruluk süreçlerinde kendilerine menfaat sağlayabilmektedirler. İktidar partileri sürekliliği ve ideolojilerinin yeniden üretimini sağlamak adına bu işlemleri gerçekleştirmeye çaba sarf ederken muhalefet partileri ise çıkış yakalamak ve iktidar koltuğuna oturabilmek amacıyla bu süreci gerçekleştirmektedirler. Bu yöndeki çift taraflı alış verişlerin temeli ise medyanın daha çok siyaset kurumlarıyla olan ekonomik içerikli ilişkilere dayanmaktadır.

Medya, siyasi partilerin bir anlamda pazarlamasını da gerçekleştirmektedir. Seçim dönemlerinde siyasi partiler meydanlara inmektedir. Ancak bu meydanlar ülkenin geneli düşünüldüğünde dar ve ufak bir yeri kapsamaktadır. Bu durumda da medya meydanlara inen siyasi partileri ve liderlerini yazılı ve görsel olarak daha geniş kitlelere götürerek onların fark edilmelerine ve tanınmalarına hizmet edebilmektedir.

Medyanın siyasi partilerle olan ilişkisindeki önemli bir diğer boyut ise liderlerin tanıtılmasının yanında bir liderin oluşturulması ve bu liderin benimsetilmesi durumudur. Bu kapsamda medyanın kullanılmasıyla gerek bir liderin oluşturulması, imajının yapılması gerekse de bu liderin tanıtılması siyasal iktidara giden yolda oldukça önemli

bir yer oluşturmaktadır. Nitekim de Castells bu süreci: “ …Siyasal aktörlerin medya aracalığı ile iktidar oyununa dâhil edilmesi…” şeklinde nitelendirerek siyasal iktidarın elde edilmesinde önemli bir süreç olan seçim döneminde siyasi partilerin ideolojilerinden ziyade liderlerinin pazarlandığını ifade etmektedir (Castells, 1996: 507).

Medyanın siyaset kavramı ve siyasi partilerle olan ilişkisinin bir diğer boyutu da kimlik yaratma sürecidir. Gerek medya araçları kullanılarak gerekse de eğitim kurumları aracılığı ile ulusal kimliğin inşasında önemli süreçler gerçekleştirilebilinmektedir. Bu noktada ulusal bilinci oluşturma hususunda uluslararası ilişkiler gibi konular medyada ve eğitim kurumlarında kullanılarak bir kimlik algısı yaratılabilinmektedir (Koh, 2005: 87). Bu bilgiler ışığında ulusal kimliklerin oluşumunda medyanın siyasetle olan ilişkisi kuvvetli bir şekilde gerçekleşebilmektedir.

İKİNCİ BÖLÜM

TÜRKİYE'DE İDEOLOJİ, EĞİTİM VE MEDYA

Medya, tartışmasız en önemli görevi haberleşme ve iletişimi sağlamak olan bir

sektör olarak ifade edilmektedir. Haberleşme ve iletişim görevlerinin yanında medyaya dördüncü güç olarak denetim fonksiyonu da yüklenmektedir. Medyanın denetim görevi, demokratikleşme süreçleri ve demokratik toplumlar açısından oldukça önemlidir (Kaya, 2009: 397). Demokratik bir toplumu denetleme görevinde medya üzerine düşünülmesi gereken husus medyanın işleyişidir. Medya sektörünü oluşturan medya kuruluşlarının faaliyetlerini sürdürmelerini sağlayan bireyler medya sektörünün ilerleyişine ve faaliyetlerine yön vermektedirler. Medya sektöründe çalışan bireylerin bu faaliyetlerini etkileyen çeşitli unsurlar söz konusudur. Bu unsurlar, mülkiyet ilişkileri, sosyal statüler, finansal süreçler, kanun koyucu ile olan ilişki, yasalar ve bireylerin dünya görüşleri olan ideolojileridir.

Medyanın ideoloji kavramıyla yakın bir ilişkisi söz konusudur. Bu yakın ilişkinin boyutuna Louis Althusser’in penceresinden bakarak bir değerlendirme yapılabilir. Althusser, medyayı haberleşme, basın ve yayın aygıtı olarak devletin ideolojik aygıtları kategorisine yerleştirmektedir (Althusser, 2006: 128). Buradan hareketle medyanın devletin ideolojisinin yani siyasal iktidarın dünya görüşünün bir yansıtıcısı olarak görülmesi bu kapsamda değerlendirilebilmektedir. Bu noktada ele alınması gereken diğer bir husus ise yeniden üretim kavramıdır. Yeniden üretim, siyasal iktidarın kendi iktidarını ve yönetsel unsurlarının devamını sağlamak amacıyla kendine has temel ilkeleri ideoloji vasıtasıyla tekrar ettirebilmesidir. Medya bu noktada önemli bir görev üstlenmektedir. Bu görev, yeniden üretim sürecine hizmet etme durumudur. Medya gerek siyasal iktidarın ideolojisinin iletilmesi noktasında ve gerekse de siyasal erkin diğer unsurlarının iletilmesi ve ifade edilmesi noktasında kullanılabilmektedir. Söylem kavramına da bu noktada değinilmelidir. Çünkü söylem, semantiği içeren, söz dizilimlerine dayalı oluşturulan, retoriğe vurgu yapan ve çeşitli işaretleri de kullanarak bir düşünce sistemini ifade edebilmektedir (Dijk, 2006: 139). Böylelikle söylem tekniğinin medya tarafından kullanılması ifadelerin ardında başka bir düşüncenin ya da yansımanın yattığına işaret edebilecektir. İdeoloji ve ideolojik yansımalar da medyanın söylem kullanması neticesinde okuyucu, izleyici ve dinleyicilere yansıtılabilmektedir.

Bu nedenle de medyanın ideoloji ve siyaset kavramlarıyla yakın bir ilişkisi söz konusu olabilmektedir.

2.1. Türkiye Cumhuriyeti’nde İdeoloji ve Eğitim

Türkiye Cumhuriyeti topraklarında etkisini hissettiren ideolojik yansımalardan önce değinilmesi gereken ve araştırmayı Osmanlı dönemine götüren önemli bir ayrım söz konusudur. Bu ayrım devletçi seçkinciler ve gelenekçi liberaller ayrımıdır. Devletçi seçkinciler ve gelenekçi liberaller ayrımı, kökleri Osmanlı dönemine dayanan ve Türk siyasal hayatının sınıfsal ilişkilerini ifade eden ayrımdır (Kongar, 2010:131). Devletçi seçkinciler, batı çizgisinde olan, aydın zümreyi kapsayan ve merkezi bürokrasiyi ön plânda tutan bir düşünce yapısına sahip gruptur. Yeniliklerin devlet eliyle gerçekleştirilebileceği esasını benimseyen bu grup, halkı ve halkın desteğini göz ardı etmektedir. Devletçi seçkinciler, katı bir bürokrasinin keskin savunucuları konumundadırlar.

Gelenekçi liberaller ise devletçi seçkincilere muhalif olan, siyasal ve ekonomik hayatta liberalizmi savunan, devletin baskın otoritesine karşı çıkan, batılılaşma düşüncesine karşı çıkarak geleneklere vurgu yapan ve bürokrasinin hafifletilerek yerinden yönetimin güçlendirilmesini savunan bir gruptur (Kongar, 2010:131). Bu ikili yapıya değinilmesinin nedeni, Türk siyasal yaşantısının genellikle bu iki ayrım arasında gidip gelmesidir.

Türkiye Cumhuriyeti tarihi incelendiğinde, Türk toprakları üzerinde etkisini kuvvetli bir şekilde hissettiren ideoloji çeşitlerinin varlığından söz edilebilmektedir. Bu ideoloji çeşitleri, Jön Türk Hareketi, Kemalist Düşünce, kapitalizm, muhafazakârlık, Yeni Osmanlıcılık, feminizm, liberalizm, yeni liberalizm ve milliyetçilik gibi düşünce sistemlerini ifade etmektedir.