• Sonuç bulunamadı

Kültür ile ideoloji kavramları kimi zaman birbirlerinin aynısıymış gibi kullanılsalar da farklı bir tanım perspektifine sahiptirler. Bu iki kavram farklı anlamlara sahip olup farklı tanımlamalara tabi tutulsalar da birbirleri ile yakın ilişkileri olan ve iç içe geçmiş halkalar niteliğine sahiptirler. Diğer bir deyişle ideoloji ile kültür olguları farklı anlamları olan ancak birbirlerinden kopmayan iki ayrı bütünü ifade etmektedirler.

İdeolojiler ve kültürler tanım bağlamında farklılık gösterdikleri gibi toplumdan topluma da farklılık gösterebilmektedirler. Bu kapsamda aynı ideolojinin farklı toplumlarda farklı şekilde algılanması ve yaşanması bu durumu örnekleyebilmektedir. Yine aynı kültürel değerlerin farklı toplumlarda farklı şekilde ortaya çıkması ve yaşanması bu durumu ispatlar niteliktedir.

Antropoloji, kültürü toplumun yaşam biçimi, inanç, ahlâk, hukuk kuralları, gelenek ve görenekler ile değerler bütünü olarak tanımlarken sosyoloji ise kültürü; kuşaktan kuşağa geçen, bilgi, değer, gelenekler ve maddî değerler olarak tanımlamaktadır (Atılgan ve Aytekin, 2012: 158). Bu tanımlar kültürü, toplumda ortak

kullanılan örf, adetler, gelenekler ve görenekler gibi unsurların tamamı olarak ele almakta ve kültürü bu unsurlar ile ifade etmektedirler. Bu tanımların yanında toplumumuzda yaygın olarak kullanılan en duru kültür tanımı ise bir toplumun geçmişten bugüne kadar yarattığı maddî ve manevî tüm unsurlar şeklindedir.

İdeoloji kavramı ise bahsedildiği üzere çok çeşitli tanımlara sahip olan ve farklı şekilde ifade edilen bir kavram olma özelliğine sahiptir. İdeoloji sistematik bir fikir yapısıdır (Mardin, 2006: 20). Bu tanım ile üzerinde durulan husus ideolojinin sistematik bir düzene sahip olması ve kültür öğesinin aksine birleşik bir fikir ürünü olduğudur. Bir başka tanımda ideoloji, farklı toplumsal anlam ve değerlerin çatıştığı bir alanda oluşan toplumsal düşünce olarak ifade edilmektedir (Sancar, 2008: 8). Bu tanımlamada ise ideoloji farklılıklar ve çatışan değerlerin olması bakımından kültürden ayrılmaktadır. İdeoloji; değerler, normlar ve inançlar bütünüdür, olması gerekeni inceler (Örs, 2008: 10). Bu tanım ideolojiyi kültür tanımında olduğu gibi inanç, değer ve normlar kümelenmesi olarak görmektedir ancak olması gerekeni inceler şeklinde bir ekleme yaparak ideolojinin bir ideale giden gelecek hedefinin olduğunu belirterek kültür ile net bir ayrım yaratmaktadır. İdeolojiler, toplumsal ve siyasal dünyaların haritasını çıkarır (Freeden, 2003: 9). Freeden’in ideolojiye dair bu tanımında, ideolojinin içinde yaşanılan toplumu aydınlattığı ve nasıl bir dünyanın toplumlara ışık tuttuğu ifade edilmektedir. Bu kapsamda kültüre bakıldığında ise aydınlatıcı bir yönünün olmadığı görülmektedir. İdeoloji ve kültür ikilisinde değinilmesi gereken diğer bir tanım ise siyasal kültür kavramına ilişkindir. Siyasal kültür bir kültür yapısının siyaset ile ilgili olan bağlantısıdır. Siyasal kültür, bir toplumun görgül inançlar sistemi olarak ifade edilen gelenek, görenek, örf ve adetlerinde siyasal süreçlerin gerçekleşmesini açıklayan işaret ve semboller olarak ifade edilmektedir (Özer ve Meder, 2008: 6). Lucian W. Pye ve Sidney Verba ise siyasal kültürü, toplumu oluşturan bireylerin kişisel olarak tavır almış olduğu ya da ilişki içerisinde bulunduğu siyasal sistemin tüm gereklilik arz eden bağlamları olarak tanımlamaktadırlar (Pye ve Verba, 1965: 7). İfade edilen bu tanımların yanında siyasal kültür, en genel ifadeyle bir kültürün siyasal yönüdür yani siyasete olan yansımasıdır. Dolayısıyla bir toplumun siyasal süreçte sahip olduğu kamuoyu, yönetim sistemi ve yönetici tercihlerinin kültürlerinin belirli bazı unsurlarının yansımasından etkilenmesi bu kapsamda ifade edilmektedir. Böylelikle, toplum ve devlet üzerinde çeşitli tasarlamalar yapan ideolojiler kültürle ilişki içerisinde bu süreci gerçekleştirebilmektedir.

İlk bakışta toplum ve toplumu oluşturan bireylerin yaşam biçimini ile toplumun maddî ve manevî üretim süreçlerine değinmeleri nedeniyle ideoloji ve kültür kavramları arasında hem güçlü bir ilişkinin olduğu hem de bir benzerliğin ortaya çıktığı söylenebilmektedir. Yine ideoloji ile kültür kavramları arasında bir ilişkinin olmasına diğer nedenler ise dil ve söylem unsurlarıdır. Dil ve söylem toplumun kültürünü kapsamaktadır ve kültürünü yansıtmaktadır. Dolayısıyla ideolojik bağlamda kullanılacak dil ve söylem kapsama alanı ve yayılma durumları açısından önemlilik arz eder. Bu durum da doğal olarak yine ideoloji ve kültür olgularının yollarını kesiştirmektedir.

Aralarındaki ilişki ve benzerliğin yanı sıra ideoloji ve kültür olguları keskin ve belirli farklılıklara da sahiptirler. Kültür kavramı ideolojiden daha geniş bir hâkimiyet alanına sahiptir. Örneğin Türk toplumunun örf ve adetleri birer kültür öğesi niteliği taşımaktadır ve bu kültür motifleri Türk toplumu ile kast edilen Türkiye’nin büyük kısmında aynı şeyi ifade etmektedir. Evlilik süreci, askere gitmek, ulusal ve dini bayramlar gibi unsurlar kültürün bir yanıdır. Bu unsurlar Türk toplumunun yaşadığı coğrafyanın her yerinde aynı duyguyu ifade eder ve toplum bu unsurlara aynı sıcaklıkla yaklaşmaktadır. Ancak ideoloji kültüre nazaran daha dar bir hareket alanına sahiptir. Türk toplumu ve kültürel unsurlar örneğinde gözlemlenen geniş alan ve kabul görme durumu ideoloji için söylenmeyebilir. Çünkü ideolojiler ve ideolojik unsurlar bölgeden bölgeye, şehirden şehre ve hatta insandan insana farklılık gösterebilmektedir.

İdeoloji ve kültür bireye bir kimlik kazandırmaktadır. Ancak kültür bu kimlikle toplumsal bir yapıyı bütün kılarken, ideoloji verdiği kimlikle bireyi kendisi gibi gördüğü yani biz dediği zümre ile hareket ettiren, bunun dışında kalanları da öteki yapabilen bir kavramdır. İdeolojinin geleceği yönelik olması gerekene gitme hedefi ile dinamik bir yapı arz etmektedir. Dolayısıyla ideolojinin bu yönüne oranla daha statik bir görüntü çizen kültür ise var olan mevcut gelenek, görenek ve değerleri ele alır. Onları geleceğe göre biçimlendirme çabasına girişmez. Bu durum da ideoloji ve kültür arasında belirgin farklılıkların olmasına sebep olmaktadır.

Kültür; kendiliğinden oluşan, gelişen, mantıksal bir iç tutarlılığa mutlak ölçüde sahip olması beklenmeyen, gelecek odaklı olmayan, değişimi çabuk ve kolay olmayan bir olgudur. İdeoloji ise tutarlı, olması gerekeni hedef seçen, gelecek odaklı, hızlı bir

değişim yaşayabilen ve kendiliğinden değil de insan zihninin ürünü olan bir olgudur (Örs, 2008: 12).

Sonuç olarak ideoloji ile kültür kavramları benzer ve farklı anlamlara sahip olan, birbirinden tamamen ayrılamayan ve toplumların yaşantısında bu iki kavramın da tartışmasız yüksek derecede önemli bir yere sahip oldukları kabul gören genel bir gerçektir. Bu kapsamda iki kavram iç içe geçmiş zincir halkaları niteliğindedir ve geçtikleri süreçlerde birbirlerini yakından etkilemektedir.