• Sonuç bulunamadı

1.2. Siyasal İdeolojiler

1.2.6. Diğer İdeolojik Yansımalar

İdeoloji kavramının tanımı ve ideoloji çeşitleri ile ilgili teorik değerlendirmede ele alınan diğer ayrımlar ise faşizm, anarşizm, sosyal demokrasi ve feminizimdir. Faşizm, liberalizm, muhafazakârlık ve sosyalizm gibi ideolojilerden yaklaşık bir yüzyıl sonra ortaya çıkmış ve özellikle birinci dünya savaşı yoğunluk kazanmış bir düşünce tarzıdır. Faşizmin ortaya çıkmasında sosyo-ekonomik krizler, egemen sınıfların politikaları ve sol düşüncenin bu politikalara bakış açısı önemli etkide bulunmuştur (Atılgan ve Aytekin, 2012: 377). Faşizm, batılı devletlerin liberal sistemlerine karşı olan ve özellikle özgürlük, eşitlik, akılcılık ile yenilik gibi kavramlara olumsuz bir bakış açısına sahip olan düşünce sistemidir. Bu düşünce sistemi, orta sınıf olarak adlandırılan zümrenin desteğini alarak işçi sınıfının kolektif hareketleri gibi Marksist etkenlere kesinlikle karşı koymayı hedeflemektedir (Atılgan ve Aytekin, 2012: 360). Ancak orta sınıf denen küçük burjuvazinin desteği, işçi sınıfının engellenmesi gibi süreçler faşizmde kapitalist düşüncenin sorunsuz işlemesini sağlamaktadır. Faşizm, bireyden ziyade millet, birliktelik, aitlik ve devlet kavramlarına yüksek değer vermektedir. Bu bakımdan milli birlik ve toplumsal dayanışma faşizmde fevkalade hassas süreçlerdir. Faşizme dair toplumlarda ırklar arasında keskin ayrımlar yapılmaktadır. Faşist ideolojinin yoğunluğunu arttırdığı toplumlarda bireyler kendi ırklarını en yüce tek ve biricik ırk olarak görmekte, kendi ırklarını diğerlerinden üstün tutmaktadır. Bu durum tabii olarak düşman olarak görülen diğerleri üzerinde tahakküm kurmayı ve onları yönlendirme amacını beraberinde getirmektedir. Bu kapsamda faşizm baskı ve şiddeti de ön planda tutmaktadır.

Faşist ideoloji, merkeziyetçi bir yönetim ile lidere itaati savunurken, kendi ırkını en kutsal görmesi bakımından çok kültürlü bir toplum yapısını da reddetmektedir. İtalya’daki Mussolini dönemi ve Nazi Almanya’sı faşizmin en temel örneklerini ifade etmektedir.

Faşizmin eğitim kurumuna bakış açısı oldukça önemli bir çerçeveye sahiptir. Bu kapsamda faşizm, kendi ilke ve değerlerinin genç kuşaklara yayılması açısından eğitime önemli bir görev arz etmektedir ve eğitim kurumlarında verilen başlıca değer milliyetçilik duygusudur. Buradan hareketle okullar, faşist devlet devletin bütünlüğünü ve devamlılığını sağlayacak kuruluşlar olarak görülmektedir (Kaplan, 2013: 108).

Böylelikle okullar, faşist düşünceyi aşılayan ve faşist ruhu yaşatacak olan önemli birimler olarak tasarlanmaktadır.

İdeolojileri tanımlarken değinilen diğer bir kavram ise anarşizmdir. Anarşizm, devlet başta olmak üzere tüm otoritelere karşı olan, bunları ortadan kaldırarak özgür bir toplum yapısına ulaşmaya çalışan ve bu yapının sürdürülebilirliğini sağlamayı planlayan bir düşünce sistemidir. Anarşizm, dayanışma ve iş birliğini ön planda tutmaktadır ve bu değerlerin birlikteliği sağlayacak temel taşlar olduğunu savunmaktadır. Ayrıca mülkiyet, özgürlük, eşitlik gibi unsurlar anarşizm kapsamında edinilen ve savunulan başlıca ilkelerdir. Bu bakımdan anarşizm, sosyalizm ile benzerlikler gösterebilmektedir. Anarşizmi diğer ideolojilerden ayıran en temel özellik ise devlet için öngördüğü roldür. Daha doğrusu diğer ideolojilerin aksine anarşizm devlete bu kapsamda hiçbir rol vermemektedir. Devletin olmaması ve varsa da ortadan kaldırılması gerektiğini savunan anarşizm ideolojisi, toplum düzeninin kendi kendine ayakta kalabileceğini ifade etmektedirler.

Sosyal demokrasi, piyasa-devlet ve birey-toplum arasında bir denge mekanizmasını oluşturmayı amaçlayan düşünce sistemidir (Heywood, 2013: 80). Sosyal demokrasi düşüncesinin denge amaçlı bu düşüncesi bir yandan liberal ekonomik sistemin üretim ve kâr odaklı işleyişine olumlu atıf yaparken diğer yandan da üretim süreci sonrası elde edilen ürünlerin ve gelirlerin adil ve eşit dağılımını vurgulamaktadır. Kâr ve üretim kapsamında liberal yansımaların görüldüğü sosyal demokrasi düşüncesi bu sürecin sonucunun paylaşımı itibarıyla da sosyalizmden alıntı yapmaktadır. Sosyal demokrasi bu kapsamda eşitlik, adalet, adil gelir dağılımı gibi unsurları savunmakta ve kendisine ilke edinmektedir. Bunların yanında refah kavramı ve refaha dayalı bir devlet sistemi oluşturma hedefi de bu düşünce sistemi kapsamında değerlendirilmektedir.

İdeolojik geleneklerden olan feminizm ise kadının toplumdaki yerinin ve statüsünün gelişmesini temel ilke edinmiş bir ideolojik gelenektir. Bu bakımdan feminizm kadının, toplum içerisinde ezildiğini, sömürüldüğünü, arka plana atıldığını ifade ederek kadını bu noktadan kurtarmayı hedeflemektedir (Örs, 2008: 415). Feminizm, toplum içerisinde cinsiyet eşitsizliğine dikkat çekmektedir. Cinsiyet eşitsizliği ile mücadele etmek ve erkek hegemonyasını kadın-erkek eşitliği ile dengelemek feminizm için önemli mücadele süreçlerini oluşturmaktadır. Üç adet feminist gelenek söz konusudur. Bunlar; liberal feministler, radikal feministler ve

sosyalist feministlerdir. Liberal feministler kadınların haklarının ihlal edilmesine ve kadının ikinci planda kalmasına atıf yaparken, radikal feministler kadının siyasi ve hukuki kapsamda daha geniş bir statüye sahip olmasını savunmaktadır. Sosyalist feministler ise kapitalist üretim düşüncesinin ışığında, kadının işçi erkeğe yardım ederek hem kapitalizme yardımcı olmasına hem de görevinin sadece emekçi erkeğe yardımmış gibi gösterilerek kadının ikinci planda kalmasına eleştiri getirmektedirler (Heywood, 2013: 87).

Feminizmin eğitim politikaları ve eğitim kurumuna bakışı incelendiğinde, kadınların aşağılandığı ve kadınların geri plânda bırakıldığı eğitim politikalarına eğitim sisteminde karşı çıkıldığı görülmektedir (Balcı, 2003: 36). Bu kapsamda daha eşitlikçi, daha adaletli, öğrenci merkezli, farklılıklara saygının gösterildiği, iş birliğinin sağlandığı ve bu ilkelerin kadına da pozitif yansıtıldığı bir eğitim sistemi tasarlanmaktadır. Feminist düşünürler, diyalog ve görüş birliğine önem vermektedirler, rasyonellik ve zihinden ziyade tecrübe, sezgi ve duygulara ağırlık verirken bunların yanında feminizme genel bakışın aksine, eğitimde sadece kadına değil erkeğe ve toplumun tüm gruplarına yer verilmesi gerektiğini savunmaktadır (Balcı, 2003: 36).