• Sonuç bulunamadı

4. ĐSTANBUL STRATEJĐK PLANLAMA ÇALIŞMALARI

4.3. Đstanbul Đl Bütünü Çevre Düzeni Planı

4.3.2. Makroform

Đstanbul Đl Bütünü Çevre Düzeni Planı analiz ve sentez çalışmaları kapsamında geliştirilen yaklaşımların, mekânsal bir modelle desteklenerek plan kararlarının geliştirilmesi sürecine yansıtılması gerekmektedir. Bu süreç içerisinde ilkin; makroform kavramının tanımlanması ve sorgulanması yapılmış olup, Đstanbul’un makroformuna etki eden unsurlar ve evreler belirlenmiş ve sağlıksız yapılar saptanarak, sorunların kaynağına ilişkin araştırmalar gerçekleştirilmiştir.

Takip eden çalışmalarda ise; tanımlanan ve kaynağı araştırılan sorunların çözümüne yönelik yaklaşımlar geliştirilerek, bir ilkesel makroform modeli

oluşturulmuştur. Çerçeve koşulların göz önüne alınmasıyla ilkesel makroformun türevleri niteliğinde Đstanbul Metropolü için alternatif makroformlar da geliştirilerek, değerlendirmeler sonucunda bir tercihin yapılmasına olanak yaratılmıştır.

Đstanbul’un yasa dışı ve kontrolsüz gelişmesi temelde; kentin çekim gücünün ülke ve bölge ölçekli politikalarla dengelenememesine dayanmaktadır. Đstanbul üzerinde oluşan aşırı talebin yerel yönetimlerce de karşılanamaması, kentin kontrolsüz bir biçimde büyümesi sonucunu doğurmuştur. Sürdürülebilir ve planlı gelişmenin önündeki en önemli engel olarak görülen söz konusu süreç bugün de devam etmekte olup; gerek ülke ölçekli, gerekse de bölge ölçekli dinamikler Đstanbul’u şekillendirmektedir. Ekonomik, sosyal, kültürel ve fiziksel boyutta olan söz konusu dinamiklerin ana başlıklar altında toplanarak alt ölçekli çalışmalara zemin oluşturulması, ‘Makroform Yaklaşımı’ kapsamında gerçekleştirilmiştir.

Đlkesel Makroform Tasarımı

Đstanbul Metropolü’nün konumlandığı coğrafya;

• Doğu-batı doğrultusunda uzanan ve kentin kuzeyinde yer alan uluslar arası öneme sahip orman alanlarının konumlandığı,

• Kuzey ve güney arasında iklimsel farklılıkların görüldüğü ve söz konusu farklılıkların biyolojik çeşitlilik ile habitat çeşitliliğine yansıdığı,

• Kentin kendi kendine yeterliliği anlamında vazgeçilemez önemi olan su kaynaklarının ve su havzalarının barındığı ve

• Trakya Yarımada’sında önemli tarım topraklarının yer aldığı son derece kırılgan bir yapıyı tanımlamaktadır.

Yukarıda tanımlanan coğrafi konum içinde önerilen sağlıklı yapıların ve işlevsel ilişkilerin oluşturulmasını ön plana çeken ‘Đlkesel Makroform Tasarımı’ (Harita 4.1), öncelikle kentin doğu-batı doğrultusunda ve sıçramalı olarak büyümesini öngörmektedir. Kentin kuzeye doğru gelişmesinin önlenmesi, Metropol’ün sürdürülebilir bir biçimde gelişmesi açısından üst belirleyici ve aynı zamanda kısıtlayıcı olmaktadır.

Yerleşik alan içinde ise Metropol’ün tanımlı alt-bölgelere ayrılması ve bu alt- bölgelerin kendi alt-merkezleri ile bütünleştirilmesi diğer bir temel ilke olmaktadır. Tüm Metropoliten Alan’a hizmet eden donatı ve hizmet alanlarının ve kentsel alt- bölge merkezlerinin, ana ulaşım omurgasına doğrudan bağlanmasıyla sağlıklı ve işlevsel bir kentsel organizmanın kurulması hedeflenmektedir.

Gerek doğal yapı, gerekse doğal riskler çerçevesinde ayrıntılı bir biçimde incelendiğinde, mevcut durumda yerleşmeye elverişli kuşak tanımlanmasının temelde mümkün olmadığı görülmektedir. Hatta mevcut yapı itibariyle yerleşim alanları, eşikleri aşarak ve doğal kaynaklara zarar vererek yayılmaya devam etmektedir.

Doğal kaynaklar açısından olmak üzere; toplam üretkenlik ve çeşitlilik temelinde yapılan değerlendirmeler sonucu Đstanbul’un kuzeyi kadar kırılgan bir yapıya sahip olmadığı görülen Silivri ve yakın çevresinin, alternatif gelişme odağı olarak değerlendirilebileceği düşünülmektedir. Ancak anılan bölge; Đl’in en değerli tarım toprakları üzerinde yer almakta olup, ayrıntılı jeolojik etüt gerektiren bir alan özelliği de göstermektedir.

Söz konusu alanda gelişme kararlarının sürdürülebilirlik ilkeleri çerçevesinde alınması; gerek planlama ve uygulama süreçlerinde teknik önlemlerin hayata geçirilmesi, gerek doğal yapının zarar görmemesi, gerekse doğal risklerin neden olabileceği olumsuzlukların yaşanmaması açılarından önem arz etmektedir.

Özetle; mevcut koşullar çerçevesinde ve doğal yapının ortaya koyduğu sınırlamalar doğrultusunda, Đstanbul için yerleşmeye elverişli kuşak tanımı yapmanın kolay olmadığı görülmektedir. Önümüzdeki yıllarda Đstanbul’un ortaya koyması gerekenin;

•Đl sınırları içerisinde yerleşmeye elverişli kuşaklar bulmak yerine mevcudun iyileştirilmesi ve nitelik artışının sağlanması,

•Çevresel sürdürülebilirlik ilkelerinin uygulamaya geçirilmesi ve •Doğal kaynaklar üzerinde oluşan baskının hafifletilmesi

yönünde gerekli önlemlerin alınması olduğu anlaşılmaktadır.

Harita 4.1 Đstanbul Metropoliten Alanı’ında Ana Alt-Bölgeler

Makroform Riskleri ve Olası Stratejiler

Darboğaz (Bottleneck) Riski: Đstanbul bugün iki ana alt-bölge olarak tanımlanan Anadolu ve Avrupa Kıtaları’na yayılmış bir yerleşim yapısına sahiptir. Her iki alt-bölge de tek bir sistem şeklinde çalışmakla beraber, Đstanbul içinde en önemli doğal eşik olarak görülen Boğaz hattı bu iki alt-bölgeyi birbirinden fiziksel olarak ayırmaktadır. Sonuçta alt-bölgeler birbirleriyle deniz yolu ve köprü geçişleri üzerinden etkileşim kurabilmektedir. Böylesine bir durum Boğaz hattında bir darboğaz veya şişe ağzı (bottleneck) etkisi yaratmakta ve şehir sisteminin etkin olarak çalışabilmesini engelleyebilecek bir risk oluşturmaktadır. Bu riske karşı, Ana Makroform Sistemi’nin ‘darboğaz’ etkisini minimize edecek bir yapıda kurgulanması gerekli olup, bu minimizasyon için birbirinden farklı iki temel strateji kabul edilebilir görünmektedir.

Strateji Alternatif–1: Ana Yerleşim Kütlesi’nin dağıtılması ve uc batıya kaydırılmasıyla, sistemin iç hareketlerinin Boğaz hattını kullanma oranı azaltılabilecektir.

Strateji Alternatif–2: Boğaz aşan hareketlerde tıkanma olmaması için, Boğaz hattında güçlü bir ulaşım sisteminin kurulması düşünülerek, bunun; raylı sistemler, tüp geçiş ve deniz ulaşımının entegrasyonu aracılıyla gerçekleştirilmesi olasılıkları gündeme gelebilir.

Gelişme Şekli Riski: Đstanbul Metropolü bugün her sene yaklaşık yarım milyon insanın sistemine eklenerek hızla büyümesine neden olduğu bir organizmadır ve yeni gelen toplumsal kitlenin konumlandırılması kent için önemli bir sorun olmaktadır. Sonuçta büyüyen kütlenin hangi yönde ve nasıl bir modelde büyüyeceği sorusunun cevabı verilmeli ve altyapı arzu edilen yönlere doğru kaydırılarak, sistemin sağlıklı büyümesi sağlanmalıdır. Çünkü Đstanbul’da kuzeye ve jeolojik açıdan sakıncalı alanlara doğru gelişmeler artık endişe verici boyutlara ulaşmıştır.

• Kuzeye Gelişim

• Çevresel sürdürülebilirlik anlamında yaşamsal olarak nitelendirilen alanlar kentin kuzey bölgesinde yoğunlaşmıştır. Bu alanların kapsamında önemli bitki alanları, içme suyu havzaları ve orman alanları yer almaktadır. Son yıllarda, makroformun birçok noktada kuzeye doğru ilerlemeye başladığı görülmekte olup, bu durum Đstanbul için önemli bir risk oluşturmaktadır. • Jeolojik Açıdan Sakıncalı Alanlara Doğru Gelişim

Đstanbul makroform gelişiminde ikinci önemli konu da, kentin yer yer doğal risk alanlarına doğru ilerlemesidir. Doğal risk alanları çevresel açıdan tanımlanan ‘sürdürülebilirlik koridorları’na doğru da ilerlemektedir. Bu bölgeler için; deprem olduğu kadar, heyelan ve su taşkını riskleri de tanımlanmış olup, iki olası stratejinin izlenmesi düşünülebilir.

Strateji Alternatif 1: Ana Yerleşim Kütlesi’nin lineer bir modelde büyümesinin tercih edilmesi durumunda mesafeler uzamakta ve sistemde kararlı kalınması hızlı ve güçlü yatay raylı sistemleri zorunlu kılmaktadır.

Strateji Alternatif 2: Ulaşım sisteminin mevcut yapıda gelişmesinin devam etmesi ve Ana Yerleşim Kütlesi’nin kuzeye doğru büyümesi halinde, çevresel sürdürülebilirlik tehlikeye girecek ve organizmanın büyük zarar görmesine yol açılacaktır.

Yoğunluk Dağılım Riski: Ana Yerleşim Kütlesi’nin yapısının belirlenmesinde önem arz eden diğer bir konu da, sistemin yoğunluk dağılımlarının ne şekilde olacağıdır. Her geçen sene bir önceki seneye göre önemli bir oranda büyüyen bir sistemin mevcut kaynaklarının giderek yetersiz kalması, hem kesinleşecek hem de artık daha somut bir şekilde görülecektir. Sonuçta sistem içindeki tıkanıklığın ve merkeze gelen baskıların her geçen gün artması söz konusu olacaktır. Đstanbul’un mevcut trendlerin devam etmesi halinde, gittikçe yavaşlayan ve kilitlenen bir sürece gireceği görülmektedir.

Özellikle kentin merkezi iş alanı (MĐA) bölgesinde mevcut durumda bile yetersiz kalan altyapı, bu bölgelerdeki yoğunluk artışıyla daha da yetersiz bir duruma gelmektedir. Öte yandan, merkez bölgeler ulaşım hizmetlerinde artan bir tıkanma sürecine girmiş olup, bu durum ‘yığılmadan kaynaklanan boğulma’ görünümüne bürünmüştür. Sonuçta, söz konusu bölgelerde devam eden yeni yatırımlarla gelen yoğunluk artışları, mevcut merkezin de çalışabilirliğini engellemeye doğru ilerlemektedir.

Bu nedenle, yeni gelişme modelinin yoğunluk dağılımları; aşırı noktasal yüklenmeler getirmeyen ve özellikle çok merkezli, çok odaklı ve değişken yoğunluklar öngören bir yapıda ortaya konulmalıdır. Ancak, yukarıda belirtilen durum çerçevesinde iki farklı stratejinin izlenmesi söz konusu olabilmektedir.

Strateji Alternatif 1: Mevcut MĐA ve kentsel merkezler üzerinde yoğunluk artışına devam edilmesi halinde; mevcut merkezler hacim olarak büyüse de, işlev olarak büyümeyecektir. Sonuçta, bir merkezin vereceği hizmet o merkezi tüm sisteme bağlayan yollarla sınırlı kaldığından, yoğunluk artışı tıkanıklıkları da beraberinde getirecektir.

Strateji Alternatif 2: Mevcut MĐA sisteminin kademeli ve hiyerarşik bir yapıda yeniden düzenlenmesi ve özellikle Ana Yerleşim Kütlesi’nin nispeten büyük olduğu batı yönünde daha çok alt-merkezler yaratılarak yaygınca uzatılması halinde; yoğunluk dağılımlarına gidilmesi, sisteme bir rahatlama getirebilecektir.

Sağlıksız Yapının Kemikleşmesi: Halen sağlıksız bir yapı üzerinde gelişmekte olan Đstanbul, başta Merkezi Yönetim olmak üzere pek çok Yerel Yönetim kurumunun ve özel sektör kuruluşlarının, gerek altyapı gerekse üstyapı faaliyetlerinden etkilenmekte ve değişmektedir. Ancak; plansız ve koordinasyonsuz hareketler sonucu gelişmelerin sağlıksız mekânlarda yatırımlara yönelmesi, mevcutta sağlıksız olan makroform yapısı üzerindeki sağlıksız eklemlenmeleri her geçen gün daha da kemikleştirmektedir. Aşırı yükten dolayı sıkışmış bir merkezde bile yeni yatırımlar yapma eğilimi sıkça görülmektedir.

Makroform Stratejileri

Yukarıda yer alan açıklamalara dayanarak, temel makroform stratejilerine ilişkin ilkesel saptamalar aşağıda belirtilen 6 noktaya odaklandırılabilmektedir.

1. Ana Yerleşim Kütlesi Sağlıklı Bir Biçimde Yapılandırılmalı ve Dağıtılmalıdır

1.1.Organizma;

• Göller Arası Alt-bölgesi’ni, Büyükçekmece Batısı Alt-bölgesi’ni, • Küçükçekmece-Boğaz Alt-bölgesi’ni ve

• Doğu Yakası Alt-bölgesi’ni kapsamak üzere batıya doğru büyütülmelidir.

1.2.Organizma Batı-Doğu yönünde lineer büyütülmelidir ve

• Gelişme için gerekli alanlar planlı yaklaşımlarla ve hızla sağlanmalı,

• Altyapının üstyapıdan önce gitmesi ve gelişmeyi yönlendirmesi ilkesinden hareket edilmelidir.

1.3. Organizma, sıçramalı yoğunluk dağılımları ile büyütülmeli ve bu çerçevede;

• Planlı yoğunluk dağılımları sağlanmalı,

•Đşyeri-konut dengesi büyük kütlelerde aynı oranda olmalı,

2. Mekânda Vizyon Ögelerine Yer Seçilmelidir

2.1. Metropol vizyonu doğrultusunda

•Finans ve Yönetim Merkezi ile Prestij Konut Entegre Alt-bölgeleri, •Bilim, Eğitim ve Üretim Entegre Alt-bölgesi,

• Kültür, Turizm, Kongre ve Konaklama Entegre Alt-bölgesi tanımlanarak yeni işlevsel alanlar geliştirmelidir.

3. Sistem Bölge ile Entegre Geliştirilmelidir

3.1. Metropolün vizyonu dışında kalan işlevsel alanların Marmara Bölgesi’ne desantralize edilmesi kapsamında;

•Bölge potansiyellerini ve sinerji yaratabilecek kaynakları açığa çıkartacak yaklaşımlarda bulunarak,

•Đstanbul sisteminde yer alması artık ekonomik olmayan faaliyetlerin desantralizasyonuna gidilmeli ve

•Yeni işlevlere yer açılmasına yönelik çalışmalar yapılmalıdır.

4. Sağlıklı Makroform Modeli Tanımlanmalıdır

4.1. Kentsel alt-bölgeler çevresel sürdürülebilirliğe göre belirlenmeli ve kendi içlerinde alt kademe bölgeleri de tanımlanmalıdır. Ayrıca

•Tanımlı alt-bölgelere tanımlı alt-merkezler oluşturulmalı ve

•Toplu taşım ağırlıklı olmak üzere tüm sistemi taşıyacak güçlü bir ulaşım sistemi kurulmalıdır.

•Ana işlevsel alanların güçlü ulaşım sistemine doğrudan entegre olacak şekilde konumlanması sağlanarak,

•Uygulayıcı kurumların hazırlayacağı altyapı, toplu konut vb. projeleri bu anlayışa yönlendirilmeli ve bütüncül yaklaşımlarla uygulanmalıdır.

5. Kentsel Yaşam Hızlandırılmalıdır

5.1. Yatayda (doğu-batı) uzanan hızlı ve güçlü raylı sistem hattı belirlenmeli ve kentin gelecekteki omurgasını bu hat belirlemelidir.

•Dikeyde (kuzey-güney) ise ana raylı sisteme bağlanan toplu taşım sistemleri belirlenmelidir.

•Karayolu sistemi de kademeli bir yapıda tanımlanmalı ve •Deniz, kara ve raylı sistem entegrasyonları sağlanmalıdır.

6. Depreme Yönelik Dönüşümler Tamamlanmalıdır

6.1. Gelişme alanlarında yeni toplu konut alanları hazırlanmalı ve

6.2. Deprem riski olan bölgelerden yaklaşık 200.000 kişiyi kapsayacak desantralizasyon gerçekleştirilmelidir.

Makroform Modeli

‘Makroform Yaklaşımı’ içinde kenti oluşturan yerleşim kütlesinin büyüklüğü konusunda en önemli girdiyi Metropoliten Alan içinde yaşaması öngörülen nüfus belirlemektedir. Bu anlamda öneri bir mekânsal model çalışmasında, öncelikle geleceğe yönelik nüfus projeksiyonları ve bunlara bağlı senaryoların belirlenmesi büyük önem taşımaktadır.

Đstanbul Đl nüfusu ile doğal eşiklerin sürdürülebilirlik açısından kapasite karşılaştırmalarına dayalı değerlendirmeler sonucu ortaya çıkan;

• Đstanbul Đli nüfusunun 16–17 milyon üzerine çıkmasının büyük sakıncalarının olduğu ve yaşam destek sistemlerinin yitirileceği,

• Đstanbul Metropoliten Alanı’nda (ĐMA) yaşayacak olan nüfusun da yukarıda belirtilen üst-belirleyici nüfus unsuruna bağlı olarak 15-16 milyon kişiyi ancak barındırabileceğidir.

Đstanbul Đli ve Đstanbul Metropolü (ĐMA) için anılan nüfus büyüklüklerinin aşılması halinde, ekonomi-ekoloji dengesinin ekoloji aleyhine bozulmaya devam edeceği ve Đstanbul’un sağlıklı yapıya kavuşamayarak sosyo-mekansal kutuplaşmaların hızlanmasına sahne olacağı önemle vurgulanmalıdır.

Yürütülen makroform çalışmaları çerçevesinde, Đstanbul Đl nüfusuna ilişkin olarak yapılan projeksiyonlarda, nüfus artış hızının 2045 yılında %0’a ineceği ve bu tarihten sonra Đstanbul Đl nüfusunun artmayacağı varsayımından hareket edilmiştir.

Harita 4.2’de Model 4-Alternatif 3 olarak gösterilen makroform seçeneği, Đstanbul Đli’nin ve Metropoliten Alanı’nın 2020 yılının hemen ertesinde kapasite nüfusuna erişeceği ve bu nüfus büyüklüğünü ilerleyen yıllarda koruyacağı kabulünü taşımaktadır. Model 4-Alternatif 3; ortaya konan makroform seçenekleri arasında Đstanbul Metropolü’nün önümüzdeki dönemde planlanacak fiziki yapısı için en uygun model olarak görülmektedir. Đl Çevre Düzeni Plan çalışmaları ile Nazım Plan çalışmaları kapsamında 1/25.000 ölçek ile 1/5.000 ölçek bazında üretilecek fiziki planlara esas alınacak Model 4-Alternatif 3 seçeneğinin genel karakterine ilişkin olarak verilen ‘öngörü’ ve ‘değerlendirme’ bilgilerinin bilimsel ve teknik yaklaşımlar sonucu ortaya konduğunu vurgulamakta yarar vardır.

Đstanbul Đl Bütünü Çevre Düzeni Planı kapsamında yürütülen ‘Metropoliten Planlama’ çalışmalarında; işlevlerin mekânsal dağılımına ve arazi kullanımına esas olacak ilkeler ve makro değerler belirlenirken, Đstanbul Metropoliten Alanı(ĐMA) içerisinde yerleşecek nüfusun 15 milyon düzeyinde olması öngörülmüştür. Söz konusu kapasite nüfusun mütevazı miktarda ve sınırlı ölçüde üstüne çıkılması bile, Metropol’ün batı kanadında yer alan II. sınıf tarım topraklarının yerleşim amaçlı kullanılması doğrultusunda baskı üretecek nicelik taşımaktadır.

Dolayısıyla; hem Đstanbul Đli hem de Đstanbul Metropoliten Alanı (ĐMA) için hesaplanan kapasite nüfuslara gerekli duyarlılıkla yaklaşılması, yaşamsal önem arz etmektedir. Kapasite nüfusların büyüklüğüne ve bunlara ulaşılacağı tarihlere ilişkin tahminler, Đstanbul Đli ve Đstanbul Metropolü için stratejik anlamlar ve mesajlar içermektedir. Rasyonel bulunan ve öngörülen hedeflere ulaşabilmek için gerekli politik ve yönetsel önlemlerin alınması, ‘Đstanbul için sürdürülebilir bir gelişmenin plan kararları ve uygulamalarıyla sağlanması’ bakımından elzemdir.