• Sonuç bulunamadı

Mısır Ordusunun Tavrı ve Sürece Etkisi

BÖLÜM 4: MISIR’DA ARAP BAHARI VE MÜSLÜMAN KARDEŞLERİN

4.5 Mısır Ordusunun Tavrı ve Sürece Etkisi

Arap Baharı sürecinde en büyük rolü oynayan ordunun tavrı çok önemlidir. İlk kez 1952’de Hür Subaylar darbesi ile kansız bir devrimle kraliyete son veren ordu Mısır’da sürekli siyasetin merkezinde olmuştur. Albay Cemal Abdün Nasır’ın iktidarı ele geçirmesi ile birlikte hükûmeti belirleyen temel aktör olmuştur. Nasır sonrası Cumhurbaşkanı Enver Sedat ve Hüsnü Mübarek de asker kökenlidir. Yoğun protestoların baş gösterdiği 25 Ocak ve 1 Şubat 2011 sonrası Hüsnü Mübarek kendisini ordunun bir mensubu olarak tanımlayan açıklamaları ordu üst yönetimine verilen bir mesaj gibi algılanmıştır. Ordunun asker kökenli olmayan Mübarek’in oğlu Cemal Mübarek’e soğuk bakması da kendilerinin tercihini göstermektedir.593 25 Ocak eylemlerinde polis güçlerinin doğrudan göstericilere müdahalesini engelleyen ordu, çok sayıda insanın hayatını kaybetmesine engel olmuştur. Tahrir Meydanı’nda, Kahire

591

İsmail Numan Telci, Mısır Devrimi Sözlüğü, s.221

592

“Lost in Transition: The World According to Egypt’s SCAF”, s.13

593

Veysel Kurt, “Tunus, Mısır, Libya ve Suriye Ordularının “Arap Baharı”na Etkisi”, Analiz, Seta Yayınları, İstanbul, Aralık-Temmuz 2014, S.102, s.14

177

sokaklarında askeri birliklerin göstericilere müdahale edip etmeyeceği tartışılırken hava kuvvetlerine ait savaş uçaklarının Kahire üzerinde alçak uçuş yapması ordu içinde bir kısım askerlerin Mübarek rejimini desteklediği izlenimini oluşturmuştur. Gösterilerin sürdüğü günlerde Mısır Genel Kurmay heyetinin ABD’yi ziyaret etmesi Washington yönetiminin orduya Mısır’daki gelişmeler ile ilgili düşüncelerini aktardığı şeklinde yorumlanmıştır.594 1979 yılından itibaren askeri payı ağırlıklı olmak üzere 2 milyar dolarla başlayan ve son olarak 1.3 milyar dolara düşen Amerikan yardımlarının Mısır ordusunun modernizasyonunda önemli bir paya sahip olduğunu ifade etmek gerekir. Mısır ordusunun üst düzey askeri yetkilileri ABD askeri eğitim kurumlarında yetişmektedir. Mübarek’in yeni hükümetin kurulmasında Devlet Başkanlığı Yardımcısı dışında birçok göreve asker kökenlileri getirmesi, orduya göstericilere karşı güç kullanma emri vermesi, gösterilerin yoğunlaştığı günlerde Mübarek’in ordu operasyon merkezini ziyaret etmesi Mısır ordusunun süreçte takınacağı rolü önemli kılmıştır. Ordunun 31 Ocak günü devlet televizyonunda yasal ve meşru haklarını kullanarak gösterilere müdahale etmeyeceğini açıklaması Mübarek’in gitmesine onay verdiği şeklinde yorumlanmıştır. Açıklama sonrası Kahire’de ve İskenderiye’de yüzbinleri aşan kalabalıklar gösteri yapmışlardır. Ordunun yaptığı açıklama ile Mübarek’in görevi devretmeye zorlaması, sürecin sonunu gören ordunun karşı koymasının gösterileri bitirmeyeceği düşüncesiyle süreç sonrası Mısır’da yeniden kurulacak düzenin inşaasında söz sahibi olmak istemesi olarak değerlendirilmiştir.595

Mısır ordusunun gösteriler sırasında rejimden tarafa değil de halkın yanında yer alan pozisyonu süreç sonrası doğacak olası kaos durumunda müdahale etme gücü oluşturmuştur. Bunun somut bir örneği Müslüman Kardeşlerin Mübarek’in devrilmesi sonrasında askerle yeni yapı üzerinde konuşabileceklerini açıklamaları olmuştur.

Kahire halkı, ordunun meydanda halkın yanında yer almasından sonra, 28 Ocak akşamı teşekkürlerini sunuyordu. Bu memnuniyet sonraki günlerde de devam etti, birlikte çekilen resimler, asker kıyafeti giymiş çocuklar, ikramlaşmalar halk ile ordu mensupları arasındaki tabloyu ortaya koyan figürlerdi. Henüz rejimle kirlenmemiş bu yapıda, çoğunluk askerlerin de halkın içinden askere alınmış insanlar olduğu

594

Hikmet Erdoğdu, “Nihai Hesaplaşmaya Doğru: Ortadoğu’da Sonuncu Bahar”, Arap Baharı ve Suriye, edit. Barış Adıbelli, IQ Yayınları, İstanbul, 2012, s.292

595

178

lıdır.596 Bu irtibat sokaklarda karşı karşıya gelen göstericiler ile askerlerin birbirine yabancı olmadığını göstermektedir. Üst düzey bir generalin ifadesiyle “Generaller de yerine getirilmesinden emin olmadıkları emirleri vermek istemezler.” demiştir.597

Ancak diğer taraftan da Mısır ordusu yıllardır özenle korundu ve az görünür bir mevkide tutuldu. Mübarek, orduya yapılan hiçbir harcamadan çekinmedi ve bütün dikkatiyle orduyu takip altında tuttu. Üst düzey komutanları hep özenle seçti, kimin kurmay olacağına varana kadar etkin bir takip stratejisi içinde oldu. Yine Mısır ordusundan emekli üst düzey komutanlar, iş dünyasının da en etkin isimleri konumundaydı. Bu konumun devamının garanti altında olması, ordunun da Mübarek rejimine sadık kalması anlamına geliyordu. Mısır ordusu, fakir halk için su ve enerji kaynakları oluşturma ve ekmek üretmenin yanında, elektrikli ev aletleri üretiyor, şişe su ticareti yapıyor, zeytinyağı üretiyor, ev aletleri piyasasında söz sahibi, optik üretimi yapıyordu. Ayrıca otel işletiyor, kreşler açıyor, yemek firmalarını yönetiyordu. Emekli komutanlar genellikle özel şirketlerde önemli pozisyonlarda görevlendiriliyordu. Arazilerin birçoğu emekli ordu mensuplarına aitti ve satın almak isteyen birisi veya bir şirket, iş yerinde bulundurduğu bir emekli komutanla bu işleri çok daha kolay çözebiliyordu.598

Mısır’da gıda, savunma, altyapı gibi çok önemli sektörlerde çok büyük ayrıcalıklara sahip olan ordu, sistemin tam kalbinde yer almaktadır. Polis teşkilatı ise 1974’te 150 bin olan sayısını, 2009’da 1,5 milyona çıkarmıştı. İçişleri Bakanlığı’nda, çalışanların sayısı ise 850 bini resmi polis, 400 bini sivil polis, 450 bini de merkezi güvenlik gücü olmak üzere 1,7 milyondu. Bu sistemde ordu, daha etkin olmasına rağmen, halkla karşı karşıya gelmediği için halk nezdinde polisten çok daha prestijli bir konumda yer alma avantajını elde etmiştir.599

Protestolar bu kurumları ciddi bir ikilem içine düşürmüştür. Ordunun meydanda konuşlanmasından hemen sonra Mübarek, en yetkili kurumlarını kontrol için vazifelendirdi. Tankların meydanlara inmesiyle birlikte aslında kontrol artık ordudaydı.

596

“Popular Protest in North Africa and the Middle East (1): Egypt Victorious?”, s.16

597

Veysel Kurt, “Tunus, Mısır, Libya ve Suriye Ordularının “Arap Baharı’na Etkisi”, Analiz, s.15

598

“Popular Protest in North Africa and the Middle East (1): Egypt Victorious?”, s.16

599

Murat Aktaş, “Arap Baharı ve Orta Doğu’da Demokrasi Sorunu”, Arap Baharı Orta Doğu’da Demokrasi

179

İçişleri Bakanlığı, kendisine bağlı güvenlik güçleriyle birlikte yönetimden sorumluydu. O gece gerçekleştirdikleri darbe ve ardından polis güçlerinin iki günlük sanal bir şekilde sokaktan çekilmeleri, halk ve orduyu başbaşa bıraktı. Ordu bağlı olduğu rejimin emirleri ile korumak zorunda olduğu rejime kafa tutmuş halkın arasındaydı artık. Sokaklardaki tablodan da net görüldüğü gibi ordu, protestocu halka karşı silahlarını doğrultma eğilimine hiç girmedi. Ordunun tavırlarını belirlemesinde etken birçok faktör söz konusudur. Yıllardır el üstünde tutulan imajı, ekonomik ayrıcalıkları, politik konumu bunlardan birkaçıdır. Bir Arap düşünürüne göre, ordu derse ki:“Mübarek rejimi artık bitti” o rejim bitmiştir. Mübarek’in görevlerini devretmesiyle, ordu 25 Ocak Devrimi’nin prensiplerine selam durdu. Birçok protestocu, ordunun tavrından memnundu ve yönetimi devralmasına sıcak bakıyordu. Sonraları da beklentilerin dışında pek bir şey gerçekleşmedi, kısa sürede yasal yollarla seçim sürecine girildi ve ordu görevi seçilmişlere devretti.600

Mısır Devrimi’nin en çarpıcı özelliklerinden biri, devrimin herhangi bir lider güdümünde gerçekleşmemesidir. Yine belirli bir planlama ve programlama sürecinden de geçilmemiştir. Protestoların çıkış noktası, var olan rejimin yıkılmasına endeksli olmuştur. Ancak sonraki aşama düşünülmemiş, “Nasıl bir sisteme geçilecek, kimler baş aktörler olacak?” soruları gündem edilmemiştir. Devrimin rengi, yıllardır ezilmiş çoğunluk üzerindeki baskıların nedeni olan hükûmetin ortadan kaldırılmasının her şeyden öncelikli tutulması şeklinde tarif edilebilirdi.

Mısır Devrimi bir halk ayaklanmasıydı.601 Her renkten ve düşünceden olan ezilmiş kitlelerin ortak problemi, mevcut hükûmetin ezici politikalarıydı.602 Sosyal medyanın hayata girmesi ile bu kitleler konuşarak ifade edemedikleri düşüncelerini, sosyal medya ortamlarında dile getirmişlerdir. İnternet sayesinde bütün dünyayı anında takip edebilen bu kitleler ve özellikle gençler, değişik vesilelerle organize olmayı öğrendiler ve zamanla sokaklarda boy gösterdiler. Çevre ülkelerde ulaşılan başarılar, özellikle Tunus’taki yaşanan süreç göstericilerin cesaret kaynağı oldu ve 25 Ocak günü istenilen elde edildi. Ordunun yumuşak tavrı ve yıllardır oluşturulagelen saygın konumu, halkın

600

“Popular Protest in North Africa and the Middle East (1): Egypt Victorious?”, s.17

601

“Al kovvat almosallaha touder şuun aldavla”, http://lh5.ggpht.com/-sa-WtjrufjI/TwFfxZ9SfqI/AAAAAAAAuHM/GHyWBRK0qhA/s1600-h/50%25255B12%25255D.jpg (23 Eylül 2015)

602

180

yeni süreci kabullenmesini sağladı ve dikdatorya yıkılmış, yerine bir geçiş dönemi yönetimi olarak ordu gelmiştir.603

Hüsnü Mübarek görevinden istifa ettikten sonra 25 Ocak-11 Şubat tarihleri arasında gerçekleşen dramatik durum, Mısırlıların bilincinde sembolik bir olay olarak yerleşmiştir. Mısırlılar, 2011’in Ocak-Şubat döneminde gerçekleşen olayları “Mısır Devrimi”604 olarak adlandırarak kendi ülke tarihleri için de yeni bir dönemin başladığını düşünmeye başlamışlardır. Devrim atmosferi Mısır topluluğunu uzun süre terk etmedi ve Mübarek’in istifası, toplu protesto eylemleri, ilk referandum ve seçimlerle ilgili bütün olaylar, devrim ruhuyla yayıldı ve Mısırlılar tarafından devrim ideallerine uygun olarak değerlendirildi. Siyasi güçlerin, ister muhalefet ister iktidar sınıfının temsilcileri olsun, hareketleri ve davranışları devrim ideallerine olan bağlılıkları açısından değerlendireceklerdir. Ayrıca onların retorikleri ve polemikleri, 2011 Ocak-Şubat olayları sırasında kimin Mısır devrim mücadelesini gözden düşürmeye çalıştığı, kimin kendini nasıl ifade ettiği üzerine durulacaktır.

Müslüman Kardeşlerin ocak-şubat olaylarındaki davranışları, hâlâ devam eden ciddi tartışmaların da sebebidir. En geniş toplum hareketi olan ve insanları yönlendirmek için gerekli bütün araçlara sahip olan Müslüman Kardeşler, protestoların ilk günlerinde genç

603

“Aşşa'b arada ve askate annezam”, http://lite.almasryalyoum.com/wp-content/uploads/2015/01/12 (23 Eylül 2015)

604

“Arap Baharı” tanımlaması aslında yaşanan süreci tam olarak açıklamıyor. “Bahar” denildiğinde arkasında hep umut ve ümit olsa da sürecin nasıl şekilleneceğini bilemiyoruz. “Arap Baharı” ithal bir tanım, “Prag Baharı” ndan gelen ve Kadife veya Turuncu Devrim olarak adlandırılan süreçlere benzetilmiştir. Benzerlikler olsa da hepsinin kendine özgü bir yanı vardır. Yaşananlar bir bahar, yaz ya da kış değildir. “Sonbahar” olarak da yorumlanmıştır. Bu tanımlamalar isyan edenlerin yaptığı bir adlandırma değildir, dışarıdan yapılan ithal bir tanımlamadır. Batılılar Mısır’da olup bitenleri anlatırken “Halk Devrimi” tabirinden kaçınarak bunun yerine “Değişim (Change)”, “Canlanma-Diriliş (Resurgence)” ve “İsyan (Uprising)” tabirlerini kullanmışlardır. Genel olarak “Arap Baharı”, “Arap Uyanışı”, “Arap Ayaklanmaları” ya da “Arap Devrimi” olarak tanımlanan bu hareketin adının ne olduğu önemli değil, tarih Arap sokağında doğan bu sosyal hareketi isimlendirecektir. Mısır’da halk bu hareketi “Sevre” yani “Devrim” olarak isimlendirmiştir. Biz de bu çalışmamızda “Arap Baharı” yerine “Arap Devrimi” demeyi tercih edeceğiz. bk. Mete Çubukçu, “Arap Baharı’nın Başlangıç ve Kırılma Noktaları: Mısır ve Suriye”,

Ortadoğu: Direniş, Devrim, Emperyalizm, der. Y. Doğan Çetinkaya, İletişim Yayınları, İstanbul, 2014, s.199,

Murat Aktaş, “Arap Baharı ve Ortadoğu’da Demokrasi Sorunu”, Arap Baharı, s.8-9, Bekir Günay, “Ak Parti Hükümetlerinin Ortadoğu Politikalarını Etkileyen Bireysel Parametre: İslamcılık”, Türk Dış Politikası, edit. Bekir Günay, İ.Ü. Avrasya Enstitüsü Yayınları, İstanbul, 2015, s.80, Yavuz Yıldırım, “Toplumsal Hareketlerin Gücü ve Arap İsyanları: Siyasal Olanı Yeniden Düşünmek”, Değişen Ortadoğu’da Değişmeyen Sorunlar, edit. Yavuz Yıldırım-Yasin Atlıoğlu, Dora Yayınları, Bursa, 2014, s.1, Gürkan Zengin, Kavga Arap Baharı’nda

Türk Dış Politikası 2010-2013, s.23, Fawaz Gerges, “Ortadoğu Uluslararası İlişkiler Çalışmaları: Tarih, Teori ve

Metodolisi Üzerine Bir Haşiye”, çev. Z. Tuba Kor, Ortadoğu Konuşmaları, edit. Zahide Tuba Kor, Küre Yayınları, İstanbul, 2014, s.46, Nadia Mustafa “Arap Devrimleri ve Uluslararası Sistem: Gidişat, Problemler ve Hedefler”, çev. Z. Tuba Kor, Ortadoğu Konuşmaları, s.78-79, Fulya Atacan, “Mısır’da 25 Ocak Devrimi’nin Arka Planı: Ekmek, Hürriyet, Adalet”, Ortadoğu Konuşmaları, s.132, Ali Asghar Mohammadi Sijani, “İranlı Bir Diplomatın Gözünden Değişen Ortadoğu” , Ortadoğu Konuşmaları, s.579

181

grupları desteklemekte acele etmediler ve dikkatli bir şekilde davrandılar. Müslüman Kardeşler bu şekilde davranmamış olsaydı genç kanadın temsilcileri gibi birçoğu ilk günden protestolara katılmış olacaktı. Müslüman Kardeşlere yakın olan öğrenciler, olayların arifesinde, 25 Ocak 2011’de “Polis Günü” olarak belirlenen günde, protesto eylemlerine katılmak için izin istediler. Müslüman Kardeşlerin tecrübeli üyelerinin protesto eylemlerine katılmama kararı almasına rağmen gençlere, Müslüman Kardeşler adına katılmamak şartıyla, kendi risk ve korku derecelerine göre protestolara katılabilecekleri önerildi.605 Müslüman Kardeşler ise, resmi olarak protesto eylemleri başladıktan birkaç gün sonra, yani 29 Ocak 2011’de “Öfke Cuması” adı verilen gösterilerden sonra protestolara katıldı.606

Müslüman Kardeşlerin bu olaylar esnasında dikkatli davranmamasını hiç kimse beklemedi, ayrıca protestoların cumhurbaşkanının istifasını getirebileceğini de hiç kimse tahmin edemedi. Mübarek’in ileri yaşına rağmen uzun iktidar yılları boyunca bıraktığı psikolojik etki, onun sarsılmaz olduğu izlenimi vermekteydi. Mübarek döneminde polis ve gizli servis, halk ayaklanmalarını durdurmayı öğrenmişlerdi. Bu sefer de protestocuları, özel kuvvetlerin veya zamanın yeneceğini düşünmüşlerdi. Kahire’de, geçmiş yıllarda birçok miting oldu. 2003 yılında Irak Savaşı’na karşı, 2005 ve 2007 yılında anayasada yapılan düzenlemelere karşı ayaklanmalar oldu. 2008 yılında ise “ekmek isyanları” patlak verdi. Öğrenciler, İsrail’in gaz bombardımanına karşı protesto eylemleri yaptı. Fakat bu olaylara birçok insanın katılmasına hatta arada iktidarı eleştiren sloganların atılmasına rağmen, olaylar kontrol dışına çıkmaz ve er ya da geç protestocular dağılırdı. Müslüman Kardeşlerin liderleri, gizli servis, polis ve askeriyenin devrimi önlemek için aslında yeterli güçlerinin olduğunu tarih içinde görmüş oldular. Kriz geride kaldığı zaman baskıcı yönetim, protestoya katılan herkesi cezalandıracaktı. Müslüman Kardeşlerin baskıya alışmaları hiçbir zaman mümkün olmadı, bütün protestoları insan kaynaklı ciddi hasarlar getirdi ve onların yıllar öncesine gitmelerine (gerilemelerine) neden oldu. Huzursuzluğun büyüklüğü göz önünde bulundurulduğunda rejimin baskısının daha da sert olacağı tahmin edilebiliyordu. Ayrıca, protesto eylemlerine katıldıktan sonra Hareket’in, rejimin temsilcileriyle gizli

605

Mariz Tadros, The Muslim Brotherhood in Contemporary Egypt: Democracy Redefined or Confined?, s.38

606

Jack Shenker, “Egypt’s Rulers Tighten Grip Amid Claims of Election Fraud and İntimidation”, The Guardian, 30 November 2010, URL: http://www.guardian.co.uk/world/2010/nov/30/egypt-poll-electoral-fraud-claims, İsmail Numan Telci, Mısır Devrimi Sözlüğü, s.220-222

182

anlaşma yapmaya hazır oldukları dedikoduları duyuldu. Teşkilat’ın bazı temsilcileri ile gizli servis ve askeriye arasında bir pazarlığın söz konusu olduğu, gizli bir anlaşma yapıldığı iddia edildi. Mesela, Müslüman Kardeşler karşıtları, 1 Şubat 2011’de Mısır Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve gizli servisin başı olan Ömer Süleyman ile Teşkilat’ın temsilcileri arasında gerçekleşen buluşmayı hatırlatmaktadırlar. İddiaya göre, bu görüşme sırasında karşılıklı bir alışveriş söz konusu idi ve sonucunda da Müslüman Kardeşler, üyelerini Tahrir’den geri çekecek, karşılığında da cumhurbaşkanı adayları olacak olan Hayrat el- Şater’in de dahil olduğu liderleri özgür kalacaktı.607 Gerçekten böyle “gizli bir anlaşma”nın yapılıp yapılmadığı ile ilgili soru işaretleri kafaları meşgul etmektedir. Müslüman Kardeşlerin resmi temsilcileri bunu reddetmekte fakat Teşkilat’ın yüksek mevkili üyelerinin en az ikisi görevlerini bıraktıktan sonra Ömer Süleyman ile yapılan görüşmeyi ve anlaşmanın gerçekleştiğini doğrulamaktadır. Ömer Süleyman ile görüşme 6 Şubat’ta Müslüman Kardeşlerin temsilcileri ve diğer muhalefet temsilcileri ile birlikte gerçekleşti. Temsilcilerin, olağanüstü halin iptal edilmesi, ulusal geçiş hükûmetinin kurulması, adil seçimlerin yapılması gibi istekleri vardı.608 Ancak bu anlaşmalardan toplu kapitülasyon rejimini isteyen, daha radikal olan muhalefet tarafının katılanları sorumlu tutuldu.

Ocak-Şubat 2011’de kriz günlerinde, Müslüman Kardeşlerin yönetiminin davranışlarını değerlendirirken pragmatistliklerine ve temkinli davranmalarına dikkat etmek gerekir. Müslüman Kardeşler risk almaya hazır değildi. Devrim olayları, Müslüman Kardeşlerin kadim pragmatist nesli ile daha devrimci ve idealist gençlik arasında kopmalara neden oldu. Müslüman Kardeşlerin bazı üyelerinin fikirlerine göre, Teşkilat’ın liderleri ile Mısır hükûmetinin temsilcileri arasında gizli anlaşma yapılması ve Müslüman Kardeşlere yönelik bir pazarlığın söz konu olması gibi nedenlerle Teşkilat’ın saflarında kopmalar olacaktır.

Ancak, Mübarek devrilmiş olsa bile askeriye, devlet sisteminin temelini oluşturmaya devam edecek ve bir sonraki dönüşümün askeriyenin de dahil olduğu bir sistem içerisinde gerçekleşecek olması, Müslüman Kardeşler ve diğer birçok muhalefet için bilinen bir gerçekti. Devrim süreçlerindeki kilit soru, “var olan sistemi yıkmak mı,

607

Wael Eskandar, “Brothers and Officers: A History of Pacts”, 25 January 2013,

http://www.jadaliyya.com/pages/index/9765/brothers-and-officers_a-history-of-pacts (14 Ağustos 2015)

608

183

yoksa rejimin temsilcileri ile uzlaştırıcı çözümler bulmak mı” olmuştur. Muhalefetin pragmatik kısmı, rejimin temsilcileri ile konuşmaya hazırdı, radikal devrimci kısmı ise sistemin tamamen yıkılmasını talep ediyordu.

Mübarek’in 11 Şubat’ta istifası protestocuları memnun etti. Silahlı Kuvvetler Yüksek Konseyi, Mübarek’in elinden iktidarı alıp demokratik seçime geçişini sağlamalıydı. Öyle ki, yönetici sınıfın temeli olan ordu, özellikle de büyük şehirlerde binlerce protestocu varken kamu siyasi oyuncusu olarak hareket etmeye ve kendi üzerine aşırı güç almaya hazır değildi. Ortaya çıkan bu yeni durum karşısında ordu, elit kesimler ve kitleler tarafından kabul edilebilecek yeni bir Nasır ileri süremedi. Protestocular demokratik bir oluşum talep ettiler ve politika sisteminin yeniden yapılandırılması için ayaklandılar. Ordunun en fazla yapabildiği 25 Ocak-11 Şubat tarihlerinde kitlesel ayaklanma sırasında protestocuların kanını dökmeden, ordu kurumunun gayrimeşrulaştırılmasına izin vermemek oldu. 1978-1979 yılında İran’da Şah’ın rejimini korurken protestoculara ateş açılmıştı. Mısır ordusunun, İran’da yapılan bu hatayı burada tekrar etmediklerini söyleyebiliriz. Hiç şüphe yok ki ordu, Tahrir Meydanı’nı boşaltmak ve en kısa zamanda protestocuları dağıtmak için gerekli olan bütün imkânları kullanacaktı.609 Ordunun şiddet hareketinden uzak durması ve bu olaylara bir değişim şekli olarak bakmamasına rağmen, bunun ileri görüşlü bir karar olduğu daha sonra anlaşıldı. Altı ay sonra İçişleri Bakanı Habib el Adli ve Hüsnü Mübarek protestoları kanlı bitirdikleri için tutuklandılar ve yargılandılar.610 Silahlı Kuvvetler Yüksek Konseyi, devlet yönetimini uygulamaya başladı. Ordu, şubat ayı boyunca toplum nazarındaki konumlarını sarsacak herhangi bir davranıştan kaçınarak bir kez bile güvensizlik sergilemedi.611 Silahlı Kuvvetler Yüksek Konseyi, ülke yönetimini geçici olarak ellerine alıp topluma özgürlük verilmesi (basın özgürlüğü vb.), demokratik seçimler yapılması taleplerini görmezden gelemezdi. Ancak, ordudaki rollerini kısıtlayacak bir tehdit ortaya çıkarsa siyasi sistemin yeniden yapılanmasına karşı gelmeye hazırdı.

609

Veysel Ayhan, Nazlı Ayhan Algan, “Mısır Devrimi ve Mübarek: Bir Diktatörün Sonu”, s.10-12

610

Halil İbrahim Canbegi, Mısır’da Müslüman Kardeşler Cemiyeti, s.166

611

Hazem Kandil, “Mısır’da İki Devrim Arasında Ordu ve 30 Haziran 2013’ün Tahlili”, Ortadoğu: Direniş,

184

Bir sonraki politik adım, Mısır Anayasası’nın değişmesiyle ilgiliydi. Bunun için Silahlı Kuvvetler Yüksek Konseyi, 15 Şubat’ta sekiz üyeden oluşan özel bir komiteyi anayasa referandumu için görevlendirdi. 612

18 Şubat’ta, uzun süre Katar’da yaşayan ve Müslüman Kardeşlerin manevi akıl hocalarından biri olan Mısır kökenli ünlü ilahiyatçı Yusuf el Karadavi Kahire’ye613 geldi. Tahrir Meydanı’nda hutbe veren Karadavi, Mübarek’in gitmiş olmasına rağmen devrimin henüz bitmediğini söyledi. Ordu, el Karadavi’nin gelişini ve Tahrir Meydanı’nda toplanan on binlerce insanın önünde konuşma yapmasını engellemese de fakat bu konuşmayı televizyonda yayınlamadı.614 Öyle ki, ordunun burada Müslüman Kardeşlere haklarını vermeye ve ülke siyasi hayatında tam olarak yer almalarına müsaede etmeye hazır gibiydi. Tabiki bu durum, askeri yönetimin siyasal İslam’a karşı