• Sonuç bulunamadı

Cemal Abdün Nasır ve Hür Subaylar Darbesi

BÖLÜM 3: MÜSLÜMAN KARDEŞLER HAREKETİ VE YAPISI

3.9 Cemal Abdün Nasır ve Hür Subaylar Darbesi

El-Benna’nın sahip olduğu kabiliyeti, karizması ve Müslüman Kardeşler arasında sahip olduğu itibarı, onun otoriter bir lider olduğu veya kendisinin başkanı olduğu bir yapı kurduğu sonucunu doğurmaktadır.304 Ama bu yargı tam olarak doğru değildir çünkü eğer böyle olsaydı el-Benna’nın ölümünden sonra Teşkilat dağılırdı fakat bu gerçekleşmemiştir. Müslüman Kardeşlerin temelinde, zor şartlarda bile esnek adaptasyon yeteneği hakimdir. Teşkilat’ta en önemli rolü, Kurucu Meclis oynamalıdır. Genel Yönetim Bürosu’nun tüzüğüne göre, her yıl düzenli olarak yapılan Kurucu Meclis toplantısında üyelerin listesinin şekillenmesi gerekmektedir. Akıl hocası adayını Genel Yönetim Bürosu seçmeli ve Kurucu Meclis tarafından kabul edilmelidir. Genel Yönetim Bürosu üyeleri, akıl hocasının sahip olduğu özelliklerin aynısına sahip olmalı ve Kurucu Meclis tarafından yapılan gizli oylama ile seçilmelidir. Kurucu Meclis, genel sekreteri Genel Yönetim Bürosu üyeleri arasından seçmekte ve genel sekreter sonra da Kahire’deki merkezin yöneticisi olmaktadır. Genel sekreter; akıl hocası, Genel Yönetim Bürosu ve Kurucu Meclis de olmak üzere, üç yönetim organının faaliyetlerinin koordine görevini yapmaktadır. Böylece düzenli bir yönetimi, yetki dağılımı, kolektif yönetim merkezi, 150 kişiden oluşan Kurucu toplantısı ve Grup Yönetim Merkezi olan bu yapıyla, 12 kişiden oluşan Genel Yönetim Bürosu arasında bir denge oluşturulmuştur. Yasaklanma korkusuyla veya yasal olmayan şartlarda, Müslüman Kardeşler Teşkilatı, yönetim organlarının kurucularını, Müslüman Kardeşlerin hepsinin katılımıyla gerçekleşen bir seçim sonucunda belirlemek mümkün değildir. 1950 ve 60’lı yıllarda

303 “Almasr alyoum tahavur aldaeye alhabeb ali cifri bagde 7 senavat men alebad an masr”, http://today.almasryalyoum.com/article2.aspx?ArticleID=227590, (05 Şubat 2016)

304

96

Teşkilat’ın yönetimi kolektiftir. 1970’li yıllarda ise Genel Seçim Bürosu’nun rolü artmıştır.305

El-Benna’nın ölümünden sonra,306 Hareket’in iç yönetiminde liderlik için verilen fraksiyonel savaş şiddetlenmiştir. Anlaşmazlıkların temel nedeni, Salih el-Aşmavi, Muhammed Fargali’nin üyesi olduğu el-Cihaz el Hass kurumunun yöneticileri olan radikallerle, Abdulhekim Abidin, Hüseyin Kemaleddin, Ahmet Hasan el-Bakuri adlı kişilerden oluşan Ilımlı Kanat veya Islahatçı Kanat arasında uzamasıdır. Akıl hocası makamı için en olası aday olarak fiilen Müslüman Kardeşlerin faaliyetlerinin kontrolünü eline alan el-Benna’nın dava arkadaşı olan Salih Aşmavi düşünülmüştür. Ancak 1951 yılında yapılan iç seçimleri el-Benna’nın hukuki işlerde özel danışmanı olan Hasan el-Hudaybi kazanmıştır.307 Hudaybi, el-Benna’dan 15 yaş küçüktür, 1891 yılında doğmuş ve hukuk eğitimi almıştır. Hudaybi, on yıldan fazla bir süre Mısır’ın yargı sisteminde çalışmıştır. Hasan el-Benna ve Hudaybi 1943 yılında Kahire’de tanıştı ve Müslüman Kardeşlerin lideri olan el-Benna ile görüşmesinden sonra Teşkilat’a katılma kararı almıştır. Bundan sonra yakın arkadaş olmuşlardır. 1950 yılında Hudaybi yargıdaki görevini bırakarak kendini Müslüman Kardeşlere vakfetmiştir. Hasan el-Hudaybi 1940’lı yılların sonunda Teşkilat’a katılan ılımlı genç üyelerinin dikkatini çekmeyi başarmıştır. Bu üyelerin çoğunu genellikle burjuva çevresindeki gençler oluşturmaktadır. Hudaybi, Müslüman Kardeşleri, Kraliyet Sarayı hatta İngilizler gibi birbirleriyle rekabette olan gruplarla bile uzlaştırıcı bir figür olmayı başarmıştır.308 Öyle ki tecrübeli yargı adamı Müslüman Kardeşlerin hükûmet gözünde kaybettiği imajı yeniden düzeltebilmiştir. Bununla beraber, Hudaybi, el-Benna’ya hiç benzememektedir. Akıl hocası görevine gelen ve yeni vazifesini yapmaya başlayan Hudaybi, Teşkilat’ın üyelerine kendisini el-Benna ile kıyaslamamaları noktasında uyarmıştır. Hudaybi biraz sessiz, serinkanlı bir kişiydi ve el-Benna’nın sahip olduğu karizma kendisinde yoktur. Hudaybi ölçülü biri olduğunu ve her türlü radikalizme düşman olduğunu defalarca

305

Richard P. Mitchell, Society of the Muslim Brothers, s.301-306

306 İhvan’ın Genel Rehberleri: 1) Hasan el-Benna (1928-1949), 2) Hasan Hudaybi (1949-1973), 3) Ömer el-Tilmisani (1973-1986), 4) Muhammed Hamid Ebu’n-Nasr (1986-1996), 5) Mustafa Meşhur (1996-2002), 6) Memun Hudaybi (2002-2004), 7) Muhammed Mehdi Akif (2004-2010), 8) Dr. Muhammed Bedii (2010- ), bk. Hayrettin Karaman, İslami Hareket Öncüleri, s.279

307

Richard P. Mitchell, Society of the Muslim Brothers, s.287-294

308

Barbara, Zollner, The Muslim Brotherhood: Hasan Al-Hudaybi and Ideology, Taylor & Francis, NY, 2009, s.20-21

97

söylemiştir. Kendisine emanet edilen liderlik vasıflarını tam olarak kimse yerine getiremeyecek ve bunu hiç kimse de yapamayacaktır.309

Yeni akıl hocası seçimlerinde, bazı iç çekişmeler yaşansa da Hareket’in yeni başkanı seçilerek baş ideolog ve kurucu olan el-Benna’nın ölümünden sonra da Hareket hayati faaliyetlerine devam etmiştir. El-Hudaybi, el-Benna gibi karizmatik bir lider olmasa da kısa bir süre içinde Kraliyet Sarayı ile ilişkileri normale döndürmüştür. Ayrıca bunun yanında, her geçen gün daha da güçlenen Cemal Abdün Nasır’ın310 başında olduğu ve daha sonra “Hür Subaylar” adını alan bir grupla da ilişkilerini güçlendirmiştir. İslam hareketi, ülkedeki toplumsal ve siyasi etkisini devam ettirmesinden dolayı, ülkenin hayati birimini oluşturan askerler de seve seve Müslüman Kardeşlerle olan irtibatlarını sürdürmüşlerdir. İngiliz sömürge yönetimine yakınlıklarıyla tanınan yurtsever subaylar, diğer politik güçlerle karşılaştırıldığında, iktidarı ele geçirmek isteyenler arasında, fiilen tek potansiyel gücün Müslüman Kardeşler olabileceğini düşünmüşlerdir. Devrim olayları arifesinde Hudaybi, Müslüman Kardeşlerin üyelerine, askeri devrimi gerçekleştirmelerine engel olmayacağını ve Süveyş Kanalı’ndaki İngilizlerin olaylara karışması hâlinde, “Hür Subaylar”la iş birliğini yapmalarını emrettiğini söylediğini aktarmışlardır.311

Müslüman Kardeşler312 ile Hür Subaylar313 arasında Müslüman Kardeşleri, devrimi desteklemeye mecbur tutan gizli bir sözleşmenin yapıldığı düşünülmektedir.314 23

309

Richard P. Mitchell. Society of the Muslim Brothers, s.300

310

Arap sosyalizminin en önemli lideri olan Cemal Abdün Nasır (1918-1970) Güney Mısırlı yoksul bir ailenin çocuğu olarak İskenderiye kentinin varoşlarında doğar. Nasır yoksul bir aile içinde doğduğunu, yoksul bir adam olarak yaşayacağını ve öleceğini ilan eder, tarihe böyle geçmek ister. 1936 İngiliz-Mısır Anlaşması'nın imzalanmasından sonra 1937 yılında askeri koleje başlar, 1938 yılında mezun olur ve orduya katılır. Anlaşma öncesi alt sınıflardan bu okulda okumak mümkün değildi. 1960'lı yıllardaki Mısır siyasetine genel olarak Nasırcılık adı verilmiştir. bk. E. Zeynep Güler, Arap Milliyetçiliği: Mısır ve Nasırcılık Tahrir Meydanı’nda

Korkuyu Yenmek, s.88 311

A. Vehbi Ecer, Tarihte ve Günümüzde İhvan’ül –Müslimin Örgütü, s.36

312

Subaylar uygun ortamda geliştirecekleri darbe için o dönemde etkin olan tüm örgütlenmelere sızmışlardır. Cemal Abdün Nasır ve Enver Sedat gibi Mısır siyasi tarihinin önemli figürleri olacak subaylar da Müslüman Kardeşler Cemiyeti’ne katılmışlardır. bk. Afaf Lutfi Al-Sayyid Marsot, A History of Egypt From Arab Conquest to the

Present, Cambridge University Press, 2007, s.127, Sam Witte, Gamal Abdel Nasser, NY, Rosen Publishing

Group, 2004, s.31

313

1936 İngiliz-Mısır Anlaşması'yla alt sınıflardan öğrenci alınmasıyla subaylık sınıfında seçkin tabakanın tesiri kırılmıştır. Yeni bir sınıf teşkil eden bu subaylar mezuniyetleri sonrasında Mısır milliyetçiliği etrafında birleşmişlerdir. Oluşturdukları gruba “ed- Dubbatu’l-Ahrar” yani “Hür Subaylar Örgütü” ismini vermişlerdir. bk. Halil İbrahim Canbegi, Mısır'da Müslüman Kardeşler Cemiyeti, s.127, E. Zeynep Güler, Arap Milliyetçiliği:

Mısır ve Nasırcılık Tahrir Meydanı’nda Korkuyu Yenmek, s.84-87, Said K. Aburish, Nasser, The Last Arab, Thomass Dunne Books, NY, 2004, s.28

98

Temmuz 1952’de kansız bir darbe315 ile monarşi yıkılmıştır.316 200 subay317 ve 3000 asker, Kahire’deki devlet kurumlarını ve İskenderiye’deki Kral Birinci Faruk ve ailesinin bulunduğu yazlık konağını ele geçirme sürecinde hemen hemen hiçbir direnişle karşılaşmamışlardır. Mısır nüfusunun çoğunluğu, bu olayı coşkuyla karşılayıp İngilizlere bağlı ve gayri ahlaki bir hayat tarzına sahip olan ve Mısır halkı tarafından desteklenmeyen kralın görevden alınmasını alkışlamıştır.318

Müslüman Kardeşlerin bu desteği, 23 Temmuz 1952 tarihli devrimden sonra askerlere, mevkilerini güçlendirmeye yardım etmiştir. Yeni hükûmet, çoğu Müslüman Kardeşlerin üyelerinden oluşan 900’den fazla tutuklunun affa uğramalarına karar verip onları serbest bırakmıştır. Müslüman Kardeşlerin akıl hocası olan Hasan El-Hudaybi ile “Devrimci Komuta Konseyi”nin temsilcisi olan Nasır arasında, Temmuz Devrimi’nden sonraki ilk görüşmede El-Hudaybi, “Hür Subaylar”ın politikalarını, Kur’an’a uygun bir şekilde gerçekleştirmelerini ve “Devrimci Komuta Konseyi”nin temel politika sorularını, incelemesi için kendisine verilmesini istemiştir. Eylül 1952’de Vakıflar Bakanlığı görevi, Teşkilat’ın üyelerinden birisine verilmiştir. Bütün politika yapan partileri yasaklayan, 16 Ocak 1953 tarihli karar, siyasi parti olmadığı için Müslüman Kardeşlere hiç dokunmamıştır. “Hür Subaylar” bundan sonra, popüler İslâm teşkilatını hesaba almak zorunda kalmışlardır. Ayrıca, Müslüman Kardeşlerin üyeleri ile alâkalı bütün davalar, yeniden ele alınıp Teşkilat’ın yüzlerce üyesi serbest bırakılmıştır.319

Müslüman Kardeşler ile “Hür Subaylar” arasında ilişkilerin iyi gittiği kısa dönemde; Hasan el-Benna’nın itibarı iade edilmiştir. Şubat 1953’te el-Benna’nın ölümünün 4.

314

Seyyid Kutup, Hayatı, Fikirleri, Eserleri, haz. H. Kamil Yılmaz, Hikmet Yayınları, İstanbul, 1980, s.83, E. Zeynep Güler, Arap Milliyetçiliği: Mısır ve Nasırcılık Tahrir Meydanı’nda Korkuyu Yenmek, s.89

315 Darbeyi bölgedeki İngiliz aristokrasisinden rahatsız olan ABD’nin desteklediği ifade edilir. bk. Jon Kimche,

Seven Fallen Pillars, NY, Praeger, 1953, p.421-422, Yevgeni Primakov, Rusların Gözüyle Ortadoğu, çev.

Olga Tezcan, Timaş Yayınları, İstanbul, 2009, s.70-71, Adid Davisa, Arap Milliyetçiliği, Zaferden

Umutsuzluğa, çev. Lütfi Yalçın, Litaratür Yayıncılık, İstanbul, 2004, s.122 316

Halil İbrahim Canbegi, Mısır'da Müslüman Kardeşler Cemiyeti, s.128, Richard P. Mitchell. Society of the

Muslim Brothers, s.301-306 317

Bu darbede alt rütbeli subaylar en kalabalık grubu oluşturmuşlardır, bu yüzden “ Albaylar” hareketi olarak da isimlendirilmiştir. bk. E. Zeynep Güler, Arap Milliyetçiliği: Mısır ve Nasırcılık Tahrir Meydanı’nda

Korkuyu Yenmek, s.93 318

A. Vehbi Ecer, Tarihte ve Günümüzde İhvan’ül –Müslimin Örgütü, s.37-38, Richard P. Mitchell, Society of

the Muslim Brothers, s.301-306, E. Zeynep Güler, Arap Milliyetçiliği: Mısır ve Nasırcılık Tahrir Meydanı’nda Korkuyu Yenmek, s.88-92, Susan Muaddi Darraj, Modern World Leaders, New York: Chelsea

House Publishers, 2007, s.40

319

99

yıldönümü, devlet düzeyinde törenle kutlanmıştır. Kasım 1953’te Kahire’de Müslüman Kardeşlerin ilk akıl hocası olan Hasan el-Benna’yı öldürmekle suçlananlar, mahkum edilmiştir.320

Fakat sonrasında “Hür Subaylar” tarafından desteklenen Arap milliyetçiliği ideolojisi Müslüman Kardeşlerin isteklerine karşı çıkmaya başlamıştır. Müslüman Kardeşler, Kur'an ve Sünnet’e uyan İslam kuralları, inanan veya inanmayan kesimler arasında eşitliği kurmayı, inanmayanların haklarını getirmeyi, yeni anayasayı kabul etmeyi; dîn, sosyal ve kültür merkezlerine dönüştürülecek olan camiler ve diğer dîn kurumlarının sayısını çoğaltmayı; ahlaksız filmlerin, dansların, dergilerin vs. yasaklanmasını istemiştir.321 Ocak 1953 tarihinde Müslüman Kardeşler, bütün kuralları çıkarmadan önce irdeleyecek ve kabul edecek olan özel komitenin kurulmasını ve Mısır’da İslâm Devleti'nin kurulması için referandum yapılmasını teklif etmiştir. Büyük ihtimalle Müslüman Kardeşler Teşkilatı tarafından dayatılan çizgiyi takip etmek istemeyen askerler, talep edilen inisiyatifleri tek tek reddetmiştir.

Teşkilat’ın liderleri, Cemal Abdün Nasır’ın isteğine göre, Mısır’ın egemen politika gücü olacak olan ve devrim komutanlığı tarafından kurulan “Kurtuluş Örgütü”ne katılmayı reddettikten sonra, çatışmaların yeni dönemi başlamıştır. Müslüman Kardeşlerin bu örgüte katılması, kendi bağımsızlığından vazgeçme anlamına gelmektedir.322 Teşkilat’ın bağımsızlığını tehlikeye düşüren durumlarda, hükûmet ile iş birliğinden kaçma stratejisini takip etmeye devam ederek Müslüman Kardeşler, yeni hükûmeti sert bir şekilde eleştirmeye başlamıştır. “Askeri diktatörlük”e karşı “anayasa” ve “demokratik yenilenme” yani burjuva parlamentarizmi uğruna çağrılar, Müslüman Kardeşlerin konuşmalarında daha sık duyulmaya başlanmıştır. Temmuz 1954 tarihinde Mısır Hükûmeti, İngiltere’nin askerlerinin, Süveyş Kanalı’ndan çıkmasını sağlayan sözleşmenin parafe edilmesini başarabildiğinde, Hasan El-Hudaybi, Mısır’ın çıkarlarına ters olan bu sözleşmeyi imzaladığı için, mevcut hükûmeti suçlayıp Müslüman Kardeşler adına bu sözleşmeyi reddetmiştir.323 Fiilen Müslüman Kardeşler ikinci defa İngiltere ile

320

Richard P. Mitchell. Society of the Muslim Brothers, s.301-306

321

Seyyid Kutup, Hayatı, Fikirleri, Eserleri, s.86-87

322

Barbara, Zollner, The Muslim Brotherhood: Hasan Al-Hudaybi and Ideology, s.31

323

E. Zeynep Güler, Arap Milliyetçiliği: Mısır ve Nasırcılık Tahrir Meydanı’nda Korkuyu Yenmek, s.78, Richard P. Mitchell, Society of the Muslim Brothers, s.307-315

100

Mısır arasında gerçekleşen görüşmeleri ve o görüşmelerin sonucunda imzalanan sözleşmeleri reddedip hükûmet ile anlaşmazlıklara yol açmışlardır.

26 Ekim 1954 tarihinde Cemal Abdün Nasır’a, Mısırlılara hitaben yaptığı konuşma sırasında suikast yapılmıştır. 23 Temmuz Devrimi’nin liderlerinden birisini yok etme girişiminin, kimin tarafından yapıldığı, Müslüman Kardeşlerin yöneticilerinin bundan haberdar olup olmadığı ve bu planı kabul edip etmediği ile ilgili tek bir fikir dahi bulunmamaktadır.324

Görgü tanıkları Cemal Abdün Nasır’a yapılan suikastı farklı anlatmaktadır. Nasır’ı destekleyen yazılara göre Nasır, cesaret ve mertlik göstererek kendisine ateş edildiğinde bile konuşmasına devam etmiştir. Şüphecilere göre suikast, Nasır tarafından organize edilen bir temsil veya oyundur. Nasır’ın nispeten yakından ateş edilmesine rağmen vurulmaması, ciddi şekilde kuşkulara sebebiyet vermiştir. Her bir şekilde Müslüman Kardeşler Nasır’a yapılan suikast ile suçlanıp tamamen yasaklanmıştır. Mısır’da Müslüman Kardeşlerin üyeleri arasında tutuklamalar başlamıştır.325 El-Hudaybi ve Müslüman Kardeşlerin bazı liderleri hapse atılmıştır. Üyelerin birçoğu Mısır’dan ayrılmak zorunda kalmıştır. Teşkilat’ın bütün finans kaynağı dondurulmuştur. Fiilen teşkilat tek örgütsel kurum olmaktan çıkmıştır.326

Nasır’ın Müslüman Kardeşlere karşı savaşı, günümüzde seküler Arap milliyetçiliğin, siyasal İslam’a karşı savaşı olarak algılanmaktadır. Fakat bu yaklaşım sadece bir dereceye kadar doğrudur. Nasır, İslâm’ın, Mısır’ın özdeşliğinin önemli bir parçası olduğunu ve dinin toplum hayatında büyük öneme sahip olduğunu düşünerek hiçbir zaman ateist düşüncelere katılanlardan birisi olmamıştır. 1953-1954 yıllarında

324 Seyyid Kutup, Hayatı, Fikirleri, Eserleri, s.91, Carrie Rozefski Wickham, The Muslim Brotherhood: Evolution

of an Islamist Movement, s.27 325

Suikast olayından sonra Nasır, İhvan-ı Müslimin Teşkilatı'nın bütün mensuplarını tutuklatmak için harekete geçti ve birkaç hafta içinde pek çok kişi gözaltına alındı. İhtilale ve memleket menfeatlerine karşı gelenleri cezalandırmak için kurulan İhtilal Mahkemesi, Teşkilat’ın ileri gelen yedi üyesini ölüme mahkum etti. Bazı İslam devletlerinin araya girmesi üzerine sadece başkan Hasan el-Hudeybi’nin cezası müebbete çevrilirken Teşkilat’ın Abdulkadir Udeh, Mahmut Abdullatif, Şeyh Muhammed Fargal, Yusuf Tal’at, ve İbrahim Tayyib gibi önde gelen adamları idam edildi. (9 Aralık 1954) Hapishanelerde kalanların çoğu ise hiç kimsenin dikkatini çekmeden birer birer öldüler. Nasır böylece İhvan-ı Müslimin engelini de aştı ve şahsi otoriteye dayalı diktatörlüğü kurma yolunda önemli bir adım attı. Bu hadiseler İhvan’ın radikalleşmesine ve yer altına inmesine neden oldu. bk. Davut Dursun, Cemal Abdülnasır, DİA, c.7, İstanbul, 1993, s.298

326

Muhammed Servi, İhvan-ı Müslimin, Zindan Hatıraları, terc. Mustafa Demir, Dua Yayıncılık, İstanbul, 2014, s.91-92, Seyyid Kutup, Hayatı, Fikirleri, Eserleri, s.92-93, Fatmanur Altun, Seyyid Kutup, İlke Yayıncılık, 4. Baskı, İstanbul, 2005, s.77-80

101

Müslüman Kardeşler ile anlaşmazlık çıktığında Nasır, Mekke’ye hac ziyareti yapmıştır.1957-1958 yıllarında, hükûmetin İslamcılar ile ilgili politikası yavaş yavaş yumuşamıştır. Süveyş Kanalı'ndan ve İngiltere’nin askerleri Mısır’dan çıktıktan sonra, Nasır’ın durumu iyileşip Müslüman Kardeşlerin liderleri dahil, eski düşmanlarının affedilmesine karar vermiştir.327