• Sonuç bulunamadı

Müze, Müze Eğitimi ve Müze Eğitimcisi

Tarihsel bir müze tanımlaması pek çok kaynağa göre, eski Yunan mitlerine dayandırılmaktadır. Onur‟a (2012, s. 20) göre, “müze (museum) sözcüğü ilham perilerinin (Muses) düĢünme yeri ya da tapınağı anlamındaki Yunanca „mouseion‟ sözcüğünden türemiĢtir. Romalılar sözcüğü felsefi tartıĢma yerlerini belirtmek için kullandılar.” Erhat (1999)‟a göre; „Mousa‟ Yunancada akıl, düĢünce ve yaratıcılık gücü kavramlarını içeren „men‟ kökünden gelmektedir. Ġlham perileri olarak adlandırılan Musaların, müze sözcüğüne esin kaynağı olduğu sanılmaktadır. Karadeniz (2010)‟den öğrendiğimize göre „müze‟ sözcüğünün temeli olan Latince „museum‟ ve Yunanca „mouseion‟ sözcüklerinin pek çok anlamı vardır. Bunların en bilineni olan „mouseion‟ Yunan mitolojisinde ilham perileri olarak bilinen ve „Musa‟ adı verilen tanrıçalara adanan tapınaktır.

Onur (2009), Uluslararası Müzeler Konseyi (ICOM) tarafından yapılmıĢ olan bir tanım da müzelerin kültürel değer taĢıyan unsurları korumak, incelemek, değerlendirmek, sergilemek için kamu yararını gözeten kuruluĢlardır demektedir. Günümüzde müze sözcüğüne çok daha farklı tanımlar yapılmaktadır. Müzeler, toplumların bilim ve sanat ürünleri ile yer altı ve yer üstü zenginliklerini sergileyen,

29

eski dönemlerde yaĢamıĢ toplumları bilim ve sanat açısından inceleyen, günümüzü ve geleceği aydınlatan, geçmiĢin daha iyi tanınmasını sağlayan kurumlardır. S. Buyurgan ve U. Buyurgan (2012, s. 68) tarafından yapılan bir baĢka müze tanımında “Müze, sanatsal, bilimsel, geleneğe ait, tarihi, teknoloji ve doğaya ait alanlarda, geçmiĢin, bugünün ve geleceğin izlerini içinde barındıran, görerek, iĢiterek, uygulama yaparak, hatta yaĢayarak öğrenmenin gerçekleĢtiği, halka açık heyecan verici öğrenme mekanlarıdır” demektedirler.

Sözen ve Tanyeli (1992, s. 169) müzeyi bize, “Sanatsal, kültürel, tarihsel ya da bilimsel ürünlerin sürekli olarak sergilenmesi amacıyla yapılan veya kendisi bu sıralanan nitelikleri nedeniyle halka açık tutulan yapı” biçiminde tanımlar. Sürekli sergileme iĢlevine hizmet eden ilk yapıların, yani ilk müze binalarının Rönesans Ġtalya‟sında ortaya çıktığını aynı kaynaktan öğreniriz. 1570‟lerde Buontalenti‟nin Floransa‟da, Uffizzi‟nin doğu kesimini müzeye çevirmiĢtir. O dönemden sonra 20. yüzyıla dek kesin sınırlarla belirlenmiĢ yan yana salonlardan oluĢan Ģemaları egemendir. Müzenin mimari açıdan ancak 1930‟larda yeni bir anlayıĢla ele alındığı söylenmektedir.

Müze Eğitimi ve Müze Eğitimcisi

Müzeler, yalnızca eserlerin saklanıp, korunduğu yerler değil, toplumun geçmiĢi ile olan duygusal bir bağ, bilgi, kültür ve beğenilerinin geliĢerek artmasını sağlayan birimlerdir. Toplumların geliĢim düzeyi ne olursa olsun artan teknolojik geliĢmeler ve küreselleĢmeyle birlikte kültür ve sanata duyulan ilgi de artmaktadır. Müzecilik konusunda da, yeni ve çağdaĢ bir anlayıĢ oluĢmaya baĢlamıĢtır. Bu süreçte, eğitimciler de okul-müze iĢbirliği ve müzede eğitim gibi konulara önem vermeye ve müzelerde eğitim birimleri açmaya baĢlamıĢlardır. Buyurgan‟a (2006) göre, geliĢmiĢ ülkelerde, özellikle ABD, Fransa, Ġngiltere ve Almanya gibi ülkelerde müzelerin bir eğitim bölümü vardır. Bu bölümlerde uzman müze eğitimcileri tarafından halka ve farklı yaĢ gruplardaki öğrencilere yönelik eğitim aktiviteleri oluĢturulur. Böylece öğrenciler müzede, müzenin sunduğu dünyayı yaĢayarak öğrenirler. Ayrıca öğrenme yalnızca müzede olmaz, gezici müzelerle, ya da borç verme hizmetleri ile de öğrencilere farklı öğrenme ortamları sunarlar. Bu bağlamda müzelerde eğitim verecek personelin ya da eğitimcilerin alanında uzman olması gerekliliği doğar. “Müzelerin eğitim hizmeti içerisinde, öğretmenleri de bilgilendirmek ve bilinçlendirmek olmalıdır. Ancak

30

ülkemizde her müzede eğitim bölümleri ve müze eğitimi uzmanları yoktur. Bu nedenle öğretmenlerin müzelerden eğitimde daha verimli faydalanabilecekleri bir eğitim- öğretimden geçmeleri önemlidir” (Buyurgan, 2006, s. 23).

Müzeleri, türleri, sayıları ve amaçları bakımından sınıflandırmak olasıdır. Türleri ne olursa olsun tüm dünyada müzelerin iĢlevleri ortaktır ve eğitime yöneliktir. Onur‟a (2012) göre müzeler kimlik duygusu geliĢtirir ve topluluk kaynaĢması sağlar ve önemli öğrenme merkezleridir. Onur (2012) tarafından her düzeydeki formal ve informal eğitime kaynak sağladığı belirtilen müzelerin, bu toplumsal ve kültürel yararları sağlayabilmeleri için iyi yönetilmeleri gerektiği belirtilmektedir.

Müzelerin eğitim veren kurumlar olması yanı sıra diğer kurumlarla da yakından iliĢkisi olduğu söylenmektedir. “Müzeler, ekonomi, hukuk sistemi, politik ortam, demografik yapı, toplumun ihtiyaçları ve algılama biçimi gibi çok sayıda ve göz ardı edilemeyecek derecede önemli dıĢ faktörlerden doğrudan etkilenen kurumların baĢında gelir” (Özkasım, 2009, s. 14).

Müzeler varlığını ister eğitim amaçlı ister koleksiyonların korunması ve sergilenmesi amaçlı sürdürsün, halka açık kuruluĢlardır. Bu nedenle, zamanla bazı değiĢiklikler olsa da en önemli görevi toplumu bilinçlendirmek olan müzeler kamuya açık, kamu kuruluĢlarıdır. ġiĢginoğlu (2012) müzelerin halkın bilgi birikimini arttırmak, geçmiĢin anlaĢılmasına yardım etmek ve sahip olunan uygarlık düzeyinin anlaĢılması açısından yararlı olduğunu belirtmiĢtir.

Müzelerin, halkın bilgi birikimini arttırması yanında kapsamlı bir eğitim sonucunda öğrencilerin yaratıcılığını arttırdığı ve zihinsel ve bedensel açıdan ilginç nesneler sunduğu da bir gerçektir. Ayrıca müzelerin, ülkelerin kültürel değerlerinin oluĢmasında da önemli katkıları olduğu söylenir. Müzelerde açılan sergiler büyük ve açık alanlar kullanılarak oluĢturulur. Sergi mekanlarında sunulan nesneler, sanat yapıtları, çoğu zaman rastgele yerleĢtirilmiĢ gibi görülebilir. Ġzleyiciye gezi sırasında yararlanması için yön verilmiĢ olsa da, insanlar önceden belirlenmiĢ sıraya ya da bilgilere bakmaksızın, dikkatlerini gözlerine çarpan Ģeye yoğunlaĢtırarak gezmekte özgür davranırlar. Bu durum Gartenhaus (2000, s. 33-34) tarafından Ģöyle açıklanır; “…müzeler yaratıcılık için mükemmel bir kıĢkırtma sağlarlar; çünkü büyük bir anlamlılıkla dolu, hem zihinsel hem bedensel açıdan çok çeĢitli yönlerden

31

yaklaĢılabilecek ilginç nesneler sunarlar. Müzeler, gidilecek yönleri önceden belirlemeden zihinleri harekete geçirebilirler”.

Sanat alanında yaratıcılığı geliĢtirmek adına müzecilik anlayıĢında köklü değiĢiklikler yaĢanmıĢ, bu değiĢiklikler Türk müzeciliğini de etkilemiĢ ve ülkemizde modern anlayıĢta müzeler oluĢturulmaya baĢlanmıĢtır. Teknolojik geliĢmesini tamamlayan ülkelerde müze çeĢitliliği yanı sıra müzelerin iĢlevi de önem kazanmayı sürdürmektedir.

Günümüzde insan, hızla değiĢen koĢullara uyabilen, kendini yenileyen, öngörülü, barıĢçıl, yenilikçi, insancıl, hoĢgörülü, toplumu ile bütünleĢmiĢ ve toplumsal bir varlık olmanın kaçınılmazlığını yadsımayan bir birey olmak durumundadır. Çağın gerektirdiği yeniliklere açık ama kendi değerlerinden kopmamıĢ, geçmiĢinin ve gelecekteki beklentilerinin farkında olan insandır. Ancak bu özellikleri koruduğunda çağdaĢlığa ve evrensel kültür değerlerine ulaĢabilecektir. Tüm bu değerlere ulaĢmak da ancak nitelikli ve çok yönlü bir eğitimle olasıdır.

Müze eğitiminin, müzenin bir bütün olarak amacını ve uzman müze personelinin çalıĢmalarını tanımladığı söylenmektedir. Müzedeki öğrenme ile okullardaki öğrenme etkinlikleri farklılıklar gösterebilmektedir. Bu nedenle müzeler öğrenci için zengin ve ĢaĢırtıcı olabilen gösterme ve sergileme yerleridir.

Görsel sanatlar eğitiminde müze eğitimi ve uygulamaları pek çok hazırlık gerektirmekte ve önemli görülmektedir. Müze eğitimi, müzeciliğin tarihi, müze türleri, amaçları ve iĢlevleri gibi pek çok teorik konu içerir. Sanat eğitiminde müzelerden yararlanmanın, müze rehberi hazırlamanın, nitelikli bir müze gezisi için ön hazırlık ve plan yapmanın özgün bir sanat eğitimi için gerekli olduğu söylenmektedir.

Buyurgan ve Mercin (2005) yaptıkları çalıĢmada müze eğitiminin kurallar, program ve yazıĢmalar, grup ve bireysel ziyaretler, müzenin tanıtılması, sergi etkinlikleri ve bu etkinliklerin değerlendirilmesi gibi konuları içerdiğini ve müzelerdeki eserlerin tarihsel, estetik ve eleĢtirel açıdan incelenmesi, müzelerdeki eser ve kalıntılardan yararlanarak ilk ve orta öğretim sanat derslerine yönelik örnek ve özgün sanatsal çalıĢmaların ders olarak planlanması gibi konuları kapsadığını belirtmiĢlerdir.

Görsel sanatlar eğitiminde çeĢitli öğrenme mekanlarının kullanılması bireye kazandırılması düĢünülen davranıĢlara ulaĢmada gerekli görülmektedir. Bu

32

mekanlardan biri olan müze, öğrenciyi kapalı alanlardan çıkararak yaĢayan bir ortam sunmakta ve onun ufkunu açarak nitelikli bir eğitime ve tarihsel bilgilere ulaĢmasına yardımcı olmakta ve öğretmenlerin de öğrenciler hakkında yanlıĢ kanılara varmalarını önlemektedir. Seidel ve Hudson (1999)‟a göre, öğretmenler, öğrencilerinin yetenekleri hakkında sabit fikirli olmamalı ve öğrencilerini değiĢik bir öğrenme ortamı içinde de değerlendirmelidirler demektedir.

Aynı yazarlar birlikte yaptıkları bir çalıĢmada; “Sınıfın dıĢında, tamamıyla farklı bir çevrede örneğin bir müzede ya da kırlarda çalıĢırken, az zeki olduklarını düĢündükleri çocukların, problem çözmede ve gerçeklikle baĢ etmede ne kadar yaratıcı, yenilikçi, hayal gücü kuvvetli ve enerjik olduğunu görünce ĢaĢkınlıklarını gözlemek mümkündür” (Seidel ve Hudson, 1999, s. 25-26) demektedirler. Böylece sınıf ortamı dıĢındaki mekanların da eğitim ortamı olmasının önemi ortaya çıkmaktadır.

Müzelerin etkin bir eğitim kurumu olması, sergileme ve koruma gibi görevlerinin yanında daha önemli görülmektedir. Özellikle sanat eğitimi alanında müze eğitmenlerinin de katılımı ile konferans ve seminerler kalıcı eğitim etkinlikleridir. Bu etkinlikler Müzeler Ġç hizmet Yönetmeliği ile de denetim altına alınmıĢtır. Uluslararası iki çalıĢma raporundaki sunuĢ yazısında Onur (1999, s. 6), müzelerin iĢlevinin bir yönetmelikle belirlendiğini söylemektedir. “Ülkemizde, Müzeler Ġç Hizmetler Yönetmeliği (1990) Madde 5/c‟de, „müzede ve müze dıĢında eğitici kurslar düzenlenir‟ denilerek müzelerin eğitim iĢlevi belirtilmektedir” demektedir. Ancak burada, müzelerimizin bu iĢlevi yerine getirecek eğitim bölümlerine ve uzman kadrolarına sahip olup olmadığı sorusu akla gelmektedir. Müzelerimizdeki görevlilerin genellikle arkeoloji, sanat tarihi, etnoloji gibi alanlarda yetiĢmiĢ kiĢiler olması gerekmektedir. Bu konuda da Onur (1999), müze eğitimcilerinin yetiĢtirilmesinin veya mevcut müzecilere eğitim formasyonu kazandırılmasının zorunlu olması gerekliliği üzerinde dururken bu konuyu, müzelerde görev yapacak eğitimci kadrolarının yetiĢtirilmesi ve çalıĢtırılması müzelerimizin en güncel ve acil sorunlarından biridir diyerek vurgulamaktadır.

Müzeler, kültürle ve insanların birikimleriyle daha yakın bağlar kurabilir. Bir müzenin gücü, tarihi yaĢatmasında gizlidir. Müzelerde insanlar, değiĢik dönem ve kültürlere ait yapıtları görebilir, keĢfedebilir ve pek çok canlı etkinliklere katılarak, müzelerin öğretim kurumu olarak eğitim sistemine katkılarının ve eğitim sisteminde oynayacağı

33

rolün önemli olduğunu kavrar. Öğretmenler, öğrencileri müzeye sınıfta verilen öğretimi daha nitelikli kılmak ve tamamlamak için götürmelidir. Bu yapılırken de müzeden eğitimcilerinden azami ölçüde yararlanması gerektiği Onur (2012, s. 168- 169), tarafından Ģöyle belirtilmektedir;

Ancak Tran müzelerin okulu tamamlayan bir kaynak olarak kullanılmasına iliĢkin araĢtırmaların genellikle öğretmen ve öğrencilerin bakıĢ açılarından yapıldığını, müzedeki etkinliklerde müzecilerin ve müze eğitimcilerinin payının ihmal edildiğini ileri sürmektedir. Tran‟a göre müze eğitimcilerinin öğretim uygulamalarını araĢtırmanın iki temeli vardır. Birincisi, müze gezileri okulun alıĢılmıĢ günlük programına bir ara vermedir ve öğrenciler için yenidir, ilgiyi ve merakı uyandıracak bir gücü vardır. Ġkincisi öğrencilerin ve öğretmenlerin öğrencinin öğrenme kazanımları üzerinde, müze gezisi öncesinde, gezi sırasında ve gezi sonrasındaki etkinlikler yoluyla önemli bir etkisi vardır.

Müze eğitimi, müzelerin etkin kullanımının gerektiği, öğrenim ve yaĢam alanı olma özelliği taĢımaktadır. Bu nedenle müze eğitiminde öğretmenin ya da eğitimcinin rolü ve müzenin eğitim alanı olarak yeniden düzenlenmesi de önem kazanmaktadır. Etike (2000), bu durumda yetiĢkin veya öğrenci her çağdaki insan için verimli bir eğitim ortamı olan müzelerin, müze pedagojisi konusunda uzman eğitimcilerin gözetiminde ve denetimli yapılması gerekliliği üzerinde durmuĢtur. Ayrıca, belli bir plan çerçevesinde yapılmıĢ olan öğretim programları ile bağlantılı olarak yürütülmesi gereken eğitim süreci, tüm duyu organları ile iĢe katılmalı, yapılacak gözlem ve incelemeler, öğretmenlerin hazırlayacağı bir soru listesi ile belirlenmiĢ ürünler üzerinde yoğunlaĢmıĢ olmalıdır.

Günümüzde, ülkemiz ve tüm dünyada müzeler bir eğitim kurumu olması yanında alıĢveriĢ merkezleri, sinema ve video salonları, heykel bahçeleri, kütüphaneleri, yemek salonları ile günün ilerleyen saatlerine kadar insanlara hizmet veren ve hoĢça vakit geçirmelerine yardım eden sosyal mekanlar olarak da karĢımıza çıkmaktadırlar.

Atatürk‟ün halkı sosyalleĢtirmek için kurduğu Halkevleri gibi müzeler de sosyal kurumlar olarak karĢımıza çıkmakta ve iĢlevini halkın eğitimine katkı sağlamak adına sürdürmektedir. Bu bir anlamda eğitimin salt okullarda olamayacağı gerçeği demektir. Çeçen (2000)‟e göre de bilgisizliğe karĢı savaĢ, yalnızca okullarla kazanılamaz. Bu durum dünya deneyleri ile ortaya çıkmıĢ ve bu kez yeni arayıĢlar gündeme gelmiĢtir. Ġlköğretimin olduğu kadar yetiĢkinlerin eğitilmesi için halk eğitimine de gereksinme vardır. Bu durum, değiĢik ülkelerde görülmüĢ ve buna göre yaygın eğitim sistemleri geliĢtirilmiĢtir.

34 2.2.1.Müze Türleri

Toplumlar yüzyıllardır sanat yapıtlarını, bilim ve sanat ürünlerini biriktirmekte ve bu yapıtları sergilemek amacıyla müzeler oluĢturmaktadırlar. Buyurgan ve Mercin (2005)‟e göre, klasik çağdaĢ anlamda müze; arkeoloji, sanat, kültür, bilim ya da insanla ilgili, insanın yaĢamında olan her türlü ürünü toplayan, koruyan, sergileyen, geçmiĢ ve gelecek arasında bir köprü olabilen; eğitim, bilgilendirme ve araĢtırma olanakları sunan ve kar amacı olmayan, öğrenmeyi ve yaratıcılığı kolaylaĢtıran ve sürekliliği olan mekanlardır. Pekmezci (2008)‟ye göre müzeler, toplumların ve bireylerin görsel, kültürel, sanatsal ve moral değerler birikimine katkı sağlayabilecek okullar, müzeler, farklı disiplinlerde eğitim ve kültür merkezleri gibi kurumlardır. Toplumu oluĢturan bireylerin geçmiĢ değerleri ve sanat yapıtlarını daha iyi tanımaları, gelecek kuĢakların tam donanımlı bireyler olarak yetiĢmesi ile olasıdır. Bunun yanı sıra müzelerin ve bilim merkezlerinin hem günümüzü hem de geleceği aydınlatmak amacı taĢıyan kurumlar olduğu da bilinen bir gerçektir.

Müze türleri genellikle koleksiyonlarına, seslendikleri hedef kitlelere ve bağlı bulundukları yönetim birimlerine göre sınıflandırılmaktadır. Müzeler bilim, sanat, folklorik objeler ve antika eĢyalar gibi çok çeĢitli konularda toplanmıĢ yapıtları bir arada sunabilmektedir. Doğa tarihi, etnografya ve havacılık gibi tek bir konuyu içeren yapıtları da sergileyebilmektedirler. Bu farklılıklar da müzelerin sınıflandırılması zorunluluğunu ortaya çıkarmıĢtır. Bu sınıflandırılma S. Buyurgan (2012) ve U. Buyurgan (2012) tarafından yapılan çalıĢmada Ģöyle verilmektedir:

1. Koleksiyonlarına Göre Müzeler,

2. Bağlı Oldukları Yönetim Birimlerine Göre Müzeler, 3. Hizmet Ettikleri Bölgeye Göre Müzeler,

4. Hitap Ettikleri Kitleye Göre Müzeler,

5. Koleksiyonlarını Sergiledikleri Mekanlara Göre Müzeler (Madran‟dan aktaran S. Buyurgan ve U. Buyurgan 2012, s. 68-87),

6. ĠĢlevlerine Göre Müzeler.

Bu sınıflandırmaya göre müzeler kendi içlerinde pek çok koleksiyon barındırabilmekte ve yeniden yapılandırılabilmektedir. Ayrıca müzeler, toplumu aydınlatmak amacıyla insanın ve toplumların geçmiĢini, soyunun geliĢimini, doğa olaylarının oluĢumunu ve

35

teknolojinin geçirdiği değiĢimler gibi konularda araĢtırmalar da yapabilen bilim merkezleri olarak iĢlev görmektedir.

Müzeler, tarihin eski dönemlerinde yaĢamıĢ toplumların bilimsel ve sanatsal çalıĢmalarını da inceleyip aydınlatarak ülkelerin ulusal değerlerinin oluĢmasına önemli katkılarda bulunur. Sergilenen geçmiĢe ait yapıtlar ziyaretçilerine ayrıntılı bilgi sunar ve kalıcı öğrenme sağlar.

2.2.1.1. Koleksiyonlarına Göre Müzeler Genel Müzeler

Ġçinde birden fazla koleksiyonu barındıran ve genellikle ülkenin hemen hemen her kentinde bulunan müzeler bu tür müzelerdendir.

Arkeoloji Müzeleri

Kazılarda bulunan binlerce yıllık bir tarihin kültür belgelerini sergileyen müzelerdir. Bu müzeler arkeolojik zenginlikleri barındırır ve arkeologların yaptıkları kazılar sonucunda ortaya çıkarılan binlerce yıllık kalıntıları sergiler.

Arkeoloji Müzelerinde Neler Sergilenir? 1. Antik Çağ heykelleri, 2. Lahitler,

3. Hazineler,

4. Gayri Ġslami ve Ġslami Sikke Kabineleri, 5. Kabartmalar,

6. Yazıtlar, 7. Mezar anıtları,

8. Mezar odaları (arkeolojimuzesi.nedir 2014). Etnografya Müzeleri

Ġnsanın günlük yaĢantısını, geleneklerini, kültürünü, el ürünlerini inceleyen ve sergileyen müzelerdir. “Etnografya Müzeleri, kendi yöresi dıĢında yakın çevre kültürlerinin etnografik ürünlerini de toplayabilir. Ayrıca buna bağlı olarak bulunduğu çevre ile yakın çevresi arasında kültürel iletiĢimi sağlayabilir” (Buyurgan, 2005, s. 36).

36 Sanat Müzeleri

Sanat müzeleri, sanat eserlerini toplayan, koruyan, sergileyen ve halkın yararı için hizmet veren kuruluĢlardır. Bir sanat müzesinde resim, heykel, baskı resim, seramik gibi dallarda sanat yapıtları sergilenir.

Ulusal ve uluslararası uygarlıkların kültürel değerlerinin saklanması bu müzelerin asıl amaçlarındandır. Bu tür müzelerdeki etkinlikler, sanat eğitimi ile yakından iliĢkilidir. Sanat müzelerinde hizmet verilirken, sunum, yerleĢtirme, açıklayıcı bilgilerin olduğu kataloglar, galeri rehberi ve tur rehberi olmalıdır. “Sanat müzeleri, sanatın hangi alanına ya da alanlarına ait olursa olsun oluĢumundan bugüne yaĢayan bütün geliĢmeleri bir çatı altında gözler önüne sererler” (S. Buyurgan ve U. Buyurgan 2012, s. 72).

Sergi, konferans, sempozyum, film, öğrenciler ve yetiĢkinler için yapılacak uygulamalı çalıĢmalar, müze-okul iĢbirliği gibi programlarla iliĢkili olmalıdır. Ayrıca yoğun sanat çalıĢmaları, sanat müzesi eğitiminin önemini ortaya koyacaktır.

Sanat müzeleri barındıracağı yapıtları farklı yöntemlerle toplayabilmektedir. Bu yöntem, bağıĢ yoluyla ya da satın alınarak gerçekleĢtirilebilmektedir. Toplanan yapıtların sergilenmesi ve korunması, ayrı bir özen gerektirmektedir. Çünkü sanat müzelerindeki yapıtlar, iç ve dıĢ etkenlerle zarar görebilmektedir. Sanat müzeleri uzmanları bu zararları aslına uygun olarak onarmakla görevlidir. Ayrıca sanat müzesi görevlileri müzedeki değerli yapıtların zarar görmesini izleyicilerle kurulacak sağlıklı bir iletiĢimle engelleyebilir.

Sanat müzelerinin belgeleme yapmak gibi bir iĢlevi vardır. Bu iĢlev, diğer müze türlerinde olduğu gibi sanatçıların, bir dönemin veya bir akımın sanat yapıtlarının sistemli olarak incelenmesi, envanterlerinin çıkartılması ve sergilenmesi biçiminde olabilir. Çünkü sanat yapıtı çağına tanıklık yapar, iletiĢim aracı olma özelliği taĢır, kültürel geçmiĢi ve dönemin sanatsal özelliklerini tanıtan bir özellik taĢır.

Sanat müzelerinin bir iĢlevi de eğitimdir. Müzedeki yapıtların, müzeye gelenlere verilen değeri göstermesi açısından önemlidir. Müzede eğitim, sanatla ilgili konferanslar, açık oturumlar, film ve dia gösterileri ile atölye ve kurs çalıĢmaları düzenlenmesi yoluyla yaygın bir eğitim sağlar. Bu mekânlar ayrıca performans sanatı, konserler gibi sessel ve görsel etkinlikler için de kullanılırlar.

37 Tarih Müzeleri

Bir ülkenin toplumunu veya bir kiĢinin tarihsel geliĢimini, sistemli olarak inceleyen ve açıklayan bir müze türüdür. Tarih müzeleri, yazılı ve görsel belgeleri toplar, toplumun ve araĢtırmacıların hizmetine sunar. Bu tür müzelere ülkemizden bir örnek Anadolu Medeniyetleri Müzesi‟dir.

Doğa Tarihi ve Jeoloji Müzeleri

Bu tür müzeler bitki ve hayvan örnekleri ile fosilleri, kayaçları, jeolojik oluĢumları uluslararası genel geçerlere göre koruyan ve bilimsel araĢtırmaların hizmetine sunan, ilginç bitkileri sergileyen, konferanslar düzenleyerek halkı bilgilendiren kuruluĢlardır (doga-tarihi-muzesi/2014).

“Ġnsan, bitki, hayvan ırklarının oluĢumu ve geliĢim süreçleri, yer kabuğunun oluĢumu, mineral örnekleri, gökyüzü olayları (güneĢ sistemi, yıldızlar, gezegenler), madenler, kristaller sergilenir” (S. Buyurgan ve U. Buyurgan, 2005, s. 74).

Maden Tetkik AraĢtırma (MTA) ve TRT Müzesi bu tür müzelere bir baĢka örnektir. Bilim Müzeleri

Bilim alanındaki geliĢmelerin incelendiği müzelerdir. Ülkemizdeki önemli bilim müzelerinden biri de Feza Gürsey Bilim Merkezi‟dir.

Planetaryum

GüneĢin, yıldızların, gezegenlerin ve gökcisimlerinin aktarıcılarla gökyüzü biçimindeki kubbeli tavana aktarılan yapay görüntülerinin sergilendiği binalardır ve gezegenevi demektir.

Bir gezegenevinin baĢta gelen en büyük özelliği kubbe Ģeklinde ekranıdır. O ekran üzerine özel araçlarla yansıtılan gökyüzü, gökcisimleri ve benzeri görüntüler, uzay boĢluğundaki hareketlerin gerçekçi bir biçimde görünmesini sağlar.

Kullanılan görüntüler birçok teknolojik araç kullanılarak elde edilmektedir. Ġlk çağdaĢ yıldızevi yansıtıcısının 1923‟ta Alman Zeiss firması tarafından üretildiği belirtilmektedir. Kuzey yarımkürede yapılan ilk ve bugün aktif olan en eski gezegenevi ise Chicago'daki The Adler Planetarium & Astronomy Museum' dur. New York‟daki Hayden Yıldızevi‟nin, ortasında parlak bir ıĢık kaynağı olan kapalı bir metal kutu biçimindeki yansıtıcı yardımıyla üzerindeki deliklerden süzülerek ıĢığın

38

kubbeye vurması sonucu yıldız görüntülerini canlandırdığı bildirilmektedir. (Planetaryum, 2014).

“Planetaryumlar bağımsız olarak kurulabildikleri gibi üniversitelerin, müzelerin, bilim ve teknoloji merkezlerinin ve okulların bünyesinde de yer almaktadırlar.