• Sonuç bulunamadı

TÜRKİYE’DE KDV TEVKİFATINA TABİ İŞLEMLERDE İADE UYGULAMALARINDA YAŞANAN SORUNLAR

5.1. Müteselsil Sorumluluk Sorunu

Arapça mesuliyet olarak da adlandırılan sorumluluk kavramının sözlük anlamı; “kişinin kendi davranışlarının veya kendi yetki alanına giren herhangi bir olayın sonuçlarını üstlenmesidir”. Bu açıdan sorumluluk; “kişi ya da kurumların yaptıkları işlem ve eylemler sonunda hesap verme yükümlülükleri ve bu işlem ve eylemlerin sonuçlarına katlanma durumu” olarak ifade edilebilir.

Sorumluluk kavramı hukuk literatüründe değişik bakış açılarından ve de çeşitli hukuk dalları açısından farklı tanımlamalara konu olmuştur (Boztaş, 2009: 220).

Hukukta sorumluluk siyasi sorumluluk, cezai sorumluluk ve hukuki (mali) sorumluluk olarak üçe ayrılır. Siyasi sorumluluk idarecilerin “egemen”e karşı sorumluluğudur. Cezai sorumluluk ise ceza hukukuna ilişkin sorumluluktur. Hukuki (mali) sorumluluk ise; bir borç ilişkisinden kaynaklanan borcunu kendi isteğiyle yerine getirmeyen borçlunun bu davranışı sonunda alacaklının, devlet organları aracılığıyla alacağını elde etmesini ifade etmektedir (Kaplan, 2005: 3).

Müteselsil sorumluk kavramı VUK’nun 11/3. maddesinde hükme bağlanmasına karşın; esas olarak Borçlar Kanununun 141. maddesinde tanımlanmıştır. Müteselsil borçluluk kavramı, Borçlar Kanununda borçlular arasındaki teselsül ilişkisi ile alacaklılar arasında ki teselsül ilişkisinde yerini bulmaktadır. Hukuki anlamda müteselsil borç; alacaklının birden çok borçlunun her birinden borcun tamamının ifasını isteyebileceği ve borcun tamamı ifa edilinceye kadar borçluların tamamının sorumlu olduğu borç ilişkisidir. Başka bir deyişle birden çok borçludan her birinin alacaklıya karşı borcun tamamından şahsen sorumlu olduğu ve içlerinden yalnız birinin borcu ifa etmesiyle diğerlerinin de borçtan kurtulduğu borca, müteselsil borç denilmektedir (Tutulmaz, 2004: 11).

130

1 Mayıs 2012 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 117 Nolu KDV Genel Tebliği’nde müteselsil Sorumlulukla ilgili; “Tevkifata tabi alımları dolayısıyla KDV tevkifatı uygulayan mükellefler, tevkifat tutarını beyan edip ödemiş olmaları şartıyla, tevkif edilen vergi ile sınırlı olmak üzere bu işlemlerle ilgili olarak önceki safhalarda ortaya çıkan verginin Hazineye intikal etmemiş olması nedeniyle müteselsil sorumluluk uygulaması ile muhatap tutulmayacaklardır.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.

Özel hukuktan farklı olarak Vergi hukukunda teselsül yalnızca kanundan doğmaktadır. Bir başka deyişle, vergi hukukunda sözleşme ya da kişisel beyana dayalı olarak teselsül doğmaz. Çünkü burada teselsül esas olarak vergi borcuna ilişkindir. Ancak, bazen birden fazla mükellef veya mükellefle vergi sorumlusu ya da birden fazla vergi sorumlusu vergi idaresine karşı vergilendirmeye ilişkin ödevler nedeniyle müteselsilen sorumlu tutulabilirler (Aydın, 2010: 22).

Vergi borcunda teselsül yalnız verginin ödenmesi açısından değil, vergi borcuna ilişkin tüm işlemleri de kapsar. Her müteselsil vergi borçlusu, verginin tahakkuku ile ilgili beyanname ve bilgi verme gibi bütün şekli ödevleri yapmak zorundadır. Müteselsil sorumluluğun kapsamı, ödenmesi gereken vergi aslı ve buna bağlı gecikme faizi ve zamlarıyla ilgilidir (Tutulmaz, 2004: 42,44).

VUK m.11’de ki “ mal alım ve satımı ve hizmet ifası dolayısıyla vergi kesintisi yapmak ve vergi dairesine yatırmak zorunda olanların, bu yükümlülükleri yerine getirmemeleri halinde verginin ödenmesinde, alım satıma taraf olanlar, hizmetten yararlananlar ve aralarında doğrudan veya hısımlık nedeniyle ya da sermaye, organizasyon veya yönetimine katılmak veya menfaat sağlamak suretiyle dolaylı olarak ilişkide bulunduğu tespit olunanlar müteselsilen sorumludurlar” hükmü ile vergi sorumlusu sıfatıyla vergi tevkif etmek zorunda olanlar ile sorumluluğun doğmasına neden olan olaya taraf olanlar, yani mükellefler arasında verginin ödenmesinde müteselsil sorumluluk öngörülmüştür (Aydın, 2010: 25).

131

KDV’de müteselsil sorumluluk uygulaması 84 seri no’lu KDV Genel Tebliğinin III. Bölümünde düzenlenmişse de 26.04.2014 tarih ve 28983 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren KDV Genel Uygulama Tebliğinde geniş olarak yer bulmuştur.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 11. maddesinde, mal alım ve satımı ve hizmet ifası dolayısıyla vergi kesintisi yapmak ve vergi dairesine yatırmak zorunda olanların, bu yükümlülükleri yerine getirmemeleri halinde verginin ödenmesinden, alım satıma taraf olanlar, hizmetten yararlananlar ve aralarında doğrudan veya hısımlık nedeniyle ya da sermaye, organizasyon veya yönetimine katılmak veya menfaat sağlamak suretiyle dolaylı olarak ilişkide bulunduğu tespit olunanlar müteselsilen sorumludurlar hükmü yer almaktadır. Buna göre, mal teslimlerinde alım-satıma taraf olanlar, hizmet ifalarında hizmetten yararlananlar, bu safhadaki işlem bedeli üzerinden hesaplanan KDV ile sınırlı olmak üzere, Hazine'ye intikal etmeyen KDV’den aşağıdaki açıklamalar çerçevesinde müteselsilen sorumludur (Arslan, 2008: 54).

Müteselsil sorumluluk uygulaması aşağıdaki açıklamalar çerçevesinde yerine getirilir.

a) Vergi, mükellef adına tarh ve tahakkuk ettirilir ve öncelikle mükelleften aranır.

b) Müteselsil sorumluluk satın alınan mal ve hizmet bedeli üzerinden hesaplanan KDV, varsa gecikme faizi ve gecikme zammı ile sınırlıdır. Cezalar sorumluluk kapsamı dışındadır.

c) Mükellef dışındaki kişilerden (müteselsil sorumludan) yapılacak takibe ödeme emri tebliği suretiyle başlanır.

ç) Bu esaslar dikkate alınarak mükellef tarafından beyan edilen ancak, ödenmeyen vergi ile ilgili olarak;

- Mükellefe, bilinen adreslerinde bulunamadığından ödeme emri tebliğ edilememiş olması veya

- Kendisine ödeme emri tebliğ edilen mükellefin mal beyanında bulunmamış, vergi dairesince de malı tespit olunamamış veya beyan edilen veya vergi

132

dairesince tespit olunan malların amme alacağını karşılamayacağının anlaşılmış olması,

hallerinde vergi aslı, varsa gecikme faizi ve gecikme zammı için mükellef dışındaki müteselsil sorumlu nezdinde ödeme emri ile takibe başlanır.

d) Mükellef tarafından noksan beyan edilen veya hiç beyan edilmeyen vergi için yapılacak tarhiyat üzerine tahsil edilebilir hale gelen vergi ve gecikme faizi, yukarıda belirtilen şartlara göre müteselsil sorumlu nezdinde ödeme emri ile takibe alınır. (GİB, (2014) KDV Uygulama Genel Tebliği http://www.gib.gov.tr/fileadmin/user_upload/Tebligler/KDV/kdv_genteb.htm )

Tevkifata tabi alımları dolayısıyla KDV tevkifatı uygulayanlar, tevkifat

tutarını beyan edip ödemiş olmaları şartıyla, tevkif edilen vergi ile sınırlı

olmak üzere bu işlemlerle ilgili olarak önceki safhalarda ortaya çıkan verginin hazineye intikal etmemiş olması nedeniyle müteselsil sorumluluk uygulaması ile muhatap tutulmaz (Çakıcı, 2012: 368).