• Sonuç bulunamadı

Genel Olarak Vergi Tevkifatı Uygulamasının Gelişim

TÜRKİYE’DE KDV TEVKİFATINA TABİ İŞLEMLERDE İADE UYGULAMALAR

4.1. Genel Olarak Vergi Tevkifatı Uygulamasının Gelişim

Türk Vergi Sisteminde tevkifat yöntemi uygulamasına ilk olarak 1926 yılında 755 sayılı “Kazanç Vergisi Kanunu” ile başlanmıştır. Bu tarihten önce uygulanan gelir üzerinden alınan vergileri düzenleyen kanunlarda uygulama alanı bulunmayan tevkifat yöntemi, 755 sayılı “Kazanç Vergisi Kanunu”nda yalnızca ücret gelirleri için öngörülmüştür (Doğrusöz, 1992: 19).

Ülkemizde tevkifat uygulaması AB’ye kıyasla çok daha geniş bir alana yayılmıştır. Aslında ülkemizde de tevkifat uygulaması, prensip olarak vergi kayıp ve kaçağını önlemek amacıyla getirilmiştir. Türkiye ölçeğinde tevkifat uygulaması zaman içerisinde kapsamını genişleterek devam etmiş, sonuçlarının ise teorik bazda vergi kayıp ve kaçağını önlemede etkili olacağı öngörülmüştür.

755 sayılı kanunu değiştiren 22.03.1934 tarih ve 2395 sayılı yeni “Kazanç Vergisi Kanunu” ile tevkifat uygulaması sadece ücretliler ile sınırlı kalmayıp kapsam genişletilmiştir. Ticari ve sınai müesseselerin işlerini devamlı olarak gören serbest meslek erbabının, bu müesseselerin istişare, proje tanzimi, aracılık ve takip v.b. işlerini bir defaya mahsus olsa bile görenlerin, mesleki teşekküllere mensup olmayanların, artist, şarkıcı ve çalgıcıların gelirleri de, kaynaktan kesme yönteminin kapsamına alınmıştır. 3.6.1949 tarihinde kabul edilen 5421 sayılı “Gelir Vergisi Kanunu” ile tevkifat yönteminin kapsamı daha da genişletilmiş ve belirginleşmiş, konu ayrı bir bölüm halinde düzenlenmiştir (Kılıç, 1977: 158).

Bu kanunla, ücretler, kanuna göre ücret sayılan ödemeler, menkul sermaye iratları ve serbest meslek kazançları tümüyle tevkifat yönteminin uygulama alanı içerisine alınmıştır. 5421 sayılı kanun, 31.12.1960 tarih ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile kaldırılmış ve tevkifat yöntemi de yeni kanunda daha da geniş biçimde düzenlenmiştir (Doğrusöz, 1992: 19).

45

Tevkifat uygulamasının Türk vergi sistemi içerisindeki yeri sadece gelir vergisi ile sınırlı değildir. Aynı zamanda Kurumlar Vergisi Kanunu, Veraset ve intikal Vergisi Kanunu, KDV Kanunu, Damga Vergisi Kanununda da tevkifat uygulanmasına yer verilmiştir.

Verginin kaynakta kesilmesi usulü, temel olarak verginin sonradan mahsup edilmek üzere ödemenin yapıldığı esnada kesilmesi işlemidir. Dolayısıyla, kaynakta vergi kesintisi bir vergi tahsil usulüdür. Bu usulde mükellef gelirini vergisi kesilmiş olarak elde eder.

Vergi sistemimizde hem gerçek hem tüzel kişiler bünyesinde elde edilen kazançların vergilendirilmesinde genel prensip beyan esası olmakla birlikte, son yıllarda yapılan düzenlemeler neticesinde vergi tevkifatının giderek nihai vergi haline gelmekte olduğu görülmektedir. Bu durum, menkul sermaye iratları gibi bazı kazanç türlerinde daha barizdir. Verginin kolay ve güvenli toplanmasını sağlayan bu yöntem, sistemin temel uygulamasını saptırmakla birlikte vergi tahsilâtına ilişkin sonuçları yönünden tercih edilmektedir (İnaltong, 2013: 25,26).

GVK’da tevkifat uygulamasına ilişkin düzenlemeler aynı kanunun IV kısım III. bölümde vergi tevkifatı ve muhtasar beyanname başlığı altında yer almaktadır.

GVK’nın 94. maddesinde “vergi tevkifatı” başlığı altında, kimlerin, hangi ödemeler dolayısıyla ve hangi oranda tevkifat yapacakları düzenlenmiştir. Aynı kanunun 96. maddesinde vergi tevkifatında uygulanacak esaslar başlığı altında vergi tevkifatının, 94. madde kapsamına giren nakden veya hesaben yapılan ödemelere uygulanacağı, hesaben ödemeden kasdedilen, vergi tevkifatına tabi kazanç ve iratları ödeyenleri hak sahiplerine karşı borçlu durumda gösteren her türlü işlem ve kayıtları ifade ettiği, vergi tevkifatının ücretler dışında kalan ödemelerde gayrisafi tutarlar üzerinden yapılacağı ve kesilmesi gereken verginin ödemeyi yapan tarafından üstlenilmesi halinde

46

verginin, bilfiil ödenen miktar ile ödemeyi yapanın yüklendiği verginin toplamı üzerinden hesaplanacağı belirtilmiştir.

Gelir Vergisi Kanununun vergi tevkifatına ilişkin hükümleri önceleri sadece gerçek kişilerin ticari kazançları dışındaki gelir unsurlarını kapsayan bir anlayışa sahip olmasına karşın zaman içerisinde uygulanma alanını genişletilerek kurum kazançlarını da kapsamış ve kurum kazançlarına ilişkin tevkifat gelir vergisi kanunu içerisinde düzenlenmesine neden olmuştur. 10.06.1949 tarih ve 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununda sadece dar mükellef kurumlarda tevkifat uygulamasına yer verilmiştir. Ancak bu durum 21.06.2006 tarih ve 5520 sayılı yeni Kurumlar Vergisi Kanununda düzeltilmiş ve tam mükellef kurum kazançlarından da yapılacak tevkifat yeni Kurumlar Vergisi Kanunu içerisinde yer almıştır.

Vergi tevkifatı esas itibariyle önceden tahsil işlemi olup, istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben yapılmaktadır. Yıllık beyannamede gösterilmiş gelire dahil kazanç ve iratlardan kesilmiş olunan vergiler, mükellefin beyanname üzerinden hesaplanan gelir vergisine mahsup edilir.

Mahsup işlemi açısından bakıldığında vergi tevkifatı, verginin önceden tahsil edilmesi, yahut da sorumluları tarafından önceden ödenmesi özelliğini taşır. Ancak kesinti yoluyla ödenen vergilerde istihkak sahipleri ayrıca yıllık beyanname vermeye mecbur değillerse, tevkifatın ilgili bulunduğu dönemler vergilendirme dönemi sayılır ve kesilen veya kesilmesi gereken vergiler yıllık verginin yerine geçer. Bu yönüyle vergi tevkifatı nihai bir vergileme özelliği taşır (Doğrusöz, 1992: 23).

Türk Vergi Sisteminde tevkifat uygulamasına yer verilen bir diğer kanun 08.06.1959 tarih ve 7338 sayılı Veraset ve intikal Vergisi Kanunu‟dur. Esas olarak beyan sisteminin geçerli olduğu Veraset ve intikal Vergisi‟nde de tevkifat uygulaması oldukça geniş biçimde yer almaktadır. Türk Vergi Sisteminde tevkifat uygulaması sadece dolaysız vergilerde değil aynı zamanda dolaylı vergilerde de yer almaktadır. Temel amacı vergi güvenliğinin sağlanmasına yönelik olan KDV’nde tevkifat uygulaması, KDVK’nın 9.

47

maddesine dayanılarak çıkarılan çeşitli tebliğlerde düzenlenmiştir. İlk olarak 21.07.1985 tarihinde, 15 no’lu KDVGT ile yurtdışından sağlanan hizmetlerde uygulanmaya başlanmıştır. Daha sonra 21.03.1986 tarihinde GVK‟nın 18. maddesine giren işlerde ve 16.12.1988 tarihinde 30 no‟lu KDVGT ile de kiralama ve reklam verme işlemlerinde sorumluluk uygulaması kapsamında tevkifat yapılmaya başlanmıştır.

Tevkifat uygulaması 1996 yılında hurda metal teslimleri ile tekstil ve konfeksiyon sektöründeki fason imalatına da getirilmiştir. Daha sonra bunları hurda plastik malzeme, atık kağıt ve hurda cam teslimleri izlemiştir. 1998 yılında, sınır ticareti kapsamında vergisiz getirilen akaryakıtın yurt içinde satılması işleminde taşımacılar tarafından vergi beyan edilmediği tespit edildiğinden, bu tür akaryakıt satışlarında da KDV tevkifatı yapılması öngörülmüştür. 2003 yılında bazı kamu kurum ve kuruluşlarına yapılan hizmetler de tevkifat kapsamına alınmıştır.

Diğer taraftan 2004 tarihinden itibaren hurda metal, hurda ve atık plastik, kağıt ve cam teslimleri 5035 sayılı kanunla KDV’den istisna edilmek suretiyle tevkifat kapsamından çıkarılmıştır. 01.08.2005 tarihinden itibaren külçe bakır teslimleri tevkifat kapsamına alınmış ve 01.12.2005 tarihinden itibaren bunun yanısıra bakırdan mamul diğer mallar da dahil edilmiştir.

Daha sonra işgücü hizmetleri de KDV tevkifatı uygulanacak işler kapsamına dahil edilmiştir. 26/04/2014 tarihine kadar yayımlanmış 123 adet KDV tebliği kaldırılarak tek bir tebliğ altında birleştirilmiş ve KDV Genel Uygulama Tebliği yayımlanmıştır. Bu tebliğ ile Mevzuattaki ve uygulamadaki aksaklıkların önüne geçilmeye çalışılmıştır. Zaman içerisinde günün şartlarına göre çeşitli düzenlemelerle kapsam değiştirilmektedir.

Türk Vergi Sisteminde tevkifat yönteminin uygulandığı bir diğer kanun da Damga Vergisi Kanunudur. 11.07.1964 tarih ve 488 sayılı damga vergisi kanununun 19. maddesinde istihkaktan kesinti suretiyle ödeme şekli düzenlenmiştir.

48

KDV Genel Uygulama Tebliği’ne göre KDV Tevkifatı uygulaması mükelleflerin isteğine bırakılmamış, zorunlu olarak uygulanması mümkün kılınmıştır. Tebliğde; “KDV tevkifatı ihtiyari bir uygulama olmayıp, Maliye Bakanlığınca tevkifat uygulaması kapsamına alınan işlemlerde alıcılar tarafından tevkifat yapılması zorunludur. Diğer taraftan, Maliye Bakanlığınca tevkifat kapsamına alınmamış işlemlerde alıcılar tarafından tevkifat yapılması mümkün değildir.” şeklinde belirtilmiştir.