• Sonuç bulunamadı

III. İtikâdî Konularda Haber-i Âhâd’ın Bilgi Değeri

III.3. Mezhebî Ekollere Göre İtikâdî Konularda Âhâd Haberin Bilgi Değeri

III.3.4. Çağdaş İslâm Âlimlerinin Haber-i Âhâd Konusundaki Yaklaşımları

2.9. Münâfıklık ve Nifâk Alâmetleri

Îmân konusunda üzerinde hassasiyetle durulan bir diğer mesele de dinde nifâk konusudur. Nifâk, kişinin inanç açısından mü'minler gibi olduğunu ikrâr etse de gerçekte mü'min olmadığını belgeleyen ve belli oranda gizliliği olan bir sıfattır. Gizlilik özelliğine rağmen yine de kişinin münâfık olduğunu ele veren birtakım ipuçları olduğunu âyet ve hadîsler bize açıklamaktadırlar. Konumuzla ilgili hadîsler, nifâk alâmetlerinden sadece bir kısmına temas etmişlerdir; yoksa tamamı burada sayılanlar değildir.

ْب يكيلاَم ُنْب ُعيفاَن اَنَ ثَّدَح َلاَق ،ٍرَفْعَج ُنْب ُلييعاَْسَيإ اَنَ ثَّدَح َلاَق ،يعييبَّرلا وُبَأ ُناَمْيَلُس اَنَ ثَّدَح ،يهييبَأ ْنَع ،ٍلْيَهُس وُبَأ ٍريماَع يبَِأ ين ِّيبَِّنلا ينَع ،َةَرْ يَرُه يبَِأ ْنَع َلاَق ملسو هيلع للها ىلص : " َناَخ َنِمُتْؤا اَذِإَو ،َفَلْخَأ َدَعَو اَذِإَو ،َبَذَك َثَّدَح اَذِإ : ٌثَلاَث ِقِفاَنُمْلا ُةَيآ " .

Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivâyet edildiğine göre Nebî (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Münâfığın üç alameti vardır: Konuştuğunda yalan söyler; söz verdiğinde sözünden döner; kendisine güven duyulduğunda ihânet eder”.658

ُAbdullah b. Amr (r.a.) Hz. Peygamber’in (s.a.s.) şöyle buyurduğunu rivâyet etmiştir: “Dört şey kimde bulunursa o kişi hâlis münâfık olur. Kimde bu özelliklerden biri bulunursa, bunu terk edinceye kadar kendisinde nifâk özelliklerinden biri bulunmuş olur: Kendisine güven duyulduğunda ihânet eder; konuştuğunda yalan söyler; antlaşma yaptığında antlaşmaya vefâ göstermez; düşmanlık yaptığında haddi aşar.”659

Şârihler, hadîste geçen bazı ğarîb kelimeleri şu şekilde açıklamışlardır: “Kizb / Kezib”; gerçeğe aykırı haber vermek660, haktan yüz çevirmek, eşya hakkında olduğunun

zıddıyla veya vâkıaya muhâlif haber vermektir.661

Va’d; geleceğe dönük olarak olumlu ve hayırlı söz vermektir.662

“Emniyet etmek”; kişiyi emîn kılmak ve kendisine güvenmektir.663

“Hıyânet”; emânet üzerinde şeriata aykırı tasarrufta bulunmaktır.664 “Ğadr” ise vefâyı terk etmektir. Aslında ğadr, verdiği söze güven duyulduğunda bu sözden caymaktır ve ihânettir.665

“Fücûr”; haktan sapmak, bâtılı söylemek ve dindarlığı örtmektir.666

“Nifâk” da için dışa uyum sağlamamasıdır.”667

658

Buhârî, Îmân, 25; Şehâdât, 29; Vesâyâ, 8; Edeb, 69; Müslim, Îmân, 107, 108; Tirmizî, Îmân,14;

Nesâî, Îmân, 20.

659 Buhârî, Îmân, 25; Mezâlim, 17; Cizye, 17; Müslim, Îmân, 106; Ebû Dâvûd, Sünnet, 15; Tirmizî,

Îmân, 14; Nesâî, Îmân, 20.

660

İbn Hacer, a.g.e., I/111; Aynî, a.g.e., I/346.

661 Aynî, a.g.e., I/346.

662 Kirmânî, a.g.e., I/147, 148; Aynî, a.g.e., I/347. 663 Aynî, a.g.e., I/347.

664

Kirmânî, a.g.e., I/147-148; Aynî, a.g.e., I/347.

665 Aynî, a.g.e., I/347.

666 Aynî, a.g.e., I/352; Kirmânî, a.g.e., I/151. 667 Aynî, a.g.e., I/344.

Münâfık, başkalarına içindekinin aksini gösteren kimsedir. Istılahta münâfık, içinden kâfir olup dışından Müslüman görünen kimsedir.668

Sanki münâfık özünde var olan küfrünü gizlerken bir mekândan başka bir mekâna geçiş için kullanılan tünelde gizlenmiş köstebek gibidir.669

Nifâk îmân konusunda ise “küfür nifâkıdır”; değilse “amelî nifâktır.” Fiil veya terk hususundaki nifâk amelî nifâka girer ve farklı mertebeleri vardır.670

Kurtubî (656/1258) şunu söylemektedir: “Hadîsin zâhirine göre bu vasıfları kendinde barındıran kimsenin küfür nifâkını taşıdığı ve böyle bir kişinin îmândan çıkıp küfre düşeceği anlaşılsa671

da durum böyle değildir. Ehl-i Sünnet âlimleri bu görüşün mânâ olarak muhal olduğunu belirtmişlerdir. Mesele hakkında birkaç farklı izah söz konusudur:

1. Burada kastedilen nifâk, Hz. Ömer’in (r.a.) Hz. Huzeyfe’ye (r.a.); “Bende nifâk olarak bildiğin bir şey var mı?” şeklindeki suâlinde kastedilen amelî nifâktır. Bu durumda olan kimse içindeki nifâkı gizlese de ameli onun münâfık olduğunu ortaya koyar ve hakkındaki münâfık ismini fiilleriyle tasdîk etmiş olur.

2. Nifâk hasletleri kişinin haline galip gelir ve o kişi nifâk sıfatlarını yansıtan işleri âdet olarak sürekli yapar. Bu da onun dinde dikkatsiz davranması ve önem vermemesinden kaynaklanır. Bu tip insanlar genelde itikadı bozuk kimseler olduklarından çoğunlukla gerçekten münâfık olurlar.

3. Bu hasletlerin, Nebî’nin (s.a.s.) zamanında nifâk alametlerinden sayıldığı, ashâbın da bu hale düşmemek için dikkatli davrandıkları anlaşılır. Nitekim İbn Abbâs (r.a.) ve İbn Ömer (r.a.) bu hadîs hakkında Nebî’ye (s.a.s.) soru sormuşlar; Nebî de (s.a.s.): “Bunlarla sizin alâkanız yok. Ben (gerçekten) münâfık olanların durumunu kastettim. Siz bunlardan berîsiniz” demiştir.672

Münâfıkların yalan söylemeleri ile ilgili olarak; “Münâfıklar sana geldiklerinde;

‘şâhitlik ederiz ki sen Allâh’ın Peygamberisin’ derler. Allâh da bilir ki, sen elbette O’nun Peygamberisin. Allâh ise münâfıkların kesinlikle yalancı olduklarını bilmektedir. Yemînlerini kalkan yapıp, Allâh yolundan yan çizdiler. Gerçekten onların yaptıkları ne kötüdür!” 673 buyurulmuştur.

668

Bkz. Kâdî İyâz, Ebu’l-Fadl İyâz b. Mûsâ, İkmâlü’l-Mu’lim bi Fevâidi Müslim, thk. Yahyâ İsmâil, Dâru’l-Vefâ, Mansûra, 1998, I/314.

669 Kirmânî, a.g.e., I/147; Kurtubî, a.g.e., I/249. 670 İbn Hacer, a.g.e., I/111.

671

Nitekim İmâm Mâlik’in; “Resûlullâh (s.a.s.) zamanındaki nifâk, şimdi bizim zamanımızdaki zındıklıktır” dediği rivâyet edilir. Bkz. Kurtubî, a.g.e., I/249.

672 Kurtubî, a.g.e., I/250. 673 Münâfikûn, 63/1-2.

Sözlerinde durmadıklarının delili olarak da; “ Onlardan kimi de; ‘eğer Allâh lütuf

ve keremînden bize verirse, mutlaka sadaka vereceğiz ve elbette biz sâlihlerden olacağız’ diye Allâh’a and içtiler. Fakat Allâh lütfundan onlara (zenginlik) verince, onda cimrilik edip yüz çevirerek sözlerinden döndüler. Nihâyet Allâh’a verdikleri sözlerinden döndüklerinden ve yalan söylediklerinden dolayı Allâh, kendisiyle karşılaşacakları güne kadar onların kalbine nifâk soktu.”674

buyurulmuştur.

Hadîste zikredilen alâmetlerle yetinilmesinin nedeni, bu alâmetlerin geri kalan diğer alâmetlere işaret ediyor olmalarıdır. Çünkü dine ait hususlar, şu üç temel unsurda toplanırlar: Söz, fiil ve niyet. “Konuştuğunda yalan söyler ifâdesi” ile sözün bozukluğuna; “güven duyulduğunda ihânet eder” ifâdesi ile fiilin bozukluğuna, “söz verdiğinde sözünde durmaz” ifâdesi ile de niyetin bozukluğuna işaret edilmiştir.675

2.9.1. Nifâk Alâmetlerini Taşıyan Kimselere Münâfık Denebilir mi?

Hadîslerde sayılan özellikler nifâk özellikleridir. Bu özellikleri taşıyan kişi de taşıdığı özellikler bakımından münâfığa benzemekte ve onların ahlâkını taşımaktadır.”676

“Çünkü nifâk, içinde var olanın zıddını izhar etmektir ve hadîste belirtilen nifâk sıfatlarını taşıyan kimselerde münâfıklığa ait bazı özellikler vardır. Bu durumda onların nifâkı ya konuştuklarında yalan söylemek, ya güven duyulduğunda ihânet etmek, ya da söz verdiklerinde sözlerinden caymak şeklinde gerçekleşir. Nevevî ve Aynî; “bu durum onların gönüllerinde gizledikleri küfürden kaynaklanmaz” demişlerdir.677

Aynî’ye göre, “hâlis bir münâfık olur” tabiri, bu dört hasletin tamamının nifâkın zirvesini oluşturdukları ve daha artma imkânın kalmadığı şeklinde yorumlanmıştır.678 Böyle yorumlanması, benzerlikteki aşırılık ve süreklilik nedeniyle tam bir münâfık görüntüsü vermesindendir. Yoksa nâdiren bu özellikleri kendinde barındıran için aynı şey söylenemez.679

Gerçekte münâfıkların burada zikredilenlerden başka alâmetleri de vardır. Nitekim Allâh; “Namaza kalktıkları vakit tembel tembel kalkarlar”680

buyurmuştur. Ebû

674

Tevbe, 9/75-77.

675

İbn Hacer, a.g.e., I/112; Aynî, a.g.e., I/349.

676 İbn Hacer, a.g.e., I/112; Kirmânî, Şemsüddin Muhammed b. Yûsuf b. Ali, el-Kevâkibü’d-Derârî

Şerhu’l-Kirmânî ale’l-Buhârî, Dâru İhyâi’t-Türâs, Beyrut, 1981, I/148.

677 Nevevî, Muhyiddîn Ebû Zekeriyyâ Yahyâ b. Şerefüddîn, el-Minhâc Şerhu Sahîhi Müslim b. el-

Haccâc, thk. Halîl Me'mûn Şîhâ, Dâru’l-Ma’rife, Beyrut, 1998, II/ 235; Aynî, a.g.e., I/350.

678 Bkz. Aynî, a.g.e., I/353.

679 Nevevî, a.g.e., II/ 235; Aynî, a.g.e., I/353. 680 Nisâ, 4/142.

Hüreyre’nin (r.a.) diğer rivâyetinde; “İsterse oruç tutsun, namaz kılsın ve kendini Müslüman saysın” kaydı da vardır.681

Sonuç olarak; bu hasletlerin tamamını barındıran kimselerin genel münâfıklık alâmetlerini gösterdikleri ve bu insanların karakter olarak münâfık oldukları kesinleşmiş olur. Bir kısmını barındıran da miktarınca münâfık olma yolunda mesafe almış demektir.