• Sonuç bulunamadı

Öğretmenlik mesleğinin toplumda ne kadar önemli bir yer edindiği tarihten bugüne bilinmektedir. Türk toplumunda da öğretmenlik kutsal bir meslek olarak kabul görmektedir. Gelecek nesiller olarak gördüğümüz öğrencileri yetiştiren öğretmenler, toplumsal değişim ve gelişmelerde daima önemli rol oynamışlardır. Günümüzde de geçmişte olduğu gibi öğretmenlik mesleğinin öneminin ve işlevinin günden güne daha da arttığı görülmektedir (Şahin ve Şahin, 2017). Öğretmenlik mesleği ile ilgili yapılan tanımlara baktığımızda ilk olarak 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nda yer alan tanım dikkatimizi çekmektedir. Bu madde de öğretmenlik mesleğinin; “Genel kültür, özel alan, eğitim ve pedagojik ormasyonla sağlanan özel bir ihtisas mesleği” olarak tanımlandığı görülmektedir. Bu tanımdan anlaşılacağı üzere öğretmenlik, uzmanlık gerektiren bir meslektir (Sünbül, 2005). Eğitim ve öğretimde içeriğin ve hedeflerin iyi seçilip iyi organize edilmiş olmasının ötesinde öğretilmek istenen hedef davranışların öğretilmesi ve kazanımların işlevselleşmesi için en önemli sorumluluk öğretmenlere düşmektedir. Çünkü öğrenciler üzerinde etkileme gücü olan kişiler öğretmenlerdir. Öğretmenler, öğrencilere bilgi ve beceri kazandırmanın yanı sıra durum ve olaylar karşısında gösterdikleri tavır, davranış ve

kişilik özellikleriyle de öğrencilerin olumlu ya da olumsuz tutum ve davranışlar kazanmalarına etki edebilirler. Bu nedenledir ki öğretmenlerin öğrenciler üzerinde etkisi olan en önemli kişisel özelliklerinden biri bir olaya ya da kişiye yönelik tutumları olarak ifade edilmektedir (Çelik, 2011).

Tutum ile ilgili literatürde yer alan tanımlara baktığımızda; Türk Dil Kurumu (2018)’nun tutumu, “bireyin insanlar, olaylar ve cansız varlıklar karşısında takındığı davranış biçimi ya da belirli birtakım kişi, nesne ve olaylara karşı sürekli olarak aynı biçimde davranmamıza neden olan öğrenilmiş bir eğilim” şeklinde tanımladığını görmekteyiz. Bandura (1986) ise insan davranışlarının özünde tutumların yer edindiğini ve kişinin davranışları, inançları ve tutumları arasında bir ilişki olduğunu vurgulamaktadır. Aynı zamanda öğretmenin mesleğine olan tutumu, bir öğretmenin başarısını etkileyen önemli bir faktör olarak görülmektedir (Güneyli ve Aslan, 2009). Babacan (1999) ve Sözer (1996) de eğitim ve öğretimde öğretmen tutumlarının önemsenmediği zaman, çokkültürlü öğrenme ortamlarının oluşması, öğretimin etkili ve verimli gerçekleştirilebilmesi ile eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması gibi hususlarda ciddi zorluklarla karşılaşılacağını vurgulamışlardır.

Öğretmenlerin tutumları üzerine yapılan çalışmalar ise, öğretmenlerin davranış ve tutumlarının öğrenciler üzerinde ne kadar kayda değer bir öneme sahip olduğunun göstergesidir (Aker, 2014; Akyıldız, 2017; Aydın Uysal ve Tura, 2018; Bulut, 2015; Çelik, 2011; Öztürk, Ballıoğlu ve Şen, 2014; Şahin ve Şahin, 2017; Tatlı Dalioğlu ve Adıgüzel, 2017; Yolak, 2016). Örneğin; Akyıldız (2017), “Öğretmen adaylarının engelli bireylere yönelik tutumlarının incelenmesi.” isimli çalışmasında engelli bireylerin eğitiminde öğretmenlerin tutumunun önemli olduğuna vurgu yapmakla birlikte, engelli bireylere yönelik bilgi düzeyinin yüksek olmasının öğretmenlerin tutumunu olumlu etkilediği ve genelde aday öğretmenlerin engellilerin eğitimine yönelik pozitif bir tutum içinde olduğu sonucuna ulaşmıştır. Bulut (2015)’da “Okul öncesi öğretmen ve öğretmen adaylarında çokkültürlü kişiliğin çokkültürlü eğitim tutumları üzerindeki etkisinin incelenmesi.” isimli yüksek lisans tez çalışmasında öğretmen tutumlarının çeşitli değişkenler açısından incelemiş olup, öğretmen ve öğretmen adaylarının çok kültürlü eğitime yönelik olumlu tutum geliştirmesinin önemine vurgu yapmaktadır. Çelik (2011) ise “Öğretmen tutumları ile ilköğretim 5.

sınıf öğrencilerinin benlik saygısı düzeyleri arasındaki ilişki.” adlı tez çalışmasında 5. sınıf öğrencilerinin idrak ettikleri öğretmen davranışları ve benlik saygıları arasında bağlantı olduğu, öğrencilerin idrak ettikleri öğretmen davranışları olumlu yönde arttıkça benlik saygılarının da olumlu yönde arttığı sonucuna ulaşmıştır.

Mültecilerin eğitiminde de öğretmen tutumları konusu önem arz etmektedir. Türkiye’de eğitim sisteminin sayıları gün geçtikçe hızlı bir şekilde artan mülteci öğrencileri sisteme dâhil ederken oldukça zorlandığı bilinmektedir (Aksakal, 2017). Mültecilerin eğitim haklarına erişimi kanun ve yönetmeliklerle koruma altına alınsa da eğitim hakkından ne kadar yararlandıkları büyük önem taşımaktadır. Bu noktada özellikle devlet okullarındaki öğretmenlerin durumları çok önemlidir. Türkiye eğitim sisteminde savaş mağduru, travmatik olaylara maruz kalmış ve psikolojik olarak bu anlamda çöküntü yaşamış olan çocuklarla ilgili öğretmenlere verdiği eğitim yetersiz görülmektedir. Öğretmenlerin ülkelerindeki savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınmış çocuklara yönelik nasıl yaklaşıp davranacaklarına dair bilgi ve tecrübe sahibi olmadıkları ifade edilmektedir. Öğretmenlerin bu durumunun, eğitim almakta olan çocukları direkt olarak etkilediği düşünülebilir. Bu durum öğrencileri etkilediği kadar öğretmenleri de etkileyen bir etmen olarak ortaya çıkmaktadır (Kurter, 2017). Mülteci öğrencilerin eğitim sürecinde önemli sorunlarla karşılaşıldığı bilinmekte ve bu sorunlarla baş etmede öğretmenlerin temel faktör olduğu düşünülmektedir. Hem öğrencilerin, hemde sınıflardaki iklimin sürecin ortaya çıkarabileceği sorunlardan en az düzeyde etkilenmesi için öğretmenlerin desteklenmesi ve gerekli istek ve donanıma sahip olması gerektiği ifade edilmektedir (Aksakal, 2017). Ayrıca öğretmenlerin yaklaşımları ve tutumlarının, mülteci öğrencilerin sınıf ortamlarına uyumu ve edindikleri olumsuz hayat tecrüberelerinden en az düzeyde etlilenmeleri ile yakından ilişkili olduğuna vurgu yapılmaktadır (Sağlam ve Kanbur, 2017).

Nitekim mültecilerin eğitimini etkileyen en ciddi etkenlerden biri öğretmenler şeklinde değerlendirilmektedir (Özer, Komşuğlu ve Ateşok, 2016). Mülteci eğitiminde karşılaşılan sorunların birçoğunun çözümünde öğretmenler anahtar rol oynamaktadır. Hem öğrencilerin, hem sınıf ortamının hem de okul ikliminin bu olumsuzluklardan en az düzeyde etkilenmesi için öğretmenlerin gerekli istek, donanım ve yeterliğe sahip olması gerekmektedir. Bu noktada öğretmenlerin

tutumunun olumlu olmasının kilit role sahip olduğu düşünülebilir. Olumlu öğretmen tutumları mülteci öğrencilerin özsaygılarına, aidiyet hissetmelerine ve uyum sağlamalarına da olumlu katkılarda bulunacaktır (Aksakal, 2017).

Alan yazın incelendiğinde mülteci öğrencilere yönelik öğretmen tutumları ile ilgili bazı araştırmalara rastlanmaktadır (Kosho, 2016; Sağlam ve Kanbur, 2017; Torun ve Demirtaş, 2018). Sağlam ve Kanbur (2017) çalışmalarında “Sınıf Öğretmenlerinin Mülteci Öğrencilere Yönelik Tutumlarının Çeşitli Değişkenler Açısından İncelenmesi” isimli çalışmalarında mültecilere ilişkin öğretmen tutumlarını incelemişlerdir. Çalışmanın neticesinde öğretmenlerin cinsiyet değişkeni bakımından mülteci öğrencilere ilişkin tutumlarının “yeterlik” boyutunda erkek öğretmenler lehine farklılaştığını; öğetmenlerin çalıştıkları okulların yer aldığı sosyoekonomik çevre bakımından orta sosyoekonomik çevre lehine; girdikleri şubelerde mülteci öğrenci olup olmama durumuna göre ise “iletişim” boyutu dışında sınıflarında mülteci öğrenci bulunan öğretmenler lehine anlamlı farklılık olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Öğretmenlerin mülteci öğrencilere yönelik tutumlarının “yeterlik” boyutuna göre “biraz katılıyorum” seviyesinde bulunması sonucunun araştırmacılar tarafından arzu edilen düzeyde bulunmadığı şeklinde belirtilmiştir. Bu durum ise mültecilerin eğitiminde öğretmen yeterliklerinin arzu edilen seviyede olmadığı şeklinde yorumlanmıştır. Torun ve Demirtaş (2018) ise nitel desende yaptıkları çalışmalarında görsel ve işitsel medyada yer alan Suriyeli sığınmacılar ile ilgili haberlerin öğretmen adaylarının Suriyeli sığınmacılara ilişkin algılarına etkisini belirlemeye çalışmışlardır. Araştırma sonucunda medyada yer alan haberlerin öğretmen adaylarının algılarını en fazla olumsuz yönde etkilediği sonucuna ulaşmışlardır. Bu durumun ise öğretmen adaylarının mültecilere yönelik tutumlarını olumsuz yönde etkileyebileceğini vurgulamışlardır. Kosho (2016)’ da çalışmasında mültecilerle ilgili medyada çıkan haberlerin çoğunlukla olumsuz yapıldığını ve bu haberlerin halkın mültecilere yönelik tutum ve davranışlarını olumsuz etkilediğini, bu durumun mültecilerle ilgili politikalara da yansıdığını, olumsuz haberler ile olumsuz tutumlar arasında doğrudan bir ilişkinin olduğu sonucuna ulaşmıştır.

Ayrıca alan yazında öğretmenlerin mülteci öğrencilere yönelik tutumu ile ilişkili olabilecek çok kültürlü tutum konusunu ele alan bazı araştırmalar da mevcuttur

(Bodur, 2012; Bulut, 2015; Gezer ve Şahin, 2017; Karataş, 2015; Özözen Danacı, Eran, Çetin, Pınarcık ve Bahtiyar, 2016; Polat, 2009; Polat ve Rengi, 2014; Taştekin, Bozkurt Yükçü, İzoğlu, Güngör, Işık Uslu ve Demircioğlu, 2016; Yazıcı, Başol ve Toprak, 2009; Yıldırım, 2016). Bulut (2015), “Okul öncesi öğretmen ve öğretmen adaylarında çokkültürlü kişiliğin çokkültürlü eğitim tutumları üzerindeki etkisinin incelenmesi.” isimli tez çalışmasında çeşitli değişkenler açısından çok kültürlü eğitim tutumlarını incelemiştir. Bu değişkenler öğretmen ve öğretmen adaylarının cinsiyeti, aylık geliri, anne öğrenim durumu, baba öğrenim durumu ve en çok yaşadığı yerleşim merkezi olarak belirlenmiş; sınıf düzeyi değişkeni ise sadece öğretmen adayları için, çalışılan okulun bulunduğu mevki ise sadece öğretmenler için belirlenmiştir. Araştırmanın bulgularına göre, çokkültürlü eğitim tutumlarında cinsiyet faktörüne göre anlamlı bir fark olmadığı ortaya çıkmıştır. Okul öncesi öğretmenlerinin çokkültürlü eğitim tutumları ile çalıştıkları okulun bulunduğu çevreye göre ise anlamlı farklılık bulunmuştur. Bu farklılık, merkezde çalışan öğretmenlere göre taşrada çalışan öğretmenlerin lehine olduğu tespit edilmiştir.

Yazıcı, Başol ve Toprak (2009)’da çalışmalarında öğretmenlerin çalıştıkları okulların yeri bakımından çok kültürlü eğitime ilişkin tutumlarında anlamlı farklılık olduğu bulgusuna ulaşmışlardır. Yine bu araştırmalardan birinde Özözen ve diğerleri (2016) merkezi yerde çalışan öğretmenlerin çok kültürlü eğitim tutumlarının, kırsal kesimde çalışan öğretmenlere göre daha olumlu olduğu bulgusuna ulaşmışlardır. Aynı çalışmada sınıfında mülteci olup olmama durumuna göre anlamlı bir fark olduğu, iletişim boyutu dışında mülteci öğrencilerle eğitim deneyimi yaşayan öğretmenlerin yaşamayanlara göre daha olumlu tutum içerisinde olduğu bulgusuna ulaşılmıştır. Ayrıca araştırmacılar çalışma bulgularına göre anasınıfı öğretmenlerinin çok kültürlü eğitime ilişkin tutumlarının yüksek olduğunu ve kültürel çeşitlilikleri olumlu karşıladıklarını ifade etmişlerdir. Taştekin ve diğerleri (2016) de dersine girdiği sınıfta farklı kültürlere sahip öğrencileri bulunan öğretmenlerin farklılıkları tanıma ve anlamada deneyimlerinden faydalandığını, bu durumun çok kültürlü eğitim algıları ve tutumları üzerinde olumlu etkide bulunduğunu vurgulamışlardır. Yazıcı, Başol ve Toprak (2009), öğretmenlerin çokkültürlü eğitim tutumlarını inceledikleri çalışmada cinsiyet değişkenine göre çokkültürlü eğitime yönelik öğretmen tutumlarında farklılaşma olmadığı, fakat öğretmenlerin mezun oldukları fakülte,

mesleki kıdem, çalıştıkları ilköğretim kademeleri ve çalıştıkları okulun il ya da ilçede olmasına göre çok kültürlülük eğitimine bakışlarında farklılık olduğu bulgusuna ulaşmışlardır. Araştırmanın genel sonucuna göre Türkiye’de öğretmenlerin çokkültürlü eğitim konusunda olumlu tutuma sahip oldukları ifade edilmiştir.

Polat (2009) çalışmasında aday öğretmenlerin çok kültürlü eğitim ve kültürel empati bakımından, ileri düzeyde yatkın oldukları sonucuna ulaşmıştır. Polat ve Rengi (2014) araştırmalarında ilkokul öğretmenlerinin kültürel açıdan farklı gördükleri öğrencilere ve bu farklılıklara yönelik yapıcı tutum, duygu ve düşüncelere eğimli olduklarını belirtmişlerdir. Karataş (2015) ise çalışmasında öğretmenlerin çok kültürlü eğitime yönelik tutumlarının güçlü seviyede olduğunu, çok kültürlü sınıf ortamlarında eğitimi kabul ettiklerini ve bu sınıflarda eğitim yaparken özenli olduklarını belirtmiştir.

Bodur (2012), kültürel ve dil farklılığı olan öğrenciler hakkında anasınıfı öğretmenlerinin inanç ve tutumlarına yönelik yaptığı çalışmada, öğretmenlerin çokkültürlü eğitime yönelik aldıkları ders ve alanda uygulamalı olarak bulunmalarının tutum ve inançlarını olumlu yönde etkilediğini vurgulamıştır.

Yıldırım (2016), “Kosova'daki öğretmenlerin çokkültürlü eğitime yönelik bilgi, inanç, tutum ve özyeterliklerinin sınıf içi uygulamalarıyla ilişkisinin incelenmesi.” isimli doktora tez çalışmasında çokkültürlü eğitim açısından öğretmenlerin kültürel farklılıklara yönelik tutumlarının genelde ve bütün alt boyutlarda olumlu olduğu bulgusuna ulaşmıştır. Araştırma bulgularına göre; cinsiyet değişkeni bakımından çokkültürlü eğitime yönelik öğretmenlerin tutumlarında araştırmanın genelinde ve tüm alt boyutlarında anlamlı bir farklılık olmadığı belirlenmiştir. Benzer şekilde branş değişkenine bakımından öğretmenlerin çokkültürlü eğitime yönelik tutumlarının farklılık göstermediği bulgusuna ulaşılmıştır. Mesleki kıdem değişkeni bakımından da öğretmenlerin tutumlarında ölçeğin genelinde ve de alt boyutlarında farklılık bulunmamıştır. Okul kademeleri değişkenin ise ölçeğin bütününde öğretmenlerin çokkültürlü eğitime ilişkin tutumlarını etkileyen bir etken olduğuna dikkat çekilmektedir. Araştırmada elde edilen sonuçlardan ilkokullarda ve oratokullarda çalışan öğretmenlerin çokkültürlü eğitime ilişkin tutumlarının,

ortaöğretimde görev yapan öğretmenlerin tutumlarından olumlu ve daha yüksek olduğu görülmektedir. Bu farklılığın bahsi geçen kademelerde görev alan öğretmenlerin, öğrenciler arasındaki kültürel farklılığı çok iyi farketmeleri ve bu öğrenciler ile daha fazla vakit geçirmeleri gibi sebeplerle açıklanabileceği araştırmacı tarafından ifade edilmiştir.