• Sonuç bulunamadı

2. KAZAKİSTAN TURİZM VE ULAŞTIRMA ALTYAPISI HAKKINDAKİ

3.4. Mülakat Formunun Oluşturulmasında Dikkate Alınan Kriterler

Porter’ın rekabet modeli, temel ilkelerinin daha az gelişmiş ülkelere de uygun olmasına karşın, esas olarak tüm dünyadaki gelişmiş ülkelere uygulanmıştır. Porter’a göre, daha az gelişmiş ülkeler, “doğal kaynakların, ucuz işgücünün, coğrafi faktörlerin ve diğer temel faktör avantajlarının kırılgan ve genellikle kısa süreli ihracat kabiliyeti sağladığı” endüstrilerde rekabet üstünlüğü elde etmeye meyillidir (Porter, 1990:675). İhracat dünya piyasasındaki fiyatlara karşı hassastır, bu da daha az gelişmiş ülkeleri döviz kuru ve kaynak maliyet çevrimlerine maruz bırakmaktadır. Bir diğer ve belki de en ciddi sorun, gelişmiş ülkelerin uyguladığı koruma politikalarıdır. Gelişmiş ülkeler daha az gelişmiş ülkelerin genelde başarılı olduğu tekstil ve tarım gibi alanlarda ticaret kısıtlamaları uygulamaktadır. Gelişmiş ülkelerin bu sektörler üzerinden tarife ve tarife dışı engelleri kaldırmaları halinde, “yabancı yardım kuruluşlarının tamamının yaptığından çok daha etkili ve başarılı sonuçlar ortaya çıkacaktır” (Porter, 1990: 675).

Rekabetçiliği farklı düzeylerde tarif edebilecek birçok farklı ekonomik teori bulunmaktadır. Merkezi İsviçre’nin Lozan kentinde bulunan Uluslararası Yönetim Geliştirme Merkezi (International Institute for Management Development) her yıl Dünya Rekabet Yıllığı (World Competitiveness Yearbook) adıyla bir rapor yayınlamaktadır. IMD, yaptığı analizde herhangi bir rekabet gücü ölçütü kullanmaz. IMD’ye göre bir ülkenin rekabet gücü GSYİH ve verimliliğe indirgenemez zira ülkedeki firmalar rekabet güçlerini artırmak için ekonomik faktörlerin yanı sıra ülkelerin içinde bulunduğu siyasi, kültürel ve eğitim ortamıyla da başa çıkmak zorundadırlar. Ülkelerin rekabet gücü ülke içindeki firmaların rekabet gücünün toplamından oluşur.

IMD'ye göre, firmaların rekabet gücünü birebir ölçmek olanağı olmadığından rekabet gücünü etkileyen faktörler belirlenir ve ölçülür. Bu itibarla IMD yaptığı analiz ile ülkelerin katma değer oluşturma ve bunu sürdürme kabiliyetlerini ve dolayısıyla firmaların rekabet gücünü sıralar. Buna göre rekabet gücü büyük bir ölçüde bir ülkenin sürdürülebilir bir şekilde katma değer üretmesini sağlayan bir ortam oluşturması yeteneğine dayanır. Rekabet gücü yalnızca günümüzün bir meselesi değildir; uzun

vadede üzerinde önemle durulması gereken bir konudur. Uzun vadede bir ülkenin rekabet gücünü artırması ve muhafaza edebilmesi için eğitim, değer sistemleri ve bireylerin motivasyonu gibi faktörlerde rakiplere kıyasla iyi ve üstün bir konumda olunması gereklidir.

IMD, rekabet gücünü 8 ana kriter ve toplam 250 alt kriter çerçevesinde belirlemektedir. Kullanılan kriterlerin bir kısmı GSYİH, enflasyon, patent sayısı vb. gibi rekabet gücünün ölçülebilir boyutlarını belirleyen kriterler iken diğerleri dünya çapında yapılan bir araştırma sonucunda elde edilen eğitim, değer sistemleri ve bireylerin motivasyonu gibi rekabet gücünün gayri maddi niteliği ağır basan boyutlarını dikkate alır.

Merkezi İsviçre'nin Cenevre kentinde bulunan Dünya Ekonomik Forumu (World Economic Forum – WEF) adlı uluslararası bir araştırma enstitüsü, her yıl Global Rekabet Raporu (Global Competitiveness report) adı adında bir rapor yayınlamaktadır. Bu raporda “global rekabet endeksi” adı verilen bir indeks yardımıyla ülkelerin uluslararası rekabet gücü açısından yeri tahmin edilmektedir.

Söz konusu araştırmada "rekabet gücü", bir ülkenin ekonomik refah ve yaşam standardını yükseltebilmesi için gerekli ekonomik güç olarak tanımlanmaktadır. Rekabet gücü ülkenin gelecek 5-10 yıl içerisindeki büyüme potansiyelini ortaya koymaktadır. WEF, rekabet gücünün ölçütü olarak satın alma gücü paritesine göre kişi başına gayri safi milli hasılayı kullanır. Ancak, gayri safi milli hasıla hesaplarına dahil olan bazı hizmetlerin ve faaliyetlerin dış ticarete konu olması nedeniyle bu ölçütün rekabet gücünün ölçütü olarak kullanılması rekabet gücünü verimlilikle paralel bir şekilde tanımlanması anlamına gelmektedir. Ülkeler arasındaki gelir karşılaştırmaları ekonomik açıdan anlamalı olabilir ancak milli gelir karşılaştırmaları, rekabet gücü ile çok az alakası olan faktörleri de işin içine dahil ettiği için, ülke düzeyinde rekabet gücünün belirlenmesinde etkin bir araç olmaktan uzaktır.

Kıyaslama açısından, IMD modeli esas olarak makro ulusal çevreye odaklanmaktadır. Bunun anlamı, WCY’nin ekonomik performans, kamu etkinliği, işletme etkinliği ve altyapı gibi dört rekabetçilik faktörünün etkileşiminin sonuçlarına odaklandığıdır. Hatta bunu belli bir endüstriye uyarlamamızı güçleştiren 320’den fazla

kriter bulunmaktadır. Bu nedenle, Porter’ın elması bu konuyu araştırmak için daha kullanışlı bir araçtır.

Bu çalışmanın literatür kısmında da belirtildiği Porter’in Elmas Modeli sektörün kümelenme potansiyeline uygun bir yapıda olup olmadığını belirlemek için birçok araştırmacının kullandığı bir enstrümandır. Sektör oyuncularından, Kazakistan’ın turizm sektörünün ulaştırma potansiyelini belirlemek amacıyla sıralanan bir dizi kritere cevap vermeleri istenmektedir. Kazakistan ve bölge ülkelerin turizm sektöründe ulaştırma faaliyet gösteren işletmeleri ilgili kriterler açısından değerlendirmek amacıyla hazırlanan ölçeğin soru grupları aşağıda görüldüğü gibidir.

Elmas (Diamond) Modeli, bir sektördeki ulusal rekabet gücünü belirleyen dört temel unsurun birbiri ile ilişkili olarak incelenmesini gerektirmektedir. Bunlar, ulusal faktör donanımı, talep koşulları, ilişkili ve destekleyici sektörler ve işletme stratejileridir (bunlara ilave olarak devlet veya kamu, şans, gidilen ülkenin koşulları gibi temel değişkenleri de göz önüne alan araştırmacılar bulunmaktadır). Bu model sektörler düzeyinde rekabetçilik analizi yapmaya elverişli önemli bir araç olarak kullanılmaktadır. Bu bağlamda, Elmas modeli sayesinde, turizm sektörünün söz konusu dört faktör esas alınarak ulusal rekabet avantajı elde etmeye ne derecede imkân tanıyacağını tespit etmek mümkün olabilecektir (Porter, 1990; Neven ve Dröge, 2001: 4-5; Bulu, Eraslan ve Şahin, 2004:4). Yani, Elmas modeli sayesinde sektörün rekabetçi pozisyonu ortaya çıkartılacak stratejiler önerilebilecektir.

Elmas Model detaylı olarak incelendiği zaman; bu yöntem sayesinde, adı geçen temel faktörlerin alt değişkenleri ile birlikte (toplamı) hangisinin zayıf, hangisinin kuvvetli olduğu, bu bağlamda, hangi temel faktör ve/veya değişkenlerin geliştirilmesi gerektiği ortaya çıkarılmaktadır.

Ayrıca belirtmek gerekir ki, bu modelin takipçi ve uygulayıcıları, son zamanlarda, yukarıda belirtilen söz konusu dört unsura eşit ağırlık vermek yerine, ilişkili ve destekleyici sektörlerin varlığını sektörel rekabet avantajı açısından en önemli unsur olarak değerlendirmektedirler.

Elmas Modelindeki her nokta ve elmas modelinin bütünü ulusal nispi avantajlara götürecek dört bileşeni etkilemektedir. Bunlar; kaynaklara ve becerilere erişim; kuruluşun, bu kaynaklarla ve becerilerle hangi fırsatları değerlendireceği

kararı; birimlerin hedefleri; kuruluşlar üzerindeki yenilik ve yatırım baskısı olarak ön plana çıkmaktadır.

Elmas modeli genel olarak dört ayrı bileşenden ve bu temel faktörlerin altında yer alan çeşitli değişkenlerden oluşmaktadır. Her bir alt değişken sektörlere göre farklılık göstermektedir. Ayrıca, her bir sektörün alt sektörlerinin değişkenleri de çoğu zaman değişik özelliklerde olabilmektedir. Devlet, yani kamu yönetimi, temel değişkeni de Elmas modeli’nde dört ana değişkene ilave olarak çoğu zaman göz önüne alınmaktadır.

Elmas Modelinde, bir bileşenin etkisi diğerlerine de bağlıdır. Örneğin girdi dezavantajları yeterli rekabet olmadıkça firmaları yenilikçi olmaya itmeyecektir. Elmas Modeli aynı zamanda kendi kendini kuvvetlendirme modelidir. Örneğin, yüksek rekabet seviyesi yegâne özelleşmiş girdilerin oluşumuna neden olmaktadır.

a. Talep Koşulları: Bir ürüne iç pazardaki talep, dışarıdaki pazarlarda yer

alan talepten daha yüksek olduğu zamanlarda, bölgesel kuruluşlar bu ürüne daha önem verirler. Bu ürün ihraç edilmeye başlandığında, rekabet avantajını da beraberinde getirir. Adında da anlaşıldığı gibi talep koşulları, üretilen mal ve/veya hizmete olan talep değişkenlerini ifade etmektedir. Bunlar nitelikli talep, ihracat ve yeni pazar olanakları olarak tanımlanabilmektedir. Çünkü daha talepkâr iç pazar, rekabet avantajı doğurur. Aynı zamanda, güçlü ve değişimleri takip eden pazar, bölgesel firmaları küresel değişimleri takibe zorlar.

• Yerli müşterilerin ürünleriniz hakkında bilgi (teknik özellikler vb.) düzeyi • Yabancı müşterilerin ürünleriniz (teknik özellikler vb.) hakkında bilgi düzeyi • Pazarın talep yapısının yakın bölgelerdekine benzerlik düzeyi

• Müşterinizin “tüketim” konusunda bilinç düzeyi

• Sektörün dış talebinin karşılanmasında komşu ülkelerin pazar payı düzeyi • Ürünlerinizi satabileceğiniz sayıda kurumsal ya da bireysel müşteri yeterliliği

düzeyi

• Sektörün iç talep yapısının uluslararası rekabet düzeyine göre durumu • Sektörün pazarda sahip olduğu avantajın uluslararası rakiplere göre düzeyi

• Sektörünüzde iç talebin yeterlilik düzeyi

b. Girdi Koşulları: Bir ülke kaynaklar ve teknoloji gibi kendi önemli

girdilerini ortaya çıkartabilir. Aynı zamanda, bölgesel girdi dezavantajları kuruluşları ulusal nispî avantaj oluşturabilecek yeniliğe ve yeni metotlar geliştirmeye zorlar. Girdi koşulları temel değişkeni altında genel olarak, hammadde ve işgücü yer almaktadır.

• Nitelikli insan kaynağının varlık düzeyi

Nitelikli işgücünüzü tedarik edebileceğiniz kaynakların yeterlilik düzeyi • Uluslararası rekabet düzeyine göre sektörde kaliteli işgücünün bulunurluğu • İç piyasadan girdi/yardımcı/hammadde kaynağının sağlanabilme düzeyi • Finansal kaynak (sermaye) elde etme kolaylığı

• Fiziksel altyapı (ulaşım, enerji vs) olanakları • Bilimsel ve teknolojik altyapı olanakları düzeyi

• Sanayi ve ticaretin gelişebilmesi için coğrafi yapının elverişlilik düzeyi • Bölgeden gerekli ekipmanları temin edebilme düzeyi

• Uluslararası rekabet düzeyine göre sektörün teknolojik altyapısı düzeyi • Uluslararası rekabet açısından sektörde enerji ihtiyacını karşılama düzeyi

c. İlgili ve Destekleyici Endüstriler: Bölgesel destekleyici endüstriler

rekabetçi ise, kuruluşlar maliyete etkili ve yenilikçi girdilerin rahatlığını yaşar. Bu etki tedarikçiler küresel rekabet yaşadığında ise güçlenir. İlgili ve destekleyici endüstriler rekabetçi ve ihracatçı bir endüstrinin en önemli temel değişenini oluşturmaktadır. Diğer bir deyişle bu tür kurum ve kuruluşların varlığı ve faaliyetleri sektör ve/veya sektörlerin rekabetçi gücünü, dolayısı ile ihracatçılık kabiliyetini çok önemli oranda etkilemektedir. Örneğin, ilgili sivil toplum kuruluşları (STK’lar), bilgi üreten kurumlar vs. hep bu kapsamda yer almaktadır.

• İlgili kamu kurum ve kuruluşları ile ilişki düzeyi

• Üniversite ve benzeri araştırma kurumları ile birlikte proje geliştirme ve işbirliği düzeyi

• Ortak ürün geliştirme yapabileceğiniz firma ve kurumların varlığı

• Ortak işgücü eğitiminde bulunduğunuz firma ve organizasyonların varlık düzeyi

• Ortak Ar-Ge yapabileceğiniz firma ve kurumların varlık düzeyi? • Ortak satın alma yapılan firmaların sayısı?

• Uluslararası rekabet düzeyine göre sektörün Ar-Ge harcamalarının düzeyi • İlgili STK’ların sektörün gelişimi için aktif çalışma düzeyi

• Bölgede mesleki eğitim veren kurumların yeterlilik düzeyi

• İhtiyaç duyduğunuz rehberlik hizmetlerinin kalite ve yeterlilik düzeyi • Merkezi ve yerel yönetimlerin reel sektörle işbirliği ve destek düzeyi • Birlikte çalışabileceğiniz finansal kurumların varlığı

• Birlikte çalışabileceğiniz bağımsız denetleme kuruluşlarının varlığı

d. Firma Stratejisi ve Rekabet Yapısı: Bölgesel koşullar firma ve/veya

sektörlerin stratejilerini etkilemektedir. Sektördeki düşük rekabet o sektörü çekici kılmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, firmalar düşük rekabeti tercih ederler, ancak, bölgesel rekabet firmaları yeniliğe, yani, yeni bir şeyler üretmeye ve gelişmeye zorlar. Sonuç olarak yüksek bölgesel rekabet, düşük küresel rekabeti doğurmaktadır.

• Uluslararası rekabet gücü düzeyi • Aralarındaki işbirliği ve güven düzeyi • Üretilen ürün çeşitliliğinin düzeyi

• Uluslararası rakiplere göre know-how düzeyi

• Yöneticilerin sektör odaklı almış oldukları eğitimin yeterlilik düzeyi • Bölgedeki rakiplerine göre yenilikçilik kabiliyeti düzeyi

• Uluslararası rakiplere göre üretim maliyetlerinin düzeyi • Ülkedeki rakip bölgelere göre üretim maliyetlerinin düzeyi • Çalışanlara verilen eğitimin sıklığı düzeyi

• Rekabet avantajı için alternatif ürünler geliştirebilme düzeyi

• Müşteri memnuniyetini ölçmek konusunda çalışmalarının yeterlilik düzeyi • Bölgedeki firmalar arasında rekabet düzeyi

• Sektörde profesyonel yönetici istihdam düzeyi • Yabancı yatırımların yeterliliği düzeyi

• Yerli yatırımların yeterliliği düzeyi

e. Devletin Rolü ve Önemi: Kamunun üzerine düşen görevler ise;

geliştirilmiş standartlar ile işletmeleri performanslarını yükseltmek için cesaretlendirmek, talep görecek ürünleri önceden tespit edip modellemek, özelleştirilmiş girdi üretimine odaklamak, bölgesel rekabeti engelleyecek doğrudan birliktelikleri (tekelleşme) kısıtlandırmaktır. Porter (1990), orijinal tezini bir bütün olarak tüm ulusa uygularken, ekonomik faaliyetlerin büyük bir kısmının bölgesel düzeyde gerçekleştiğini fark etmiştir. Böylece, teorileri daha çok bölgelere uygulanmaya başlanmıştır.

• Politik kararlardan ve yasal düzenlemelerden etkilenme düzeyi

• Ekonomik kararlardan (kur, faiz, enflasyon, teşvikler vs) etkilenme düzeyi • Dış ilişkiler ile ilgili kararlardan, siyasi ve ticari ilişkilerden etkilenme düzeyi • Devletin işletmelere verdiği teşviklerin yeterlilik düzeyi

• Sektörde uygulanan vergi oranlarının sektörün gelişimine etkisi düzeyi • Sektördeki işletmelerin maruz kaldıkları bürokratik zorlukların düzeyi • Sanayi ve ticaretin gelişimi için alt yapının yeterlilik düzeyi.