• Sonuç bulunamadı

2.2. Neoliberal Eğitimin Epistemolojik Temelleri

2.2.3. Müfredat ve İçerik

Müfredat, eğitim-öğretim programı, genel olarak öğrenen kişilerin bir öğretici veya yönlendirici eşliğinde edinmesi gereken veya hedeflenen temel bilgi ve becerilerin organize edilmesidir. Örgün eğitimde yapılan ve uygulanmaya çalışılan bir eğitim- öğretim planı olarak müfredatta hangi derslerin önemli olduğu, neden önemli olduğu, nasıl temellendirileceği, içerisindeki konuların seçimi ve derslerin hangi amaçlara yönelik verileceğine dair yapılan eğitim-öğretim programları yer almaktadır.

Bir eğitim programında müfredat kalıcı ve değişmez özelliğe sahip değildir. Bilgide ve teknolojide gerçekleşen değişimler, öğrenmeye dayalı olarak gelişen kuramlar çağın ihtiyaç duyduğu becerilerin farklılaşması, bir devletin ideolojik anlamdaki değişimi ve dönüşümü uygulanacak olan eğitim programı ve içeriğini mutlaka şekillendirecektir. Dolayısıyla öğretim programında yani müfredatta, sosyal ve siyasal anlamda ihtiyaç duyulan insanı yetiştirebilmek için planlamalar bilgiyle, bilimle ve öğrenmeyle, bilimsel araştırmalarla ilgili düzenlemeler yapılmaktadır. Elbette müfredat yanında müfredatı oluşturan unsurun içeriği de söz konusudur. Bütün bunlar eğitimde bilgi verme, öğrenme ve öğretme süreçleriyle ilgili olduğundan gerek müfredat

gerekse derslerin içeriği eğitimin epistemolojik temelleri arasında yer almaktadır. Bu bölümde de neoliberal eğitim anlayışının müfredat ile ilgili söylemleri üzerinde durulacaktır. Burada müfredatla ilgili tespitler yaparken neoliberalist eğitimin en önemli iki düşünürü Hayek ve Rawls’ın düşünceleri esas alınmıştır. Burada özellikle Hayek’in piyasası olan ve olmayan bilgi alanı vurgusuna değinilecektir.

Bir topluluğun bilimle uğraşan ve bilim eğitimi alan kişilerden sağladığı faydalar önemli ve değerli görülmelidir. Bu nedenle bilimle ve bilimsel araştırmalarla uğraşan kişilere her türlü desteğin sağlanması gereklidir. Bu hem toplumun hem devletin eğitim ile ilişkili olan kurumlarının hem de piyasanın faydasınadır. Bu bağlamda devlet piyasayı çok iyi takip etmeli piyasası olmayan hiçbir bilgi alanının eğitimine yer açmamalıdır. (Hayek 1978: 383) Bilim ve bilimsel araştırmalara verilen destekler bilimsel içeriği olan çeşitli alanların desteklenmesi ve bu alanlarda bilgi çeşitliliğinin sağlanması için önemlidir. Aynı zamanda devlet bu fayda ilkesini temel alarak bilimsel araştırmalara piyasadan yapılacak olan her türlü desteği teşvik etmelidir.

Hayek yorumcularından Bordeaux, Hayek’in pazar anlayışının bilgiye dayalı organize edilme şekline aşağıdaki gibi değinir. Neoliberal düzende gönüllü değiş tokuş hakkına, mülkiyet hakkına, sözleşme özgürlüğüne dayanan pazarların her biri farklı bilgi ve becerilere sahip olan insanların seçimlerini, eylemlerini iyi organize edecek şekilde düzenlenmelidir. Çünkü bu bilgiler aracılığıyla pazarı farklı ürünlerle çeşitlendirme durumu ve bunun faydası söz konusu olmaktadır. (Bordeaux 2014: 6) Örneğin Hayek eğitim alanında, üretilen bilgi ve beceride piyasa ekonomisinin ihtiyaç ve beklentilerini dikkate alan bir anlayış geliştirir. O, herkesin kendi dışındaki bir başkasının ortaya koyduğu bilgiyi de dikkate alması bu bilgiye önem vermesi gerektiğini, aynı zamanda başka bireylerle gerektiğinde işbirliği yapılarak hedeflere ulaşılmasını önemli görür. Bu koşullar yüzlerce üreticiyle, farklı alanlarda uzmanlaşmış bireylerle yaşamak, bu kişilerin farklı olan becerileri ve bilgilerini bir araya getirmek, onların piyasa ekonomisine katkıda bulunmasını sağlamak, yıllarca asla tek başımıza yapamayacağımız birçok işi yapmakta başarılı olmak için iyi bir yöntem olarak öne sürülmektedir.

Bordeaux, Hayek’in eğitim kurumlarında kullanılan veya geliştirilen birçok bilginin piyasa ekonomisi tarafından geliştirilip kullanıma açılmasına yönelik yaptığı vurguya değinir. Ayrıca piyasa ekonomisi aracılığıyla “daha yüksek” seçeneklerimizin

olacağını ve bilgiyle ilgili seçeneklerimizin kapsamının genişleyeceğini söyler. Eğitim sayesinde piyasalar, piyasalar sayesinde eğitim bilgiye dair seçeneklerimizi çoğaltmaktadır. (Boudreaux 2014: 20) Dolayısıyla bir eğitim programı içinde yapılacak olan düzenlemelerin piyasa ekonomisini dikkate alması temel kriter olarak kabul edilmektedir. Teknik anlamdaki bilgi çeşitliliği öne çıkartılmalı, her birey bilgiden yararlanmalı, özgür bir toplumda bilgi temelli ekonomi sayesinde, bu eğitim aracılığıyla kişi kendi yeteneklerini de özgürce organize edebilmelidir.

Bilimde, sanatta ve felsefede sahip olunan özgürlük alanları bir toplumun eğitim anlayışı için entelektüel tarzdaki özgürlüğün çok geniş bir temele dayandığının göstergesidir. Eğitimde ve toplumsal yaşamda geniş alanlara yayılan özgürlükler olmadığı sürece entelektüel özgürlüğün olması olanaksız hale gelmektedir. Özgürlük insanın atalarını aştığı, her kuşağın yeteneklerinin büyütülmesi anlamını da içermektedir. Bu durum bilginin gelişmesi ile ahlaki ve estetik düşüncenin bu bilgiye de bağlı olarak gelişmesine katkı sağlamaktadır. Bilimde ve eğitimde bahsedilen özgürlük, kişinin kendi geçmişini aşması, kapasitesini ve yaşama yeteneğini geliştirmesi, ahlaki anlamda ilerlemesini içermektedir. Bu sayede neyin doğru ya da iyi olduğuna dair bir dizi farklı görüşe izin verilerek, piyasada neyin baskın olacağına, piyasanın kişiye yaşattığı deneyimlere, sağladığı faydaya bakılarak karar verilmelidir. (Hayek 1978: 394) Burada Hayek’in faydacı tavrının eğitime neden ve ne şekilde yansıması gerektiğine dair açık bir bakış açısı belki de güçlü bir iddia bulunmaktadır. Dolayısıyla böylece neoliberal eğitim anlayışının teknik ve teknoloji temelli piyasayı çeşitlendiren bilgisinin müfredata neden yansıması gerektiğine dair açık bir savunma da görülmektedir.

Neoliberal ideolojide eğitim piyasaya bırakılan, piyasası olan ve her çeşidiyle parayla satın alınabilen aynı zamanda piyasanın gelişmesi ve çeşitlenmesi için planlanan bir hizmet şekline dönüşmeye başlamıştır. Böylece teknolojiye dayalı ve bilimsel içeriğe sahip olan birçok bilgi ekonomiye yön vermiş durumdadır. Bu yüzden neoliberalizmde sadece teknolojik ve ekonomik fayda bağlamında ele alınan, işlevsel- faydacı içeriğe sahip, ekonomik gelişmeye hizmet etme zorunluluğu içeren ve piyasayı çeşitlendirmek isteyen, neoliberal düşünceyle sınırlı vatandaşlık eğitiminden bahseden, insan doğasının ve kültürünün çeşitliliğini ekonomiyle sınırlayan ideolojik bir eğitim anlayışı öne çıkmaktadır.

1990’larla beraber neoliberal eğitimin ortaya çıkması ve geliştirilmesiyle, neoliberal eğitimin müfredatı piyasa ile uyumlu hale getirilmek amacıyla ekonomik talepler üzerinde uzunca bir araştırma ve gözlem yapılmıştır. Birçok uluslararası kuruluşlar bunun üzerine çalışmış ve ekonominin liberalleşmesi için çaba göstermiştir. Burada özellikle yükseköğretimde “inovasyon” vurgusu yapılmaktadır. (Kumar 2019: 95) Burada inovasyon özellikle neoliberal pazarları geliştirmeyi sağlayacak ürün, hizmet ve bilgideki yöntemsel yeniliği içermektedir.

Her düzeyde öğretim, araştırma ve hizmetin, formların pazara ve istihdama bağlı olması gerekliliği vurgulanır. Yükseköğretimin bir ülkenin ekonomik büyümesi için büyük önem kazandığı, değişen bilgi ve becerilere sahip, teknik anlamda istihdam edilebilir, rekabetçi ve değişen pazarlarda çalışabilen bireyler yetiştirmek amacı taşıdığı şeklinde bir yükümlülük anlayışı ortaya çıkar. Böylece eğitim neoliberal işyeri taleplerine hizmet etmek için müfredat oluşturma amacına yönelmektedir. Kumar bu durumu müfredatı piyasayla aynı hizaya getirmek şeklinde ifade ederek yeni bir bakış açısı kazandırmıştır. (Kumar 2019: 95) Bu durumda Kumar’a göre eğitim kurumlarının kültürel ve sosyal misyonuyla uygulamaya çalıştığı müfredat çelişmektedir. Böylece 1990’lardan sonra neoliberal eğitimin müfredatı şekillenmeye başlamaktadır.

Neoliberal eğitim anlayışında, bireyin kendi gerçekliğini keşfetmesi sonucunda en büyük amacın rekabete katılmak olduğunu öne süren bir düşünce hâkimdir. Bireyin dâhil olduğu bu rekabet ise özellikle teknolojiye dayalı bilginin ve bu bilgiye dayalı ürünün üretilmesi, geliştirilmesi aynı zamanda tüketilmesi anlamına gelmektedir. Neoliberal eğitimde amaç eğitimin kendi içindeki sorunlarını çözme ve ihtiyaçlarını tespit etmekten ziyade ekonomiye dayalı olarak ortaya çıkan krizleri çözmeye yönelik yeni ve sürekli piyasalar oluşturma şeklinde belirlenmiştir. (Sayılan 2006: 44-45) Böylece bu müfredatın neden öğretilmesi gerektiğine yönelik yeni bir bakış açısı ortaya çıkar.

Eğitim ve öğretim faaliyeti ve bağlı olduğu müfredat, dersler, konular ders ve konuların neden öğretilmesi gerektiğine dair sorgulamaya yönelik öğelerden ayrılamaz. Hayek eğitim ve öğretimle ilgili önerilerinde bilim eğitiminden bahsetmiş ve bu bilim eğitiminin uygulamalı olan yönüne ağırlık vererek özellikle ürettiği ögelerle piyasa ekonomisine katkısı olmayan ve piyasa oluşturamayan bir eğitim ortamının eksik olduğuna vurgu yapmaktadır. Böylece eğitim ve öğretim faaliyetlerinin piyasa

ekonomisiyle olan ilişkisinden ve her bilginin fayda sağlayıcı, işlevsel olan bir amaca hizmet eden, bilgi tabanlı öğrenmeyi zorunlu kılan, piyasa oluşturucu bir amacının olmasından bahsetmektedir. Rawls ise eğitim teorisinde kapsamlı bir eğitim programı yerine liberal bireyin yetişmesini sağlayan, daha sınırlı olan vatandaşlık eğitimi anlayışını önermektedir. Daha önce de belirtildiği gibi Rawls için eğitim, makul olan siyasi erdemlerin geliştirilmesini içerir. Bu da Rawls’ın eğitim programı olarak sınırlandırılmış, neoliberalist ideolojiye hizmet eden bir yöntem ve sınırlı bir eğitim içeriğinden bahsetmesi anlamına gelmektedir.

Hayek ve Rawls’ın önerileri doğrultusunda neoliberal bir ideolojinin eğitim ve öğrenme ortamı için temele alması gereken derslerin birinci kısmını Hayek’in piyasa ekonomisine hizmet etme ve piyasa ekonomisini canlı tutma amacı ile sınırlandırdığı, empirik dayanağı olan, bilimsel araştırmaları içeren, farklı becerileri destekleyen, uygulamalı temel bilimler, fen, matematik, mühendislik, genetik, tıp çalışmaları şeklinde kategorize edebiliriz. İkinci kategoride ise Rawls’ın iyi bir vatandaş, neoliberal tarzda vatandaş yetiştirmek amacı güden adil, özgür, çoğulcu, girişimci ve rekabetçi olmanın bilincini veren tarih veya vatandaşlık eğitimi görülmektedir. Böylece piyasa ekonomisine dayalı ve piyasaya hizmet eden, bilimsel araştırmayı destekleyen, pazara farklı ve çeşitli bilgiler sunabilen, bireyi özgür kılan, gerektiğinde işbirliği yapılmasını önemli gören bireyler yetiştirmek neoliberal eğitim ve öğretim programının hedefleri arasında görülmektedir.

Yukarıdaki bilgilere ek olarak neoliberalizmin önemli iki şahsiyetinin çağının dijital teknolojisi hakkında çok fazla yorum yaptığı yazıları bulunmamaktadır. Ancak bunun neoliberalizm üzerinden başka eğitimciler tarafından tamamlandığını, özellikle Kumar’ın analizlerinde neoliberal eğitim anlayışının günümüzde bilgi teknolojisi ve bilgi teknolojisine hâkim olan sürecin ayrıntılı biçimde ele alındığı görülür.

Kumar’a göre son zamanlarda neoliberal eğitimin durumuna bakıldığında eğitim ve mesleki alanda serbest ticaret taleplerine uyma, eğitim sistemlerinin “inovasyon”una yönelik stratejiler geliştirme, akreditasyon programlarının uygulanmasının önemli gösterilmesi, hesap verebilirlik, çalışma sertifikası kavramları, kalite kontrol, müfredat organizasyonunda yeni bilgi teknolojileri tarafından desteklenen daha fazla “esneklik” yaratma, öğrencilerin teknolojiyle baş edebilmeleri için becerilerini geliştirme, teknolojik, ekonomik ve kültürel alanlarda hızlı değişimlere hızlı biçimde adapte olmak

gibi unsurlar öne çıkartılmaktadır. (Kumar 2019: 96) Klasik liberalizm ve neoliberal düşünce, bunlar henüz dijital çağın eşiğindedir. Görüldüğü gibi neoliberalist anlayış değişen çağa ve teknolojik ortama göre sürekli kendini yeniden üretmektedir.

Neoliberal eğitim ve diğer öğrenme araçlarıyla kazanılan beceriler, bireyi daha verimli hale getirir. Eğitim, üretim tüketim hareketliliğini arttırırken, bir yandan da nitelikli işgücünü artırarak sermaye hareketliliğine katkıda bulunur. Bu nedenle, neoliberalizm eğitime hem sermayeye esneklik sağlama hem de nitelikli işgücünün üretimini sağlayacak şekilde eğitilmesi bakımından işlevsel bir statü kazandırmakta, böylece eğitim ve istihdam politikaları arasındaki bağlantıyı kurmak için hem eğitimi hem de eğitim uygulamalarını bir araç olarak kullanmaya çalışmaktadır. Bütün bunları toparlamak gerekirse neoliberal eğitimde ekonomiye hizmet eden, mesleki ve piyasaya uygun olan teknik üretim öne çıkmaktadır. Böylece eğitimde ekonomik yarış en önemli öğe olarak görülerek bilgi tabanlı, işlevsel bir ekonomi anlayışı her tür programlamanın önüne geçmektedir. Bu durumda eğitim ülke ekonomisinin gelişimi ve ilerlemesi için önemli bir araç haline gelmektedir. Neoliberal düşünceye bağlı kılınan eğitim müfredatı da bu amaçlara hizmet edebilmek için yapılmaktadır. Ancak bu müfredat, çoğu insanın özgün değerler ortaya koymasına yeterince imkân vermemektedir. Çünkü burada birey ona dayatılanlar ve onun için uygun görülenlerin içinden dersler seçecek ve sadece bunların üzerine sağlanan imkânlar doğrultusunda kendini ve yeteneklerini geliştirmeye çalışacaktır. Dolayısıyla burada bireyin seçme özgürlüğünden bahsetmek zordur. Özgürlüğünü kullanabildiği tek alan, seçmek için ona verilenlerin içinden tercih edilme durumuyla sınırlı kalmaktadır.

Ayrıca bu müfredat iddia edildiği gibi demokratik bilinci teşvik etmemekte demokratik yapılanmaya, bireyin daha yaratıcı olmasına birçok noktada engel oluşturmaktadır. Çünkü burada ne içeriğe ne de müfredata bireylerin, vatandaşların ihtiyaçları, istekleri ya da beklentileri tam anlamıyla yansıtılmamaktadır. Burada vatandaşların isteklerinin ve ihtiyaçların yerine piyasayı oluşturan sermayenin ihtiyaçları daha fazla önem arz etmektedir. Bunun içinde böyle bir eğitim anlayışında özelikle sınama sistemi üzerinden bireylerin ve vatandaşların gözlemi, sistematik bir biçimde, aralıklı olarak kontrol edilmeye çalışılmaktadır.

Özellikle 2000’li yıllar sonrasında neoliberalist anlayışın öne çıkardığı sınav ve eğitim düzenine ilişkin farklı bağlantıların kurulmakta olduğu görülmektedir. Daha

önceki neoliberalistler tarafından kurulmayan pozitivizm ve davranışçılık bağlantısının yeni yorumlarda kurulduğu dikkati çekmektedir.

Kumar’a göre bu özellikleri bağlamında neoliberal eğitim müfredatı, gücünü küreselleşme olgusu, davranışçılık ve pozitivizmi birleştirmekten almaktadır. Neoliberal toplum ve onun eğitimi, neye değer verir? Bu soruyu kısaca üç cümleyle cevaplayabiliriz: Üretim, pazarlama ve tüketim. Bunun eğitim müfredatına yansıması ise, her şeyde standartlaşmadır ve bu özellikle sınavlarla, testlerle sağlanır. Ayrıca sınavlar, notlar, kontrol ve düzenleme yapma, sürdürebilirlik, öngörülebilirlik eğitimi pozitivizmin ve davranışçılığın özelliklerine bağlı hale getirme şeklinde sıralanabilir. Aynı zamanda burada pozitivizm ve davranışçılıktan esinlenilerek tüketim ve pazarlama gibi unsurların hepsini kişinin davranışlarında görme gibi psikolojik kaynaklarda önemli hale gelmektedir. Bu durumda neoliberal eğitim müfredatında davranışçılık ve pozitivizmden kaynaklı olarak ölçülebilir, tekrarlanabilir, aktarılabilir, uygulamalı, mekanik bilgiye sahip olmak önemli hale gelmektedir. (Kumar 2019: 236) Bu da bize çok şikâyet edilen sınav düzeninin, eğitim ve öğretimdeki rekabetin nedenlerini açıklamaktadır.