• Sonuç bulunamadı

Bireyi ve onun özgürlüğünü temel alan klasik liberalizm ele aldığı birçok sorunun yanında, eğitime yönelik problemlere de değinmiştir. Liberal düşünceyi temsil eden Locke, Hobbes, Mill gibi filozoflar; siyasal, sosyal, toplumsal ve ekonomik sorunların yanında ve bu sorunlarla bağlantılı bir şekilde eğitim olgusuna da kayıtsız kalmamışlardır. Bu bağlamda klasik liberal düşüncenin teorisyenleri hem eğitime değinmişler hem de ona olgusal olarak özel bir yer ayırmışlardır. Onlar kendi dönemlerinde hâkim olan geleneksel eğitim anlayışlarını ve uygulamalarını onaylamayarak kendi felsefelerine uygun, yeni bir eğitim şekli teklif etmişlerdir. Dolayısıyla sözü edilen bu düşünürlerin, yaşadıkları dönemde uygulanan geleneksel eğitim programlarına alternatif olarak sundukları eğitim anlayışları da mevcuttur.

Bu düşünürler tarafından önerilen eğitim programları, özellikle liberal bir ideolojinin eğitim anlayışı şeklinde geliştirilmemiştir. Liberal düşünürler kendi çağlarının eğitim anlayışını, insanın gelişiminde ve onun bilimsel düşünme becerisi kazanması aşamasında yetersiz olarak görürler. Bu yüzden onlar kendi dönemlerinde uygulanan eğitim programlarına insan doğasına uygun olmaması, doğru yöntemleri kullanmaması, insan özgürlüğünü öne çıkartan öğelerden ve bilimsellikten uzak olması nedeniyle eleştiriler yöneltirler. Liberal düşünürlerin öncelikle kendi çağlarına yönelik sonra da takip eden yüzyılları etkileyen eğitim anlayışları, klasik liberalizmin eğitim felsefesi olarak değerlendirilir. Bu düşünürlerin eğitim ile ilgili olarak ortaya koydukları düşünceler bazen birbirini destekler bazen ise diğerini tamamlar. Hobbes, Locke ve Mill gibi düşünürlerin ortaya koyduğu eğitim önerileri, liberal bir devletin bu ideolojiye dayalı olarak yapılandırdığı kurumlarda kullanabileceği bir eğitim görüşü, liberal eğitim programı ve liberal eğitim diye adlandırılır.

Eğitim kavramı eğitimcilerce değişik şekillerde tanımlanmaktadır. Bunlardan öne çıkanlardan biri liberal eğitimdir. Liberal eğitim öğretmenlerin öğrencileri zorlamadıkları, ezbere dayanmayan, bireysel yaratıcılığı köreltmeyen, değişime açık olan, bilimsel düşünebilen bireyler yetiştiren eğitim modeli diye tanımlanır. (Gutek 2006: 198) Liberal düşüncenin öğelerini temel alan eğitim; bireyleri yaratıcı, bilimsel düşünme biçimini benimseyen, özellikle empirik bilimlere dayalı ve özgürleştirici, demokratik bir eğitim programı ile yetiştirmek istemektedir. Liberal eğitimde bu programın organizasyonunu sağlayacak kurum “devlet”tir.

Dolayısıyla liberal eğitim, öncelikle liberal anlayışı ve liberal ekonomi sistemini benimsemiş bir devletin uygulayacağı, liberal sistemin vatandaşlık bilincinin kişilerin hayatlarına yansıyacağı, devletin düzenleme yaptığı ve kontrol ettiği sistematik bir eğitim anlayışını içermektedir.

Bu noktada ilk olarak karşımıza Locke çıkmaktadır. Locke “Eğitim Üzerine Düşünceler” adlı kitabında, ruhu bilge olmayan bir kişinin hiçbir zaman doğru yolu bulamayacağını, erdemli olmanın oldukça önemli olduğunu belirtir. Ancak onun insanda eleştirdiği en önemli şey “erdemsizlik”tir. İyi insanların yetişmesi için bu insanlarda bulunmasını istediği şey de erdemliliktir. Eğer bir insanda herhangi bir “değer” oluşturulacaksa bu sadece eğitimle gerçekleştirilebilir. Erdem eğitimle elde

etmeye çabaladığımız, zor ve değerli bir hazinedir. Bu yüzden eğitim ona yer açmalı ve çocuğa bu yolda hem toplumsal hem de bilimsel deneyimler kazandırmalıdır. (Locke 2004b: 77) Locke burada erdemli olmanın koşulu olarak insanın kendi yaşamını akılla yönlendirmesini gösterir. Eğer çocukların ruhlarını erdemli ve doğru bir şekilde biçimlendirmek istiyorsak onlara iyi ve akla dayalı alışkanlıklar erken yaşta ve eşit koşullar sağlanarak kazandırılmalıdır. Ancak bu noktada otoritenin ve geleneğin yeri sorunu doğmaktadır. Çünkü otoritenin egemenliği ve geleneğin olduğu gibi uygulanması deneyim görüşüyle çelişir.

Her toplumda ayrım yapılmaksızın çocuk eşit koşullarda ve eşit şekilde küçük yaşta eğitime alınmalıdır. Erken yaşta çocuklara verilen eğitim onların kişilik özelliklerinin oluşumunda önemlidir. Erdemli bireyler yetiştirmek için erken yaşta çocuğu bu bilinçle yetiştirme koşulu önemli hale gelir. Biz çocukların erdemli ve dürüst birey olmaları, özgürce seçim yapabilmeleri için eğitimi bilinçlice kullanmalıyız. (Locke 2004b: 47-48) Bu eğitim aracılığıyla insanlar, akıl öncülüğünde özgür olmak istemelidirler. Bu durumda birey, bilinçli bir şekilde seçimler yapabilmeli ve otoriteyi reddedebilmelidir.

Eğitim felsefesinde Gutek’e göre Locke’nin hem epistemoloji hem de siyaset kuramı, değişmez ilkelere dayanan otorite ve geleneğin mükemmelliğinin reddini göstermeye çalışır. Locke’nin ampirizminin en temelinde bilimsel yöntemin üstünlüğü yatmaktadır. Locke doğuştan düşünceler fikrini en baştan reddederek insanların farklı düşünsel yetilerinin ve farklı potansiyellerinin olduğunu kabul etmektedir. (Gutek 2006: 190)

Mill'in eğitim felsefesi ise insanların genel olarak bilişsel, duyuşsal ve ahlaki kapasitelerini geliştirmek için çocuklukta eğitildiği bir program şeklinde ortaya çıkar. Yetişkinlikte bu süreç bireyin özerklik, bireysellik ve sosyalliğinin daha yüksek kapasitelerini geliştirdiği kişisel gelişim şeklinde devam eder. Bu sürecin devam etmesi için çeşitli sosyal ve politik kurumlara destek ve katılım şarttır. (Schmitter, Tarcov ve Donner 2003: 87) Burada pratik eğitim ve ahlak eğitimi kişilik oluşturma, bireyselliğin gelişimi, demokrat bir vatandaş olma, faydalı olma ve fayda sağlama sonucunda mutlu bir birey haline gelme anlayışını doğurmaktadır. Mill bu eğitim anlayışıyla bireysel mutluluğu elde etme, kişinin bilişsel ve duyuşsal beceri alanlarını üretme kapasitesi

bağlamında geliştirme koşulu olarak da kabul etmektedir. Bunun için eğitimin birçok kademesi her bireye eşit imkânlar dahilinde belki de zorunlu tutularak sunulmalıdır.

Acaba liberal düşünürlere göre eğitime tabi tutulacak olan bireylerin doğaları, kökenleri, aidiyetleri arasında derece farkı veya üstünlük var mıdır? Liberalist düşünürler bunu reddeder ve insanların doğuştan herhangi bir üstünlüğe sahip olmadığını öne sürerler. Bu bağlamda Locke eğitim ile ilgili düşüncelerinde öncelikle erdem eğitiminden yani değer eğitiminden bahsederek ortak toplumsal bir değer dünyasına vurgu yapar. Bu ortak değer dünyasının yanında, devletin planladığı bir eğitim ortamında özgürlüğünü kullanan bireylerin uygulamalı bilimlerdeki gelişimi ve kendi tercihlerine bırakılan meslek seçimleri önemli olarak görülür. Böylece önerilen bu yeni eğitim anlayışında baskı ve otorite dışında bireyi merkeze alan bir eğitim ortamı önemli hale gelmektedir. Aynı zamanda bu eğitim anlayışında bireyi özgür kılan, onun ahlaklı ve erdemli kişilik özelliklerine sahip olmasını öneren, akla uygun kuralların içinde yaşayan, akla uygun eylemlerde bulunan, bilimsel yöntemin bilincinde olan ve aynı zamanda bu yöntemi yaşamın her aşamasında pratik olarak kullanan bireylerin yetişmesi öne çıkmaktadır.

Locke liberal teorisinde her bireyin eğitime katılma hakkının olduğunu ve bunun devlet tarafından planlanması gerektiğini savunarak kralların tanrısal haklara sahip olduğuna ve bu hakların kan bağı aracılığıyla asillik kazanan aristokratlara inmesine ve bu doğuştan gelen sınıflara dayalı verilen eğitim anlayışına karşı çıkar. Liberal teorinin siyasal yaşam ve eğitimde değişim yaratması gerektiğini vurgular. Locke bu değişimin en önemli aşamasının ise devlet tarafından herkese aynı eğitimin verilmesi olduğunu savunur. Tüm vatandaşlar için gerekli olan eğitim, onlara liberal hükümetin eşit şekilde yasama, yürütme ve yargı da görev almalarına yönelik her türlü imkânı sağlayacak şekilde olmalıdır. Bu aynı zamanda bir devletin bireye sağlayacağı vatandaşlık haklarını ve vatandaşlık eğitiminin de temeli anlamına gelmektedir. (Gutek 2006: 193) Carring’e göre Locke’de eğitimin amacı hem pedagojik hem de politik boyutuyla ele alınmaya çalışılmıştır. (Carrig 2001: 42) Pedagojik boyut daha çok öğrenme ve bu öğrenme aşamalarına dayalı olan bilişsel gelişimi içermektedir. Yani Locke eğitimin pedagojik boyutunda erdemli ve iyi bir insan olmaya, toplumsal değerleri önemsemeye, ailevi (babadan gelen değerler) değerleri kazanmaya ve bilimsel yönteme dayalı düşünmeye yönelik önerilerde bulunmuştur. Dolayısıyla burada öğretim daha öncelikli hale

gelmektedir. Eğitimin politik boyutunda ise pedagojik içerikle temeli atılan ve desteklenen iyi vatandaş olma, liberal bir devlette bireylerde olması gereken özgürlük bilincine sahip olma ve sözleşmeye olan bağlılığını sürdürme anlayışı önemlidir. Bu durumda burada duyuşsal gelişim öne çıkar. Böylece Locke eğitimde, bireyin hem bilişsel olarak destekleneceği hem de duyuşsal anlamda politik bir kişiliğe sahip olması yani liberal bir vatandaş olması gerektiği üzerinde durmaktadır. Bu yüzden Locke çocukların en küçük yaştan itibaren eğitim kurumlarına dahil edilmesini aynı zamanda her bireyin eşitlik ilkesine dayalı olarak devletin sağladığı eğitim imkânlarından yararlanması gerektiğini vurgulamaktadır.

Locke gibi Mill de özellikle temel eğitim kademelerinin devlet tarafından planlanarak her bireyin eşitlik ilkesi doğrultusunda bu eğitimden yararlanmasının önemini vurgular. Toplum sistemli bir okul olmadan akla dayalı yaşama becerisine sahip olan insanları yetiştirmede her zaman başarılı olamayabilir. Bu durumda eğitim masraflarının çocuğun ailesine bağlı olma şartı da olabilir. Yine de eğitimin devlet tarafından sevk ve idare edilmesi önemlidir. (Mill 2014: 208) Böylece birey en azından temel eğitim kademesinde de toplumsal değerleri içeren, faydacı, bilimsel yöntemi kullanmaya yönelik ortalama bir eğitime dahil olacaktır. Dolayısıyla özgür bir hukuk sisteminin işlemesi için bireylerin bilinçli, özgür katılımı sağlanmış olacak, özgürlüğü temel alan anayasa sistemlerinin muhafaza edilmesi kolaylaşacaktır. Bu eğitim kişinin hem anayasal özgürlüğünü hem de siyasal katılımının devamını sağlamada, sosyalleşmede, yeteneklerin beslenmesinde önemli bir göreve ve pratik yarara sahip olacaktır.

Mill de Locke’yi destekler biçimde eğitimi, belirli karakter özelliklerinin gelişimini ve insan yeteneklerinin beslenmesini ve geliştirilmesini teşvik etmek için uygun sosyalleşme veya karakter oluşumu aynı zamanda Aydınlanma liberalizminin amaçları ve ilkeleri doğrultusunda desteklenir ve ilerletilir bir öğe olarak ele alır. Ona göre eğitimde bireyselliği desteklemek, sorumlu demokratik vatandaşların özerk kişiliklerini eğitmek ve sosyalleştirmek gereklidir. İnsanların çocukluklarından itibaren onların her türlü deneyimden yararlanarak bireyselliklerini geliştiren bir eğitim ve öğretimden geçmeleri önemlidir. Böylece insan belli bir yetişkinliğe ulaştığında, kendi yeteneği ve algılama gücünden yararlanarak, kullanılabilir yöntemin hangisi olduğuna karar vererek, bilgiyi bizzat kendisi elde edecektir. Kişide tecrübeleri aracılığıyla bilgiyi

elde etme ve yorumlama becerisi söz konusudur. İdrak etme, yargıda bulunma, ayırma, zihinsel ve ahlaki yönelimler insana özgü bu yetenekler eğitim sayesinde gelişecektir. (Mill 2014: 133-134) Birey bu yetenekler sayesinde sosyal ve ekonomik işleyişe dahil olacaktır. Böyle eğitim aslında bir kişilik ve kapasite geliştirme alanı olarak ele alınmaya çalışılmaktadır.

Mill toplumun ve bir toplumdaki bireylerin gelişimi için sosyal, ekonomik ve politik kurumların işleyişine dahil olması gerektiğini ifade eder. O; bireylerin eğitim düzeyinin ve onların üzerindeki eğitim etkisinin, eğitim kurumlarının vatandaşın mevcut ahlaki ve entelektüel kapasitesinin en iyi şekilde geliştirildiği sürece önemli olduğunu savunur. Bu politik sürecin sadece pedagojik bir görüşü değildir. Aynı zamanda politik bir sürecidir. (Ryan 2011: 655) Böylece Mill de Locke’a benzer bir şekilde eğitimin pedagojik ve politik yönüne vurgu yapar. Aynı zamanda Mill, tüm sosyal sınıflarda entelektüel kazanımı teşvik etmenin eğitimin iki boyutunun, eşit şekilde sağlanmasıyla gerçekleşeceğine dair bir ekleme de yapmış olur. Böyle bir eğitimde söz edilen entelektüellikteki birey, ona fayda sağlayan hem özgürlük hem de demokrasi bilinci ile yetişmiş olacaktır. Mill’in eğitim anlayışı sadece özgürlüğü değil, toplum için faydalı olan demokrasiyi de bir yaşam biçimi olarak savunmaktadır. Dolayısıyla onun faydacı geleneği eğitimde de karşımıza çıkar.

Mill kısaca eğitim sanatının amacını, tüm uygulamalı sanatlarda olduğu gibi, arzu edilen insan özelliklerinin geliştirilmesi, özellikle de belirli insan kapasitelerinin ve mükemmelliklerinin geliştirilmesi ve beslenmesi olarak algılanan fayda sağlama şeklinde özetler. (Schmitter, Tarcov ve Donner 2003: 86) Eğitim dahil tüm pratik sanatları düzenleyen bu fayda ilkesi, Mill’in görüşüne göre bireylere ve topluma fayda sağlama, insanlar için uygun olan mal veya değer anlayışı açısından analiz edilir. Eğitimde insanlar için en değerli fayda sağlama ve mutlu olma şekli, daha fazla insan yeteneklerinin geliştirilmesi anlamına gelmektedir. Mill insanları; bireyselliklerini, yeteneklerini keşfedecek ve geliştirecek sosyal varlıklar ve özerk bireyler olarak algıladığından eğitim sürecinde, insan doğasına ilişkin ilerlemeci görüşün gelişmesini sağlamak ve insanlar için iyiyi içeren eylemlere teşvik etmek için birbiriyle ilişkili fayda sağlayan eğitim hedeflerini önerir. Bu bağlamda Mill’in faydacılığı, bireylerin davranışından toplum ilişkilerine kadar her türlü konuyu içerir. Böylece demokratikleşmiş özgür bir toplumda özerk bireylerin yaratılması ve bu özerkliğin

sürdürülmesi süreci, insanların anlamlı, bireysel hayatlar yaşamasına yardımcı olur. Bu çerçevede vatandaşlar yaşadığı toplumda eğitim sayesinde hem demokrasiye hem de her türlü özgürlüğün yaşanmasına destek verir.

Eğitim insana, vatandaşlara kamu çıkarı güdüleriyle birlikte hareket etmeyi ve bunu alışkanlık haline getirmeyi öğretmelidir. Eğer bu durum mümkün olmaz ise özgür bir anayasa yapmanın koşulları sağlanamayacaktır. Siyasi özgürlüğün yerel halktan destek alamadığı toplumlarda bunu görebiliriz. (Mill 2014: 212) Böylece eğitimin fayda ilkesine dayanması ve bunu toplumsal alana yayma gibi bir çabasının olması, bu eğitimin içindeki bireyler açısından özgür ve mutlu olmanın önemli bir koşuludur. Dolayısıyla bir toplumda yaşayan her anne ve baba çocuğunun eğitimine büyük önem vermeli ve ona doğru değerleri öğreten bir ortamda yer almasına özen göstermelidir.

Çocuğunun eğitimine önem veren bir anne babanın ona bırakacağı en önemli miras şu dört unsurdan oluşur: Erdem, yaşam deneyimi, yaşama tarzı ve bilgidir. Locke, “erdemi” bir yetişkinde bulunan özellikler içinden en önemlisi ve birincisi olarak öne çıkarır. Erdem olmadan mutlu olmak mümkün değildir. (Locke 2004b: 155) Erdem ise değerle mümkündür. Değerler toplumsal niteliklidir. Dolayısıyla eğitimin toplumsal yaşayışla bağı kurulmalıdır. Diğer yandan değerler bireye, o kişiyi eğitimin merkezindeki tek ve özerk bir birey olarak görmekle verilebilir. Bu da eğitimde hem bireyin değerli olması hem de onun niteliklerinin hesaba katılması sonucunda elde edilir.

Locke eğitimde erdemden bahsederken aslında değerler eğitiminden bahsetmiş olmaktadır. Bilgelik için erdemli olmak, bir değer dünyasına sahip olmak önemlidir. Locke değer dünyasını da önemli gören bir eğitim anlayışından bahsederken iyiyi aldığımız kaynak olarak “Tanrı”dan ve Tanrı kavramının öğretilmesinden bahseder. Bu eğitimin ahlakı destekleyici, bütün insanlığın korunması ilkesiyle düzenlenmiş ve insan aklına uygun olmasının da vurgusunu yapar. Böylece erdem eğitimi hem bilge hem de iyi insanların yetişmesi için önemli hale gelecektir.

Erdemli bireyler yetiştirmeye ve bu bireylerin bu yolla mutluluğuna ve özgürlüğüne önem veren bir eğitim anlayışında, öğrencinin kendi kişilik özelliklerine, becerilerine ilişkin sınırlamalara göre ayarlanmış, öğrenciyi kendine ve başkalarına yararlı kılacak erdemleri geliştirmek için bireysel özgürlüğün gelişimi desteklenmelidir.

Burada sözü edilen erdemler aynı zamanda insan doğasına uygundur çünkü her birey farklıdır. Bu yüzden eğitimde bireylerin doğalarından kaynaklı olan farklılıklarından dolayı onlara mutlu olmalarını sağlayacak akıl yürütme becerileri kazandırmak önemli hale gelir.

Her şeyden önce, çocuklar akıl yürütmeye teşvik edilmelidir. Bu yüzden eğitimde erdemli bireyler yetiştirmek, mutluluğu geliştirmek şeklinde ele alınabilir. (Schmitter, Tarcov ve Donner 2003: 82) Böylece liberal öğelere göre şekillendirilen her eğitim ortamında her bireye erdemli ve mutlu olmanın koşullarını sağlamak için herkese doğalarına uygun, eşit koşullarda, eğitim verilebilmelidir.

Her birey eşit eğitim haklarına sahip olmalıdır. Liberal bir devlette her birey aynı şartlarda temel insan haklarına dayanan, güç dağılımı ilkesine uygun, temsili kurum ve süreçleri ayrıntılı inceleyen ve bu kurumların oluşumuna destek veren vatandaşlık eğitimine de tabi tutulmalıdır. (Gutek 2006: 194) Buraya kadar öne sürülen eğitim amaçları ve eğitim düzeni, üzerinde durulan vatandaşlık eğitimi tesadüfü bir ortamda gerçekleştirilmez. Bu noktada devletin eğitimdeki rolüne yönelik problem ortaya çıkar. Klasik liberaller serbest piyasa ekonomisini savunarak devletin sadece düzenleyici bir görevinin olmasından bahsederler. Bu da ancak yapılacak olan doğru yasalarla gerçekleşecektir. Ancak çoğu klasik liberal düşünür eğitimle ilgili çocukların belirli yaş aralıklarında zorunlu eğitime alınmasının, özellikle eğitim alanında bireylerin hayatında devletin aktif bir rolünün olmasının gereğini savunurlar. Fakat bu eğitim ortamında bireysel özgürlük, bireyin özgür seçimlerde bulunması, onlara meslek seçiminde haklar verme gibi esnekliklerin de olması eğitimin demokratik yönüne önemle vurgu yapar. (Gutek 2006: 196) Liberal bir devlette uygulanacak olan eğitim programlarında bireye, bireyin özgürlüğüne, gelişimine büyük önem verilmelidir. Bunun için, böyle bir eğitim ortamının demokratik olması devlet için, birey için ve bu bireylerin haklarının ve özgürlük alanlarının korunması için gereklidir. (Noddigns 1998: 29) Liberal bir eğitim ortamında öncelikle eğitim yaygın olmalı ve temel eğitim kademesinde zorunlu olarak planlanmaktadır. Aynı zamanda bu eğitim gelişmeye ve ilerlemeye dayalı; bilimsel yöntemi kazanmaya, kullanmaya, uygulamaya yönelik; akla güven duyan, bireyin eğitimin merkezinde ve özgür olduğu, seçebildiği ve tercihler yapabildiği demokratik öğelerin baskın olduğu, bireyin uyum sağlama ve problem çözme becerisini geliştiren

ve onun güçlü olmasını sağlayan, sürece dayalı gibi özelliklere sahip olmalıdır. Bu özellikler ise bireye küçük yaştan itibaren kazandırılmalıdır.

Birçok ortamda iyi koşullar sağlandığında akla uygun bir şekilde yönlendirilmiş birey, eğitim süreci sonunda kendini yönetmeye bırakılmalıdır. Çünkü iyi yetiştirilmiş, dürüst, yetenekli bir birey bunu başarabilir. Bu yüzden eğitimle karşılaşacağı durumlara karşı göstereceği tavır erken yaşta öğretilmelidir. (Locke 2004b: 49) Eğitim sayesinde kazandırılan bilimsel yöntemi de içeren beceriler, çocuğun ruhunun özgür kılınmasında ve özgürlüğün bilinçlice farkına varılmasında önemli bir koşuldur. Bu yüzden çocuklara küçük yaşta sağlanan farklı ve çeşitli öğrenme ortamları, özgür bir kişiliğin oluşumunda ve bu kişiliğin topluma faydalı bir birey olmasında da önemli görülmektedir.

Locke’nin “Eğitim Üzerine Düşünceler” adlı kitabında tüm vatandaşlara kazandırılması gereken eğitimin dört amacından bahsedilmektedir. Bu amaçlardan en önemlisi olan erdem bir yetişkinde bulunan özelliklerin içinde en önemlisi olarak kabul edilmelidir. Birey mutlu olmak istiyorsa erdeme sahip olmalıdır. (Locke 2004b: 155) Dolayısıyla kişiyi yetiştirmede bu amaçlardan en önemlisi ve birinci sırada olan doğruluk (erdemlilik) eğitimiyle bireylerin yaşamlarını akılla yönlendirmeleri sağlanır. Eğitimin ikinci amacı, akıl ve pratik zekâ ile kişilere işlerini başarıyla yapabilme ve sağduyulu olabilme yetisi kazandırma hedeflenir. Üçüncü amaç, kişiyi iyi yetiştirme ve terbiye etme, onu sosyal yaşam konusunda yetiştirmeyi amaçlar. Diğer amaçlar ise ahlak, siyaset, toplum, özgürlük, kanun, tarih, empirik bilimler gibi konular üzerinde yoğunlaşmaktadır. (Gutek 2006: 190) Bu bağlamda devletin içinde yaşayan her aile, her birey çocuğuna toplumda ortak bir şekilde kabul edilen değerleri vermenin eğitimle ilgili koşullarını oluşturmalıdır. Özellikle Locke’nin erdem eğitimini onun eğitiminin birinci amacı olarak yorumlayan bazı eğitim felsefecileri eğitimin ikinci amacını, akıl ve zekâ ile kişilere bilimsel düşünme becerisini kazandırma şeklinde özetler.

Locke, Mill gibi liberal düşünürlerin ortaya koyduğu eğitim önerileri liberal eğitim olarak adlandırılan eğitim anlayışının temelini oluşturmaktadır. 20. yüzyılda