• Sonuç bulunamadı

2.2. Neoliberal Eğitimin Epistemolojik Temelleri

2.2.2. Bilgide Çoğulculuk

Neoliberalist eğitimin bilgi anlayışının bir diğer özelliği çoğulculuk ve çeşitliliktir. Çünkü piyasa kavramı çok farklı becerileri ve meslekleri kapsamaktadır. Dolayısıyla burada tek bir bilgi tüm ihtiyaçları karşılayamayacaktır. Bu nedenle bilginin çeşitlilik içermesi gerektiği, bunun da çok sayıda bilgiyi onaylamada çoğulculukla ifade edilmesi söz konusu olmaktadır.

Hayek’in felsefesinde bilginin kapsamı ve sınırları ile ilgili düşüncelerinde bilginin bilimsellik ölçütünün yanında, piyasa ekonomisine hizmet etmesi, onun piyasa oluşturması, sürekli değişmesi, gelişmesi ve teknik çeşitliliği üzerinde durulmaktadır.

Hayek piyasayı ve işleyişini, buna dayalı bilgiyi epistemolojik bir araç olarak görür, çünkü buradaki epistemolojik duruş toplum içinde dağılmış olan arz ve talep hakkındaki bilgiyi yaymak için bir araç sağlamaktadır. (Notturno 2006: 436) Bu yüzden rekabetçi sistemde bilgi çeşitliliğe sahip, aynı zamanda sürekli değişen bir durumda olmalıydı. Ancak yine de burada sözü edilen bu bilgi; teknik ve teknolojik içeriğe sahip, ekonomik temelli bilgidir.

Neoliberal düzende ekonomi ile ilgili ve ekonomiye dayalı bilgi sürekli değişir, aslında bu bilgi dağınık ve parçalıdır. Bu bilgi hiçbir zaman kendi bütünlüğü içinde bir kişi tarafından sahiplenilmez. Zaman ve mekân koşullarından kaçınılamayacağından, uygulamada bir bireyin veya planlama kurulunun her şeyi bilmesi mümkün değildir. “Bilgi bahanesi” ile kör olmayan ekonomistler; dağınık, eksik ve çoğu zaman çelişkili bilgi durumunun üstesinden gelmenin en iyi yolunun, bireylere en alakalı bilgileri takip etme ve kullanma özgürlüğü sağlamak olduğunu fark edecektir. Bir piyasa sistemi planlı bir ekonomiden daha üstündür, genişletilmiş bir ekonomik sistemi parçalanmış ve dağıtılmış bilgi parçalarını daha iyi keşfedebilir, onlarla daha iyi iletişim kurabilir ve onları kullanabilir. (Connin 1990: 304) Bu durumda piyasadaki bireyler bilgi ortaya koymak ve bu bilgiyi geliştirmek için sürekli teşvik edilmelidir. Böylece birçok farklı bilgi ortaya çıkar, bireyin çeşitliliği bilginin çeşitliliğine yansır.

İnsanın diğer ayırt edici özelliklerinin çoğuna yol açan eşsiz başarısı, farklılaşması ve çeşitliliğidir. İnsanın çeşitliliği ve bundan doğan bilgi eşsizdir. Bunun nedeni, doğal seleksiyon sırasında insanların öğrenmek için oldukça verimli bir organı, aklını geliştirmesidir. İnsan nüfusu, bireysel üretkenliğin artmasına yol açan bir

reaksiyon zinciri içinde büyümüştür. Yeni fırsatlar sunan çeşitlilik, esasen emek ve beceriler, bilgi, mülk ve gelirlerde kendini göstermektedir. Bu ortamda öğrenme, çok sayıda kanal üzerinden ilerler ve burada işbirliği olanaklarının ortaya çıktığı gruplar ve bireyler arasında çok çeşitli bireysel pozisyonlar ve bağlantılar gelişir. İnsanlar artan nüfus yoğunluğunun sunduğu yeni fırsatlardan yararlanmayı öğrendikten sonra iş bölümünün, bilginin ve mülkün getirdiği uzmanlık aynı zamanda yeni sermaye biçimlerinin bireysel birikimi ile daha da gelişir. (Hayek 1988: 126-127) Dolayısıyla çeşitliliğe ve değişime önem vermeli ve bu çeşitlilikten doğan bilgiyi kullanmalıyız. Peki, bu çeşitlilik insanlığın ortaya koyduğu tüm bilgi türlerini kapsamakta mıdır? Piyasası oluşamayan bilginin de bu çeşitliliğe katkı sağlaması önemli görülebilir mi?

Hayek, bilginin çeşitliliğinin ve sürekli değişmesinin öneminin üzerinde durarak Dünya insanlığının refahının en önemli sebeplerinden birisinin çeşitliliğe sahip bu bilginin değişik boyutlarıyla kullanılmasından kaynaklandığını belirtir. Hayek tarafından bilgi “ayrıntılar içeren, yerel öğeler barındırabilen, hızlı değişme özeliğine sahip olan” uygulamalı bir kapsam içerisinde ele alınmaktadır. Hiçbir devlet bu tarzda gelişen ve değişen bilgiyi tek tip kurumlarla toparlayamaz, bir araya getiremez ve sınırsız bir üretkenlik ortaya koyamaz. Bilginin keşfedilmesinin, üretken bir şekilde kullanılmasının en pratik yolunun insanlara, onların bireysel çabalarına ve girişimciliğine güvenilmesinin gerekliliği öne çıkmaktadır. Dolayısıyla devletler ve piyasanın işleyişi açısından bilgiyi keşfetme ve keşfedilen bu bilginin bireylerin piyasadaki gücünü arttırma olanağının sağlanması, pazarın destek görmesi ve teşvik edilmesi aynı zamanda özgür olması yaratıcılık açısından önemlidir. (Boudreaux 2014: 22) Ancak burada bir sorunun sorulması gerekir. Bir bilgi teorik bir içeriğe sahip olmasına rağmen piyasada karşılığı oluşuyorsa bu bilgi dikkate alınır mı? Hayek’in neoliberalist felsefi anlayışında bununla ilgili bir cevaba rastlanmamaktadır. Aslında burada üzerinde durulan bu çeşitlilik yine piyasaya hizmet etme, piyasayı çeşitlendirme bağlamında düşünülmektedir.

Hayek’in neoliberal eğitim anlayışını etkileyen düşünceleri, bu bilginin kapsamı, bilimsel ilerleme ve bilginin fayda sağlamasına yönelik önerilerinin yanında Rawls’ın da neoliberalist eğitime katkılarının olduğu görülmektedir. Hayek neoliberalist eğitimde bilginin çeşitliliğinin dayandığı ekonomik, piyasaya uygun üretim ve tüketim boyutunu öne çıkartır. O aynı zamanda bu bilginin bilimsel, uygulamalı olması ve teknik bilimlere öncelik verilmesiyle ilgilenmektedir. Rawls ise Hayek’in düşünceleriyle çelişmeksizin

eğitimin uygulamalı yönlerinin piyasaya uygun bir şekilde yapılandırılması gerektiğini savunarak Hayek’in bakış açısını da destekleyen neoliberal bir birey ve yurttaş olmayı sağlayacak vatandaşlık eğitiminin önemine dikkat çeker. Rawls, sözünü ettiği bu vatandaşlık eğitiminin çoğulcu bir devlet yapılanmasının koşulu olduğunu savunmaktadır. Bu bağlamda burada Rawls’ın neoliberal düşünceye kazandırdığı en önemli değer “adalet” kavramına yönelik yaptığı ayrıntılı analizlerdir. Rawls, eğitim ile ilgili düşüncelerini ifade etmeden önce adalet kavramına ilişkin uzun analizler yapmış ve sonrasında okul, eğitim, öğrenme, bilgi, kimlik, vatandaşlık, devlet, özgürlük, çoğulcu demokrasi gibi bu ontolojik eriğe sahip öğeleri adalet kavramına ilişkin analizlerine bağlı ele almıştır.

Rawls, adaletin tartışılmadığı toplumların iyi düzenlenmiş toplumlar olduğunu savunarak adaleti “hakkaniyet olarak adalet” şeklinde ele alır. (Rawls 2018: 40) Adalet okul, hastane gibi sosyal kurumların yapılandırılmasında en önemli koşuldur yani erdemdir. Eğer bir devletin kurumlarındaki adalet, toplumun refahını sağlayacak, özgürlükleri güvence altına alacak ve eşit özgürlük alanlarının gelişmesini sağlayacak durumda değilse, bir an önce bu duruma getirilmelidir. Kurumsal düzenlemelerde, insani erdemin birincil öğesi olan adaletten asla ödün verilmemelidir. (Rawls 2018: 32) Eğer kurumsal düzenlemelerde bu adalet ilkesinden vazgeçilirse, neoliberal bir devlet anlayışını temsil edecek vatandaşlık eğitimi eksik kalacak ve bu durum çocuklara çoğulculuğa yönelik herhangi bir bilincin verilmesinde engeller oluşturacaktır.

Rawls verilen vatandaşlık eğitimi içerisinde çocuklara bilimsel, kültürel çeşitlilik-ve çoğulculukla ilgili her türlü bilincin verilmesini önemli görür. Okuldaki programlarda birçok empirik delili de dayanak göstererek kişilere kendi dillerini konuşma, becerilerini geliştirme fırsatı verilmesinin, kendilerine ait kültürel süreçleri yaşamaları için her türlü katılımı sağlama ortamı sunulmasını tavsiye eder. (Costa 2011: 124) Aslında Rawls’ın burada vurguladığı vatandaşlık eğitiminin temelinde demokrasinin, özgürlüğün ve adaletin olma şartı önemlidir.

Rawls çocuklar için ne tür ve nasıl bir eğitimin, öğrenme ve bilgi aktarma sürecinin gerekli olacağı sorusunu gündeme getirir. Rawls öncelikle okullarda çoğulculuk, demokrasi, adalet ve özgürlük gibi kavramların bilgisinin kazandırılmasının öne çıktığı bir eğitim anlayışını savunur. (Costa 2004: 2) Rawls’ın adalet anlayışı toplumun tüm kurumları ve bireyleri için geçerlidir. Eğitim kurumu ise bu kurumların

en önemlisidir. Bu yüzden eğitim farklı ideallere sahip olan her birey için kabul edilebilir hedefleri olan bir kurum haline gelmeyi amaçlamalıdır. Rawls, eğitim ile ilgili sunduğu her önerisinden sonra “herkes için adalet” vurgusunu bu yüzden yapmıştır. Rawls’ın herkes için adalet fikrinden yola çıkarak savunduğu eğitim, herkes için aynı koşulları içeren vatandaşlık eğitimidir. Aslında burada da Hayek’in teknik ve uygulamalı bilimleri öne çıkartması, bunların neoliberal bir toplumun gelişimini ve ilerlemesini sağlayan tek seçenekmiş gibi görülmesine benzer bir durum, Rawls’ın vatandaşlık eğitiminde de karşımıza çıkmaktadır. Rawls da liberal öğeleri içinde barındıran, liberal bireyin devletin içinde nasıl yaşaması gerektiğinin vurgusunu yapan bir vatandaşlık eğitimi üzerinde durmaktadır. Bu vatandaşlık eğitimi de sanki tek seçenekmiş gibi sunularak liberal bir bireyin yaşam biçiminin kriterleri oluşturulmaktadır. Oysa başka bir ideolojide, dünya görüşünde, devlet sisteminde vatandaşlık eğitiminin temelindeki ilkeler değişebilmektedir.

Rawls vatandaşlara haklarını öğretmeyi vurgulayan, adil bir yaşam biçimi sürdüren, kişisel erdemlerin geliştirilmesine yardımcı olan politik içerikli sivil bir eğitim anlayışını öne sürmektedir. Böyle bir eğitim ortamında öğretmenin, kapsamlı bir politik adalet anlayışını öğretmesiyle liberal dünya görüşünü öğretmesinin ortaklığı gözden kaçmamaktadır. (Costa 2004: 7) Rawls politik liberalizm, neoliberalizm savunusunda bireylerin vatandaşlık eğitimi olgusunun üzerinde ısrarla durmaktadır. O; siyasi erdemlerin öne çıkmasını, kişinin vatandaşlık eğitimiyle bağdaştırmaktadır. (Rawls 2018: 466) Bir toplumda bireylerin her türlü özgürlük alanın temellendirilmesinde, üretken ve girişimci bireylerin yetişmesinde hukuksal anlamda farkındalığı olan bu vatandaşlık eğitimi önemli görülür. Bu vatandaşlık eğitimi içinde kişiye özgürlük alanları ve özgürlük haklarına dair bilinç verilmediği sürece, birey bu neoliberal sistemde girişimci ve rekabetçi olmaya dair dayanaklar bulamayacak, hukuksal olarak sahip olduğu hakları anlayamayacak, bilimsel ve teknolojik anlamda gelişmeye destek veremeyecektir.

Neufeld’e göre politik liberal bir vatandaşlık eğitiminin öğrencileri tam anlamıyla liberal vatandaşlığa hazırlamak için gerekli ve kapsamlı bir eğitim şekli olduğu görülmektedir. Toplum bu vatandaşlık eğitimleriyle bireylerin, gelecekteki vatandaşlar olarak rollerinde ya da kamu kültürünü anlama ve kamu kurumlarına katılma becerisi kazanmasında, ekonomik açıdan bağımsız ve kendi kendini destekleyen

bir toplumun üyesi olmada, hayatını tamamlar. Rawls’ın vatandaşlık eğitimi hem politik erdemleri geliştirmekte hem de tüm bunlara siyasal bir bakış açısı kazandırmaktadır. Politik bir liberal eğitim, öğrencilere özgür, eşit ve sorumlu vatandaşlar olmaları için gerekli beceri, kavram ve erdemleri öğretir. Bu, diğer şeylerin yanı sıra onlara siyasi hakları ve özgürlükleri hakkında bilgi vermeyi ve kendi içinde mantıklı olma yetisini geliştirmeyi de içerecektir. Öğrencilere makul kişiler olmalarını öğretmek, onlara, makul çoğulculuk ve karşılıklılık kriteri gerçeğini anlamalarını ve takdir etmelerini öğretmeyi gerektirir. (Neufeld 2013: 782) Bu da vatandaşlık eğitiminin hayatın her alanına yansıması sonucu gerçekleşir.

Siyasi liberaller, sınıflardaki öğrencilere verilen, genel vatandaşlık eğitiminin bir parçası olan diğer okul etkinliklerinde de kazandırılan bilgi ve becerilerin hayatlarının diğer yönlerine “yayılabileceğini” inkâr etmezler. Bu türden etkiler bazı kişilerin ailelerinin ve topluluklarının kapsamlı öğretilerine ve iyi anlayışlarına eleştirel bir şekilde bakabilmelerine hatta belki de hayatlarının geri kalanında, özerklik geliştirmesine yardımcı olur. (Neufeld 2013: 783) Dolayısıyla öğrencilerde karşılıklı saygı duygusu ve özerklik kapasitesi geliştirmek için neoliberal düşüncenin önermelerini içeren, iyi yaşamı amaç olarak gösteren, çoğulcu, hoşgörüye dayalı vatandaşlık eğitiminin kapsamı sürekli genişletilmektedir.

Rawls liberal eğitim anlayışının hâkim olduğu yerlerde adalet bilincini geliştiren eğitim sayesinde, iyi yaşam anlayışının kabul edilmesi ve vatandaşların bireysel tercihlerine göre yaşama hakkına saygı duyulması için eğitim kurumunun belirlenmiş, sınırlandırılmış bir yaşam ve düşünme tarzı dayatmaması gerektiğini ifade eder. Dolayısıyla burada okullarda verilen vatandaşlık eğitimi içindeki kurumsal ve bireysel hoşgörü önemli hale gelir. (Costa 2004: 8) Rawls’a göre hoşgörü; karşılıklı anlayışın, adil toplumsal işleyişin ve siyasi erdemlerin önemli koşuludur. Hoşgörü geliştiren, adil, çoğulcu demokratik toplumlarda eğitim taraf gözetmeksizin farklı olan bilimsel bakış açısı, farklı olan düşünme ve üretim biçimlerinin gelişmesine izin vermelidir. (Rawls 2018: 246) Bu da ancak vatandaşlık eğitimi sayesinde gerçekleşir. Burada Rawls’ın bir eğitim sistemi için önerdiği en önemli şeyin, bireyin devletin içinde yaşamasını sağlayan vatandaşlık eğitimi ile ilgili bilgiler olduğu görülür. Birey verilen bu vatandaşlık eğitimine dayalı olan bilgiyi önemli görmelidir. Çünkü birey verilen bu bilgi aracılığıyla yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayacak ve neoliberal devletin içinde

karşılaştığı sorunları çözmede rehber olacak kişi hak ve özgürlüklerine dair düşünme, çalışma, yaşama, girişimci olma özgürlüğünü, din ve vicdan özgürlüğünü içeren hukuksal, siyasal, ekonomik içerikli her türlü bilgiyle karşılaşmış olacaktır. Kendi hak ve özgürlüklerinin bilincinde olan bu birey kendisinin dışında, kendisine benzemeyen, farklı dünya görüşlerine ve tutumlara karşı da saygı geliştirecektir. Bu ise eğitim içinde verilen bir takım konu içerikleriyle, derslerle gerçekleşir.

Rawls iyi bir yurttaş olmanın adaleti, hoşgörüyü içeren, özgür ve çoğulcu bir dünya görüşüne sahip olmanın en önemli koşullarından birisinin, bireyin eğitiminde “tarih ve vatandaşlık” derslerinde ayrıntılı incelemeler ve tartışmalar yapmak olduğunu vurgular. Rawls okullarda verilen tarih ve vatandaşlık eğitimi sayesinde sosyal adaletin, adaletin sosyolojik ve psikolojik koşullarının olgunlaşacağını ve kişinin bu olgunlaşan koşullar aracılığıyla özgür, girişimci, hoşgörülü olacağını iddia eder. Rawls’ın üzerinde durduğu bu tarih ve vatandaşlık eğitimi içinde, sivil eğitimden de bahsedilir. Bu sivil eğitim anlayışının amacının öğrencilerin adalet duygusu edinmesi ve kazandığı bu duyguyu geliştirmesi, onların yaşadığı siyasi kurumların içinde özgürlük ve eşitlik gibi ideallerin öneminin belirlenmesi şeklinde özetlenir. (Costa 2011: 103-104) Burada Rawls’ın önerdiği tarih ve vatandaşlık dersleri bireyde tarihsel bir bilinç oluşturmaktan ziyade neoliberal bir devlet ve toplum yapılanmasının temel, öncü bilgisi olarak düşünülmektedir. Özellikle sözü edilen tarih dersinde bireyin neoliberal bir devletin içerisinde ideolojik ve ekonomik düzene, piyasaya, nasıl daha kolay uyum sağlayan bir kişi olacağına dair bir amaç güdülmektedir.

Rawls’ın düşüncesinde siyasi erdemlerin okullarda okutulma amacıyla kabul edilmesi sonucunda, okullarda kazandırılan vatandaşlık bilincine dair her türlü eğitim ortamında, hoşgörü, saygı, adalet gibi en önemli erdemlerin öne çıkartılması sayesinde çoğulcu bir yaşam biçiminin gerçekliğinin de kabul edildiği görülmektedir. Bu bağlamda, okullarda vatandaşlık bilincinin geliştirilmesi çoğulcu bir yaşam biçimi için gereklidir. (Costa 2011: 107) Aslında burada ortak bir vatandaşlık eğitiminden söz edilmektedir. Bu sayede kültürel anlamda farklı olanların topluma olan uyumu kolaylaşabilir. Aynı zamanda okullarda bu çokkültürlülüğü önemseyen bir müfredatın kullanılması ve uygulanması, azınlık olanların ve farklı bireylerin var olan kültüre katkısını da arttırabilir. Ancak neoliberaller burada sözü edilen vatandaşlık eğitiminin

çokkültürlülüğü destekleyen boyutundan bahsetmemektedir. Onlar, yalnızca piyasa içinde birlikte yaşama bilinci oluşturma gibi bir imada bulunurlar.

Rawls ve Hayek neoliberal bir devletin gerekliliğini vurgulayarak, okullarda verilen vatandaşlık eğitiminin özgürlüğü, demokrasiyi, çoğulculuğu, adaleti ve kişisel hakları inşa ederken, bu hakların ekonomik pazarın içinde, bireysel üretim ve tüketim alanlarındaki sorunların giderilmesine dair fayda sağlayıcı durumunun önemli görülmesi gerektiğini belirtirler. Bu durum ise neoliberal düşünce bağlamında varlığını devam ettirme, düşünme ve eylemde bulunmaya yönelik yeni bir toplumsal yaşayışın yeni dönemdeki inşası anlamına gelmektedir. Bu yüzden neoliberaller eğitim sayesinde bu değişimin meydana geleceğini ve bireylerin değişime katılması için yeni kişilik özelliklerinin okullarda bu bireylere sunulan ortak bilgi, bilim anlayışı ve vatandaş olma bilinci sayesinde gerçekleşeceğini göstermeye çalışırlar. Bunun için de okullarda uygulanan eğitim programlarının müfredatında hızlı bir şekilde neoliberal önermeleri dikkate alma ve bunların neoliberal ideolojinin kavramları bağlamında temellendirilmesi önemli görülmektedir.