• Sonuç bulunamadı

Allah’ı cisim ve varlıklara benzeten3, Kurân-ı Kerim’deki müteşabih ayetleri zahir (görünüşteki) manasına göre açıklayıp, Allah’ın el, yüz gibi organlarının olduğunu iddia eden fırkadır. İslam mezhepleri içindeki bu mezhep genelde iki grupta mütalaa edilmektedir. Birincisi, Allah’ın zatını insana benzetenlerdir. Bunlara Mücessime denilmektedir. İkincisi ise, Allah’ın sıfatlarını insanların ve diğer yaratılmışların sıfatlarına benzetenlerdir. Bunlara ise Müşebbihe denilmektedir.4

Mücessime’nin iddialarına göre; “Mabudları cisimdir, sonu ve sınırı vardır. Uzunluk, genişlik ve derinlik sahibidir. O parlak bir ışıktır. Her tarafına ışık saçan yuvarlak bir inci misali parlayan saf altın gibidir. Rengi, tadı, kokusu vardır. Rab, giden- gelen bir cisimdir. Bazen hareket eder, bazen da hareketsiz durur. O, kendi karışıyla yedi karıştır.”5

Allah’ı başka varlıklara benzeten, teşbîh ve tecsîm fikrini ilk defâ ortaya atan Abdullah b. Sebe ile, hicrî birinci asrın sonunda ve ikinci asrın başlarında yaşayan Hişâm b. Sâlim-el-Cevâlikî ve Hişâm bin el-Hakem (v. 195/810)’dir.6 İbn Sebe ile ilgili verilen haberlerde onun Hz. Ali ile ilgili söyledikleri bize bu fikrin, ilk defa onun tarafından ortaya atıldığını göstermektedir.

Her ne kadar insanları Allah’a Allah’ı da insanlara benzetme fikri Abdullah b. Sebe ile başlamış olsa da bu fikirlerin bir mezhep olarak mütalaa edilmesi Cehm b. Safvan (v. 128/746) ile başlamaktadır. Allah'ın sıfatlarının inkâr edilip ta’til fikri benimsendikten sonra buna bir tepki olarak Allah'ı insanlara benzetme hareketi başlamıştır. Allah'ın zatını

3 Harputî, Abdullatif, Kelam Tarihi, Ankara Okulu, (Sad. ve Notlandıran: Muammer Esen), Ankara, 2005, s.

78. 4

İsferâyînî, Ebu’l-Muzaffer (v. 471/1078), et-Tabsîr fi’d-Dîn ve Temyîzü Fırkati’n-Nâciyyeti ani’l-Fıraki’l- Hâlikîn, (Thk. Kemâl Yusûf el-Hût), Alemü’l-Kütüb, Beyrut, 1983, s. 119.

5 Şehristânî, el-Milel ve’n-Nihal, I, 83-84; Hafenî, Abdulmün’im, Mevsûtatu’l-Fırak ve’l-Cemaat ve’l-

Mezâhibi’l-İslamiyye, Dâru’r-Reşâd, Kahire, 1993, s. 340.

6 Bağdâdî, Abdulkahir (v. 429/1038), el-Fark beyne’l-Fırak, (Thk. Muhmmed Muhyiddîn Abdulhamîd), el-

99

insanlara benzetenler içinde, Şia'nın gulat fırkaları da yer almaktadır. Bunların yanında Müşebbihe'nin daha birçok fırkası vardır.7

Hişâm b. el-Hakem, Mutezilî Ebu'l-Hüzeyl ile aralarında geçen bir tartışmada Allah'ın cisim olup boyutlarının bulunduğunu, boyunun kendi karışıyla yedi karış olduğunu iddia etmiştir. Hişam’ın söyledikleri fırak kitaplarında anlatıldığı gibi ise anlatılan mabud, tamamen duyular dünyasınının sınırları içinde olan bir mabuddur.8 Kerrâmiyye fırkası da Mücessime’den sayılmıştır.9 Muhamed b. Kerram(v. 256/869) ve onun mezhebinin müntesipleri de Hişam b. Hakem’e benzer görüşler ortaya koymuşlardır. Abdulkahir el-Bağdâdî, Kerrâmiyye’nin mabudlarının arşa bitişik olduğu, sınırının bulunduğu, cisim ve cevher olduğu, suretinin bulunduğu, arşa dokunduğu vs. birçok görüşünden bahsetmektedir.10

İbn Şihab ez-Zührî (v. 124/742), Süfyan-ı Sevrî (v. 161/777) gibi Ehl-i Sünnet alimleri, teşbih ve tecsim fikrini savunanlara cevap vermişler, müslümanları onlara aldanmaktan sakındırmışlardır. Bu düşünce tarzı, hicrî üçüncü asır boyunca devâm etti. Ahmed bin Hanbel ile Yahya bin Main (v. 234/847), İshak bin Raheveyh(v. 238/852) gibi Ehl-i Sünnet alimleri Mücessime ve Müşebbihe’ye ait fikirleri reddedip bu mezhebin müntesipleri ile mücadele etmişlerdir. Ahmed b. Hanbel (v. 241/855)’in11 ve İbn Kuteybe (v. 276/889)’nin12 Cehmiyye’ye karşı kaleme aldıkları eserleri bulunmaktadır.

Tahâvî ise, Allah ile mahlukat arasında benzerlik olduğu gibi bir düşünceye sahip olanları küfürle itham etmiştir. Ona göre ne zatta ne de sıfatta Allah ile hadis varlıklar arasında herhangi bir benzerlik söz konusu değildir.13 Selef alimleri teşbihe

7 Şehristânî, a.g.e., I, 82-83; Sinanoğlu, Abdulhamit, “İslâm Düşüncesinde Benzetmeci Gurupların Allah

Tasavvurları”, ÇÜİFD., 5, sy. 1, Ocak-Haziran 2005, s. 68.

8 Bağdâdî, a.g.e., s. 65.

9 Nureddin es-Sâbûnî (v. 580/1184), el-Bidâye mine’l-Kifâye fi’l-Hidâye fi Usûliddin, (Thk. Fethullah

Huleyf), Dâru’l-Mearif, Mısır, 1969, s. 44. 10

Bağdâdî, a.g.e., s. 225.

11 Ahmed b. Hanbel (v. 241/855), er-Red ala’l-Cehmiyye ve’z-Zenâdika, (Thk. Sabri b. Selâme Şahîn),

Dâru’s-Sebât, Riyad, 1424.

12 İbn Kuteybe, Muhammed Abdullah b. Müslim (v. 276/889), el-İhtilâf fi’l-Lafz ve’r-Red ala’l-Cehmiyye

ve’z-Zenâdika, (Thk. Muhammed Zahid el-Kevserî), el-Mektebu’l-Ezheriyye li’t-Türâs, Mısır, 2001.

100

düşmemek için çok dikkatli davranmaya çalışmışlardır. Bunun için müteşabih ayetlerin tevili ve tefsiri konusunda ihtiyatlı davranmışlardır.14

Bazı sebeplerden dolayı, bazı fırkalar diğerlerini Müşebbihe olmakla şuçlamışlardır. Mesela, Mu’tezile, Ehl-i Sünnet mensuplarını ahirette Allah'ın görüleceğini ifade etmeleri ve Allah'ın sıfatlarını kabul ettikleri gerekçesiyle Müşebbihe olmakla suçlamışlardır. Onlara göre Allah'ın görüleceğini söylemek, aynı zamanda Allah'ın cisim olduğunu, belli bir mekanda ve belli bir yönde olduğunu öne sürmekle eş anlamlıdır. Bu sebeple de Allah'ın görüleceğini söyleyenler hem Müşebbihe ve hem de Mücessime’dirler. 15

Pezdevî’ye göre ise, Mücessime birçok fırkadan oluşur. Bunlar Ahmed b. Hanbel’in, Muhammed b. Kerram’ın, Mukatil b. Süleyman(v. 150/767)’ın ve Hişam b. el- Hakem’in mensuplarıdır. Anlaşılan o ki Pezdevî’ye göre Ahmed b. Hanbel’in bazı taraftarları bir kısım görüşlerindan dolayı tecsim fikrine sahiptirler.16

Yine Mu’tezile'nin etkisinde kalan bazı kelamcılar ve onlara tabi olanlar, Allah'ın yukarıda olduğunu; arşın üzerine istivâ ettiğini kabul eden ve nüzûl ettiğini söyleyenleri "teşbih" ile itham etmişlerdir. Bu meyanda Fahruddin er-Râzî de Kur’an'da müteşabih ayetlerde Allah hakkında kullanılan yed, vech gibi haberî sıfatları te'vil etmemenin kişiyi Mücessime mezhebine sürükleyeceğini söylemektedir17

Tecsim anlayışı sadece İslam düşüncesinde belli bir gruba özgü bir olgu değildir. İslam öncesi dönemlerde de bu düşüncenin kalıntılarına rastlanılabilir. Mesela, bu babda Yahudi ve Hıristiyanlar Mücessime’den sayılmışlardır. Yahudilerin ulûhiyet anlayışı mevzuunda değinildiği gibi gerek Tevrat’ta ve gerekse Talmud’da Allah’a birçok

14

Şehristânî, a.g.e., I, 83. 15

Kermî, Meri’ b. Yusûf el-Makdisî (v. 1033/1624), Ekâvilu’s-Sikât, (Thk. Şuayb Arnavut), Müessesetu’r- Risâle, Beyrut, 1406, s. 115.

16 Pezdevî, Ebu’l-Yusr Muhammed (v. 493/1099), Ehl-i Sünnet Akaidî, (Çev. Şerafettin Gölcük), Kayıhan

Yayınları, İstanbul, 1988, s 362.

17 Razi, Fahreddin, Esâsü’t-Takdis, (Ahmet Hicâzî), Mektebetü’l-Küliyyâti’l-Ezheriyye, Kahire, 1986, s.

101

antropomorfist benzetmelerin yapıldığı görülecektir. Sadece bu konu ile ilgili bilimsel araştırmalar yapılmış ve Ahdı Kadîm’ın birçok yerinde Allah’a insanların sahip oldukları niteliklerin atfedilmiş olduğu görülmektedir.18 Hıristiyan inancında da mezhepler arasında bir takım farklılıklar olmasına rağmen neredeyse tamamen insanımsı bir Tanrı figürü çizilmektedir.19

Keyfiyetleri noktasında farklılık arzetse de temelde Allah’ın sıfatlarını bir şekilde kabul etme paydasında birleşen müşebbihi düşünceyle ilgili yukarıdaki bilgilerden sonra bu düşünceye tepki olarak doğmuş olan ve Allah’ın zatından bütün nitelemeleri ta’til eden, işlevsiz gören ya da bir şekilde tevil eden görüşler yer almaktadır.

Benzer Belgeler