• Sonuç bulunamadı

B. Ehl-i Sünnet ve Sünnî Kelamı

3. Mâtürîdîlik

Ehl-i Sünnet’i oluşturan mezheplerden biri de Mâtürîdîliktir. Başta mezhebin müessisi Ebu Mansûr el-Mâtürîdî (v. 333/944) olmak üzere, Hakim es-Semerkandî (v. 342/953), Sadru’l-İslam Muhammed el-Pezdevî (v. 493/1099), Ebu’l-Muin en-Nesefî (v. 508/1114), Ömer en-Nesefî (v. 537/1142), Ferğanalı Ali b. Osman el-Ûşî (v. 575/1179), Nureddin es-Sâbûnî (v. 580/1184), Burhaneddin en-Nesefî (v. 687), Ebu’l-Berekat en- Nesefî (v. 710/1310), İbnu’l-Hümam es-Sivâsî (v. 861/1456), Hızır Bey (v. 863/1458), Kemaleddin el-Beyâzî (v. 1098/1686),132 gibi alimlerin İslam gelenek ve düşüncesine çokça katkıları olmuştur.

Ancak mezhebî bazı saiklerden dolayı bazen bu mezhepler de kendi aralarında ihtilaf etmiş133 ve mensupları tarafından Ehl-i Sünnet’in yegâne temsilcileri oldukları zehabına kapılmışlardır. Mâtürîdî kelamcılar, Ehl-i Sünnet’ten bahsederken bu mezhebin temsilcilerinin Mâtürîdîler olduğunu ileri sürerken; diğer fırkaların da kendilerini bu mezhebe nispet etmeye çalıştıklarını ifade etmektedirler.134 Buna karşılık Eş’arî kelamcıları da aynı iddiayı kendileri için dile getirmektedirler.135 Mesela Şehristânî Sıfâtiye’den bahsederken Eş’arîliğin bu mezhebin bir alt kolu olduğunu yazmıştır. Ancak Şehristanî, aynı başlık altında Mâtürîdî’den hiç bahsetmemiştir.136

İslam düşüncesinin Sünnî bölümü bu üç mezhepten oluşmaktadır.

131Gölcük, Şerafettin-Toprak, Süleyman, Kelam (Tarih-Ekoller-Problemler), s. 57; Ayrıca Bkz. Gölcük,

Şerafeddin, Kelam Tarihi, Esra Yayınları, İstanbul, 1998, 105,123, 139, 147, 165; Seyyid, Muhammed Salih Muhammed, el-Madhal ilâ İlmi’l-Kelam, Dâru Kubâ, Kahire, 2001, s. 271; Abdulhâdî el-Fadlî, a.g.e., s. 15-16.

132 Gölcük, Şerafettin-Toprak, Süleyman, Kelam (Tarih-Ekoller-Problemler), s. 56.

133Bkz. İbn Kemâl Paşâ, Şemsuddîn Ahmed b. Süleyman (v. 940/1534), “Risale fi’l-İhtilâf beyne’l-Eşâire

ve’l-Mâtüridiyye”, Hamsu Resâil fi’l-Fırak ve’l-Mezâhib, (Thk. Seyit Bahçıvan), Dâru’s-Selâm, Kahire, 2005, s. 67-78.

134

Yavuz, Yusuf Şevki, “Ehl-i Sünnet”, DİA., X, 528.

135 Yavuz, Yusuf Şevki, “Ehl-i Sünnet”, DİA., X, 528.

45

BİRİNCİ BÖLÜM

FARKLI ULÛHİYET ANLAYIŞLARI VE ALLAH’IN VARLIĞININ İSBATI

I. FARKLI ULÛHİYET ANLAYIŞLARI

Farklı anlayışlara sahip olma insanın varoluşsal gereklerinden biridir. Bu gerçeklik bütün sahalarda kendini göstermektedir. Bu anlayışların teşekkülünde bireylerin zihinlerinin arka planlarında oluşmuş olan bireysel bakışın önemli rolü vardır. Bu sahanın oluşumunda din, kültür, dil, antropoloji vb. birçok fonksiyondan söz etmek mümkündür.

Subjektif bakış her alanda olduğu gibi metafizik alanda da görülmektedir. Neredeyse her felsefi disiplin farklı bir metafizik perspektifi çizmektedir. Sadece felsefi sistemlerde değil itikadi alt yapıları yoğun olan branşlarda da aynı bireysellikten söz etmek mümkündür. Bu bireysel anlayışların en fazla etkin olduğu ilimlerin başında da kelam gelmektedir.

Ulûhiyet kavramına ve içeriğine bakıldığında tüm dünyada çok farklı anlayışların olduğu görülecektir. Karşılaştırmalı dinler tarihçilerinin belirtiklerine göre ilkel kabileler Politeism, Henoteism1 ve Monoteism olmak üzere üç çeşit Tanrı anlayışını yaşamışlardır. Çok tanrıcılıkla başlayan bu süreç zaman içerisinde politeist yapısını muhafaza etmekle birlikte baskın olan kabilenin tanrısının seleksiyonu ile galip ilah anlayışına ulaşmıştır. Ancak bu devre de zaman içerisinde yerini Tek Tanrı anlayışına bırakmıştır. Bazı pozitivist filozoflara göre ise insanların Tanrı ile ilgili olan fikirleri zaman içerisinde evrim geçirmiş ve günümüzdeki seviyesine gelmiştir.2

1 Henoteism: Kainatı, her şeyi yaratan ulu bir Tanrının varlığına inanılmakla beraber, kendisine kadın ve

çocuklar isnat edilen inanç sistemidir. Sarıkçıoğlu, Ekrem, Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, Kardelen Kitabevi, Isparta, 1999, s. 92.

46

İslam öğretisine göre ise din, başta tevhiddir. Ancak zaman içerisinde Monotesim’den Politeism’in çeşitli görüntülerine doğru bir kayış ve sapma söz konusu olmuştur.3

İnsnların sahip oldukları dinler, kabul ettikleri Tanrının sayısına göre kategorize edildiği gibi Tanrının kabul edilip edilmemesi bakımından da taksim edilebilirler.4 Bunların da başında dini onaylayan ve reddeden hareketler gelir. Bu ifademizi açacak olursak metafiziği tamamen reddeden hareketler insanlığın fikir tarihinde olduğu gibi onu kabul eden hareket ve düşünceler de varolmuştur. Metafizikle ilgili konularda her sistem, kendine özgü bir yapı geliştirmiştir. Bu yapı içerisinde bu sahanın bütün argümanları konuldukları akli çerçevenin vazifesine hizmet etmektedir.

Konumuz İslam kelamıyla ilgili olduğundan biz burada İslam’da nasıl bir ulûhiyet anlayışının ortaya konulduğunu ve başka dinlere nasıl reddiyeler gönderildiğini ortaya koymaya gayret edeceğiz. Bunun için İslam’ın ulûhiyet sistemi temellendirilirken ilk başvuru kaynağımız Kur’an olacaktır. Kur’an’da çerçevesi çizilen ilah anlayışı tetkik edildiğinde mutlak ve ekmel bir Allah anlayışının ortaya konulduğu görülecektir.5 Kur’an’ın bütün ayetlerinin ortak noktası eksik tanrı anlayışını nakzedip konu ile ilgili eksiksiz bir ulûhiyet perspektifi ortaya koymaktır.6 Kur’an, doğru bir Allah anlayışını ortaya koyarken konuyla ilgili olan yanlışlıkları -çoğu yerde paganizm ve politeizme varan sapkınlıkları- da açıklamaktadır. Bu meyanda Kur’an’da Allah, her türlü versiyonu ile müşriklerin, Yahudilerin, Hiristiyanların ve Dehrilerin ulûhiyet anlayışlarını şiddetle redetmektedir.

Şunu kabul etmek gerekir ki Kur’an’da ulûhiyet, bile başlı başına geniş bir mevzu olup başka bir araştırmaya ihtiyaç duyar. Zaten konu ile ilgili bağımsız araştırmalar da yapılmıştır.7 Biz Ehl-i Sünnet’in ulûhiyet anlayışını ortaya koyarken mevzuyla ilgili tafsilatlı bilgiler vereceğimizden dolayı burada sadece bu bilgiler ile iktifa ederek İslam’ın doğduğu ve geliştiği dönemdeki ulûhiyet anlayışlarına göz atalım.  

3

Akkâd, Abbâs Mahmûd, a.g.e., s. 20-30.

4 Şehristânî, Muhammed b. Abdilkerim (v. 548/1153), el-Milel ve’n-Nihal, (Thk. Muhammed b. Abdulkadir

el-Fâdilî), I-II, el-Mektebetü’l-Asriyye, Beyrut, 2000, I, 29.

5 İsra, 17/111.

6 Necm, 53/19-23; Krş. Al-i İmran, 3/64.

47

Benzer Belgeler