• Sonuç bulunamadı

Allah, Kur’an’ın nazil olduğu ortamda yanlış ulûhiyet telakkilerinden biri olarak Hıristiyan teolojisini reddetmektedir. Dinler tarihi şu hakikate şahittir ki hiçbir dini düşünce yoktur ki süreç içerisinde bazı dejenerasyonlara, başkalaşımlara ve fesatlere uğramış olmasın. Dinin ilk temsilcisi tarafından yapılan salt dini yorumlar ile ikinci ve daha sonraki jenerasyonlar tarafından yapılan tefsirler arasında çok ciddi farklar sözkonusudur.

Hz. İsa’ya gönderilen din ile ondan sonra müesseseleştirilen din arasında çok fark vardır. Hz. İsa’dan sonra yazılan İncil’ler her ne kadar Hz. İsa’ya indirilen asıl hakikatleri yansıtmasa da yine de tevhid kalıntılarını içinde barındırmaktadır. Bu metinlerden görülen o ki asıl olan Allah’ın birliği ve Hz. İsa’nın kulluğudur. Şeytan ile Hz. İsa arasında geçen bir diyalog buna örnektir. Hz. İsa şeytana: “Çekil git, şeytan!

30 Maide, 5/ 64; Bkz. Tekvin, 1-2, 11/5, 32/28-32, Mısır’dan Çıkış, 20-6; Mevdûdî, Ebu’l-Alâ, Tefhîmü’l-

Kur’an, (Trc. Ahmet Asrar), I-VII, Bengisu, İstanbul, 1977, I, 516-517.

31 Nesefî, Tabsiratü’l-Edille, I, 158.

52

Tanrın Rabbe tapacak yalnız O’na kulluk edeceksin diye yazılmıştır.”33 Bir başka İncil

metninde şöyle bir ifade yer almaktadır: “Dinle ey İsrail! Tanrınız Rab tek bir Rabdir.”34

“Sonsuz yaşam, tek gerçek Tanrı olan seni ve gönderdiğin İsa Mesih’i tanımalarıdır.”35

“Yoksa Tanrı yalnız Yahudilerin Tanrısı mı? Öteki ulusların da Tanrısı değil mi? Elbet öteki ulusların Tanrısıdır. Çünkü sünnetlileri imanları sayesinde sünnetsizleri de aynı

imanla aklayacak olan Tanrı tektir.”36 İncil’lerde geçen ve tevhid anlayışını ifade eden

daha pek çok metin bulunabilir.37

Kur’an, Hz. İsa’nın davetinin niteliğiyle ilgili bize detaylı bilgiler sunmaktadır.38

“Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyle ise O'na kulluk edin. İşte bu doğru

yoldur.”39 Kur’an, Hz. İsa’nın insani özelliğine sürekli vurgu yapmaktadır.40 Kur’an’ın

konuyla ilgili neredeyse her ayeti Hıristiyan ulûhiyet anlayışına bir reddiye niteliği taşımaktadır. Allah, Hz. İsa’ya atfedilen doğa üstü özelliklerin geçersiz olduğunu, doğumundaki mucizeviliğin o kadar yüceltilmemesi gerektiğini Hz. Adem’in yaratılışını örnek göstererek bize ifade etmektedir.41

İncil’lerdeki tevhid ifadelerinin Hıristiyan ulûhiyet anlayışında pek bir etkisinin olmadığı görülmektedir. Hıristiyan teolojisine bakıldığında Hıristiyanlık’taki Tanrı anlayışının, Yahudilerin Tanrı anlayışına göre çok daha karmaşık bir halde olduğu müşahede edilir. Çünkü Hıristiyanlıkta bir Tanrıdan söz etmek çok zor gözükmektedir. Yeni Ahit’ten anlaşılan ve birlikte üçlük veya üçlükte birlik denilen bir üçlü inanç sistemi vardır.42 Bu sistemin ana umdeleri, Tanrı, oğul ve kutsal ruhun varlığından oluşmaktadır.43

33 Matta, 4/10.

34 Markos, 12/29.

35 Yuhanna, 17/3.

36 Romalılar, 3/29-30.

37 Bkz. Luka, 10/21; Galatyalılar, 3/20; Yakub, 2/19.

38

Meryem, 19/16-33; Al-i İmran, 3/48-62; Ebu Zehra, Muhammed, Muhâderât fi’n-Nasraniyye, Dâru’l- Fikri’l-Arabi, Kahire, 1961, s. 12.

39 Al-i İmran, 3/51.

40 Meryem, 19/19.

41 Al-i İmran, 3/51.

42 Aydın, Mahmut, “Hıristiyanlık”, Yaşayan Dünya Dinleri, s. 95.

53

Böyle bir anlayışın meydana gelmesinde Tarsuslu Pavlus’un inkar edilemez katkıları söz konusudur.44

Petrus şöyle demektedir: "Bu İsa'yı Allah kıyam ettirdi ve biz hepimiz bunun

şahitleriyiz. İmdi Allah'ın sağ eliyle yükseltilmiş. Babadan ruhulkudüs vaadini almış olup sizin bu gördüğünüzü ve işittiğinizi döktü... İmdi bütün İsrail evi gerçekten bilsin ki

kendisini haça gerdiğiniz bu İsâ'yı Allah hem Rab hem Mesîh etmiştir."45 Buna göre

havariler, Tanrının ölülerden dirilterek Rab ve Mesîh yaptığı İsa'ya inanıyorlardı; diğer bir ifadeyle Hıristiyan inanç ve doktrininin özünü Tanrının Mesîh'te bedenleşmesi teşkil ediyor ve diğer dinlerden farklı olarak Hıristiyanlık, kurucusunun yani kişi olarak İsa'nın etrafında örülen bir inanç sistemi üzerine temelleniyor. Hıristiyan inanç esasları Hz. İsa tarafından değil daha sonra gelen din bilginleri tarafından oluşturulduğu için bu esaslar ve açıklamalar ancak kutsal yazılara uydukları sürece geçerlidir.”46

Hıristiyanlığın temelinde olmamasına rağmen bu görüşlerin sonradan Hıristiyanlığa geçmesinde üç etken söz konusudur. Bunlardan biri o dönemde yaygın olan ve genelde paganizm ile meczolmuş felsefi akımlardır. Yine o zamandaki mevcut siyasi baskılar da Hıristiyanlığın dejenerasyonunda önemli rol oynamıştır. Diğer üçüncü amil ise Romalıların sahip oldukları dini inançlardır. Bu inanç bütün Roma toplumunda putperestliğin çeşitli versiyonlarından oluşuyordu. Putperestlik anlayışı zaman içerisinde Hıristiyanlığa sirayet etmiştir.47 Tabiidir ki büyük güç ve nüfuz sahibi devletler ve imparatorluklar hakimiyetleri altına aldıkları memleketlerin kültürlerini, fikri gelişimlerini, sosyal ve dini hayatlarını da şekillendirme yoluna gitmişlerdir. Hemen hemen her zaman medeniyet kuramamış toplumlar büyük güç odaklarından birçok noktada etkilenmişlerdir. Bunu biz Hıristiyanlıkta görebiliyoruz. Hıristiyanlığın ortaya çıktığı dönemde Roma imparatorluğunda hakim olan inanç sistemi paganizmdir. Bu

44

Şeybe, Abdulkadir, Çağdaş Dünya Dinleri ve Mezhepleri, (Notlarla Çev. Osman Cilacı), Beyan Yayınları, İstanbul, 1995, s. 58.

45 Resullerin İşleri, 2/32-36.

46 Aydın, Mehmet, “Hıristiyanlık”, DİA., TDV. Yayınları, İstanbul, 1998, XVII, 346.

47 Hacc, Muhammed Ahmed, Nasraniyye mine’t-Tevhîd ile’t-Teslîs, Dâru’l-Kalem-Dâru’ş-Şamiyye,

54

anlayış yeni çıkan Hıristiyanlığa karşı çok müsamahasız bir politika izlemiştir. Hıristiyanlığa uygulanan Roma imparatorluğunun önüne geçilmez baskıları sonucu Pavlus, Hıristiyanlığı diğer milletlere kabul ettirebilmek için tevhid anlayışının formunda değişime gitti. Pavlus, kendi zamanındaki inanç sistemlerinin çeşitli renklerinden istifade ederek yeni bir dini inanç formu ortaya koydu. Kısaca Pavlus ile birlikte Hıristiyanlık anlayışında tevhid anlayışı yerini teslis inancına bırakmıştır.

Teslis anlayışı Pavlus tarafından yeni icat edilmiş bir şey değildi. O zamanın yerel dinlerinde bu tür anlayışların çeşitli versiyonları mevcut ve yaygındı. Kadîm Avrupa barbar kavimlerinde, Hint, Çin ve Mısır dinlerinde bir ilahlar sistemine inanılıyordu. Bu inanç sistemi içinde bazen tek bir ilah kabul edilir. Kabul edilen o ilahın da üç formu olduğuna inanılıyordu. Bazen de ilahlık üç ayrı tanrı arasında taksim edilebiliyordu.48

Yine böyle bir ilah üçlemesi, bu ilahın kendi cevherinden olan birini dünyaya göndermesi, gönderilen bu ilahi parçanın da insanların günahlarına keffaret olarak öldürülmesi ve tekrar beklenmesi aslında Ortadoğudaki sır dinlerinde meşhur olan bir şeydir. Hayatını tevhidi açıklamaya adayan İsa’nın sonradan nasıl olup da ilah düzeyine yükseldiği ve bu çok tanrılı ilah sisteminin nasıl izah edileceği Hıristiyan ilahiyatçılar tarafından bile açıklanamamaktadır. Bu yüzden teslis inancının açıklanmasına yönelik sorulan her sorunun karşılığında verilen cevap: Bu bir inanç konusudur. Akılla algılanamaz olmuştur.49

Yine Kur’an’ın vermiş olduğu bilgilere dönecek olursak Yahudilere yapılan tenkidin Hıristiyanlara da yapıldığı görülecektir. Çünkü Yahudiler tarafından iddia edilen üstünlük anlayışı bu dinde de mevcuttur.50 İşte bu seçilmiş millet anlayışı Kur’an tarafından reddedilmiştir.51

48Beyrûtî, Muhammed b. Tâhir, el-Akîdetü’l-Veseniyye fi’d-Diyânâti’n-Nasrâniyye, Mektebetu İmrân,

Beyrut, 1993, s. 54-67.

49 Aydın, Mahmut, “Hıristiyanlık”, Yaşayan Dünya Dinleri, s. 87-88, 95-96.

50 Maide, 5/ 17.

55

Sonuç itibariyle Hıristiyan uluhiyet anlayışı da, içinde bazı sorunlar barındırmaktadır.

Benzer Belgeler