• Sonuç bulunamadı

MÖ 2 Bin Yılın İlk Çeyreğinde Anadolu’da Maden Çeşitleri ve Ekonomik

MÖ 2. bin yılın başlarında Kuzey Mezopotamya’dan Anadolu’ya gelen Asurlu tüccarlar ekonomik faaliyetleri çerçevesinde kullandıkları çivi yazısını daha çok kendi aralarında kullanmışlardır.404 Ticaret yolu ile Anadolu’ya gelen yazı,

yerliler tarafından da benimsenmiş resmi yazışmalarda ve ticarette kullanılmaya başlanmış, böylece Anadolu adına yeni bir dönemin kapıları açılmıştır. Kemal Balkan tarafından yayınlanmış “Mama Kralı Anum-Hirbi’in Kaniš Kralı Warsama’ya Gönderdiği Mektup” bunun en açık örneğidir.

Anadolu’nun sahip olduğu altın, gümüş ve bakır gibi zengin maden kaynakları ve adı geçen bu madenlerin işletilmekte olması, ayrıca ziraat tekniğinin son derece gelişmişliği, Kuzey Mezopotamyalı Asurlu tüccarlar için oldukça albenili görünmüş olmalıdır. Bu yüzden MÖ 1974-1719 tarihleri arasında Anadolu’da ticaretle uğraşmışlar en az 255 yıl devam eden Asur Ticaret Kolonileri Devri405’nin

girişimci ve fırsatları değerlendiren tüccarları olarak tarihte yerlerini almışlardır. Bu dönemde ticareti yapılan madenler aşağıdaki şekilde tasnif edilebilir.

2.16.1. Bakır

Doğada cevher olarak bulunabildiği gibi, doğal olarak da bulunan ve kimyasal simgesi Cu olan bakırın, kahverengi ve kırmızı arasında değişen farklı

403 L. G. Gökçek, agm., 2004c, s.66. 404 L. G. Gökçek, age., 2015, s. 52. 405 H. Sever, agm., 1990b, s. 136.

renkleri mevcuttur. Bakır doğada volkanik kayaç ve damarlarda, özellikle kükürtle birlikte bulunmaktadır. Ayrıca sülfür ve karbonatla işlenmesi daha kolaydır. Bunlar Kurpit, Bornit, Kalkoprit, Malakit, Kalkovellit, Azurit, Kalkosit’tir.406

Doğal bakır, altın ve gümüşe oranla daha sert bir maden olup doğal bakıra hem ısıtılarak hem de soğuk dövülerek şekil verilebilmektedir. Bakır dövülürken daha da sertleşmesi nedeni ile gevrekleşmekte ve bu bazen dağılmaya kadar giden sonuçlar ortaya çıkarabilmektedir. Bunun yaşanmaması için dövülme işlemi sırasında bakır ısıtılmaya devam edilmiştir.

Yapılan araştırmalara göre, tarihte ilk olarak işlenen madenin bakır olduğu tespit edilmiştir. Bu işleme, doğada saf halde bulunan bakır cevherleri ile yapılmıştır. Zaman içerisinde insanların çabaları ile daha da geliştirilmiş, eritilip, dökülerek ve çeşitli madenlerle karıştırılıp alaşımlar elde edilmiştir.

İnsanlık tarihinde günümüz kentsel yaşamının temellerinin atıldığı Neolitik Dönem’deki gelişmeler insan hayatını kolaylaştıracak birçok yeniliği de beraberinde getirmiştir. Bu dönemde yoğun seramik üretiminin yanında, sınırlı sayıda olsa da madenlerin işletilerek madenden eşya üretimi yapılmaya başlanmıştır. Konya- Çatalhöyük ve Suberde’de yapılan kazılarda, akeramik bir seviyede doğal bakırdan dövülerek yapıldıkları anlaşılan ufak aletlere ve süs eşyalarına rastlanılmıştır. İşlenerek elde edilmiş olan bu parçalar, şimdilik bilinen en eski işlenmiş madeni örneklerdir.407 Neolitik Dönem’in sonlarına doğru, başta bakır olmak üzere

madenlere olan talebin artması, bu alandaki gelişmelere hız kazandırmıştır.408

Bakırın ilk kullanımı Neolitik Dönem içerisinde gerçekleşmiş olmasına rağmen, son araştırmalar, Diyarbakır yakınlarında bulunan Çayönü Höyüğü’nde madeni eserlerin MÖ 7250-6750 arası döneme tarihlenebilmesi ile Anadolu’nun maden tarihini oldukça gerilere götürmektedir. Ayrıca Anadolu’da “ekstratif madenciliğin” başlangıcı ve maden döküm tekniğinin ilk defa Mersin Yümüktepe’de belgelenmesi söz konusudur.409

406 P. R. S. Moorey, “The Archeological Evidence for Metallurgy and Related Technologies in

Mesopotamia 5500-2100 B.C.”, Iraq, Vol. 44, No. 1, London 1982, s. 17.

407 Ülker Erginsoy, Maden Sanatı (maddesi), Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi II, İstanbul 1997, s.

1141.

408 O. Başak, agm., 2008, s. 19. 409 S. Ö. Savaş, agm., 2006, s. 16-17.

Kaptan ve Yurttagül’e göre, Anadolu’da Kaymaklı’da kullanılmış olan bakır cevherinin kaynağı, günümüzde “Bakır çukuru” mevkiine oldukça yakın bir mesafede olan Düğüz Köyü’nde tespit edilmiştir. Bundan dolayı, bakır cevherini buradan ilk temin eden ve kullanan Aşıklı Höyük sakinleri ve son kullananların da Kaymaklı yer altı şehri sakinleri olduğu düşünülmektedir.410

Etimolojik olarak bakır, Yunan mitolojisine göre, Venüs (Lat. Cypris, idis feminimum) veya Afrodit (Aphrodite), Kıbrıs (Yunanca Kypros) Adası’nda (bakırın milattan önceki yıllarda çıkarıldığı ve kullanıldığı bölge) doğmuştur (Yunanca, bakır ise χαλκόs, , ‘(masculinum)). Dolayısıyla ilk olarak Romalılar bakırı, cyprium ve daha sonrada cuprium olarak adlandırmışlardır. Bu isim, bakır (copper) isminin kökenidir. Ayrıca diğer Avrupa dillerinde de bu isim bakır kelimesinin kökenini oluşturmuştur.411 Sumerce URUDU, Akadca ERŪ, Hititçe ku(u̯ a)nnan- veya kunnan

bakır anlamında kullanılmaktadır. URUDU ŠALMU şeklindeki Sumerce ve Akadça tamlama Hititçe “iyi bakır” anlamında kullanılmıştır. Ayrıca Hititçe çiviyazılı belgelerde Sumerce yazılışıyla LÚ.MEŠ.URUDU.DĺM.DĺM “bakır işleyicileri”, “bakırcılar” anlamında kullanılmıştır.412

Kültepe Metinlerinde bakır çok kere Sumerce ideogramıyla ve seyrek olarak fonetik yazılmaktadır. Bu fonetik yazılışlardan biri de Babilcede erum olarak söylenen kelimenin o zaman Asurlular tarafından erium diye söylendiği öğrenilmektedir.413 Yine aynı metinlerde bakırın henüz tamamen manası ve mahiyeti

anlaşılamayan çeşitli cinsleri sayılmakta ve bunların sağlık derecesine göre bir tasnifi yapılamamaktadır. Kesin olmamakla beraber bazen yer adları ve saflık durumuna göre de ayırt edilen bakır cinsleri gruplandırılmaktadır.414

Kt. n/k 1307 numaralı envanter kayıtlı belge değişik bakır türlerini göstermesi bakımından örnek olarak gösterilebilir:

“1 1/2 mina iyi bakırı Alahum’a, 1 mina iyi bakırı onun hissesi olarak, 2/3 mina kırık bakırı rabişum için, 6 šeqel iyi bakırı onun çıkış(ta ödemesi gereken)

410 Ergun Kaptan, Emel Yurttagül, “Kaymaklı Yeraltı Şehrindeki (Nevşehir) Cevher Zenginleştirme

Aleti”, KB, AMGM, XI, Arkeometri Sonuçları Toplantısı, Ankara 29 Mayıs-2 Haziran 1995, s. 63-74.

411 A. Ehsani, E.Y. Yazıcı, agm., 2016, s. 44.

412 Ahmet Ünal, “Hititçe Çok Dilli El Sözlüğü I-II”, Hamburg, 2007, s. 766.

413 Savaş Özkan Savaş, “Anadolu’da Madencilik ve Maden Kullanımı”, X. TTK Bildirileri, C. 1, S. 10,

Ankara 1990, s. 30.

414 Önder Bilgi, “İkiztepe Kazılarının 1988 yılı Sonuçları ve Çevre Araştırmaları”, XI. Kazı Sonuçları

meblağı (olarak) Aliasa’da, 4 šeqel (bakırı) Tasa’da onun misafir evi(nde) bizzat ben ödedim. 2/3 mina bakırı yol masrafları (için), 1/4 šeqel (bakırı) güvenlik ve köprü için; bunların hepsi Hanunu adına(dır). 1/2 mina iyi bakır, 18 šeqel iyi (bakır) onun çıkış(ta ödemesi gereken) meblağı (olarak), Âsdu’nun 2/3 mina (bakırı), 10 šeqel’i onun çıkış(ta ödemesi gereken) meblağı (olarak), Aliasa’da (gerektiğinde harcamak için) hazır tutulan 10 šeqel iyi (bakır), bunların hepsi Nani’nin(dir).”415

Temiz Bakır Cinsi:

Bu cins bakırların kıymeti bir metine göre, 1/46 gümüş üzerindendir. Böylece bakırın ekonomideki değer oluşumunu öğrenmek de mümkün olmaktadır.

A- Temiz Bakırın tali cinsleri:

1. Asurca Erium Masium dammugum samburrum: doğal halde tabiatta saf olarak bulunmuş en iyi ve halis bakır olarak tercüme edilmektedir.

2. Asurca Erium masium saburum: halis bakır şeklinde ifade edilmektedir.

3. Asurca Erium masium: temiz anlamındadır.416

B- İyi bakır cinsi:

Bu grup bakırın kıymeti 1/70 üzerindedir. Başka bir belgede bu kıymet 1/60 dır. Yani temiz bakırın cinsine göre kıymet derecesi düşüktür. Bunun cinsleri şunlardır:

1. Asurca Erium damgum: iyi bakır

2. Asurca Erium dammugum: İyileştirilmiş bakır

3. Asurca Erium damgum tišmurnaium: Tišmurna’nın iyi bakırı cevherin bulunduğu yere göre isimlendirilmiştir.

4. Asurca Erium damgum huburataium: Huburatan’ın iyi bakırı (cevherin bulunduğu yerden adını almıştır.)

5. Asurca Erium damgum saburum: Halis iyi bakır

415 Remzi Kuzuoğlu, “M.Ö. II. Bin’de Bir Anadolu Şehri Aliasa”, Archivum Anatolicum-Anadolu

Arşivleri, C. 7, S. 2, Ankara 2004, s. 79-80.

C- Huburata bakırı:

Bu bakır cinsinin yüksek kaliteli olduğunu ve kıymetinin görünüşe göre 1/55 gümüş üzerinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu gruba giren bakır cinslerinin kıymeti 1/77-1/180 arasında değişmektedir.

1. Adi bakır (Erium) kaynaklarda devamlı olarak rastlanan bakır türü budur. Kıymeti 1/80-1/180 arasında değişir.

2. Bakır (Erium şikkum ) fazla kaliteli olduğu muhakkaktır. Zira bunun daha iyicesi (Erium şikkum dumgum)’dur ve derecesi 1/40 dır.

3. Siyahlaştırılmış bakır (Erium sallamum ) bu bakır cinsi açık havaya maruz bırakılıp sonra alelacele ve ihtimamsız surette eritilmesiyle elde edilmekte ve tamamıyla saf olmamaktadır. Kıymeti düşüktür.

4. Fenalaştırılmış bakır: (Erium lamumum ) 5. Düşük kaliteli bakır: (Kunanamit)

Barjamovic, Kunanamit’in, Kaniš’in kuzeydoğusunda, Turhumit civarında önemli bir bakır üretim merkezi olduğunu ifade etmektedir.417

Düşük kalitelilerden olduğu Durhumit’te iyi bakıra çevrildiğinden anlaşılmaktadır. Zira belgelerde bu bakırın Durhumit’te iyi bakıra çevrildiği ifadeleri geçmektedir. Kunanamaium kelimesi birkaç yerde “banana matum” diye geçer.418

Bakır, sertleştirildiğinde kırılgan özelliğe sahip olmasının yanı sıra, eritildiğinde gazlanıp kabarcıklandığından döküm eserlerin imalatında pek tercih edilmediği için, Geç Kalkolitiğin sonlarında, yerini daha az kırılgan olan arsenikli bakır, altın, gümüş, tunç ve demire bırakmıştır.

Anadolu’da bakırın tarihsel gelişimi şu şekilde özetlenebilir:419

Yıl Yer Buluş - Kullanım

MÖ 10000 Karain ve Beldibi

mağaraları

İlk metal bulgular

MÖ 8000-7000 Çatalhöyük (Konya) İlk bakır metal süs eşyaları

417 G. Barjamovic, agm., 2011a, s. 359. 418 E. Bilgiç, agm., 1941, s. 930-931.

MÖ 7000-6500 Çayönü Höyük (Ergani) İlk bakır madencilik ve dövme- tavlama: kanca tığ

MÖ 6500-4000 Çayönü Höyük (Ergani) Muhtemelen Malakit cevherinden bakır izabe işlemi

MÖ 5000 Can Hasan Höyük

(Karaman)

Bakır dökümü

MÖ 3700-3300 Tunç Çağı (Orta Anadolu) Bakır ve Kalay kompleks cevherden Tunç eldesi

MÖ 4000-2000 Anadolu-Mezopotamya Sumerler, Tunç Çağı gelişimi, Bakır eldesi

MÖ 2000-1750 Anadolu Asurlular, Ergani bakır madeni,

Gümüş madenciliği

MÖ 1680-1200 Anadolu (Hattuşaş Çorum) Hititler, Bakır Metalürjisi-Demir Çağı Başlangıcı

MÖ 860-540 Anadolu Lydialılar ve Urartular, bakır

madenciliğinin gelişimi MÖ 150-MS 700 Anadolu, Kıbrıs, Ege ve

Balkanlar

Bakır madenciliğinin ve ticaretinin Gelişimi

Tablo 1. Anadolu’da Bakırın Tarihsel Gelişimi.

Ev eşyası, alet, silah üretiminde (Resim 14) kullanılan bakır, Koloni Devri’nde yaygın olarak istihsal edilen bakır eşya yapımında kullanıldığı gibi kırık bakır para yerine geçmiştir. Bu bakımdan bakırın ekonomi ve ticarette büyük önemi vardır.420

Kaynaklarda Asur Ticaret Kolonileri Devri’nde bakır yatağı olan ya da başka yerlerden getirilen bakırın işlendiği kentler, Durhumit ve Tišmurna başta olmak üzere Haburata, İštanuwa, Kunanamit, Šawit, Tapašatta, Taritar, Tuhpiya, Purušhattum, Wašhania ve Ninašša’dır. Bakır madeni ile ilgili Kültepe Metinleri’nde sıkça geçen bu şehir adları önce de değinildiği üzere, bakır madeninin, geldiği kentin adı ile anılmakta olduğunu göstermektedir: Tišmurna bakırı, Tuhpiya bakırı veya Durhumit bakırı gibi.421

420 J. G. Dercksen, agm., 2004b, s. 23. 421 J. G. Dercksen, agm., 1996, s. 15-16.

Diğer taraftan Asurlu tüccarların asıl amacı, ellerindeki bakırı gümüşe çevirmek olduğu için, önemli bir gümüş merkezi olan Purušhattum, doğal olarak bakır ticaretinde de ön plana çıkan kentlerden olmuştur. Kt. n/k 832 numaralı belge, bakır ticareti için verilebilecek iyi bir örnektir. Uşur-şa-İştar isimli tüccarın arşivinde olan metinde ayrıntılı bilgi verilmektedir. Burada Asurlu bir tüccarın elde edeceği bakırın, eski Anadolu’nun çeşitli şehirlerine, ama özellikle Waşhaniya’ya taşınmasından bahsedilmektedir. Anadolu bakır yatakları bakımından zengin bir coğrafyadır. MÖ 2. bin yılın başlarında tekstil ve kalay ürünlerini pazarlamak amacıyla Anadolu'ya gelen Asurlu tüccarlar, bu maden zenginliğini fark ederek, hem kendi ihtiyaçlarını karşılamışlar hem de Anadolu pazarlarında bakır ticareti yaparak büyük kazançlar sağlamışlardır.422 Bakır ticaretinde herhangi bir vergi alınmadığının

belirtildiği metinlerde genellikle adi bakırın (Erium) ve Erium şikkum’un Purušhattum’a sevkinden bahsedilip, burada gümüş, iyi bakır ve altınla takası gerçekleştirilmektedir. ( TC III 3, 23; CCT II 13a,5)423

Bakır, kalay gibi büyük yüklerle (šuqlum) veya ayrı olarak (muttalum) ve elitum adını alan büyük veya küçük denklerle veya fıçılarla ve araba ile sadece Anadolu içerisinde şehirden şehire, pazardan pazara taşınıp satılan bir ticari mal olarak görülmektedir. Bakırın Anadolu’da bol bulunup Asur’a ihracını gösteren herhangi bir delile rastlanmamıştır. Ancak hediye olarak az miktarda gönderildiğine dair birkaç kayıt vardır. Savaş’a göre Asur’a ihraç edilen altın ile gümüş ve ithal malı olan kalay ve elbiselerden vergi alındığından bahsedilmiş olmasına karşın bakırdan böyle bir verginin alınmadığı belirtilmektedir. Bu durum ise Asur’un ve genellikle Mezopotamya’nın bakır ihtiyacını, Doğu Anadolu’dan ve daha doğuda bulunan büyük bakır yataklarından temin ettiği düşüncesini akla getirmektedir.424 Özgüç’e

göre ise saray bakıra da memleket içinde satılan mallarda olduğu gibi vergi koymuştur.425

Asurluların çok aktif oldukları ve kontrolleri altında tuttukları bakır ticaretinde Asur yönetimi, kendi mallarıyla rekabete girişir endişesiyle yerli kumaş ticaretine sınırlama getirirken, Anadolu içinde çok yaygın olan bakır ticaretini de desteklemiştir. Amaç, bu yolla Anadolu gümüşünü ve altınını Asur’a çekmektir.

422 İ. Albayrak, agm., 2016b, s. 25-26. 423 E. Bilgiç, agm., 1941, s. 932. 424 S. Ö. Savaş, agm., 1990, s. 31. 425 T. Özgüç, age., 2005, s. 29-30.

Tüccarlar ithal mallarını önce düşük kaliteli bakırla, sonra tasfiye edilmiş yüksek kaliteli bakırla değiştirdikten sonra onu yerlilere gümüş karşılığında satmaktaydılar. Bununla birlikte yerli kralların da bakır ticaretine katıldıkları, depolarındaki düşük kaliteli bakırı, iyi kaliteli bakırla değiştirdikleri kayıt edilmiştir. Ayrıca belgelerden bīt-kārum’da, tüccarların bakırı belli süreler için kira karşılığında depolarında muhafaza ettikleri anlaşılmaktadır.426

Kıymetli maden külçesi şeklinde hakiki para olarak kullanılan maden, gümüş olsa da bakır ve kalay da yerliler arasında para olarak kullanılmıştır. Bilgiç’e göre bakır bilhassa yerliler arasında ufak para olarak kullanılmakta idi. TC III 165 de, yapılan yolculukta Wahšušana’ya varıncaya kadar kalay para ondan sonraki yerlerde ise bakır para harcandığı görülür. Bundan başka bakırın satın alınan ev karşılığında ödemede kullanıldığı yani orada da para rolünü oynadığı anlaşılmaktadır427. Ayrıca

aile hukukuna ait boşanma belgelerinde erkek tarafından kadına verilen nafaka içerisinde kırık bakır da sayılmaktadır. Bu da bakırın bir değişim aracı olarak hayatın her alanında kullanıldığını göstermektedir.

2.16.2. Kalay

Kimyasal simgesi Sn olan kalay madeni Eski Çağlarda ve günümüzde çok önemli bir değere sahip olagelmiştir. Kalay 232°C’de erimektedir. Bakırın sertleşmesinde ve lehim yapımında kurşunla birlikte kullanılmaktadır. Kalayın bakıra % 6’nın üzerinde karıştırılması ile tunç elde edilmektedir.428

Tunç Dönemi (MÖ 3000-1200) bakır ve kalay alaşımı olan maddenin taşa olan üstünlüğünün bir büyük çağa verildiği isimdir. MÖ 3000’lerde Anadolu’daki madenciler, ilk külçe metalin dökümünü yaparak, istenilen şekillerde tunç ve elektron gibi alaşımları yapmasını öğrenmişlerdir. Öyle ki 1937 yılında Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü laboratuvarlarında, Alacahöyük tunç materyallerinin ilk analizleri yapılmış ve içeriğinde % 9-17 oranında kalay madeninin bulunduğu tespit edilmiştir. Bu örneklerde başka madenlere ait karışımlara rastlanmamış olması, bunların çok iyi kalitede bakır ve kalay alaşımları olduğunun ve söz konusu çağın insanlarının maden işleme becerisinde belirli bir seviyeye geldiklerinin açık delilleridir. Ayrıca yapılan araştırmalar sonucunda Eski Tunç Dönemi’nde çeşitli

426 T. Özgüç agm., 2005, s. 25-28. 427 E. Bilgiç, agm., 1941, s. 934. 428 U. Esin, age., 1969, s. 105.

madenlerin yaygın olarak kullanılmasının yanında demir işleme tekniğinin diğer madenlere göre daha az bilindiği anlaşılmıştır. Adı geçen dönemde demir madeni için de aynı denemeler yapıldığı bakır ergitilirken belirli şartlar altında demir elde etmek mümkün olduğundan tesadüfi olarak elde edildiği öngörülmektedir.429

Kasiterit cevherine genellikle bakır cevherinin bulunduğu bölgelerde rastlanır; ancak kalay cevheri bakır cevheri kadar bol miktarda ve yaygın olarak Anadolu’da bulunmamaktadır. Bu durumun sonucunda tunçtan silah ve alet yapımında gerekli olan kalay madeninin de Anadolu’ya sokulması işini Asurlu tüccarların üstlendiği görülmektedir.430 Anadolu’da kalay madeni çok az

bulunduğundan, tüccarların Asur pazarlarından ucuz aldıkları kalayı, yerli (Anadolulu) halka oldukça pahalıya sattıkları anlaşılmaktadır. Çiviyazılı belgelerden anlaşıldığına göre Kârum ve Wabartum denilen pazar yerlerinde kalayın yerli halka satışı gümüşe nispetle 1/5,5 veya 1/10 nispetlerindeki değerlerine göre yapılmaktadır. Yine yazılı belgelerden anlaşıldığı üzere kalay, tekstil ticareti ve diğer faaliyetlerden çok daha büyük karlar sağlamaktadır. Öyle ki, Asurlu tüccarların, Anadolu’da bir müddet kaldıktan sonra; kazançlarını altın, gümüş, bakır ve kıymetli taşlara çevirip, ülkelerine döndükleri ve giden tüccarların yerlerine de Asur’dan Anadolu’ya diğer meslektaşları veya onların yakınlarının geldikleri görülmektedir.431

Bununla birlikte Yakındoğu’da kalayın kullanılması MÖ 3. bin yılın sonundan itibaren görülmektedir. Bu dönemde bölgenin kalay ihtiyacının nereden karşılandığına ilişkin kesin bilgiler bulunmamaktadır. Ancak bu konu ile ilgili pek çok görüş ortaya atılmıştır. Buna göre katkı maddeli ilk bakır alaşımları özellikle arsen katkılı “arsen tunçları” MÖ 4000’den itibaren Yukarı Fırat ve Kilikya Bölgesi’nde, kalay tunçları ise MÖ 3000 yıl dolaylarında görülmeye başlamaktadır.432

Bakıra göre daha sağlam ve gösterişli bir alaşım olan tunç, hemen hemen her alanda kullanılmıştır. MÖ 3000-1200 tarihleri arasında eski Anadolu medeniyetlerinin gerçekleştirdiği maden endüstrisinde tunç üretiminde kalayı yaygın ve bilinçli bir şekilde kullandıkları görülmektedir.

429. H. Tekin, age., 2015, s. 159.

430 Recep Yıldırım, Eski Çağ Anadolu, Meram Yayıncılık, İzmir 1996, s. 35.

431 Emin Bilgiç, “Kapadokya Tabletlerine Göre Anadolu Kavimleri Üzerinde Araştırmalar”, AÜ

DTCF Dergisi II, Ankara 1943, s. 35.

Böylece, ana element olan bakıra, alaşım için kalayın karışımı, Anadolu’da bir büyük devre “Tunç Dönemi” olarak adını vermiştir. Sözü edilen dönemin en güzel örnekleri Alacahöyük (Çorum-Sungurlu) ile Horoztepe’ de (Tokat-Erbaa) ele geçmiştir. Örneğin Alacahöyük kral mezarlarına (MÖ 2400-2100) ait buluntular arasında genellikle tunç ve bakırdan materyallerin yanı sıra altın, gümüş ve elektrondan (altın+gümüş) üretilmiş birçok eser de bulunmuştur.433

MÖ 3000-2000 yılları arasında Eski Tunç Dönemi’nin ihtiyacı olan kalayın büyük bir ihtimalle Doğu Anadolu’daki küçük kalay yataklarından temin edilmiş olduğu fikri doğru ise de bu küçük kalay yataklarının Eski Tunç Dönemi’nde tunç yapımcıları tarafından tüketilmiş olması ihtimal dâhilindedir. Kalay nereden temin edilirse edilsin, bu dönemin yeni keşfi olan tunç imali için yeterli olamamıştır.434

Tunç Dönemi’ndeki metalürjik gelişmeler, metal eserlerin çeşitliliğini ve sayısını artırmıştır. İlk olarak Tunç Dönemi II’de, önceki dönemlerde kullanılan açık kalıpla dökümün yanı sıra, kapalı kalıpla döküm eserlerin üretimine geçilmiş olması, eserlerin sayısında artışa yol açtığı gibi, nitelik olarak da olumlu katkı sağlamıştır. Döküm tekniğindeki bu gelişmeler, özellikle MÖ 2000’de yaygın olarak kullanılacak olan çoklu kalıpların ortaya çıkmasıyla daha da hız kazanacaktır. Eserlerin ana hatlarıyla şekillendirildikten sonra kullanılan madene göre soğuk veya sıcak dövülerek birtakım aletler kullanılarak son şekillerinin verildiği anlaşılmaktadır.

Günümüzde Anadolu’da kalay minerallerinin saptanmasına karşın, hâlâ ekonomik kalay yataklarının varlığı henüz belirlenememiştir. Hâlbuki kalay, Anadolu’da 5000 yıl önce bir alaşım maddesi olarak kullanılmıştı. Anadolu’da işletilen kalay yataklarının var olduğu son yıllarda yapılan jeoarkeolojik çalışmalarla ortaya konmuştur. Sözü edilen eski kalay işletmesi Celaller Köyü (Niğde) yöresindedir. Bir kalay oksit minerali olan kassiteritin varlığı 1986’da saptanmıştır. Kassiterit ise dünyada hemen hemen işletilebilen tek kalay cevheridir.435

Kassiterit sözcüğü, etimolojik bakımdan eski Yunan dili kökenli olup, “Kassiterit” (κασσίτεροs, υ,‘) masculinum sözcüğünden türemiştir. 1379 tarihli eski Yunanca lügatte Kassiterit sözcüğünün kalay madeni olduğu ve “Kass Ülkesi

433 E. Kaptan, agm., 1983, s. 166. 434 E. Kaptan, agm., 1983, s. 167. 435 E. Kaptan,agm., 1992, s. 15.

madeni” anlamına geldiği yazılmıştır.436 MÖ 19. yüzyılın ikinci yarısından 13.

yüzyıla kadar geçen süre içinde hem kalay üretimi hem de ticareti hakkında hemen hiçbir bilgi yoktur.437

Kültepe Tabletleri’nde kalayın AN.NA438 şeklinde yazıldığı anlaşılmıştır.

Umumiyetle Sumerce AN.NA şeklinde ifade edilen kalay, birkaç yere has olmak üzere iyi kalay Akadça (anakum damqum) ve fevkalade kalay (anakum damqum vatrum) tabirleriyle geçmekle beraber , mühürlenmiş kalay (anakum kunukkum) ve serbest kalay (anak qati) şeklinde de nitelendirilmiştir439. Buradan hareketle belgelerden Asur’dan gelen kalayların iki farklı kalitede olduğu anlaşılmaktadır. Bu tabletlerde; kusursuz kalay (anakum, damqum, vatrum) ve iyi kalay (anakum damqum) olarak isimlendirilen iki tür kalaydan bahsedilmektedir.

Günümüzden yaklaşık 4000 yıl önce, Asurlu tüccarların kendi ülkelerinden topladıkları ve küçük bağ veya demet halinde hazırlamış oldukları yaklaşık 300 g gelen kalay çubukları, diğer mallarla birlikte Anadolu'ya gönderilmişti. Asurlu tüccarlar aracılığıyla gerçekleştirilmiş olan bu ticarette Anadolu’ya gönderilen mallar arasında kalay oranının % 40’a ulaştığı belirlenmiştir.440

Kültepe kazılarında ele geçen ticarî mektubun bir bölümünde, kalay hakkında şu ifadeler kullanılmaktadır: “Puzur-Aššur'a göre, 115 mina serbest kalayı, paketlenmiş 78 iyi cins kalayı, 57 1/2 mina serbest kalayı, 10 siyah merkep ve takımları her ne varsa hepsini Aššurimiti ve İli-šutu mühürü ile mühürlü olarak sana