• Sonuç bulunamadı

Luke'nin, bu evlilik komedisinin devam etmesine neden izin verdiğini bir türlü anlayamıyordu

Dün geceki durumu açıklamanın daha makul

bir yolu olmalıydı... j

Ve Luke, onun bunu yapmasına nasıl izin ver- mişti? Ne kadar sarhoş olduğunu bilmiyor muydu sanki? Jenneth'i neden durdurmamıştı? Bu durum- dan nasil böyle yararlanabilirdi?

14

SEKİZİNCİ BÖLÜM

'nneth, en sonunda, stüdyosuna kaçmaktan

a bulamadı. Kapısına da, ikizlerin yıllar ön-

ce bir yılbaşında hediye ettikleri, ama © zamandan beri bir kez olsun kullanmadığı “Girmek Yasaktır”

tabelasını astı. Şi vü

Biraz olsun yalnız kalıp kafasını dinlemek isti-

yordu. Luke'ye duyduğu öfkeden neredeyse çıldır- mak üzereydi. Bütün bü saçmalıkların tek sorumlu-

su oydu. S X

Onceki akşam, kendisini yatak odasına getirme- sinin ne gereği vardi? Jenneth öfkeyle içini çekti.

Kulaklarına kadar kizardığını hissediyordu. Onun kendisini. Eam yatağına kadar taşımasını

düşünmek bile istemiyordu. j

Asıl suçlü kendisiydi, tabii. O kadar içecek ne

vardı sanki? İçkiye dayanıksız olduğunu bile bile

kadehleri devirmesi aptallıktan başka bir şey değil-

di. Kim bilir, o haliyle partide ne saçmalıklar yapmış-

e duyulacak bir şeyler yapıp yapmadığını ha-

tırlâma; Jose

fo) erin tek nedeni, Luke'ydi.Jen-

neth onür yüzünden...

İHANETİN BEDELİ 15

Öfkeyle duvara bir yumruk savurdu. Luk&'yix,

gördüğü andan itibaren cesaret bulmak içiniiçkiye |

sarılmıştı. İçerek ondan kaçabileceğini sanmıştı. j

Her şeye rağmen, Luke'nin evleneceklerini ilan, etmesinin nedenini anlayamıyordu. Angelica'nın;

bu habere ne kadar sevindiğini hatırlayarak yüzü-

nü buruşturdu. Kızcağız, düğünle ilgili hayaller kúr-

maya başlamıştır bile, diye düşündü. En sonyinda bir annesi olacağı için çok mutlu olmalıydı. >

Bu haber ikizleri bile sevindirmişti. Bunuh ne- deni çok açıktı, tabii. Ablalarının sorumluluğunu yükleyecek bir erkek buldukları için yautlüydular, Artık onun için endişelenmelerine gerek kalmayaca-

ğını düşünüyorlardı.

Eve bir arabanın yaklaştığınıduYdu. Merakını yenemeyerek pencereye çıktı ve gèlenin kim oldu- Bunu görünce hemen pencereden çekilmeye kalktı.

Ama geç kalmıştı. Kadın ohu'görmüştü bile.

Jenneth yavaşça içini çekti; Meg Lawson, en az Laura Gosford kadar dedikoducu bir kadındı. Ama Laura'nın tersine, kötü niyetli bir insan değildi. Sa- dece, gereğinden fâzla meraklıydı. Dedikoduculu- Şuna rağmen köyde çok sevilirdi. Bunun en önemli

nedenlerinden'birisi, zor durumdaki insanlara yar- dım etmek iğin elindeh geleni yapmasıydı.

Meg kendisini gördüğüne göre, stüdyoda sak-

lanması çok ayıp'olacaktı. İsteksizliğini saklamaya

çalışarak ona kapıyı açtı.

Meg het zamanki gibi soluk soluğaydı. Jen- nettve neşeyle gülümsedi. Bu sırada Luke ve Angeli- ca birden örtâya çıktılar.

Angelica hemen babasının elini bıraktı ve Jen-

116 İHANETİN BEDELİ

neth'e de aya başladı. Bir yandan da zafer dolu eee ime diye bağırıyordu. "En sonunda bulduk onu."

Meg gülümseyerek, "Misafirlerin olduğunu duy- dum, dedi. Bir yandan da merakla Luke veyAngeli- ca'ya bakıyordu. Kendi kendine yorumlar yapmaya

başladığı belliydi. S?

Jenneth ne diyeceğini bilemiyordu. Söyleyebile- ceği bir şey de yoktu zaten. Yüzünde donuk bir gü- Tümsemeyle olduğu yerde duru

Bu sırada Meg, küçük kızla konuşmaya başlamış- tı bile, "İşte, Jenneth de benim yeni'annem olacak.

Babamla ikisi evleniyorlar da."

Küçük kızın sözleri Jenneth'i dehşetle sarstı. Ne yapacağını bilemeden, çaresizlik içinde yardım dile- yen gözlerle Luke'ye baktı.» |

Bu haber Meg'i çok heyecanlandırmıştı. "Jen- neth, tatlım... ne kadar güzel bir haber bu. Evlenme- ye ne zaman karar verdiniz? Birbirinizi tanıyalı uzun zaman oldu mu?" ` |

Bu sorunun yanıtını veren Luke oldu. Jen- nethvin yanına gelip bir kolunu onun beline doladı, diğer kolunu da Angelica'nın omuzuna dayadı. Böy- lece, mutlu bir/aife tablosu yaratmıştı. Gayet rahat

bir şekilde;“Netedeyse doğduğumuzdan beri tanışı-

yoruz," dediSonra Jenneth'e döndü ve yüzünde

Sımsıcak bir gülümsemeyle baktı ona. Jenneth şaş-

kınlıkla irkildi, Onun, nasıl böyle kendisini çok sevi- gibi bakabildiğini anlayamıyordu. Çok iyi bir rol yeteneği vardı anlaşılan.

Yennetb'in itiraz etmesine fırsat vermeden uza-

rap elini avucuna aldı ve dudaklarına götürüp öp-

İHANETİN BEDELİ 17

tükten sonra da sımsıkı kendi elinin içine hapsetti.

Jenneth, kalbinin heyecanla çarpmaya başladığı mı hissediyordu. Luke'nin bu kadar ufak bir döku- nuşunun bile kendisini bu denli etkilemeğini anlağ

yamıyordu. Vücut ısısı bir anda artmış ve yüzü kıp”

kırmızı kesilmişti. $

Megiçini çekerek, "Ne kadar romantik, diye'mi- nildandı. "Ne zaman evleneceksiniz?"

Yanıt yine Luke'den geldi. "Elimizden geldiğin- ce çabuk, tabii, Fazla beklemek istemiyoruz” Bir an duraksadıktan sonra, "Hatta, hemen yarın belediye- ye gidip işlemlere başlamayı düşünüyotuz” diye de- vam etti.

“Burada mı evleneceksiniz? Ne /kadar güzel!

Şey, ben sizi daha fazla tutmayayim. Eminim ki, ya- pacak bir sürü işiniz vardır." )

Meg onlarla kısaca vedalaşıp âdeta koşarcasına arabasına yöneldi. Jenneth”e)Luke'nin söyledikleri- ni yalanlayacak fırsatı bırakmamıştı. Hatta, onu gör- meye neden geldiğini bile söylememişti.

Jenneth sakinleşmek için derin bir nefes aldı.

Angelica yanlarında ulduğu için sözlerine dikkat et- mesi gerekiyordu? Buz gibi bir sesle, "Ne yaptığının farkında mısın acabà?" diye sordu. "Ona söylediğin her şey birkâç saatiçinde tüm köyde duyulacal

Luke omuzlarını silkip yavaşça gülümsedi. Ee, ne olmuş yani? Hatta, böylesi çok daha iyi... evlene-

ceğimizi duyuriak için gazeteye ilan vermemize ge-

rek kalmaz.”

Jenneth kulaklarına inanamıyordu. Bu adam ne

yapmaya çalışıyordu böyle? Nasıl bu kadar duyar- sız olabilirdi? Yoo, hayır, onunki duyarsızlık bile de-

118 İHANETİN BEDELİ

Bildi. Gayet memnun görünüyordu. Sanki bu i$ Ko~~,

Şuna gidiyormuş gibi mutluluk içinde sırıtiyordu.

Ama... nasıl mutlu olabilirdi ki? Yıllarca önce, &vlilik- ten son anda vazgeçen o değil miydi? Nişanlarını

bozan o değil miydi? A

Onu daha fazla görmeye dayanamayacaktisAf- kasını döndü ve stüdyosuna yöneldi.

Luke hemen kızına eğildi. "Angie, sen eve gir, tatlım. Ben biraz Jenneth'le konuşmak istiyorum.”

Jenneth onun kendisini takip ettiğini fark etme-

mişti. Yalnız olmadığını, stüdyosuna girip kapıyı ka- pamak için arkasını döndüğünde anladı.

Bütün vücudu titreyerek, "Nasıl yaparsın bu- nu?" diye haykırdı. "Nasıl öyle gayet #akin bir şekil- de, evleneceğimizi söylersin?" X

Luke sakin bir ses tonuyla, "Bunu söylememde hiçbir gariplik yok” dedi. "Evleneceğimizi söyle-

dim; çünkü evleneceğiz." Bir an duraksadıktan son-

Sence başka seçeneğimiz yar mı?" diye devam et- ti. "Dün gece olanlardan sòna..

Jenneth suratınin ortasına bir tokat yemişçesi- ne irkildi. Bir geceönce olanların değil sözünü et- mek, hatırlamak bile istemiyordu.

Göğlerini“Lukâ'den kaçırdı hemen. "Dün gece

olanlar evlenmemizi gerektirmiyor. Bir açıklama bu-

labilirdik" `

Luke buz gibi bir sesle, "Öyle mi?" diye sordu.

"Seùce nasıl bir açıklama yapabilirdik?"

Jenneth umutsuzca, "Benim sarhoş olduğumu

Söyleyebilirdik.” diye inledi.

“Sarhoş olduğunu ve bu nedenle yaptıkların- dan sörumlu tutulamayacağını mi söylemeliydik ya-

İHANETİN BEDELİ 19

ni? İkizlere bunu mu söyleyecektik?" N Jenneth ne diyeceğini bilemeden kalakaldı.

B böyle bir açıklama yapamayacaklarını biliyor- g Ñ

Luke, "İkizler sana çok düşkün,” diye devam edi-

yordu. Ablalarının zil zurna sarhoş RENANG ane Jenneth yüzünü elleriyle örterek, "Yeter!" diye haykırdı. "Başka bir şey söyleme!"

Luke'ye bakmaya hala cesaret edemiyordu. Kèn-

disini böyle zayıf ve kontrolsüz bir hale düşürdüğü için ondan nefret ediyordu. `

“Benim de Angelica'yı düşünmem “gerekiyor, Jenneth/ diye Luke devam etti, "Bir erkeğin tek ba-

şına kız çocuğu yetiştirmesi hiç de kolay değil. Üste-

lik, benim kızım çok narin ve hassasbir çocuk. Seni

de çok seviyor. İkizler gibi o da, šenj adeta bir me-

lek gibi görüyor.

Jenneth'in gözleri şaşkınlıkla irileşti. "Beni mi?”

“Bunun farkına varmadığını/ söyleme bana, Bu eve taşındığımızdan beri sürekli senin peşinde, Her lafın başında mutlaka senden bahsediyor.”

, Jenneth öfkeyle, "Bunun kimin suçu olduğunu hiç düşündün mü?”'diye bağırdı. Angelica'nın ken- disine gereğinder fazla bağlanmaması için çok çalış- mıştı. Ama işteşbuna rağmen, kızın bağlılığı nede- niyle kendisi, suçlanıyordu. "Sizi buraya ben davet

Luke, "Hayır, diye mırıldandı. "Bizi ikizler da- ii e Ve e da bazı açılardan, en az Angelica

Jenheth buz gibi bir sesle, "Psikolog oldı

bilmiyordüm, diye söylendi. ei

120 İHANETİN BEDELİ

Odaya kısa bir sessizlik çöktü. Sonunda, "Pèki ama, şimdi ne yapacağız?” diye sordu. "Onara evlen!

meyeceğimizi söylemek zorundayız” $ Luke bir an duraksadıktan sonra, "Buna hiç ge- rek yok," dedi. Jenneth'in yanından geçerek pence- renin yanına gitti ve dalgın dalgın bahçeyi seyret- meye başladı. "Bence, evlenmemiz hiç de fena bir fi- kir değil.”

e kulaklarına inanamiyordu. "Ne? Ne di- yorsun sen? Saçmaladığının farkında mısın, Luke?

Evlenmekten vazgeçen sendin. Şimdi: nasıl olup da evlenmek isteyebilirsin?”

"O yıllar önceydi." Sonra dönüp Jenneth'e bak- ti. Yüzünde son derece ciddi bir ifade vardı. Bu ko- nuda gayet ciddi olduğu her higlinden belliydi.

Jenneth titrekbir sesle, Ne io le ini anlayamıyorum. diye inledi. "Ama benim..."

> Luke onun sözünü esti. "Benim oyun oynadı- ğım falan yok, Jenneth. Seninle evleneceğiz. Sakın

jka düşüncelere kapılma”

lemek Mehneth olanlara inanamıyordu.

Luke'ye şağkınlik dolu gözlerle baktı ve onun yü-

zünde okudulklarıla birden her şeyi çözüverdi. Sı lama dolu bir sesle, "En başından beri bunu pla:

yordun!” diye haykırdı. "Ama neden? Neden? Ka-

Tim olmamı istemiyorsun ki! Angelica, annesi olma-

mi İstesebile)" a

> Jenneth bir an susup kaldı. Evet, artık her şeyi

ahliyordu, Di.

Boğuk bir sesle, "Aman Tanrım!” diye inledi.

“Demek bunun için... evet... Benimle Angelica'nın

hatirı için evleniyorsun. Angelica, annesi olmamı is-

İHANETİN BEDELİ 21

tiyor diye... hayır, Luke. Bunu yapmana izin veré- —_

mem. Olmaz! V N

“Olacak, Jenneth. Olacağını biliyorsun. Başkase-` )

geneğin yok. Biraz düşünürsen bunu sen de m sın. Artık bu iş geri dönülemeyecek kadar ilerledi.

Bütün köy benim bu evde yaşadığımı biliyor. Aray

mızdaki ilişki konusunda kendi yorumlarını yâpmığ- lardır bile. Daha dün, postanede pul almak için bek- lerken, arkadan birisinin benim bu eve taşınmâmla ilgili dedikodu yaptığını duydum. Yakında ikizlerin arkadaşları ilişkimiz konusunda onlara imalarda bu-

lunmaya başlarlar. Böyle bir şey eminim kbikizlerin hiç hoşuna gitmeyecektir. Bugüne kadar'sen onlara

sağlam bir ahlak kazandırmak için Çırpırap durdun.

Başkalarının hakkımızda yaptıkları dedikodulara tepkileri hiç hoş olmayacaktır...

“Düşünmemiz gereken bir dö Angelica var. Sa- na daha şimdiden çok bağlandı." Luke bir an durak- sadıktan sonra, “Onun sana ihtiyacı var, diye de- vam etti. "Bundan sonra sensiz olamaz.”

Jenneth duyduğu tüm nefreti yansıtan gözlerle

baktı ona. Luke bunlari'nasıl yapabiliyordu? İçin-

den, "Ya benim ihtiyağlarım?" diye haykırmak geli- yordu. "Behim de, beni seven bir erkekle evlenme- ye hakkım yok Eiei kızına anne değil, ken:

sine hayat arkâdaşı da arayan ve beni sevdiği için is-

teyen bir erkekle?" Hayır, bu kadar çabuk boyun eğemezdi: Özgürlüğünü kaybetmemek için son bir

gırpınışla, "Seninle evlenmek istemiyorum, Luke,"

dedi. "Hayatımda başka birisi var. Daha doğrusu, birkâç erkek var."

alaylı bir kahkaha attı. “Boşuna yalan söy-

122 İHANETİN BEDELİ

leme, beni kandıramazsın. Her ikimiz de, senin hiç sevgilin olmadığını biliyoruz. Hiçbir erkekle birlik te olmadın." Sonra, sözlerinin etkisini göstermesini!

beklercesine sustu.

Jenneth'in yüzü bembeyaz kesilmişti, Luke öna uzandığında hemen geri çekildi. Gözleri ağı ve şaş- kınlıkla irileşmişti.

"Hiç sevgilin olmamasında benim etki nedir, tam olarak bilemiyorum. Ama vicdanım beni rahat bırakmıyor. Jenneth,ben.."

Jenneth onun kendisine dokunmasını istemi- yordu. Bir tek dokunuşu bilg ölürüne'neden olabi- İirmiş gibi hissediyordu. Bir'şey söylemesine fırsat kalmadan kapı açıldı ve Ki içeri girdi

“Demek buradasınız” Louise seni arıyor, Jen- neth. Ona güzel haberi verdim bile. Hemen telefo- na gelip onunla konuşmanı bekliyor.”

Jenneth içinden, “Olamaz,” diye geçiriyordu.

*Artık bu kadarı da fazla!”

Lüke'yle evlenmek... phun karısı olmak... hayır, bunlar gerçek olamazdı.

Luke'nin sesiyle irkildi. Kiv'e usulca, "Louise'ye, ablanın onu daha sonra arayacağını söyle,” diyordu.

Kitin dışarı çıkmasını bekledikten sonra Jenneth'e döndü YEndişelenmene gerek yok, Jenneth. Her

şey iyi ge Sana söz veriyorum."

Jenmeth'in itiraz etmesine fırsat vermeden onu

kollarının arasına aldı ve küçük bir çocuğa sarılırmış- çasina şefkatle bağrına bastı. Jenneth'in tüm vücu- 'du'körkuyla titrerken, Luke onu kollarının arasında

“yavaşça sallıyor ve sürekli, her şeyin yoluna girece-

göni şöylüyordu.

İHANETİN BEDELİ 13

O günden sonra Jenneth hayatına rüyada yâşi- yormuş gibi devam etti. Başına gelenleri kabül et- miş gibiydi. İnsanlar kendisini tebrik ettiklerinde,

evleneceğini inkar etmek yerine yüzünde belli belir X siz bir gülümsemeyle tebrikleri kabul ediyordü.

Luke'nin hızla evlilik hazırlıklarına girişmesine

bile öfkelenecek gücü bulamıyordu kendinde. Sade- ce o, kilisede evleneceklerini söylediğinde itiraz et-

ti, ama Luke, Jenneth'in bu konudaki itirazlarını

dinlemedi bile. Kilisede evlenmek konusunda ısrar-

hydi. Onun ilk evliliğini kilisede yapmadığını bilen Jenneth, bu kez kilisede evlenmek istemesine çok

Şaşırıyordu. r

Çevresindeki tüm insanlar Jenneth'e karşı işbir-

ligine girmiş gibiydiler. Hiçbirisi, âslında evlenmek istemediğini anlamıyordu. Eleanor bile büyük bir heyecanla düğün hazırlıklarına başlamıştı ve Jen-

neth'in evlenmek istemediğihi söylemesine hiç al-

dırmıyordu.

Bu konuyu açtığında oha/ “Tabii ki evlenecek- sin,” demişti. “Onu seviyorsun." Evlenmek için bu

kadarı yeterliymiş gibi davranıyordu, ama Jenneth için yeterli değil

Hayattbir anda Kontrolünden çıkıvermişti. Kim-

se onun isteklerine'ya da söylediklerine aldırmıyor-

du. Yaptığı hiçbir şey işe yaramıyordu.

Luke ile bu konuda konuşmak istiyordu, ama onu doğru dürüst göremiyordu bile. Luke neredey- se tüm Zamanını hastanede geçiriyordu. Evden sa-

bahverkenden çıkıyor ve gece geç saatlere kadar dönmüyordu.”

Jenneth'in o güne dek başı sıkıştığı anlarda tek

1⁄4 İHANETİN BEDELİ

dayanağı olan işi bile ona ihanet etmiş gibiydi. Bir müşterisi için yaptığı duvar resmine, Luke'nin yüzü- nü çizdiğini fark ettiği anda fırçayı elinden bıraktı.

İçinde bulunduğu durumdan kurtulmak için hiçbir şey yapamaz hale gelmişti. Onu tuzağa düşüren sð- dece Luke'nin oyunları değildi. Hala bu halde olma- sının en büyük nedeni, kendi zayıflığıydı. Zayıflığı yüzünden başkalarını incitmekten korkuyordu.

Özellikle de, Angelica gibi küçük. ve hassas bir çocu-

` Jenneth'i en çok şaşırtan ToN de dahil ol- mak üzere herkesin, Luke ile ẹvlenmesiñi çok doğal karşılaması olmuştu. Evlilik haberi kimšeyi şaşırtma- mişti. Louise'nin annesi telefon edip, habere ne ka- dar çok sevindiğini söylemişti Düğüne ailece gele- ceklerdi.

Eleanor her şeyin hazır olduğunu ve kendisine sadece düğün için bir gelinlik almasının gerekeceği- ni söylediğinde, Jenneth gerçekle yüz yüze geldi.

Gelinlik, hal Bir zamanlar, Luke ile evlenirken giyeceği gelinlik hakkında ne hayaller kurmuştu.

Ama şimdi, bunün sâdece düşüncesi bile tüylerini

diken diken ediyordu. Böyle bir işkence yaşamak is- temiyordu. Kendisi için bu denli kutsal olan bir şe-

yin böylesine kirletilmesine katlanmak istemiyor- du. Üstelik bunun tek nedeni, Luke'nin burnunun

dikine gitmesiydi. Jenneth, Angelica için uygun bir anne ae ihandığı için onu bu evliliğe zorla-

aşti x

Onun, halkına hiç erkek girmemiş olduğunu

İylediği Anı tekrar tekrar hatırlıyordu. O anın hiç

Yaşa olmasını çok isterdi.

)

İHANETİN BEDELİ 25

İlk önceleri Luke'nin onunla yatmak isteyede- Binden korkmuştu. Ama sonra, bunu düşünmenin v bile saçma olduğuna karar verdi. Luke ona kâdin

olarak hiçbir şey hissetmiyordu. İçinde e

karşı enufak bir arzu bile olamazdı.

Jenneth'e gelince; yılardır kendisini kontrol 3t;

meye alışmıştı nasıl olsa. Ama içindeki güçlü dug.

ların artık gem vurulamayacak noktaya geldiğini bir tek dokunuşu bile tüm in yeterli oluyordu. Jenyteth

tüm vücudunun ürperdiğini hissetti. Kiri kor-

ku heran biraz daha artıyordu.

Sadece iki gün kalmıştı. Ve kendisine hala bir gelinlik almamıştı. Eleanor bu konuda kâfasının eti- ni yiyip duruyordu, ama Jenneth göni almamaya kararlıydı.

Eleanor, "Peki ama, düğünde ne giyeceksin?" di- ye sorduğunda omuz silkmekle yetinmişti. "Çuval- dan bir elbise herhalde”

Eleanor bu sözlüre aldırmamıştı bile. Zaten hiç kimse, Jenneth'in bu evliliği istememesine aldırmı- yordu.

Luke ile evlendikten'şdnra da, bir zamanlar an- nesi ile babaşına ait olan/bu evde yaşamaya devam edeceklerdi. Duke, ikizlerin evdeki payını satın ali- yordu. Satıştan gölecek para ile iki kardeşin gelecek- leri için yatırım yapılacaktı. Luke onlara, evi hala

kendi yuvaları olarak görmeye devam edebilecekle-

rini söylemişti Bunu söyleyiş tarzı, Jenneth'in göz- lerinin yaşarmasina neden olmuştu. Luke gibi baş- kalarınin duygularına karşı bu denli hassas bir in- san, neden Jenneth'in duygularını göz önüne almı-

26 * İHANETİN BEDELİ

yordu? Neden istemediğini bile bile onu bu ettiiğe zorluyordu?

Çünkü, Jenneth'in kendi kızına annelik'yâpma- sın istiyordu ve bunun için bir sürü bedel ödemie- ye hazırdı.

Angelica annesinden hiç söz etmiyordu” Onu pek hatırlamıyordu da zaten. Luke'nin de'anunla annesi hakkında hiç konuşmaması ilginçti, Sanki

Angelica'nın annesini hatırlamasını istemiyor gibiy- di. Jenneth bunun nedenini çokmetak ediyordu.

Uzaklardan bir yerlerden gelen telefon sesini

duydu. Yine tanıdıklarından birişi tebrik etmek için

telefon ediyor olmalıydı. Jeninetk telefonu açmama- ya karar vererek bahçeye çıktı. Tüm dünyadan ve Özellikle de Luke'den kaçmak istiyordu.

A

DOKUZUNCU BÖLÜM

"Hadi, kalk artık, Jenneth. Baksana, dışarıda ne

kadar güzel bir hava var. Üstelik, Eleahor Teyze sa- na özel bir kahvaltı hazırladı” ` >

Jenneth yorgunlukla gözlerini açtı Hayatının en kötü gününün başlangıci olan bu sabahta bile, Angelica'yı üzmek istemiyordu.. |

Gerçekten de dışarıda çok güzel bir hava vardı.

Pencereden, masmavi ve güneşli bir gökyüzü görü- nüyordu.

Eleanor gece onda kalmıştı/ Son birkaç gündür sürekli eve gelip, Jennethî nefessiz bırakan bir şe- kilde hazırlık yapıyordu zaten.

İşte, şimdi dövelinde koskocaman bir tepsiyle içeri giriyordu. Tepside taze sıkılmış portakal suyu,

tost, mısır gevreği, bir şişe şampanya ve bahçeden yeni koparılmış güller vardı. Güllerin enfes kokusu

Jenneth'in burnuna kadar geliyordu.

Angelica heyecânla, "Güller babamdan, diye cı-

vıldadı, “Sabah bahçeden beraber topladık. Sana gölleri Yolladı, çünkü kiliseye gidene kadar görüşe-

'kmişsiniz. Bu arada, seni düşünmeye devam etiğini bilmeni istiyor.”

18 İHANETİN BEDELİ

Jenneth ne diyeceğini bilemeden bakakalmıştı.

Gözlerine dolan yaşları bastırmak için tüm gücünü,

kullanıyordu.

Luke daha önce bir kez daha ona böyle sabah çi-

giyle ıslanmış güller toplamıştı. Evlenme teklifini

yaptığı günün ertesi sabahı... o gün de güller böyle bir kahvaltı tepsisinin içinde gelmişti. Tepsiyi taşı- yan ise, annesiydi. Jenneth yavaşça içini çekti.

Eleanor, “Şampanya da Luke'den,” diyordu. Son- ra kıkırdayarak, "Ama sadece bir Kadeh içmene izin var," diye devam etti. "Luke neredeyse şampanyayı buraya kendisi getirecekti"

Eleanor, onun sabah sabâh Jennöth'in odasına girip onunla çılgınca sevişmek isteyebileceğini sanı- yordu.

Bu sirada dışarıdan bir gürültü yükseldi.

Bu sirada dışarıdan bir gürültü yükseldi.