• Sonuç bulunamadı

kapısına dikildi: /

“Artık yatmak istiyorum, Luke!"

Luke gizlemeye hiç gerek görmeden, açık açık

tepeden tırnağa tüm vücudunu süzüyordu. Sanki,

kendisine sunulacak bir hediyeye aç gözlerle bakar Bibiydi. Alaylı bir ses tonuyla, "Zavallı Jenneth,” di- ye mırıldandı. "İçimden bir ses bana, gecenin hiç de umduğun kadar iyi geçmediğini söylüyor. Ama bel-

k istersem bunu ya

1 $ i

84 İHANETİN BEDELİ

ki, kendini daha iyi hissetmeni sağlayabilirim.” Jen~

netiv'in kaçmasına fırsat vermeden onu tutup duva- ra dayadı ve iki koluyla çevresini sardı.

Onun böyle bir şey yapması tamamen bekleri, medik bir şeydi. Jenneth bir an donup kaldı, sonra öfkeyle onu itmeye çalıştı. Ama Luke onun itirazları- na hiç aldırmıyordu. Dudakları Jenneth'in baynu- nu bulmuştu bile, Boğuk bir sesle, "Bir zamanlar bu- nu çok severdin," diye mırıldandı: “Hatırlıyorsun, değil mi? Ama belki, artık daha şehvetli dokunuşla- ra alışmışsındır." Birdenbire Yücudunu Jenmeth'in

vücuduna yapıştırıverdi. ©

Dudakları da Jenneth'in.dudaklarını bulmuştu.

Öpüşleri son derece yumuşak ve seyecendi. Tıpkı,

yıllar önce olduğu gibi... Jenneth, ise kendini kay- betmişti adeta. Ne yaptığını bile fark etmeden bu Öpüşlere karşılık vermeye başladı!

Onun kolları arasında olmak aslında son derece tanıdık bir duyguydu.

Büyük bir istekle kollarını onun boynuna dola- di. Çıplak tenine dokunmak için çıldırtıcı bir istek duyuyordu. X

Lüke'nin tüm vücudunun kasıldığını hissetti.

Öpüşleri' artık. sevecen değil, şehveti iydi. Jen-

neth'in elbisesinin fermuarını açtı ve eli sutyeni-

nin altına kaydırdı.

Çıplak göğüslerinde dolaşan parmaklar Jen- neth'i kendinden geçiriyordu. Bu sevişmenin sür- mesiriden bâşkâ hiçbir istek kalmamıştı içinde. Yıl- larca önce olduğu gil

a © zâmanlarda Luke bu zevkleri kendisiyle dei bibana paylaşmayı tercih etmişti.

İHANETİN BEDELİ 85

Bu düşünce Jenneth'i bir anda kendine gefi Kollarında kıvrandığı erkeğin kendisine ne kada acı çektirdiğini hatırlamıştı. Onun kendisinden / uzaklaştığını hisseden Luke geri çekildi» ~

Jenneth titrek bir sesle, Ne yaptığın saniygir.

sun sen?” diye başladı

"Ne yaptığım belli değil mi?" Sesindö tehlikeli

bir ifade belirmişti. "Senin gibi deneyimli biz kadı- nın bunu hemen anlaması gerekirdi. Sana, aşığının veremediği zevkleri vermeye çalışıyorum."

Luke'nin dudaklarındaki zalim gülümş€me Jen- neth'in kanının donduruyordu.

Luke onu büyük bir dikkatle izliyordu. Alaylı bir sesle, "Ama galiba bu pek iyi bir fikir degildi," di- ye mırıldandı "Sana iyilik etmeye çalışmanın anla- mi yok.”

İyilik etmek ha! Jenneth İbne Geçin bide nın saplandığını hissederek gözlerini kapattı

Içinde yine o korkunç nefret uyanıyordu. Lu- ke'ye, kendisine verdiği kâdar acı verebilmeyi ne kadar çok isterdi. En az onunkiler kadar zalim söz- ler söyleyebilmeği isterdi. Ama söyleyecek bir tek kelime bile bulamıyordu. Yüzünde tiksinti dolu bir bakışla kapıyı açti ve kendini odasına attı.

Luke'bir süre olduğu yerde donmuşçasına kal-

dı. Sonra mutfağa gidip kanepeye oturdu ve Jen- neth gelmeden önce okumakta olduğu kitabı eline

aldı \

feni işini duyan arkadaşları çok şaşırmışlardı.

Onun gibi tanınmış bir doktorun, pek bilinmeyen

birhastan&de çalışmayı kabul etmesini anlayamıyor-

lardı)Hiçbirisi onun bu kararına anlam verememiş-

86 İHANETİN BEDELİ

ti Jenneth'in üzerine böyle gitmesi aptallıktan başka bir şey değildi.

Kitabını açarak okumaya çalıştı, ama aklını dku duklarına veremiyordu bir türlü. Ellerinin halatitre- mekte olduğunu fark ederek içinden bir küfür şâ- vurdu.

Bu gece sabırsızlığı yüzünden her şeyi berbat et- mişti. Birkaç dakikalık bir zevk yaşamıştı belkişama

karşılığında kaybettikleri çok büyüktü. Jenneth'in

kendisini yeniden o kalın duvarlarının apkasına çek- mesine neden olmuştu.

Işığı kapatıp mutfaktan-çıkarken, gnun gece

nerede geçirmiş olduğunu düşündü. Söylediği gil

bir erkekle birlikte olduğunu hiç sanmıyordu.

Bütün bu oyunlardan dahâ'şinididen sıkılmıştı.

Jenneth'e gidip gerçekleri anlatmayı tercih ederdi

aslında. Ama bunu yaptığında başına gelecekleri ga-

yet iyi biliyordu.

Jenneth onu hiç sesini çikarmadan dinleyecek,

o buz gibi gülümseriesiyle caktı. Hayır, Luke'nin iste

iştiği savaşı kazanmak için öncelikle, Jenneth'in ar- kasına sakladığı duvarlar yıkması gerekiyordu.

"Jennéth, N bitkinin adı ne?” Angelica çalılar

arasında bulduğu bir otu dikkatle inceliyordu.

“Ayrıkotu, tatlım." Jenneth küçük kıza bakarak

$ pek gülümsedi. İkisi birlikte saatlerdir bahçede

yabani otları temizliyorlardı.

hi Küçük kızla arasında kurulan dostlukla

İHANETİN BEDELİ 87

dalga geçmeye başlamışlardı bile. Ablalarına, başka, larının çocuklarını seveceğine evlenip kendi çocu!

larını yapmasını öğütlüyorlardı. Onların Gü Jenneth'in tepesini iyice attırıyordu. Se

Angelica hakkında yeterince edikt zaten. Onun kendisine bu kadar bağlanmasının ile- ride ciddi sorunlar yaratmasından korkuyordu.

Çocuğu kendisinden uzaklaştırmaya çalışması onu daha da kötü etkileyebilirdi: Sonunda, onun sevgisine karşılık vermemezlik edemeyeceğini anla- dı. Ama onu kendisine fazla bağlamamak için elin- den geleni de yapıyordu.

Günlerdir kendisini işlere gömmüştü. Ama artık biraz dinlenmeye ihtiyacı vardı. Havâ da çok sıcak-

Angelica elindeki otu incelemeyi bırakıp Jen- neth'e döndü. "Keşke hem babam hem de sen bu al şam dişarı çıkıyor olmasaydınız. Nick'le Kit'i de se yorum gerçi, ama ikinizi daha çok seviyorum."

Jenneth yüreğinin burkulduğunu hissetti.

“Babam arkadaşlarıyla buluşacakmış. Sen kimin- le buluşacaksın, Jenneth:"

Jenneth ne diyeceğini bilemeden yutkundu. Bir hafta örice o öfkeyle Luke'ye yalan söylemekte hiç zorlanmamìştı görçi, ama Angelica ile ikizlere yalan söylemek hiç de kolây olmuyordu.

Kısaca, "Bir arkadaşımla,” dedi ve Angelica'nın dikkatini dağitmak için ona biraz ilerideki bir ya-

ban otu kümesini gösterdi.

İkizler, günü arkadaşlarıyla birlikte dışarıda ge- giriyorlardı. Luke ise, hastaneye gitmişti. Onun cu- martesi olmasına rağmen hastaneye gitmesi Jen-

88 İHANETİN BEDELİ

neth'i oldukça etkilemişti aslında.

Luke'nin çok iyi bir cerrah olduğundan emindi. X İşine kendisini tam anlamıyla veriyordu. Annesi bu günleri görse oğluyla mutlaka gurur duyardı. Jen- neth, yıllar önce bu konuda Luke ile yaptıkları ko>

nuşmaları hala hatırlıyordu. Luke annesinin sağlığı- nin giderek bozulmasına çok üzülüyor ve bürkopu- da bir şey yapamadığı için büyük bir çaresizlik du- yuyordu.

Annesi, Jenneth'in hayatı boyunca tanıdığı en

iyi kadınlardan birisiydi. Hastalığını ve çektiği acıyı belli etmemek için elinden gelehi yapardı. Luke'nin babası ise, ona hiç benzemez: sırın hastalığı onun umurunda bile değildi. Bu hağtalığı sadece,

kendi hayatını zorlaştıran bir yak olarak görüyor-

du. Jenneth, Luke'nin babasıyla ilişkilerinin pek

olmadığını hatırlıyordu. Buke çoğu zaman, onun an-

nesini yalnız bırakıp gitmesi yüzünden evde kalı dı. Kaç kez Jenneth'le olan randevularını bu yüz- den iptal etmek zoründa kalmıştı.

Annesiyle babşınin evlilikleri kötü gidiyordu aslında, ama annesi bunu kimseye belli etmezdi. Bu- na rağmen köyde, doktorun karısına pek de iyi dav- ranmadığı Menu dedikodular almış yürümüş- tü. Jenrojh bir keresinde Luke'ye, annesiyle baba-

sinin birlikte mutsuz olmalarına rağmen evlilikleri-

ni neden hala}sürdürdüklerini sormuştu. Bunun

rine buke'nin yüzü öfkeyle kararmıştı. Buz gibi bir Sesle, ,“Ahnem onu seviyor,” demişti.

Jeon o günlerde bu sözlerin anlamını kavra-

İHANETİN BEDELİ 89

yamayacak kadar genç ve saftı. Böyle bir aşkın bú-

ke'ye ve annesine ne kadar büyük bir acı verğiğini , anlayamamıştı.

Ama artık anlıyordu. O günlerde, annesine duya, duğu sevgi nedeniyle annesiyle babasının, iii ? nin korumak için Luke'nin ne kadar çok uğraştığını anlıyordu. Bunun, onun için ne kadar büyü Sr yük olduğunu da anlıyordu. Hiçbir çocuğa, anneğiy- le babasının mutluluğundan sorumlu olma yükü

yüklenmemeliydi. )

Jenneth yavaşça

mesinin anlamı neydi? Luke'ye üzüldüğü i sine kızmaya başlamıştı bile.

ni çekti. Şimdi bunları düşün- için kendi-

Eleanor'un birkaç yakın arkadaşına vereceği

parti saat sekiz buçukta başlıyordu. Jenneth'ten ise,

kendisine yardım etmek için biraz daha erken gel-

mesini rica etmişti.

Saat altı buçukta Jenneth çıkmaya hazırdı. Lou- ise'nin nikahında giyecek bir şeyler almak için alış- verişe çıktıklarında, Eleanor'un kendisine neredey- sezorla li “biseyi giymişti. Siyah-beyaz karı- imi elbisenin kis kolları, gün boyunca bahçede ça- lışmaktan bronzlaşmış kollarını açığa çıkarıyordu.

Elbisenin üst Kışmı vücuduna yapışıyor, belinden sonra ise bollaşarak dizlerine dökülüyordu.

Aşağıya in indiğikde, Angelica'nın ikizlerle birlik- te domino oynamakta olduğunu gördü. Küçük kız

Jenneth'i hayranlık dolu gözlerle süzdükten sonra,

"Çok güzel olmuşsun," dedi. “Keşke gerçekten be-

nim annem olsaydın." Sonra koşarak Jenneth'e sarıl-

90 İHANETİN BEDELİ

di ve yüzünü onun eteğine gömdü.

Jenneth, o sırada Luke'nin içeriye girdiğini fark”

etmemişti.

“Angelica, biraz dikkatli ol kızım. Jenneth'in el- bisesini mahvedeceksin.”

Odadaki herkes şaşkınlıkla dönüp Lüke'ye bâk- tı. Babasının sert sesi Angelica'yı çok üzmüğtü, Kız- cağızın dudakları ağlayacakmış gibi titremeye başla- mişti bile,

Jenneth yüzünün öfkeyle yanmaya başladığını hissediyordu. Luke'nin kızı böyle azârlamasına ne gerek vardı? Angelica'yı kendisine çekerek, "Merak etme, tatlım," diye mırıldandı. "Elbiseme hiçbir şey olmaz"

Sonra dönüp buz gibi gözlerle Luke'ye baktı.

Ama onun yüzündeki yorgunluğu gördüğünde öf-

kesi bir anda sönüp gitti. Luke gömleğinin kollarını dirseklerine dek sıvamıştı Çenesi, uzamaya başla- yan sakallarıyla hafifçe gölgelenmişti. Jenneth arala- rındaki mesafeye rağmen onun erkeksi kokusunu duyabiliyordu.

“Angelica'ya sòn biřöpücük verdikten sonra, "Ar- tik gitmem gerekiyor. dedi. "Geç kalmak istemiyo- rum." Beyaz Ee Şantasını alıp kapıya yöneldi.

Ama çıkmadan önce'son bir kez dönüp ikizlere bak- z ve onlara, Angelica'yı ihmal etmemelerini söyle- i. ck gülümseyerek, "Merak etme,” dedi. Onu en geç sekizde yatırırız." Sonra, Angelica'nın sekiz- de yatmak fikrinden hiç hoşlanmadığını anlayarak

birkahkahâattı ve küçük kızı kucağına aldı.

Eleanor gerçekten mükemmel bir ev sahibiydi.

İHANETİN BEDELİ 91

Yaptığı birbirinden nefis yemeklerin yanı sıra; Ko- nuklarını nasıl ağırlaması gerektiğini de çok iy bilir- di. Ayrıca, çok seçkin davetlileri vardı. ÇA

Birlikte son hazırlıkları yaparken Jenneth dna,

“Partiye kimler geliyor? diye sordu. R

"Allisonlar..” Eleanor'un eski arkadağları olan bu çifti Jenneth de çok iyi tanıyordu. "Adriân Bàr- bary. Eleanor, arkadaşının yüzünde beliren sıkıntı dolu ifadeyi fark ederek gülümsedi, "İnan ki, göpça-

tanlık yapmaya çalışmıyorum.” Jenneth'in hala yatış-

madığını görünce içini çekerek, "Ben ne yapabili- rim?” diye devam etti. "Adamın Sana âşık olması be- nim suçum mu?"

Jenneth'in yüzünün kıpkırmızı kesildiğini gö-

rünce kendini tutamayarak bir kahkaha attı. "Aslın-

da, onu senin için çağırmadım.İkihizin arasını yap-

maya çalışmanın zaman kaybı olacağını biliyorum.

Ama Adrian için zda imi f etmek zorund yım. Annesinin ölümünden beri çok yalnızlık çeki-

yor.”

Jenneth arkadaşına sıkıntıyla bakıyordu. Elea- nor gözlerini onuhkilerden kaçırıp hazırladığı mi- nik pastalardan birisini ağzına attı. "Hımm, hiç de fe- na olmamış, Evet, kimlerin geleceğini anlatıyordum.

Bill ve Mary Seddonk da geliyorlar." Yüzünü buruş- turarak, "Galiba yanlarında Bill'in bir arkadaşını da getirecekler. Mary bugün telefon edip, onu getirme- lerinde sakınca olup olmadığını sordu.”

Bill Sedtlons şehir belediyesinin üyelerinden bi- risiydì. Jènneth, onu ve karısını severdi. Kısa bir se sizlikten šoùra Eleanor, "Evde işler nasıl gidiyor?" di- ye sordu. Arkadaşını dikkatli gözlerle süzüyordu.

» İHANETİN BEDELİ

Jenneth gözlerini ondan kaçırarak tabakları yer- leştirme işine devam etti. "Pek iyi sayılmaz.”

Konuyu kapatmak için bir yol ararken kapı ça”

hindi ve Jenneth derin bir nefes aldı. Konuklar gel- meye başlamışlardı.

Eleanor kapıyı açmaya giderken Jenneth de se-

raya yöneldi. Eleanor'un bu serayı kocasının ölü-

münden sonra yaptırdığını biliyordu. Yalnızlığını e için uğraşacak e, bir işi olsun istemişti herhal- Ý Seranın kapısı arka bahçeye açılıyördu,Bakım- sızlıktan vahşi bir ormana dönen kendi bahçesinin

tersine, Eleanor'un bahçesi gayet bakımlı ve düzen-

liydi. Jenneth seranın kapısina yöneldi ve bahçe- den gelen gül kokularını bürnurüa çekti.

Hemen arkasından ayak sesleri duyarak döndü.

Adrian Barbary, Eleanor ve Allisonlarla birlikte içe- riye girmişti. Jenneth dudaklarında nazik bir gülüm- semeyle onların yanına gitti,

On dakika sonra tam'Eleanor konüklarına içki

sunarken kapı yeniden çaldı. Eleanor içini çekerek,

"Jenneth, içkileri sen doldurabilir misin, lütfen?" di-

i e kapıyı açayım.”

Bill ve. ne firleriyle içeri girdiğinde Jen- neth içkileri doldurnyüş, kendisine bir kadeh beyaz.

şarap alıyordür.

Onları karşilamak için gülümseyerek arkasına döndü. Ama Bill ve Mary'nin yanında, Eleanor'lako- nuşmâkta olan) Luke'yi gördüğünde gülümsemesi dudaklarında donup kaldı.

ike ortu görmemiş gibi davranıyordu. Ama

sonra başını çevirdi ve doğruca Jenneth'e baktı. İki-

İHANETİN BEDELİ 93

si arasmdaki gerilimin farkında bile olmayan Eled- nor onları birbirlerine tanıştırmaya kalktı. ©

Luke rahat bir tavırla gülümsüyordu. "Bizi tanış, tırmanıza gerek yok. Birbirimizi zaten tanıyoruz”n, Bir anlık duraksamadan sonra konuklara gülümse-

yerek sözlerine devam etti. "Hatta Jenneth şu anda

benim ev sahibim.”

İçeriye derin bir sessizlik çöktü. Davetliler nedi- yeceklerini bilemeden birbirlerine, bakıyorlardı.

Ama içlerinden birisi kendisini tutamayacaktı. Adri- an Barnaby öfke dolu gözlerleLuke'yi süzdükten sonra Jenneth'e döndü. "Jenneth, bu doğru değil herhalde!”

Adrian annesinin biraz fazla etkisi altnda kala- rakbüyümüştü. Kadın erkek ilişkileri konusunda ol-

dukça tutucuydu. Jenneth, Luke'nin söylediklerine

de kızmıştı gerçi, ama Adrian'ın kendisini böyle sa- hiplenmesi onu daha çok öfkelendirdi.

Öfkesini bastırmaya çalışarak, “Luke eski bir aile dostumuzdur,"dedi. "Kendisine uygun bir yer bulana kadar kızıyla birlikte bizim evde kalacak.”

Bu yüzeysel açıklama herkes için yeterli olmuş- tu Allisonlar ödâdâki gerginliğin uzamaması için

Luke ile yeni'işi hakkında konuşmaya başladılar. Ar-

kadaşının'ne Kadar kötü durumda olduğunu bem- beyaz yüzünden anlayan Eleanor ise onu, kendi ne yardım etmek bahanesiyle mutfağa çağırdı.

Mutfağa girdiklerinde Eleanor heyecanla, "De- mek Luke bul” diye fısıldadı. Jenneth'in yüzündeki kuşküyu görünce hemen, "Sakın yanlış bir şey dü- şünme “diye ekledi. “Onun kim olduğu hakkında

)

94 İHANETİN BEDELİ

en ufak bir fikrim bile yoktu. Bill ile M: anların-

da bir arkadaşlarını getirmek istediklerin söyledik