• Sonuç bulunamadı

Lozan Konferansı’nın Dağılmasından Sonra Türkiye’nin Görüşü

2. LOZAN KONFERANSI’NIN DAĞILMASI

2.1. Lozan Konferansı’nın Dağılmasından Sonra Türkiye’nin Görüşü

Lozan Konferansı’nın kriz devresinde karşılıklı projeler sunulmasına rağmen bir mutabakat sağlanamamış ve bu nedenle devletin temsilcileri teker teker Lozan’ı terk etmeye başlamışlardı.

İsmet Paşa (İnönü), vaziyeti aydınlatmak için birçok defa gazetecilere beyanâtlarda bulunmuştur. İsmet Paşa (İnönü), kesintinin sebebinin mali ve iktisadi

47 Ali Naci Karacan, a.g.e., s.293-294. 48 Vakit, 7 Şubat 1923, No: 1853, s.1.

sebeplerden çıktığını belirtmiştir. İktisadi istiklalimizin alakadar olduğu meselelerde asla taviz verilemeyeceğini açıklayan baş delegemiz bunu; “…Her şeyi kabul ettim.

Fakat iktisadi esareti reddettim” şeklinde özetlerken kesintinin mesuliyetinin Türkiye

olmadığını ve temiz bir vicdanla memlekete döneceğini belirtmiştir. İsmet Paşa

“…Askerlerimizi kıyamete kadar silah altında bulunduramayız. Sulh için bir zemin bulunmalıdır. Yoksa korkarım ki harp zuhur olacak…49” sözleriyle de endişelerini dile

getirmiştir.

Mustafa Kemâl İzmir gezisinde, bu şehirde çıkan “Anadolu”, “Ahenk”, “Seda- yı Halk”, “Şark” ve “Yeni Turan” gazetelerinin baş muhabirlerini ayrı ayrı huzurlarına kabul ederek iç ve dış siyasetimiz hakkındaki sorulara cevap verirken, konferansın dağılması konusunda, devletlerin henüz Türkiye’nin mevcudiyetinin ve inkişafının gerekli kıldığı şartları kabul eden bir zihniyeti kabul etmediklerini, bu sebeple istiklalimizle bağdaşmayan hükümleri teklif ettiklerini açıklamıştır. Fransa ve İtalya’nın bu konuda İngiltere’yi aratmadığını ifade eden Mustafa Kemâl, kesilmenin iktisadi meselelerinden kaynaklandığını ifade etmiştir50. Hâkimiyet-i Milliye gazetesi, Mustafa Kemâl’in bu ifadelerinin bütün Türk halkının ruhundan, kalbinden koparak meydana geldiğini belirtmiş ve adeta bir gazete olarak Türk kamuoyunun görüşlerinin aynası olmuştur51.

Konferansın dağılması basında büyük bir akis bulmuş yazarlar günlerce kesilmenin nedenlerini araştırmış, çıkan neticeleri sorgulayarak alınabilecek tedbirleri sıralamışlardır. Vakit gazetesi, kesilmenin sebebi ile ilgili olarak büyük puntolarla;

49 İsmet Paşa (İnönü) konferansta Türk heyetinin yaptığı fedakarlıkları ve taviz vermediği hususları şöyle

sıralamıştır : “…Umum arazi meselesini kendi zaruriyetimize ve başkalarının menfaatlerini temin edecek

bir tarzda hallettim. Ekalliyetler meselesinde düvel-i itilâfiye tarafından verilen teklifi kabul ettim. Boğazların serbestisini teklif edilen tarzda kabul ettim. Fakat Türkiye’nin istiklâli ve istikbali alakadar olan meseleleri kabul etmedim. Ve edemem. Türkiye’nin istiklâli, istiklâli inkişafı hayatidir. Devletler mesela kapitülasyonları lağvedeceğiz dediler. Halbuki bilâhare öyle tekliflerde bulundular ki bunları kabul etmek eski kapitülasyonları idame etmekten ağır olacaktı. Fakat asıl müşkülat mali ve iktisadi meselelerden çıktı. Devletler bizden başkaları tarafından yapılan mukaveleleri kabul etmemizi talep ettiler. Bu mukaveleler neden yapıldı? Mecburi mi yapıldı? Tazyik altında mı yapıldı? Bunlar meçhuldür. Ben dedim ki bu mukaveleleri tedkik edelim. Haklıysanız kabul ederiz. Fransızlar ‘hayır’ dediler. Bundan başka tazyik altında alınan imtiyazları tanımamızı istediler. Bu imtiyazların esasını bile bilmiyoruz. Bizden talep edilen açık bir bonodur. ‘imtiyazımız var’ dediler. Kim verdi, neden verildi, hangi araziye bağlıdır? diye sordum. Beraber tedkik edelim dedim. Devletler bu teklifimi kabul etmedi. Bende imzalamadım…”, Vakit, 9 Şubat 1923, No: 1855, s.2.

50 Hâkimiyet-i Milliye, 2 Şubat 1923, No: 729, s.1.; İkdâm, 6 Şubat 1923, No: 9301, s.1. İkdâm, 7 Şubat

1923, No: 9302, s.1.

“Konferans istiklâl-i maliyemizi ihlâl eden talepler hasebiyle akîm kaldı. İnkıtadan başlıca mesûl Fransa’dır…Mösyö Bompar bize verilen muahededeki bütün maliye maddelerinin derhal kabulünde ısrar etmiştir 52” şeklindeki ifadelerle Türkiye’yi yeni bir Sevr kabusuna sürüklemek isteyen devletlere veryansın etmiştir. Gazete ertesi günkü nüshasında da devletlerin adlî ve mali kapitülasyon meselelerinde tahakküm zihniyetlerinden vazgeçmediklerini özellikle Türk heyetinin devletlerin şiddetli itirazlarına rağmen adlî sahada ecnebilere teminat vermemelerini kesintinin gerçek sebebi olduğunu izah etmeye çalışmıştır53.

Yazar Ahmet Emin (Yalman), devletlerin tüm fedakârlıklara rağmen barış yanlısı olmadığının bir ifadesi olarak İsmet Paşa’nın ortaya koyduğu mukabil tekliflerin barış ile neticelenmemesini göstermiştir. Yazar kesintinin sebebinin Türkiye’nin iktisadi esareti kabul etmemesi olduğunu; “…Bize diyorlar ki bu muahede gereğince siz her

cihetle müstakilsiniz. Evinize tamamıyla hakimsiniz. Yalnız küçük bir nokta var! Yalnız iktisadi mevcudiyet ve inkişaf meselesinde hür değilsiniz. Hükümetiniz, memleketin iktisadi hayatına dair gerek Türk tebaasına, gerek ecnebilere, herhangi bir imtiyaz vermek veyahud mevcut bir imtiyazı temdid etmek isterse bizim mümessillerimizden oluşan Duyun-u Umumiye İdaresi’nden müsaade alacaktır” şeklindeki sözleriyle izah

etmiştir. Yazar da buna sert bir üslûpla “İktisadi istiklâl olmadıkça siyasi istiklalin ne

manası kalır” şeklinde cevap vermiştir. Yazar sözlerine devamla kesintinin sorumlusu

olarak kimsenin beklemediği devletler olan Fransa ve İtalya’nın olmasından dolayı Türk kamuoyu olarak büyük bir hayal kırklığına uğranıldığını ifade etmiştir. Yazarın son sözü her şeyi özetlemeye yetmiştir :

“…Cihan nazarında sulh engeli Londra değil Paris’tir. Vaziyet bundan sonra ne olacak bilmiyoruz ama bildiğimiz bir şey varsa o da Sevr Muahedesi müsveddesinin 239.maddesiyle eşdeğer olan Lozan Muahedesi’nin 60.maddesi Sevr’den sonra iktisadi esarete sokmak istenilmesidir. Türk milleti her ne vasıtayla olursa olsun mücadele vaziyetinde bulunacaktır54”.

52 Vakit, 6 Şubat 1923, No: 1852, s.1. 53 Vakit, 7 Şubat 1923, No: 1853, s.1.

54 Ahmet Emin (Yalman), “İktisadi Esarete Karşı”, Vakit, 7 Şubat 1923, No: 1853, s.1.; Ahmet Emin

Yazar Ahmet Emin (Yalman), bir başka makalesinde de konferansın dağılmasının sebebini dört esas noktadan tayin etmişti: Bunlardan birinin şahsi meseleler olduğunu, ikincisinin bir devletle olan hesabın ayrı ayrı görüşülmemesi, birbirine zıt olan arzu ve menfaatlerin genel ve bütün halinde Türk görüşüyle uyuşturulmak istenmesini yani; “ İngiliz taassubu ve imha siyaseti, Fransız menfi

siyaseti, muayyen ve gayr-i muayyen İtalyan emelleri ve Büyük Yunanistan hayalinin hortlak şeklinde gölgeleriyle birleşince bir hamlede sulhun güneşini doğuracak sebep çok güçtür” şeklinde açıklayan yazar üçüncü sebebinde devletlerin Türkiye’nin hayat

kuvvetine inanmamaları, memleket içerisinde karışıklık bir iç savaş beklemelerine yani Türkiye’nin zayıf halinin ortaya çıkacağına inanmalarını göstermiştir. En son sebebinde tüm devletlerin Türkiye’ye karşı birlik oluşturmalarını, Lozan şehrinin Türkiye’ye uzak, yabancı ve düşman olmasının dolayısıyla İsmet Paşa’nın hükümet ve memleket kamuoyuyla sıkı bir temas halinde bulunmayışının etkisinin olduğunu belirtmiştir. Yazar İsmet Paşa’nın görevini en iyi şekilde yerine getirip, Misâk-ı Milli esaslarını mükemmel savunduğu inancını taşımaktadır. Bu şekilde İsmet İnönü’nün Lozan’da da devletleri mağlûp ettiğini belirtirken delegelerimize, barışa ve zafere olan inancını sık sık yinelemiş böylece Türk heyetine olan desteğini ifade etmeye çalışmıştır55.

Vakit gazetesi muhabirine kesilmenin sebepleri hakkında bir demeç veren Türkiye’nin Paris temsilcisi Ferit Bey, bu hususta adlî teminatın büyük rol oynadığı kanaatini taşıdığını belirtmiştir56.

Hâkimiyet-i Milliye gazetesi de “ En ziyede Fransızlardır ki bizim sulh ve sükûn

devresine girmemizi arzu etmiyorlar” şeklinde büyük puntolarla duyurduğu haberinde

kesilmeden Fransa’yı mesûl tutmuştur. Gazete, Fransa’nın ve onun yayın organı olan “Tan” gazetesinin konferans başlamadan önceki tutumuyla şimdiki tutumları arasındaki farklara değinmiştir57. Gazete, Fransız murahhası Bompard’ın anlaşmadaki mali maddelerin kabulünde ısrar etmesi, Amerika’nın aracılık girişimlerine rağmen Fransızların ısrarı ve diğer devletlerin itilafa yanaşmamaları yüzünden konferansın bir netice vermediği üzerinde yorumlar yapmıştır. Gazete devamla, Türkiye’nin büyük özveriye rağmen hiçbir iktisadi esareti kabul etmediğini belirterek mevcut

55 Ahmet Emin (Yalman), “Lozan’da İsmet İnönü”, Vakit, 1 Şubat 1923, No: 1847, s.1. 56 Vakit, 1 Mart 1923, No: 1875, s.1.

vaziyetin vahim fakat aynı zamanda da ümitsiz olmadığını izah ederek; “…Cihân

sulhunun temini için fevkalade çabalarda bulunduk. Fakat sulh istemediler” şeklinde

tüm mesuliyetin müttefik devletlere ait olduğunu ifade etmiştir. Gazete aynı nüshasında Fransa’nın sarraflık uğruna neden barışı istemediğini okuyucularla paylaşmış bu konuyu aydınlatmak istemiştir58. Fransa’nın son dakikada mali maddeler gibi anlaşmanın imzasına önemli bir engel olan bir hareketle barışı uzaklaştırmasını, Fransız hükümetinin tüm dünya kamuoyundaki yerini düşürdüğünü belirten gazete neticede bundan Fransa’nın zararlı çıkacağını ifade etmiştir59.

İkdâm gazetesi de konferansın neticesiz kalmasının sebebinin istiklalimizle bağdaşmayan iktisadi meselelerden kaynaklandığı görüşünde diğer gazetelerle hemfikirdir. Gazete kapitülasyonların, devlet içinde devlet manasına gelen Duyûn-u Umumiye’nin ve devletlerin teklif ettikleri mali maddelerin asla kabul olunamayacağını ilâve etmiştir60.

Yazar Ahmet Cevdet (Oran), devletlerin tavırlarını eleştirmiş, çeşitli muhakemeler yapmış ve ortaya çıkan blançoyu ortaya sermiştir. Yazar, tüm tartışmaların sebebinin maddi menfaat olduğunu fikrindedir. Yazara göre eğer Fransız delegeleri İngilizlere müracaat etmemiş olsaydı, Türkiye İngiltere ile bu anlaşmayı çoktan imza etmişti61.

İleri gazetesi de diğer gazeteler gibi Fransa’yı topa tutmuştur. Suphi Nuri (İleri), Fransızların Lozan’ın son günlerinde İngiliz diplomasisinin hazırladığı planların

58 Hakimiyet-i Milliye gazetesi Fransa’nın menfaatlerini şu nokta-ı nazarlardan tayin ve tespit etmiştir:

“…Fransa sulh istiyordu. Çünkü boğazlar hakkındaki nokta-ı nazarını ve alaka derecesini daha konferans başlamadan belirtmiştir. Fransa sulh istiyordu. Çünkü Musul hudutlarında ve Musul petrollerinde kendi ne omuz silkmek lâzımdı. Fakat…Evet, ne zaman Fransa’yı sulhdan uzaklaşır gördük, işte şimdi Fransa sulh istemiyor. Çünkü bütün bir milletin yalnız ve yalnız alın terinin topladığı, servetinden hisse arıyordu. Fransa sulh istemiyor. Çünkü eski zihniyetini atan ve iktisadi istiklâlinin ne demek olduğunu idrak eden Türkiye’nin sırtından para koparmak emelindedir. Fransa sulh istemiyor. Çünkü bu mali düşünceleri için kendisine iyi mevkiler verecek kapitülasyonlar kalmıyor. Fransa sulh istemiyor ise bu yalnız bir sarraflık meselesidir. Ve bütün cihanın sulhunu ihlal eden, hiçe sayan milyonlarca insanın sulhdan mahrum, elem ve ızdırabla yaşamasını isteyen Fransa sarraflık gibi şahıslarda olduğu gibi, milletlerde de en fena, en gayr-i insani bir düşünce içerisindedir. Türkiye sulh için en aziz haklarından vazgeçti. Sulh istiyoruz, sulha hazırız. Fakat bizi esarete sokan bir muahedeye Türkiye’nin bütün yaşayan halkı ve zafer yolundan yarı bırakılmış kahraman ordusu imza atamaz” Hâkimiyet-i Milliye, 6 Şubat 1923, No: 732, s.1.

59 Hâkimiyet-i Milliye, 8 Şubat 1923, No: 734, s.1.

60 İkdâm, 6 Şubat 1923, No: 9301, s.1.; İkdâm, 7 Şubat 1923, No: 9302, s.1. 61 Ahmet Cevdet (Oran), “Muahede Meselesi”, İkdâm, 14 Mart 1923, No: 9337, s.1.

kurbanı olduğu iddiasını ileriye sürmüştür. Yazar Fransa’nın daha önceki tavırlarından uzaklaştığına bir anlam verememekte ve bunun şaşkınlığını okuyucularla paylaşmaktadır62.

Netice itibariyle yetkili ağızlar, T.B.M.M.’si ve basın kesilmenin sorumlusu olarak müttefik devletleri göstermiştir. İstiklâl için savaştan söz etmekten çekinmeyen Türk kamuoyu bunun zararlarını yine müttefik devletlerin çekeceğini, Türkiye’nin fazla bir şey kaybetmeyeceğini, hep bir ağızdan haykırmışlardır. Bu bağlamda her kesimden Türk milletinin fikirleri paralellik arz etmekte ve güçlü bir cephe vücuda getirdiklerini söyleyebiliriz. Bu destek hiç şüphesiz Türkiye’yi daha sağlam ve daha güvenli adımlar atmasına teşkil etmiştir.

Konferansın dağılmasından sonraki süreçte basında da genişçe yer kapsayan ve en fazla zihinleri meşgul eden soru bundan sonra müttefik devletlerle Türkiye arasında vaziyetin ne olacağıdır. İsmet Paşa (İnönü), konferansın bir kesilme mi yoksa tatil mi oldu sorusuna “…Mudanya Mütarekesi bilindiği üzere konferans müddetine kadar

geçerliydi. Eğer konferans bitmiş ise mütarekede bitmiş demektir. Bu yüzden devletlerle hâl-i harbdeyiz. Fakat hal-i harbde isek bu harbin sebebi sorulmayacak mı? Biz kendi hesabımıza kendi milletimize bu hesabı verebiliriz kanaatindeyim…63” şeklinde cevap

vermiştir. Daha sonra İsmet Paşa Lozan’da ayrılırken yapmış olduğu beyanatında konferansın tatil edildiğinden dolayı mütarekenin devam edeceğini bildirmiştir64.