• Sonuç bulunamadı

Lozan Konferansı’nın Dağılmasından Sonra Müttefiklerin Görüşü

2. LOZAN KONFERANSI’NIN DAĞILMASI

2.2. Lozan Konferansı’nın Dağılmasından Sonra Müttefiklerin Görüşü

Lozan Konferansı aylarca dünyanın en mühim havadis merkezi olduğu için, dağılma dış ülkelerde büyük akis yapmış ve dış basında büyük bir tartışma konusu olmuştur.

Konferansın dağılması İngiliz kamuoyunda çeşitli yorumların yapılmasına sebebiyet vermiştir. İngiliz baş delegesi Lord Curzon, İngiltere’ye dönmeden önceki beyanatında; Türklerin İngiltere ile esaslı meselelerinin halledildiğini belirterek yalnız

62 Suphi Nuri (İleri), “Lozan’da Neler Oldu?”, İleri , 8 Şubat 1923, No: 1802, s.1. 63 Vakit, 9 Şubat 1923, No: 1855, s.2.

Fransa ve İtalya’nın ilgili olduğu noktalarda mutabakata varılamadığını belirtmiştir. Lord Curzon; “…Daha fazla çabada bulunmamız demek ecnebi menfaatinin elde

edilememesidir ve Türkiye’de ecnebi ticaretinin zevalidir. Türkler tekrar bazı menfaatler koparmak ümidiyle ısrar etmeleri sonucunda sulhun neticesiz kalmasına meydan verdiler…Konferans sonuçsuz değildir. Hezimetle değil, muzafferiyetle dönüyorum. Muahede imza edilecektir65

” şeklindeki sözleriyle kendini aklamak istercesine bir tavrın içine giren İngiliz başdelegesi, bu da yetmiyormuş gibi konferansta dağılmanın sorumlusunu Türkiye olarak göstermiştir.

Konferansın dağılması üzerine Avam ve Lordlar Kamarası’nda çeşitli yorumlar yapılmıştır. Avam Kamarası’nda İngiliz gazetelerinden okunduğuna göre; Lozan Konferansı’nda Lord Curzon’un takip ettiği siyaset bazı milletvekilleri tarafından eleştirilmiştir. Nitekim üst düzey siyasi bir rical bu hususta “Türklerle akdedilen hiçbir

konferans başarıyla neticelenmeyecektir. Türklere karşı haksızlık yaptığımızı itiraf edelim…Curzon iki sebebe binaen sulh yapmamıştır. Bir defa Mösyö Poancara tarafından Türklere gönderilen telgraf, sulhun akdını imkân dışına çıkarmıştır. Diğer sebepte Curzon’un Lozan’da hüsnüniyet göstermemesidir. Lozan’ın neticesi harp olabilirdi. Bu harbin sebebi de şarkta hırsane siyasetin neticesi olarak kaybedilen şan ve şerefi kazanma düşünceleriydi…” derken başka bir ricalde Lozan’daki başarısızlığın

neticesini İngiltere ile Rusya arasındaki münasebet ile Revür’de Fransa’nın takip ettiği siyasete bağlamıştır66.

Bu eleştiriler üzerinde söz alan hariciye müşaviri İngiliz başdelegesi Lord Curzon’u savunmak zorunda kalmıştır. Lord Curzon’un maddi düşüncelerden uzak yalnız insani hislerle hareket ettiğini iddia etmiştir. Konferansın dağılma sebebinin de mali meselelerden kaynaklandığını dolayısıyla İngiltere’nin bununla alakası olmadığını ifade ederek sorumlunun Fransa olduğunu vurgulamak istemiştir67

Lordlar Kamarası’nda ise Lord Curzon konferans hakkında uzun bir nutuk sunmuştur. Müttefiklerin Türkiye’ye en son fedakârlıklar sunmasına rağmen uzlaşma sağlanamadığını ifade eden Lord Curzon, Türkiye’nin canlanması ve gelişmesi için

65 Hâkimiyet-i Milliye, 8 Şubat 1923, No: 734, s.1.

66 Vakit, 20 Şubat 1923, No: 1866, s.1.; Vakit, 21 Şubat 1923, No: 1867, s.1. 67 Vakit, 20 Şubat 1923, No: 1866, s.1.; Vakit, 21 Şubat 1923, No: 1867, s.1.

yabancı sermayeye ihtiyaç duyduğunu belirterek açıktan açığa da Türkiye’yi tehdit etmekten çekinmemiştir68.

Lord Curzon’un yönetiminde olan İngiliz basını konferansın dağılmasının sebebini İsmet Paşa olarak göstermiştir69. “Morning Post” alınacak ortak kararın Fransa ile İngiltere arasıda Ren ile Akdeniz’i de içine alan bir karar olması gerektiğini belirterek her iki ülkenin çıkarları olan yerleri kastetmek istemiştir. Başka bir İngiliz gazetesi de İngiltere ile Fransa’nın hemfikir olarak hareket etmesi gerektiği üzerinde durmuştur70. İngiliz gazetelerinin çoğu Lozan Konferansı’nın son haftalarında Curzon’un vazifesini en iyi şekilde yerine getirdiği inancını taşımaktadır. Lord Curzon’un müttefikleriyle kati bir dayanışma hareketinden ayrılmadığını ifade eden gazeteler bu konuda Lord Curzon’u takdir etmişlerdir71.

Fransa delegesi Bompard ise konferansın sonunda Türk heyetini suçlamış, bunun Türk milleti için bir felaket olduğunu ifade etmiştir. Samimiyetsiz açıklamalarıyla dikkat çeken Fransız delegesi, Türkiye’nin bu tutumundan pişman olacağını da sözlerine ilave etmiştir72.

Malûm olduğu üzere Türk kamuoyunun konferansın dağılmasından sorumlu tuttuğu baş devlet Fransa idi. Bu durum üzerine Fransız basını da Fransa’yı savunmuş ve Türk basınını bu tutumundan dolayı karşı yazılar yazmaya başlamıştır. Fransa’nın İstanbul temsilcisi General Pelle, Türk basınının Fransa’ya karşı gösterilen menfi hareketlerden dolayı üzgün olduğunu belirterek, Türk basınını yanlış haber yayımlamakla suçlamıştır. Pelle dağılmanın mali meselelerden dolayı olmadığını da sözlerine eklemiştir73.

68 Vakit, 21 Şubat 1923, No: 1867, s.1.; Vakit, 1 Mart 1923, No: 1875, s.1.

69 Bu konuda yazar Ahmet Emin (Yalman)’in “…Şark-i Kârib sulhunu mutlaka akdetmek, fakat İngiltere

Hariciye Nezareti’ndeki Türk aleyhtarlarının emelleri dairesini akdetmek için İngiliz basını susturulmuştur. İngiliz gazetelerine bizim işlere dair hariciye nezaretinin tasvip etmediği bir tek harf girmiyor…” şeklindeki ifadesi o dönem için İngiliz gazetelerinin Türkiye’ye olan tavırlarını ve

arkalarındaki gücü açıkça göstermeye yetiyordu. Vakit, 27 Ocak 1923, No: 1842, s.1.

70 Vakit, 7 Şubat 1923, No: 1853, s.2.

71 Vakit, 9 Şubat 1923, No: 1855, s.2. İngiliz basınının görüşleri hakkında daha geniş bilgi için bkz.

Nurettin, Gülmez, a.g.e.; s.86.; Ergün Aybars, “Milli Mücadele’de İngiliz Basını II (1920-1923 Sevr’den Lozan’a)”, A.A.M.D., C: VII, Kasım, 1990, S.19, s.71.

72 Vakit, 7 Şubat 1923, No: 1853, s.1.

73 General Pelle’nin bu konudaki beyanatının tamamı için bkz. Hâkimiyet-i Milliye; 8 Şubat 1923, No:

Anadolu Ajansı da Pelle’nin bu sözleriyle gerçekleri saptırdığına inanmaktadır. Nitekim Anadolu Ajansı; “ General Pelle’nin ne demek istediğini anlayamadık. Aracı

rolü oynamak isteyen Fransız ricalinin daima bu son dakikada bile bize arkalarını çevirmiş oldukları ve birkaç Levantenin hatırını hoşnud etmekten veya Revür ibresinin tahvillerine uygun hareket etmekten başka bir şey yapmadıkları apaçık bir gerçektir74”

şeklindeki sözlerle Fransa’yı eleştirmiştir.

“Matin” gazetesi “Beklenilmeyen Bir İnkıta” başlığıyla yazmış olduğu bir makalede kapitülasyonlar konusunda Fransa’nın bir menfaati olmadığını belirtmiş Fransız menfaati zannedilen şeylerin ise yüzde doksanının Türk kanununa tabi olan mali müesseseler olduğunu kaydetmiştir75. “Le- Journal” gazetesi de konferansın neticesiz kalmasının sorumlusunu İngiltere olarak göstermiş, Türkiye ve Fransa’yı savunmuştur. Gazete aynı zamanda Fransa ile İtalya’nın İngiltere’ye bağlı hareket etmesinden dolayı konferansın menfi yönde etkilendiği kanaatindedir76. Bundan da anlaşılıyor ki bu dönemde halen dürüst yayın ilkesiyle haber yapan yabancı gazeteler vardır.

Fransız basını olası bir savaşa Fransa’nın iştirak etmeyeceğini duyurmaya başlamıştır. Örneğin “Tan” gazetesi “Şarkta Bir Harbe Karşı” başlığını taşıyan bir makalede bu durumu açıklayarak sebeplerini izah etmeye çalışmıştır. Fransa’nın Suriye’deki hududunun kuzeyinde Türklerin asker yığınağının bulunduğunu, Türkiye’yi Irak’a bağlayan şimendifer hattının bu bölgelerden geçtiğini, Fransa’nın Almanya ile sorunları olduğu için olası bir savaşta Fransa’nın yanında Rusya’nın da katılacağını bu sebeple savaşın Fransa’nın aleyhine olacağını izah etmeye çalışmıştır. Gazete olası bir savaşın Avrupa devletlerini de menfi yönde etkileyeceği iddiasını “…Harb olması

74 Hâkimiyet-i Milliye, 8 Şubat 1923, No: 734, s.1.; Vakit, 7 Şubat 1923, No: 1853, s.2. 75 Hâkimiyet-i Milliye, 12 Şubat 1923, No: 737, s.1.

76 Hâkimiyet-i Milliye, 4 Şubat 1923, No: 730, s.2.; İkdâm, 3 Şubat 1923, No: 9298, s.1.; Vakit, 3 Şubat

1923, No: 1849, s.1. “Le Journal” şu sözlerle İngiltere’yi eleştirip Türkiye’yi savunmuştur: “Duyun-u

Umumiye faizlerinden ve tamirat bedelinden birkaç milyon daha fazla para koparmak için birkaç milyara baliğ olabilecek bir ihtilâf tehlikesi arkasından koşuluyor. Lozan’da on hafta zarfında yapılan şey, iki çabada mahvolmuştur. Türkler itilâfperver olmamakla itham ediliyor. Lâkin onların talepleri konferansın başlangıcında bitimine kadar değişmemiştir. O halde fırtınayı koparan sebep nedir? Bu amil on hafta münakaşadan sonra konferansın nihayetini te’cil etmek arzusundan doğmuştur. Bu teşebbüsü yapansa Lord Curzon’dur. Türkleri ya kabul ya red tercihinden birini seçmeye zorlayan, muahede projesini isteyen, Fransa’yı münferid sulh hevesiyle itham eden hep İngiltere’dir. Şarkta halledilmeyen yegane noktalar Fransa’yı alakadar eden adlî, iktisadi ve mali meselelerdir ki bunların harp veyahud sulh ile bir alakası olamaz. Fransa’yı serbest hareket etmekten men etmek için son zamanlarda pek çok entrikalar yapılmıştır…”, Hâkimiyet-i Milliye, 12 Şubat 1923, No: 737, s.1.

takdirinde diğer Avrupa devletlerinin kafası ticaret ve sükûn nazariyesinden karışacaktır. Amerika Avrupa’dan istedikleri istihsal hususunda yeni hiçbir ümide nail olamayacaktır. Bilâkis harbin ‘açık kapı’ siyasetine imkân bırakmayacağı petrol sahalarında İngiltere Hariciye Nazırı’ndan istediği İngiliz liralarından bir kısmının kaybolduğunu görecektir…77” şeklindeki sözlerle ileriye sürmüştür. Gazete bir başka

nüshasında da Lozan Konferansı’nın kesilmesinin Fransa’nın hatası değil de Türk heyetinin ikinci derecedeki meseleleri büyütüp kabul etmemesinden dolayı meydana geldiğini iddia etmiştir78.

Fransa basını bu yönde yorumlar yaparken Türk basını da Fransa kamuoyunun konferansın iktisadi ve malî hükümlerden dolayı kesilmesini ve suçlarını kabul etmemesini eleştirmiştir. Vakit gazetesine göre; Fransa’nın bu tutumunun sebebi Fransızların dünya kamuoyu karşısında aklanma çabalarıdır79. Bu atışmalar bu nazik

zamanlarda bir süre Türkiye İle Fransa basını arasında sert rüzgarların esmesine sebep olmuştur.

İtalya cephesinde de Mussolini, şarkta bir barışın olacağı ümidini taşıdığını beyân ederken80, İtalyan basını; Ruhr meselesi, Yunanistan’da silahlanmaların başlaması, müttefikler arasındaki anlaşmazlık, Türklerin sözde geniş tavizler verildiği halde barışı imzalamamalarını konferansın kesilme sebepleri arasında saymıştır81.

Yunan basını da Vakit gazetesinin yorumuna göre; Lozan Konferansı’nın kesilmesine ihtiyatla yaklaşmaktadır. Basın, barışı arzu etmekte fakat her türlü ihtimale karşı da teyakkuzda bulunmaktadır. Yunan baş delegesi Venizelos, İtalyan “Chicago Tribune” gazetesinin Lozan muhabirine vermiş olduğu beyanatında konferansın kesilmesinin mevcut durumu daha da zorlaştırdığını belirtmiştir. Venizelos, Türkiye tarafından Mudanya Protokolü riayet edildikçe Yunan Hükümeti’nin de bunu ihlâl

77 Vakit, 2 Şubat 1923, No: 1848, s.2. 78 Vakit, 7 Şubat 1923, No: 1853, s.2. 79 Vakit, 10 Şubat 1923, No: 1856, s.1. 80 Vakit, 15 Şubat 1923, No: 1861, s.1. 81 Selâhi Sonyel, a.g.e, s.331-332.

etmeye asla meyilli olmayacağını belirtmiş ve barışın bir an önce imzalanması temennisinde bulunmuştur82.

“Chicago Tribune” gazetesinin 13 Şubat 1923 tarihli nüshasındaki haberine göre; Amerikan delegesi Amiral Mark L. Bristol, mevcut vaziyetten sonra dünyayı yeni bir savaşın tehlikesinden kurtarmak için İstanbul’a gelmiştir. Bu gazetenin haberine göre; Amerika kamuoyu vaziyeti “vahim” addetmekte ve savaş tehlikesinin bütün Avrupa’ya ve Amerika’ya sıçramasından endişe duymaktadırlar. Amerika kamuoyunun mütalaasına göre konferansın kesilme mesûliyeti ne müttefiklere ne de Türkiye’ye yüklenebilir83.

Ahmet Emin (Yalman), Lozan’da bulunan Avrupa basınının çoğunun kendi memleketlerinin görüşlerine yer verdiğini ve karşı tarafın ne istediğini tarafsız yazma cesaretine sahip olmadığını yani dürüst olmadıklarına veryansın etmektedir. Yazılarında bir Amerika sempatizanı olarak görünen yazar, Amerika basınına da övgüler yağdırmıştır. Yazar Türk davasının Amerika kamuoyunda olduğu gibi yansımasının sebebi olarak, Türkiye aleyhine propaganda yapanların çok fazla ileriye gitmesini göstermiştir84.

Lozan Konferansı’nın dağılmasını Türkiye’nin sözde aşırı taleplerine bağlayan müttefik basını, kendi ülkelerine toz kondurmaktan imtinâ etmişlerdir. Özellikle Fransa basını sorumlunun kendileri olarak gösterilmelerine ateş püskürmüş, tabiri yerindeyse suçlarını aklamaya matuf olarak bir takım yazılar neşretme çabalarına girmişlerdir. Barışın olmamasını Türkiye’ye bağlayan müttefik basını açıktan açığa da Türkiye’yi tahdit etmekten geri durmamıştır. Tüm bunların farkında olan Türk basınından yazarlar da onları gerçekleri yazmaya davet etmiştir.

82 Vakit, 9 Şubat 1923, No: 1855, s.1. 83 İkdâm, 18 Şubat 1923, No: 9313, s.1.