• Sonuç bulunamadı

2.3. SOĞUK SAVAŞIN BİTİŞİ VE NATO’NUN DEĞİŞEN STRATEJİK

2.4.2. Lizbon Zirvesi (19-20 Kasım, 2010) ve Sonuçları

NATO’nun stratejik algısı, 2009-2011 yılları arasında ortaya çıkan gelişmeler sonucunda değişme eğilimine girmiştir. Özellikle Afganistan ve Irak’ta ABD’nin bir batağa saplandığı düşüncesinin yaygınlaşması ve ABD’nin Irak’tan çekilme yönünde adımlar atması, NATO’nun ve Batı’nın terörizme karşı mücadelesinde başarısız olduğu görüşünü doğurmuştur. Yaygınlaşan bu görüşlerin yanında, NATO müttefiklerinin icra edilen bu gibi görevlerde karşılaştığı tehditlerin artmaya başladığı görüşü ortaya atılmış ve bu koşullar altında düzenlenen Lizbon Zirvesi’nde NATO’nun gelecekte ortaya koyacağı stratejilerin belirlendiği “Stratejik Konsept 2010” deklare edilmiştir 197.

2010 yılında gerçekleştirilen Lizbon Zirvesi çerçevesinde Hükümet ve Devlet Başkanları NATO’nun ittifaka tehdit oluşturan potansiyel unsurlar karşısında savunması ve caydırıcılığı konusunda değişen uluslararası politik ortamı da dikkate alarak bir takım görüşleri paylaşmışladır. Zirve sonrası yayınlanan ve değerlendirmelerin sonuçlarına vurgu yapan basın bildirisi aşağıdaki başlıkları içermektedir 198:

- NATO’nun en önemli sorumluluğu, bölgesini yönelecek potansiyel saldırılardan korumak ve bu bölgede yaşayan nüfusun savunmasını bu tür saldırılara karşı sağlamaktır (Washington Antlaşması’nın 5. Maddesine istinaden).

- NATO, üye ülkelere yönelik saldırıları caydırmak ve bu ülkelerin savunmasını sağlamak üzere yeteri düzeyde askeri kapasite bulunduracağının güvencesini vermektedir.

- Caydırıcılık, NATO’nun güvenliğine katkıda bulunan ortak savunma anlayışının temel unsurunu oluşturmaktadır.

196Damon V. Coletta, “Deterrence Logic and NATO’s Nuclear Posture”, Strategic Studies Quarterly, Spring 2013, s. 69.

197Haktan Birsel, “Başlangıçtan Günümüze NATO Sorunsalı Madalyonun İki Yüzü”,SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı:25, 2012, s. 118.

198Deterrence and Defence Posture Review, Press Release, 20 May 2012.

56

- Nükleer silahlar var olmaya devam ettikçe NATO da nükleer bir güç olarak varlığını sürdürmeye devam edecektir.

Yukarıda ifade edilen görüş birliği, ittifak üyelerinin bağlılığını artıcı bir etki yaptığı gibi NATO’nun caydırıcılık duruşunun da güçlü kalmaya devam etmesini sağlamaktadır.

Bu görüşler aynı zamanda NATO’nun uluslararası güvenliği işbirliği yoluyla tesis etme konusundaki kararlılığını da ortaya koymaktadır.

Zirvede tartışılan bir diğer husus da nükleer silahların muhtemel konuşlandırma stratejisine ilişkin başlıklardır. NATO’nun nükleer duruşunu eleştirenler, NATO’nun diğerleri tarafından taklit edilmesi istenmeyen bir model kurmuş olduğunu belirtmektedirler

199.

Lizbon Zirvesi’nde NATO yeni bir stratejik konsept ortaya koymaktadır. Bu konsept çerçevesinde, NATO kendisini “bir krizin öncesi, sırası ve sonrası” olmak üzere her aşamasında soruna dahil etmekte ve böylece güvenlikte işbirliği açısından daha büyük bir sorumluluk üstlenme prensibini ortaya koymaktadır. Bunun sonucunda, ittifak artık Akdeniz, Körfez bölgesi ve Pasifik bölgesinde sadece güvenlik ortaklıkları kurmakla kalmayacak, aynı zamanda kurumsal gelişim, yönetişim, gelişim ve yargı reformu gibi alanlarda diğer uluslararası ve devlet dışı örgütlerle işbirliğini arttırma arayışında olacaktır

200. 2011 yılında BM ve NATO’nun Libya’daki hükümet krizine yardım etmek amacıyla aktif rol üstlenmeleri bu duruma örnek olarak gösterilebilir. Kriz sırasında NATO, operasyonun başarısı için desteklerine ihtiyaç duyulan Arap Birliği ülkeleri ile de sıkı bir iletişime girme şansı bulmuştur.

Lizbon Zirvesi sonrası oluşturulan Stratejik Konsept, önemli değişiklikler yaşanan politik, stratejik ve teknolojik şartlar altında 1999 yılında oluşturulan Stratejik Konsept’in değiştirilerek yeni bir Savunma ve Caydırıcılık Politikası belirlenmesi için çağrıda bulunmaktadır. Birçok NATO iyesi ülke ve uzmanlar NATO’nun ortak nükleer duruşunda bazı değişiklikler yapmasını istemektedir 201. 2010 yılında geliştirilen yeni Stratejik Konsept, son on yıldan fazla süredir üzerinde çalışılan ve NATO’nun bundan sonraki aşamada yaşayacağı dönüşümü sembolize eden önemli bir dönüm noktasıdır.

199Bruno Tertrais, “The Future of Extended Deterrence: A Brainstorming Paper, Perspectives on Extended Deterrence”,Recherches & Documents, Nr.3, 2010, s. 11.

200A Short History of NATO, http://www.nato.int/history/nato-history.html

201Bruno Tertrais, “Defining Right Mix of Capabilities: The Ireplaceable Role of NATO Nuclear Arrangements, Managing Change”, NATO’s Partnerships and Deterrence in a Globalized World, 21-22 June, 2011, s. 5.

57

NATO’nun yeni stratejik konseptinde Belçika, Almanya, İtalya, Hollanda ve Türkiye’de konuşlandırılmış bulunan B-61 çekim bombaları hakkında görüş birliğine varılan beş önemli politika prensibi ortaya çıkmaktadır 202. 2010 Stratejik Konsepti ile ortak savunma olgusunun ittifakın temel görevi olduğu, NATO’nun, aynı değerleri paylaşan ve potansiyel bir tehdide karşı ortak savunma anlayışını benimseyen üyelerden kurulu bir politik unsur olduğu yeniden vurgulanmaktadır 203.

Günümüze gelinceye kadar ne Lizbon Zirvesinde yayınlanan deklarasyon ne de NATO’nun Stratejik Konsepti herhangi bir ülkeyi ya da bölge ismi kullanarak potansiyel bir balistik füze tehdidini dile getirmemiştir. Raporlarda ifade edildiğine göre, bu durum özellikle Türkiye’nin komşusu İran ile istikrarlı komşuluk ilişkilerini sürdürme gerekçesine dayalı bir talebi neticesinde ortaya çıkmaktadır 204.

Lizbon’da atılan önemli adımlardan bir diğeri de Avrupa toplumlarının, kuvvetlerinin ve topraklarının tamamını kapsayacak şekilde NATO tarafından kapsayıcı bir füze savunma sistemi oluşturulmasının öngörülmesidir. Bu kapsamda, Lizbon Zirvesi’nin önemini arttıran unsurlardan birisi olarak Rusya, NATO ve NATO liderleri arasındaki ilişkilerin yeniden yapılandırılması ve gelecekteki füze savunmasının düzenlenmesi için Rusya’nın görüşmeye davet edilmesi dikkat çekmektedir 205.

Aslında Rusya’ya yapılan çağrıyı zirvede kayda geçirilen “İşbirliği vasıtasıyla uluslararası güvenliği arttırmak” konsepti çerçevesinde değerlendirmek gerekmektedir. Bu konsept, “silahların kontrolü, silahsızlanma ve silahların yayılmasını önleme”, “açık kapı”

ve “ortaklıklar” olmak üzere üç temel bileşenden oluşmaktadır 206.

Silahların kontrolü, silahsızlanma ve silahların yayılmasını önleme başlığı silahların azaltılması ve mümkün olan en az güçle güvenliğin sağlanmasını amaçlamakta ve

202Miles A. Pomper, NATO's New Nuclear Policy: Consensus without Progress but a Glimmer of Hope for Disarmament, May 22, 2012.

203Damon V. Coletta, “Deterrence Logic and NATO’s Nuclear Posture”, Strategic Studies Quarterly, Spring 2013, s. 87.

204Steven A. Hildreth - Carl Ek, “Missile Defense and NATO’s Lisbon Summit”, Congressional Research Service Report for Congress, December 28, 2010, s. 5.

205NATO, Lizbon Sonrası NATO, 2011,

http://www.nato.int/nato_static/assets/pdf/pdf_publications/20111122_nato_after_lisbon_TUR.pdf , (09/04/2016), s.2.

206 NATO, “Aktif Katılım, Modern Savunma”, 2012,

http://www.nato.int/nato_static_fl2014/assets/pdf/pdf_publications/20120207_strategic-concept-2010-tur.pdf , (08/04/2016), s. 24.

58

nükleer silahların daha fazla azaltılarak NATO sınırlarından uzaklaştırılabilmesi için Rusya’nın da işbirliğine davet edildiği şeffaf bir süreci başlatmayı hedeflemektedir 207.

Bu konseptin ikinci önemli başlığı olarak gündeme gelen “açık kapı” kavramı, NATO’nun genişleme sürecinde yeni ve eski müttefiklerinin güvenliklerine sağladığı katkının yanı sıra, ortak değerlere sahip ve özgür bir Avrupa için tüm Avrupa ülkelerini kapsayan bir sorumluluk ve entegrasyon hedefi ortaya koymaktadır 208. Burada kastedilen ülkeler genel itibariyle eski Sovyet bloğunda yer almış Doğu Avrupa ve Kafkas ülkeleridir.

Son olarak yine benzeri bir içerik “ortaklıklar” başlığında ifade edilmekte, fakat burada dile getirilen hedefler üyelik boyutunda değil, Kuzey Atlantik ve Avrupa sınırları içinde yer almayan fakat NATO ile uluslar arası güvenlik alanında diyalog ve işbirliği geliştirmeye açık olan örgütler ve ülkelerin kazanılması yönündedir. Tüm bu unsurlar ise

“Aktif Katılım, Modern Savunma” başlıklı yeni bir stratejik kavram’ın ortaya çıkmasına yol açmıştır 209.

Lizbon Zirvesi’nde siber savunma yeteneklerinin geliştirilmesine ve siber saldırılara karşı askeri kabiliyetin güçlendirilmesine yönelik girişimlerin hızlandırılması da ilave bir ek eylem planı kapsamında değerlendirilmiştir 210.