• Sonuç bulunamadı

2.5. NATO’NUN SAVUNMA POLİTİKASI

2.5.2. DDPR Sürecinde Savunma Planlaması ve Unsurları

DDPR ileride alınacak birçok karar için temel teşkil etmekte ve NATO’nun şeffaflaşma planlarını ve Rusya ile olan ilişkilerini güçlendirmeye yönelik çabalarını destekleyici unsurlar içermektedir. Her ne kadar DDPR, NATO’nun savunma doktrinine entegre edilmek istense de Avrupa’da yaşanan finansal zorluklar ve NATO üye ülkeleri arasındaki fikir ayrılıkları gibi gerekçelerle şimdilik NATO’nun nükleer duruşu ile ilgili bir değişikliğe yol açmamıştır 241.

Nükleer güç, günümüzde aktif vurucu güç olarak değil, sadece caydırıcı amaçla kullanılmaktadır. Fakat konvansiyonel kabiliyeti yüksek bir NATO, gerektiğinde askeri operasyonsal etkinliliğini ve vurucu kabiliyetini sergileyerek aktif bir caydırıcılık üstlenebilmektedir.

Nükleer teknolojilerin gelişiminden önce konvansiyonel güçler caydırıcılık ve savunma stratejileri alanında önemli roller oynamıştır ve halen de bu görevlerini sürdürmektedirler. Günümüzde birçok ülke, ordularını daha az kalabalık fakat profesyonel güçlerden oluşan ve hareket kabiliyeti yüksek unsurlara dönüştürebilmenin yollarını aramaktadır. NATO’nun Avrupa’da konuşlandırdığı konvansiyonel güçler 1990 yılında

238Nato’s Deterrence And Defence Posture Review And The Future Of Nuclear Weapons 5-6 March 2012, Iris- Paris, April 2012, s. 3.

239A.g.e., s. 5.

240David S. Yost, “NATO’s Deterrence and defense Posture, After the Chicago Summit”, PASCC Report, 2012, s. 10.

241David S. Yost, “NATO’s Deterrence and defense Posture, After the Chicago Summit”, PASCC Report, 2012, s. 11.

67

Rusya ile imzalanan Avrupa’daki Konvansiyonel Silahlı Güçler (Treaty on Conventional ArmedForces in Europe - CFE) anlaşması gereği sınırlandırılmıştır 242.

Bu anlamda Avrupa ülkelerinin kendi konvansiyonel güçlerini geliştirebilmeleri ve özellikle NATO’ya yeni katılan ülkelerin kendi geleneksel alan savunma güçlerini geliştirmelerinin önünde önemli engeller bulunmaktadır. Bu engellere düşük savunma bütçeleri de eklendiğinde NATO’ya sağlanabilecek konvansiyonel katılımın boyutları tehlikeli seviyelerde düşüş göstermektedir 243.

Konvansiyonel güçlerin planlanması ile ilgili temel varsayım, başta belirtildiği gibi müttefiklerin ittifakın belirli ihtiyaçları doğrultusunda, konuşlandırılabilir, esnek ve sürdürülebilir konvansiyonel silahlara odaklanması gerekmektedir. Libya’ya yönelik yapılan operasyonlar göstermiştir ki ittifakın ihtiyaçları doğrultusunda yapılanma eksikliği operasyonsal aksamalara yol açabilmektedir. Örneğin bu operasyonda hava gözetleme unsurları ve bazı mühimmatın sürdürülebilirliği yönünde önemli sıkıntılarla karşılaşılmıştır

244. Burada önemli olan planlama ve koordinasyon fonksiyonunun etkin bir biçimde işlemesinin sağlanmasıdır.

1960’lı yıllardan itibaren NATO, “nükleer paylaşım” olarak adlandırılan yaklaşımı benimsemektedir. Bu yaklaşıma göre ABD, ittifakın sıkı kontrolü altında Avrupa’da nükleer silahlar konuşlandırmaktadır245. Bunun yanı sıra, Avrupa kıtasında bulunan bazı askeri üslere savaş sırasında ABD’den nükleer silah ve balistik füze taşınmasına ilişkin bir dizi hareket planı da bulunmaktadır. NATO’nun nükleer planlaması içinde nükleer güce sahip olmayan müttefikler de NATO Nükleer Planlama Grubu’nun (NPG) birer parçası olarak yer almaktadırlar. Bu antlaşma aşağıdaki amaçları taşımaktadır 246:

1) Caydırıcılık: Soğuk Savaş döneminde konvansiyonel açıdan sayısal üstünlük sağlayabilecek düzeyde ABD nükleer gücü, Sovyetler Birliği’ne karşı etkin bir caydırıcılık sağlayabilmek amacıyla Avrupa’da konuşlandırılmışken günümüzde Rusların yeniden silahlanmasını engelleyici bir işlev yürütmektedir.

242RaymondKnops, “Missile Defence: The Way Ahead For NATO Report, Sub-Committee On Future Security And Defence Capabilities”,NATO Parliamentary Assembly, October 2011, s. 15.

243Nato’s Deterrence And Defence Posture Review And The Future Of Nuclear Weapons 5-6 March 2012, Iris- Paris, April 2012, s. 7.

244Nato’s Deterrence And Defence Posture Review And The Future Of Nuclear Weapons 5-6 March 2012, Iris- Paris, April 2012, s. 7.

245 Brian J.Collins, NATO: A Guide to the Issues, Praeger, Santa Barbara, 2011, s. 110.

246Oliver Thränert, “NATO and Extended Deterrence, Perspectives on Extended Deterrence”, Recherches &

Documents,Nr.3, 2010, s. 111.

68

2) Trans-Atlantik bağlantıları: Avrupa’daki Amerikan nükleer varlığı Amerika ve Avrupa kıtalarını birbirine bağlayarak ABD’nin taahhütlerini daha inanılır ve görünür kılmayı amaçlamaktadır.

3) İttifak içinde silahların yayılmasını önleme: Avrupa’daki Amerikan nükleer üsleri, ittifakın Avrupalı ortakları arasında nükleer silahlanmayı engelleme işlevi üstlenmektedir. Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması’na (NPT) göre üyelerin nükleer güce sahip olmayan ülkelere karşı nükleer güç kullanmasına izin verilmemektedir.

4) İşbirliği: Temel amaç, Avrupalı müttefiklere NATO çerçevesinde nükleer planlama aşamasına katılma fırsatı tanınmasıdır. Gelecek yıllarda bu konu daha ihtilaflı bir hal alacaktır. Çünkü Avrupa’daki eskiyen nükleer güçlerin modernizasyonu ile ilgili kararların alınması gerekmektedir.

Gelecekte NATO’nun nükleer politikasına adapte edilebilecek muhtemel gelişmeler arasında NATO’nun potansiyel nükleer saldırıları caydırmaya yönelik temel amaçlarını daha görünür hale getirecek bir biçimde Avrupa’da bulunan ABD’ye ait stratejik olmayan silahların azaltılması ve sağlamlaştırılması konuları bulunmaktadır 247. Holdorf ve Larsen’e göre NATO’nun nükleer görevini bitirmesi durumunda hayal kırıklığı oluşmaması gerektiğini ve nükleer yük paylaşımının bu sistemden ayıklanması gerektiğini dile getirmektedir. Bu durumda yapılması gerekenin Avrupa kıtasının Amerikan nükleer varlığı ile savunulmasından ziyade Asya örneğinde olduğu gibi genişletilmiş caydırıcılığın uygulanması tavsiye edilmektedir 248.

Paul Schulte’ye göre, NATO’nun Avrupa’daki Amerikan nükleer varlığını sürdürmesinin belirgin bazı sebepleri bulunmaktadır. Bu sebepler arasında, transatlantik ortaklığını ve Soğuk Savaş’tan sonra kıtadaki ABD varlığını simgelemesi, silahların mevcut kapasitesi ile potansiyel saldırgan ülkeleri uyarıcı nitelik taşıması, bu silahların yerine konulabilecek diğer caydırıcı unsurlara kıyasla çok daha etkin bir savunma ve caydırıcılık görevi üstleniyor olması ve Amerikan nükleer silahlarının belirsiz ancak yüksek sayıda olduğu bilinen Rus nükleer silahlarına karşı denge unsuru sağlıyor olması ön plana çıkmaktadır 249.

247Paul Schulte, “Is NATO’s Nuclear Deterrence Policy a Relic of the Cold War?”,Policy Outlook, 2010 Carnegie Endowment For International Peace, 17 Nov, 2010, s. 10.

248Polly Holdorf - Jeffrey Larsen, “Extended Deterrence and NATO/Europe”, Workshop Report , SAIC Conference Center McLean, Virginia, 22-23 June 2011, s. 8.

249Paul Schulte, “Is NATO’s Nuclear Deterrence Policy a Relic of the Cold War?”,Policy Outlook, 2010 Carnegie Endowment For International Peace, 17 Nov, 2010, ss. 5-6.

69

Nükleer silahlar halen önemli bir caydırıcı potansiyel olmaya devam etmekte fakat bunun tam anlamıyla gerçekleştirilebilmesi için uygulanan politikaların netlik taşıması ve düşmanlara karşı inandırıcılığının bulunması gerekir. Bu dikkate alındığında, NATO’nun herhangi bir ülkeyi askeri olarak tehdit etmediği gerçeği gözden kaçmamalıdır. Ancak bazı durumlarda askeri gücün varlığı ile desteklenmediği müddetçe politik, ekonomik ya da diğer ikna türlerinin daha az etkin olduğu görülmektedir. İttifak, nükleer silahları askeri kapasitesi bulunan politik gereçler olarak görmektedir 250.

Ülkeler arası savaş koşulları dikkate alındığında nükleer caydırıcılık her ne kadar çok etkin bir araç olsa da günümüzde ortaya çıkan ve gelecekte karşılaşılabilecek birçok tehdidin sadece askeri karşılık çerçevesinde caydırılamayacağı gözden kaçmamalıdır 251.

Özellikle İran gibi ülkelerin nükleer güç haline gelmesi ya da Rusya ile sürpriz bir şekilde ortaya çıkabilecek bir kriz durumunda, nükleer silahlar NATO ülkeleri tarafından

“nihai garanti” olarak görülmektedir. Aynı zamanda nükleer silahların caydırıcı rolleri, terörist saldırılara, konvansiyonel tehditlere ve diğer güvenlik tehditlerine karşı sınırlı kalmakta ve bu sebeple günümüz koşulları altında caydırıcılıkları tartışılmaya devam etmektedir 252.

DDPR ile ortaya konulan yeni savunma anlayışını oluşturan üçüncü önemli politika olan füze savunma sistemleri bu çalışmanın temel inceleme alanını oluşturmaktadır ve sonraki bölümlerde genel konsept itibariyle ve Türkiye’nin füze savunma sistemi çerçevesinde sergileyeceği rolü açısından detaylı bir biçimde incelenecektir. Bu bölümde DDPR kapsamında füze savunma sistemine ilişkin politikalar hakkında kısa bir giriş bilgisi verilecektir.

Avrupa’da tesis edilmesi planlanan füze savunma sistemleri temel anlamda NATO’nun halen nükleer caydırıcılık politikasını benimsediğinin bir göstergesi olarak algılanmaktadır. Bu görüşü savunan kesimler, füze savunmasının Avrupa savunma sistemlerine ABD’nin katkı yapmaya devam edeceğine yönelik bir sinyal işlevi göreceğini ve müttefiklere Avrupa’da stratejik olmayan nükleer silahları ön plana çıkaracak yeni bir stratejik programa dâhil olma fırsatı sunması sebebiyle mali açıdan büyük yük

250Vaidotas Urbelis - Kestutis Paulauskas, “NATO’s Deterrence Policy – Time for Change?”, Baltic Security

& Defence Review, Volume 10, 2008, s. 91.

251David S. Yost, “NATO’s Deterrence and defense Posture, After the Chicago Summit”, PASCC Report, 2012, s. 29.

252Nato’s Deterrence And Defence Posture Review And The Future Of Nuclear Weapons 5-6 March 2012, Irıs- Paris, April 2012, s. 2.

70

doğurabilecek nükleer modernizasyon yükümlülüğünün ileri dönemlere ertelenmesi anlamı da taşıyacağını ifade etmektedirler 253.

Pratikte NATO füze savunma sistemleri iki ana başlık üzerinde ilerlemektedir. Bu başlıklar NATO programının geliştirilmesi ve füze sistemlerinin korunması hedeflenen bölgelerde konuşlandırılmasıdır. Bu proje birlik içinde önemli bir destek bulmakta ve ABD’nin kıta savunmasına katkısını devam ettirmesinin bir göstergesi olarak birliğe önemli bir güç kazandırmaktadır 254.

253Raymond Knops, “Missile Defence: The Way Ahead For NATO Report, Sub-Committee On Future Security And Defence Capabilities, NATO Parliamentary Assembly,October 2011, s. 16.

254Nato’s Deterrence And Defence Posture Review And The Future Of Nuclear Weapons 5-6 March 2012, Iris- Paris, April 2012, s. 10.

71

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: FÜZE SAVUNMA SİSTEMİ VE NATO