• Sonuç bulunamadı

III. BÖLÜM

3.10. Liderlik, Örgütsel Değişim ve Yaratıcılık Arasındaki İlişki

Yönetim ve davranış bilimi alanında önemli bir yere sahip olan liderlik 21. yy.’da meydana gelen değişim ve gelişim ile beraber önem kazanan konular arasında ilk sıralarda yer almaktadır. Bireyler toplu bir biçimde yaşamalarına rağmen oluşan grupların yönetilmesini ve belirlenen hedeflere ulaşılmasını sağlayabilecek lidere ihtiyaç duymaktadırlar (Telli, Ünsar ve Oğuzhan, 2012:135).

Liderlik örgüt için hayatının kaynağı olduğu söylenebilir. Kişiler üzerinde gerekli etkiyi yaratarak ortak amacın belirli standartlar altında gerçekleşmesini sağlamakta anahtar rol lidere düşmektedir. Lider, uygun organizasyon yapısını sağlamalı, çalışanların tamamının motivasyonunu üst düzeye ulaştırmalı, gerekli bulduğu kişileri yetkilendirmeli ve farklı bireylerden oluşan bir topluluğun tek bir çatı altında sinerji yaratarak ortak amaca ulaşmasını sağlamalıdır. Kompleks ve yüksek performanslı bir durumda, değişimi sağlamak ve astları yönlendirebilmek için liderin gücünü en üst seviyede kullanması gerekir (Şimşeker ve Ünsar, 2007: 43).

Günümüzde faaliyette bulunan örgütler güçlü olabilmek için farklı uygulamalar yürüterek örgütün kültürünü oluşturmaktadırlar. Örgüt kültürü güçlü olan bir işletme örgüt rakiplerine karşı üstünlük sağlar (Ayan, Ünsar ve Dinçer, 2013: 164).

Örgüt içerisinde sürekli bir değişim hareketi içinde bulunmak ve bunu bir kültür haline getirmek değişimi tam manasıyla benimsemiş liderlerle gerçekleştirilir. Bu liderler de insan kaynakları tarafından yaratılabilir. Liderliğin bu süreçteki asıl görevi değişim sinerjisini ortaya çıkarmaktır. Bu sayede hem şirket içindeki yaratıcı düşünce ortaya çıkacak hem de şirketin rekabet avantajı güçlenecektir (Akgeyik, 2001: 120).

Uluslararası boyutlarda bilim ve teknoloji alanında başgösteren gelişmeler, bilginin üretildiği yerden bağımsız bir şekilde değişim meydana getirmektedir. İş dünyasının yadsınamaz bir gerçeği olan değişim sadece bir sonuç olmaktan çıkmıştır. Rekabetle birlikte yaratıcı fikirlere olan ihtiyaç artmıştır. İnsanın içindeki yaratıcı düşünceyi ortaya çıkarmak ve bunu tüm örgüte yaymak günümüzdeki örgütlerin temel amacı olmalıdır. Bu sayede meydana gelen yeni fırsatlar sayesinde örgütsel başarı artacaktır (Çavuş ve Akgemci, 2008: 232).

Değişim sadece içinde bulunduğumuz döneme ait bir kavram değildir. Elimizdeki bilginin geçmişe kıyasla çok daha hızlı değişikliğe uğraması değişimin asıl enerji kaynağıdır. İnternet sayesinde bilgi paylaşımı kolaylaşmış ve ticaret evrensel bir boyut kazanmıştır (Yeniçeri ve Seçkin, 2011: 99).

Değişim, sitemin, sürecin veya ortamın var olan ortamdan farklı bir ortama ister planlı veya plansız dönüşmesidir. Değişim ve yaratıcılık kaçınılmazdır. “Eğer olduğunuz gibi kalırsanız olduğunuz yerde kalırsınız” sözünden yaratıcılığın bir işletmenin geleceği için önemli olduğu vurgulanmaktadır (Aksüzek, 2008: 29).

21. yüzyılın başından itibaren yaratıcılık değişik biçimlerde tanımlanmaya çalışılmıştır. Günümüzde davranış bilimcilerin çoğu tarafından kabul edilmiş bir tanım yer almamaktadır. Yaratıcı düşünce ile bilgilerin, fikirlerin ve mamullerin yeni olması sağlanır (Erol ve Taş, 2012: 84).

Serbest bırakıcı (laissez-faire) liderlik tarzına sahip bir liderin bulunduğu örgütte çalışanlar fikirlerini özgürce ve korkmadan söyleyebilecekler ve bu sayede yeni ürün ve hizmetler, yeni sistemler ortaya çıkacak böylece işletmenin uzun vadeli

karlılığı artacaktır. İşgörenlerin sistemin işleyişi ile gördüğü bir yanlışlığı ya da işlerin daha kolay ya da daha ekonomik bir şekilde nasıl yapılacağına dair oluşan bir

takım yeni düşüncelerini üst yönetime aktarabilmeleri ancak liderin onlara bu fırsatı vermesi ile mümkündür. Yapılan araştırmalar serbest bırakıcı (laissez-faire) liderlik tarzının hakim olduğu örgütlerde yaratıcılığın daha yüksek seviyelerde olduğunu göstermektedir. Bu da örgütün değişen çevre koşullarına daha kolay adapte olmasına

yardımcı olmaktadır. Liderin görevi çalışanlara değişimin kaçınılmaz bir gerçek olduğunu benimsetmek ve örgütü buna adapte etmektir.

Değişime direnç gösterilen bir ortamda yaratıcılığın ve yeniliğin olması beklenemez. Teknolojinin son derece hızlı geliştiği günümüz dünyasında, bu gelişme ve değişime ayak uyduramayan işletmelerin pazarda rekabet edebilmesi mümkün değildir. Pazarda varolabilmenin temel koşulları rakiplerden farklı olmak onların yapamadığını yapmak ve öncü olmaktır. Taklit eden değil olmayanı yapan işletmeler gelecekte de bu piyasanın içinde olacaklardır. Önemli olan insanın içindeki yaratıcı gücü açığa çıkarmak ve bunu işletme amaçlarına uygun bir şekilde kullanmaktır. Baskıcı bir yönetim anlayışına sahip olan diktatör liderliğin hakim olduğu örgütlerde ise yaratıcı fikirlerin ortaya çıkması beklenemez. İnsanların fikirlerini söylemekten korktukları bir ortamda yeni düşünceler oluşsa bile bunların örgüte yararlı bir hal alması mümkün görünmemektedir.

Diktatör lider işgörenleri korkutarak çalışmalarını sağlar ancak çağdaş yönetim anlayışına göre insanlar korkutularak değil ödül gibi çeşitli yöntemlerle motive edilerek performans artışı sağlanabilir. Korkunun ve baskının hakim olduğu bir ortamda yaratıcılık, yenilik ve bunların doğal bir sonucu olan değişimin yaşanması beklenemez.

Dönüştürücü liderlik tarzında ise liderin davranışları hem örgütün genelinde hem de işgörenlerin çevrelerine bakışlarında bir dönüşüm meydana getirir. Bu dönüşüm de yaratıcılığa pozitif katkı sağlar. Dönüştürücü liderler, çalışanlarına ilham

vererek onları daha başarılı olabilecekleri konusunda motive ederler. Ayrıca beklentiyi yüksek tutarak çalışanların daha iyisini yapmasını sağlar ya da daha iyisini yapmak için çalışanların yeni yollar bulmasını desekler. Dönüştürücü liderler, kendini geliştirmek isteyen çalışanlara yol gösterir ve buna yardımcı olmak için gerektiğinde yetkilerini devredebilirler. Özetle dönüştürücü liderlik yeniliğe ve değişime açık, geleceğe odaklanan bir liderlik tarzıdır.

Transaksiyonel (işgördürücü) liderlik tarzında ise uzun vadeli bir vizyon yoktur. Lider çalışanları genellikle para ile ödüllendirerek otoritesini kurmaya çalışır. Bu anlayışta örgütte herhangi bir değişim hareketi yaşanması söz konusu değildir, çalışanlar rutin işlerini yaparak organizasyonu ayakta tutmaya çalışırlar. Yenilik, yaratıcılık ve değişimin az olduğu bir yaklaşımdır. Geçmişe ve geleneklere bağlı bir liderlik tarzı olduğundan dolayı değişim olağan karşılanmaz.

Demokratik liderlikte kararlar, astlara danışılarak ve onların da fikirleri göz önünde bulundurularak alınır. Demokratik liderler örgütte yardımlaşmayı destekleyen bir ortam sağlayarak, motivasyon ve performansı arttırmaya çalışırlar. Demokratik liderlik tarzının hakim olduğu bir örgütte çalışanlar kendi fikirlerine de başvurulduğu için değişimi destekleyici hareketlerde bulunurlar.

Günümüze kadar gelmiş en karizmatik lider olan Mustafa Kemal Atatürk, lider olduğu dönemde sadece tek bir liderlik tarzına sahip olmayan ender bir liderdir. Demokratik bir lider olan Atatürk aynı zamanda otoritesini gerektiği yerde koyabilen otoriter liderlik davranışı gösteren bir liderdi. Siyasi hayatta halkın egemenliğini savunan demokratik bir lider olan Atatürk savaş alanında ise askerlerine: “Ben size savaşmayı değil ölmeyi emrediyorum” diyecek kadar otoriter bir anlayış sergilemiştir. Her zaman bulunduğu durumun koşullarına uygun davranış göstermiştir. Davranış ve tavırları ile birçok lidere örnek olmuştur. Sahip olduğu liderlik özellikleri sayesinde bireylere nasıl yaklaşacağını bilen Atatürk, bireylerin değişime açık olmalarını ve bu değişim ile birlikte hem bireysel hem de örgütsel anlamda yaratıcı olmalarını istemiştir. 600 yıllık bir imparatorluğun hukuk sistemini, eğitim sistemini, kılık kıyafetini, alfabesini, ekonomik yapısını en önemlisi ise yönetim biçimini değiştirmiş ve bütün bunları kendisi için değil halkı için yapmıştır.

Her zaman için demokrasiye inanmış ve bu doğrultuda adımlar atmıştır. Tüm topluma eşit bir mesafeyle yaklaşarak herkesin aynı haklara sahip olmasını sağlamıştır. Örneğin, kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesi ile birlikte hem değişimi sağlamış hem de kadınların bireysel olarak topluma katkıda bulunmalarına yol açmıştır. Kadınlara verilen bu hak ile birlikte kadınların bireysel olarak düşünme ve karar verme hakları olmuştur. Değişim ve gelişim Atatürk’ün ruhunda vardır. Temellerini kendisinin attığı Türkiye Cumhuriyetinin hedefi olarak gösterdiği muasır medeniyetler seviyesine ulaşabilmesi için modern batı dünyasının gelişmelerini yakından takip etmiş ve bunları ülkemize uyarlamaya çalışmıştır. Sergilediği kararlı davranışlarıyla ülkemizin bölgede önemli bir güç haline gelmesini sağlamış ve dünya liderlerinin de takdirini kazanmıştır.

İşgörenlerin yaratıcı olmalarını liderlerin işgörenlere karşı olan yaklaşımları etkilemektedir (Cengiz ve Diğerleri, 2006: 422). Yaratıcı olmayı örgütün içerisine yerleştirecek kişiler liderlerdir. Örgüt içerisinde yer alan yaratıcılık becerisini meydana getirir ve yaratıcılık için gerekli olan vizyonun oluşmasını sağlarlar. Liderler örgüte bazı yaratıcı unsurlar sağlarlar. Bunlar (Cengiz ve Diğerleri, 2006: 424);

♦ İş üzerinde duyarlılık kontrolü yapmak, ♦ Mücadele etmek,

♦ Yeterli kaynaklara sahip olmak, ♦ Yönetici teşviki,

♦ Örgütsel teşvik.

İşgörenlerin yer aldığı örgüt içerisinde liderlerinin göstermiş olduğu davranışlar ile işgörenlerin örgüt içerisindeki örgütsel değişim ve yaratıcılık istekleri şekil almaktadır. Liderlerinin değişimi teşvik etmesi ile işgörenler yaratıcılıklarını kullanarak değişimi sağlayabilirler.

IV. BÖLÜM

4.

İŞGÖRENLERİN

ALGILADIKLARI

LİDERLİK

TARZLARININ ÖRGÜTSEL DEĞİŞİM ve YARATICILIK

ÜZERİNE ETKİSİ: BİR ALAN ARAŞTIRMASI

Yapılan çalışmanın bu bölümünde, şimdiye kadar ifade edilen teorik bilgiler ışığında araştırmanın amacı ve önemi öncelikle ifade edilmiştir. Bunun akabinde, araştırma modeli açıklanmıştır. Araştırma modelinin kapsamında araştırmanın yöntemi ve hipotezleri, araştırmada kullanılan anket formu ve ölçekler açıklanmış, araştırmanın evren ve örneklemi ifade edilmiş ve verilerin toplanması, çözümü ve yorumlanması yapılmıştır.