• Sonuç bulunamadı

Libya Malta Arasındaki Kıta Sahanlığı Davası (1982-1985) Continental Shelf Case (Libyan v Malta) 1985 I.C.J.

UAD STATÜSÜ, HAKEM MAHKEMELERİ VE UAD ÖRNEK KARARLAR

3.3. UAD VE HAKEM MAHKEMELERİNİN ÖRNEK KARARLAR

3.3.5. Libya Malta Arasındaki Kıta Sahanlığı Davası (1982-1985) Continental Shelf Case (Libyan v Malta) 1985 I.C.J.

Libya-Malta kıta sahanlığı uyuşmazlığı davası 1982 BMDHS’nin yorumu ve uygulanmasına ilişkin ikinci kıta sahanlığı davasıdır. Yaklaşık bir yıl önce karara bağlanan Maine Körfezi davasında 1982 BMDHS’nin sonucunda andlaşmanın ilgili hükümlerinin bu tarihe kadar oluşmuş olan sınırlandırma ilkeleri üzerinde etkisi olmasına karşılık tarafların 1958 KSS’ne taraf olmaları sebebiyle, Libya ve Malta arasındaki uyuşmazlıktaki 1982 BMDHS’nin etkilerinin daha fazla olduğu görülmektedir. Aslında her iki devletin Divan’a başvuru tarihleri 23 Mayıs 1976 olmasına rağmen replik ve dupliklerinin 1983 yılına kadar uzamış olması sebebiyle Divan ancak 3 Haziran 1985 tarihinde uyuşmazlığı karara bağlayabilmiştir

(ICJ Reports, 1985).

Bu arada Tunus-Libya uyuşmazlığında Malta’nın müdahil olmak istemesine benzer şekilde 24 Ekim 1983 tarihinde İtalya da davaya müdahil olmak istemiş ancak Divan, 21 Mart 1984 tarihinde vermiş olduğu kararla İtalya’nın dilekçesini kabul etmemiştir (ICJ Reports, 1984).

Malta, 1982 BMDHS’nin 76’ncı maddesine göre 200 NM genişliğe kadar olan sualtı alanlarında kıta sahanlığı haklarının tanınmış olduğuna değinerek, doğal uzantı kavramının jeolojik ve batimetrik verilere göre değerlendirilmesi yerine kıyıdan itibaren belli bir mesafeye göre değerlendirilmesi gerektiğini iddia etmektedir. Doğal uzanım kavramının 1982 BMDHS’ne göre 200 NM’nin ötesinde önem kazandığı gerçeği Malta’nın tezini güçlendirmektedir. Libya, 1982 BMDHS’nin yürürlüğe girmediğini ve bağlayıcılık kazanmadığını ifade ederek 76’ncı madde kapsamında örf ve adet hukuku olan tek bağlantının da doğal uzanımının halen terk edilmemiş olduğunu ifade eden atıf olduğunu bildirmiştir. Libya’ya göre doğal uzantı kavramı kıta sahanlığı haklarının en temel kaynağı olma özelliğini korumaktaydı. Libya, kıta sahanlığı kavramının, MEB kavramının kabulü ile birlikte varlığını yitirmemiş olduğunu, sınırlandırma ilkelerinin mesafe ölçütüne ağırlık kazandıracak biçimde değişmediğini, kıta sahanlığının ipso jure ve ab initio olarak ilan edilmesine gerek olmayan tabii bir münhasır yetki olmasına rağmen MEB’nin ilan edilmeden yürürlüğe girmediğini bildirmiştir (ICJ Reports, 1985).

Libya-Malta uyuşmazlığının temeli kıta sahanlığı olmasına rağmen MEB’nin kıta sahanlığıyla 200 NM dahilinde çakışmasıyla kıta sahanlığı sınırlandırmasına doğrudan etkisi olur bir duruma gelmiştir (Gündüz 1998; 578).

Divan, kıta sahanlığının tanımı sorunu ile sınırlandırılması sorunlarının birbirlerini tamamlayan sorunlar olduğunu ve önceki yargı kararlarını vurgulayarak yapmış olduğu bir ayrımı yeniden değerlendirme gereği duymuştur. Divan, MEB ve kıta sahanlığının modern hukukta birbirleriyle ilintili olduğunu ifade etmiştir.

Bir devletin kıta sahanlığı üzerinde sahip olduğu haklar, ilan edebileceği MEB’nin deniz yatağı ve toprak altı üzerinde de söz konusudur. Bu sebeple kıta sahanlığını sınırlandırması yapılırken MEB’nin kapsamının da dikkate alınması gerekir. Divan, iki kavram arasındaki benzerliğe dikkat çekmekle birlikte arasındaki farklara da değinmiştir.

Kıta sahanlığı ve MEB farklı kavramlar olmasına karşılık MEB’nin deniz yatağında öngördüğü haklar, kıta sahanlığı için öngörülmüş olan rejime göre tanımlanmaktadır. Kıta sahanlığının olmadığı yerde MEB de olamaz ve mesafe kriteri MEB’ye olduğu kadar kıta sahanlığına da uygulanmaktadır. Bu noktada doğal uzanımın yerini mesafe kriterinin aldığı da söylenemez.

Çünkü; 1982 BMDHS’nin 76/1’inci maddesinde kıta kenarının 200 NM’e kadar uzanmaması durumunda, kıta sahanlığı sınırının 200 NM olarak belirlenmektedir, bu durumda kıta sahanlığındaki fiziki menşeine rağmen doğal uzanım anlayışından uzaklaşılmış, deniz dibinin jeolojik yapısına bakılmaksızın bir uzaklık belirlenmiş olmaktadır. Ancak kıta kenarının 200 NM’den uzun olması durumunda 1982 BMDHS 76/4’üncü maddesindeki kriterlere uygun olarak kıta sahanlığı sınırının 350 NM’e kadar belirlenebilmesi hükmüyle de; doğal uzanım ve mesafe kriterleri birbirlerini tamamlıyacak şekilde düzenlenmiş olmaktadır (1982 BMDHS mad.76/5) Libya’nın doğal uzanıma dayanan iddiaları, Libya-Malta arasındaki mesafenin 200 NM’den az olması sebebiyle Malta’nın eşit uzaklık iddiasını ileri sürmesi ve Malta adalarına yakın kuzey-batı, güney-doğu yönünde uzanan derinliği 1000 mt.’ye ulaşan bir sıra çukur (Libya, Pantalleria ve Linosa Çukurları) ve bunların doğusunda aynı doğrultuda bulunan rift zone (Madisa ve Malta Kanalı) ’nda sınırlandırmaya etki edebilecek jeomorfolojik yapının bulunmasından ileri geliyordu. Libya bu jeolojik unsurun sınırlandırma için doğal uzantıyı etkileyeceğini ve sınırlandırmada bu olgunun esas alınması gerektiğini düşünüyordu. (Bkz Şekil 29).

Şekil 29. Libya Malta Arasındaki Kıta Sahanlığı Uyuşmazlığı Davası Kaynak: ICJ Reports, 1985.

Divan’ın doğal uzanım kavramının sınırlamadaki yerine ilişkin yaklaşımında çok önemli bir değişikliğin meydana geldiği, Libya’nın iddialarını reddetmesinden dolayı anlaşılmaktadır. Divan kararında, “tarafların herhangi birine ait olabilecek kıta

sahanlığı 200 NM’den öteye uzanamayacağına göre (Libya-Malta arası 183 NM) fiziksel anlamdaki doğal uzanım ilkesinden bir sınırlandırma kıstası üretilemeyeceği”

görüşü belirtilmiştir. Malta, 200 NM’den kısa uzunluklarda doğal uzanım kavramının fiziksel anlamını yitirdiğini ileri sürmüş ve bir tür mutlak uzaklık kıstasını ve dolayısıyla eşit uzaklık ilkesi önceliğinde ısrar etmiştir.

Divan Malta’nın coğrafi olarak küçük olması ve kıyı uzunlukları arasındaki büyük farka rağmen geçici olarak belirlediği orta hattın Malta kıyılarının daha yakınından geçmesini sağlayacak şekilde bazı düzeltmeler yapmış ve bu düzeltmeler için gerekli kriterleri belirlemeye çalışmıştır. Malta ile Libya arasındaki orta hat Malta’ya verilebilecek azami sınırdır. Malta adasının yokluğunda Sicilya ve Libya arasındaki orta hat uygulamaya alınacağına göre, Sicilya ve Libya arasındaki orta hattın güneyinden ve Libya-Malta arasındaki orta hattın kuzeyinden Malta’ya yakın bir mevkide sınırlandırma yapılması gerekmektedir. Bu sınırlandırma için mesafe unsuru da devreye sokulmuş ve hakça bir çözüm için Malta Libya orta hattı 18′ kuzeye kaydırılmıştır (ICJ Reports, 1985).

Divan’ın vermiş olduğu karar kıta sahanlığı zihniyetinin dönüşümü açısından oldukça ilginç ve tartışmaya açık bir karardır. Divan iki devlet arasındaki mesafenin 400 NM’den az olması sebebiyle, 200 NM ötede yer almasının imkansız olduğuna değinerek, kırık bölgesinin doğal bir sınırmış gibi Malta kıta sahanlığının güneye doğru uzantısını kesen veya Libya’nın doğal uzantısını kesintiye uğratan bir kopukluk olmadığı sonucuna varmıştır. Divan’ın 200 NM’lik alanda jeolojik faktörlerin tarihe mal olduğunu ifade etmesi önceki içtihatların güncelliğini yitirdiği anlamına gelmiştir (Toluner 1996; 233 ve Gündüz 1998; 579).

Divan, Libya-Malta uyuşmazlığına kadar olan dönemde yapmış olduğu içtihadından MEB’nin etkisi ile vazgeçmiştir. Eski kararlarında ’özel şartlar’ kapsamında sürekli ifade ettiği ve kıta sahanlığı kavramının ruhunda bulunan doğal uzanım kavramından, karasularının ölçülmeye başladığı esas hatlardan itibaren 200 NM’e kadar ölçülecek alan dahilinde, yani bir başka ifadeyle MEB’yi tarif eden alanda vazgeçerek, bu alan dahilinde doğal uzanım ve jeolojik kriterlerden uzaklaşmış olmaktadır (Nelson 1990; 846-849).

3.3.6. St. Pierre ve Miquelon Kıta Sahanlığı Davası (1992),Hakem Mahkemesi