• Sonuç bulunamadı

ABD ve Kanada Maine Körfezi Sınırlandırma Davası (1981-1984) Gulf of Maine Area Case (Canada v U.S.) 1984 I.C.J.

UAD STATÜSÜ, HAKEM MAHKEMELERİ VE UAD ÖRNEK KARARLAR

3.3. UAD VE HAKEM MAHKEMELERİNİN ÖRNEK KARARLAR

3.3.4. ABD ve Kanada Maine Körfezi Sınırlandırma Davası (1981-1984) Gulf of Maine Area Case (Canada v U.S.) 1984 I.C.J.

1982 BMDHS çalışmaları esnasında Tunus-Libya kıta sahanlığı davası görülmekteydi. Sözleşmenin tamamlanmasını müteakip UAD önüne getirilen ilk yargı davası Maine Körfezi uyuşmazlığı olmuştur (The Continental Shelf 1992; 715).

Maine uyuşmazlığı başlı başına bir kıta sahanlığı sınırlandırması değildir. Kanada ve ABD’nin taraf olduğu uyuşmazlıkta kıta sahanlığı ve MEB sınırı olarak tek bir çizginin çizilmesi talep edilmiştir. UAD tarafların isteğine uygun olarak konuyu kıta sahanlığı ve MEB açısından ayrı ayrı ele almış ancak sonuçta 12 Ekim 1984 tarihli kararda tek sınır çizgisi belirlemiştir (Bkz Şekil 28) (Schneider 1985; 544-545).

Şekil 28. ABD ve Kanada Maine Körfezi Sınırlandırma Davası Kaynak: (Schneider 1985; 544).

Her iki Devlet de 1958 KSS’nin taraftırlar (Yani, 1958 KSS’nin 6’ncı maddesi kapsamında eşit uzaklık ilkesi ve özel şartları hükümlerine bağlıdırlar) ve Divan’a yaptıkları başvurularında gerek Kanada, gerek ABD sınırlamanın hakça ilkelere göre yapılmasını, hakça ilkeler kapsamında doğal uzanımın gözetilmesi hususunu talep etmişlerdir.

Ancak Divan, Kanada tarafından ileri sürülen sınırlandırmanın sadece eşit uzaklık ilkesine göre saptanması yolundaki iddiasını, sınırlandırmanın kıta sahanlığı

sınırlarının ötesinde ve kıta sahanlığı sınırları üzerindeki deniz kütlesine uygulanamayacağı gerekçesiyle reddetmiştir (Legault ve Hankey 1985; 979-988).

Divan, sadece 1958 KSS gereğince kıta sahanlığına hasredilen böyle bir uygulamanın (eşit uzaklık ilkesi) başka bir uygulamaya genişletilmesinin haklı gerekçelerinin bulunmadığını ifade etmiştir (Schneider 1985; 545).

Sınırlandırmayla ilgili temel normun hakkaniyet esasınca hakça ilkeler gözetilerek yapılmasında taraflar aynı yaklaşım içinde bulunmalarına rağmen, temel normdan çıkarılacak kurallar konusunda farklı yaklaşım sergilemişlerdir. Divan sınırlandırmayla ilgili olarak temel normun “Komşu devletler arasında deniz sınırları

tek taraflı olarak saptanamaz, sınırlandırma iyi niyetle ve sonuca varma gerçek iradesiyle sürdürülecek görüşmeler sonucunda anlaşmayla gerçekleştirilmelidir. Bölgenin coğrafi biçimi ve diğer ilgili koşullar çerçevesinde hakça ilkelere uygun kriterler uygulanarak pratik metotlar kullanılarak sınırlandırma yapılmalıdır” olduğunu

ifade etmiştir (Schneider 1985; 569).

Divan, Kanada’nın kıyı devletinin alanları üzerindeki haklarının kaynağını oluşturan coğrafi bitişiklik kavramı sonucunda eşit uzaklık ilkesine dayalı iddialarını reddetmiştir. Divan coğrafyanın hukuka değil, hukukun coğrafyaya hükmetmesi açısından bitişiklikten kaynaklanan bir hukukî hakkın olmadığını ifade etmiştir. Divan, bir devletin kıyılarına diğer bir devletten daha yakın alanlarda hak sahibi olmasının kendiliğinden ortaya çıkan bir husus olmadığını belirterek, eşit uzaklık prensibinin tıpkı 1969 Kuzey Denizi Davalarında olduğu gibi hakça ilkelere göre tespit edilmesi gerektiğini ifade etmiştir (Toluner 1996; 235).

Maine Körfezi (Bkz Şekil 28) Atlantik okyanusuna açılan ve kıyılarının büyük bir kesimi ABD’ne ait olan bir körfezdir. Kanada kıyıları bu körfezin kuzey tarafında ve kısa olan kesimi oluşturmaktadır. Kanada, kara sınırıyla kıyının kesiştiği noktada iki devletin coğrafi olarak yan yana olduğu anlayışından yola çıkarak eşit uzaklık ilkesinin uygulanmasını istemektedir. Ayrıca Nova Scotia yarımadası ile karşısındaki Amerika kıyıları ile eşit uzaklık prensibine göre bir sınırlandırmanın yapılmasını ve bu noktada yan sınıra uzatılacak bir hat ile sınırlandırmanın tamamlanmasını talep etmektedir. Divan, Kanada’nın bu iddiasının, kıyıların yan yana olması durumunu,

kıyıları karşı karşıya olan bir coğrafi konuma getirdiği gerekçesiyle farklı bir sınırlandırma metodun uygulanması gerektiğini ifade etmiştir (Schneider 1985; 569).

ABD’nin mahkemeye sunduğu yazılı görüşlerinde hakça ilkeler arasında “kıyıların uzunluğunun oransallığı” da sayılmıştır. Divan ‘oransallık ‘ konusunda da görüş belirmiş ve ABD’nin Kanada’ya göre uzun olan kıyılarının arasındaki farklılığın belirli bir ağırlıkta ‘özel şartlar ‘ doğurduğu ve herhangi bir yöntem ile belirlenecek sınır çizgisinin düzeltilmesini gerektirecek nitelikte olduğu ifade edilmiştir. Divan’ın o zamana kadar almış olduğu kararlarda da kıyı uzunluğu etmeni önemli bir unsur olarak değerlendirilmiştir. Ancak daha sonra sadece kıyı uzunlukları oranına göre yapılacak sınır dezeltilmesinin hakkaniyete uygun olamayacağını ve bu şekilde yapılacak sınır ayarlamalarının riskli olabileceğini değerlendiren Divan; ‘sınırlandırma işleminde kıyı uzunlukları oranının doğrudan temel bir kıstas olarak

kullanılabileceği veya sınırlandırmayı tamamlayıcı bir yöntem olarak kabul edileceği‘

anlamının çıkarılmaması gerektiğini de ifade etmiştir. Sonuçta kıyı uzunlukları oranının yardımcı bir kıstas olarak kullanılması gerektiğini bildirmiştir.

Bu nedenle teknikerler tarafından kıyı uzunluklarının oranı hesaplatılmış ve elde edilen veriler sınır çizgisi hesabında kullanılmıştır. Bunun sonucunda da ortaya çıkan oran orta hatta yapılacak düzenlemelere esas alınarak orantılı bir hattın çizimi sağlanmıştır (Schneider 1985; 572).

Maine Körfezi davasında adalarla ilgili olarak;

• Belirli bir bölgenin bölünmesi esnasında bir hat saptanırken meskûn olmayan kaya ve cezir yüksekliklerinin önemi olmamakla birlikte, önemli olan bu tip coğrafi olgulardan dolayı kısmi bir düzenleme yapılabileceği,

• Seal Adası gibi ihmal edilemeyecek adalara da kısmi etki tanınabileceği (Kıyı uzunlukları nedeniyle tespit edilen düzeltme oranı 1.38 iken, Seal adasına tanınan yarım etki sebebiyle bu oran 1.32 olarak kabul edilmiştir.), hususuna karar verilmiştir.

Maine Körfezi davası sonuçlarına göre eşit uzaklık ilkesinin mutlak olarak uygulanamayacağı ve hakça ilkelere göre ‘özel şartlar’ göz önüne alınarak değerlendirileceği bir kez daha ortaya çıkmıştır.

3.3.5. Libya Malta Arasındaki Kıta Sahanlığı Davası (1982-1985)