• Sonuç bulunamadı

Manş Denizi Kıta Sahanlığı Davası (1977-1978), Hakem Mahkemesi Continental Shelf Delimitation (Channel Islands Case) (U.K v France)

UAD STATÜSÜ, HAKEM MAHKEMELERİ VE UAD ÖRNEK KARARLAR

3.3. UAD VE HAKEM MAHKEMELERİNİN ÖRNEK KARARLAR

3.3.2. Manş Denizi Kıta Sahanlığı Davası (1977-1978), Hakem Mahkemesi Continental Shelf Delimitation (Channel Islands Case) (U.K v France)

18 I.L.M. 397 (1979)

Fransa ve İngiltere arasındaki kıta sahanlığı sınırlandırması davası beş hakemden oluşan bir hakem mahkemesi tarafından 30 Haziran 1977 ve 14 Mart 1978 tarihli yargılarla çözümlenmiştir. Bu mahkeme kararı kıta sahanlığı hukukunun oluşmasında ikinci sınırlandırma davası kararı olarak 9 yıl önceki Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı davasındaki UAD’nın vermiş olduğu kararın tekrar gözden geçirilmesi açısından da önem taşımaktadır (Charney 1984; 582).

Fransa ve İngiltere, Hakem Mahkemesinden İngiltere ve Fransa arasındaki Manş Denizi (İngiliz Kanalı)’nde kıta sahanlığı sınırlarının tespit edilmesini ve harita üzerinde mevkilerinin belirtilmesini talep etmiştir (Brown 1994; 173).

Fransa ve İngiltere arasındaki bu davada öncelikle uyuşmazlığın çözümünde uygulanması gereken ilkeler sorunu tartışılmıştır. Fransa ve İngiltere 1958 KSS’ne taraftırlar (Gündüz 1998; 355).

Ancak Fransa andlaşmaya katılırken 1958 KSS’nin 6’ncı maddesine çekince ileri sürmüş “İmza, onay veya katılma sırasında herhangi bir Devlet bu sözleşmenin

mad.12/1) ve taraf olduğu özel bir andlaşmanın bulunması durumu saklı kalmak üzere, Bıscay, Granville Körfezleriyle Dover Boğazları ve kıyılarının ötesindeki Kuzey Denizi’nde hükümetinin görüşüne göre özel durumlar bulunduğunu ve bu konumda sınırlandırmanın eşit uzaklık ilkesinin uygulanması suretiyle yapılamayacağını belirtmiştir. İngiltere ise, bu çekincenin kendi açısından kabul edilmediğini açıklayarak itiraz etmiştir. Fransa, 1958 KSS’nin 6’ncı maddesine karşı ileri sürdüğü çekincenin İngiltere tarafından kabul edilmemesinden dolayı 1958 KSS’nin iki devlet arasında yürürlük kazanmadığını veya en azından bu durumun 6’ncı maddenin iki devlet arasında uygulanmasını engellediğini ve Üçüncü Deniz Hukuku Konferansı’nda ortaya çıkan yeni gelişmelerin bu andlaşmayı geçersiz kıldığını ve uyuşmazlığın meydana geldiği alanda kıyılar karşı karşıya veya yan yana olmadığı için yalnız bu iki konumu öngören 1958 KSS’nin 6’ncı maddesinin bu bölgedeki bir uyuşmazlıkta uygulanamayacağını, sınırlandırmanın örf ve adet kurallarının uygulanması suretiyle gerçekleştirilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. İngiltere, Fransa’nın 1958 KSS’nin 6’ncı maddesine ilişkin beyanının gerçek bir çekince olmadığını ve Fransa’nın itirazına rağmen 1958 KSS’nin 6’ncı maddesi de dahil olmak üzere yürürlüğe girdiğini ve halihazırda yürürlükte bulunduğunu, Fransa’nın çekincelerinin bu kapsamda kendisine karşı ileri sürülemeyeceğini ve bundan ötürü 1958 KSS 6’ncı maddesinin tümüyle veya en azından çekinceyle etkilenmeyen hükümlerinin taraflar arasında yürürlükte olduğunu iddia etmiştir.

Ancak Hakem Mahkemesi Fransa’nın 1958 KSS’nin 6’ncı maddesine ilişkin beyanının, andlaşma hükmünün sonuçlarını sınırlamak amacıyla yapılmış olduğunu saptayarak bunun gerçek bir çekince olduğunu, bu çekince ve buna yapılan itiraz sonucunda 1958 KSS’nin 6’ncı madde hükmünün çekinceyle etkilendiği ölçüde

Channel Islands sektöründe taraflar arasında uygulanmayacağı yargısına varmış ve

sınırlandırmanın örf ve adet kurallarının uygulanmasıyla gerçekleştirilmesi gereğine karar vermiştir. Mahkeme, Fransa’nın çekincesi kapsamına girmeyen Atlantik sektöründe ise 1958 KSS’nin 6’ncı maddesinin uygulanabileceğine karar vermiştir. Mahkeme, Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı Davalarındaki kararın örf ve adet hukuku kapsamında değerlendirilerek, bu davaya uygulanamayacağı anlamının çıkarılmayacağını ve 1958 KSS 6’ncı maddesinin özel şartlarda eşit uzaklık uygulamasını tarif etmediğinden dolayı örf ve adet hukukuna ve hakça ilkelere göre sınırlandırma yapılmasını ifade etmiştir (Brown 1994; 173).

Mahkeme aslında 1958 KSS 6’ncı maddesinin özel şartlara göre uygulanmasını ve özel şartların gerektirdiği yorumun hakça ilkelere göre yapılması gerektiğini kabul etmiştir. Mahkemenin önünde ayrıca 1969 Kuzey Denizi Davalarında ortaya çıkmış, kıyı hatlarının uzunluğuna göre bir oran dahilinde hakça ilkeler prensibinin kıta sahanlığında uygulanması örneği vardı ki, Channel Islands kesiminde UAD’nın bu kararının yorumu göz önünde tutulmuştur. Fakat karşılıklı kıyı uzunluklarının yaklaşık eşit olduğu da söz konusu edilmiştir (Brown 1994; 174).

Şekil 26. Manş Denizi Kıta Sahanlığı Davası Kaynak: (Koç, 2002; 64)

Mahkemenin karşısına öncelikle, 1969 Kuzey Denizi Davalarındaki gerekçeli karar olan doğal uzantı kavramı çıkmıştır. İngiltere’nin bir sınır oluşturabileceğini seçenek olarak gösterdiği ‘Hurd Çukuru Dizisi‘ (80 NM uzunluğunda, 1-3 NM genişliğinde, derinliği 100 mt.’den fazla olan bir jeomorfolojik yapıdır.) (Bkz Şekil 26).

İngiltere’ye göre iki devletin ülkesi arasında jeolojik devamlılığı kesintiye uğratmaktadır. İngiltere bu jeolojik yapının sınırlandırmada göz önünde bulundurulmasının sebebi olarak kıta sahanlığının sürekliliğini bozan bir unsur olmamakla birlikte sınırlandırmada önemli ve ısrarlı bir olgu olduğunu belirtmektedir. Ancak Mahkeme uyuşmazlık sahasında bir jeolojik süreksizlik olmadığını, ‘Hurd

Çukuru Dizisi ‘nin bölgenin jeomorfolojisinde belirgin bir şekil olsa da bölgenin

jeolojik bütünlüğünü bozan bir boyutta olmadığını belirtmiştir (Toluner 1996; 212).

Kıta sahanlığının komşu devletler arasında sınırlandırılmasında adaların etkisi sorunu, çözümlenmesi gereken bir sorun olarak ilk kez Fransa ile İngiltere arasındaki bu uyuşmazlıkta değerlendirilmiştir. Mahkeme bölgeyi ikiye ayırarak, Manş Denizi (Channel Islands Sektörü) ve Atlantik Sektörü olarak yorumlamıştır. Manş Denizi Fransa ve İngiltere’yi 300 NM boyunca ayıran ve 18 mil ile 100 mil arasında değişen bir mesafe barındıran, derinliği de 35-100 mt. arasında değişen sığ bir deniz hüviyetindedir. Fransa kıyılarına yakın St.Malo Körfezi içinde İngiltere’ye ait olan Channel Islands adalar grubu bu sınırlandırmanın özel şartlarından en önemlisini oluşturmaktadır.

Adalar Fransa kıyısından 6,6 - 6 NM mesafede ve İngiltere’den en yakın olarak 49 NM mesafede bulunmaktadır. Adalarda yaşayan halk bulunmaktadır, yani adalar yerleşik birimleri barındırmaktadır. Tarafları zora sokan uyuşmazlığın önemli bir noktasını bu adaların konumu oluşturmaktadır. 1958 KSS’nin adalar ile ilgili 1/b maddesinde yer alan “Kıta sahanlığı ‘adaların kıyılarına bitişik olan benzeri sualtı

alanlarının deniz yatağı ve toprak altını ifade etmek üzere kullanılmıştır. ” hükmü

uyarınca; İngiltere adalara da kıta sahanlığı hakkının tanınması gerektiğini ileri sürerek, bu kesimdeki kıta sahanlığının bahse konu adalar ile Fransa kıyıları arasında saptanması gerektiğini iddia etmiştir. Buna karşılık Fransa ise İngiliz adaları çevresinde 6 NM’lik bir cep bölge bırakılarak orta hattın bir yanda Fransa kıyıları diğer tarafta İngiltere kıyıları esas alınarak saptanmasının uygun olduğunu bildirmiştir.

Fransa’ya göre adalar Fransa’nın doğal uzantısı üzerinde yer alan ‘orta

hattın yanlış tarafında bulunan adalar’ dır. Eşit uzaklık ilkesinin adalar göz önüne

alınarak uygulanması durumunda hakça ilkelere uygun olmayan bir durum çıkacaktır ki, kıyı uzunluğuyla orantısız bir biçimde İngiltere’nin kıta sahanlığı genişleyecek ve Fransa’nın Manş Denizine çıkışı doğrudan engellenecektir. Askeri ve ekonomik hayati çıkarların aleyhine olacak böyle bir düzenleme, eşitlik ilkesine aykırı olduğu gibi kıyı uzunluğu ile kıta sahanlığı arasındaki makul bir oranın saptanması ilkesinden de vazgeçilmiş olacaktır ( Toluner 1996; 215).

Mahkeme, İngiltere ile Fransa’nın ana kara ülkelerinin Manş Denizindeki kıyılarının aşağı yukarı birbirine eşit olduğunu, karşı karşıya bulunduğunu, adaların bulunmaması durumunda bu kıyılardan ölçülecek olan eşit uzaklıktaki orta hattın kıta sahanlığının eşit olarak iki devlet arasında paylaştırılması sonucunu doğuracağını, iki devlet arasındaki eşit koşulların adaların coğrafi konumundan ötürü bozulduğunu, kıta sahanlığının sınırlandırılmasında adalara tam etki tanımanın bu adaların bulunmaması durumunda Fransa’ya ait olacak kıta sahanlığının esaslı bir biçimde azalması sonucunu doğuracağını saptadıktan sonra bu durumun hakça ilkelere aykırılığı bir ölçüde giderecek bir sınırlandırma metodunun uygulanması gerektiğine karar vermiştir. 1958 KSS’nin adalarla ilgili düzenlemeye ve Fransa yakınında İngiltere’ye ait bulunan adaların aradaki fiziksel yapının sürekli olmasından ötürü bu denize kıyısı olan her devletin doğal uzantısı olabilmesine rağmen, kıta sahanlığının hukukî bir kavram oluşu yalnız coğrafi faktörlerin değil hukuk kurallarının da dikkate alınmasını gerekli kılmıştır. Kısacası 1958 KSS’nin 6. maddesinde belirtilen özel durumlar istisnası, örf ve adet hukukunda ise hakça ilkelerin vurgulanması, kara ülkesinin doğal uzantısı temel ilkesinin mutlak olmadığını ve değişikliğe uğrayabileceğini göstermiştir. Bu durumda küçük ada ve büyük ada ayırımı yapılamayacağı, önemli olan hususun yakındaki ülkenin doğal uzantısının ada tarafından kapatılması ifade edilmiştir. Kıta sahanlığının jeolojik bakımdan her iki devlet ülkesinin doğal uzantısı sayılabileceği durumlarda, bir bölgenin bu devletlerden hangisine ait olduğu, kıta sahanlığını hukukî bir kavram olarak oluşturan hukuk kuralları uygulanarak saptanır.

Bu gibi durumlarda doğal uzantının etkisi, yalnız belirli coğrafi ve diğer koşullara değil ve fakat aynı zamanda hukuk ve hakça ilkelere bağlıdır.

Mahkeme sonuç olarak, Fransa kıyılarındaki İngiliz adalarının Manş denizine bakan kıyılarına 12 mil genişlikte bir cep bölge bırakılarak bu bölgede kıta sahanlığının iki devletin ana kara ülkelerinin kıyıları esas alınarak saptanacak eşit uzaklıktaki orta hat olmasına karar vermiştir (Harris 1991; 437).

3.3.3. Ege Denizi Kıta Sahanlığı Davası (Türkiye-Yunanistan) (1976-1978)