• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM II. TOPLUMSAL CİNSİYET VE FEMİNİST KURAMLAR

2.2. Feminist Kuramlar

2.2.1. Liberal Feminist Kuram

2.2.1.2. Liberal Feminist Kuramın Genel Kabulleri

Liberal feministlerin yani birinci dalga feministlerin temel hedefleri, kadını eve hapseden ve kamusal alana girmesini engelleyen her tür baskının ortadan kaldırılmasını sağlamaktır. Bu akımla beraber yavaş yavaş tüm kadınlar kendilerinde, erkekler gibi eğitim almak, kamusal alana çıkmak, üretmek, çalışmak eşit siyasi ve vatandaşlık haklarını talep etme cesareti bulmaya başlamışlardır (Özüdoğru, 2018: 311). Liberal feministler bazı temel düşünceler üzerinde anlaşmaya varır bunlar; akla inanç, kadınların ruhlarının ve akılcı yeteneklerinin erkeklerle aynı olduğu, toplumu dönüştürmenin en etkili aracının eğitim olduğu, bütün bireylerin akılcı ve bağımsız varlıklar olduğu gibi varsayımlardır (Donovan, 1997: 27-28).

24

Liberal feministlerin yaptıkları şey kişiliğin doğası hakkındaki liberal fikirleri feminist düşünce ile harmanlamak, kadınların erkeklerle eşit hak ve sorumluluklara sahip olmalarının son olarak da kadınlar ve erkekler arasında tercih ve eylem eşitliğinin sağlanması için çalışmalar yapmaktı (Göz ve Kanat, 2011: 150). Bu bağlamda liberal feminizm, liberal toplum kuramından vatandaşlık, eşit hak ve özgürlükler, fırsat eşitliği gibi kavramları alarak bunları feminist bir bakış açısıyla kadınlar için tekrar yorumlamıştır (Güneş, 2017: 246). Temeline bireye verdiği önemi alan liberalizmin feminist düşünceyle birleştirilmiş versiyonunda, kadının da, erkek gibi bir insan olması en önemli kabuldür. İnsan ve bireysel hakların gelişmesine paralel olarak kadınların durumunun da iyileşeceği düşünülür (Altınbaş, 2006: 24). Çünkü liberal feministler kadın ve erkek arasında zihinsel olarak bir ayrım görmezler. Kadının toplumda erkekten en iyi ihtimalle birkaç adım geride kalmasının tek sebebi, haklarını bir erkek kadar kullanamıyor oluşudur.

Doğal haklar geleneğinden gelen liberal feminist kuramcılar, kadınların da vatandaş ve birer insan olarak erkeklerle aynı haklara sahip olmaları gerektiğini düşünürler. Liberal feministler Bağımsızlık Bildirisi’ni kadınlar için uyarlamışlar, kadınların doğal haklarını ihlal eden ve kamusal olaylarda seslerini çıkarmalarını engelleyen bir yönetime rıza göstermemeleri gerektiğini vurgulamışlardır. Bu uyarlamanın içeriğinde öne çıkan temel fikirleri, tüm kadınlara oy verme, yönetimde hizmet etme ve eğitim haklarının en kısa zamanda sağlanması gerektiği şeklinde özetlenebilir (Donovan, 1997: 23-25). Liberal feminist düşünürlere göre, kadınların toplumdaki ikincil durumlarının sebebi erkeklerle eşit haklara sahip olmamalarıdır. Kadınlar haklarını geri kazandıkları zaman liberalizmin de öngördüğü gibi özgürleşecekler ve toplumda erkeklerle eşit bir yere sahip olacaklardır. Kuram içerisinde ele alınan haklar genel olarak; eğitimde fırsat eşitliği, kamusal alana çıkış, ekonomik eşitlik, siyasal ve hukuksal eşitlik, özel alanın yeniden düzenlenmesi gibi konu başlıkları şeklinde karşımıza çıkar. Bu konular ele alınırken liberalizmin bireycilik, özgürlük, sınırlı devlet ve piyasa ekonomisi gibi görüşlerinden yararlanılır (Demir, 1996).

Liberal feministler kadınların erkeklerin sahip oldukları bir takım haklardan yoksun olduğunu düşünürler. Bu haklardan bazıları eğitim, çalışma, seçme seçilme şeklinde sıralanabilir. Kadınların erkeklerin sahip olduğu haklara sahip olmamaları kadınları ev içine, özel alana veya yeniden üretim alanına hapseder ve kadınlar buranın sıradanlaştırıcı, dar, engelleyici baskıcı etkilerine maruz kalırlar (Güneş, 2017: 246). Dolayısıyla kadınların

25

toplumda erkeklere oranda geride kaldıklarını kabul ederler. Ancak bu, kadının erkek kadar rasyonel bir varlık olmadığı anlamına gelmez. Çünkü bir kadın erkeğin yararlandığı imkanların çoğundan sadece kadın olduğu için yararlanamaz. Eşit fırsatlar bu yüzden liberal feministler için hayati önem taşır.

Bu kuram çerçevesinde akla sonsuz bir inanç duyulur ve zihinsel kapasite olarak kadın ve erkek arasında herhangi bir fark yoktur. Bu konuda yapılan her türlü ayrım, toplumun dayattığı suni belirlenimlere dayanır. Kadın ve erkek zihinsel kapasite olarak aynı olduklarına göre, gözlemlendiği düşünülen tüm farklılıklar da eğitim yoluyla ortadan kaldırılabilir (Sevim, 2005: 55-56). Liberal feministlere göre, kadınlar çoğu zaman kazanç getiren işlerden uzak tutulur ve yaptıkları işler için erkeklerle aynı ücreti alamazlar. Bütün bunlara ek olarak üstüne üstlük, toplumda kilisede ve devlet idaresinde liderlik mevkilerine getirilmeyen, namus konusunda çifte standarda tabi tutulan, özgüveni ve özsaygısı sistematik olarak zayıflatılan hep kadındır (Donovan, 1997: 26). Oy hakkı ve eşit eğitim ile işe başlayan liberal feminizmin mücadele alanları, sonradan sorunların farklılaşmasıyla genişlemeye başlamıştır. İş hayatına kabul edilen kadınların bu sefer de hep en alt düzey işlerde çalıştırılma ve erkek baskısı gibi sorunları ortaya çıkmıştır. Kadınların çalışma hayatına girişi ile birlikte iş başarılarını etkileyen çocuk sahibi olma konusu da daha sık gündeme gelmeye başlamış, kürtaj meselesi özellikle tartışma konusu olmuştur (Altınbaş, 2006: 26-27).

Tıpkı genel liberal kuramda olduğu gibi liberal feministler de devletin etkinlik alanının mümkün olduğunca daraltılması gerektiğini düşünür ve devleti bireysel özgürlüğü kısıtlayıcı bir mekanizma olarak görürler. Kuram içerisinde dinler ve gelenekler gibi devlet de kadınların özgürlüğünün sınırlayıcısı olarak kabul edilir (Dikici, 2016: 531). Felsefi bireyselcilik duruşlarından dolayı liberal feministler kadınlar için en yüksek düzeyde özgür irade ve tercih hürriyeti önermişlerdir. Kadın veya erkek olsun özgür bireyler statü, güç ve itaat aracılığıyla değil eşit girebildikleri sözleşmeler aracılığıyla ilişki kurmalıdır. Bu da devlet rolünün mümkün olduğunca azaltılıp ekonomik sistemin tamamıyla özgürleşmesiyle mümkündür. Kadınların toplumdaki ikincil durumlarının sebebi olarak iradelerinin, muhakemelerinin ve özgür seçimler yapmalarının engellenmesini gösteren liberal feministler, devletin oy kullanma ve devlet memuriyetine aday olma, evli olanların

26

mülklerinin idaresi gibi konularda kadınların özgürlüklerini sınırlandıran bir kurum olduğunu düşünürler (Göz ve Kanat, 2011: 150).

Liberal feministlerin devletten sonra kadın özgürlüğünü kısıtlayıcı bulduğu bir diğer kurum ailedir. Bu yüzden kadınların özgürleştirilmesi için ailede eşitlikçi bir kapasite ve adil iş bölümü sağlanmalıdır. Doğal hakların eşitlik prensibi aile içinde de kadının erkeğe eşitliğini ve kadının kimliğinin korunmasını göz önünde bulundurmalıdır (Güneş, 2018: 146). Aile kurumunun sınırlandırıcı etkisini en çok hissettirdiği konuların başında ev hanımlığı gelir. Kadınların tam bir özgürlüğe sahip olabilmeleri için erkeklerden ekonomik olarak bağımsız olmaları gerekir ancak bu da yeterli değildir, bunların bir anlam taşıyabilmesi için kadına sağlıktan siyasete kadar tüm haklar noktasında erkekle eşit bir konum sağlanmalıdır (Sevim, 2005: 58-59).

Liberal feministler sadece kadın hareketi için savaşmamış, aynı zamanda sosyalist, sömürge karşıtı milliyetçi ve pasifistler gibi hareketler ile ezilen tüm gruplara da destek vermişlerdir. Hem kendi amaçları hem de destekledikleri grupların amaçları için mücadelede ılımlı bir yol izlemişler, şiddete başvurmadan lobi faaliyetlerinde yoğunlaşarak yasal ve sosyal alanda reformlar yapılmasını talep etmişlerdir (Altınbaş, 2006: 22).

Zamanla kadınlar liberal feministlerin talep ettikleri eğitim, oy hakkı, kamusal hayatta eşitlik gibi haklarını büyük ölçüde elde etmişlerdir, böylelikle liberal feminizm 19. Yüzyıldan itibaren etkinliğini kaybetmeye başlamıştır (Yükselbaba, 2016: 131).