• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM IV. ANALİZ

4.3. Bedenlere Saygı mı Saygısızlık mı?

Bu tema ataerkil sistemin “kutsallığı” gerekçesiyle kadın bedenini araçsallaştırmasına ve kadını sadece bedene indirgemesine vurgu yapması sebebiyle seçilmiştir. Bu noktada dizideki sistem, doğurganlığı sebebiyle kadınların bedenine saygı duyarak onları yüceltmekte mi, yoksa uygulanan fiziksel ve psikolojik şiddet aracılığıyla bedenlere saygısızlıkta mı bulunmaktadır? Bu sorular ve bu sorulara verilecek cevaplar dizi açısından önem arz etmektedir ve bu bağlamda diziden seçilen altı sahnenin incelenmesi amaçlanmıştır.

119

Şekil 14. 1.sezon 2.bölüm 01’37’’

Sahne tavana asılı bir lambanın yakın çekimiyle başlar. Bu sırada damızlık fiziksel olarak orada bulunsa dahi ruhen olmayı reddeder ve önceki hayatına dair bir şeyler düşünmektedir. Ardından sahne dolly çekimi ile üstten gösterilir. Böylelikle damızlığın hamile kalarak bulunduğu ev için bir çocuk doğurmasının amaçlandığı seremoninin tam anlamıyla bir tecavüz olduğu gösterilir. Sevim’in de söylediği üzere tecavüzün güçlü sınıf olan erkekler tarafından, güçsüz sınıf konumundaki kadınlara uygulanışı bile onun politik yönüne işaret eder (Sevim, 2005: 81). Bir kadına çocuk sahibi olmak istemediği halde özellikle bu amaçla tecavüz edilmesi kadın vücudunun araçsallaştırıldığının ve aşağılandığının belirtisidir. Komutanın karısı ise kendi çocuğu olmadığı için buna katılmak zorunda bırakılarak aşağılanmaktadır ve bu erkeklerin onu doğurganlığı olmadığı için eksik bulduklarının belirtisidir, seremoni sayesinde eksikliği damızlık aracılığıyla tamamlanmaktadır. Seremoni gerçekleşirken damızlığın başı komutanın eşinin bacaklarının arasında durur ve komutan, damızlığa bileklerinden tutarak tecavüz eder. Öte yandan renk kullanımı açısından bakıldığında, kırmızı ahlaka aykırı davranan ve doğurgan kadınların rengi iken, mavi ahlaka uygun ve doğurganlığa sahip olmayan kadınların rengi olarak seçilmiştir ve bu iki kadın ancak birleştiklerinde onların gözünde bir kadın yeterliliğinde olmaktadır. Bu da bu sistemin kadınları eksik bulduğunun simgesidir.

120

Şekil 15. 3.sezon 6.bölüm 16’15’’

Sahne June’un karanlık bir odanın penceresinden baktığını gösteren genel plan çekimle başlar. Odanın olağan dışı şekilde loş olması gergin bir his yaratır. Bu esnada odaya başka bir damızlığın girdiği gösterilir ve ardından bu damızlığın omuz plan çekimi yapılır, bir ağızlık taktığı gösterilmektedir. June onunla konuşmaya çalışmakta, fakat o her defasında sessizliğini korumaktadır. Sahnenin devamında yatağının başına gider ve arkasını dönerek ağızlığını çıkarır. June onunla tekrar konuşmaya çalışınca damızlık omuz plandan çekilir ve yüzünü döner. Ağzına halka denilen ve konuşmasını engelleyen bir alet takılmıştır ve yüz ifadesi bütün duyguları alınmışçasına ifadesizdir. İlk defa böyle bir şey gören June bu sırada omuz plan çekilir ve irkildiği görülür. Bu yeni, baskıcı ve ataerkil sistemde halka damızlıkların konuşmak, fikir belirtmek için değil üremek için varlıklar olduklarının simgesidir. Nitekim radikal feminizmde kadın probleminin en temel sorunu olarak görülen ataerki (patriyarka), hem şiddetin ve tecavüzün hem de kadınların diğer konulardaki ezilmişliğinin ve ikincilliğinin sebebi olarak görülür (Hanisch, 1969: 50-55).

121

Şekil 16. 1.sezon 3.bölüm 47’43’’

Sahne bir hastane odasında yan yana sıralanan beyaz yatakların çekimiyle başlar. Bu sırada yataklardan birinde hareketlilik olur, bir damızlığın yatakta doğrulduğu görülür ve bel plan çekimi yapılır. Yüzünden yataktan kalkmaya çalıştıkça fiziksel bir acı hissettiği anlaşılır. Nihayet ayağa kalktığında diz plan çekimi yapılır ve beyaz hastane kıyafetini yukarı kaldırdığı gösterilir. Yüzündeki korkuya ek olarak kendisine ne yapıldığını anlamaya çalışan bir ifadesi vardır. Bu esnada vajinal bölgesinde sargılar olduğu görülür. Kamera ondan uzaklaşarak onu boy plan gösterecek şekilde odanın geniş plan çekimini yaptığında içeriye Lydia teyzenin girdiği gösterilir, yüzünde bir ruh hastasına acırmış gibi ifade vardır, damızlığın eşcinsel olduğu için ameliyat edildiği anlaşılır. Bu sahnede gösterildiği üzere ve Walby’nin dediği gibi patriyarkal sistem cinsellik konusunda kadını belli çizgiler içerisine hapseder, bu çizgileri aşanlar “sapkın” şeklinde damgalanır, dışlanır ve pek çok zaman fiziksel olarak da şiddete maruz kalırlar (Walby, 2016: 188). Lydia teyze dikişlerin birkaç güne söküleceğini ancak hâlâ çocuk sahibi olabileceğini söyler. Sahneye renk kullanımı açısından bakılacak olursa, hastanelerdeki ana renk normalde de beyazdır fakat bu beyazlığın gözü rahatsız edecek şekilde beyaz olması normalde insanları iyileştirmeyi amaçlayan hastanelerin bu kez rejimin istekleri doğrultusunda kişilerin fiziksel bütünlüğüne zarar vermesinin ve Gilead’ın kurmaya çalıştığı kutsal düzenin rahatsız ediciliğinin ve yapaylığının bir belirtisidir.

122

Şekil 17. 1.Sezon 8.bölüm 21’53’’

Sahne Fred’in June’u götürdüğü Jezebel olarak adlandırılan, Gilead’ın resmi olmayan genel evlerinden birine girmeleriyle başlar. Kamera June’u omuz plan çeker ve yüzünde şaşkınlık dolu bir ifade görülür. Ardından mekanın geniş plan çekimi yapılır ve mekan hakkında bilgi sahibi olunur. İçerideki erkeklerin hepsi siyah takım giymiş komutanlardır, kadınların ise yarı çıplak oldukları ve komutanlara hizmet ettikleri görülmektedir. Göstergebilimsel açıdan bakıldığında kadınların bu sahnedeki konumları, onların erkekler karşısındaki aşağı durumlarının ve bir insan olarak değil, erkeklerin hazlarına hizmet eden bir vücut olarak görüldüklerinin belirtisidir. Nitekim De Beauvoir de fahişelerin bir çeşit parya olduklarını ve cinsel edimlerini çeşitli sebeplerden dolayı zorunlu olarak hizmet şeklinde sunduklarını düşünür (De Beauvoir, 1970: 216). Öte yandan ahlakı kurgulayanların, kendi hazları için böyle bir mekanın varlığına göz yummaları pek çok sahnede vurgulandığı gibi ahlakın evrensel bir tanımının yapılmadığının, erkeklerin kendi çıkarlarına uygun yonttuklarının belirtisidir. Sahnedeki klasik karanlığın dışında sıklıkla kullanılan yeşil ve sarı tonları ise kirli işleri simgelemektedir.

123

Şekil 18. 2.sezon 2.bölüm 6’47’’

Sahne çorak, sarımtırak ve üzerinde duman tüten toprak toprakların genel plan çekimiyle başlar, burası Gilead’ın idam etmediği kadın suçluları ve işine yaramayan kadınları gönderdiği yerler olan “koloniler”dir. Ardından görüntüye birkaç atlı ve onları yürüyerek takip eden insanlar girer. Kamera yukarıya tilt yaparak dolly ile yükselir ve yürüyenlerin hepsinin kadın olduğu ve başlarındaki muhafızlar tarafından itilip kakılarak ilerledikleri görülür. Kolonilerde erkek olmayıp sadece çalıştırılan ve onlara gardiyanlık eden kadınların olması, ölmeleri umursanmayacak kadar değersizleşebilecek cinsiyetin kadınlar olduklarının belirtisidir. Feminist kuramda liberal feminist düşünürlerin de vurguladığı gibi kadınlara her zaman eşitlikten uzak, en alt kademelerdeki ve en aşağılık işler verilir (Altınbaş, 2010: 26-27). Öte yandan sahnede sıklıkla kullanılan sarı, kahverengi tonları ve yükselmekte olan dumanlar toksik maddenin belirtileriyken, çalışan kadınların gri giyinmeleri onların sistem içerisindeki önemsizliğinin simgesidir. Aynı zamanda gardiyanların eldiven, maske ile durması ise toksik maddenin seviyesinin hayli yüksek olduğunu gösterir niteliktedir.

124

Şekil 19. 2.Sezon 9.bölüm 41’37’’

Sahne Serena’nın ve Komutan Fred’in arkadan bel plan çekimlerinin yapılmasıyla başlar. Bu sayede Kanada’da kaldıkları otelin çıkışına doğru yürüdükleri ve dışarıda bir kalabalığın olduğu gösterilir. Sahnenin devamında onları karşılayan Kanadalı yetkili programlarının iptal edildiğini ve ülkelerinden derhal ayrılmalarının istendiğini iletir. Bu sırada Serena ve Fred’in önden bel plan çekimleri yapılır ve yüzlerindeki şaşkınlık görülür. Yetkili Gilead’dan birinin, önceki gece damızlıkların kendilerine yapılanları anlattığı mektupları internete sızdırdığını ve protestoların sebebinin de bu olduğunu söyler. Pankartlarda ise mektuplardaki damızlıkların isimleri yazmaktadır; Nika, Ava, Julia… Bu pankartlar aynı zamanda Gilead’da damızlıkların Of-fred, Of-warren gibi hangi komutanın evinde yaşıyorlarsa of ile beraber komutanın ismiyle çağırıldıklarına (ingilizcedeki of bir şeye aitlik eki olarak kullanılmaktadır) tepki niteliğindedir ve kadınların alınıp verilen bir eşya ya da mala indirgendiklerinin simgesidir. Nitekim birebir değil, daha korkunç bir hali olsa dahi Gilead’taki bu durum De Beauvoir’in da dediği gibidir, erkeğin seçiminden ve kadının boyun eğişinden sonra, bir aileden diğerine geçiş yapan her zaman kadındır ve kadın erkeğin soyadını alır; onun dinine, sınıfına, ortamına girer. Erkeğin işi neredeyse o da oraya gider; aile erkeğin çalıştığı yerde oturur, kadın geçmişinden kopar (De Beauvoir, 1970: 14).

Sonuç olarak, kadın bedeninin kurulan ataerkil sistemde aksini iddia edilse dahi hiçbir önemi yoktur. Sahneler analiz edildiğinde bir kadına devlet eliyle tecavüz edildiği, diğerinin fahişeliğe zorlandığı bir başkasına hayati tehlikesi olan işler yaptırıldığı görülmektedir. Öte yandan bir başka kadın cinsel tercihi sebebiyle fiziksel şiddete maruz

125

kalmaktadır. Tüm bunların sebebi radikal feminist düşünür Hanisch’in de söylediği üzere kadın probleminin en temel sorunu olarak görülen ataerki yani patriyarkadır (Hanisch, 1969). Tüm bu sistem erkeklerin kadınlar üzerinde tam bir baskı kurması amacıyla kurgulanmıştır ve kadınlara uygulanan her türlü şiddet bu amacın birer aracı olarak kullanılmıştır, benzer şekilde radikal feministler de şiddetin her türünü salt bir şiddet olarak görmeyip bunun önemli bir politik yönünün de olduğunu savunmuşlardır (Sevim, 2005: 81).