• Sonuç bulunamadı

TÜRK ÖZEL SEKTÖR YÖNETİCİLERİNİN ÇATIŞMALARI ÇÖZMEDE KULLANDIKLARI STİLLER VE BU STİLLERİN ÖZ‐YETERLİLİK ALGILAMASIYLA 

2.  LİTERATÜR İNCELEMESİ 2.1 Çatışma Yönetimi 

Çatışma  kavramı  belki  de  insanlık  tarihi  kadar  eskidir.  İnsanların  bulunduğu  her  ortamda  çeşitli seviyelerde çatışma olması kaçınılmazdır. Fakat, çatışmanın yönetilebilecek bir olgu 

olarak  bilimsel  çalışmalarla  ortaya  konulması  1920’lerden  sonra  Mary  Parker  Follett’in  çabalarıyla  mümkün  olmuştur  (Follett,1940).  Follett,  çatışmayı  olumsuz  ve  kaçınılması  gereken bir olgu olarak değerlendiren ve 1920’li yıllara hakim olan Taylor’ın öncülük ettiği  “Bilimsel Yönetim” yaklaşımının tersine; örgütsel verimlilik ve etkililik açısından çatışmanın  yaratıcı etkisi olduğunu üzerine yoğunlaşmıştır. 

Ting‐Toomey (1985: 72) çatışmayı “iki veya daha fazla tarafın birbirine uyumsuz amaçları,  ihtiyaçları,  istekleri,  değerleri  ve/veya  davranışlarından  kaynaklanan,  kişinin  kendi  içinde  ve/veya kişiler arası yaşanan yoğun uyumsuzluk (gerilim veya düşmanlık)” olarak tanımla‐ mıştır.  Rahim  (2002:  207)  ise  çatışmayı  “uyuşmazlık,  anlaşmazlık  ve  farklılıktan  dolayı,  sosyal  varlıklar  (birey,  grup,  örgüt  vb.)  içinde  veya  arasında  ortaya  çıkan  karşılıklı  süreç”  olarak  tanımlamaktadır.  Rahim  (1992,  2002)  çatışmanın  bir  yada  birden  fazla  toplumsal  yada bireysel taraf arasında aşağıdaki durumlardan biri ile karşılaşıldığında ortaya çıkabile‐ ceğini belirtmiştir: 

Bir taraf ilgi ve gereksinimleri ile uyuşmayan çalışmalara yönlendirilirse, 

Bir  taraf,  karşısındaki;  tercihlerini  yerine  getirmek  istemesine  rağmen  kendi  tercihlerini  savunmaya devam eder ve bundan tatmin olursa, 

Bir tarafın karşılıklı olarak istenen, az bulunur kaynağı talep ettiği, ve herkesin isteklerinin  tam olarak tatmin edilemediği durumlarda, 

Bir taraf davranışlarının yönetiminde göze çarpan tutum, değer, yetenek ve amaçlara sa‐ hipse,  ancak  bunlar  başkalarının  tutum,  değer,  yetenek  ve  amaçlarını  dışlayacak  şekilde  algılanıyorsa,  İki taraf müşterek eylemler söz konusu olduğunda kısmen ayrıcalıklı davranışsal tercihlere  sahiplerse,  İki taraf görev ve aktivitelerin yerine getirilmesinde birbirinden bağımsız ise çatışma ortaya  çıkar.  Follet (1940) çatışma ile başa çıkmanın üç yolunu buldu: hükmetme (domination), uzlaşma  (compromising)  ve  bütünleştirme  (integration).  Follet  ayrıca,  organizasyonlar  içerisinde  çatışma ile mücadele etmenin kaçınma (avoidance) ve bastırma/örtbas etme (suppression)  gibi farklı yolları olduğunu ortaya koydu.  

Follet’in  iki  boyutlu  üçlü  çatışma  yönetimi  yaklaşımı,  Blake  ve  Mouton  (1964)  tarafından  gene iki boyutlu fakat 5 farklı çatıma yönetimi yaklaşımına dönüşmüştür. Boyutlar; insanla‐ ra yönelik ilgi ve üretime yönelik ilgi, çatışma yönetimi yaklaşımları ise; zorlama, geri çe‐ kilme, yatıştırma, paylaşma ve problem çözmedir. Thomas ve Kilman (1974) çatışma yöne‐ timine  yaklaşımdaki  iki  farklı  boyutu  “işbirliği  yapmak”  (başkalarının  önceliklerini  tatmin  etmeye  çalışmak)  ve  “iddiacı  olmak”  (kendi  önceliklerini  tatmin  etmeye  çalışmak)  olarak  tespit  etmiş,  çatışma  yönetimi  yaklaşımlarını  ise  uygun  gösterme  (accommodation),  ka‐ çınma  (avoiding),  işbirliği  etme  (collaboration),  rekabet  etme  (competition)  ve  uzlaşma  (comprimise)  olarak  belirlemiştir.  Rahim  (1983),  Blake  ve  Mouton  (1964)  ve  Thomas  ve  Kilman  (1974)’ın  yaptığı  çalışmalara  atıfta  bulunarak,  çizelgeyi  “başkalarına  karşı  ilgi”  ve  “kendine karşı ilgi” boyutlarıyla 5 farklı çatışma yönetimi bağlamında açıklamaya çalışmış‐ tır.  Rahim  (1983)’in  çatışma  yönetimi  yaklaşımları  kaçınma  (avoiding),  uzlaşma  (compromising),  hükmetme  (dominating),  bütünleştirme  (integrating)  ve  ödün  vermedir  (obliging). 

2.2. Öz‐yeterlilik 

Öz‐yeterlilik  kavramı  Albert  Bandura  tarafından,  Sosyal  Biliş  Teorisi  kapsamında  incelen‐ miştir. Güçlü  bir  bireysel  yeterlilik duygusunun  daha  sağlıklı  olma,  daha  yüksek başarı  ve  daha yeterli sosyal bütünleşme ile ilişkili olduğu bulunmuştur (Bandura, 1997). Bu kavram 

okul  başarısı,  emosyonel  bozukluklar,  mental  ve  fiziksel  sağlık,  kariyer  seçimi  ve  sosyo‐ politik  değişim  gibi  pek  çok  farklı  alanda  kullanılabilmektedir  (Otacıoğlu,  2008).  Öz‐ yeterlilik  Bandura  (1997)  tarafından  “bireyin  belli  bir  performansı  göstermek  için  gerekli  etkinlikleri organize edip, başarılı olarak yapma kapasitesi hakkında kendine ilişkin yargısı”  olarak  tanımlanmıştır.  Zimmerman (1995) ise  öz‐yeterliği,  “bireyin  bir  işi  gerçekleştirebil‐ me, başarabilme yeteneği konusundaki yargıları” olarak tanımlamıştır. Bandura (1997) öz  yeterlilik  sahibi  bireylerin;  kendisine  yöneltilen  görevleri  yapma,  daha  büyük  hedefler  belirleme ve bunları hayata geçirme, başarısızlıktan çabuk kurtulma ve öz yeterlilik sahibi  olmayan insanlara göre daha stratejik düşünme özelliklerine sahip olduklarını ileri sürmek‐ tedir. 

 Öz‐yeterlilik verilen işteki belli bir görevi yerine getirebilmek için bireyin kendi yetenekle‐ rine olan inancını ifade eder. Öz‐yeterlilik inançları, bireylerin düşünce süreçlerini ve duy‐ gusal  tepkilerini  de  etkilemektedir.  Yüksek  öz‐yeterlilik,  zor  görevlerde  ve  faaliyetlerde  daha  sakin  duygular  yaratılmasına  imkan  tanır.  Tam  tersine,  düşük  öz‐yeterliliğe  sahip  bireyler ise yapacakları çalışmaların gerçekte olduğundan daha zor olduğuna inanırlar. Bu  düşünce,  kaygıyı  ve  stresi  arttırır  ve  kişinin  sorunu  en  iyi  şekilde  çözebilmesi  için  ihtiyaç  duyduğu  bakış  açısını  daraltır.  Bu  nedenle  öz‐yeterlilik  inancı  bireyin  başarı  düzeyini  çok  güçlü  bir  şekilde  etkilemektedir.  Bu  yaklaşım,  kendi  kendini  doğrulayan  bir  kehanete  dö‐ nüşmektedir.  Yüksek  öz‐yeterlilik,  bireyin  performansının  yükselmesine,  performansın  artması da kendine olan inancın artmasına; veya tam tersi bir döngü ile düşük öz yeterlilik  başarısızlığa, o da daha az güven ve morale sahip olmaya götürmektedir (Pajares, 2002).   3. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ 

Araştırma  metodolojisi  olarak  kalitatif  (nitel)  ve  kantitatif  (nicel)  yöntemlerin  her  ikisi  de  kullanılmıştır. Kalitatif boyutta araştırmanın amacıyla ilgili olarak derinmemsine bir litera‐ tür  taraması  ve  incelemesi  yapılmıştır.  Ardından,  kantitatif  bilgi  toplamada  kullanılacak  olan  anket  literatüre  dayanarak  hazırlanmıştır.  Anket  üç  bölümden  oluşmaktadır:  Birinci  bölümde  yöneticilerin  bireysel  ve  demografik  özelliklerini  belirlemeye  yönelik  seçenekli  sorular bulunmaktadır. İkinci  bölümde yöneticilerin çatışma çözme stillerini kullanma de‐ recelerini ölçmek için Rahim (1983) tarafından geliştirilen 28 maddelik “Örgütsel Çatışma  Ölçeği  II  (ÖÇÖ  II)”  yer  almaktadır.  Bu  ölçek,  Niederauer  (2006)  tarafından  Türkçe’ye  çev‐ rilmiş ve Türkiye’deki üniversitelerde çalışan üst düzey yöneticilere uygulanmıştır. Üçüncü  bölümde  yöneticilerin  özyeterlilik  algılamalarını  ölçmek  için  Sherer  ve  diğerleri  (1982)  tarafından  geliştirilen  12  maddelik  “Genel  Özyeterlilik  Ölçeği  (GÖYÖ)”  kullanılmıştır.  GÖYÖ’nin  Türkçe’ye  tercümesi,  akademik  çalışmalar  yapan  iki  kişi  tarafından  gerçekleşti‐ rilmiştir. Aynı kişilerce Türkçe tercüme İngilizce’ye, daha sonra da tekrar Türkçeye çevril‐ miş ve anlam kaymasının olmadığı görülmüştür. ÖÇÖ II ve GÖYÖ’nde kullanılan ifadelerin  derecelendirilmesi “Kesinlikle Katılıyorum” ve “Kesinlikle Katılmıyorum” şeklinde 5’li Likert  Ölçeği kullanılarak yapılmıştır. Toplamda 49 adet anket sorusu düzenlenmiştir.  

İstanbul  Sanayi  Odası  (İSO)  tarafından  büyüklülüklerine  göre  2006  yılının  ilk  1000  şirketi  çalışma evreni olarak kabul edilmiştir. Veri toplama sürecinde araç olarak temelde İnternet  üzerinden  anket  düzenleme  tercih  edilmiştir.  Anketler  İSO’dan  temin  edilen  elektronik  posta  adreslerine  yollanmış,  İSO  listesinde  bulunmayan  Elektronik  posta  adreslerine web  sayfalarından ulaşılmaya çalışılmıştır.  Ayrıca, ilk 1000’de  bulunan  şirketlere,  eğitim, insan  kaynakları  ve  yazılım  konusunda  hizmet  götüren  üç  farklı  danışmanlık  şirketinden  kişisel  girişimler ile ilk 1000 şirkette çalışan bazı yönetici isimleri ve elektronik adres veri tabanı  alınmıştır.  Bu  kişilere  ismen  elektronik  posta  gönderilerek  ankete  katılmaları  istenmiştir.  İnternet adreslerine ulaşılamayan ve gönderilen elektronik postaların geri döndüğü şirket‐

lere  mektupla  ulaşılmıştır.  Dolayısıyla,  evrende  yer  alan  her  elemanın  örnekte  yer  alma  şansı vardır ve bu şans her eleman için eşittir.Bu nedenden dolayı örneklem seçimi olasılı‐ ğa  dayalı  örneklemlerden  Basit  Tesadüfi  Örnekleme  yoluyla (Altunışık, vd.,  2005)  gerçek‐ leştirilmiştir. 

Verilerin  toplanması  Mayıs  2008  ve  Eylül  2008  tarihleri  arasında  gerçekleşmiş  olup  farklı  firmalardan  88  yönetici  araştırmaya  katılmıştır.  Araştırma  anketi  büyük  oranda  sanal  ağ  üzerinden yapıldığından, çoklu göndermeler ve telefon ile ikazlara rağmen geri dönüş oranı  yüzde  9  olarak  gerçekleşmiştir.  Elde  edilen  verilerin  ve  SPSS  programıyla  varyans  analizi,  regresyon analizi ve diğer analizleri yapılarak hipotezler test edilip sonuçlar açıklanmıştır.   4. SONUÇ VE ÖNERİLER  Araştırmaya katılan 88 kişinin % 16’sı kadın, % 84’ü erkektir. Diğer bir ifade ile araştırmaya  katılan çoğunluk erkeklerden oluşmaktadır. Araştırmaya katılanların % 2’si 20‐30 yaşında,  % 39’u 31‐40 yaşında, % 34’ü 41‐50 ve % 25’i 51 yaş ve üzerindedir. Diğer bir ifadeyle araş‐ tırmaya katılan çoğunluk ortaya yaş ve üzerindedir. Araştırmaya katılanların % 6’sı bekar,  % 91’in evli, % 3’ü ise eşinden ayrılmıştır. Diğer bir ifade ile araştırmaya katılan çoğunluk  evlidir. Araştırmaya katılanların % 1’i lise ve altı, % 69’u üniversite, % 27’si yüksek lisans ve  %  2’si  doktora  mezunudur.  Diğer  bir  ifade  ile  araştırmaya  katılanların  tamamına  yakını  yükseköğrenim görmüş bireylerden oluşmaktadır. Araştırmaya katılanların % 5’i CEO, % 1’i  yönetim  kurulu  üyesi,  %  8’i  genel  müdür,  %  65’i  müdür,  22’si  ise  diğer  unvanlara  sahip  yöneticilerdir. Araştırmaya  katılanların % 15’i 1‐5 yıl, % 23’ü 6‐10 yıl, %  30’u 11‐15 yıl  ve  %33’ü  16  yıl  ve  üzeri  çalışma  sürelerine  yada  iş  tecrübelerine  sahiptir.  Diğer  bir  ifade  ile  araştırmaya katılanların çoğunluğu çalışma yaşamında deneyimli yöneticilerdir. Araştırma‐ ya  katılanların %  47’si,  çatışma  yönetimi  konusunda  kurs  yada  seminere  katılmış,  % 53’ü  ise  katılmamıştır.  Araştırmaya  katılanların  %  3’ü  yabancı  dil  bilmemekte,  %  76’sı  1  dil,  %  17’si 2 dil, ve % 3’ü ise 3 ve üzerinde yabancı dil bilmektedirler. Araştırmaya katılanların %  76’sı 0‐2 yıl, % 10’u 3‐5 yıl, % 8’i 6‐10 yıl, % 5,7’si ise 11 yıl ve üzerinde bir süreyle yurtdı‐ şında yaşamıştır.  

Katılımcıların öz yeterlilik ve çatışma düzeyine ilişkin ortalamaları Tablo 1’de görülmekte‐ dir. Tablo 1’deki verilerden katılımcıların ağırlıklı olarak bütünleştirme stilini izledikleri, bu  stratejiyi uzlaşma stilinin izlediği ve bu iki stratejinin en  fazla kullanılan  stratejiler  olduğu  anlaşılmaktadır.  Aynı  tabloda,  ödün  verme  ve  hükmetme  stili  katılımcılar  tarafından  orta  düzeyde kabul görürken, kaçınma stilinin en alt düzeyde kabul gören stil durumunda oldu‐ ğu görülmektedir. Yine aynı tabloda katılımcılar öz yeterlilik düzeylerini de ortanın üzerin‐ de görmektedirler.  

Tablo 1. Çatışma ve Öz yeterlilik Düzeyine İlişkin Bulgular 

  N  Minimum  Maksimum  Ortalama  Std. Sapma 

Bütünleştirme  88  1,86  5,00  4,3084  ,47449  Ödün Verme  88  1,67  4,67  3,1080  ,47143  Hükmetme  88  2,20  5,00  3,3591  ,64552  Kaçınma  88  1,17  4,00  2,4280  ,61161  Uzlaşma  88  2,00  5,00  3,9583  ,68334  Öz Yeterlilik  88  2,92  5,00  4,1638  ,43116       

Yöneticilerin öz‐yeterlilik düzeylerinin çatışma stili seçimine etkilerine ilişkin sonuçlar:   Yöneticilerin öz‐yeterlilikleri ile çatışmaları bütünleştirme yoluyla çözümlemeleri arasında  istatistiksel açıdan p < 0.05 düzeyinde anlamlı bir ilişki olduğu ortaya konulmuştur. Yöneti‐ cilerin öz‐yeterlilikleri arttıkça çatışmaları daha çok bütünleştirme yoluyla çözümleyecekle‐ ri  sonucuna  ulaşılmıştır.  Yöneticilerin  öz‐yeterlilikleriyle  çatışmaları  ödün  verme  yoluyla  çözümlemeleri  arasında  negatif  bir  ilişki  yoktur.  Yöneticilerin  öz‐yeterlilikleri  azaldıkça  çatışmaları daha çok ödün verme yoluyla çözümlememektedirler. Öz‐yeterliliği yüksek olan  yöneticilerin  hükmetme  yoluyla  çatışmaları  çözümleme  sitilini  kullanmaları  arasında  p  <  0.05 düzeyinde anlamlı bir ilişkinin olmadığı ortaya konulmuştur. Yöneticilerin öz yeterlilik  düzeylerinin,  hükmetme  yoluyla  çatışmaları  çözümleme  sitilini  kullanma  ihtimalini  etkile‐ mediği  sonucuna  varılmıştır.  Yöneticilerin  öz  yeterlilikleri  ile  çatışmaları  kaçınma  yoluyla  çözümlemeleri arasında istatistiksel olarak p < 0.05 düzeyinde anlamlı bir ilişki ortaya ko‐ nulmuştur.  Yöneticilerin  öz  yeterlilikleri  azaldıkça  çatışmaları  daha  çok  kaçınma  yoluyla  çözümleyecekleri  sonucuna  ulaşılmıştır.  Yöneticilerin  öz  yeterlilikleriyle  çatışmaları  uzlaş‐ ma yoluyla çözümlemeleri arasında pozitif bir ilişki olmadığı yapılan regresyon analizinden  anlaşılmıştır.  Yöneticiler  öz  yeterlilikleri arttıkça  çatışmaları  daha  çok uzlaşma  yoluyla çö‐ zümlememektedirler. 

Yöneticilerin öz yeterlilik düzeyleri ve kullandıklar çatışma stilinin demografik özelliklerine  bağlı olarak değişimine ilişkin sonuçlar: 

Yöneticilerin hükmetme stilini kullanma durumu ile yöneticilik pozisyonu arasında p < 0.05  düzeyinde istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki ortaya konulmuştur. Ayrıca hükmetme stilini  Yönetim  Kurulu  Üyelerinin  diğer  yöneticilere  oranla  daha  çok  benimsedikleri  sonucuna  ulaşılmıştır. Yöneticilerin hükmetme ve uzlaşma stilini kullanma durumu ile yönetici olarak  çalışma süresi arasında p < 0.05 düzeyinde anlamlı bir ilişkinin olduğu ortaya konulmuştur.  Yöneticilerin ödün verme stilini kullanma durumu ile bildikleri yabancı dil sayısı arasında p  < 0.05 düzeyinde istatistiksel bir ilişkinin varlığı ortaya konulmuştur. Ödün verme stili dı‐ şındaki çatışma yönetim stilleri ve öz yeterlilik düzeyi ile bilinen yabancı dil sayısı arasında‐ ki ilişki ise istatistiksel olarak anlamlı değildir. 

Yöneticilerin  öz  yeterlilik  algılamalarının ve  çatışma  yönetim  stilleri  ile  yaşları,  eğitim  dü‐ zeyleri, kursa katılma durumları ve yabancı bir ülkede kalma durumları arasında istatistik‐ sel açıdan anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Diğer bir ifade ile yöneticilerin öz yeterlilik algı‐ lamalarının ve çatışma yönetim stillerinden yaşları, eğitim düzeyleri, kursa katılma durum‐ ları ve yabancı bir ülkede kalma durumları bağımsızdır.   Bu çalışmada literatürde çok yaygın olarak kullanılan çatışma stillerinden Rahim’in (1983)  dört boyutlu çatışma stili (bütünleştirme, ödün verme, kaçınma ve uzlaşma) kullanılmıştır.  Yine  özyeterlilikle  ilgili  olarak  pek  çok  ölçekten  Sherer  ve  diğerlerinin  (1982)  üç  boyutlu  (inisiyatif sahibi, gayretli ve ısrarcı) ölçeğinin bu çalışma için en uygun olduğu düşünülmüş‐ tür.  Araştırma,  çatışma  yönetimini  etkileyebilecek  çok  farklı  etmenlerden  sadece  özyeterlilik algılamasını, demografik özellikleri, eğitim ve iş tecrübesini analize tabi tutmak‐ tadır. Kuşkusuz  herhangi  bir  çatışma  yönetim  stilinin  seçilmesinin  altında  özyeterlilik, de‐ mografik özellikler, eğitim ve iş tecrübesinin yanında kişilik özellikleri, kültürel etkiler gibi  başka  faktörler  de  etkili  olabilir.  Araştırmanın  yürütülmesini  güçleştireceği  düşüncesiyle  başka faktörler araştırmaya dahil edilmemiştir. Çalışma kapsamına sadece özel sektördeki  yöneticiler dahil edilmiş olup kamu kesiminde yer alanlar kapsam dışı bırakılmıştır. 

Literatürde gelişmiş ülke menşeli firmaların yöneticilerinin çatışmaları çözümleme yöntem‐ leri konusunda pek çok araştırma ve bilgi mevcut olmasına rağmen genel olarak gelişmek‐ te  olan  ülke  yöneticileri  hakkında  ve  özellikle  de  Türk  yöneticilerin  çatışmaları  çözme  bi‐

çimleri  konusunda  bilgi  ve  araştırmalar  çok  sınırlıdır.  Dolayısıyla,  bu  çalışma  literatürdeki  boşluğun  doldurulmasına  katkıda  bulunmaktadır.  Ayrıca,  araştırmacılar  bu  çalışmanın  sonuçlarından  yaralanarak  ve  kısıtlarını  aşarak  daha  kapsamlı  bir  çalışma  yapabilirler.  İş  dünyasındaki yöneticiler araştırma sonuçlarından yaralanarak kendi şirketlerinde çatışma‐ ları  daha  etkin  yönetebilirler.  Diğer  bir  ifadeyle,  çatışma  yönetimi  stillerinin  belirlenmesi  yöneticilere bir ayna tutarak, çatışma gibi zorlayıcı bir durumdaki kendi tutumunu bilmesi  ve ihtiyacına göre değiştirmesi sonucunu doğurabilir.    KAYNAKÇA  Altunışık, R., Coşkun, R., Bayraktar, S. ve Yıldırım, E. (2005), Sosyal Bilimlerde Araştırma Yöntemleri  SPSS Uygulamalı, 4.Baskı, Adapazarı: Sakarya Yayın ve Dağıtım.   Bandura, A. (1997), Self‐Efficacy: The Exercise of Control, New York: Freeman, Barbuto.  Blake, R. R. Mouton J. S. (1964), The Managerial Grid, Houston, Texas: Gulf Publishing.  

Follet,  M.  P.  (1940),  “Constructive  Conflict”  Ed.  H.C:  Metcalf  &  L.Urwick,  Dynamic  Administration:  The Collected Papers of Mary Parker Follet, New York: Harper & Row (Originally Puplished 1926),  30‐39. 

Niederauer, S. (2006), “Üniversite Üst Düzey Yöneticilerinin Kişilik Tipleri ve Örgütsel Çatışma Çözme  Stilleri”, Yayınlanmamış Doktora Tezi. Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir.  

Otacıoğlu,  S.  G.  (2007),  “Müzik  Öğretmenliği  Okul  Deneyimi  I  Uygulamalarına  Katılan  Öğretmen  Adaylarının  Öz  Etkililik‐Yeterlilik  Düzeylerinin  İncelenmesi”,  C.Ü.  Sosyal  Bilimler  Dergisi.  32(1),  163‐170 

Pajares,  M.  F.  (2002),  “Overview  of  Social  Cognitive  Theory  and  of  Self‐Efficacy”,  http://www.emory.edu/educatıon/mfp/eff.html, Erişim: 21.12.2008.   Rahim, M. A. (1983), Rahim Organizational Conflict Inventories: Professional Manual, Palo Alto, CA:  Consulting Psychologist Press.   Rahim, M. A. (1992), Managing Conflict in Organizations, Wesport, CT: Praeger.   Rahim, M. A. (2002), Toward a Theory of Managing Organizitional Conflict”, The Internotional Jour‐ nal of Conflict Management, 13, 206‐235.  Sherer, M. Maddux, J. E., Mercandante, B., Prentice‐Dunn, S., Jacobs, B., Rogers, R. (1982), ‚‘‘The Self  Efficacy Scale: Construction and Validation‘‘, Psychological Reports, 51, 663‐671. 

Ting‐Toomey,  S.  (1985),  “Toward  a  Theory  of  Conflict  and  Culture  in  Communication”,  Ed.  W.  B.  Gudykunst, L. P. Stewart, and S. Ting‐Toomey, Culture and Organizational Processes, Thousand  Oaks, CA, 72. 

Thomas,  K.  W.  ve  Kilmann,  R.  H.  (1974).  Thomas‐Kilmann  Conflict  Mode  Instrument,  Tuxedo,  NY:  Xicom Inc.  

Zimmerman, B. J. (1995), “Self‐Efficacy and Educational Development”, Ed. A. Bandura, Self‐Efficacy  in Changing Socities, New York: Cambridge University Press.  

KİŞİSEL DEĞERLERİN KİŞİLERARASI ÇATIŞMA YÖNETİM BİÇİMLERİ