Örsan Örge Bilkent Üniversitesi İşletme Fakültesi orsan@bilkent.edu.tr Müjdelen İ. Yener Marmara Üniversitesi, İİBF, İngilizce İşletme Bölümü müjdelenyener@marmara.edu.tr Sinem Aykol Marmara Üniversitesi, İİBF, İngilizce İşletme Bölümü sergun@marmara.edu.tr C. Itır Göğüş Bilkent Üniversitesi İşletme Fakültesi itirgogus@bilkent.edu.tr ÖZET
Çalışmamız, girişimcilik yazınında son zamanlarda sıklıkla tartışılan ve birey‐merkezli girişimcilik çalışmalarının neden olduğu savlanan kuramsal tıkanmanın Türk girişimcilik araştırmaları bağlamında ne ölçüde geçerli olduğu‐ nu anlama ve ortaya koymayı hedeflemiştir. Bu amaçla son on yılda (1999–2008) gerçekleştirilen Ulusal Yönetim ve Organizasyon Kongreleri'nde sunulan girişimcilik çalışmaları niteliksel içerik ve söylem analizi yoluyla incelen‐ miştir. Bulgularımız Türk girişimcilik araştırmalarının temel olarak "bireysel özellikler" kuramsal sınırları içinde yer aldığını ve bu yönelimin yüceltilen bir kategori olarak girişimcileri fazlasıyla ciddiye alan, ancak girişimciliğe temel oluşturan davranış ve süreçleri anlamaya ve açıklamaya yönelik diğer kuramsal açılımları dışlayan bir nitelik taşıdığını göstermektedir. Çalışmamız, Türk girişimcilik yazınını sadece bireye değil, aynı zamanda sürece de odaklanan daha geniş bir temele oturtmaya yardımcı olabilecek öneriler geliştirmeyi amaçlamıştır. Anahtar kelimeler: Girişimcilik, girişimci, süreç, birey. Son yıllarda girişimcilik, örgüt ve yönetim çalışmaları içerisinde giderek artan ölçüde popü‐ larite kazanan bir akademik araştırma sahası olarak ortaya çıkmaktadır. Bu gelişime paralel olarak, girişimcilik araştırmalarının sınırlarını ve rotasını belirlemeye ve bu araştırma sahası içinde oluşmaya başlayan egemen paradigmatik yönelimi saptamaya yönelik çalışmalara da sıkça rastlanır olmuştur (örneğin, Davidsson ve Wiklund, 2001; Gartner, 2001; Hjorth ve Steyaert, 2004; Low, 2001; Low ve MacMillan, 1988; Sarasvathy, 2001; Shane ve Venkataraman, 2000; Steyaert ve Hjorth, 2003). Bu çalışmalar ışığında, bir araştırma sahası olarak girişimciliğin temel olarak psikoloji ve ekonomi disiplinlerinden beslendiği görül‐ mektedir. Genel hatlarıyla bu durum, girişimcilik çalışmalarının ana araştırma sorunsalının 'girişimci birey – pazar fırsatı' ekseninde oluşması sonucunu doğurmuştur. Bu çerçevede 'girişimci birey', pazar fırsatlarını diğerlerine kıyasla erken farkedebilen ve bu farkındalığı etkin bir şekilde değer yaratımına dönüştürme becerisine sahip bir sosyal aktör olarak karşımıza çıkmaktadır.
Davidsson ve Wiklund (2001) tarafından gerçekleştirilen taramaya göre, 'birey' düzeyinde gerçekleştirilen araştırmalar girişimcilik yazınına egemen durumda bulunmaktadır. Yazar‐ lar, bu durumun girişimcilik yazınında geleneksel analiz birimlerinin halen büyük ölçüde geçerli olduğunu göstermekte olduğunu belirtmekle beraber, birey düzeyinde yürütülen çalışmaların sadece durağan bireysel özellikler üzerine değil, ancak 'yeni işletme yaratımı' (Davidsson ve Wiklund, 2001; Gartner, 1985; Low ve MacMillan, 1998; Venkataraman, 1997) olarak kabul gören girişimci uygulama ve süreçler üzerine odaklanması gerektiğine dikkat çekmektedirler. Benzer şekilde diğer birçok araştırmacı (Gartner, 1988, 2006; Ogbor, 2000; Örge, 2007; Steayert, 2007), salt bireysel özelliklere odaklanmış girişimcilik çalışmalarının yazında bir tür kuramsal tıkanmaya neden olacağına işaret etmektedirler.
Buna göre, girişimcilik çalışmalarının girişimci çalışmalarına doğru dönüşümü, bir araştırma sahası olarak girişimciliğin, girişimci bireyleri ve onların 'üstün' niteliklerini yücelten dar bir söylemsel çerçevede konumlanmasına neden olacaktır. Dahası, araştırma lenslerinin sade‐ ce bireysel özellikler üzerine yoğunlaşması, girişimciliğin zengin ve dinamik sürecini gölge‐ leyerek, bu süreci bir araştırma sorunsalı olarak odak dışına itecektir. Bu çerçevede çalışmamız, girişimcilik yazınında son zamanlarda sıklıkla tartışılan ve birey‐ merkezli girişimcilik çalışmalarına yönelik olarak yukarıda dile getirilen kaygı ve eleştirileri, Türk girişimcilik yazını bağlamında değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Bir diğer ifadeyle çalışmamız, yukarıda bahsi geçen kuramsal tıkanmanın Türk girişimcilik araştırmaları bağ‐ lamında ne ölçüde geçerli olduğunu anlama ve ortaya koymayı hedeflemektedir.
Araştırmanın Yöntemi
Yukarıda verilen amaç doğrultusunda çalışmamız son on yılda (1999–2008) gerçekleştirilen Ulusal Yönetim ve Organizasyon Kongrelerinde sunulan girişimcilik çalışmalarının detaylı bir incelemesi üzerine kuruludur. Bu inceleme ise aşağıda verilen üç temel aşamada ger‐ çekleştirilmiştir.
İlk aşamada, çalışmayı yürüten dört araştırmacı birbirlerinden ayrı olarak çalışmanın görgül tabanını oluşturan kongre kitaplarını taramış ve çalışmaya konu olan tarih aralığında giri‐ şimcilik üzerine yayınlanmış olan kuramsal ve görgül bildirileri belirlemişlerdir. Bu süreçte öncelikle başlığında “girişim”, “girişimci” ve/veya “girişimcilik” kelimeleri geçen bildiriler belirlenmiştir. Dört araştırmacının tarama sonuçları biraraya getirildiğinde toplam 30 bildi‐ riden oluşan bir görgül küme ortaya çıkmıştır. Bu bildiriler araştırmacılar tarafından ince‐ lendiğinde seçilen 30 çalışma arasında girişimciliği halen faaliyette bulunan işletmelerin kurumsal uygulamaları (kurumsal girişimcilik) perspektifinden incelemiş 10 bildiri olduğu saptanmıştır. Araştırmamızın üzerine odaklandığı mikro düzey ve giriş bölümünde girişim‐ ciliğe yönelik olarak verdiğimiz "yeni işletme yaratımı" tanımı nedeniyle kurumsal girişimci‐ liği inceleyen bu bildiler araştırma kapsamından çıkartılmış, analize geriye kalan 20 bildiri ile devam edilmiştir.
İkinci aşamada bu 20 bildiri çalışmayı yürüten dört araştırmacı tarafından detaylı bir ön okuma sürecine sokulmuştur. Bu süreç ışığında bildiriler, niteliksel içerik ve söylem analizi yoluyla kapsamlı bir şekilde yorumsal olarak incelenmiştir. Bu amaçla çalışmayı yürüten araştırmacılar aşağıda sıralanan kriterleri kapsayan genel bir yorumsal çerçeve oluşturmuş‐ lar ve bu çerçeve doğrultusunda analizi birbirlerinden ayrı olarak gerçekleştirmişlerdir. Analizin yorumsal çerçevesini oluşturan birinci grup kriter, bildirilerin türünü (görgül / kuramsal), statüsünü (özet / tam metin) ve yöntemini (niceliksel / niteliksel / çoklu yön‐ tem) saptamaya yönelik olmuştur. İkinci grup yorumsal kriter ise her bildirinin amacını ve bildiri yazar(lar)ının okuyucuya girişimciliğe yönelik olarak iletme kaygısı taşıdıkları ana mesajı belirlemeyi hedeflemiştir. Yorumsal çerçeveyi oluşturan üçüncü grup kriter, bildiri metinlerinin kuramsal, analitik ve ölçümsel/betimsel odak noktalarını ortaya çıkarmayı amaçlamıştır. Analize yön veren dördüncü grup kriter ise bildiri metinlerde girişimci ve girişimciliğe yönelik olarak ortaya konulan kavramsal çerçeveleri ortaya çıkarmaya yönelik olup, yine bu kavramsal çerçevelerin ölçüm ve betimleme amacıyla ne tür operasyonel tanımlar yoluyla kullanıldığını anlamayı amaçlamıştır. Yorumsal analiz son olarak bildiri metinlerinin girişimci ya da girişimciliği anla(t)maya yönelik olarak başvurduğu belirgin ya da örtük metafor ve benzeşimlerle, karşıtlık ve zıtlıkları belirlemeyi hedeflemiştir.
Araştırmanın üçüncü ve son aşamasında ise araştırmacıların bireysel olarak gerçekleştirdik‐ leri yorumsal analiz bulguları karşılaştırılmış ve birleştirilmiştir. Birleştirilen bulguların ince‐
lenmesi sonucunda, araştırmamızın sorunsalı çerçevesinde ortaya çıkan ortak kalıp ve temalar belirlenmiştir. Bu genel bulgular bir sonraki bölümde tartışılmıştır.
Araştırma Bulguları
1999‐2008 yılları arasında yayınlanan Ulusal Yönetim ve Organizasyon Kongreleri Bildiri Kitapları'nda yer alan girişimcilik bildirilerinin büyük bir çoğunluğu, 'birey'i temel analiz ve ölçüm birimi olarak almışlardır. Bir başka deyişle 'birey', girişimciliğin anlaşılması için belir‐ lenen temel çıkış noktası olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bulgu daha önce de değinildiği gibi ‘birey’in en yaygın analiz birimi olarak alındığını dünya girişimcilik yazını ile parallelik göstermektedir. Analize konu olan çalışmaların birçoğu birey düzeyinde gerçekleştirilmiş olmakla kalmamış, aynı zamanda bu bu çalışmaların temel kaygısı ve odak sahası da çoğunlukla 'bireysel özellikler'le sınırlı kalmıştır. Bir diğer ifadeyle birçok çalışma sadece analize konu olan bi‐ reylerin özelliklerini (demografik, algısal ve tutumsal) ortaya koyma kaygısı gütmektedir. En açık ve sık rastlanan haliyle bu kaygı kendini araştırmaya konu olan bireylerin "profilini çıkarma" gayesiyle göstermektedir.
Girişimciliğin büyük oranda sadece bireysel özellikler yoluyla tanımlanıyor olması ve bu özelliklerin profilini çıkarma arzusu, girişimciliğin (kısmen kalıtsal, kısmen de gelişime daya‐ lı) bir tür 'iç potansiyel' olduğu varsayımını yansıtmaktadır. Girişimciliğin orijinine yönelik iddia ne olursa olsun (ki bu iddia birçok çalışmada sadece örtük bir şekilde yer bulmuştur), birçok bildirinin taşıdığı öncül hedef 'girişimci birey' ile 'girişimci olmayan birey' arasındaki farkları şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirlemektir. Ancak bazı araştırmalarda, bu farkları yaratan unsurları belirlemek ve bu farklılığın yine çoğunlukla algı ve tutum düzeyle‐ rinde yarattığı sonuçları incelemek amaçlanmıştır. Bu karşıtlık özelinde girişimciler, eylem ve bağlamdan bağımsız olarak toplumun geri kalanından belirgin bir şekilde farklılaşmış, seçkin ve ayrıcalıklı bir zümre olarak karşımıza çıkmaktadırlar.
Bu temel varsayım kendini bildirilerde kullanılan egemen dilde de açıkça göstermektedir. Bu kullanımlar göz önüne alındığında "girişimci" ve "girişimcilik" kelimeleri arasındaki fark çoklukla bir sıfat/isim farklılığı düzeyinde gözlemlenmektedir. Daha açık bir ifadeyle "gi‐ rişimci" belirli özellikler taşıyan bireylere yakıştırılan bir sıfat iken, "girişimcilik" bu özel‐ likleri taşıma durumunu isimlendirmekte kullanılmıştır.
Esasen, 'fiil/eylem'in bildirilerdeki egemen dilden dışlanmış olması "girişimcilik eylemi"nin bildirilerin analitik ya da ölçümsel odakları içine herhangi bir şekilde yer bulmamış ol‐ masından kaynaklanmaktadır. Bir başka ifadeyle, birkaç çalışma dışarıda tutulduğunda bildiriler, girişimcilik eylemi üzerine herhangi bir saptama ya da çıkarımda bulunmamışlar, girişimcilik davranışlarını gözardı etmişler ve girişimci süreç ve uygulamalar konusunda bütünüyle sessiz kalmışlardır. Bazı çalışmalar girişimcilik eylemine yönelik kavramsal çerçevelerden hareket ediyor görünmekle beraber, bu vurgu sadece sözde kalmış; çalışma‐ ların amaçları, analitik çerçevesi ve operasyonel stratejisi bağlamında bu çıkış noktaları tümüyle görünmez kılınmıştır. Bu çerçevede, pazar dinamikleri; pazar fırsatlarının doğası ve bu fırsatların farkedilmesi; fırsat farkındalığının iş yaratım vizyonuna dönüşümü; kaynak temini; ve işletme kurma yoluyla sürdürülebilir değer yaratımı gibi girişimciliğin özünü oluşturan davranış ve süreçler tümüyle araştırmaların kapsamı dışında kalmıştır.
Özetle, incelenen çalışmalar bağlamında girişimcilik süreci ve girişimci uygulama ve pra‐ tikler, parıltılı olduğuna (ya da olması gerektiğine) inanılan "girişimci birey" karşısında ikinci planda yer alacak ölçüde dahi yer bulamamıştır. Türk girişimcilik yazını, en azından Ulusal Yönetim ve Organizasyon Kongresi bildirileri ele alındığında, bireyde başlamakta ve yine bireyde son bulmaktadır.
Tartışma ve Sonuç
Yukarıda özetlenen bulgular ele alındığında, çalışmamıza çıkış noktası oluşturan ve birçok girişimcilik araştırmacısı tarafından dile getirilen kuramsal tıkanma riskinin (Davidsson ve Wiklund, 2001; Gartner, 1988; Low ve MacMillan, 1988; Ogbor, 2000; Örge, 2007; Steay‐ ert, 2007) Türk girişimcilik çalışmaları için de büyük ölçüde geçerli olduğu söylenebilir. Bir diğer deyişle, Ulusal Yönetim ve Organizasyon Kongresi bildirilerinden hareketle Türk gi‐ rişimcilik araştırmalarının temel olarak "bireysel özellikler" kuramsal sınırları içinde yer aldığı görülmektedir. Bu yönelim, yüceltilen bir kategori olarak girişimcileri fazlasıyla cid‐ diye alan, ancak girişimciliğin zengin doğasını ve dinamiklerini anlamaya yönelik diğer kuramsal açılımları tümüyle dışlayan bir nitelik göstermektedir.
Bulgularımızdan hareketle, bu duruma neden olduğuna inandığımız bazı unsurlar ise şöyle özetlenebilir.
Birinci olarak, incelenen birçok bildiri belirgin bir kuramsal arkaplana yaslanmamakta veya girişimcilik üzerine yürütülen kuramsal tartışmalara katkıda bulunma amacı taşımamak‐ tadır. Bir başka ifadeyle incelenen çalışmalar, büyük oranda görgül hedefler ortaya koy‐ makta (örneğin, profil çıkarma) ve bu hedefleri belirgin bir kuramsal çerçeve ile ilişkilen‐ dirmemektedir. Çalışmaların girişimcilik alanında süregelen akademik diyaloglardan kopuk olması, özellikle son yirmi yıldır bu alanda merkezi konuma gelen davranışsal ve süreç yaklaşımlarının neredeyse tümüyle gözardı edilmesine neden olmuştur.
İkinci olarak bildirilerde gözlemlenen bir başka unsur girişimciye/girişimciliğe yönelik ola‐ rak sunulan kavramsal tanımlar ile ölçüm/betimleme amacıyla geliştirilen operasyonel tanımlar arasındaki kopukluktur. Bazı çalışmaların girişimciliğe yönelik dile getirdiği ve davranışsal izler taşıyan kavramlandırmalar, operasyonel düzlemde çoklukla yitirilmiş ve ölçüm/betimleme kişisel özellikler düzeyine indirgenmiştir. Esasında bu durum dünyada yürütülen girişimcilik araştırmaları için de temel bir kaygı noktası oluşturmakta (örneğin, Bygrave, 2007), girişimcilik araştırmalarında amaçlar, kuramsal altyapı, örneklem ve yön‐ tem bağlamında tutarsızlıklara dikkat çekilerek “yapılan araştırmalar gerçekten girişimciliği mi araştıyor” sorusu sıklıkla gündeme getirilmektedir.
Üçüncü olarak, çalışmalarda girişimci genellikle iş insanı ve KOBİ sahipleri ile özdeşleştiril‐ miştir. Bu da gerçek zamanlı iş kurma sürecinin ortaya çıkarılmasına ve anlaşılmasına engel olabilecek bir örneklem sorunudur (Davidsson, 2008). Halihazırda kurulmuş olan işletmele‐ rin sahip/yöneticileri veya iş insanlarına yönelik yapılan girişimcilik çalışmaları yazında “girişim” sürecine dair bilgi birikimi oluşturmakta yeterli olmayacaktır.
Dördüncü olarak, çalışmaların çok büyük bir oranı niceliksel yöntemler kullanmışlardır. Yöntem seçimi tek başına bir eleştiri noktası oluşturmamakla beraber, nicel yöntem kul‐ lanımı yukarıda sıralanan unsurlarla birleştiğinde girişimcilik gibi karmaşık ve devingen bir süreci anlamakta yetersiz kalmaktadır. Özellikle incelenen çalışmaların birçoğunun tek‐ zamanlı anket çalışmaları olduğu gözönüne alınırsa, yöntemin girişimcilik fenomenini çö‐ zümleme sürecine dayattığı kısıtlar daha da anlaşılır olacaktır.
Sonuç olarak, kapsamı gözönüne alındığında araştırmamız girişimcilik üzerine Türkiye'de yürütülen çalışmalara girişimcilik yazınında süregelen güncel tartışmalar ışığında genel bir geribildirimde bulunma ve birey‐merkezli araştırmalara yönelik getirdiği eleştirel yaklaşım yoluyla girişimcilik çalışmalarına yön veren temel varsayımları sorguya açma işlevi taşımak‐ tadır. Yukarıdaki saptamalar ışığında, Türk girişimcilik araştırmalarının global ölçekte gitgi‐ de olgunlaşan girişimcilik kuramlarıyla daha sıkı ve doğrudan bir diyaloga girmesi; girişimci‐ lik fenomenini anlama çabalarını literatürde üzerinde fikir birliğine ulaşılmış 'yeni işletme yaratımı' sürecine odaklaması; bu süreci araştırmak amacıyla uygun örneklem ve saha
çalışması fırsatlarının belirlenmesi; ve araştırma portföylerine girişimciliği daha derinden ve kapsamlı anlamaya olanak tanıyacak boylamsal çalışmalar ve nitel araştırmalar eklemesi önerilmektedir. Bu önerilerin, Türk girişimcilik yazınını sadece bireye değil, aynı zamanda sürece de odaklanan daha geniş bir entelektüel temele oturtmaya yardımcı olacağı düşü‐ nülmektedir. KAYNAKÇA
Bygrave, W. D. (2007), “The Entrepreneurship Paradigm (I) Revisited”, In Handbook Of Qualitative Research Methods in Entrepreneurship, Cheltenham: Edward Elgar, 17‐48.
Davidsson, P. (2008), The Entrepreneurship Research Challenge. Edward Elgar, Cheltenham.
Davidsson, P. ve Wiklund, J. (2001), “Levels of Analysis in Entrepreneurship Research: Current Re‐ search Practice and Suggestions for The Future”, Entrepreneurship Theory and Practice, 25(4), 81‐99.
Garther, W. B. (1985), “A Conceptual Framework for Describing The Phenomenon df New Venture Creation”, Academy of Management Review, 10(4), 696‐706.
Garther, W. B. (1988), “Who Is An Entrepreneur? Is The Wrong Question”, American Journal of Small Business, 12(4), 11‐32.
Gartner, W. B. (2001), “Is There An Elephant in Entrepreneurship? Blind Assumptions in Theory Development”, Entrepreneurship Theory and Practice, 25(4), 27‐39.
Hjorth, D. ve Steyaert, C. (2004), Narrative and Discursive Approaches in Entrepreneurship, Edward Elgar Publishing.
Low, M. B. (2001), “The Adolescence of Entrepreneurship Research: Specification of Purpose”, En‐ trepreneurship Theory and Practice, 25(4), 17‐25.
Low, M. B. ve MacMillan, I. C. (1988), “Entrepreneurship: Past Research and Future Challenges”, Journal of Management, 14(2),139‐161.
Ogbor O. J. (2000), “Mythicizing and Reification in Entrepreneurial Discourse: Ideology‐Critique of Entrepreneurial Studies”, Journal of Management Studies, 37(5), 605‐635.
Örge, Ö . (2007), “Entrepreneurship As Representational Process: 'Delivering (To) A Market'”, Paper presented at the ICSB World Conference, Turku, Finland.
Sarasvathy, S. D. (2001), “Causation and Effectuation: toward A Theoretical Shift from Economic Inevitability to Entrepreneurial Contingency”, Academy of Management Review, 26, 243–263. Shane, S. ve Venkataraman, S. (2000), “The Promise of Entrepreneurship As A Field of Research”,
Academy of Management Review, 25(1), 217‐226.
Steyaert, C. (2007), “'Entrepreneuring' As A Conceptual Attractor? A Review of Process Theories in 20 Years of Entrepreneurship Studies”, Entrepreneurship and Regional Development, 19(6), 453 – 477.
Steyaert, C. ve Hjorth, D. (2003), New Movements in Entrepreneurship, Edward Elgar Publishing. Venkataraman, S. (1997), “The Distinctive Domain of Entrepreneurship Research: An Editor’s Per‐
spective”, Eds. J. Katz & R. Brockhaus, Advances in Entrepreneurship, Firm Emergence, And Growth , Greenwich, CT: JAI Pres, 3, 119–138.
DEĞİŞİM YÖNETİMİNDE CEO’LARIN STRATEJİK DİL KULLANIMI
Saba Gamze ORAL Galatasaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Medya ve İletişim Çalışmaları Bölümü gamze.derinkok@turk.net ÖZET Gün geçtikçe daha karmaşık ve çalkantılı hale gelen 21.yüzyılın küresel dünyasında, sosyal, ekonomik ve teknolo‐ jik alanlarda yaşanan hızlı gelişmeler ve yenilikler rekabeti, rekabet de değişimi tetiklemektedir. Organizasyonlar, hızlı değişimlerin yaşandığı bu yüzyılda sürdürülebilirlik ve karlı büyümeyi sağlamak amacıyla güncel kalmak zorundadırlar. Bu bağlamda, değişim yönetimi ve değişimi yönetecek olan liderlerin günümüz şirketlerinin en öncelikli konusu haline geldiği söylenebilir. Bu araştırma ile kurumsal dünyadaki liderlerin değişim yönetimindeki stratejik bakış açıları diyalog analizi çerçevesinde incelenmiştir. Değişimin en başındaki CEO’ların bu değişim süreci içersinde farklı bir iletişim stratejisi uygulayabilmesi için sürece uygun nasıl bir dil kullandıkları ve hangi kelimeleri seçtikleri önem kazanmaktadır.Anahtar Kelimeler: Değişim yönetimi, değişim lideri olarak ceo (“chief executive officer”), liderlik iletişimi, liderlik
dili, değişim yönetimi dili.
1. Sorunsalı
Hızlı gelişmelerin ve yeniliklerin yaşandığı 21.yüzyılda, değişim sürecinde ortaya çıkan belirsizlik ve bu belirsizliğe tepki olarak ortaya çıkan direncin yönetilmesi, sürdürülebilirlik ve karlı büyüme hedefi olan kurumsal şirketlerin değişim yönetimini en öncelikli konuları arasına almalarını zorunlu kılmıştır. Bu zorlu süreç, karşılaşılan engelleri başarıyla aşmak için organizasyonun en üst pozisyonunda yer alan yöneticisi ve lideri olan CEO yani, “Chief
Executive Officer”larına birçok sorumluluk yüklemektedir. Yeni yüzyılın kurumsal dünya‐
sında CEO’ların en ilk yetkinliğinin değişimi yönetmesi olduğu söylenebilir. Değişim yöne‐ timinde liderin rolüne yoğunlaşan çalışmalar incelendiğinde, liderin sahip olması gereken en önemli yönetim becerisi olarak iletişim becerisinin irdelendiği gözlemlenmiştir. Değişim geçiren organizasyonlarda, CEO’nun çalışanlarına ilham vermek, güven sağlamak ve direnci en az seviyeye indirmek için etkin bir iletişim stratejisi kullanması gerektiği varsayılmakta‐ dır. Bu alandaki çalışmalar incelendiğinde ağırlıklı olarak etkili iletişim stratejileri konuları‐ na odaklanıldığı görülebilir. Dilin, iletişimin yegâne aracı olduğu gerçeğinden yola çıktığı‐ mızda, organizasyonların değişim süreci paradigmasını da yansıtabilecek en etkin araç olduğunu varsayabiliriz. Bu çalışmanın amacı, organizasyonun en üst konumundaki yöneti‐ cisi olan CEO’ların değişim süreci içersinde özel bir dil kullanma olasılığının araştırılması ve bu süreç için geliştirdikleri bakış açılarının hangi kelimeler ile anlamlandırıldığını ortaya koymaktır.
2. Yöntemi
Teorik altyapı, Değişim Yönetimi, Liderlik ve İletişim alanlarının her birinin ayrı olarak ince‐ lenmesi, bu alanlar ile ilgili kavramların ve bu kavramları tanımlayan kelimelerin belirlen‐ mesi ile oluşturulmuştur. Teorik altyapıda ortaya çıkan kavram ve kelimeler ile Türk CEO’ların ifadeleri ve bakış açıları, üç alanın kavramlarını içeren sekiz konu çerçevesinde karşılaştırılmış ve değerlendirilmiştir. Bahsedilen sekiz konu başlığı şu şekilde sıralanmıştır: 21.yüzyılın çalışma ortamı, Değişimin itici güçleri, Küreselleşme, Geleceğin vizyonu, Başarılı değişim yönetiminin tanımlanması, Değişime direnç, Geleceğin Liderleri, Değişim yönetimi dili. Bugüne kadar yapılmış olan akademik çalışmalar ve çeşitli basında çıkan CEO haberleri