• Sonuç bulunamadı

GİRİŞİMCİ Mİ, GİRİŞİMCİLİK Mİ? GİRİŞİMCİLİK ÇALIŞMALARINDA BİREYİN YÜCELTİLMESİ 

  Örsan Örge  Bilkent Üniversitesi   İşletme Fakültesi  orsan@bilkent.edu.tr    Müjdelen İ. Yener  Marmara Üniversitesi, İİBF,   İngilizce İşletme Bölümü  müjdelenyener@marmara.edu.tr    Sinem Aykol  Marmara Üniversitesi, İİBF,   İngilizce İşletme Bölümü  sergun@marmara.edu.tr    C. Itır Göğüş  Bilkent Üniversitesi   İşletme Fakültesi  itirgogus@bilkent.edu.tr        ÖZET 

Çalışmamız,  girişimcilik  yazınında  son  zamanlarda  sıklıkla  tartışılan  ve  birey‐merkezli  girişimcilik  çalışmalarının  neden olduğu savlanan kuramsal tıkanmanın Türk girişimcilik araştırmaları bağlamında ne ölçüde geçerli olduğu‐ nu anlama ve ortaya koymayı hedeflemiştir. Bu amaçla son on yılda (1999–2008) gerçekleştirilen Ulusal Yönetim  ve Organizasyon Kongreleri'nde sunulan girişimcilik çalışmaları niteliksel içerik ve söylem analizi yoluyla incelen‐ miştir. Bulgularımız Türk girişimcilik araştırmalarının temel olarak "bireysel özellikler" kuramsal sınırları içinde yer  aldığını ve bu yönelimin yüceltilen bir kategori olarak girişimcileri fazlasıyla ciddiye alan, ancak girişimciliğe temel  oluşturan  davranış  ve  süreçleri  anlamaya  ve  açıklamaya  yönelik  diğer  kuramsal  açılımları  dışlayan  bir  nitelik  taşıdığını  göstermektedir.  Çalışmamız,  Türk  girişimcilik  yazınını  sadece  bireye  değil,  aynı  zamanda  sürece  de  odaklanan daha geniş bir temele oturtmaya yardımcı olabilecek öneriler geliştirmeyi amaçlamıştır.   Anahtar kelimeler: Girişimcilik, girişimci, süreç, birey.    Son yıllarda girişimcilik, örgüt ve yönetim çalışmaları içerisinde giderek artan ölçüde popü‐ larite kazanan bir akademik araştırma sahası olarak ortaya çıkmaktadır. Bu gelişime paralel  olarak, girişimcilik araştırmalarının sınırlarını ve rotasını belirlemeye ve bu araştırma sahası  içinde  oluşmaya  başlayan  egemen  paradigmatik  yönelimi  saptamaya  yönelik  çalışmalara  da sıkça rastlanır olmuştur (örneğin, Davidsson ve Wiklund, 2001; Gartner, 2001; Hjorth ve  Steyaert,  2004;  Low,  2001;  Low  ve  MacMillan,  1988;  Sarasvathy,  2001;  Shane  ve  Venkataraman, 2000; Steyaert ve Hjorth, 2003). Bu çalışmalar ışığında, bir araştırma sahası  olarak  girişimciliğin  temel  olarak  psikoloji  ve  ekonomi  disiplinlerinden  beslendiği  görül‐ mektedir. Genel hatlarıyla bu durum, girişimcilik çalışmalarının ana araştırma sorunsalının  'girişimci  birey  –  pazar  fırsatı'  ekseninde  oluşması  sonucunu  doğurmuştur.  Bu  çerçevede  'girişimci  birey',  pazar  fırsatlarını  diğerlerine  kıyasla  erken  farkedebilen  ve  bu  farkındalığı  etkin  bir  şekilde  değer  yaratımına  dönüştürme  becerisine  sahip  bir  sosyal  aktör  olarak  karşımıza çıkmaktadır.  

Davidsson ve Wiklund (2001) tarafından gerçekleştirilen taramaya göre, 'birey' düzeyinde  gerçekleştirilen  araştırmalar  girişimcilik  yazınına  egemen  durumda  bulunmaktadır.  Yazar‐ lar,  bu  durumun  girişimcilik  yazınında  geleneksel  analiz  birimlerinin  halen  büyük  ölçüde  geçerli  olduğunu  göstermekte  olduğunu  belirtmekle  beraber,  birey  düzeyinde  yürütülen  çalışmaların sadece durağan bireysel özellikler üzerine değil, ancak 'yeni işletme yaratımı'  (Davidsson  ve  Wiklund,  2001;  Gartner,  1985;  Low  ve  MacMillan,  1998;  Venkataraman,  1997) olarak kabul gören girişimci uygulama ve süreçler üzerine odaklanması gerektiğine  dikkat  çekmektedirler.  Benzer  şekilde  diğer  birçok  araştırmacı  (Gartner,  1988,  2006;  Ogbor,  2000;  Örge,  2007;  Steayert,  2007),  salt  bireysel  özelliklere  odaklanmış  girişimcilik  çalışmalarının  yazında  bir  tür  kuramsal  tıkanmaya  neden  olacağına  işaret  etmektedirler. 

Buna göre, girişimcilik çalışmalarının girişimci çalışmalarına doğru dönüşümü, bir araştırma  sahası olarak girişimciliğin, girişimci bireyleri ve onların 'üstün' niteliklerini yücelten dar bir  söylemsel çerçevede konumlanmasına neden olacaktır. Dahası, araştırma lenslerinin sade‐ ce bireysel özellikler üzerine yoğunlaşması, girişimciliğin zengin ve dinamik sürecini gölge‐ leyerek, bu süreci bir araştırma sorunsalı olarak odak dışına itecektir.   Bu çerçevede çalışmamız, girişimcilik yazınında son zamanlarda sıklıkla tartışılan ve birey‐ merkezli girişimcilik çalışmalarına yönelik olarak yukarıda dile getirilen kaygı ve eleştirileri,  Türk  girişimcilik  yazını  bağlamında  değerlendirmeyi  amaçlamaktadır.  Bir  diğer  ifadeyle  çalışmamız, yukarıda bahsi geçen kuramsal tıkanmanın Türk girişimcilik araştırmaları bağ‐ lamında ne ölçüde geçerli olduğunu anlama ve ortaya koymayı hedeflemektedir.  

Araştırmanın Yöntemi 

Yukarıda verilen amaç doğrultusunda çalışmamız son on yılda (1999–2008) gerçekleştirilen  Ulusal  Yönetim  ve  Organizasyon  Kongrelerinde  sunulan  girişimcilik  çalışmalarının  detaylı  bir incelemesi üzerine kuruludur.  Bu inceleme ise aşağıda  verilen üç temel aşamada ger‐ çekleştirilmiştir.  

İlk aşamada, çalışmayı yürüten dört araştırmacı birbirlerinden ayrı olarak çalışmanın görgül  tabanını oluşturan kongre kitaplarını taramış ve çalışmaya konu olan tarih aralığında giri‐ şimcilik üzerine yayınlanmış olan kuramsal ve görgül bildirileri belirlemişlerdir. Bu süreçte  öncelikle  başlığında  “girişim”,  “girişimci”  ve/veya  “girişimcilik”  kelimeleri  geçen  bildiriler  belirlenmiştir. Dört araştırmacının tarama sonuçları biraraya getirildiğinde toplam 30 bildi‐ riden oluşan bir görgül küme ortaya çıkmıştır. Bu bildiriler araştırmacılar tarafından ince‐ lendiğinde  seçilen  30  çalışma  arasında  girişimciliği  halen  faaliyette  bulunan  işletmelerin  kurumsal  uygulamaları  (kurumsal  girişimcilik)  perspektifinden  incelemiş  10  bildiri  olduğu  saptanmıştır. Araştırmamızın üzerine odaklandığı mikro düzey ve giriş bölümünde girişim‐ ciliğe yönelik olarak verdiğimiz "yeni işletme yaratımı" tanımı nedeniyle kurumsal girişimci‐ liği inceleyen bu bildiler araştırma kapsamından çıkartılmış, analize geriye kalan 20 bildiri  ile devam edilmiştir.  

İkinci  aşamada  bu  20  bildiri  çalışmayı  yürüten  dört  araştırmacı  tarafından  detaylı  bir  ön  okuma sürecine sokulmuştur. Bu süreç ışığında bildiriler, niteliksel içerik ve söylem analizi  yoluyla  kapsamlı  bir  şekilde  yorumsal  olarak  incelenmiştir.  Bu  amaçla  çalışmayı  yürüten  araştırmacılar aşağıda sıralanan kriterleri kapsayan genel bir yorumsal çerçeve oluşturmuş‐ lar ve bu çerçeve doğrultusunda analizi birbirlerinden ayrı olarak gerçekleştirmişlerdir.   Analizin  yorumsal  çerçevesini  oluşturan  birinci  grup  kriter,  bildirilerin  türünü  (görgül  /  kuramsal),  statüsünü  (özet  /  tam  metin)  ve  yöntemini  (niceliksel  /  niteliksel  /  çoklu  yön‐ tem) saptamaya yönelik olmuştur. İkinci grup yorumsal kriter ise her bildirinin amacını ve  bildiri  yazar(lar)ının  okuyucuya  girişimciliğe  yönelik  olarak  iletme  kaygısı  taşıdıkları  ana  mesajı belirlemeyi hedeflemiştir. Yorumsal çerçeveyi  oluşturan üçüncü  grup kriter, bildiri  metinlerinin  kuramsal,  analitik  ve  ölçümsel/betimsel  odak  noktalarını  ortaya  çıkarmayı  amaçlamıştır.  Analize  yön  veren  dördüncü  grup  kriter  ise  bildiri  metinlerde  girişimci  ve  girişimciliğe yönelik olarak ortaya konulan kavramsal çerçeveleri ortaya çıkarmaya yönelik  olup,  yine  bu  kavramsal  çerçevelerin  ölçüm  ve  betimleme  amacıyla  ne  tür  operasyonel  tanımlar  yoluyla  kullanıldığını  anlamayı  amaçlamıştır.  Yorumsal  analiz  son  olarak  bildiri  metinlerinin girişimci ya da girişimciliği anla(t)maya yönelik olarak başvurduğu belirgin ya  da örtük metafor ve benzeşimlerle, karşıtlık ve zıtlıkları belirlemeyi hedeflemiştir.  

Araştırmanın üçüncü ve son aşamasında ise araştırmacıların bireysel olarak gerçekleştirdik‐ leri yorumsal analiz bulguları karşılaştırılmış ve birleştirilmiştir. Birleştirilen bulguların ince‐

lenmesi  sonucunda,  araştırmamızın  sorunsalı  çerçevesinde  ortaya  çıkan  ortak  kalıp  ve  temalar belirlenmiştir. Bu genel bulgular bir sonraki bölümde tartışılmıştır.   

Araştırma Bulguları 

1999‐2008  yılları  arasında  yayınlanan  Ulusal  Yönetim  ve  Organizasyon  Kongreleri  Bildiri  Kitapları'nda yer alan girişimcilik bildirilerinin büyük bir çoğunluğu, 'birey'i temel analiz ve  ölçüm birimi olarak almışlardır. Bir başka deyişle 'birey', girişimciliğin anlaşılması için belir‐ lenen temel çıkış noktası olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bulgu daha önce de değinildiği  gibi ‘birey’in en yaygın analiz birimi olarak alındığını dünya girişimcilik yazını ile parallelik  göstermektedir.   Analize konu olan çalışmaların birçoğu birey düzeyinde gerçekleştirilmiş olmakla kalmamış,  aynı  zamanda  bu  bu  çalışmaların  temel  kaygısı  ve  odak  sahası  da  çoğunlukla  'bireysel  özellikler'le sınırlı kalmıştır. Bir diğer  ifadeyle birçok çalışma sadece analize konu  olan  bi‐ reylerin  özelliklerini  (demografik,  algısal  ve  tutumsal)  ortaya  koyma  kaygısı  gütmektedir.  En açık ve sık rastlanan haliyle bu kaygı kendini araştırmaya konu olan bireylerin "profilini  çıkarma" gayesiyle göstermektedir.  

Girişimciliğin  büyük  oranda  sadece  bireysel  özellikler  yoluyla  tanımlanıyor  olması  ve  bu  özelliklerin profilini çıkarma arzusu, girişimciliğin (kısmen kalıtsal, kısmen de gelişime daya‐ lı) bir  tür  'iç potansiyel'  olduğu varsayımını  yansıtmaktadır.  Girişimciliğin orijinine  yönelik  iddia ne olursa olsun (ki bu iddia birçok çalışmada sadece örtük bir şekilde yer bulmuştur),  birçok bildirinin taşıdığı öncül hedef 'girişimci birey' ile 'girişimci olmayan birey' arasındaki  farkları  şüpheye  yer  bırakmayacak  şekilde  belirlemektir.  Ancak  bazı  araştırmalarda,  bu  farkları yaratan unsurları belirlemek ve bu farklılığın yine çoğunlukla algı ve tutum düzeyle‐ rinde yarattığı sonuçları incelemek amaçlanmıştır. Bu karşıtlık özelinde girişimciler, eylem  ve  bağlamdan  bağımsız  olarak  toplumun  geri  kalanından  belirgin  bir  şekilde  farklılaşmış,  seçkin ve ayrıcalıklı bir zümre olarak karşımıza çıkmaktadırlar.  

Bu temel varsayım kendini bildirilerde kullanılan egemen dilde de açıkça göstermektedir.  Bu kullanımlar göz önüne alındığında "girişimci" ve "girişimcilik" kelimeleri arasındaki fark  çoklukla  bir  sıfat/isim  farklılığı  düzeyinde  gözlemlenmektedir.  Daha  açık  bir  ifadeyle  "gi‐ rişimci"  belirli  özellikler  taşıyan  bireylere  yakıştırılan  bir  sıfat  iken,  "girişimcilik"  bu  özel‐ likleri taşıma durumunu isimlendirmekte kullanılmıştır.   

Esasen, 'fiil/eylem'in bildirilerdeki egemen dilden dışlanmış olması "girişimcilik eylemi"nin  bildirilerin  analitik  ya  da  ölçümsel  odakları  içine  herhangi  bir  şekilde  yer  bulmamış  ol‐ masından  kaynaklanmaktadır.  Bir  başka  ifadeyle,  birkaç  çalışma  dışarıda  tutulduğunda  bildiriler, girişimcilik eylemi üzerine herhangi bir saptama ya da çıkarımda bulunmamışlar,  girişimcilik  davranışlarını  gözardı  etmişler  ve  girişimci  süreç  ve  uygulamalar  konusunda  bütünüyle  sessiz  kalmışlardır.  Bazı  çalışmalar  girişimcilik  eylemine  yönelik  kavramsal  çerçevelerden hareket ediyor görünmekle beraber, bu vurgu sadece sözde kalmış; çalışma‐ ların  amaçları,  analitik  çerçevesi  ve  operasyonel  stratejisi  bağlamında  bu  çıkış  noktaları  tümüyle  görünmez  kılınmıştır.  Bu  çerçevede,  pazar  dinamikleri;  pazar  fırsatlarının  doğası  ve bu fırsatların farkedilmesi; fırsat farkındalığının iş yaratım vizyonuna dönüşümü; kaynak  temini;  ve  işletme  kurma  yoluyla  sürdürülebilir  değer  yaratımı  gibi  girişimciliğin  özünü  oluşturan davranış ve süreçler tümüyle araştırmaların kapsamı dışında kalmıştır.   

Özetle,  incelenen  çalışmalar  bağlamında  girişimcilik  süreci  ve  girişimci  uygulama  ve  pra‐ tikler, parıltılı olduğuna (ya da olması gerektiğine) inanılan "girişimci birey" karşısında ikinci  planda yer alacak ölçüde dahi yer bulamamıştır. Türk girişimcilik yazını, en azından Ulusal  Yönetim  ve  Organizasyon  Kongresi  bildirileri  ele  alındığında,  bireyde  başlamakta  ve  yine  bireyde son bulmaktadır.   

Tartışma ve Sonuç 

Yukarıda özetlenen bulgular ele alındığında, çalışmamıza çıkış noktası oluşturan ve birçok  girişimcilik  araştırmacısı  tarafından  dile  getirilen  kuramsal  tıkanma  riskinin  (Davidsson  ve  Wiklund, 2001; Gartner, 1988; Low ve MacMillan, 1988; Ogbor, 2000; Örge, 2007; Steay‐ ert, 2007) Türk girişimcilik çalışmaları için de büyük ölçüde geçerli olduğu söylenebilir. Bir  diğer  deyişle,  Ulusal  Yönetim  ve  Organizasyon  Kongresi  bildirilerinden  hareketle  Türk  gi‐ rişimcilik  araştırmalarının  temel  olarak  "bireysel  özellikler"  kuramsal  sınırları  içinde  yer  aldığı  görülmektedir.  Bu  yönelim, yüceltilen  bir  kategori  olarak  girişimcileri  fazlasıyla  cid‐ diye  alan,  ancak  girişimciliğin  zengin  doğasını  ve  dinamiklerini  anlamaya  yönelik  diğer  kuramsal açılımları tümüyle dışlayan bir nitelik göstermektedir.  

Bulgularımızdan hareketle, bu duruma neden olduğuna inandığımız bazı unsurlar ise şöyle  özetlenebilir.  

Birinci olarak, incelenen birçok bildiri belirgin bir kuramsal arkaplana yaslanmamakta veya  girişimcilik  üzerine  yürütülen  kuramsal  tartışmalara  katkıda  bulunma  amacı  taşımamak‐ tadır.  Bir  başka  ifadeyle  incelenen  çalışmalar,  büyük  oranda  görgül  hedefler  ortaya  koy‐ makta  (örneğin, profil  çıkarma)  ve  bu  hedefleri  belirgin  bir  kuramsal  çerçeve  ile  ilişkilen‐ dirmemektedir. Çalışmaların girişimcilik alanında süregelen akademik diyaloglardan kopuk  olması,  özellikle  son  yirmi  yıldır  bu  alanda  merkezi  konuma  gelen  davranışsal  ve  süreç  yaklaşımlarının neredeyse tümüyle gözardı edilmesine neden olmuştur.  

İkinci olarak bildirilerde gözlemlenen bir başka unsur girişimciye/girişimciliğe  yönelik  ola‐ rak  sunulan  kavramsal  tanımlar  ile  ölçüm/betimleme  amacıyla  geliştirilen  operasyonel  tanımlar  arasındaki  kopukluktur.  Bazı  çalışmaların  girişimciliğe  yönelik  dile  getirdiği  ve  davranışsal  izler  taşıyan  kavramlandırmalar,  operasyonel  düzlemde  çoklukla  yitirilmiş  ve  ölçüm/betimleme  kişisel  özellikler  düzeyine  indirgenmiştir.  Esasında  bu  durum  dünyada  yürütülen  girişimcilik  araştırmaları  için  de  temel  bir  kaygı  noktası  oluşturmakta  (örneğin,  Bygrave,  2007),  girişimcilik  araştırmalarında  amaçlar,  kuramsal  altyapı, örneklem ve  yön‐ tem bağlamında tutarsızlıklara dikkat çekilerek “yapılan araştırmalar gerçekten girişimciliği  mi araştıyor” sorusu sıklıkla gündeme getirilmektedir.  

Üçüncü olarak, çalışmalarda girişimci genellikle iş insanı ve KOBİ sahipleri ile özdeşleştiril‐ miştir. Bu da gerçek zamanlı iş kurma sürecinin ortaya çıkarılmasına ve anlaşılmasına engel  olabilecek bir örneklem sorunudur (Davidsson, 2008). Halihazırda kurulmuş olan işletmele‐ rin  sahip/yöneticileri  veya  iş  insanlarına  yönelik  yapılan  girişimcilik  çalışmaları  yazında  “girişim” sürecine dair bilgi birikimi oluşturmakta yeterli olmayacaktır.  

Dördüncü  olarak,  çalışmaların  çok  büyük  bir  oranı  niceliksel  yöntemler  kullanmışlardır.  Yöntem  seçimi  tek  başına  bir  eleştiri  noktası  oluşturmamakla  beraber,  nicel  yöntem  kul‐ lanımı yukarıda sıralanan unsurlarla birleştiğinde girişimcilik gibi karmaşık ve devingen bir  süreci  anlamakta  yetersiz  kalmaktadır.  Özellikle  incelenen  çalışmaların  birçoğunun  tek‐ zamanlı  anket  çalışmaları  olduğu  gözönüne  alınırsa,  yöntemin  girişimcilik  fenomenini  çö‐ zümleme sürecine dayattığı kısıtlar daha da anlaşılır olacaktır.  

Sonuç  olarak,  kapsamı  gözönüne  alındığında  araştırmamız  girişimcilik  üzerine  Türkiye'de  yürütülen çalışmalara girişimcilik yazınında süregelen güncel tartışmalar ışığında genel bir  geribildirimde bulunma ve birey‐merkezli araştırmalara yönelik getirdiği eleştirel yaklaşım  yoluyla girişimcilik çalışmalarına yön veren temel varsayımları sorguya açma işlevi taşımak‐ tadır. Yukarıdaki saptamalar ışığında, Türk girişimcilik araştırmalarının global ölçekte gitgi‐ de olgunlaşan girişimcilik kuramlarıyla daha sıkı ve doğrudan bir diyaloga girmesi; girişimci‐ lik fenomenini anlama çabalarını literatürde üzerinde fikir birliğine ulaşılmış 'yeni işletme  yaratımı'  sürecine  odaklaması;  bu  süreci  araştırmak  amacıyla  uygun  örneklem  ve  saha 

çalışması  fırsatlarının  belirlenmesi;  ve  araştırma  portföylerine  girişimciliği  daha  derinden  ve kapsamlı anlamaya olanak tanıyacak boylamsal çalışmalar ve nitel araştırmalar eklemesi  önerilmektedir. Bu önerilerin, Türk girişimcilik yazınını sadece bireye değil, aynı zamanda  sürece de odaklanan daha geniş bir entelektüel temele oturtmaya yardımcı olacağı düşü‐ nülmektedir.     KAYNAKÇA 

Bygrave,  W.  D.  (2007),  “The  Entrepreneurship  Paradigm  (I)  Revisited”,  In  Handbook  Of  Qualitative  Research Methods in Entrepreneurship, Cheltenham: Edward Elgar, 17‐48. 

Davidsson, P. (2008), The Entrepreneurship Research Challenge. Edward Elgar, Cheltenham. 

Davidsson,  P.  ve  Wiklund,  J.  (2001),  “Levels  of  Analysis  in  Entrepreneurship  Research:  Current  Re‐ search  Practice and  Suggestions  for  The  Future”,  Entrepreneurship  Theory  and Practice,  25(4),  81‐99. 

Garther, W. B. (1985), “A Conceptual Framework for Describing The Phenomenon df New Venture  Creation”, Academy of Management Review, 10(4), 696‐706. 

Garther, W. B. (1988), “Who Is An Entrepreneur? Is The Wrong Question”, American Journal of Small  Business, 12(4), 11‐32. 

Gartner,  W.  B.  (2001),  “Is  There  An  Elephant  in  Entrepreneurship?  Blind  Assumptions  in  Theory  Development”, Entrepreneurship Theory and Practice, 25(4), 27‐39. 

Hjorth, D. ve Steyaert, C. (2004), Narrative and Discursive Approaches in Entrepreneurship, Edward  Elgar Publishing.  

Low, M. B.  (2001),  “The  Adolescence of Entrepreneurship Research: Specification of Purpose”, En‐ trepreneurship Theory and Practice, 25(4), 17‐25. 

Low,  M.  B.  ve  MacMillan,  I.  C.  (1988),  “Entrepreneurship:  Past  Research  and  Future  Challenges”,  Journal of Management, 14(2),139‐161. 

Ogbor  O.  J.  (2000),  “Mythicizing  and  Reification  in  Entrepreneurial  Discourse:  Ideology‐Critique  of  Entrepreneurial Studies”, Journal of Management Studies, 37(5), 605‐635. 

Örge, Ö . (2007), “Entrepreneurship As Representational Process: 'Delivering (To) A Market'”, Paper  presented at the ICSB World Conference, Turku, Finland. 

Sarasvathy,  S.  D.  (2001),  “Causation  and  Effectuation:  toward  A  Theoretical  Shift  from  Economic  Inevitability to Entrepreneurial Contingency”, Academy of Management Review, 26, 243–263.  Shane,  S.  ve  Venkataraman,  S.  (2000),  “The  Promise  of  Entrepreneurship  As  A  Field  of  Research”, 

Academy of Management Review, 25(1), 217‐226.  

Steyaert, C. (2007), “'Entrepreneuring' As A Conceptual Attractor? A Review of Process Theories in  20 Years of Entrepreneurship Studies”, Entrepreneurship and Regional Development, 19(6), 453  – 477. 

Steyaert, C. ve Hjorth, D. (2003), New Movements in Entrepreneurship, Edward Elgar Publishing.  Venkataraman,  S.  (1997),  “The  Distinctive  Domain  of  Entrepreneurship  Research:  An  Editor’s  Per‐

spective”,  Eds.  J.  Katz  &  R.  Brockhaus,  Advances  in  Entrepreneurship,  Firm  Emergence,  And  Growth , Greenwich, CT: JAI Pres, 3, 119–138. 

     

DEĞİŞİM YÖNETİMİNDE CEO’LARIN STRATEJİK DİL KULLANIMI 

  Saba Gamze ORAL  Galatasaray Üniversitesi  Sosyal Bilimler Enstitüsü  Medya ve İletişim Çalışmaları Bölümü  gamze.derinkok@turk.net    ÖZET  Gün geçtikçe daha karmaşık ve çalkantılı hale gelen 21.yüzyılın küresel dünyasında, sosyal, ekonomik ve teknolo‐ jik alanlarda yaşanan hızlı gelişmeler ve yenilikler rekabeti, rekabet de değişimi tetiklemektedir. Organizasyonlar,  hızlı  değişimlerin  yaşandığı  bu  yüzyılda  sürdürülebilirlik  ve  karlı  büyümeyi  sağlamak  amacıyla  güncel  kalmak  zorundadırlar.  Bu  bağlamda,  değişim  yönetimi  ve  değişimi  yönetecek  olan  liderlerin  günümüz  şirketlerinin  en  öncelikli konusu haline geldiği söylenebilir. Bu araştırma ile kurumsal dünyadaki liderlerin değişim yönetimindeki  stratejik  bakış  açıları  diyalog  analizi  çerçevesinde  incelenmiştir.  Değişimin  en  başındaki  CEO’ların  bu  değişim  süreci  içersinde  farklı  bir  iletişim  stratejisi  uygulayabilmesi  için  sürece  uygun  nasıl  bir  dil  kullandıkları  ve  hangi  kelimeleri seçtikleri önem kazanmaktadır.  

Anahtar Kelimeler: Değişim yönetimi, değişim lideri olarak ceo (“chief executive officer”), liderlik iletişimi, liderlik 

dili, değişim yönetimi dili.   

1. Sorunsalı 

Hızlı  gelişmelerin  ve  yeniliklerin  yaşandığı  21.yüzyılda,  değişim  sürecinde  ortaya  çıkan  belirsizlik ve bu belirsizliğe tepki olarak ortaya çıkan direncin yönetilmesi, sürdürülebilirlik  ve karlı büyüme hedefi olan kurumsal şirketlerin değişim yönetimini en öncelikli konuları  arasına  almalarını  zorunlu  kılmıştır.  Bu  zorlu  süreç,  karşılaşılan  engelleri  başarıyla  aşmak  için organizasyonun en üst pozisyonunda yer alan yöneticisi ve lideri olan CEO yani, “Chief 

Executive  Officer”larına  birçok  sorumluluk  yüklemektedir.  Yeni  yüzyılın  kurumsal  dünya‐

sında CEO’ların en ilk yetkinliğinin değişimi yönetmesi olduğu söylenebilir. Değişim yöne‐ timinde liderin rolüne yoğunlaşan  çalışmalar incelendiğinde, liderin sahip  olması  gereken  en önemli yönetim becerisi olarak iletişim becerisinin irdelendiği gözlemlenmiştir. Değişim  geçiren organizasyonlarda, CEO’nun çalışanlarına ilham vermek, güven sağlamak ve direnci  en az seviyeye indirmek için etkin bir iletişim stratejisi kullanması gerektiği varsayılmakta‐ dır. Bu alandaki çalışmalar incelendiğinde ağırlıklı olarak etkili iletişim stratejileri konuları‐ na  odaklanıldığı  görülebilir.  Dilin,  iletişimin  yegâne  aracı  olduğu  gerçeğinden  yola  çıktığı‐ mızda,  organizasyonların  değişim  süreci  paradigmasını  da  yansıtabilecek  en  etkin  araç  olduğunu varsayabiliriz. Bu çalışmanın amacı, organizasyonun en üst konumundaki yöneti‐ cisi olan CEO’ların değişim süreci içersinde özel bir dil kullanma olasılığının araştırılması ve  bu  süreç  için  geliştirdikleri  bakış  açılarının  hangi  kelimeler  ile  anlamlandırıldığını  ortaya  koymaktır.  

2. Yöntemi  

Teorik altyapı, Değişim Yönetimi, Liderlik ve İletişim alanlarının her birinin ayrı olarak ince‐ lenmesi, bu alanlar ile ilgili kavramların ve bu kavramları tanımlayan kelimelerin belirlen‐ mesi  ile  oluşturulmuştur.  Teorik  altyapıda  ortaya  çıkan  kavram  ve  kelimeler  ile  Türk  CEO’ların  ifadeleri  ve  bakış  açıları,  üç  alanın  kavramlarını  içeren  sekiz  konu  çerçevesinde  karşılaştırılmış ve değerlendirilmiştir. Bahsedilen sekiz konu başlığı şu şekilde sıralanmıştır:  21.yüzyılın çalışma ortamı, Değişimin itici güçleri, Küreselleşme, Geleceğin vizyonu, Başarılı  değişim yönetiminin tanımlanması, Değişime direnç, Geleceğin Liderleri, Değişim yönetimi  dili. Bugüne kadar yapılmış olan akademik çalışmalar ve çeşitli basında çıkan CEO haberleri