• Sonuç bulunamadı

C. Altı Taraflı Müzakere Süreci

III. Kuzey Kore’nin Nükleer Doktrini ve Stratejisi

Kuzey Kore ile bağlantılı olan nükleer silah sorunu mevzusu, bölge devletleri ve uluslararası toplum için önemli bir güvenlik sorunudur. Nüfusunun beklentilerini karşılamakta yetersiz kalan, ekonomik olarak kırılgan ve uluslararası alanda giderek daha fazla yalıtılmış bir ülke olan Kuzey Kore’nin nükleer silah arayışından ve nükleer programından şiddetle vazgeçmemesi dikkat çekicidir.

Güvenlik kavramını etkileyen en önemli faktörlerden biri, devletlerin tarihsel deneyimlerinin sonucu itibariyle şekillenmiş olan tehdit algılarıdır. Buna örnek olarak; Kuzey Kore konusunda ABD’nin politikalarıyla uyumlu bir şekilde hareket eden Japonya ve Güney Kore gösterilebilir. Bu ülkelerin ittifak ilişkisi Asya Pasifik

566 Larry A.Niksch, “ North Korea’s Nuclear Wepons Development and Diplomacy”, CRS Report For Congress, s.29

567 https://www.nti.org/learn/countries/north-korea/nuclear/ (28.02.2020)

160

Uzmanı Victor Cha’nın perspektifinden değerlendirildiğinde, ABD ekseninde gelişen Japonya ve Güney Kore’nin birbiriyle olan münasebetinin ittifaklık ilişkisi olarak yorumlanamayacağıdır, bu durumu Japonya’nın Kore yarımadasında bıraktığı hasarlara bağlamaktadır.568

1904-1905 yıllarında Rusya ve Japonya’nın, Japon galibiyetiyle biten savaşı sonucu imzalanan Portsmouth Barış Antlaşması ile birlikte Japon hâkimiyetine giren Kore yarımadası 1910 yılında resmen Japonya tarafından ilhak edilmiştir. Bu tarihten itibaren 1945 yılına kadar Japonlar, Kore halkına yönelik sert ve baskıcı politikalar uygulamış, hatta Korelilerin dillerini ve isimlerini değiştirmek gibi asimilasyona varacak politikalar izlemiştir.569 Kore halkına yönelik Japonya’nın geçmişteki acımasız ve sert uygulamalarının bir sonucu olarak Kore toplumunda Japonya’ya karşı olumsuz bir ortak bilinç oluşmuştur.

Bölgedeki güvenlik algılarının şekillenmesinde en önemli rolü üstlenen Kore Savaşı ile edinilen tarihsel tecrübeler ışığında bölge ülkelerinin güvenlik politikaları belirlenmiştir. Bir örnek olarak; Kore Savaşı’nın Güney Kore üzerinde yarattığı güvenlik algısına bakıldığında, Kuzey Kore’yi varoluşuna karşı bir tehdit olarak görmesine yola açmış ve bunun sonucu olarak ABD ile güçlü bir güvenlik işbirliğine yönelmiştir. Bu bağlamda, durum Kuzey Kore açısından ele alındığında bölgede ABD yönlendirmesiyle hareket eden ülkelerle çevrili olduğu düşüncesi her daim Kuzey Kore’nin nükleer silahlarını haklı gösterme gerekçelerinin öncelikleri arasında yer almıştır.

Önceki bölümde detaylı bir biçimde ele alınmış olan Kuzey Kore’nin askeri öncelik politikası kesinlikle büyük ölçüde Kuzey Kore’nin nükleer programlarının arkasındaki itici güç olarak görülebilmektedir; ancak nükleer program genellikle yansıtıldığı gibi sadece dış güvenlik sorunlarının bir sonucu olmamaktadır.

Bu noktada, nükleer programın sadece dış güvenlik sorunları neticesinde var olduğu düşünüldüğü takdirde, tarihi süreçlerin dikkatli analizi ile beraber mantıksal

568 Asian Affairs: An American Review27 (1), Book Reviews 2000, s. 57

569 Rachel Blomquist, Daniel Wertz, “An Overview Over North Kore-Japan Relations”, The National Committee On North Korea ; https://www.ncnk.org/resources/briefing-papers/all-briefing-papers/overview-north-korea-japan-relations E.T:(2.05.2020)

161

uyumsuzluklar ortaya çıkmaktadır. Örnek olarak; 1998 yılında ABD başkanı Bill Clinton’ın Kuzey Kore’yi ziyaret etme düşüncesinin mevzu bahis olduğu zamanda Kuzey Kore ve ABD ilişkileri nispeten istikrarlı ve gelişim içerisinde olmuştur.570 Aynı dönemde Güney Kore başkanı Kim Dae-Jung’un ılımlı Günışığı Politikasıyla (Sunshine Policy) uyumlu olarak Kuzey Kore’yle ilişkiler de olumlu ilerlemiştir.

Ancak; nükleer silahlara yönelme, sadece dış güvenlik sorunları ile değil aynı zamanda ülke içerisindeki güç ilişkileri bağlamında iç politik sebeplerle de açıklanabilmektedir. Örnek olarak; Kuzey Kore’de ordu 1994-1998 yıllarındaki sıkıntılı dönemlerde Kim Jong İl'i desteklemiştir, bu çerçevede nükleer silah programının yeniden canlandırılması ve buna bağlı bütçe tahsisleri, Kim Jong İl'in ordunun ona olan sadakatini ödüllendirmesinin yollarından biri olmuştur.571

Kim Jong İl, yönetimini istikrarda tutması ve ona olan sadakati sağlamlaştırması için önce askeriye politikasını yürürlüğe koymuş ve orduyu Kuzey Kore içindeki en yüksek siyasi organ olarak yükseltmiştir. Ancak bu iki yönlü bir ilişkidir, liderin ordu tarafından desteklenip onaylandığı gibi, liderin de askeri idarenin konumunu ve önemini desteklemesi ve onaylaması gerekmektedir. Önceliklerin sınırlandırılmış olduğu bir ortamda Kim Jong İl’in, bütçe harcamalarındaki en büyük oranı askeriyeye ayırmasıyla nükleer programa verdiği desteğin yolu da açılmıştır.

Kuzey Kore ile diğer devletler arasında nükleer gelişmeler bağlamındaki gerginlik yıllarca gündemde olmaya devam etmiştir. Kore Yarımadası ile ilgili olarak ele alınan konuların karmaşıklığı, doğrudan çıkarları olan devletlerin varlığı ve bu çıkarların farklı doğası sebebiyle Kuzey Kore'ye yönelik uygulanacak politikaların kararlaştırılmasında zorluklar yaşanmıştır.

2006 yılında Kuzey Kore’nin kıtalararası balistik bir füzeyi ve daha sonra nükleer cihazı test etmesine karşılık BM Güvenlik Konseyi, Kuzey Kore'ye istikrarsızlaştırıcı davranışlarından dolayı yaptırım uygulanmasını onaylayan iki karar kabul etmiştir. Bununla birlikte, Altı Taraflı Müzakere görüşmelerinin üye ülkeleri - Kuzey Kore, Güney Kore, ABD, Çin, Rusya ve Japonya - Şubat 2007'de

570 Genevieve Faulkner, “Method to Madness”, The University Of Norte Dame Australia, 2010, s.14

571 Ibid

162

Kuzey Kore'yi nükleer silahlardan arındırma yolunda atılan ilk adım konusunda anlaşmaya varmıştır.572

Kuzey Kore, kendi hedeflerini destekleyen yeni bir müzakere yapısıyla dinamik bir aktör olmuştur. Kuzey Kore'nin bu yaklaşımına dair, sisteme meydan okumasıyla ortaya çıkan 1993 ve 2002'deki iki nükleer kriz örnek olarak gösterilebilmektedir. Ayrıca; Kuzey Kore’nin 2006'daki nükleer testi, Washington'u Pyongyang ile doğrudan görüşmeler yapmaya zorlamak amacıyla gerçekleştirilmiştir. 573

Pyongyang yönetiminin müzakereleri gerçekleştirdiği bölge ülkeleri ve ABD’nin asıl meselesi ise, Kuzey Kore'nin taleplerini geciktirerek Kuzey Kore’yi ulusal çıkarları doğrultusunda en iyi şekilde hareket edemeyeceğine ikna etmektir. Bu bağlamda Kuzey Kore’ye verilmek istenen mesaj, ne kadar çabuk nükleer silahlardan arınırsa, o kadar çabuk çıkar sağlayacak olmasıdır.574

Bölgesel güvenlik açısından en önemli rol oynayan ülkelerden biri olan Çin’in diplomasisinde iki Kore’yle bağlantıları bölgedeki güvenliğin tamamlayıcı bir unsurudur. Pekin’in Kore Yarımadası'na yönelik politikası, Kuzeydoğu Asya'da barış ve istikrarın önemini temel alırken bir yandan tercihi statükoyu sözleşmeler yoluyla sağlamak diğer yandan ise kaçınılmaz olabilecek istenmeyen gelişmelere de hazırlanmak olmuştur.575 Genel olarak, Çin’i iki Kore ile bağlantılarında ve bölgede statü yanlısı bir politika izlemeye motive eden nokta Çin-Amerikan ilişkisidir.

Rusya, Kuzey Kore’nin nükleer faaliyetlerinin yarattığı etkiler bağlamında bölgesel güvenlik boyutunda söz sahibi olan ülkelerden bir diğeridir. Rusya açısından Kuzey Kore ile coğrafi yakınlık ve jeopolitik sebeplerden kaynaklı taahhütlere dayanan uzlaşmalı bir ilişki söz konusudur. Rusya, Kore yarımadasında Çin eksenli politikalar çerçevesinde hareket edebilmektedir.

572 Sung Chull Kim, David Kang, Op.cit, s.1

573 Ibid, s.8

574 Ibid

575 Fei-Ling Wang, “Joining the Major Powers for the Status Quo: China’s Views and Policy on Korean Reunifi cation,” Pacific Affairs 72, 1999, ss. 167–185

163

Uzlaşma politikaları, Rusya’nın Kore Yarımadası’nda bazı geleneksel ve çağdaş çıkarları güvence altına alma aracı olmuştur. Geleneksel çıkarlar arasında, düşman gücün yarımadaya Rusya'nın Uzak Doğu'sunu tehdit edecek şekilde hâkim olmasını engelleme çabası da yer almaktadır. Rusya, Kore yarımadasının herhangi bir dış gücün etkisi altına girmeyeceğinden ve Uzak Doğu sınırları boyunca Amerikan birliklerini görmeyeceğinden emin olmak adına yoğun çaba göstermiştir.576

Rusya, bu sınırlar boyunca öngörülemeyen bir nükleer güç kullanımının bölgenin kutuplaşmasını ve Japonların yeniden silahlanmasını tetikleyebileceğinden endişe duymuştur. Ayrıca Rusya, özellikle 1995-1999 yılları arasında eski Yugoslavya üzerindeki anlaşmazlıklarda ABD’nin Rusya’nın çıkarlarını göz ardı etmesi itibariyle Kuzey Kore’yi, Amerikan hegemonyası tarafından yaratılan tek kutuplu dünyaya karşı bir dengeleme aracı olarak görmektedir.577

Kuzey Kore’nin bölgedeki belirleyici aktörler; Rusya, Çin, Japonya ve Güney Kore ve Asya Pasifikteki ABD varlığı eksenindeki ilişkilerini, tarihsel süreç içerisindeki önemli olaylar ve kırılma noktalarıyla ele almak bölgedeki güvenlik ilişkilerini anlamlandırmak noktasında daha değerli olmaktadır. Bu bağlamda, bir sonraki kısımda Kuzey Kore’nin bu ülkelerle ilişkileri detaylı bir şekilde ele alınacaktır.