• Sonuç bulunamadı

163

Uzlaşma politikaları, Rusya’nın Kore Yarımadası’nda bazı geleneksel ve çağdaş çıkarları güvence altına alma aracı olmuştur. Geleneksel çıkarlar arasında, düşman gücün yarımadaya Rusya'nın Uzak Doğu'sunu tehdit edecek şekilde hâkim olmasını engelleme çabası da yer almaktadır. Rusya, Kore yarımadasının herhangi bir dış gücün etkisi altına girmeyeceğinden ve Uzak Doğu sınırları boyunca Amerikan birliklerini görmeyeceğinden emin olmak adına yoğun çaba göstermiştir.576

Rusya, bu sınırlar boyunca öngörülemeyen bir nükleer güç kullanımının bölgenin kutuplaşmasını ve Japonların yeniden silahlanmasını tetikleyebileceğinden endişe duymuştur. Ayrıca Rusya, özellikle 1995-1999 yılları arasında eski Yugoslavya üzerindeki anlaşmazlıklarda ABD’nin Rusya’nın çıkarlarını göz ardı etmesi itibariyle Kuzey Kore’yi, Amerikan hegemonyası tarafından yaratılan tek kutuplu dünyaya karşı bir dengeleme aracı olarak görmektedir.577

Kuzey Kore’nin bölgedeki belirleyici aktörler; Rusya, Çin, Japonya ve Güney Kore ve Asya Pasifikteki ABD varlığı eksenindeki ilişkilerini, tarihsel süreç içerisindeki önemli olaylar ve kırılma noktalarıyla ele almak bölgedeki güvenlik ilişkilerini anlamlandırmak noktasında daha değerli olmaktadır. Bu bağlamda, bir sonraki kısımda Kuzey Kore’nin bu ülkelerle ilişkileri detaylı bir şekilde ele alınacaktır.

164

Krallık, Rusya, Çin ve Fransa’nın yer aldığı hidrojen bombasına sahip devletlerin arasına katılmıştır. Bunun akabinde Kuzey Kore lideri yönetimdeki kadroya “barışı korumak adına güçlü bir hazine kılıcı ile silahlandıklarını” beyan etmiştir.579

Kuzey Kore lideri, hidrojen bombası ve onu ulaştırma potansiyeline sahip olması bağlamında diğer ülkeler tarafından ciddiye alınması gerektiğine inanmaktadır. Kim Jong Un’a göre güvenilirliği olan bir nükleer silah sistemi geliştirmek hem ABD’den gelebilecek tehlikeleri aza indirmek hem de rejimi elinde tutmak adına bir yol olarak görünmektedir.

Kuzey Kore’nin nükleer ve balistik füze programları, zorlayıcı diplomasi stratejisinin önemli bir bileşenidir. Kuzey Kore liderlerinin rejimin varlığı için tek dayandıkları sistemin bu programlar olmamasıyla birlikte, liderler nükleer gücü rejim bekasını sürdürmeleri için kullandıkları caydırıcılığın önemli bir parçası olarak görmektedir.580

Nükleer caydırıcılık terimi, ilk kez Kuzey Kore Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü tarafından 6 Haziran 2003 tarihinde yapılan açıklamada şu şekilde ifade edilmiştir: “ Nükleer caydırıcılık konusuyla ilgili olarak; Kuzey Kore, ABD ve nükleer caydırıcı güçlere sahip diğer devletlerle aynı yasal statüye sahiptir.”581 Bu açıklamadan üç gün sonra; Kore Merkezi Haber Ajansı, “ABD’nin yürüttüğü düşmanca politikalar sebebiyle, Kuzey Kore’nin nükleer caydırıcı bir güç inşa etmekten başka bir seçeneğinin olmadığının altını çizmiştir.”582

Bütün bu gelişmelerden önce; Kuzey Kore hükümeti, her zaman nükleer programının barışçıl olduğunu savunmuştur. 10 Ocak 2003 tarihinde Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması’ndan çekilirken dahi Kuzey Kore’nin nükleer silah

579 Kore Merkezi Haber Ajansı, Anna Fifield aktaran “Kim Jong Un to central commitee meeting of the Workers’ Party”, as reported by KCNA, April 21, 2018

580 Office Of The Secratary Of Defence; “Military and Security Developments Involving the Democratic People’s Republic of Korea 2015”; A Report to Congress Pursuant to the National Defense Authorization Act for Fiscal Year 2012, s.6

581 Kore Merkezi Haber Ajansı, Sung Chull Kim aktaran, “Our Nuclear Deterrence İs Not a Means Of Threat”, 9 Haziran 2003

582 Ibid

165

geliştirme gibi bir niyetinin olmadığı, nükleer aktivitelerin elektrik üretimiyle sınırlı olduğu ifade edilmiştir.583

Bu ifadelere rağmen, beş ay sonra Kuzey Kore hükümeti nükleer silah geliştirdiğini açıklamıştır. Kuzey Kore, 1990’lı yıllar boyunca nükleer programını geliştirmeye devam etmiştir; ancak 2002 yılında uranyum zenginleştirme programının itiraf edilmesiyle kriz noktasına gelinmiştir. Bu sebeple, Kuzey Kore’nin nükleer caydırıcılık bağlamında yaptığı açıklamaların nükleer programındaki gelişim doğrultusunda yapılmış olduğunu söylemek yerinde olacaktır; ancak her şeye rağmen bu durumun açıkça kabulü ve itirafı nükleer politikasındaki yeni bir gelişme olmuştur.584

Burada dikkat çekilecek önemli diğer bir detay ise; Kuzey Kore’nin nükleer silah sahibi olmak istediği açıklamasının, ilk nükleer test denemesinden 3 yıl önce gerçekleşmesidir. Nükleer silahların yayılması tarihine bakıldığında, devletler önce test edip sonra açıklama yoluna gitmekteyken; Kuzey Kore’nin önce itiraf edip sonrasında nükleer testi gerçekleştirmesi, istisnai bir durum olmuştur.

Bu gelişmelerin arka planında yaşanan olaylar ışığında ve Kuzey Kore’nin Kore Savaşı’ndan itibaren nükleer çalışma arzusunun altında yatan temel sebepler birlikte değerlendirildiğinde, Kuzey Kore’nin nükleer diplomasisi daha anlaşılır bir boyut kazanmaktadır. Kuzey Kore’nin kendine özgü siyasi bir sistem oturtarak rejimin devamlılığını uzun yıllar sağlamış olduğu bir gerçektir; ancak nükleer silah sahibi olma arzusunun hep var olduğu ve nükleer silahlara sahip olduktan sonra kolayca vazgeçmeyeceği de bir diğer hakikattir.

Bu minvalde, Kuzey Kore liderlerinin tarihteki iki olaydan ders çıkardığını söylemek mümkündür; bunlar 2003 yılında gerçekleşen Irak Savaşı ve 2011 yılında yaşanan Libya İç Savaşı olmaktadır. Bu olaylar neticesinde, nükleer silahlardan

583 Sung Chull Kim, Michael D.Cohen; “Entering The New Era Of Deterrence: North Korea and Nuclear Weapons”, Georgetown University Press, 2017, s.32-33

584 Ibid, s.33

166

vazgeçmenin kolaylıkla bir askeri darbe ve rejimin düşmesiyle sonuçlanacağı algısı oluşmuştur.585

Irak lideri Saddam Hüseyin, 1990’lı yıllarda nükleer silah geliştirmeye çalışmıştır;

ancak daha sonradan bu çabasından vazgeçmiş ve nihayetinde ABD tarafından yönetimine son verilmiştir. Libya’daki Muammer Kaddafi rejimi, Batılı ülkelerin ikna çabası ve baskısı sonucunda 2003 yılında nükleer programından vazgeçmiştir. Ancak bu durum, 2011 yılında yaşanan Arap Baharı esnasında Nato güçlerinin Libya İç Savaşı’na müdahalesini kolaylaştırmış ve sonuç olarak Libya isyancı güçleri Kaddafi’yi öldürmüştür.586

Diğer ülkelerde gözlemlenen bu olayların dışında, Kim İl Sung’un 2008 yılında geçirdiği felç, Kuzey Kore’nin nükleer hırslarını güçlendiren bir başka faktör olmuştur;

çünkü ülke içinde yaşanacak dengesizlik durumlarında rejimin ayakta kalması adına güçlü nükleer kapasite bir garantör olarak işaret edilmiştir. Uzmanlar tarafından bu durumun Kuzey Kore’nin iki hamlesine; 2009 yılının Nisan ayında gerçekleşen uzun menzilli roket denemesi ve aynı yılın Mayıs ayında gerçekleştirdiği ikinci nükleer denemesine sebebiyet verdiği vurgulanmıştır.587