• Sonuç bulunamadı

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Anayasası’nda Çevre Hakkı

ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Anayasası’nda Çevre Hakkı

5. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Anayasası’nda Çevre Hakkı

Çalışmanın başından beri çevre hakkının ne kadar önemli bir hak olduğunu, bunun bilincine yeni yeni varmaya başlayan insanoğlunun bu konuda -istenilen düzeyde olamasa da- bir arayış içine girdiğini ve bu arayışın bir yansıması olarak da çevre hakkının anayasalara girmeye başladığını belirttik. İşte bu sürece duyarsız kalmayan KKTC de 5 Mayıs 1985 tarihli halkoylamasıyla kabul edilen Anayasası’nda çevre hakkına yer vermiştir. KKTC Anayasası’nın “Çevrenin Korunması” başlıklı 40. maddesine göre;

“(1) Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.

(2) Gerçek veya tüzel kişiler, hiçbir amaçla, insan sağlığını bozacak veya deniz varlıklarını tehlikeye düşürecek nitelikteki sıvı, gaz ve katı maddeleri denizlere, barajlara, göllere veya derelere akıtamaz veya dökemez.

(3) Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin, gerçek ve tüzel kişilerin ödevidir.

(4) Devlet, milli parklar oluşturulması amacıyla gerekli önlemleri alır.”

Bu düzenleme, benzer şekilde Türkiye Cumhuriyeti 1982 Anayasası’nın 56. maddesinde de yer almaktadır. 40. maddeye baktığımızda, madde metninde herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu vurgulandıktan sonra, deniz, göl ve akarsuların korunmasına ayrı bir önem vermiş; evsel veya sanayi atıklarının suya bırakılması kesinlikle yasaklanmıştır. Maddede çevreyi kirletmemek ve korumak hem devlete hem de vatandaşlara bir ödev olarak yüklenmiştir. Ayrıca bu hak, herhangi bir nedenle de sınırlanmamıştır. Ancak bu hak için yasa koyucunun herhangi bir sınırlama nedeni öngörmemiş olması bu hakkın sınırsız olduğu anlamına da gelmemektedir. Şöyle ki sınırsız ve içeriksiz bir hak ve özgürlük yoktur. Her hakkın ve özgürlüğün niteliklerinden ve eşyanın tabiatından kaynaklanan doğal sınırları vardır. Bu hakkın doğal sınırları da insanların temel ihtiyaçlarını (beslenme ve barınma gibi) karşılamak için gereksinim duyduğu maddelere ulaşmaları zorunluluğudur. Mesele bu hakkın doğal sınırları belirlenirken yukarıda bahsedilen üç temel yaklaşımdan; hangi yaklaşımın benimseneceğidir. Yani sürdürülebilir kalkınma yaklaşımı mı, yetinme seviyesi yaklaşımı mı yoksa derin ekoloji yaklaşımı mı benimsenecektir? Çünkü belirlenen yaklaşıma göre, hakkın içeriğinin sınırları da değişecektir.

Bir hakkın anayasal güvenceye kavuşturulmuş olması önemlidir. Ancak en az bunun kadar önemli olan bir şey de bunun uygulamaya yansımasıdır. Başka bir ifadeyle anayasal düzeydeki korumanın kağıt üzerinde kalmaması, hayata geçirilmesidir. Bu bağlamda KKTC’de, evsel ve sanayi atıklarından ve taş ocaklarından kaynaklanan sorunlar ile kıyı kirliliği ve en ciddi çevre sorunu olan CMC sorunu1 (Fırat 2012) gibi yaşanan çevre sorunlarına baktığımızda, anayasal düzeydeki korumanın uygulama yönünün eksik kaldığını görmekteyiz. Bunun için de devletin, yasama, yürütme ve yargı organlarının anayasal düzeydeki korumanın uygulamaya yansıması için gereken irade ve kararlılığı taşıyor olması ve halkta bu bilincin oluş(turul)ması gerekmektedir. Aksi halde çevre hakkı konusunda yapılan hangi düzeyde olursa olsun yapılmış olan yasal düzenlemelerden beklenen fayda elde edilemeyecektir.

6. Sonuç

Sanayi devrimini müteakiben yaşanan endüstriyelleşme, nüfus artışı ve tüketim alışkanlıkları, beraberinde doğal kaynakların aşırı tüketimini getirmiş; bu da ortaya ciddi çevre sorunlarının çıkmasına sebep olmuştur. Bu sorunlar artık üretimi daha maliyetli hale getirme şeklinde kendini hissettirse de önlem alınmaması durumunda, kendisini sadece üretim maliyetlerinin artmasında hissettirmekle kalmayacak; üretimin durmasına ve dolayısıyla insanların temel ihtiyaçlarını bile karşılamayacak bir duruma gelmesine sebep olacaktır.

Artık insanoğlu, “Daha fazla nasıl üretebiliriz?” “Ekonomilerimizi daha ne kadar büyütebiliriz?” gibi sorular üzerine kafa yormadan önce bu isteklerimizi çevre hakkına riayet ederek (sağlıklı bir çevreyi riske atmadan) nasıl gerçekleştirebiliriz üzerinde durmalıdırlar. Deyim yerindeyse insanoğlu, çevre dostu üretim modelleri geliştirmek, üretirken çevreye verilen zararı giderecek bedeli ödemek zorundadır. Bu çerçevede öncelikle sürdürülebilir bir kalkınma modeli izlenmeli; alternatif enerji kaynakları yaratılmalı ve çevreyi daha az kirleten teknolojiler geliştirmelidir. Bunlarla eş zamanlı olarak aşırı lüks tüketime giren tüketim alışkanlıklarını törpülemek, insanların çevreyi kirletmeme ve koruma konusunda duyarlılığını artırmak için bir bilinç oluşturmak adına çevre eğitimi faaliyetlerine kesintisiz devam etmek gerekmektedir.

Günümüzde insanoğlunun henüz sürdürülebilir kalkınma yaklaşımını yeni yeni dikkate almaya başladığını ancak bunu henüz kayda değer bir şekilde hayata geçiremediğini gözlemlemekteyiz. İnsanoğlunun ilk etapta yapması gereken, sürdürülebilir kalkınma yaklaşımını tam olarak hayata geçirmektir. Bu bağlamda nüfus artışının belirli bir seviyede tutulması ve kapitalizmin üretim ve karı artırmak için geliştirdiği “hep daha fazla tüket” söyleminden vazgeçilmesi oldukça önemlidir. Buna rağmen tehlike çanlarının çalmaya devam etmesi durumunda aşamalı olarak yetinme seviyesi ve derin ekoloji yaklaşımını hayata geçirmek neslinin devamı için şart gözükmektedir.

Çevre hakkının gerçekleşmesi için alınması gerek önlemlerin maliyetinin, çevre felaketleri yaşandıktan sonra onu eski haline getirmek için yapılması gerekenlerin maliyetinden daha fazla olması zor görünmektedir. Hele ki yaşam destek sistemleri tamamen çöktükten sonra bunu hiçbir mali bedel karşılığında tekrar tesis etmek mümkün değildir. Bu nedenle ekonomik faaliyetler başta olmak üzere, insanların tüm davranışlarında bunu dikkate alarak hareket etmeleri gerekmektedir.

Gelinen noktada, ekonomik faaliyetler başta olmak üzere bütün faaliyetlerin yapılabilmesinin ön koşulunun; buna müsaade eden, bunun için yaşam destek sistemleri sunan bir çevrenin varlığı olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle insanoğlunun, yaşanabilir bir dünya için çevre sorunları konusunda yapması gerekenler vardır. Bu insanoğlunun kendisine karşı olduğu kadar, yeryüzündeki diğer canlılara ve gelecek nesillere de olan bir borcudur. Bir Kızılderili atasözünün dediği gibi: “Bu dünya bize atalarımızdan miras kalmadı, biz onu torunlarımızdan ödünç aldık”.

Notlar

1 Sadece Lefke ve KKTC’nin sorunu gibi görünen ancak Akdeniz kıyılarını ve Çokuluslu şirketlerin faaliyetlerini ilgilendiren CMC Sorunu özünde şudur: “Lefke- Gemikonağı cevher işletmeciliği, 1913 yılından itibaren Kıbrıs maden şirketi (CMC) tarafından yoğun olarak işletilmiş ve 1974 yılı sonundan itibaren işletime son verilirken, işletim sürecindeki tüm atıklarda bölgede ölüm vadisi oluşturacak şekilde kaderine terk edilmiştir. Görüntü, çevresel bozulmanın ve ekolojik denge yok oluşunun tipik bir örneğidir. Bu arada yüzeyde bulunan ve kükürtlü bir mineral olan pirit ve kalkopirit yağmur suları ve serbest oksijen ile tepkimeye girerek arazi yüzeyindeki atıklar yanında, sulardaki asiditeyi de yoğunlaştırarak yörenin yüzey sularını, çevresel toprakları, deniz kıyısı ve deniz suyu ile yer altı sularında kirlilik parametreleri oluşturmaktadır.” (Altınbaş, http://www.turkmedya.com/V1/Pg/NewsTownDetail/NewID/4220/CatID/24/TownName/ /TownID/859/CityCode//CityName/Guzelyurt/CountryID/2/Header/cmc_dunyanin_en_bu yuk_cevre_sorunu.html, Erişim Tarihi, 23.02.2012).

Kaynakça

Altınbaş,Ü.http://www.turkmedya.com/V1/Pg/NewsTownDetail/NewID/4220/CatID/24/To

wnName//TownID/859/CityCode//CityName/Guzelyurt/CountryID/2/Header/cm c_dunyanin_en_buyuk_cevre_sorunu.html, Erişim Tarihi, 23.02.2012.

Anar, E. (2000). İnsan Hakları Tarihi, 2. Baskı, İstanbul, Çiviyazıları. Atar, Y. (2007). Türk Anayasa Hukuku, 4. Baskı, Konya, Mimoza.

Çamurcu, H. (2005). Dünya Nüfus Artışı ve Getirdiği Sorunlar”, Balıkesir Üniversitesi

Sosyal Bilimler Dergisi, s. 86-105, http://sbe.balikesir.edu.tr/dergi/ edergi/c8s13/makale/c8s13m9.pdf, Erişim Tarihi: 05.07.2011.

Çeçen, A. (2000), Günümüz Koşullarında İnsan Haklarının Genel Görünümü, Türkiye’de

İnsan Hakları, TODAİE Yayınları, Yayın No:301, Anakara, s. 3-6.

Çepel, N. (1983). Genel Ekoloji, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Yayınları.

Çevre Hukuku ve Tarihçesi, http://www.cevreonline.com/hukuk/cevhukuk_tarihce.htm, Erişim Tarihi: 02.07.2011.

Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu. (1991). Ortak Geleceğimiz, 3. Baskı, (Çev. Belkıs Çorakçı), Türkiye Çevre Sorunları Vakfı Yayını.

Egeli, G. (1996). Avrupa Birliği ve Türkiye’de Çevre Politikaları, Ankara, Türkiye Çevre Vakfı Yayını.

Erdoğan, M. (1999). Anayasal Demokrasi, 3. Baskı, Ankara, Siyasal Kitabevi.

Fırat,A.http://www.kibrisgazetesi.com/index.php/cat/23/news/131738/PageName/Konuk_

Yazarlar, Erişim Tarihi: 23.02.2012.

Gökdayı, İ. (1997). Çevrenin Geleceği (Yaklaşımlar ve Politikalar), Ankara, Türkiye Çevre Vakfı Yayını.

Güler, Ç. (1994). Çevre Sözlüğü, Ankara, Saypa Yayınları.

Güneş, Y. / A. Aydın Coşkun. (2004). Çevre Hukuku, İstanbul, Kazancı Hukuk Yayınları. Kaboğlu, İ. Özden. (1996). Çevre Hakkı, İstanbul, İmge Kitabevi.

Kaboğlu, İ. Özden. (1998). Özgürlükler Hukuku (İnsan Haklarının Hukuksal Yapısı), İstanbul, Alfa Yayınları.

Kuzu, B. (1997). Sağlıklı ve Dengeli Bir Çevrede Yaşama Hakkı, İstanbul, Fakülteler Matbaası.

Milattan İtibaren Çeşitli Yıllardaki Nüfus Miktarı ve Gelecek Yıllardaki Tahmini Nüfus Miktarı,

http://geography.about.com/od/obtainpopulationdata/a/worldpopulation.htm,

Erişim Tarihi: 05.07.2011.

Porritt, J. (1989). Yeşil Politika, (Çev. Alev Türker), İstanbul, Ayrıntı Yayınları.

Tekeli, İ. (2005). Çevre Hakkına Yerelden Yaklaşmak, Sivil Toplumu Geliştirme Merkezi, Ankara,

http://www.stgm.org.tr/tr/icerik/detay/cevre-hakkina-yerelden-yaklasmak, Erişim Tarihi: 10.07.2011.

Torunoğlu, E. (2005). Çevre Hakkı İnsan Hakkıdır, http://www.sendika.org/

yazi.php?yazi_no=1791.17.02.2009, Erişim Tarihi: 17.02.2009.

Turgut, N. Çevre Hukuku, Ankara, 1998.

Ürkmez, T. Çevre Hakkının Tarihsel Gelişimi”,

http://www.cekud.org.tr/haberx/143-cevre-hakki-kavraminin-tarihsel-gelisimi.html, Erişim Tarihi, 27.02.2012.

Yaren, F. Bülent. (1995). Yaşamı Kavrayış Üzerine Yapılanan Sorun: Çevre Sorunu, Değişen Dünya Görüşü Ekonomi-Ekoloji İlişkileri Bağlamında ekolojik Kalkınma, Yeni Türkiye Dergisi-Çevre Özel Sayısı, Temmuz-Ağustos, s. 90-102.