• Sonuç bulunamadı

Kuzey Hazar Sahasındaki Sarmat Toplulukları

I. BÖLÜM

2.5. Perslerin Yükselişi ve Hazar Çevresinde Pers-İskit (Saka) Mücadelesi

3.1.1. Kuzey Hazar Sahasındaki Sarmat Toplulukları

Yukarıda da bahsettiğimiz gibi Sarmatların önemli bir kısmı Don Nehri’nin batısına ilerlemiş ve Tuna’ya kadar uzanan geniş bir alanda ikamet etmiştir. Bununla birlikte nehrin doğusunda yer alan Sarmat toplulukları da mevcuttu. Siraklar, Aorslar ve Alanlar ismiyle bilinen bu toplulukların büyük çoğunluğu Kafkasların kuzey sahasına yayılmıştır. Esasen Sarmatların Kuzey Kafkas eteklerine doğru hareket etmeleri MÖ III- I. yüzyıllar arasında vuku bulmuştur.365

Bu tarihlerden sonra bölge, Hunların gelişine kadar ağırlıklı olarak Sarmat hâkimiyetinde kalmıştır. Siraklar ve Aorslar, kuzey Hazar sahasında görülen ilk Sarmat toplulukları olurlarken, miladi yıllarda ortaya çıkan Alanlar ise Sarmat topluluklarının bölgedeki en son üyeleri olmuşlardır.

364 İ. Durmuş, age., s. 77-91. 365

3.1.1.1. Siraklar ve Aorslar

Siraklar ve Aorslar birbirleriyle çeşitli etkileşimlerde bulunan komşu Sarmat toplulukları idi.366

Bu etkileşim kimi zaman karşılıklı çatışmalar şeklinde de vuku bulmaktaydı. Strabon, bu iki grubun güneyde Kafkas Dağları’na kadar yayılmış olduklarını belirtmektedir.367 Kuzey Kafkasya’nın batısında yaşayan Sirakların merkezi yaşam alanını Kuban Vadisi teşkil etmekte idi.368

Aorslar ise onların biraz daha kuzeyinde ve doğusunda, yani Hazar kıyılarında daha yakın olan mevkilerde yaşamaktaydılar. Siraklar ve Aorslar yarı göçebe diyebileceğimiz bir yaşam tarzına sahiptiler.369 Bununla birlikte Sirakların, Aorslara nazaran yerleşik yaşamı daha çok benimsedikleri görülmektedir. Sirakların Uspa (Uspe) isminde bir idari merkezleri bulunmaktaydı.370

Yazılı kaynaklardan Sirakların güçlü bir askeri organizasyon kurdukları ve çevrelerindeki siyasi çekişmelerle yakından ilgilendikleri anlaşılmaktadır. Strabon’a göre onlar, Bosporus Kralı Pharnekes (MÖ 63-47) zamanında kralları Abaecus önderliğinde yirmi bin kişilik bir süvari kuvvetini toplayabilecek güçteydiler.371

Siraklar, Bosporus Savaşı’nda (MS 40-49) III. Mithradates’in (MS 38-45) yanında yer almışlar ve Romalılara karşı mücadele etmişlerdir. Mithradates’in yardım çağrısına olumlu cevap veren Sirak kralı Zorsines, güçleriyle birlikte Romalılara ve onlara destek veren komşuları Aorslar’a karşı harekete geçmiştir. Ancak Siraklar, müttefik Roma ve Aors orduları karşısında duramayarak mağlup olmuşlardır. Uspa kuşatılmış ve müttefik kuvvetler tarafından ele geçirilerek yağmalanmıştır. Siraklar bu yenilgiden sonra büyük bir güç kaybı yaşamışlar, topraklarının önemli bir kısmını yitirmişler ve tarih sahnesinde daha az görünür olmuşlardır.372

Bunların bir süre sonra bölgeye gelen Alanların hâkimiyeti altına girdikleri düşünülmektedir.373

Komşuları Aorslara gelince, Siraklardan çok daha geniş bir alanda hüküm sürmüşler ve daha kalabalık bir nüfusu barındırmışlardır. Strabon, MÖ I. ve MS I. yüzyıllar arasında varlık gösteren Aorsları iki gruba ayırmıştır. Birinci grubu sadece

366 Richard Brzezinski, Mariusz Mielczarek, The Sarmatians 600 BC-AD 450, Osprey Publishing, Oxford, 2002, p. 7-8.

367 Strabo, XI.2.1.

368 G. Vernadsky, age., p. 88. 369

Strabo, XI.2.1.; XI.5.8. 370 İ. Durmuş, age., s. 92. 371 Strabo, XI.5.8.

372 İ. Durmuş, age., s. 93-94. 373

“Aorslar”, ikinci grubu ise “Yukarı Aorslar” olarak belirtmiştir. Aorslar’ın Karadeniz kıyılarına yakın oldukları ve iki yüz bin süvariden oluşan bir orduyu toplayabildikleri görülmektedir. İkinci grubu teşkil eden Yukarı Aorslar ise daha doğuda yaşamışlar ve Hazar kıyılarının büyük bir bölümünü kontrol altında tutmuşlardır. Strabon’a göre Yukarı Aorslar, Hindistan üzerinden gelişen ticaretin denetiminde aktif rol oynuyorlardı. Bu sebeple son derece zengin bir topluluk idiler.374

Aorslar, Siraklar gibi MS I. yüzyılın sonlarına doğru giderek zayıflamışlar ve büyük bir ihtimalle aynı dönemlerde bölgeye gelen Alanların hükümranlıklarını kabul etmişlerdir.375

3.1.1.2. Alanlar

Güney Rusya coğrafyasında en son görülen Sarmat topluluğu Alanlar’dır. MS I. yüzyılın sonlarından MS IV. yüzyılının sonları arasındaki dönemde izlerine rastladığımız Alanlar, Azak Denizi’nden başlayarak, Aşağı Don ve Aşağı İdil Havzası dâhil olmak üzere Kafkas Dağları’na kadar uzanan bozkırlarda hüküm sürmüşlerdir.376

Bu geniş bölgede güçlü bir konfederasyon kuran Alanlar hakkındaki kayda değer ifadelerin önemli bir kısmı, MS IV. yüzyıl içinde yaşamış olan ünlü Romalı tarihçi Ammianus Marcellinus’a aittir. Ammianus, Alanların oldukça canlı bir tasvirini yapmış ve onları Hazar’ın doğu kesimlerinin eski sakinleri olan Massagetler ile özdeşleştirmiştir. Yazar “Res Gestae” adlı eserinde Alanlar’dan, “kadim Massagetae halkı olan Halani” şeklinde bahsetmiştir.377

Kuzey Kafkasya’da Siraklar ve Aorsların yerini alan Alanlar, Karadeniz-Hazar bozkırlarında uzun bir süre bağımsız ve aktif bir biçimde faaliyet göstermişlerdir.

Alanlar, tarih sahnesinde rol aldıkları süre boyunca Ön Asya topraklarına çeşitli akınlar düzenlemişlerdir. Bilinen ilk büyük Alan akını, MS 73-74 sularında vuku bulmuştur.378

Fetih yerine ganimet toplama amaçlı olduğu anlaşılan bu ilk akını bizlere aktaran Josephus’a (MS 37-100) göre Alanlar, Media Ülkesi’ne saldırmak niyetiyle Part kralı379

ile bir anlaşma yapmışlardır. Anlaşma gereği Part hükümdarı, onların Büyük İskender’in daha önceden kapattığı demir kapılardan geçmelerine ve Media Ülkesi’ne girmelerine izin vermiştir. Part kralının izni ile Media’ya giren Alanlar, bu ülkeyi bir

374 Strabo, XI.5.8. 375

G. Vernadsky, age., p. 88. 376 G. Vernadsky, age., p. 89.

377 Ammianus Marcellinus, XXXI.2.12. 378 M.I. Rostovtzeff, age., p. 118. 379

anda yağmalamaya başlamışlar ve büyük bir yıkıma sebep olmuşlardır. Media kralı Pacorus380 direniş gösteremeden kaçmak zorunda kalmıştır. Alanlar Media’dan sonra hız kesmeden Armenia Ülkesi’ne yürümüşlerdir. Bu sıralar Armenia kralı olan Tridates,381 Alan saldırılarını durdurmaya çalışmış, ancak tüm çabalarına rağmen başarısız olmuştur. Büyük bir ganimet kazanan Alanlar, seferlerine son vererek ülkelerine geri dönmüşlerdir.382

Josephus’un verdiği bilgilerden, Ön Asya’ya yapılan bu ilk geniş çaplı Alan seferinin nereden başladığı tam olarak anlaşılamamaktadır. Ancak yazarın belirttiği “İskender’in kapattığı demir kapılar” ifadesi, bizleri Elburz dağ silsilesindeki Hazar Kapıları’na götürmektedir. Zira Büyük İskender doğu seferi sırasında bu kapılardan geçmiştir. Dolayısıyla Media ve Armenia’nın yağmalanmasına giden süreç Hazar’ın doğusundan başlamış olmalıdır.

Bir diğer büyük Alan akını ise MS 135 yılında meydana gelmiştir. MS II. yüzyılın başlarında Kuzey Kafkasya bölgesindeki hâkimiyetini tamamen pekiştiren Alanlar, bu defa Kafkaslarda bulunan Hazar Kapıları’ndan (Daryal, Derbent) geçerek güneye ilerlemişler, Media ve Armenia’yı tekrar istilaya girişmişlerdir.383

Alanların Anadolu üzerindeki yoğun baskısı, Roma’nın Cappadocia valisi olarak görev yapan ve yazdığı tarihi eserleri ile bilinen Flavius Arrianos’un çabaları sayesinde kırılmıştır. Arrianos, Alanlara karşı başarılı bir mücadele vermiş ve onları istila ettikleri coğrafyadan geri püskürtmüştür.384

MS III. yüzyılda Gotların kitleler halinde Karadeniz bozkırlarını işgal etmesi, Alanların Don batısındaki gücünü bir hayli zayıflatmıştır. Alanlar ertesi yüzyıl Hunlarla karşılaşmak durumunda kalmışlar ve Asya’dan dalgalar halinde gelen bu yeni göçebeler karşısında adeta hezimete uğramışlardır. Hunların sert darbesinden sonra kendi aralarında birçok gruba ayrılmışlar ve Avrupa’nın çeşitli bölgelerine dağılmışlardır. İlerleyen yıllarda kimi Alan grupları Roma ordusunda hizmet vermiş, kimileri ise Hunlara, Vizigotlara ve Ostrogotlara katılarak varlıklarını sürdürmüşlerdir.385

380 MS 75-110 tarihleri arasında hüküm sürmüş Part kralı II. Pacorus. I. Vologases’in kardeşiydi. Alan istilası sırasında kuvvetle muhtemel Media Atropatane Ülkesi’nde vali olarak görev yapıyordu.

381 MS 52-58 ve MS 62-88 tarihleri arasında Armenia kralı olarak hüküm sürmüştür. I. Vologases’in diğer kardeşiydi.

382

Josephus, The Jewish War, Volume III: Books 4-7, (Translated by Henry ST. John Thackeray), Loeb Classical Library 210, MA: Harvard University Press, Cambridge, 1961, VII.7.4.

383 R. Brzezinski, M. Mielczarek, age., p. 10-11. 384 M.I. Rostovtzeff, age., p. 118.

385

MS I. yüzyıldan itibaren Hazar çevresinde yaşamış olan Alanlar, kendi içlerinde birçok farklı kabileyi barındırmışlardır. Ammianus, Don Nehri’nin doğusundan Hindistan’a kadar yayılan ve gelenekleri birbirine benzeyen sayısız kabilenin Alan (Halani) olarak isimlendirildiği söylemiştir.386 Ammianus’ un bu ifadelerinden yola çıkan Vernadsky, o dönemde Hindistan çevresinde Yüe-çilerin varlığına dikkat çekmiş ve kimi Alan grupları ile Yüe-çiler arasında bir bağlantının olabileceğini belirtmiştir. Hatta Güney Rusya’ya göç eden bazı Alan kabilelerinin Yüe-çi kökenli olma ihtimalleri üzerinde durmuştur.387

Alanlar diğer birçok Sarmat topluluğu gibi göçebeydiler. Ammianus, onların göçebe yaşam tarzını yansıtan özelliklerinden bolca bahsetmiştir. Ona göre Alanlar, saban sürmeyi değersiz bulurlar, etle ve sütle beslenirler ve yük arabalarında yaşarlardı. Tüm göçebelerde olduğu gibi, atlar bu toplum için de son derece önem arz ediyordu. Çocuklar küçük yaşlardan itibaren ata binmeyi öğrenirlerdi. Alanlar disipline son derece önem verirlerdi ve savaşçılık konusunda da çok yetenekliydiler. Onların nerdeyse hepsi soylu insanlardı. Savaşlarda hafif silahlar kullanırlar ve birçok yönden Hunlara benzerlerdi.388