• Sonuç bulunamadı

Sarıçiçek Yaylasında Kadın Kıyafetleri Şemsi Belli

Şemsi Belli'nin kaleme aldığı “Sarıçiçek Yaylasında Kadın Kıyafetleri”adlı yazıda Sivas, Malatya, Erzurum, Erzincan, Elazığ, Tunceli gibi muhtelif illerin hemen bütün köylerinde kadın kıyafetleri aynı olmakla birlikte muhite göre değişmektedir.

Bu yazıda Sarıçiçek yaylası, Yukarı Atma ve Aşağı Atma aşiretlerinin kadın kıyafetleri tanıtılmıştır. Malatya'nın Mutur bucağından başlar ta Arapkirê, Divrik'e kadar uzanır. Kadın ve kızların giyiniş tarzı farklıdır. Bu fark özellikle baş bağlanış tarzıyla ilgilidir. Bütün genç kızlar başlarına fes giyerler. Saçlarını yedi veya dokuz bölüğe ayırırlar. Bu bölüklerin ucunda saçbağı denilen yünden örülmüş bağlar vardır. Fes üzerinde, taç ismini verdikleri gümüşten yapılmış tepelik dikerler. Bu ipek örtülerin sarı lacivert renklerine puşu, muhtelif renklilerine puru derler.

Kadınlar kızlardan farklı olarak başlığın üzerine beyaz ve ince tülbentten büyük bir örtü sararlar. Bu örtüye “izar” denir. Kızlarda örtü yoktur. Ancak evlendikleri zaman örterler. Đkinci bir husus da kızlar evlendikten sonra saçları kısalır.

Fesin önünde kızlarda boncuklar, gelinlerde cenik denen altın dizeleri vardır. Dul kadınların ve yaşlı kadınların baş tuvaleti siyah ve atunsundur. Bu fesin düşmemesi için çene altında bağlamaya yarayan parçaya “sakandoruk” denir.

Genç kızların giyindikleri elbise ta topuklara kadar uzanan üç peşli elbiseler (fistanlar) dır. Bu fistanlar arapdudağı, simsimi, Arapkir alacası ve çitari adı verilen dokumalardan bizzat kendileri dokurlar. (Belli, 1947: 31 – 32)

Kolların bağ vazifesini gören kısmına kol bağı denir.

Üç peşli entarinin üstüne “bervanik” ve “önlük” adını verdikleri bir parça bağlarlar. Bele bazen “kefiye” adını verdikleri renkli işlemeli örtüler bağlanır. Bunun (kuşağın) arasına ayna, mendil v.s. gibi şeyler konur.

Çoraplar yünden örülü ve motiflerle süslüdür.

Düğünlerde kızlar ve gelinler, kutnu ismi verilen kan rengi ile bal renginin birbirine karıştığı ipekli bir fistan giyerler. Ayrıca “Gocuk” adını verdikleri yelekler de düğünlerde göze çarpar.

Đç çamaşırları ipekten işlenir, diz kapaklarına kadar uzanan köynek adı verilen iç çamaşırları eskiden ipliklerle tezyin edilir ve en az yüz liraya mal olurdu. Bu tarz fistanlar bu bölgede görülmektedir. (Belli, 1947: 31 – 32)

Halkevleri Ulusal Giyim Sergisi Hamit Zübeyr Koşay

Hamit Zübeyir Koşay'ın kaleme aldığı “Halkevlerinde Ulusal Giyim Sergisi” adlı yazı da Ankara Halkevi’nde açılan ulusal giyim sergisi ile ilgili görüşleri ve bu sergilerin nasıl olacağı konusundadır.

Ankara Halkevi’nde açılan Ulusal Giyim Sergisi halkın büyük ilgisini görmüştür. Kemal Güngör'ün hazırladığı 23 sayfalık kılavuzda şu suretle sergi tanıtılmıştır. “Bununla varmak istediğimiz netice, folklor ve etnoloji alanında sistematik ve metotlu bir şekilde çalışarak ulusal kıyafetlerimizi milli kültür eserlerimizin yapısında bir harç olarak kullanmak suretiyle onları yükseltmektir.”(Koşay, 1943:9)

Bu sergide kıyafetler genel olarak örf ve adetlerin kuzey, güney, doğu, batı ve orta Anadolu bölgelerine göre incelenmesi ilk bakışta elverişli görünse de hiç de

elverişli değildir. Kıyafetlerin değişmesi farklı kültürle etkileşme sonunda olmuştur. Mesela; Takaç Zaltan, Feher Geza gibi çok ciddi ve tanınmış bilginlerin iddialarına göre süvari kıyafetlerini Avrupa’ya Türkler getirmiştir. Tıpkı dil gibi, giyim de yine Türk kültürün çevresi içinde incelenmelidir.

Kıyafet sergisi vücuda getirme teşebbüsü yeni değildir. Bilindiği üzere, 1873 Viyana Cihan Sergisi’ne, Osmanlı Hükümeti Đmparatorluğu dört bucağındaki kıyafetleri toplayarak göndermiş ve 1290 senesinde “Elbisei Osmaniye” adlı bir eser çıkarmıştır.

Bugün elimizde bulunan Topkapı Sarayı Müzesi'ndeki kumaş örnekleri ve saray giyimleri ile Ankara Etnografya Müzesi'ndeki değerli işleme ve elbise koleksiyonları daha çok bir sanat tarihi veya bir tarih müzesi damgasını taşırlar. Askeri Müze'deki yeniçeri kıyafetleri ancak dar bir sınıfı temsil eder. Ali Rıza Yalgın’ın Adana Müzesi'ndeki “Yörük Çadırı” muvaffak olmuş bir denemeden ibarettir. (Koşay, 1943: 9–12)

Yurt dışındaki Türk kıyafetleri ve diğer kültür eşyası için Macar ve Rusya müzeleri değerli birer mercidirler. Atina'daki Benaki Müzesi, Türk Etnografyasına ati zengin koleksiyonu ile dikkat çekicidir.

Bu sergide Ankara Halkevi koleksiyonundan faydalanmak mümkün iken faydalanılmamıştır.

Burada muharrir Halk Teknik Enstitüsü veya Etnografya Kurumu ile ona bağlı bir Kültür Sitesi kurulması taraftarıdır, Halk Tetkik Enstitüsü: 1) Etnografya, 2) Folklor,

3) Musiki folkloru, 4) Halk Süsleme Sanatları, 5) Sosyoloji kollarını içine alır.

Halk Kültür Sitesi ise, Ankara yöresinde bir park içinde kurulmalıdır. Bu çalışmada Đsveç, Norveç, Finlandiya açık hava müzeleri örnek alınmalıdır. Bu sitede yurdun muhtelif bölgelerindeki ev tiplerini oldukları gibi kurmalı, içlerini aslından olduğu gibi döşemek, küçük zanaatlar ve çiftçilik, dirimi için, ilgili vekillerin yardımıyla özel pavyonlar kurmak, geçmişteki halk adetlerinin türlü tezahürlerini film, resim ve mutfaklarla canlandırmak, ziyaretçileri hakiki bir Türk mutfağında misafir etmek, şarkı ve musiki cemiyetlerinin müsabakalarını burada tertip etmek, kısaca halkı eğlendirerek öğretmek mümkündür. (Koşay, 1943: 9 – 12)

Ankara Halkevinin Eski Türk Kumaşları Sergisi Uluğ Đğdemir

Geçen yıl Ankara Halkevi'nde el sanatları sergisi açılmıştı. Bu sene de Türk kumaşları üzerine bir sergi açılmıştır.

XV. Yüzyıl, XIX. yüzyılın sonuna kadar beş asırlık Türk kumaşlarından seçilmiş 79 parçayı ağır başlı zarif bir dekor içinde teşhir etmektedir.

Sergi kronolojine dikkat edilerek tertip edilmiştir.

Eski Türk kumaşlarında görülen motifler, çokluk, üsluplaştırılmış yaprak, çiçek, meyve ve hayvan motifleridir. XVIII. Yüzyılda yazı da bu motifler arasına karışmaktadır. (Đğdemir, 1945: 11 – 12)