• Sonuç bulunamadı

Banka kredilerindeki düşüş sanayi üretimi ya da GSMH ile ölçülen ekonomik faaliyetlerdeki düşüşle yaklaşık aynı zamanda gerçekleşmektedir.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

PARASAL AKTARIM MEKANİZMASI ETKİNLİK ANALİZİ

4- Banka kredilerindeki düşüş sanayi üretimi ya da GSMH ile ölçülen ekonomik faaliyetlerdeki düşüşle yaklaşık aynı zamanda gerçekleşmektedir.

Bir bütün olarak alındığında; banka kredilerindeki zaman gecikmelerinin azalması ve kredi talebini azaltan üretimdeki düşüş, eş zamanlı olarak kredilerdeki düşüşe sebep olmaktadır. Bu sonuç, parasal aktarım mekanizmasında, kredi kanalının varlığına ilişkin pek çok soruyu da beraberinde getirmektedir.

Para kanalına göre, sıkı para politikası para arzında bir düşüşe yol açmakta ve ardından da nominal gelir azalmaktadır. VAR analizinin sonuçları bu tür etkilerle tamamen uyum içerisindedir. Para kanalında, tahviller ile banka kredileri birbirine mükemmel ikame kabul edildiğinden, faiz oranı şokuna aynı tepkiyi vermeleri beklenmektedir. Başlangıçta, bankalar hemen hem menkul kıymetlerini hem de kredilerini azaltmaktadır, menkul kıymetlerdeki daralmaysa daha ciddi boyutlardadır. Fakat bir süre sonra, menkul kıymetlerdeki daralma azalırken, banka kredilerindeki daralma yüksek soranlarda gerçekleşmektedir.

Yapılan ampirik çalışmaların bir kısmında ise; bankalar belirli kriterlere göre sınıflandırıldıktan sonra, kredi davranışları karşılaştırılarak, kredi görüşleri test edilmiştir. Likiditesi düşük küçük bankaların, kredibilitelerinin de düşük olması sebebiyle; dışarıdan

183

kaynak sağlama imkânlarının sınırlı olacağını söyleyebiliriz. Bu nedenle, daraltıcı para politikası uygulamasının, büyük bankalara kıyasla küçük bankaların kredi arzını daha fazla etkilediği hipotezi ortaya atılmıştır.

Kashyap ve Stein (2000), birlikte yaptıkları çalışmada, uygulanan para politikalarının etkilerinin, likiditesi düşük olan küçük bankaların, kredi hacmi üzerinde, daha fazla olduğunu ortaya koymuşlardır. Kashyap ve Stein, 1976 yılı birinci çeyreği ile 1993 yılı ikinci çeyreği arasındaki döneme ilişkin yeni ve daha büyük veri setini kullanarak yaptıkları çalışmalarında, dataları her banka için ayrı ayrı incelemişlerdir. Çalışmada, para politikasının toplam kredi hacmi üzerindeki etkileri yerine, bankalar üzerinde bireysel düzeydeki etkileri araştırılmıştır Çalışma sonucunda, banka kredileri kanalının varlığını destekleyen bulgular elde etmişlerdir.

Kishan ve Opiela (2000) ise; ABD’nin 1980 yılı birinci çeyreği ile 1995 yılı dördüncü çeyreği arasındaki döneme ilişkin, üçer aylık verileri test etmişlerdir. Çalışmalarında kredi arzının sürdürülebilmesinde, banka sermayesinin rolünü araştırmışlar, kredi kanalının işleyişi açısından banka sermaye kaldıraç rasyosunun önemini vurgulamışlardır. Bu çerçevede, daraltıcı para politikasının uygulandığı dönemlerde, banka aktif büyüklüğünün ve banka sermayesinin, kredi arzı üzerindeki etkileri incelenmiştir. Çalışma sonucunda; daraltıcı para politikasının, bankaların dışarıdan kaynak sağlama ve böylece kredi arzını devam ettirme yetenekleri açısından, sermayesi düşük bankaların kredi arzını daha fazla etkilediği hipotezine ulaşmışlardır.

Butzen, Fuss ve Vermeulen (2001), para politikasının firma davranışları üzerindeki etkilerini incelemek amacıyla Belçika ekonomisinin bütün sektörlerini kapsayan bir çalışma yapmışlardır. Çalışmada, farklı büyüklükteki firmalara ait 1985 – 1998 dönemine ilişkin veriler kullanılmıştır. Elde edilen bulgular, hem geleneksel faiz oranı hem de bankaların parasal aktarım sürecinde önemli bir role sahip olduğunu göstermektedir.

Disyatat ve Vongsinsirikul (2003), Tayland’ın 1993Q1 ‐2001Q4 dönemine ilişkin verilerini test etmişlerdir. Çalışmada elde edilen sonuçlar, yatırımların parasal şoklara

184

duyarlı olduğunu ve bankaların para politikasının reel ekonomik faaliyetleri etkilemede önemli bir rol oynadığını, varlık fiyatları kanalı ile döviz kuru kanalının ise, göreli olarak daha az önemli olduğunu göstermektedir.

Chirink ve Kalckreuth (2003), Almanya’da firmaların sabit sermaye yatırımları açısından faiz oranı kanalı ile kredi kanalının önemini incelemişlerdir. Bu amaçla, 6,408 firmanın finansal tablo, sermayenin kullanıcı maliyeti ve kredi değerliliği (borçluların güvenilirlik göstergesi)’ne ilişkin veri seti kullanmışlardır. Çalışmada, hem faiz oranı hem de kredi kanalının önemi ortaya konmuştur.

Agha vd (2005), Pakistan’da 1996.7 – 2004.3 dönemine ilişkin verileri kullanarak parasal aktarım mekanizmasını incelemiştir. Elde edilen bulgular, bu ülkede faiz kanalının yanı sıra banka kredi kanalı ve varlık fiyatları kanalının aktif olduğunu, buna karşın döviz kuru kanalının göreli olarak daha az önemli olduğunu göstermektedir.

Poddar, Sab ve Khackhatryan (2006), Ürdün’ün 1996Q1 – 2005Q1 dönemine ilişkin verilerini kullanarak faiz kanalı, kredi kanalı, varlık fiyatı kanalı ve döviz kuru kanalını incelemişlerdir. Elde edilen kanıtlara göre, söz konusu kanallardan hiçbiri önemli değildir.

Zhang ve Sun (2006), Çin’de, tüketici kredileri sektörünün parasal aktarım sürecini nasıl etkiliğini analiz etmek üzere, dayanıklı ve dayanıksız tüketim malları ile bir genel denge modeli kurmuşlardır. Bu model kullanılarak parasal enjeksiyonlar ile tüketici kredileri ve reel aktivite arasındaki kalitatif ve kantitatif ilişkiler araştırılmıştır.

Iwata ve Wu (2006), Japonya’nın 1991 – 2001 dönemine ilişkin aylık verilerini kullanarak, faiz oranı kanalının en önemli aktarım kanalı olduğu sonucunu elde etmişlerdir.

Bilan ve Kryshko (2007), Ukrayna’da parasal aktarım mekanizmasını ve özellikle faiz oranı kanalının göreli önemini incelemişlerdir. Bu ülkenin 1997.1 ‐ 2003.12 dönemine ilişkin verilerinin kullanıldığı çalışmada, faiz oranı kanalının diğer parasal aktarım kanallarına göre daha üstün olduğuna ilişkin bir kanıta ulaşılamamıştır.

185

Yue ve Zhou (2007), Çin’in 1996.1 – 2005.8 dönemine ilişkin verilerini test etmişlerdir. Çalışmada elde edilen bulgulara göre, ne yatırım harcamaları ile piyasa faiz oranı arasında ne de hane halkı tüketim harcamaları ile faiz oranı arasında nedensel ilişki söz konusu değildir.

Papadamou ve Oikonomou (2007), sekiz geçiş ekonomisinin230

1996:04–2004:04 dönemine ilişkin verilerini cointegration ve Error Correction yöntemlerini kullanarak incelemişlerdir. Çalışmada Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya ve Litvanya’da kredi kanalının işleyişine ilişkin kanıtlara rastlansa da, Estonya ve Letonya’da geleneksel para kanalına ilişkin kanıtlara rastlanmıştır.

Charoenseang ve Manakit (2007), Tayland’da 2000.6 – 2006.7 döneminde faiz kanalının zayıf, buna karşın banka kredi kanalının geçerli olduğunu göstermişlerdir. Yazarlar, faiz oranı kanalı ile işleyen parasal aktarımın, 2000 yılı Mayıs ayında enflasyon hedeflemesi stratejinin adaptasyonu ile birlikte zayıflamaya başladığını ifade etmişlerdir.

230

Estonya, Macaristan, Letonya, Litvanya, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Slovenya. Bu ülkeler, Avrupa Birliği’ne 1 Mayıs 2004 itibariyle üye olmuşlardır.

186

4.2. Türkiye’de Parasal Aktarım Mekanizmasına İlişkin Çalışmalar

Literatürde genel olarak, ekonomik değişkenlerin para politikasına tepkisinin ölçülmesinde VAR modelleri kullanılmaktadır. Türkiye’de aktarım mekanizmasının işleyişine ilişkin yapılan ampirik çalışmalarda da çoğunlukla VAR tekniği kullanılmıştır.

Köse ve Saraçoğlu (1999); Türkiye’de kronik enflasyonla mücadelede alternatif politikaların etkinliğini VAR yöntemi ile araştırmışlar, enflasyon üzerinde para arzı ve döviz kurunun doğrudan, faiz oranlarının ise dolaylı olarak etkili olduğunu tespit etmişlerdir. Araştırma sonucunda, öngörü hatasının varyans ayrıştırması ve etki-tepki fonksiyonları ile enflasyon üzerinde en etkili değişkenin döviz kuru, ikinci derece etkili değişkenin ise para arzı olduğu sonucuna ulaşmışlar, para politikası yapıcılarının her iki değişkeni de politika aracı olarak kullanabileceklerini iddia etmişlerdir.

Gündüz (2000); Türkiye’de parasal aktarım mekanizmasının işleyişinde banka kredi kanalının rolünü Var modeli kullanarak test etmiştir. 1986-1998 dönemini kapsayan bu çalışmada; daraltıcı para politikasının ardından, toplam banka kredileri ve bankaların menkul kıymet miktarlarında görülen hızlı düşüşleri, Türkiye’de kredi kanalının –sınırlı olsa da- işleyişine ilişkin yeterli kanıt olarak kabul eden Gündüz (2000), faiz oranı ve döviz kuru kanallarının da çalıştığına ilişkin ampirik sonuçlara ulaşmıştır. Benzer bir çalışmada Şenkesen (2001), faiz oranlarının sanayi üretimi üzerindeki etkisinin oldukça fazla olduğunu, banka kredi ve mevduatlarının ise sanayi üretimini açıklamada etkisiz kaldığını iddia etmektedir.

Öztürkler (2002), VAR yöntemi ile 1986-2001 dönemine ait aylık verileri kullanarak Türkiye’de aktarım mekanizması kanallarının işleyişini test etmiştir. Faiz oranlarındaki artışın enflasyonda da artışa neden olduğu sonucuna ulaşmış, bu fiyat paradoksunu maliyet etkisi ile açıklamıştır. Ayrıca, Öztürkler (2002)’e göre, genişletici para politikaları ulusal paranın değer kaybetmesine değil, değer kazanmasına yol