• Sonuç bulunamadı

Konut sorunu, halkın barınma gereksiniminin yaşanılabilir bir çev­

reyle birlikte sağlanması demektir.

Bilindiği gibi konut sorunu kamuoyunda sürekli olarak gündemin ilk sıralarında yer almakta, basın, radyo - televizyon sürekli olarak ko­

nut sorununu işlemektedir. Türkiye'de yığınların daha başka yığınla sorunu ortada dururken konut sorunu neden hep gündemdedir? Bunun nedenlerini şöylece sıralıyabiliriz.

1 — Konut sorunu yalnızca işçi sınfını değil, kent küçük burju­

vazisi hatta orta burjuvazinin bir kesimini de etkilemektedir.

2 — Konut sorunu sınıfsal temelden kaydırılmaya çok uygun­

dur. Bunun nedeni direkt bir artı değer sömürüsünün görülmemesidir.

Bu sayede burjuvazi, ev sahibini sömüren, kiracıyı da sömürülen konu­

munda gösterebilmekte, kendini ortadan sıyırabilmektedir.

3 — Hakim sınıfların, konut yatırımlarından ve bu ad altında ya­

pılan arsa spekülasyonlarından sağlanan büyük kârlar ve vurgunlar için ortam yaratmak ve kredi sorununu çözümlemek istemesi sayılabilir.

Kısacası konut sorunu her sınıfın temel sorunu olduğundan değil, hatta ezilen sınıfların birincil sorunu olmamasına karşın, burjuvazinin bu sorunu ağzında sakız gibi sürekli çiğnemesinin nedeni; yukarıda sö­

zünü ettiğimiz tatlı kârların elde edilmesinde devlet desteğinin sağlan­

ması, kredilerin artırılması, bu sahada tekelleşmeye engel olan küçük arsa ^mülkiyetimin, küçük müteahhit firmaların elimine edilerek büyük konut holdinglerinin kurulabilmesidir. Bu anlamda halkımızın konut ge­

reksinimi paravana edilerek bu kampanyaya malzeme olarak kullanıl­

maktadır.

Ülkemizde kapitalizm kendi iç dinamiği gereği gelişmemiş, kapi­

talizm tepeden aşağıya geliştirilmeye zorlanmıştır. Bu zorlama kapitaliz­

min çarpık gelişmesine neden olmuştur. Bu çarpıklık emperyalizme olan bağlılığı kuvvetlendirmiştir.

Devlet, 1950'li yıllara gelinceye değin konut sorunuyla hemen he­

men hiç ilgilenmemiştir. Bu yıllarda bir taraftan toplumdaki makinalaş- manın ortaya çıkardığı fazla işgücü kitlelerin mülksüzleşerek, büyük şehirlere akın edip büyük şehirler civarında gecekondu kuşaklarını oluşturmasına neden olmuş, diğer yandan çürük sosyo - ekonomik ya­

pı ve buna bağlı olarak ortaya çıkan sağlıksız kentleşme konut sorunu­

nu bütün çıplaklığıyla artık büyük boyutlara ulaştırmıştır. Konut soru­

nunu ortaya çıkaran bu nedenlere bir de konutun kâr getiren bir meta olmasını eklersek, konut sorununu yaratan başlıca nedenleri ortaya koy­

muş oluruz.

Bu nedenlerin sonucu olarak konut sorunu korkunç boyutlara vardı.

Bu sorunun çözümü iddiasıyla 1958 yılında İmar İskan Bakanlığı kurul du. İmar İskan Bakanlığı'nın sorunlara çözüm getirmeyeceği muhakkaktı.

Çünkü sorunun kökenindeki sosyo - ekonomik nedenler Bakanlık kur­

YAÇLARINI karşılayıcı tedbirler alır.

Madde 38 : Devlet kamu yararı için kamulaştırma yapmak görev ve yetkisine sahiptir.

Madde 53 : «Yukarıda sıralanan görevler ancak mali kaynakların yeterliliği ölçüsünde yerine getirilir.»

Böylece sorun tümüyle kalkınma planlarına bırakılmıştır. 1963 yı­

lında «planlı döneme» geçilerek Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ya­

pıldı.

Kapitalist ülkelerde, konut sorunu ve konut sektörü konusunda bir birine karşıt iki görüş öne sürülmektedir.

1 — «Konut sektörü üretken bir sektör değildir. Bu nedenle, bu sektöre ağırlık verilmemelidir. Aksi halde kaynak dağılımında etkinlik sağlanamamış ve bu yüzdende amaçlanan kalkınma gerçekleştirilememiş veya yavaşlatılmış olur.»

2 — «Konut sektörü çok yönlü bir sektör olduğu, günümüzde kalkınma politikaları açısından önem kazanmış seijftörler arası ilişkiler­

de önemli bir rol oynayarak ekonomiyi sürüklediği ve böylece kalkınma­

yı hızlandırdığı» görüşüdür. Bu ikinci görüşe göre konut sektörü ayrı­

ca yarattığı büyük işgücü kapasitesi ile ülkenin istihdam sorununun çö­

zümlenmesinde büyük ölçüde yardımcı olmaktadır.

1963 yılından beri uygulana gelen 5 yıllık kalkınma planları konut sektörüyle ilgili görüşlerden birincisine, yani «konutun üretken olmadığı

ve bu nedenle kaynak dağılımında bu sektöre öncelik ve ağırlık verilme­

sinin kalkınmayı yavaşlatacağı» görüşüne göre hazırlanmıştır.

Kalkınma planlarındaki bu sakat görüş, başlıca üç yöndn eleştiri­

lebilir.

1 — Kalkınma planları, Anayasanın 49. maddesindeki «Devlet yoksul yada dar gelirli ailelerin sağlık şartlarına uygun konut ihtiyacını

karşılayıcı tedbirler alır» maddesiyle çelişki içindedir.

2 — Konut sektöründeki yatırımlar adeta özel sektöre devredil­

miştir. Örneğin yıllara göre konut yatırımlarındaki özel sektörün paylan şöyledir.

1973'de % 95,9; 1974'de % 95,6; 1975'de

%' 92,8

1976'da % 93,1 dir. Bu yıl yapılan 4. Beş Yıllık 'Kalkınma Planına göre bu değer (1979 - 1983) ortalama % 93,5 olacaktır.

3 — Konut sorunu gibi insanların temel gereksinimi sayılabile­

cek bir konuya devlet yatırım yapmamasını kalkınma hızlarında doğa­

bilecek yavaşlamayı gerekçe gösteremez. Çünkü kalkınma planları in­

sanların temel gereksinimleri çiğnenerek gerçekleştirilmek istenirse bunun anlamı şudur; toplumda tüm çalışan ve ezilen sınıfların gerek­

sinimi olan konut sorununa karşın, bu gereksinim devletçe ele alınma­

yıp yatırım alanı özel sektöre bırakılırsa kalkınma planı ülkenin değil, bir avuç azınlığın, çalışan ve ezilen sınıfların sırtına basarak kalkın­

ması planı olur. ı

Konut sektöründeki yatırım payının ortalama % 95'inin özel sek­

töre bırakılmasıyla birlikte konut açığı yıllara göre gittikçe büyümüş­

tür. Üçüncü Beş Yılık Kalkınma Planı ile birlikte başlayan ve 1995 yı­

lına kadar uzanan uzun dönemli kalkınma perspektifi içinde bugün uy­

gulanan konut politikası değişmeyeceği varsayımına, göre konut soru­

nunun ulaşacağı boyutları şöyle değerlendirebiliriz.

Yapılan bir hesaplama 1995 yılı sonunda kırsal alanda top­

lam 2 milyon 614 bin yeni konuta gereksinim olacağını göstermektedir.

Kırsal alanda aynı dönemde meydana gelecek nüfusun azalmasının et­

kisiyle İ Milyon 246 bin konut gereksinim fazlasının bulunacağı düşü­

nülürse 1995 yılı sonunda kırsal alanda 1 milyon 363 bin nitelikli ye­

ni konuta gereksinim duyulacaktır.

Kentlerde 1973 - 1995 devresinde doğacak konut gereksinimi şöyle olacaktır. Demografik değişikliklerden 6 milyon 909 bin; gece­

konduların ve çürük konutların tasfiyesinden 942 bin; eskimeden ötü­

rü 218 bin; afetler ve kamulaştırma nedeniyle 55 bin olmak üzere top­

lam 8 milyon 124 bin birim yeni nitelikli konuta gereksinim olacaktır.

Diğer taraftan kırsal alanda 1973 - 1995 döneminde üretilebilecek pitelikli konut miktarı şöyledir : Çeşitli faktörlerin etkisinde kır­

sal alanda yaklaşık olarak bu dönemde 1,5 milyon civarında nitelikli konut üretilebileceğini görüyoruz. Bu durumda kırsal alanda uzun dö- nernde şehirlere nüfus akımı vb. gibi nedenlerle konut gereksiniminin o lm ıy a ^ S 1 görünmektedir. Ancak bu hesaplamalar devletin kendi sağ­

lıksız verilerine göre yapılmıştır. Kırsal kesimde konut sorununa ilişkin hiç bir verinin sağlıklı olmadığı, hatta sağlıksızda olsa bir çok istatistik verilerin henüz yapılmadığı ortadayken bu sonuç inandırıcı değildir.

Ancak bizim kullanabileceğimiz gerçeğe dayalı istatistik verilerimiz ol­

madığından bunu kabul edeceğiz.

Kentlerdeki konut üretim tahmini de şöyle olacaktır. 1973 - 1995 döneminde kentlerde'çeşitli faktörlerin etkisiyle 8 ‘Milyon 124 B!n nite­

likli konut gereksinimi olacağını hesaplamıştık. Bugünkü konut politi­

kasının devam ettiğini varsaydığımızda yapılacak hesap sonucunda 2 milyon 800 bin nitelikli konut üretilecektir. 8u durumda 1995 yılı so­

nunda kentlerdeki konut açığı yaklaşık olarak 5 milyon 270 bine ulaşa­

caktır.

4. Beş yıllık planda (1979 - 1983) kentlerde yıllara göre doğacak konuta çıklarını şöyle bir tabloyla hesaplıyalım.

TABLO I

leri verilerinden yararlanılarak hazırlanmıştır.

Demek ki sadece 4. BY. KP süresince konut açığı 1.122,070 ola­

caktır. Bu durumda yine 4. BY. KP'nın sunduğu bir tabloyu aktaralım.

4. BY.KP Döneminde Konut Yatırım Hedefleri TABLO II

Toplam Konut Yatırım (Milyon TL) Toplam Konut Yatırım Yüzdelert

A Özel Yatırımlar B Kamu Yatırımları

2 14 900 15000

% 93,5

% 6.5 1. Konut Uygulamaları Ka

mu Katkısı 10 250 2. Köy Konut Uygula­

maları 2500

3. Diğer Kamu Yatı­

rımları 22502250

TOPLAM * I 229.900

Not : Tablo : 4. BY. KP dan yararlanılarak geliştirilmiştir.

Bu tablonun sonucuna göre yine 4. 'B.Y.K.P. döneminde yatırımla­

rın % 93,5 özel kesimce, ancak % 6,5 devlet sektorünce gerçekleştirile­

cektir. Yani geçmiş plandan hiçbir fark yoktur. Bir politika değişikliği söz konusu değildir.

PLANLI DÖNEM DE YAPILAN BAZI UYGULAMALARIN SO NUÇ­

LARI VE «YENİ YERLEŞİM ALANLARI PROJESİ»

«Yeni "yerleşim alanları projesi» ni ele almadan önce, planlı döne­

me girildiğinden beri Konut Sorununun çözümüne öneri olarak sunulmuş benzeri birkaç projeyi ve uygulama sonuçlarını kısaca gözden geçirmek istiyoruz.

I — ) SOSYAL KONUT POLİTİKASI

Kalkınma Planları, 'Konuta ayrılacak kaynakları lüks konut yapımı­

na engel olunacak, sağlığa uygun, ucuz sosyal konutların yapımı biçi­

minde öngörmüştür. Bu politikanın gerçekleşebilmesi için devlet, günü­

müzde de uygulanan konut kredileri verme yolunu seçmiştir. 'Bu politika sonucunda daraltılmış konut alanları daha sonra gelen baskılar yüzün­

den arttırılmak zorunda kalınmıştır. Bunun nedeni de sosyal konut alan­

larının saptanmasında Batı'nın model alınmasıdır. Batı Ailesine göre saptanan değerler Türk ailesine uymayınca bu seferde sosyal konutların alanları 100 m2 hatta daha yujcarlara ıkadar çıkartılmıştır. Böylece konu­

tun «ucuzluğu» ve «sosyal» i iği hayal olmuştur.

II — ) ARSA POLİTİKASI

Konut sorununun yüksek boyutlara ulaşmasındaki temel nedenler­

den birisi de; arsa sorunu ve arsa spekülasyonudur. Arsa değeri konut maliyetinin % 50'sine kadar varabilmektedir. Bunu değerlendiren kal­

kınma planları kentse! arsalarla ilgili bazı önlemler düşünmüşlerdir.

Birinci pian,k onut yaptırmak isteyen dar gelirlilere ucuz fiatla arsa temi­

ni konusunda önerilere yer verirken; ikinci planda, kentler'in gelişme alanlarındaki arsalar üzerinde kamu kontrolünün sağlanması üzerinde du­

rulduğu görülmüştür.

Bunlardan birincisinin sonucu olarak 1966 yılında 775 sayılı Ge­

cekondu Yasası çıkarılmıştır. Bu yasaya göre : Belediyeler, gecekondu yapımını önlemek, mevcut gecekonduların tasfiyesini sağlamak üzere belediyelerin gecekondu önleme bölgeleri kurmaları ve bu amaçla arsa sağlamaları öngörülüyordu. Ancak yasaya göre belediyeler, bloke ettikle­

ri bu arsaları ucuz fiatla gereksinim sahiplerine verecekti.

İkinci 5 yıllık kalkınma planının öngörmesi üzerine de 1969'da 1164 sayılı yasa yürürlüğe girdi ve Arsa Ofisi kuruldu. Yasaya göre ofi­

sin temel görevleri; konut, turizm ve sanayi bölgeleri için anlaşma, de­

vir ve satmalıma yoluyla arazi ve arsa sağlamak, arsa stoku ve satışları yapmak, temin ettiği arsaların alt yapılarını kısmen ve tamamen yapa­

rak gereksinim sahiplerine satmak ve kiralamaktır.

Aynı yasa daha önce çıkarılan 775 sayılı yasa uyarınca belediye­

lere geçmiş olan arazilerin ofise verilmesini ve bundan böyle belediye­

lerin ofisten bedeli karşılığında arsa sağllyabileceğini hükme bağlamış­

tır.

Uygulama sonuçları açısından çıkarılan bu iki yasa da tamamıyla iflas etmiştir. 775 sayılı yasaya göre 'Belediyeler kendi mali olanaklarıy­

la kuracakları gecekondu fonuyla ucuz arsa sağlama yoluna gidecekti.

Halbuki belediyelerin mali olanaklarıyla kuracakları gecekondu fonuyla ucuz arsa sağlama yoluna gidecekti. Halbuki belediyelerin mali olanak­

ları bugün bile kendi zorunlu işlevlerini yerine getiremezken, böyle bü­

yük maddi olanak isteyen fonu işletebilmeleri mümkün olmamıştır, örne­

ğin : 1968 yılında İstanbul Belediyesine ucuz arsa istemiyle 60,000 kişi başvurmuş bunların ancak 6000'inin istekleri karşılanabilmiştir.

Kentsel arsalar üzerindeki kamu kontrolonu sağlayacak olan 1164 sayılı yasa ise daha yürürlüğe girişiyle birlikte başarı olanağını yitir­

miştir. Bu yasaya göre : Arsa ofisi en geç 10 yıl içinde alınması gerekli arsalari çin 250 Milyon liralık bir döner sermayeli bütçe oluşturacaktı.

Habluki 1973 yılına kadar bütçeden bu amaçla ayrılan ödenek 75 mil­

yon lirayı geçememiştir. Böylece arsa ofiside göstermelik bir kuruluş ol­

maktan öteye geçememiştir.

1 ve 2. Plan dönemlerinde uygulanan bu politikanın temel görü­

şü; Devletin dar gelirli ailelere ucuz arsa, kredi, malzeme ve teknik yardım sağlayarak bu ailelerin emeğinden de yararlanmak suretiyle ko­

nut sorununun çözümünü kolaylaştırmaktı.

Bu politikanın uygulamaya konulmasındaki etkinliği her seferinde ülkemize gelen yabancı uzmanlar sağlamıştır. 1955 yılında Bernard VVagner adlı bir uzman bu politikayı ilk öneren kişi olmuştur. Daha son­

raları Çalışma Bakanlığının davetlisi olarak Türkiye'ye gelen Birleşmiş Milletler Uzmanı Charles Abrams verdiği raporda bu şekilde bir uygu­

lamanın çok iyi sonuçlar vereceğini belirtiyordu. Yine 1960 yılında bir başka Birleşmiş Milletler Uzmanı Frederick Bath aynı doğrultuda rapor vermişti. Böyle arka arkaya bir kaç yabancı uzmanın aynı sonuçları öne­

ren raporlar vermesi yetkilileri çok sevindirmişti. Çünkü, kitlelerin emeklerini sömürerek konut sorununu çok ucuz bir şekilde çözebilecek­

lerini sanıyorlardı.

Pek tabii, bu politikanın uygulaması da sonuç vermemiştir. Çünkü yabancı uzmanların verdikleri raporlar yüzeysel gözlemlere dayalı ve kasıtlıydı.

Aslında, Türkiyede'ki gecekonduların önemli bir kısmı gecekondu ticareti yapanlar tarafından üretilerek gereksinim sahiplerine satılmak­

taydı. (İmar İskan Bakanlığınca yapılan bir araştırma : Ankara'daki ge­

cekonduların % 35,9'u başkalarından satın alındığı; 'İstanbul'da Zeytin burnunda'ki gecekonduların % 24'ünün satın alındığı, geriye kalanın % 68'inde inşaat işçileri tarafından yapıldığını ortaya koymuştur. Böylece bu politikanın uygulama sonucu da devletçe verilen kredi, arsa vb. gi­

bi olanakların gecekondu patronlarının cebine aktığını ortaya ç ık a r­

mıştır.

Konut sorununda bunun gibi uygulanan diğer uygulamalar da örne­

ğin «kredi politikası» örneğin «Dar gelirli aileler için Kiralık konut po-' litikası» gibi uygulamalar pratik yaşamda iflas etmişlerdir.

Şimdi bir miktar da C'HP ağırlıklı hükümet zamanında yapılan Dör­

düncü Beş Yıllık Kalkınma Planının sonucu olarak ortaya atılan «Yeni Yerleşim Alanları» projesi veya Ankara'daki özel adıyla «Batı Kent Pro- jesi'nden sözedelim.

Yukarıda sözünü ettiğimiz gibi planlı döneme girildiğinden beri konut politikasına çeşitli çözüm önerileri sunulmuş ve denenmiştir. An­

cak, sonuçları tamamen «Başarısızlık» olmanın ötesine gidememiştir.

C.H.P. Ağırlıklı hükümetin iyice etüd edip düşünmeden sansasyo­

nel bir biçimde ortaya attığı «Yeni Yerleşim Alanları Projesi» nin de daha uygulamaya sunulmadan iflas edeceği ortadaydı.

III — ) KENDİ EVİNİ YA P A N A YAR D IM POLİTİKASI;

Zamanın Başbakanı Ecevit, Konut gereksinimi olan kitlelerle ade­

ta alay edercesine «1979 bütçesinden 4 milyarın «Yeni Yerleşim Alan­

ları Projesi» için ayrıldığını söylüyordu. Halbuki sadece Ankara'da uygulanması düşünülen «Batı Kent Projesinin» 1978 birim fiatlarıyla 40 milyar liraya malolacağını yine kendileri söylüyordu. Bu projenin içeriği neydi? çok kısa olarak belirtmekte yarar var.

Bizim öğrenebildiğimize göre projenin esası şöyleymiş ; Projeye göre iki türlü uygulama yapılıyor.

1 — ) Gündüzkondu;

Alt yapısını ve projesini belediye yapacak; Sonra ucuz fiatla ge­

reksinim sahiplerine satacak. Bu tür arsalarda a — ) Tek katlı (80 m2)

b — ) Çift katlı (120 m2)'lik evler yapılacak

2 — ) Yapı kooperatiflerinin, birleşmesinden oluşacak Kent - Koop'un yapacağı 5 er katlı bloklar, şeklindeki uygulama :

Projenin mali kaynağı ise

a — ) Bütçeden ayrılan : Daha önce de belirttiğimiz gibi, 4.

BY. KP kamu sektörünün konut yatırımları içindeki payının % 6,5 ola­

cağınım belirtmiştir.

b — ) S.S.K. ve sendikalardan sağlanan : SSK ve Sendikalar yıllardan beri kendi üyelerinin konut sorununa doğru dürüst bir çözüm getiremedikleri ortadadır.

c — ) Konut kooperatiflerinden sağlanan : Konut kooperatifle­

rinin bu alandaki büyük yolsuzluk vurgun ve sömürüleri artık kanıksan­

mayan birer gerçek olarak ortadadır.

d — ) MEYAK kesintilerinden sağlanan : MEYAK kesintileri çoktan hakim güçlerin hizmetine sunulmuş, ortada büyük bir kaynak kalmamıştır.

Çok kısa olarak.sunulan «Yeni Yerleşim Alanları Projesi»nin esa­

sı budur.

Gerçektende yap - satıcıları, konut ve apartman üreticisi müteah­

hitleri ve büyük toplu konut yapımcısı şirketleri içinde bulundukları gö­

receli durgunluktan kurtarmanın bir yolu da devletin mevcut politikası­

nı değiştirmeden arsa üretmesidir. Yüksek tutardaki kamu kaynaklarını bugünkü konut üretimi sistemine akıtmasıdır. Diğer taraftan Devlet ürettiği arsalara getireceği altyapı hizmetleriyle civardaki arsa sahiple­

rine yeni spekülasyon olanaklarım kendi eliyle sağlamış olacaktır.

Böyle bir projeyle asıl yapılmak istenen şey şudur :

MEYAK, OYAK, S.S.K. Sendikalar ve Kooperatiflerden sağlanan kredi ve özel kaynaklar konut tekellerine akıtılıp, bunu kamufle etmek

için de «Halkın Konut gereksinmesi toplu konutlarla karşılanmalı» slo­

ganı kitlelerin beynine şırınga edilmeye çalışılmaktadır. Başlangıçta da sözünü ettiğimiz gibi böylece konut tekelleri bir taşla iki kuş vurmuş olacaktır. Bir yandan küçük sermayeli konut üreticileri tasfiye edilir­

ken, diğer yandan devletin kredi kaynakları daha güçlü bir şekilde ko­

nut tekellerinin boğazına akacaktır.

Buraya kadar Türkiye'de uygulanan Konut politikasının bir yandan kapitalist düzenin yapısından kaynaklanan kesin çözümsüzlüğünü orta­

ya koyarken, diğer taraftan saptanan politikaların kendi içindede tutarlı olmadığını ortaya koymaya çalıştık.

Kapitalist düzen devam ettiği sürece konut sorununa tutarlı ve ke­

sin çözümler getirmek olanak dışıdır. Ancak konut sorununun ulaştığı bu büyük boyutları aşağıda sunacağımız önerilerle hafifletilebilir.

1 — ) Konut üretimi bir hizmetin yerine getirilmesi biçiminde ele alınmalı; konut bir meta olmaktan çıkarılmalıdır.

2 — ) Konut üretimi Devlet tarafından yapılmalı kalkınma pla­

nında «konut sektörünün üretken olmadığı ve kalkınma hızını düşürece­

ği» gerekçesiyle bu alana devletin yatırım yapmaması politikasından vaz­

geçilmelidir.

3 — ) Konutta özel mülkiyet esasına dayalı uygulama yerine ki­

ralık konut uygulaması benimsenmelidir. Devletçe inşa edilecek konut­

lar gereksinim sahiplerine kiraya verilmelidir.

4 — ) Toplu konuta yönelik kooperatifler belirli oranlarda kira­

lık konut yapmak üzere devletçe desteklenmelidir.

5 — ) Konut yenileme politikası konut stokunu spekülatif amaç­

larla tüketici olmamalı:

6 — ) Ülke gereksinmelerine kent koşullarına, aile yapısına ve konut talebine uygun konut üretim teknolojisi belirlenmeli ve gelişti­

rilmelidir.

7 — ) Konut sorununun çözümü yaşanılabilir bir çevreyle bir bütün olarak düşünülmelidir.

<• 8 — ) Kent toprakları kamunun getirdiği hizmetlerle değer ka­

zanmakta ortaya çıkan aşırı kar spekülatörlerin cebine akmaktadır. Böy­

le bir değer kamuca yaratıldığından yeniden kamuya dönmelidir. Bu­

nun için kent topraklan üzerindeki özel mülkiyet kaldırılmalıdır.

9 — ) Konut arzı ve konuta olan talep arasındaki açığı kapat­

mak için kamu, yerel yönetimler ve sosyal güvenlik kurumlan eliyle toplu konut üretim i' mevcut politikalar değiştirilerek geliştirilmeli ve konutun bir sosyal güvenlik aracı olarak değerlendirilmesi sağlanmalı­

dır.

Benzer Belgeler