Konut sorunu, halkın barınma gereksiniminin yaşanılabilir bir çev
reyle birlikte sağlanması demektir.
Bilindiği gibi konut sorunu kamuoyunda sürekli olarak gündemin ilk sıralarında yer almakta, basın, radyo - televizyon sürekli olarak ko
nut sorununu işlemektedir. Türkiye'de yığınların daha başka yığınla sorunu ortada dururken konut sorunu neden hep gündemdedir? Bunun nedenlerini şöylece sıralıyabiliriz.
1 — Konut sorunu yalnızca işçi sınfını değil, kent küçük burju
vazisi hatta orta burjuvazinin bir kesimini de etkilemektedir.
2 — Konut sorunu sınıfsal temelden kaydırılmaya çok uygun
dur. Bunun nedeni direkt bir artı değer sömürüsünün görülmemesidir.
Bu sayede burjuvazi, ev sahibini sömüren, kiracıyı da sömürülen konu
munda gösterebilmekte, kendini ortadan sıyırabilmektedir.
3 — Hakim sınıfların, konut yatırımlarından ve bu ad altında ya
pılan arsa spekülasyonlarından sağlanan büyük kârlar ve vurgunlar için ortam yaratmak ve kredi sorununu çözümlemek istemesi sayılabilir.
Kısacası konut sorunu her sınıfın temel sorunu olduğundan değil, hatta ezilen sınıfların birincil sorunu olmamasına karşın, burjuvazinin bu sorunu ağzında sakız gibi sürekli çiğnemesinin nedeni; yukarıda sö
zünü ettiğimiz tatlı kârların elde edilmesinde devlet desteğinin sağlan
ması, kredilerin artırılması, bu sahada tekelleşmeye engel olan küçük arsa ^mülkiyetimin, küçük müteahhit firmaların elimine edilerek büyük konut holdinglerinin kurulabilmesidir. Bu anlamda halkımızın konut ge
reksinimi paravana edilerek bu kampanyaya malzeme olarak kullanıl
maktadır.
Ülkemizde kapitalizm kendi iç dinamiği gereği gelişmemiş, kapi
talizm tepeden aşağıya geliştirilmeye zorlanmıştır. Bu zorlama kapitaliz
min çarpık gelişmesine neden olmuştur. Bu çarpıklık emperyalizme olan bağlılığı kuvvetlendirmiştir.
Devlet, 1950'li yıllara gelinceye değin konut sorunuyla hemen he
men hiç ilgilenmemiştir. Bu yıllarda bir taraftan toplumdaki makinalaş- manın ortaya çıkardığı fazla işgücü kitlelerin mülksüzleşerek, büyük şehirlere akın edip büyük şehirler civarında gecekondu kuşaklarını oluşturmasına neden olmuş, diğer yandan çürük sosyo - ekonomik ya
pı ve buna bağlı olarak ortaya çıkan sağlıksız kentleşme konut sorunu
nu bütün çıplaklığıyla artık büyük boyutlara ulaştırmıştır. Konut soru
nunu ortaya çıkaran bu nedenlere bir de konutun kâr getiren bir meta olmasını eklersek, konut sorununu yaratan başlıca nedenleri ortaya koy
muş oluruz.
Bu nedenlerin sonucu olarak konut sorunu korkunç boyutlara vardı.
Bu sorunun çözümü iddiasıyla 1958 yılında İmar İskan Bakanlığı kurul du. İmar İskan Bakanlığı'nın sorunlara çözüm getirmeyeceği muhakkaktı.
Çünkü sorunun kökenindeki sosyo - ekonomik nedenler Bakanlık kur
YAÇLARINI karşılayıcı tedbirler alır.
Madde 38 : Devlet kamu yararı için kamulaştırma yapmak görev ve yetkisine sahiptir.
Madde 53 : «Yukarıda sıralanan görevler ancak mali kaynakların yeterliliği ölçüsünde yerine getirilir.»
Böylece sorun tümüyle kalkınma planlarına bırakılmıştır. 1963 yı
lında «planlı döneme» geçilerek Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ya
pıldı.
Kapitalist ülkelerde, konut sorunu ve konut sektörü konusunda bir birine karşıt iki görüş öne sürülmektedir.
1 — «Konut sektörü üretken bir sektör değildir. Bu nedenle, bu sektöre ağırlık verilmemelidir. Aksi halde kaynak dağılımında etkinlik sağlanamamış ve bu yüzdende amaçlanan kalkınma gerçekleştirilememiş veya yavaşlatılmış olur.»
2 — «Konut sektörü çok yönlü bir sektör olduğu, günümüzde kalkınma politikaları açısından önem kazanmış seijftörler arası ilişkiler
de önemli bir rol oynayarak ekonomiyi sürüklediği ve böylece kalkınma
yı hızlandırdığı» görüşüdür. Bu ikinci görüşe göre konut sektörü ayrı
ca yarattığı büyük işgücü kapasitesi ile ülkenin istihdam sorununun çö
zümlenmesinde büyük ölçüde yardımcı olmaktadır.
1963 yılından beri uygulana gelen 5 yıllık kalkınma planları konut sektörüyle ilgili görüşlerden birincisine, yani «konutun üretken olmadığı
ve bu nedenle kaynak dağılımında bu sektöre öncelik ve ağırlık verilme
sinin kalkınmayı yavaşlatacağı» görüşüne göre hazırlanmıştır.
Kalkınma planlarındaki bu sakat görüş, başlıca üç yöndn eleştiri
lebilir.
1 — Kalkınma planları, Anayasanın 49. maddesindeki «Devlet yoksul yada dar gelirli ailelerin sağlık şartlarına uygun konut ihtiyacını
karşılayıcı tedbirler alır» maddesiyle çelişki içindedir.
2 — Konut sektöründeki yatırımlar adeta özel sektöre devredil
miştir. Örneğin yıllara göre konut yatırımlarındaki özel sektörün paylan şöyledir.
1973'de % 95,9; 1974'de % 95,6; 1975'de
%' 92,8
1976'da % 93,1 dir. Bu yıl yapılan 4. Beş Yıllık 'Kalkınma Planına göre bu değer (1979 - 1983) ortalama % 93,5 olacaktır.
3 — Konut sorunu gibi insanların temel gereksinimi sayılabile
cek bir konuya devlet yatırım yapmamasını kalkınma hızlarında doğa
bilecek yavaşlamayı gerekçe gösteremez. Çünkü kalkınma planları in
sanların temel gereksinimleri çiğnenerek gerçekleştirilmek istenirse bunun anlamı şudur; toplumda tüm çalışan ve ezilen sınıfların gerek
sinimi olan konut sorununa karşın, bu gereksinim devletçe ele alınma
yıp yatırım alanı özel sektöre bırakılırsa kalkınma planı ülkenin değil, bir avuç azınlığın, çalışan ve ezilen sınıfların sırtına basarak kalkın
ması planı olur. ı
Konut sektöründeki yatırım payının ortalama % 95'inin özel sek
töre bırakılmasıyla birlikte konut açığı yıllara göre gittikçe büyümüş
tür. Üçüncü Beş Yılık Kalkınma Planı ile birlikte başlayan ve 1995 yı
lına kadar uzanan uzun dönemli kalkınma perspektifi içinde bugün uy
gulanan konut politikası değişmeyeceği varsayımına, göre konut soru
nunun ulaşacağı boyutları şöyle değerlendirebiliriz.
Yapılan bir hesaplama 1995 yılı sonunda kırsal alanda top
lam 2 milyon 614 bin yeni konuta gereksinim olacağını göstermektedir.
Kırsal alanda aynı dönemde meydana gelecek nüfusun azalmasının et
kisiyle İ Milyon 246 bin konut gereksinim fazlasının bulunacağı düşü
nülürse 1995 yılı sonunda kırsal alanda 1 milyon 363 bin nitelikli ye
ni konuta gereksinim duyulacaktır.
Kentlerde 1973 - 1995 devresinde doğacak konut gereksinimi şöyle olacaktır. Demografik değişikliklerden 6 milyon 909 bin; gece
konduların ve çürük konutların tasfiyesinden 942 bin; eskimeden ötü
rü 218 bin; afetler ve kamulaştırma nedeniyle 55 bin olmak üzere top
lam 8 milyon 124 bin birim yeni nitelikli konuta gereksinim olacaktır.
Diğer taraftan kırsal alanda 1973 - 1995 döneminde üretilebilecek pitelikli konut miktarı şöyledir : Çeşitli faktörlerin etkisinde kır
sal alanda yaklaşık olarak bu dönemde 1,5 milyon civarında nitelikli konut üretilebileceğini görüyoruz. Bu durumda kırsal alanda uzun dö- nernde şehirlere nüfus akımı vb. gibi nedenlerle konut gereksiniminin o lm ıy a ^ S 1 görünmektedir. Ancak bu hesaplamalar devletin kendi sağ
lıksız verilerine göre yapılmıştır. Kırsal kesimde konut sorununa ilişkin hiç bir verinin sağlıklı olmadığı, hatta sağlıksızda olsa bir çok istatistik verilerin henüz yapılmadığı ortadayken bu sonuç inandırıcı değildir.
Ancak bizim kullanabileceğimiz gerçeğe dayalı istatistik verilerimiz ol
madığından bunu kabul edeceğiz.
Kentlerdeki konut üretim tahmini de şöyle olacaktır. 1973 - 1995 döneminde kentlerde'çeşitli faktörlerin etkisiyle 8 ‘Milyon 124 B!n nite
likli konut gereksinimi olacağını hesaplamıştık. Bugünkü konut politi
kasının devam ettiğini varsaydığımızda yapılacak hesap sonucunda 2 milyon 800 bin nitelikli konut üretilecektir. 8u durumda 1995 yılı so
nunda kentlerdeki konut açığı yaklaşık olarak 5 milyon 270 bine ulaşa
caktır.
4. Beş yıllık planda (1979 - 1983) kentlerde yıllara göre doğacak konuta çıklarını şöyle bir tabloyla hesaplıyalım.
TABLO I
leri verilerinden yararlanılarak hazırlanmıştır.
Demek ki sadece 4. BY. KP süresince konut açığı 1.122,070 ola
caktır. Bu durumda yine 4. BY. KP'nın sunduğu bir tabloyu aktaralım.
4. BY.KP Döneminde Konut Yatırım Hedefleri TABLO II
Toplam Konut Yatırım (Milyon TL) Toplam Konut Yatırım Yüzdelert
A Özel Yatırımlar B Kamu Yatırımları
2 14 900 15000
% 93,5
% 6.5 1. Konut Uygulamaları Ka
mu Katkısı 10 250 2. Köy Konut Uygula
maları 2500
3. Diğer Kamu Yatı
rımları 22502250
TOPLAM * I 229.900
Not : Tablo : 4. BY. KP dan yararlanılarak geliştirilmiştir.
Bu tablonun sonucuna göre yine 4. 'B.Y.K.P. döneminde yatırımla
rın % 93,5 özel kesimce, ancak % 6,5 devlet sektorünce gerçekleştirile
cektir. Yani geçmiş plandan hiçbir fark yoktur. Bir politika değişikliği söz konusu değildir.
PLANLI DÖNEM DE YAPILAN BAZI UYGULAMALARIN SO NUÇ
LARI VE «YENİ YERLEŞİM ALANLARI PROJESİ»
«Yeni "yerleşim alanları projesi» ni ele almadan önce, planlı döne
me girildiğinden beri Konut Sorununun çözümüne öneri olarak sunulmuş benzeri birkaç projeyi ve uygulama sonuçlarını kısaca gözden geçirmek istiyoruz.
I — ) SOSYAL KONUT POLİTİKASI
Kalkınma Planları, 'Konuta ayrılacak kaynakları lüks konut yapımı
na engel olunacak, sağlığa uygun, ucuz sosyal konutların yapımı biçi
minde öngörmüştür. Bu politikanın gerçekleşebilmesi için devlet, günü
müzde de uygulanan konut kredileri verme yolunu seçmiştir. 'Bu politika sonucunda daraltılmış konut alanları daha sonra gelen baskılar yüzün
den arttırılmak zorunda kalınmıştır. Bunun nedeni de sosyal konut alan
larının saptanmasında Batı'nın model alınmasıdır. Batı Ailesine göre saptanan değerler Türk ailesine uymayınca bu seferde sosyal konutların alanları 100 m2 hatta daha yujcarlara ıkadar çıkartılmıştır. Böylece konu
tun «ucuzluğu» ve «sosyal» i iği hayal olmuştur.
II — ) ARSA POLİTİKASI
Konut sorununun yüksek boyutlara ulaşmasındaki temel nedenler
den birisi de; arsa sorunu ve arsa spekülasyonudur. Arsa değeri konut maliyetinin % 50'sine kadar varabilmektedir. Bunu değerlendiren kal
kınma planları kentse! arsalarla ilgili bazı önlemler düşünmüşlerdir.
Birinci pian,k onut yaptırmak isteyen dar gelirlilere ucuz fiatla arsa temi
ni konusunda önerilere yer verirken; ikinci planda, kentler'in gelişme alanlarındaki arsalar üzerinde kamu kontrolünün sağlanması üzerinde du
rulduğu görülmüştür.
Bunlardan birincisinin sonucu olarak 1966 yılında 775 sayılı Ge
cekondu Yasası çıkarılmıştır. Bu yasaya göre : Belediyeler, gecekondu yapımını önlemek, mevcut gecekonduların tasfiyesini sağlamak üzere belediyelerin gecekondu önleme bölgeleri kurmaları ve bu amaçla arsa sağlamaları öngörülüyordu. Ancak yasaya göre belediyeler, bloke ettikle
ri bu arsaları ucuz fiatla gereksinim sahiplerine verecekti.
İkinci 5 yıllık kalkınma planının öngörmesi üzerine de 1969'da 1164 sayılı yasa yürürlüğe girdi ve Arsa Ofisi kuruldu. Yasaya göre ofi
sin temel görevleri; konut, turizm ve sanayi bölgeleri için anlaşma, de
vir ve satmalıma yoluyla arazi ve arsa sağlamak, arsa stoku ve satışları yapmak, temin ettiği arsaların alt yapılarını kısmen ve tamamen yapa
rak gereksinim sahiplerine satmak ve kiralamaktır.
Aynı yasa daha önce çıkarılan 775 sayılı yasa uyarınca belediye
lere geçmiş olan arazilerin ofise verilmesini ve bundan böyle belediye
lerin ofisten bedeli karşılığında arsa sağllyabileceğini hükme bağlamış
tır.
Uygulama sonuçları açısından çıkarılan bu iki yasa da tamamıyla iflas etmiştir. 775 sayılı yasaya göre 'Belediyeler kendi mali olanaklarıy
la kuracakları gecekondu fonuyla ucuz arsa sağlama yoluna gidecekti.
Halbuki belediyelerin mali olanaklarıyla kuracakları gecekondu fonuyla ucuz arsa sağlama yoluna gidecekti. Halbuki belediyelerin mali olanak
ları bugün bile kendi zorunlu işlevlerini yerine getiremezken, böyle bü
yük maddi olanak isteyen fonu işletebilmeleri mümkün olmamıştır, örne
ğin : 1968 yılında İstanbul Belediyesine ucuz arsa istemiyle 60,000 kişi başvurmuş bunların ancak 6000'inin istekleri karşılanabilmiştir.
Kentsel arsalar üzerindeki kamu kontrolonu sağlayacak olan 1164 sayılı yasa ise daha yürürlüğe girişiyle birlikte başarı olanağını yitir
miştir. Bu yasaya göre : Arsa ofisi en geç 10 yıl içinde alınması gerekli arsalari çin 250 Milyon liralık bir döner sermayeli bütçe oluşturacaktı.
Habluki 1973 yılına kadar bütçeden bu amaçla ayrılan ödenek 75 mil
yon lirayı geçememiştir. Böylece arsa ofiside göstermelik bir kuruluş ol
maktan öteye geçememiştir.
1 ve 2. Plan dönemlerinde uygulanan bu politikanın temel görü
şü; Devletin dar gelirli ailelere ucuz arsa, kredi, malzeme ve teknik yardım sağlayarak bu ailelerin emeğinden de yararlanmak suretiyle ko
nut sorununun çözümünü kolaylaştırmaktı.
Bu politikanın uygulamaya konulmasındaki etkinliği her seferinde ülkemize gelen yabancı uzmanlar sağlamıştır. 1955 yılında Bernard VVagner adlı bir uzman bu politikayı ilk öneren kişi olmuştur. Daha son
raları Çalışma Bakanlığının davetlisi olarak Türkiye'ye gelen Birleşmiş Milletler Uzmanı Charles Abrams verdiği raporda bu şekilde bir uygu
lamanın çok iyi sonuçlar vereceğini belirtiyordu. Yine 1960 yılında bir başka Birleşmiş Milletler Uzmanı Frederick Bath aynı doğrultuda rapor vermişti. Böyle arka arkaya bir kaç yabancı uzmanın aynı sonuçları öne
ren raporlar vermesi yetkilileri çok sevindirmişti. Çünkü, kitlelerin emeklerini sömürerek konut sorununu çok ucuz bir şekilde çözebilecek
lerini sanıyorlardı.
Pek tabii, bu politikanın uygulaması da sonuç vermemiştir. Çünkü yabancı uzmanların verdikleri raporlar yüzeysel gözlemlere dayalı ve kasıtlıydı.
Aslında, Türkiyede'ki gecekonduların önemli bir kısmı gecekondu ticareti yapanlar tarafından üretilerek gereksinim sahiplerine satılmak
taydı. (İmar İskan Bakanlığınca yapılan bir araştırma : Ankara'daki ge
cekonduların % 35,9'u başkalarından satın alındığı; 'İstanbul'da Zeytin burnunda'ki gecekonduların % 24'ünün satın alındığı, geriye kalanın % 68'inde inşaat işçileri tarafından yapıldığını ortaya koymuştur. Böylece bu politikanın uygulama sonucu da devletçe verilen kredi, arsa vb. gi
bi olanakların gecekondu patronlarının cebine aktığını ortaya ç ık a r
mıştır.
Konut sorununda bunun gibi uygulanan diğer uygulamalar da örne
ğin «kredi politikası» örneğin «Dar gelirli aileler için Kiralık konut po-' litikası» gibi uygulamalar pratik yaşamda iflas etmişlerdir.
Şimdi bir miktar da C'HP ağırlıklı hükümet zamanında yapılan Dör
düncü Beş Yıllık Kalkınma Planının sonucu olarak ortaya atılan «Yeni Yerleşim Alanları» projesi veya Ankara'daki özel adıyla «Batı Kent Pro- jesi'nden sözedelim.
Yukarıda sözünü ettiğimiz gibi planlı döneme girildiğinden beri konut politikasına çeşitli çözüm önerileri sunulmuş ve denenmiştir. An
cak, sonuçları tamamen «Başarısızlık» olmanın ötesine gidememiştir.
C.H.P. Ağırlıklı hükümetin iyice etüd edip düşünmeden sansasyo
nel bir biçimde ortaya attığı «Yeni Yerleşim Alanları Projesi» nin de daha uygulamaya sunulmadan iflas edeceği ortadaydı.
III — ) KENDİ EVİNİ YA P A N A YAR D IM POLİTİKASI;
Zamanın Başbakanı Ecevit, Konut gereksinimi olan kitlelerle ade
ta alay edercesine «1979 bütçesinden 4 milyarın «Yeni Yerleşim Alan
ları Projesi» için ayrıldığını söylüyordu. Halbuki sadece Ankara'da uygulanması düşünülen «Batı Kent Projesinin» 1978 birim fiatlarıyla 40 milyar liraya malolacağını yine kendileri söylüyordu. Bu projenin içeriği neydi? çok kısa olarak belirtmekte yarar var.
Bizim öğrenebildiğimize göre projenin esası şöyleymiş ; Projeye göre iki türlü uygulama yapılıyor.
1 — ) Gündüzkondu;
Alt yapısını ve projesini belediye yapacak; Sonra ucuz fiatla ge
reksinim sahiplerine satacak. Bu tür arsalarda a — ) Tek katlı (80 m2)
b — ) Çift katlı (120 m2)'lik evler yapılacak
2 — ) Yapı kooperatiflerinin, birleşmesinden oluşacak Kent - Koop'un yapacağı 5 er katlı bloklar, şeklindeki uygulama :
Projenin mali kaynağı ise
a — ) Bütçeden ayrılan : Daha önce de belirttiğimiz gibi, 4.
BY. KP kamu sektörünün konut yatırımları içindeki payının % 6,5 ola
cağınım belirtmiştir.
b — ) S.S.K. ve sendikalardan sağlanan : SSK ve Sendikalar yıllardan beri kendi üyelerinin konut sorununa doğru dürüst bir çözüm getiremedikleri ortadadır.
c — ) Konut kooperatiflerinden sağlanan : Konut kooperatifle
rinin bu alandaki büyük yolsuzluk vurgun ve sömürüleri artık kanıksan
mayan birer gerçek olarak ortadadır.
d — ) MEYAK kesintilerinden sağlanan : MEYAK kesintileri çoktan hakim güçlerin hizmetine sunulmuş, ortada büyük bir kaynak kalmamıştır.
Çok kısa olarak.sunulan «Yeni Yerleşim Alanları Projesi»nin esa
sı budur.
Gerçektende yap - satıcıları, konut ve apartman üreticisi müteah
hitleri ve büyük toplu konut yapımcısı şirketleri içinde bulundukları gö
receli durgunluktan kurtarmanın bir yolu da devletin mevcut politikası
nı değiştirmeden arsa üretmesidir. Yüksek tutardaki kamu kaynaklarını bugünkü konut üretimi sistemine akıtmasıdır. Diğer taraftan Devlet ürettiği arsalara getireceği altyapı hizmetleriyle civardaki arsa sahiple
rine yeni spekülasyon olanaklarım kendi eliyle sağlamış olacaktır.
Böyle bir projeyle asıl yapılmak istenen şey şudur :
MEYAK, OYAK, S.S.K. Sendikalar ve Kooperatiflerden sağlanan kredi ve özel kaynaklar konut tekellerine akıtılıp, bunu kamufle etmek
için de «Halkın Konut gereksinmesi toplu konutlarla karşılanmalı» slo
ganı kitlelerin beynine şırınga edilmeye çalışılmaktadır. Başlangıçta da sözünü ettiğimiz gibi böylece konut tekelleri bir taşla iki kuş vurmuş olacaktır. Bir yandan küçük sermayeli konut üreticileri tasfiye edilir
ken, diğer yandan devletin kredi kaynakları daha güçlü bir şekilde ko
nut tekellerinin boğazına akacaktır.
Buraya kadar Türkiye'de uygulanan Konut politikasının bir yandan kapitalist düzenin yapısından kaynaklanan kesin çözümsüzlüğünü orta
ya koyarken, diğer taraftan saptanan politikaların kendi içindede tutarlı olmadığını ortaya koymaya çalıştık.
Kapitalist düzen devam ettiği sürece konut sorununa tutarlı ve ke
sin çözümler getirmek olanak dışıdır. Ancak konut sorununun ulaştığı bu büyük boyutları aşağıda sunacağımız önerilerle hafifletilebilir.
1 — ) Konut üretimi bir hizmetin yerine getirilmesi biçiminde ele alınmalı; konut bir meta olmaktan çıkarılmalıdır.
2 — ) Konut üretimi Devlet tarafından yapılmalı kalkınma pla
nında «konut sektörünün üretken olmadığı ve kalkınma hızını düşürece
ği» gerekçesiyle bu alana devletin yatırım yapmaması politikasından vaz
geçilmelidir.
3 — ) Konutta özel mülkiyet esasına dayalı uygulama yerine ki
ralık konut uygulaması benimsenmelidir. Devletçe inşa edilecek konut
lar gereksinim sahiplerine kiraya verilmelidir.
4 — ) Toplu konuta yönelik kooperatifler belirli oranlarda kira
lık konut yapmak üzere devletçe desteklenmelidir.
5 — ) Konut yenileme politikası konut stokunu spekülatif amaç
larla tüketici olmamalı:
6 — ) Ülke gereksinmelerine kent koşullarına, aile yapısına ve konut talebine uygun konut üretim teknolojisi belirlenmeli ve gelişti
rilmelidir.
7 — ) Konut sorununun çözümü yaşanılabilir bir çevreyle bir bütün olarak düşünülmelidir.
<• 8 — ) Kent toprakları kamunun getirdiği hizmetlerle değer ka
zanmakta ortaya çıkan aşırı kar spekülatörlerin cebine akmaktadır. Böy
le bir değer kamuca yaratıldığından yeniden kamuya dönmelidir. Bu
nun için kent topraklan üzerindeki özel mülkiyet kaldırılmalıdır.
9 — ) Konut arzı ve konuta olan talep arasındaki açığı kapat
mak için kamu, yerel yönetimler ve sosyal güvenlik kurumlan eliyle toplu konut üretim i' mevcut politikalar değiştirilerek geliştirilmeli ve konutun bir sosyal güvenlik aracı olarak değerlendirilmesi sağlanmalı
dır.