Yan ödeme uygulaması kamu çalışanları arasındaki ayrıca
lıkların yaratılması açısından ilginç bir uygulamadır. Günden güne değişen fiatlar karşısında şaşkına dönen memur ve teknik elemanlar son umudlarmı çıkacağını bekledikleri yan ödeme ka
rarnamesine bağlanmaktadırlar. Bu senaryo her yıl aynı sahne
lerle yinelenmektedir. Yan ödemelerin veriliş biçimi, tam anla
mıyla bir «ulufe» niteliğindedir. Kararnamelere konulan elastik ifadelerle kamu çalışanları idarenin siyasi eğilimlerine kul edil
mek istenmektedir. Yan ödeme uygulaması konusunda, üst örgü
tümüz TMMOB ve diğer odalarımızın yönelttiği eleştiriler bugü
ne değin dikkate alınmamıştır.
Üst örgütümüz TMMOB her yıl olduğu gibi 1979 yılı yan ödeme kararnamesi hazırlanmadan şu noktaların dikkate alın
masını yinelemiştir.
1. Yan ödeme tutarları % 100 arttırılmalıdır. Yan ödeme katsayısı ile maaş katsayısı arasında bir ilişki kurulmalıdır.
2. Uygulamada «Görev ünvanı» ölçütü yerine «Eşit ise eşit ücret» ilkesi benimsenmelidir.
3. Yan ödemeler tazminat olarak değerlendirilerek düşük oranda vergilendirilmelidir.
4. Kararnamede «Ödenebilir, verilebilir vb.» belirsiz ifade
ler yer almamalıdır.
5. Hastalık izinlerinin tümünde ve yurt dışı eğitiminde de t yan ödeme verilmelidir.
6. Yan ödemelerde esas alman hizmet süresinin belirlen
mesin askerlikte geçen hizmet süresinin de hesaba katılma
sı gerekir.
7. Büyük proje zammı projede çalışanların % 10’na değil tümüne ödenmelidir.
Yan ödemeler konusundaki geçmiş uygulamalara ilişkin gö
rüşleri ve yukardaki talepleri içeren geniş bir imza kampanyası tüm odalar düzeyinde TMMOB tarafından açıldı. Toplanan im
zalar yetkililere yan ödeme kararnamesi hazırlanmadan önce t iletildi.
Ülkemizdeki ekonomik sorunlar azgın boyutlara varmış du
rumdadır. Bu büyük ekonomik bunalımın ağırlığının en büyük payı her zaman olduğu gibi tüm çalışanlara yüklenmiştir.
Tüm çalışanların bir kesimi olan işçi sınıfı, grev ve toplu sözleşme hakkıyla donatılmış sendikalar vasıtasıyla kısmen de olsa ekonomik zorluklarla mücadele edebilmektedir. Ayrıca am ti - demokratik baskılara daha örgütlü bir şekilde karşı çıkabil
Sendikalar; Emekçi sınıfların ekonomik demokratik vb.
mücadelesini yürüten örgütlerdir. Çalışanlar sendikaların sa
hip oldukları toplu sözleşme ve grev haklarıyla işgüçlerini daha iyi koşullarda satma ve daha iyi çalışma koşullan sağlama ola
nağını elde ederler.
-Kitleler sendikal haklarını almak için uğraşırken ancak ör
gütlü ve birlikte bir mücadele ile haklann alınabileceğini kendi deneyleriyle görürler. Örgütlülüğe alışırlar ve yeni müca
dele yöntemleri kazanırlar.
İşçi sınıfı sendikal haklarını uzun ve zorlu mücadeleler so
nunda alabilmiştir. Hakların bu şekilde zorlu mücadelelerle alınması, egemen sıhıflann da onu ortadan kaldırmasını zorlaş
tırmaktadır.
Çalışanların ancak toplu ve örgütlü oldukları zaman güçlü olabileceğini gören egemen sınıflar onları bölmek için yapay iş
çi - memur ayırımı yapmakta ve böylece kamu kesiminde çalı
şanların sendikal haklarını engellemektedirler. Memur ve teknik elemanlar bu haklardan (Grevli Toplu Sözleşmeli Sendikal Hak
lar) yoksun olarak devletin kendilerine verdikleriyle yetinmek zorunda kalmakta; baskı ve kıyımlara uğramakta; siyasi iktidar
lara uşaklık yapsın istenmektedir.
Memurların ve bu arada kamu kesiminde çalışan teknik ele
manların örgütlenmelerinin geçmişine baktığımızda uzun ve zorlu bir mücadele çabası ve geleneği göremiyoruz. Bunun çe
şitli nedenlerinden belli başlıları şunlardır:
1. Yakın zamana kadar teknik elemanlar ve hatta diğer me
murlar ekonomik olanaklar yönünden diğer çalışanlara göre göreceli bir üstünlüğe sahiptiler.
2. Ayrıca «Devlet Baba» düşüncesinin etkisiyle devlete kar
şı hak aramanın yanlış olacağı imajı, onları olumsuz yönde
et-kilemiş ve örgütlenmelerini engellemiştir.
Fakat ülkemizde kapitalizmin gelişmesine paralel olarak sı- nıflararası çelişkilerin keskinleşmesi sınıfsal ayrışmaların hız
lanması, kamu kesiminde çalışanların ekonomik yönden hızla en kötü duruma düşmelerini ve sendikalı işçilerin kendilerinden daha iyi yaşam koşullarına kavuşmuş olmaları, son yıllarda ka
mu kesiminde çalışanlarında örgütlenmeleri gerektiğini ve çı
karlarının işçi sınıfının çıkarlarıyla aynı olduğunu onlara gös
termiştir.
Kamu kesiminde çalışanlar, ilk kez sendika hakkına 1961 Anayasası ve ona dayanılarak 1965 yılında çıkardan 624 sayılı Devlet Personeli Sendikaları Yasası ile kavuştular. Fakat bu ya
sa toplu sözleşme ve grev hakkından yoksun bir sendika modeli öngörüyordu. Bu yasanın yürürlüğe girmesinden sonra bir çok memur sendikaları kuruldu. İLK - SEN, TÖS ve teknik eleman
ların kurduğu TEK - SEN bunlardan bir kaçıdır. Ancak, kamu kesiminde çalışanların örgütlenme deneyimlerinin olmaması
güçsüz ve dağınık bir çok sendika ortaya çıkardı.
1971 darbesinin getirdiği zorba dönem tüm demokratik hak
larla birlikte kamu kesiminde çalışanların elindeki grevsiz top
lu sözleşmesiz sendika hakkını da aldı. Bunun için Anayasanın 46. maddesindeki «çalışanlar ve çalıştıranlar önceden izin almak
sızın sendikalar ve sendika birlikleri kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten ayrılma haklarına sahiptirler», şeklindeki ifadede «çalışanlar» sözünü «işçilere» dönüştürmek yeterli olmuş
tur. Bu sözcüğü tümden kaldırmamasmm nedeni elbette işçileri çok sevdiğinden değildir. Geçmiş yıllarda egemen güçler işçile
rin elindeki sendika hakkını almayı denemiş ancak 15 -1 6 Ha
ziranlarla karşılaşmıştır. Oysa toplu ve örgütlü bir mücadele ge
leneği olmayan kamu çalışanları 71’deki Anayasa değişikliğine ses çıkarmamışlardır.
Bilindiği gibi bugün Uluslararası Çalışma Örgütüne Üye 150 ülkeden sadece 6 tanesinin türdün, İspanya, Liberya, Ekvator, Pe
ru, Türkiye) kamu kesiminde çalışanların sendikal haklan yok
tur. Bunlardan Ispanya’da faşist yönetim daha yeni olarak iktidardan düşürülmüştür. Yani çok kısa bir süre sonra muh
temelen buradaki kamu çalışanları da bu haklara kavuşacak
tır. Oysa İnsan Hakları Bildirgesi, Avrupa Toplumlar Yasası, Uluslararası Çalışma Örgütü gibi uluslararası anlaşmalar, tüm çalışanların sendika ve benzeri örgütler kurmalarınm evrensel
bir hak olduğunu çeşitli toplantılarında kararlaştırmış. Türki
ye’de bu kararlara katılmıştır.
Çok kısa bir süre önce hükümette bulunan CHP ağırlıklı hükümet temsilcileri, Uluslararası Çalışma Örgütünün kararla
rına imza atarken ve kendi parti programlarında olmasma kar
şın, hükümet ettikleri sürede değil böyle bir hakkın tanınma
sına yanaşmak; Nerdeyse kamu çalışanlarının elindeki dernek kurabilme hakkına bile sınırlamalar getirmek istemişlerdir.
Biz üst örgütümüz TMMOB ve çalışanların örgütlü katkıla
rıyla grevli toplu sözleşmeli sendikal hakkımızı vereceğimiz mücadeleyle alacağız. 29 Haziran, 19 Eylül eylemlerimiz bu mü
cadelemizde bir başlangıçtır.
Ayrıca şunu belirtmekte yarar görüyoruz. Grevli toplu söz
leşmeli sendikal hakkın yasal olarak tanınması içiri Anayasal bir değişikliğe gerek yoktur. 657 sayılı personel yasasmdaki memur kapsamı genişletilerek, «Genel İdari Esaslara Göre Hizmet Ya
pan İcrai Karar Almak ve Bunu Uygulamakla Yükümlü» üst dü
zeydeki yöneticiler dışındaki memurlar işçi sayılarak ve bulun
dukları yerdeki işyeri sendikalarında örgütlenebilirler.
Kamu kesiminde çalışan üyelerin, özelde kendi işyerlerine özgü sorunlarını (Yemek, servis, kreş v.s.) ve genel olarak tüm teknik elemanları ilgilendiren sorunlarının (Yan ödeme, fazla mesai, çalışma şartlan, baskılar, kıyımlar v.s.) tartışıldığı, oda çalışmalarına eleştiri getiren, öneriler geliştiren bir platform olarak değerlendirdiğimiz iş yeri üye toplantılanm, bu dönem daha geniş boyutlu yapmayı planladık. 1978 - 1979 dönem yöne
tim kurulunun ilk girişimi ile Ankara’da 4 işyerinde (Y.S.E., İl
ler Bankası, T.C.D.D., T.C.K. 4. Bölge) yapılan iş yeri üye toplan
tılarının daha geniş boyutlarda hayata geçirilmesi, bu dönem en önemli görevlerimizdendi. Çünki ülkenin içinde bulunduğu eko
nomik yapının zorunlu gereği, üyelerimizde günden güne ya
şayamaz koşullara itiliyordu. Bu koşullara göğüs gerebilmek, mücadele edebilmek ancak «Tek bir yürek, tek bir yumruk» ola
rak bir araya gelmemizle sağlanabilirdi. Daha geniş daha sıkı örgütlenme, üyelerin çalışmalara katılmasını artıracak, örgütü güçlü kılacaktı. Çalışma programımız en geniş üye kitlesi tara
fından yönlendirilmiş olacaktı.
Bu amaçla/ Ankara’da hemen hemen tüm büyük Kamu Ku
ruluşlarında (24 işyeri) iş yeri üye toplantıları için program yaptık. 9 Nisan ile 18 Mayıs tarihleri arası yapmayı program
ladığımız toplantılar için Bakanlık, Genel Müdürlük, Müdürlük
lere birer yazı çıkararak, toplantılarımız için iş yerlerinde yer te
min edilmesini, üyelerimizin katılımının sağlanması için izin is
tedik. Bu taleplerimiz bir kaç işyeri hariç hemen hemen tüm ku
ruluşlar tarafından olumlu karşılandı. Toplantılar için hazırlık
larımız tamamlanmıştı. Bu arada sıkı yönetim komutanlığının, bu toplantıları iş yerlerinde yapamayacağımızı bildiren yazısını aldık. Bir kaç kez gidip, toplantılarımızın amacını, anlatıp, ısrar
lı olduysakta olumlu bir sonuç çıkaramadık. Sonra daha kısıtlı olmak üzere odada bu toplantıların yapılması için girişimde bu
lunduk, ancak bizim dışımızda gelişen bir çok olumsuzluk nede
ni ile yalnızca T.C.K.’da çalışan üyelerimizle toplantı yapabil
dik. Toplantı sonuçlarını Genel Müdürlüğe bir yazı ile ilettik.
«TCK» işyeri üye toplantısı, sorunların tartışıldığı bir platform oldu.
Î.M.O. Ankara Şubesinin bu çalışmalarını, yalnız başına kendi üyelerini soyutlayarak yürütmesinden öte, Ortak Yöne
tim Kurullarının 14 Nisan tarihinde yapılan toplantısında da di
le getirdiği gibi aynı çalışmaları tüm şubelerin yapmasını, elde edilen verilerin Oda merkezinde toplanmasını, Odanmda bu ça
lışmalarının sonuçlarını TMMOB örgütlülüğüne aktarılmasını savunduk. Yukarda aktarmaya çalıştığımız iş yeri üye toplantı
larının olumsuzluğuna rağmen, çalışma raporunda «Ekonomik Demokratik Mücadelemiz» başlığı aîtmda daha geniş yer verdi
ğimiz, TMMOB örgütlülüğü içindeki çalışmalarımız tüm bu olumsuzlukları aştı.